normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
5061.
kayan yıldızlara paralel uzanan dağlar vardı, gökyüzünün derin yarıklarında unutulmuş gibi duran... zirveleri bembeyaz, geçmişin susturulmuş çığlıklarıyla örtülüydü. o karlar, yalnızca soğuğun değil, sessizliğin de yükünü taşırdı. her tanesi bir hatıraydı belki; unutulmuş bir vedanın, yarım kalan bir sevdanın, geri dönmeyen bir gencin ardından yağan.
geceleri gökyüzü dağlara biraz daha yaklaşır, yıldızlar sanki karların üzerine düşecekmiş gibi titreşirdi. ama düşmezdi. tıpkı zaman gibi, tıpkı affedilmemiş sözler gibi... hep orada, hep uzakta kalırdı. ve karlar, yıldızlara bakarak ağlamayı öğrenmişti. içine içe erir, ama dışa bir damla bile düşürmezdi. gücün değil, dayanmanın hikâyesiydi onlarınki.
ve belki bir gün, bir adım atılır o dağlara, bir ayak izi bırakılır bembeyaz unutkanlığa. ama kar yine susar. çünkü bazı acılar, anlatılmayacak kadar eskidir. ve bazı karlar, hiç erimeyecek kadar kırgındır.
geceleri gökyüzü dağlara biraz daha yaklaşır, yıldızlar sanki karların üzerine düşecekmiş gibi titreşirdi. ama düşmezdi. tıpkı zaman gibi, tıpkı affedilmemiş sözler gibi... hep orada, hep uzakta kalırdı. ve karlar, yıldızlara bakarak ağlamayı öğrenmişti. içine içe erir, ama dışa bir damla bile düşürmezdi. gücün değil, dayanmanın hikâyesiydi onlarınki.
ve belki bir gün, bir adım atılır o dağlara, bir ayak izi bırakılır bembeyaz unutkanlığa. ama kar yine susar. çünkü bazı acılar, anlatılmayacak kadar eskidir. ve bazı karlar, hiç erimeyecek kadar kırgındır.
devamını gör...
5062.
bir yıldız düştü,
çınar iç çekti—
toprak konuşmaz,
içine gömer,
ruhundaki ateşten yeniden doğurur.
çınar iç çekti—
toprak konuşmaz,
içine gömer,
ruhundaki ateşten yeniden doğurur.
devamını gör...
5063.
bu başlığı hiç sevmiyorum. bir şeyler karalama ihtiyacı bende genelde sinir yapar. başlıkta durdukça daha da deli oluyorum. e çık o zaman diyebilirsiniz. sana ne kardeşim. ne zaman çıkacağımıza karar verebiliriz herhalde. *
devamını gör...
5064.
uğruna saçlarımı döktüğüm kişilere kırgın değilim. salaklık bendeymiş. hamdolsun geç de olsa akıllandık.
devamını gör...
5065.
netlik
bende
teoriye işlenir
pratiğim
toplum denizinde
çalkalanır
durur
belki de
bu yüzden
kadınlar
benden
uzak
durur
bende
teoriye işlenir
pratiğim
toplum denizinde
çalkalanır
durur
belki de
bu yüzden
kadınlar
benden
uzak
durur
devamını gör...
5066.
gerçekten defter paylaşıyoruz sandım paylaşacaktım da bi hevesle girdim kim napmış diye başlıktan içeri girdiğimde klavyesini okşuyordu. "pardn müsait değlsnz glb" dedim ve çıktım.
devamını gör...
5067.
geldik mi buraya yine geldik..
dramatize en asli görevimdir, layığı ile yapmaya her daim hazırım.
kabına sığmayanlar; bir yerde durur ama aklı dünyayı gezmiş ve haliylen çok yorulmuş.. bazısı çok adapte olmuş, donuk biz yüz ile bütün deli görevleri başarı ile yerine getirenler.. bazısı sızlanır, sürekli sızlanır suratları bir güler, bir ağlar kurtarın beni der, yalvarır durur. kimisi boşluğa bakar sadece boşlukta huzur bulur. çok çeşit, çok duygu... bunlarla baş edebiliyor gibi oluşumunuz ve savruluşumuz elbette bizi kahraman yapmaz. hepsinde birer birer olan bizler..
şunu fark ediyorsun zamanla hep ilk heyecanlar güzel geliyor, heyecan duygusuda yaşlanıyor. eskiden bilmediğin için heyecanlanıyordun şimdi bildiğin için boş veriyorsun. bir alıyorsun, bir veriyorsun. denge bile kendi içinde bir dengesizlik kurduktan sonra ayarı tutturuyor. süregelen hadiseler seni rahatsız etsede bir süre sonra rahatlamanı sağlıyor. işte ara ara bu düzenin için 'ne yapıyoruz biz?' demek normal be. normal işte en anormali bile normal kalıyor. yine sonunu bağlamayacağım ama şunu söyleyebilirim 'hepimiz normaliz.'
keşke bu kadar normal olmasaydık. belki başka bir tat bulurduk..
dramatize en asli görevimdir, layığı ile yapmaya her daim hazırım.
kabına sığmayanlar; bir yerde durur ama aklı dünyayı gezmiş ve haliylen çok yorulmuş.. bazısı çok adapte olmuş, donuk biz yüz ile bütün deli görevleri başarı ile yerine getirenler.. bazısı sızlanır, sürekli sızlanır suratları bir güler, bir ağlar kurtarın beni der, yalvarır durur. kimisi boşluğa bakar sadece boşlukta huzur bulur. çok çeşit, çok duygu... bunlarla baş edebiliyor gibi oluşumunuz ve savruluşumuz elbette bizi kahraman yapmaz. hepsinde birer birer olan bizler..
şunu fark ediyorsun zamanla hep ilk heyecanlar güzel geliyor, heyecan duygusuda yaşlanıyor. eskiden bilmediğin için heyecanlanıyordun şimdi bildiğin için boş veriyorsun. bir alıyorsun, bir veriyorsun. denge bile kendi içinde bir dengesizlik kurduktan sonra ayarı tutturuyor. süregelen hadiseler seni rahatsız etsede bir süre sonra rahatlamanı sağlıyor. işte ara ara bu düzenin için 'ne yapıyoruz biz?' demek normal be. normal işte en anormali bile normal kalıyor. yine sonunu bağlamayacağım ama şunu söyleyebilirim 'hepimiz normaliz.'
keşke bu kadar normal olmasaydık. belki başka bir tat bulurduk..
devamını gör...
5068.
psikolojide bir kural varmış. 3 dk dan fazla bir kavga uzuyorsa ve birisi meseleyi uzatıyorsa , o seninle ilgili bir problem değilmiş... o onunla ilgili bir problemmiş.bunu anladığın andan itibaren zaten aydınlanıyorsun. vay bu bana nasıl söylenir, vay beni sevmiyor mu, beni aşağılıyor mu bla bla.
sen değilsin mesele ...
sen değilsin mesele ...
devamını gör...
5069.
karalancak çok şey
önemsencek hiç bi şey
yok
önemsencek hiç bi şey
yok
devamını gör...
5070.
o günleri hiç unutmadım.
açelya marketin dergileri koyduğu o köşede uzun uzun dergileri karıştırmak (sanki hangi dergiyi alacağım belli değilmiş gibi) bir alışkanlığımız idi. sonrasında goal dergisini kapıp dingin bir havada eve doğru uzun bir yürüyüş yapardık. ne kadar keyifliydi bir yürüyüştü bu. sırf sahilin tadını çıkarmak için yavaş bir tempoda yürürdük ve yürürken sahildeki apartmanlara takılırdı gözümüz. balkon ve pencerelerinden bize bakan gözlerle karşılaşınca çevirirlerdi kafalarını sanki yakalanmış gibi.
sahil o zamanlar sığ ve sakindi. kaldırım boyunca yanımızdan geçen insanlar da genelde sahilin keyfini çıkartan görece huzurlu insanlar olurdu. bazen tanıdıklarımızı görür ve onlarla kısa bir sohbet gerçekleştirirdik. insanın kendini şanslı hissetmesinin ne kadar önemli olduğunu o günlerde anlamıştım ben. o histi belki de beni mutlu eden ve devamlı sakin kılan.
o sohbetlere için için çok güldüğümü ve küçümsediğimi anımsıyorum. ama sonrasında o insanları bir daha göremeyeceğimizi ve bizim de bir daha görülemeyeceğimizi nereden bilebilirdim ki?
çınaraltını geçerken bakardık yine tanıdığımız kimse var mı diye. özellikle ortancaların olduğu ve yunan sütunlarının yükseldiği yerde otururdu kimi tanıdıklarımız. sonrasında beyaz bahçeye kadar devam ederdi yürüyüşümüz ve beyaz bahçede bir mola verirdik. o molada dergiyi bırakıp atari salonuna giderdim hep. sorgu ve dert yok safi keyif ve huzurla bir günü geçirmek. orada da belliydi hangi oyunu oynayacağım. ondan sonra masaya geri döner ve denize karşı dergiyi karıştırmaya başlardım. zidane'ın real madrid'e yeni transferi fabio cannavaro'nun ayrılık dedikoduları... gazete kağıdı tadındaki o berbat tostları ve kedi çişi benzeri çayları bile özledim oranın ne yalan söyleyeyim.
eve yaklaştıkça gogo ve güven amcayı görürdük bazen. bazen de eski yeşilçam filmlerinde figüranlık yapmış tanıdıkları. neden orada olduğu belli olmayan bir sürü kaliteli insan vardı o yıllarda orada. karmaşanın ülkenin her yerine hakim olduğu yıllarda korunaklı kasabamızda başka bir rüya hayatı yaşıyorduk.
o günlerde bir dergiyi alıp eve yürümek gibi basit bir durum bile bizi mutlu ederken bugünlerde hiçbir şeyden mutlu olmamak devamlı bir memnuniyetsizlik hissetmek çok kötü. hem de giderek artan bir şekilde.
açelya marketin dergileri koyduğu o köşede uzun uzun dergileri karıştırmak (sanki hangi dergiyi alacağım belli değilmiş gibi) bir alışkanlığımız idi. sonrasında goal dergisini kapıp dingin bir havada eve doğru uzun bir yürüyüş yapardık. ne kadar keyifliydi bir yürüyüştü bu. sırf sahilin tadını çıkarmak için yavaş bir tempoda yürürdük ve yürürken sahildeki apartmanlara takılırdı gözümüz. balkon ve pencerelerinden bize bakan gözlerle karşılaşınca çevirirlerdi kafalarını sanki yakalanmış gibi.
sahil o zamanlar sığ ve sakindi. kaldırım boyunca yanımızdan geçen insanlar da genelde sahilin keyfini çıkartan görece huzurlu insanlar olurdu. bazen tanıdıklarımızı görür ve onlarla kısa bir sohbet gerçekleştirirdik. insanın kendini şanslı hissetmesinin ne kadar önemli olduğunu o günlerde anlamıştım ben. o histi belki de beni mutlu eden ve devamlı sakin kılan.
o sohbetlere için için çok güldüğümü ve küçümsediğimi anımsıyorum. ama sonrasında o insanları bir daha göremeyeceğimizi ve bizim de bir daha görülemeyeceğimizi nereden bilebilirdim ki?
çınaraltını geçerken bakardık yine tanıdığımız kimse var mı diye. özellikle ortancaların olduğu ve yunan sütunlarının yükseldiği yerde otururdu kimi tanıdıklarımız. sonrasında beyaz bahçeye kadar devam ederdi yürüyüşümüz ve beyaz bahçede bir mola verirdik. o molada dergiyi bırakıp atari salonuna giderdim hep. sorgu ve dert yok safi keyif ve huzurla bir günü geçirmek. orada da belliydi hangi oyunu oynayacağım. ondan sonra masaya geri döner ve denize karşı dergiyi karıştırmaya başlardım. zidane'ın real madrid'e yeni transferi fabio cannavaro'nun ayrılık dedikoduları... gazete kağıdı tadındaki o berbat tostları ve kedi çişi benzeri çayları bile özledim oranın ne yalan söyleyeyim.
eve yaklaştıkça gogo ve güven amcayı görürdük bazen. bazen de eski yeşilçam filmlerinde figüranlık yapmış tanıdıkları. neden orada olduğu belli olmayan bir sürü kaliteli insan vardı o yıllarda orada. karmaşanın ülkenin her yerine hakim olduğu yıllarda korunaklı kasabamızda başka bir rüya hayatı yaşıyorduk.
o günlerde bir dergiyi alıp eve yürümek gibi basit bir durum bile bizi mutlu ederken bugünlerde hiçbir şeyden mutlu olmamak devamlı bir memnuniyetsizlik hissetmek çok kötü. hem de giderek artan bir şekilde.
devamını gör...
5071.
az evvel bir makale okudum, içinde geçen ifade aynen şöyleydi; ve madde siz ona bakana kadar herhangi bir forma bürünmez. bu savını da çift yarık deneyiyle desteklemiş.
hakikaten maddeye baktığında ayrı bakmayınca ayrı bir tepki verdiği bilimsel olarak ispatlanmış bir olaydır.
şuraya bağlayacağım, yani makalede diyor ki gördüğün, tattığın ne bileyim dokunduğun hiçbir şey gerçek değil o sadece karşısındakinin hareketlerine göre şekil alan bir yanılsamadan ibaret. biz gerçek olarak algılıyoruz ama bu aslında sadece beynimizin yaptığı yorumlardan başka bir şey değil.
ama bu bakış açısıyla hayata bakmak çok zor, zira anlamlandıramıyorsun bellek yetmiyor. konuyu tam detaylarıyla anlayamıyorum ama içimden de şu soru yükseliyor, kimin rüyasını yaşıyoruz?.
hakikaten maddeye baktığında ayrı bakmayınca ayrı bir tepki verdiği bilimsel olarak ispatlanmış bir olaydır.
şuraya bağlayacağım, yani makalede diyor ki gördüğün, tattığın ne bileyim dokunduğun hiçbir şey gerçek değil o sadece karşısındakinin hareketlerine göre şekil alan bir yanılsamadan ibaret. biz gerçek olarak algılıyoruz ama bu aslında sadece beynimizin yaptığı yorumlardan başka bir şey değil.
ama bu bakış açısıyla hayata bakmak çok zor, zira anlamlandıramıyorsun bellek yetmiyor. konuyu tam detaylarıyla anlayamıyorum ama içimden de şu soru yükseliyor, kimin rüyasını yaşıyoruz?.
devamını gör...
5072.
en sevdiğim başlık ve yine ben halen 45'te kalan raporum 43'e düşmüş demek ki baba olunca akıl yerine geliyor biraz. zaten gelse bile hanım düşünür benim yerime en iyisini.
çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi uykusuzluktan artık kafamızda lorke lorke ile halay çekmeye başlayacağız babasının ağzına tükürdüğüm uyutmuyor gece sevimli olmasa kapı önüne babasını korum ama kendisine kıyamam. şaka bir yana ne güzel şey baba olmak dün kucağımda iken parmaklarımı tuttu ya bir ömrü feda edebilirim o an uğruna ...
başvuruda bulunduk artık bir yarasayız resmen gece görüş ve duyuş modu açtık çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi en ufak ıhh sesinde ayaktayız hazır kıta etti bizi babasının ağzına tükürdüğüm....
dün sadece 2 saat uyuyarak acaip bir rüya gördük rüyamızda bildiğin bir tırtıldık, tırtıl tırtılın sonu pır pır kelebek olmayanından, seni kelebek yaparsak görev yerin bir at üzerinde olur denilince vazgeçtim. at tenasül uzvuna kelebek olamayız herhalde besiniz lan biz.
tek haneli iq sahibi ofis canlıları olan iş arkadaşlarım gene aynı her yaptıkları batıyor yahu bir tanesi öğlen öğlen azer bülbül açmış tribe sokuyorlar adamı. hayır arkadaş çalışmak istemiyorsan bugün git izin al evine git. zaten uykusuz ve duygusal bir dönemdeyim
yine çok saçmaladım gidip bir türk kahvesi daha içelim fala ihtiyaç yok falım fallanmış zaten.
çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi uykusuzluktan artık kafamızda lorke lorke ile halay çekmeye başlayacağız babasının ağzına tükürdüğüm uyutmuyor gece sevimli olmasa kapı önüne babasını korum ama kendisine kıyamam. şaka bir yana ne güzel şey baba olmak dün kucağımda iken parmaklarımı tuttu ya bir ömrü feda edebilirim o an uğruna ...
başvuruda bulunduk artık bir yarasayız resmen gece görüş ve duyuş modu açtık çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi en ufak ıhh sesinde ayaktayız hazır kıta etti bizi babasının ağzına tükürdüğüm....
dün sadece 2 saat uyuyarak acaip bir rüya gördük rüyamızda bildiğin bir tırtıldık, tırtıl tırtılın sonu pır pır kelebek olmayanından, seni kelebek yaparsak görev yerin bir at üzerinde olur denilince vazgeçtim. at tenasül uzvuna kelebek olamayız herhalde besiniz lan biz.
tek haneli iq sahibi ofis canlıları olan iş arkadaşlarım gene aynı her yaptıkları batıyor yahu bir tanesi öğlen öğlen azer bülbül açmış tribe sokuyorlar adamı. hayır arkadaş çalışmak istemiyorsan bugün git izin al evine git. zaten uykusuz ve duygusal bir dönemdeyim
yine çok saçmaladım gidip bir türk kahvesi daha içelim fala ihtiyaç yok falım fallanmış zaten.
devamını gör...
5073.
dolunay,
gecenin avucuna bıraktığım günebakan tohumu—
gümüşten bir tebessümle filizlenir içimde,
hayallerin rüzgârına karışır ılık bir müjde:
ufka doğan her ışık, yeniden başlar sevinç şarkısına.
gecenin avucuna bıraktığım günebakan tohumu—
gümüşten bir tebessümle filizlenir içimde,
hayallerin rüzgârına karışır ılık bir müjde:
ufka doğan her ışık, yeniden başlar sevinç şarkısına.
devamını gör...
5074.
karalayacağım sizi. paralayacağım.
devamını gör...
5075.
ruhu üşüyordu, içi yanıyordu. dudakları yukarı kıvrılsa da gözleri acının aynasıydı. hiç kimseyi duymuyordu yaralayıcı iç sesini işitiyordu. dışarıdan çok sağlıklı içeriden yaralıydı, kalbi ağrıyordu. ağlamak istiyordu göz pınarları kuruydu. çok düşünüyordu, ne yapacağını bilemeyecek kadar bulanık zihinliydi. acıyı severdi ama acıyı sevmezdi. inzivaya çekilmeyi severdi, yalnızlık yorardı. çoğu konuda kararsız biriydi ama kararlıydı. ne için yaşadığını bilmiyordu, yaşamının bir hiç olduğunu ise her zerresiyle hissediyor ve biliyordu. o, buydu.
devamını gör...
5076.
bugün uğradığım terzi ceketimin ölçüsünü alırken, aslında matrix gibi hepimizin bir rüyanın içerisinde olduğumuzu, rüya gördüğümüz zamanlarda da aslında gerçekliğe kısa süreliğine geçiş yaptığımıza inandığını söyledi ciddi ciddi.
eliniz çok becerikli,
öyle bir şey olursa gözünüzü seveyim mavi hapı seçin dedim ben de o gazla.
ay ay aman aman, bir sır perdesi daha aralandı. *
eliniz çok becerikli,
öyle bir şey olursa gözünüzü seveyim mavi hapı seçin dedim ben de o gazla.
ay ay aman aman, bir sır perdesi daha aralandı. *
devamını gör...
5077.
burada yazdığımız bazı entryler neye göre siliniyor acaba. swh ona göre karalayalım yani.
devamını gör...
5078.
deneyimlemediğim bir yaşamın ve dahi yaşamların yargıcı olmuşum yıllarca. şartlarını, koşullarını bilmediğim bir çok insanın baş kınayıcısı..
hayat bu bir bakıyorsun en unuttuğun anda seni aynı düzenin içine yerleştirip hadi sen oyna o zaman diyor. sen daha iyisini oyna.
bilmiyormuşum, ben bu yaşamda hiç bir şey bilmiyormuşum. bildiğimi sandıklarım hatta en emin olduklarım bile yanılsamalar, kendi bakış açım, dar görüşlülüğüm ve belki sadece kendime kadar doğruymuş. kendim?
şimdi o kendimi aldım karşıma en baştan giydiriyorum. en baştan şekillendiriyor ve en baştan fısıldıyorum kulağına 'bilmiyorsun'..
sen hiç bir şey bilmiyorsun. aç gözünü, uyan...
hayat bu bir bakıyorsun en unuttuğun anda seni aynı düzenin içine yerleştirip hadi sen oyna o zaman diyor. sen daha iyisini oyna.
bilmiyormuşum, ben bu yaşamda hiç bir şey bilmiyormuşum. bildiğimi sandıklarım hatta en emin olduklarım bile yanılsamalar, kendi bakış açım, dar görüşlülüğüm ve belki sadece kendime kadar doğruymuş. kendim?
şimdi o kendimi aldım karşıma en baştan giydiriyorum. en baştan şekillendiriyor ve en baştan fısıldıyorum kulağına 'bilmiyorsun'..
sen hiç bir şey bilmiyorsun. aç gözünü, uyan...
devamını gör...
5079.
aysel gitti.
+onun için mi üzgünsün?
-yoo
+döner herhalde, üzülme ne olursun.
-dönse de farketmez.
+neden?
-artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz ki. bir kere gitti mi gitti. yüzüne baktığında hep bunu hatırlarsın.
+onun için mi üzgünsün?
-yoo
+döner herhalde, üzülme ne olursun.
-dönse de farketmez.
+neden?
-artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz ki. bir kere gitti mi gitti. yüzüne baktığında hep bunu hatırlarsın.
devamını gör...
5080.
onlar aynı kadının parçalarıydılar, parçaların sonunda tekrar birleşmesi gerekiyordu.
peki ya biz? bizim parçalarımız nerde? bir türlü bulup ta birleşmediğimiz için mi bu kadar eksiğiz?
peki ya biz? bizim parçalarımız nerde? bir türlü bulup ta birleşmediğimiz için mi bu kadar eksiğiz?
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2