4061.
karanlığın ortasında bir ışık gibi hissediyorum. ben etrafı aydınlatmaya çalışıp mutlu olsam da sanki karanlığın gözleri kamaşıyor.
devamını gör...
4062.
bu hayatta çok bi şey istemiyorum. sadece iki şey. ve bi de bu ikisinin aynı anda olması (bu üçüncü bi istek mi emin değilim. üç yapalım bizim istekleri o zaman usta). birincisi profesyonel olmak. yaptığın işte kendinden emin olmak ve işi çok iyi yapmak ve insanlara güven vermek (benim işin tanımı da asgari bunu gerektiriyo zaten. ama o başka entrynin konusu..). ikinci istediğim ise. buna erişmek için hiçbir bedel ödememek... tembellik yapmak ve konfor ve rahatlık ve yüzmek ve uzun yürüyüşlere filan çıkmak ve yürüyüşten gelince de duş alıp uyumak sadece. ve evde oturup sakin sakin kapuçino filan yudumlamak... ikinciyi olduracak olsam birinci hepten elden kaçıyo. birinciyi oldurmak zaten kafadan bi kırk sene alır. kırk seneye de kim öle kim kala usta. uzun yürüyüş filan hak getire iki adım atarsın tıkanır kalırsın o zamana... sonuç olarak benim hayattan bu üç istek de gerçekleşmeyince. ben hem hayata bozuk oluyorum hem sevdiğim herhangi bi şey yapamadığım için salak salak ekran başında vakit geçiren birine dönüşüyorum. tutarlı şeyler istemek çok önemli velhasılıkelam..
devamını gör...
4063.
bugün gecenin beşinde kalkıp hazırlanacağım ve bir buçuk saatlik zorlu bir yola çıkacağım.
zorlu diyorum çünkü istanbul'daki belediye otobüslerinde tutunacak bir dal bulabilmek bile fazlasıyla zorlu oluyor. bir de dengesiz biri olduğum için tutunmadan denge kuramıyor, genellikle birilerinin üzerine doğru düşüyorum. ha bir de bu sıcaklarda deodorant kullanmayan , yetmiyormuş gibi duş almaktan bihaber insanımsı canlılar bulunuyor, bunlarla birlikte nefes almak bile zor oluyor. ve bu insanımsı canlılar özellikle benim yaşadığım bölgede nadir görülen bir tür de değil.
neyse ya konu otobüs çilem falan değil. o çok ayrı bir konu. bugün bu zorlu mücadeleye rağmen neden o işe gittiğimden bahsedeceğim. birinci sebep tabii ki para için, ne için olacak başka. ama asıl konu ikinci sebepte. evet , o konuya gelmiş bulunmaktayım , buraya kadar olan uzatmaları okuduysanız eyw.
ikinci sebebi ise düşünecek bir şeyimin kalmıyor olması, mental sebeplerden ötürü yorulmaktansa fiziksel olarak yoruluyor olmam, kafamda kuracak senaryo üretemeyecek kadar fiziksel yorgunlukta olmam ve bu fiziksel yorgunluğun bana gerçekten iyi gelmesi. uyumadan önce hiçbir olumsuz şeyi düşünemiyorum bile artık. çünkü direkt sızıyorum. sonraki gün uyandığımda ulan kim işe gidecek şimdi diye düşünemiyorum çünkü genelde zamanım olmuyor. hiçbir şeyi düşünmek için vakit ayırmıyorum doğru düzgün. ve düşünmemek gerçekten iyi geliyor sanırım. neyse ki salaklaşabileceğim kadar uzun süre devam etmeyeceğim bu işe. işi bıraktıktan sonra ise ver elini anksiyete. tabii, seni yalnız bırakacağımı mı sandın? sen beni hiç yalnız bırakmadın, it gibi peşimden geldin ve ben seni bensiz bırakır mıyım?
bırakırım.

öyle işte sözlük. mutluyum gibi bir şey. hiç değilse mutsuz değilim. bu da bana şu anlık için yetiyor.
beni mutsuz eden şeyin kendim dışında birinin olması, mesela otobüsteki insanımsı şeylere sinir olmam bile benim için bir lüks . çünkü kendime sinir olmak aklıma bile gelmiyor onları görünce.
devamını gör...
4064.
bir ofiste çalışıyorum. beyaz yaka olarak değil ama mavi yaka da değil. arası gibi bir şey. asgari ücretten yüksek beyaz yakadan düşük bir gelirim var. sivil ve masabasi bir iş işte. sanırım beyaz yakadan tek farkı gece vardiyası denen bir şey olması. ve bu gece uzunca bir şey düşündüm. öyle bunaldım ki s....m işini de gücünü de deyip gece fabrikadan çıkıp bara gitmeyi ve sabaha kadar içmeyi istedim. (maalesef siyasal islamcılar sağ olsun mekanlar en geç üçte kapanıyor)

daha önce makarasina arkadaşlarımın ipini koparmışcasına evlendiğini ve bu insanların neden evlendiğini falan yazmıştım. örneğin bu hafta sonu liseden bir kız arkadaşımın ve ilkokuldan bir arkadaşımın düğünü var. davetliyim.
bunlar canımı sıkan konular değil elbette. ama bir detay çok fena sıkıyor canımı. kaderi sorgulatiyor.

ben üretimden ofise geçtim. üretimdeyken bir arkadaşım vardı. hala da konuşuruz. düğününe davet etmişti de araba sanayilik diye gidememiştim. evimden 160 km uzaklıkta bir ilçeye nasıl gidebilirim ki arabam olmadan ? her neyse.. bu çocuk orada sadece sigortası dolsun diye çalışıyordu. zaten çok geçmeden de işi bırakmıştı. yanılmıyorsam 2 ay çalıştıktan sonra.
daha fazla uzatmadan konuya dönersek, çocuğun ailesinde sadece 100 dönümden fazla bağ var.
bir arkadaşı ona onu aslında sevdiğini söylüyor arkadaşım da ona bir şeyler hissediyor ama arkadaşı diye açılamıyordu. böyle buldular birbirlerini. evlendiler. ailesi çocuğa sıfır vw golf aldı. evleri zaten var.

konu içerisinde can sıkıcı olan şey şu. ben sevdiğim insanı maddi anlamda refah içerisinde yasatamayacagimi anladığım an onu kendimden soğutmak için türlü psikolojik zulümler yapıp en sonunda da terk etmiştim. çünkü benim gibi hayatına birini alma konusunda aşırı seçici olan birinin kriterlerini bile aşan 4 4luk değil 10 10luk bir insandı. daha mutlu olacağı daha refah bir hayatının olacağı başka biriyle birlikte olmasının daha doğru olacağını düşündüm. zira devam etsek bile ev kuracak düzeye gelmem yıllar sürecekti. heleki bu ekonomik gidasatta. gerçekten de yıllar sürdü.
belki bu süreçte ayrilacaktik da. zamanından çalmak da istememiştim.

şimdi o arkadaşımı ve kendi durumumu dusunununce... hayat hiç adil değil a...koyim. adil olmasını beklemiyorum da neden biri aile servetiyle hayata 7-0 önden başlıyor.
onu kiskanmiyorum yanlış anlaşılmasın onun adına da mutluyum ama ınstagram da sürekli gezdikleri tatil yaptıkları doğa harikalarını, kumsalları gördükçe kendi icime daha da gömülüyorum.
bir tarafta maddiyat yüzünden sevdiğini bırakmak zorunda kalmak bir tarafta ise varlık içerisinde en mutlu şeyleri yaşamak...

kendi kendime dedim ki bu kadar seçici olma senden hoslananlara da bir şans ver. denedim hemde çok denedim. kimi naza çeken kimi kendini ağırdan satmaya çalışan kimi ise bildiğin düz salak olan biri çıktı. kimse onun gibi özgüvenli, acik sözlü ve dürüst çıkmadı.

red dead redamption 2 oynayanlar bilir arthur morgan karakterini. oyun dünyası içinde yazılmış en derin karakterdir kendisi. oyunu ilk oynadigim anda da kendimi onunla ozlestirdigimi fark ettim. hayatına mary den sonra kimseyi almamış, sevdikleri için fedakarlık yapmaktan çekinmeyen tamamen iş odaklı bir karakter.

memafih herkes yavaştan hayatını kurarken yılbaşı gecesinden sonra bende bir hal oldu. o gece senelerdir tanıdığım bir kız arkadaşımla club a gittik. gece eğlenirken karşı masada biriyle bakismaya başladım. 2 kizdilar. ama sohbet etmiyorlardi ve sanki zoraki birliktelerdi. anladım ki yanındaki kız mekana sevgilisini ve başka bir erkeği çağırıp ona ayarlamaya çalışacaktı. kitap çarpsın ki beklediğim gibi de oldu. ama kız gelen erkekle de konuşmuyor ve içeride sigara içilebiliyor olmasına rağmen sık sık dışarı çıkıyordu. ben de peşine takıp çıktım. tek başına sigara iciyorken klasik bir sekilde cakmagimin içeride kaldığını ve ateş verip veremeyeceğini sordum. o şekilde konu açıldı. o gece arkadaşımı evine bıraktıktan sonra ben de o kızda kaldım.

ama işin en tuhaf yanı şu ki ben onca sohbete rağmen adını bile öğrenmeye gerek duymadım. daha öncesinde ve sonrasında bile spontane ilişki yaşayan benin aydinlandigi nokta şu oldu.

herkesin hayatını kurduğu şu zamanda daha nereye kadar böyle devam edecek ? adını bile bilmediğin bir gün sonra şahsiyetini bile unutacağım kaç kişi daha olacak ?
tüm bunlar o story uzerine içime çöktü benim.

dünyanın en zengin, en güçlü adamı olsam bile sonunda ne olacak ? insanı seven sıcak bir kalp olmadıktan sonra tüm bunların ne anlamı var.

ve geçmişe dönüp bakınca huylarımdaki, tavirlarimdaki, dusuncelerimdeki tüm o masumlugu kaybettigimi anliyorum. bilmiyorum belki her insan zaman gectikce böyle oluyor.

sadece mutsuzum.
hapşırdığımda bile balgam gelecek kadar çok sigara içiyorum. onu da bırakmam lazım. ya da dedemin yolundan gidip akciğer kanseriyle hayata bir elveda diyeceğim.
devamını gör...
4065.
bir kız arkadaşımla bir şarkı üzerinden dönen hesaplaşmamız aklıma geldi.

uzun değil , sadece 3 hafta sürmüş bir ilişkiydi aslında ama hızlı ilerlemiştik o yüzden de travması olmuş olabilir onda.

şarkıyı bana göndermişti ayrılınca.
yazdım ne alaka ağlamıyorum ki dedim. biliyorum benim için ağlamazsın zaten ama bir gün bir kadın seni ağlatırsa bunu dinlersin de beni hatırlarsın çünkü ben bütün gece ağladım dedi. üzgündük, üzgündüm , bunu öğrenmek de üzüntümü katladı.

biliyorum marifet değil bunlardan bahsetmek ama ben kötü değilim ( belki bazen, bilmiyorum) sadece imkansız bir ilişkiydi ya. o da biliyordu aslında.

erkekler ağlamaz...
devamını gör...
4066.
zaman akıp gidiyor. güneş, üflüyor ayın ensesine inceden. geçmişe dönüp bakınca ‘amma yaşamışım’ diyorum. ama yaşamadım gibi geliyor bana. adam olamadım mesela henüz. ne zaman adam olunur ki? mezun olunca? askere gidince? aşık olunca? para kazanınca? terk edilince?.. yok bunlar değil.

yahut ölünce en sevdiklerin, saçlarım beyazlayınca, geçim derdi hançerini sapladıkça yorganına her gece?

yok arkadaş, ben adam olmak istemiyorum, böyle iyi. zaten çocukluk en çok büyüyünce lazım.

hayatın elinden aldım en büyük kozunu. gelsin üstüme tüm heybetiyle felaket dalgaları. köpürsün üstüme üstüme. oturuyorum bir kayalık kralı gibi. neşeliyim ve görkemli.

ey beni adam ettiğini zanneden kanı bozuk, ruhu kirlenmiş dalkavuk ıstıraplar. sakalımın beyazları, kirli yüzümü yıkadı çoktan.

ben gayet iyiyim de sen nasılsın?
devamını gör...
4067.
üniversite son sınıftaydım. benden 2 yaş küçük olan kız kardeşimin doğum günü yemeği vardı 15-20 kişilik homojen bir ortamdı. kız kardeşimle iyi bir bağımız vardır. arkadaşlarını hatta sıkıntılarını her şeyini de bilirim. onun çevresinden bir erkek ve o erkeğin sevgilisi de yemekteydi. kızı gördüm ama nasıl bir güzellik. ben ortalama bir tipe sahibim . kardeşimin arkadaşı olan erkek oldukça yakışıklı ve karizmatik de bir çocuktu. öncesinden zaten tanıdığım bir şanslı piçti. düzgün de karakterlidir. neyse kız da tam karşıma denk geldi. bakmaya kıyamazsın yani öyle bir güzellik. mavi göz altın sarısı saç tam boşnak güzeli dediklerimizden. gece güxzeldi. eğlendik, güzel bir buluşma oldu.

asmalı mescit' te faces diye bir bar vardı. sahibi büyük ağabeyimin iyi arkadaşıydı. pandemide kapandı daha da açılmadı zaten. biz yakın bir kaç arkadaş haftada 4-5 gün faces' a gidip genelde sigara içinler için sokağa koydukları yüksek bar masalarının etrafında elde içki takılıp hem sigara içip hem de içeriden gelen müzikle havamızı bulurduk. kardeşimin doğum günü yemeğinden 5 ay sonra civarı hafta sonu faces ' da iken içeriden yanında kız arkadaşı ile işte o boşnak güzeli kız çıktı. şimdi ben o çocukla ayrıldığını duymuştum da , yani kalkıp kızın peşine düşecek halimiz yok bir samimiyet var yani eski erkek arkadaşı ile. tanıdı beni selamlaştık yüksek masaya yanımıza geldiler sohbet etmeye başladık sigarası bitti, içeri dönmüyor. asjkhkjh. bilirsiniz biz erkekler buluttan nem kaparız. oh dedim muhabbet sardı kızı , ulan acaba mı? hay şom ağzıma, bir tip çıktı içeriden. çocuk direkt yanımıza geldi. tanıştırayım dedi herif şak diye attı elini omuzuna tabii. dedim ki olm bu kızın boşta kalması cumhurbaşkanı' ndan randevu almandan daha uzak ihtimal zaten. sorun özgüvenimde değil de, kız çok güzel sürekli tam saha pres altındadır erkeklerden yani.

içeri döndüler. yaklaşık 45 dakika sonra kız içeriden bir hışımla çıktı bir sağa gitti bir sola ama inanılmaz çökük bir yüzle. o sırada çocuk ta çıktı peşine 3-4 kişi daha ki sanırım geldikleri arkadaş grubundaki herkes çıkmaya başladı. tartışıyorlardı , belli oldu ki çocuk içeride başka bir kıza bakma işini abartmış ve boşnak güzeli bu durumun üzerine gidince olay büyümüş. beddua tanrıları benden yanaydı galiba. yaşasın kötülük. pera yönündeki meyhanelere doğru hep beraber gittiler kız en önde çocuk yanında etme eyleme modunda , peşlerinde de diğerleri.

3 hafta sonra yine aynı mekan ve ben aynı konumumda iken 2 kız fark ettim sokağın başından bizim yöne yaklaşan. aha, baya baya boşnak güzeli geliyor. önceki karşılaşmamızda demiştim ben hep buralarda olurum mekan tanıdık yer. yaklaştı. ooo selam felan. tahmin ettiğim gibi buradasın. biz de arkadaşımla balıkçıdaydık, bir bakalım faces da tanıdık bir ''face'' vardır belki diye esprisini de yaptı.

hahaha 1.5 ay sürdü ilişkimiz, zaten tanıştığımızda son sınıfta idi peşine okulunu da bitirmişti , babasının işi dolayısı ile ingiltere 'ye gitti. bir süre görüştük yazıştık sonra kesildi irtibatımız.

çok sevdiği şarkıyı da bırakmayı çekti canım şimdi ha. arabaya binerdik hemen açar başlardı söylemeye. iyi de bir kızdı ya. mutludur umarım.

taylor swift / blank space
devamını gör...
4068.
nasıl anlatmalıyım bilmiyorum. anlatırken gözümün önünde sadece anılar canlanıyor, kelimeler eksik kalıyor. niye hayatlarımızda belirli bir insanın bu kadar önemi var mesela? 'sen gidersen ben kötü olurum' gibi söylenimlerin karşı tarafta nasıl bir etki bıraktığını biliyor musunuz? ne hissettiriyor, biliyor musunuz? bağlılık ne demek size göre? 'ömrümü seninle geçirmek istiyorum' demek ve karşıdan hemen cevap beklemek kadar deli bir şey yok bana göre. daha ben o kelimelerin şokundayken... o kadar çok gözümü korkutuyor ki bu durum. o kadar zıt düşüyorum ki kendimle. aklıma yatmıyorsa ilk başta benden zor 'evet' gelir.

bazen öyle şeyler yaşıyorum ki, boğuluyorum gibi hissediyorum. insanların bana bu kadar bağımlı olmasına ve kopmak istememesine dayanamıyorum. zor geliyor. evet, herkesin bir kopamadığı vardır ama niye ben? evindeymişim gibi hissettirdiğim için mi?
devamını gör...
4069.
bu yaşıma kadar neden ertelemişim hayatı? neden kendimi bir kabuğa kapatıp ben böyle mutluyum yalanını oynamışım? neden kendimi hep baskılamışım? neden iyi olduğum şeylerde bile ben bilmiyorum onu ya diyerek kenara çekilmişim? neden bu boktan hayatı bu zamana kadar kendime zindan etmişim? neden bu kadar aptalağım acaba?

son iki haftadır kafamda dönüp duran sorular bunlar.
devamını gör...
4070.
silahının farkındayım, vursun şimdi vurabilirse.
devamını gör...
4071.
hayat en masum insanları bile p#ç yapmış vay be.
devamını gör...
4072.
oley
bugün ben doğmuşum
devamını gör...
4073.
ne bi ortama yetebildim ne bi sevgide kalabildim ne iş buldum ne kendimi hayatımın merkezine koydum ne bir şeyleri yoluna soktum hiçbir bk beceremedim aksine kendimi tekeri patlak araba gibi yokuş aşağı iteliyorum bu arada doktor olanınız var mı birkaç şey sormak istiyorum.
bir de antakyamı memleketimi eski neşemi çok özledim.

dün böyle yazmıştım ama bugün artık böyle düşünmemem gerektiğine karar verdim. guten nacht
devamını gör...
4074.
serviste bir kıza yer tutması için ceketimi verdim akşam aradı ceketlerimiz karışmış diye. yoo doğru desem de şimdi fark ettim ki harbiden karışmış a..koyim. sabah bakalım ne diyecek ehehehe.
devamını gör...
4075.
günaydın sözlük.
arada sırada aklıma geliyor….
devamını gör...
4076.
güneş de bugün ne kadar tembel! oldukça da utangaç. yahu hem henüz balkona düşmedi, hem de bulutların arkasına saklanıp duruyor. hey gidi güneşim... sen böyle miydin? sabah kalkardım da eşiği çıkmadan karşılardın beni. mısır koçanı üzerinde misali dizilmişiz sokaklara. yollara güneş vurana değin öğlen oluyor.
devamını gör...
4077.
kışlık kıyafetlerimi ararken eskiden tuttuğum günlüğü buldum kahve yaptım kendime içerken geçmişe bir göz gezdirdim. burada takılı kaldım.

kendimi 45'lik plak gibi hissediyorum.
fonda erol evgin'den “işte öyle bir şey” çalıyor. sonra gözüm çıkış tarihine takılıyor '1976' ve dönüveriyor ekrandaki yansımaya gözlerim.
hey gidi, dile kolay 45 yılı geride bıraktın.” diyor içimdeki ses ve ekliyor derin bir nefes alarak
işte.. bir yaş daha aldın.”
yaş almanın asla ihtiyarlık olmadığını daha net öğretmişti 40'lı yaşlarım bana. “hadi sallan” diye bağırdı içimdeki çocuk boş salıncak gördüğünde.
kimi zaman aklımı gönlümün değerleriyle yönettim, çoğu zaman gönlüm aklımın kontrolünde kaldı. o yüzdendir ki genelde akıl alan değil de, akıl danışılan oldum. kelin merhemi misali bir kendime veremedim o aklı. verdiğim reçete hep yaşanmışlıklarımdı. bilmediğin yarayı nasıl iyileştirmeye çalışabilirsin ki?
olana sevindim, olmayana kahretmektense.
sevdim, sevildim.
sevmedim, sevilmedim.
aşk oldum, aşık oldum.
hak edenlerle yoldaş oldum.
deli dolu bir evlat ve kardeş, 2 muhteşem yüreğe baba oldum.
kendimce doğrularım oldu.
düştüm, kalktım.
yanlışlarım da oldu, yalnızlıklarım da.
asla yapmam” dediğim şeyleri yapmışlıklarım da oldu.
kalbimden ve kendimden emin olduğum için pek de umursamadım başkalarının düşüncesini.
gerçeklerim oldu, hayallerim de ve o hayaller içinde kayboluşlarım hatta yok oluşluklarım oldu.
2. şans verdiklerimin 3. şansı isteyecek kadar yüzsüzleştiği oldu.
duvarlar ördüm etrafıma ve içeri aldığım her kişi için anahtarı olmayan ayrı kapı yaptım. dışarı çıkmak isteyenlere kapattım kapısını sessizce ve açmamacasına.
elalem ne der diye düşünmedim hiç
kimisine kılıçtan keskin oldu dilim, kimisine baldan tatlı.
kimisine yıldırım oldu bakışlarım, kimisine bahar yağmuru.
tek damla gözyaşı dökmeden gözlerimin yaşardığı da, sesimi duymadan attığım kahkahalarımda.
sessiz çığlığımın arkasında saklıydı fırtına sonrası açan güneşim.
umutlarımla kardeşti umutsuzluklarım.
can kattıklarım oldu canlarını sıktıklarım kadar.
ne düğünüme, ne cenazeme insan biriktirme derdinde olmadım hiç.
can dediklerim olmalıydı yanımda iyi günümde de, kötü günümde de.
işte öyle bir şey fonda hala dönerken, boynumun eğrisiyle, yoğurdumun ekşisiyle hoş geldin 45. yaşım.
devamını gör...
4078.
günü gelir yüzümüzde güller açar,kesişir yollarımız
ölüm ne zaman gelir bilinmez, dargın bakmasın bakışlarımız
içimizde yaşarız susmalarımızı, elbet bir gün duyulur yakarışlarımız
yüksek bir tepede,huzurlu bir ölüm bekler mi bizi de ?

derdi az,her mevsimi yaz olan anlar mı hallerimizi?
kimseler bilmez,sessiz türküler çağırır bizleri
heveslerimiz gaye-i hayaldir,insanı küstüren sivri dildir
alçak bir tepede,huzursuz bir ölüm bekler mi bizi de ?
devamını gör...
4079.
500 tnin arka koltuğundayim. cama kafamızı bile yaslayamiyoruz ya neyse.. ane brun dinliyorum sakinleşmek,dinginlesmek için. aynı anda karşımda oturup bağırarak telefonda konuşan teyzeyi nasıl susturabilirim diye düşünüyorum. yorgunum. çok yorgunum. son paylaşımından bu yana çok büyüdüm çok değiştim ayakları havada kendimle sessiz bir tören eşliğinde vedalaştım anne oldum. hayatımda ilk defa tam zamanlı ev hanımı oldum. kırıldım güçlendim bilendim sivrildim. büyüyorum yeniden. onunla birlikte...
devamını gör...
4080.
sırf evde ses olsun diye açılmış bir tv kanalı. saçma sapan haber dinlemekten ise müzik kanalı açılmış ama dinleyen yok. birden tanıdık mısralar duyunca kulak kesiliyorum. kumandayı bulup sesini açıyorum...
''deli gönül, neyi özler durursun?
acınacak dostun, cananın mı var?
dünya yansa yorganın yok içinde,
harap olmuş evin, dükkânın mı var?

kuan

neyzen tevfik dizileri.
nasıl dinlememişim bu güne kadar..
hiçbir gönüle çarpmadan sağsalim sıyrılabilmek isterdim dünyadan..
velhâsıl yorgunum..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim