4341.
süperim ya.

bayılıyorum kendime.
devamını gör...
4342.
dua ederken adını söylemedim
devamını gör...
4343.
beni çağıran bir ses var duymazdan geldiğim. bir ses, tanıdık ve içten. sanki ilk günden beri peşimden seslenen, rüyalarımda benimle konuşan... ben aynı hayatı defalarca yaşadım: hep aynı yarayı dağladım, aynı sevgiye sarıldım. ama ses hep oradaydı. ne zaman yaklaşsam bir denize, bir kayalığa... yükselen bir ses, haykıran bir ses, çağıran... duymazdan geliyorum ama varlığıyla var olduğumu da bildiğim bir ses. geleceğimi biliyor, önünde sonunda onu duyacağımı. susmuyor bu yüzden, bırakmıyor peşimi. ve biliyorum onu dinleyeceğim konusunda bana yürekten inandığını.
devamını gör...
4344.
parmak izlerini sildi yavaşça. "aslında sen haklısın" dedi ayna. "ben de haklıyım" diye ekledi sonra. “ve evet üzgünüm ama onlar da..." gözlerinin içine baktı uzun uzun; ardında unuttuklarını görmeye çalıştı. yüzüne yapışan halkalarla oynadı. sıkıca tutunamıyorlardı artık. terk etme zamanlarının yaklaşmış olmasına canı sıkıldı; kabullenemiyordu. -oysa ki yeterince olmuşlardı... yüz yirmi adım, üç yüz dört saniye, tek bir adam ve aynı hikaye. gün aydınlandığından beri devam ederken, sadece tek bir cümleye eşlik ettiğini anımsadı. -bir zamanlar çocukken... tatil dönemleriydi. sabahları düşlerinden uyandıran reçel kokusu, sıcaktan çatlamış parkelerin arasında beliren karıncalar, güneşin kollarında dans eden zerrecikler, küskün kuş, uyuklayan sarman, büyük dedenin cebinden çıkan taşlaşmış şekerler, hep bir sonraki güne bırakılmış boş defter, sepetteki yorgun askerler ve yaşlı ağaç... yeniden görebilecek miydi? sızlayan dizine dokundu. ilk kez ne zaman düştüğünü hatırlayamadı. diğer birçok ilk gibi bunu da unutmaya başlamıştı. -zamanın izleri... düşüncelere daldıkça bunalıyor, içini daha büyük sıkıntılar kaplıyordu. planlayıp yapılamayanlar, hiç hesapta yokken karşılaşılan durumlar, hayatından çekip gidenler, dahil olmak isteyenler, gerçekleşmeyen sözler, sonsuzluğa karışan tüm o söylenenler... -boşluk! hep aynı çıkışsızlıktı bu... daralan duvarlardan kaçmaya karar verdi. nefes almaya ihtiyacı vardı ve kendisine neyin iyi geleceğini biliyordu. -büyük kapıyı ikiye bölen derin mavi çizgi. dalga sesleriyle güneşi uğurlamak için toparlandı. bu anı sanki defalarca kez yaşamış gibiydi. cebindeki notları okumadan çöpe attı. gri ceketini giydi ve ardında bir gölgeden daha fazlasını bırakıp çıktı.

devamını gör...
4345.
bugün, bir tanıdıkla görüştüm. arkadaş sayılmayız, birlikte çalışıyoruz. elinde bir marteniçkayla geldi. iplerden yapılma bir bileklik. leylek görünce bir ağaca bağlıyormuşum falan filan. göçmenlerin dilek eğlencesi yani.
elime aldım, bileğime takmadan dilek tutmam lazımmış. kızın yüzüne baktım, marteniçkaya baktım.
e hadi, dileyin, dedi.
benim aklıma dilek gelmedi. şişeden cin çıksa içine geri sokarım herhalde. her şeyi gelişine vurmaya o kadar alışmışım ki, bana bi' kal geldi.
sağlık falan, dedim. işte sağlık olsun da, gerisi...şey dedim. hallolur ya. daha mutlu da olabilirim, o da mantıklı, dedim. ikisi yeter bana, gerisini...hallederiz, diye düşündüm.
ya sana dilek dile, denmiş. niye kainat kraliçesi konuşması gibi sağlık, mutluluk, dünya barışı masalı okuyorsun ve rikkat? benim gelecekle ne derdim var, çözemedim. öyle kahreden bir geçmişim de yok hani. normal, 90'lar çocuğu. standart yani. kıyamet yarın kopuyor deseler, israfil boruyu hangi makamda çalacakmış? diye düşünürüm. bu nasıl bir gamsızlık, nasıl bir olur gider kafası? vallahi sıkıldım, billahi sıkıldım, tillahi sıkıldım.
devamını gör...
4346.
hayat bazı şeylerin ne kadar geçici ve gereksiz olduğunu bize zaman zaman acı bir şekilde öğretiyor. biz bütün hırslarımız, büyük büyül plan ve arzularımızla sağa sola çatıp debelenirken bize rahat ol komutunu bir ilkokul beden öğretmeninin tekdüzeliğiyle gözünü kırpmadan verebiliyor.

bundan birkaç yıl öncesi. avukatlığımın ilk zamanları. bir çocuğun cinsel istismarı dosyasında yargılanan şahsın avukatıyız. aldığım ilk ve son cinsel dosya. müvekkil istanbulda ve cezaevinde tutuklu. maddi durumları kötü. babası bir vesile ulaşmış bize, ortalamanın altı bir vekalet ücreti ile anlaşıyoruz gariban deyip. dosyayı alır almaz genç avukatlığın verdiği heves ve heycanla lehimize deliller toplamaya çalışıp, karşı tarafın beyanları arasında çekişkiler arıyoruz. müvekkil ben bir şey yapmadım abi diyor görüştüğümüzde, yeminler ediyor, inanıyoruz. savcının kapısını aşındırıyoruz, iddianame düzenleniyor, mahkemenin kapısını bu sefer yol ediyoruz.

tabi baba gariban, arıyor sürekli bizi. oğluma iftira ediyorlar diyor, benim oğlum masum. baba yüreğidir diyorum teskin etmeye çalışıyorum, ağlıyor. üç evladı var burda perperişan oldular ne zaman çıkacak bu çocuk diyor. avukatlığıma laf ediyor, aylar geçti çıkartamadınız, yapamıyorsunuz diyor. baba yüreği yangın tabi biz de genciz, haşarıyız, alev alev gözümüz anlamıyoruz. o bana bunu söyledikçe ben de ona yükleniyorum, adliye kapısından girmediğini, işlerin nasıl yürüdüğünü bilmediğini söylüyorum, sesimi yükseltiyorum. adı ahmet, ahnet amca. ben hiddetlendikçe o ağlıyor, burda perperişanım bu yaşımda un çuvalı taşıyıp hem kendine hem onub çocuklarına bakıyorum deyip hüngür hüngür ağlıyor. allah aşkına çıkarın oğlumu o suçsuz vallahi ona iftira ediyorlar diye feryad ediyor. ahmet amca, 60 yaşlarında. ben dde ona yükseldiğim için duygulanıyorum bu sefer üzülüyorum, helallik istiyorum. zirveye çıkan duygular ve hisler sönüyor yavaşça, birbirimize dua ederek kapatıyoruz telefonları. oğlunu çıkaracağız diyorum. buna karşılık 1000 lira borcu kalmış ahmet amcanın vallahi ödeyeceğim diyor.

günler günleri kovalıyor sonra. 2021’in tatlı bir eylülünde müvekkil tahliye oluyor. on ay içerde kaldıktan sonra. ahmet amcayla yıldızlarımız barışıyor, dakikalarca teşekkür edip dua ediyor bana. halen sesimi yükseltmiş olmanın mahçubiyetini yaşıyorum, vazifemiz diyorum ancak çıkarabildik. bizim unuttuğumuz 1000 lirayı birkaç hafta sonra gönderiyor.

müvekkilin yargılaması devam ediyor tabi. 2024’ün ocak ayına kadar sürüyor yargılama. atk raporları, tanık beyanları, bilirkişi raporları derken müvekkil beraat ediyor. hepimizn inandığı o gerçeği mahkemeler tasdik ediyor.

duruşma çıkışı heyecanla arıyorum müvekkili. beraat ettin osman diyorum, sevinçten ne yapacağını ne diyeceğini şaşırıyor. binbir dua binbir şükür cümlesi. binlerce kez teşekkür ediyor. onun teşekkürleri bitince araya giriyorum. osman diyorum, babanı aradım telefonu kapalıydı. abi diyor yutkunarak; babam sizlere ömür beş ay önce kaybettik, kanserden. yutkunma sırası bana geliyor. osman diyorum tekrar, bu haberi babana vermeyi öyle çok isterdim ki. oğlun masum ahmet amca mahkemeler de kanıtladı bunu demeyi çok isterdim. ben de diyor osman, ben de çok istersim abi. ama merak etme gidip mezarına söyleyeceğim, selamını ileteceğim abi. gözlerim sulanmaya başlıyor, birkaç saniye sessiz kalıyorum. osman diyorum, babanla çok kavga ettik çok dertli bir adamdı, ben her duruşmaya gidip geldiğimde bu anın hayalini kurdum, gururlanarak bize çok kızdın ama bak çocuğunub masumiyetini ortaya çıkardık işte diyeceğim günün hayalini kurdum, nasip değilmiş, nasip değilmiş.

birkaç içli cümleden sonea kapıyoruz telefonu. gözlerim boşlukta asılı kalıyor bir süre. en son iki yıl önce duyduğum o ses kafamın içinde yankılanıyor. hiç görmedim ahmet amcayı. ama tek bir kez bir ses o iki yılın ardından sadece adımla seslense işte bu ahmet amca derim tereddütsüz. öyle içime yerleşiyor o feryat dolu ses.

işte böyleymiş biraz hayat. belki bir boşluktur da sadexe biz bazı kısımlarını dolduruyoruzdur bir süre. bize birçok şeyin boş olduğunu birçok planın ve hayalin de nasıl boşa düşeceğini bir şekilde öğretiyormuş. naparsın bizim de yaşadığımız hayattır işte. zaman zaman birkaç dizede teselli aradığımız kocaman bir boşluk:

ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
mendilimde kan sesleri.
devamını gör...
4347.
geçmiş zamanlara hapsolan zihnimle yaşamaya çalışıyorum.
devamını gör...
4348.
gönlümün penceresini kapattım, sımsıkı çektim perdeleri, içeri bir dirhem ışık süzülmesin diye... bir küçük ışık hüzmesi beni yeniden baharlara inandırmasın diye... bilirim çünkü yine kış geleceğini yalancı baharın ardından... o yüzden sımsıkı kapat perdeleri...
devamını gör...
4349.
2024 girdiğinden beri hiçbir şey yolunda gitmiyor sözlük. mide bulantıları baş dönmeleri. halsizlik zaten. hastane hastane dolaştım. okulu aksattım. canımın derdine düştüm yaşamayı bıraktım. 4 martta endoskopim vardı devlette. ama o zamanı bekleyebilecek dermanım bile kalmamıştı. bugün oldum endoskopimi özel hastanede. ve sonuçta koca bir hiç. doktorum daha en başta psikolojik olabileceğini vurgulamıştı. ben inanmıyordum buna. kolay şeyler yaşamadığımın farkındayım ama durumu iyi yönetebildiğimi düşünüyordum. demek ki becerememişim. mide bulantımla baş başa kaldık nasıl kontrol edeceğimi hâlâ bilmiyorum. psikolog randevum gelene kadar zor günlerim devam edecek sanırım.
devamını gör...
4350.
zaman mefhumunu yitirip yeni bir sayfa çeviriyorum evrende; diğer tüm sayfaların açıldığıyla aynı günde. yeni, pürüzsüz ve tertemiz... daha evvel hiç yazılmamış gibi yapıyorum; tekrar tekrar doldurmuş olduğumu bilsem de. görüyorum; kelimeler kelimeleri eziyor, kirli cümleler birbirini boğuyor aynı sayfada... bedenimdeki yükleri atmalıyım önce; eskiye ait kirlenmiş ne varsa... sonra nasılsa tekrar tekrar doldururum. delik deşik ederim, kendim de dahil olmak üzere her şeyi... ne yaptığımı hiç bilmiyorum aslında. nasıl yaptığımı bilmiyorum. umut kesemi dolduracak bir şeyler yapıyor muyum? biliyorum; eksik kinayeler, gösterişsiz hayalet taklitleri ve abartılmış mütevazılıklarla dolduracağım zamansızlıkta donmuş kalan anlarımı. sayfa giderek kararıyor, özenle seçtiğim kelimelerim birbirlerini taciz ettikçe ruhum daha da acıyor ve hayatımın şarkısını duyamadan o melodinin hasretiyle sağır oluyor kulaklarım. o kadar yüzeysel, öyle olduğu gibi görünüyor ki her şey, yavaşça kısıyorum inatla yaşa diyen sesimi. sayfam karanlık, gözlerim kör, dilim lâl, aklım yorgun, bedenim statik, ruhum alabildiğine gri. kimdi bu diye soruyorum kendime. tüketip de hiç bir yere koyamadığım kimdi? görmek istediğin adam o muydu? zaman geçiyor... günler, saatler, dakikalar, saniyeler; tersine akan bir nehir gibi... ve her şey duruyor. sayfada sadece bir noktalık yer kalıyor. o tek noktalık yer bir başına bekliyor; boşluk... onlarca dolu görünen boşlukla yüklü sayfaya +1 ekleniyor ve ben bekliyorum... durağanlığa çapasını atmış hayatım sanki sadece bir nefes gibi. nefesimi tutuyorum sonra. içimde öylece büyüyen sonra çabucak yok olan hava için yeni bir nefese izin vermiyorum. bitiyorum... son noktalık yere yaraşır cinsten afili bir dokunuş yapmak istiyorum. yaşamımı çizdiğim kalemimin ucunun değişmiş olduğun görüyorum. incelmiş; daha az yazar, daha çok kırılıyor olmuş.





bugün, hangi günse o, işte bugün; olabildiğin kadar vardın diyerek keşkelere takılmadan, başladığım sayfaya dönerek sonlanabilmeyi umuyorum. ve belki tam da orada yeni nefesime kucak açarken beni bekliyor artık; biliyorum…
devamını gör...
4351.
ben aslında tek sigaramı onun yerine içiyordum ama o farkında değildi. bir de hayata...

kıyısında olmasına rağmen tüm mümkünlerin, aslında mümkün olabilecek her şey onda gizliydi. açığa çıkartılması ve karşı koyulması zor bir bilinç ve bilgelik. tek suçlu bunlardı. tüm bunlara karşın fark edilmemek ne kötü değil mi?

ve gizde kalmış milyonlarca cennet bahçesi sunabilecek bir hayal dünyası. o, o güzel yere aitti. buraya, bu leş yere değil! kendinden başka herkesi kurtarabilecek kocaman bir yürek ve büyük fedakarlıklar saklıydı. tüm bu çabalara karşın fark edilmemek ne kötü değil mi?

dedim ya, ben hiç yanmayan sigaramı onun yerine içiyordum... bir adım sonram uçurum. uçurumun kıyısındayım. ve tüm mümkünlerin kıyısındayken sen bana "dur" diyorsun. orada bir yerlerde yine beni kurtarıyorsun. tüm o yakıcı gri çizgilerin arasında seni görebiliyorum.
devamını gör...
4352.
mükemmel bir insan değilim.
utandığım hatalarım da oldu, ağladığım hatalarım da. ama bunu hak etmedim... bunu hiç kimse hak etmiyor!
gerçekten...
sevmek istedim... öyle uzun ki...
kalbim, bazen acıyor. göğsüm, sıkışıyor.
nasıl oluyor da şu lanet hayatta, en çok sevdiğimiz insan, her zaman en yakınımızda olan insan, hayatımızın merkezine koyduğumuz insan, istese canımızı vereceğimiz! her şeyden çok sevdiğimiz insan! bize en büyük acıları yaşatabiliyor?
neden!? ne uğruna ya? hangi hakla?
bir insan neden yalan söyler gözlerinizin içine baka baka, senelerce?
neden diye bağırmak istiyorum. nedeeeeeeeeen!
doğru bu kadar acıtmaz ki bir insanı !
hayatınızda yalnızca bir kez, bir kez olsun dürüst olun ne olur.
çok mu sevdiniz önce, yanlış giden bir şeyler mi oldu? başkasına karşı bir şeyler mi hissettiniz?
lütfen doğruyu söyleyin ! lüt, fen!
yalanlar bir gün kendini göstermek ister çünkü, inanın, bunu her zaman yaparlar.
bir zamanlar sevdiğiniz insanın, tüm güven duygusunu bir hiç uğruna yok etmeyin ne olur.
lütfen sevin. sevmeye devam edin.
gelip geçici hevesler, zevkler uğruna, sevdiğiniz insana yaşatmayın ihanetin acısını. öldürmeyin hislerini. sizi güzel hatırlamasına izin verin.
bir gün hepimiz yok olacağız çünkü!
doğru bir değildir ama bir de gerçek diye bir şey vardır.
gerçeği gizlemeyin, lütfen
bir şey kazanmaz ki insan yalan ile, ihanet ile.
ne kazanır? haz? orgazm?
aşk mı lanet olsun, aşk mı?
anlayın artık şu duyguyu ya, hissedin.
bir kalpte iki kişiyi, aşk diye tutmayın. gerçek değil o!
hislerim.... öldüler.
acı? ara sıra muhakkak.
geçmeyecek mi? ölüme alışmıyor mu insan?
yapmayın...

sevgi....
asla bir narsist ile yan yana gelmeyecek kadar narin, saf, özünde...

nefret?... değil !kayıtsızlık. farkındalık..

gözlerini görmezsek yaşayamayacağımız insanların, yüzlerini görmek istemez olduk.

yazık..
senden nefret ediyorum.
devamını gör...
4353.
#2879869
buna benzer binlerce yaşanmışlıklar var. okuyoruz , duyuyoruz, görüyoruz.
bunu okuyan sebep olanlar acaba utanıyor mu?
asıl soru bu.
cevap mı? buyurun siz verin.
devamını gör...
4354.
en çok da, hiç umrunda olmadığımızı bildiğimiz insanlar için ağlıyoruz ya, ona üzülüyorum.
elimizden bir şey gelmiyor ya, ona üzülüyorum.
gerçekten sevdik ya, ona üzülüyorum.
hiçbir şeyi hak etmediğini bildiğimiz halde, ondan nefret ettiğimiz halde, kalbimizin acısını dindiremiyoruz ya, ona üzülüyorum!
bütün bunlar geçecek......
devamını gör...
4355.
hava puslu, ay 13'lük ama aydınlatıyor elimdeki kitabı nurten abla.. okuyorum şöyle diyor "..sabahleyin çürümüş bir bataklık doğurur sizi ve siz şafağa kadar dolaşırsınız, fakat düşünmeden iradeniz olmadan, hayatın heyecanı olmadan yapılan bir dolaşmadır bu.." böyle söylüyor işte abla.. ama bir dakika burada bir yanlış var, sabahleyin değil.. geceleyin. bilirsin gece işte apaçık gece, şu dağın başında ve yolun tam ortasında benimle birlikte gece, buz gibi rüzgar ve titreten soğukluğuyla bir kaç düşünce.. merak etme abla fazla durmayacağım bu soğukta, omzumdaki tüfek artık yormaya başladı beni. içindeki tek kurşun eşlik etti ve bitti gitti, farkındayım kurşun bana kırgın gitti. arkasına bakmadan gitsin, "yolumuz uzun" demiştin yıllar yıllar önce seninle bu yolda yürürken bir şafak vakti, "yolumuz uzun yolumuz dikenli, ayaklarımızın çıplak oluşu söndürmesin kandili.."
devamını gör...
4356.
bu noktaya kadar gelebilmek her açıdan tesadüf. bazen bu tesadüfe lanet ederek yok olup gitmeyi çok istedim ama biliyorum ki dünyadan temelli gittikten sonrada çözülüp çözelememesi belirsiz bir sona adım atacağım.

olabildiğince neşeli gözükmeye çalışıyorum ama bazı anlarda ister istemez içim dışıma yansıyor. kendimi baştan sonra tanıdığım herkese anlatamam bu sebeple de bir şeylerin sürecini sadece ben biliyorum -maalasef ki-.

camın arkasından baktığın sürece önündeki görüntü buğulanır ve sen bunu elinle silerek düzeltebileceğine inanırsın. halbuki elinle dokuna dokuna anasını skmiş olursun camın.
dışardan bi insan için yorum yapmak biraz böyle bi durumdur. o yüzden burnunuzu cama dayamadan bir şeyleri görmeye çalışırsanız silmenizi gerektirecek buğu da bırakmazsınız. eğer cam kirliyse ve içeriyi seçemiyorsanız evren size bakmak için kendinizi zorlamamanız gerektiğini hatırlatıyordur. boş verin geçip devam edin yolunuza. çünkü bazen bir şeyleri görseniz de camın arkasından buna müdahale edemezsiniz.
devamını gör...
4357.
karalayamayacak kadar içinde tutmak zorunda olmak. puh, lanet olsun böyle hayata.
devamını gör...
4358.
yazıyorum ki uyuyabileyim, yoksa deliricem birazdan.
bu evi de ateşe verip kendimi kesicem.
söylemesi kolay, yapması da bir o kadar.
hatıralarımı ver bana ve eski arkadaşlar...
devamını gör...
4359.
ışıksızdın, belki yurtsuz, görünmeyen demir parmaklıklar ardında, demir alacak bir limansız; onca insan arasında yapayalnız. karanlık, kirli ve dar sokaklarda köşeleri tuttun önceleri; sırtın açıkta kalmamalıydı. ağır yaralı haldeyken acıların seni olgunlaştırmasını bekledin; seninle beraber olgunlaştıklarını fark etmeden acıları... sığındığın her köşe kapanın oldu, sığındığın herkes yaralarını gösterdi. yaralarına ayna tuttukça acı arsızı oldun. usanmadın. her halini bildin, her halini öğrendin. sayamadığın, es geçtiğin, hortlayan milyonlarca saniyeni seyrine kattın. ahvalinden sual etmedin; yarım yamalak olanlardan su katılmamış, pirüpak olanlara dek. sonuçsuz bekleyişlerle gerildin, kırık hayallerle yoğruldun. boşluğa düştün her gece; gölgelendi düşlerin, incindi gerçeklerin. her yeni gelenin giderken yaprak yaprak söküp aldıklarıyla eksildi paçavraya dönmüş ruhun...

ellerinde tuttuğun küçük puslu mavi küre, kör bir pandomim; sadece sözler sığınak, sözler ele verir, sözler çizebilir bizi. rengârenk gözlerden yansıyan ışıklara aldanmamak gerek. hiçbirimiz sandığımız kadar masum değiliz; ben ve sen dahil...
devamını gör...
4360.
bizi kıskanan avrupa’nın salça tenekesi yaptığı 20-25 yaşındaki arabalardan birini alabilmem için iki tane kredi çekmem ve iki sene boyunca maaşımın neredeyse yarısını ipotek etmem gerekiyor. şimdiki telefonumu da 4 taksitle almıştım zaten görece kaliteli bir marka olduğu için. ev konusunu hayal bile etmiyorum.

siz bu ülkenin insanına zulümden başka bir halt yapmadınız. ama tarih zulm ile abad olanın ahirinin hep berbat olduğunu yazar. sizi de yazacak.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim