3881.
hastane odasında birkaç saat..

başucunda yabancılaşan bir kadın
sana
belki de daha çok kendine..

hastane odasında senle birkaç saat..

şimdi hatırımda olmayan
.... gereksiz konuşmalar,
asıl söylenmesi gerekenleri meçhul bir zamana erteleyerek...
aslında hiç gelmeyecek bir zamana..

yaşanabilir miydi bir kez daha yaşanılanlar..

hastane odasında sadece birkaç saat,

s(o)n gün anladım hâlâ ilk günkü gibi aşık olduğumu ve ömrümce aşık kalacağımı..

b.
devamını gör...
3882.
hastane koridorlarının umutsuzluğunu parçalayan sendin bugün. öyle güzeldin ki, seni görenlerin tanrı'ya inancı arttı, bakan gözlerin şaşkınlığında hissettim bunu. tarkan'ın şarkısında "belindeki kemer olayım, saçındaki toka olayım, nefesin olup içine dolayım, ez geç yürüdüğün yollar olayım..." demesi gibi; kolundaki çanta olup tenine dokunmak, ayağındaki ayakkabı olup vurmamak, gözündeki yeşil olup aynada yine sana bakmak, dudağındaki gülümseme olup çevremi güneş gibi ısıtmak istedim...
devamını gör...
3883.
sessiz gürültüden muzdarip yine uykulara yabancı; hangi zamana ait olduğunu hatırlamıyor. kum saati çoktan yer çekimine yenilmiş; kırılan parçalar öze dönüşmeyi bekliyor. günler geceler ile el ele tutuşup yorulmak bilmeyen neşeli çocuklar gibi hiç durmadan dönerken, sonu gelmeyecek gibi gözüken bu yolculukta kendi kendini mutlu edecek yalanlar uyduruyor; "nereye varacağına değil, sürece inan..." yedi düvele nam salmış onca miskinliğine karşın nasıl oluyor da hiç yorulmayışına şaşırıyor. ardında bıraktığı adımların izlerinden doğan renk cümbüşünün gökyüzüne yükseleşini, bulutları kesen çizgilerin göçmen ve yurtsuz kuşlarla dans edişine şahit oluyor. yol aldıkça içinden doğan müzikle büyülenen yanlarından geçtiği o tüm ağaçlar ve çiçekler şarkılarına gözyaşları ile eşlik ediyor... güzelliğini tasvir edecek kelimeleri seçemediği, daha önce eşi benzerini görmediği bir kadın çıkıyor karşısına ve yanlış yolda olduğunu söylüyor. "sen yine de bildiğini okursun fakat ben yıldızları döktüm önüne..." sözleriyle karanlığa karışıyor. her seferinde olduğu gibi bu kez de kalbinin sesini dinliyor. derinden gelen bir ışık kaynağına kapılıp yürümeye devam ediyor. renksiz, sessiz, dalgasız ve durgun bir denizin üzerinde yanan ateşten yükseliyor ışık. yaklaştıkça gözleri kamaşıyor ve çevresindeki varlıkları seçemez oluyor. eğilip suya dokunmaya çalışırken suretini görüyor ve gençleşen kendine hayran kalıyor. alevler denizin her yanına yayılmaya başladığında göz gözü göremez olunca içindeki dinmek bilmeyen yangını söndürmek için kendisini suya bırakıyor. su karanlığa, karanlık sonsuzluktan bir parçaya doğru evriliyor. dışarıdaki boşluk içindeki ile bütünleşiyor. taptaze bir galaksi göğsünün tam ortasından doğup büyüyerek tüm vücuduna yayılıyor. kadının yüzü canlanıyor gözlerinin önünde. gözlerinin ardında milyonlarca yıldız saklı, sözlerinin arasında yeni doğmuş gezegenler sıralı; kalbi, üşüyen kalbini yakan bir güneşe, yüzü karanlıkta yol gösteren bir uyduya, saçları kuruyan topraklarını canlandıran sonsuz bir ırmağa dönüşüyor. bir küçük galaksinin kalabalık yalnızlığında kaybolurken, yeni bir rüyaya daha uyanacak olduğunun farkında değilmiş gibi davranarak kendini tekrar tekrar avutuyor.
devamını gör...
3884.
yolda iki gözümün çiçeği...
2 gündür, şehirlerarası otobüslerde helak oluyor.
nasıl başarıyorsa, uyuyor şu an.
ses yapmayın...
devamını gör...
3885.
sıcağın kavurduğunu bilirim, soğuğun da insanı kemiklerine kadar üşütebileceğini. susuzluğun insanın dilini damağını nasıl kuruttuğunu da…

yalnızlığı tanırım. o kadar samimi olduk ki zamanla, sevdik birbirimizi. yokluğunda özleriz birbirimizi, ilk fırsatta kucaklaşırız.

bir tek sahipsizliği tatmadım.

keşke yetebilseydi zaman. yetişebilseydi. keşke bu kadar hızlı koşmasaydı da ayaklarım, adımlarımız paralel atılabilseydi ıssızlıkta. geceler daha uzun olsaydı, uykumuz daha geç kalsaydı yatağa. odamızın kapısı hiç açılmasaydı, kilitler dışardan vurulsaydı üzerimize.

şimdi aklımda seninle, daha sıcak, daha kurak bu yaz. daha soğuk üşüdüğüm gece. daha da kuru dilim damağım… yalnızlık daha içten kucaklıyor beni.
ve ne yazık! sahipsiz kaldığım bir gün, sensiz olanı.
devamını gör...
3886.
uzun bir süre sonra sözlüğe girince, tanıdık isimlerin olmadığını görürsün ve kendini sözlük içinde sıfırlanmış gibi hissedersin.
devamını gör...
3887.
bugün bu sıcak beni öldürmezse hiçbir şey öldürmez diye düşünürken yeğenim aradı;
- amca rakıyı aldım terasta mangal yapıp içelim mi? dedi.
bu teklife kim yok diyebilir?
seve seve kabul ettim,hatta
bunun için sormana bile gerek yok dedim.
soğuk mezeleri hazırladım,mangalı yaktım bekliyorum.
geldiler nihayet.
ama et almamışlar sipariş ederiz diye düşünmüşler.
siparişi verdik bekliyorken kurye geldi sepetle malzemeyi alana kadar kurye gözden çoktan kaybolmuştu bile. paketi açtık ki alakasız bir sipariş mangalın ateşi de bitti.
aradık hemen siparişler karışmış...
şimdi pilav yapıyorum...
hayaller mangalda et gerçekler bulgur pilavı...
devamını gör...
3888.
toplumun dışladığı temel kavram ne diye düşününce, kirlilik dedi leyla.

kirli olan şeyden hep kurtulmak istersin. seks kirli gelir. tek kelimeye sığdırmak istersen, ahlaksızlıklar pis diye ifade edilir.

kötü birini öldürmek bile "temizlemek" diye ifade edilir..

tanımlarken pisi temizi insanların başka bir özelliği ise dedi bi an yutkundu ve şöyle devam etti leyla uzaktan geçen gemiyi izlerken. birde hep evcilleştirmek. alıştırmak ister. fakat kendisi evcilleşir ve alışır. nasıl yani dedim.

sonra bir ısırık aldı sandviçinden. bana baktı. mesela dedi buğday. insanlar hiç umursamazdı bi zaman sağda solda biten bir bitkiydi. düşün o kadar eski zamanı, devletler yok, evler yok, sadece ormanlar vs var. sonra bi keşifle buğdayı aldılar, çoğaltmak için çalışmaya başladılar.

buğdayı evcilleştirmeye çalıştılar. evcilleşti mi? yoksa buğday mı insanları evcilleştirdi?

sustuk sonra bir martının çığlığı ince bir mutluluk işledi göğüslerimize. hayat daha bi güzel göründü o an. leyla'nın saçları uçuştu. birinin çektiği bir fotoğrafın içinde görür gibi gördüm tüm o anı.

belki tüm anlar dedim. tüm gelecek anlar.. şuan.. güzel bir fotoğrafın canlı parçaları. bir fırçanın tuvalde bıraktığı iz gibi, ilkin boya yaştır. tuvalde kumaşa oturur zamanla kurur. işte bu sanki geçmişin tanımı gibi.

keşke dünyanın kayıt kutusunu bulabilsem. bunca iz , yok olup gitmiş olamaz.

kalkalım dedi leyla. yürürüz biraz. yan yana yürümek ne kadar da güzeldi ince güzel birinin yanında.
devamını gör...
3889.
değer vermek, değer gördüğünü bilmek çok iyi hissettiriyor. sanki dünyadaki bütün zorluklar senin sırtında da olsa zorlukları tek tek aşarmışsın gibi geliyor.
devamını gör...
3890.
burada yollarımız ayrılıyor. kendi yoluma gideceğim. sen de...
sen, denenmiş olanla yetinirken ben, denenmemişi...
ilginç değil mi? değil. inan bana, uyandığında çok geç olacak. sana yolluk da bırakıyorum, dinlersin. aramızdaki zaman farkı açılsın.
iyi uykular...
devamını gör...
3891.
ne zaman şu sayfaya girip iki kelam yazmak istesem ruh halim direkt zeki demirkubuz moduna bürünüyor.

burası karalama defteri değil ağlama duvarı gibi olmuş, gelip ağlayıp gidiyoruz.
devamını gör...
3892.
özlüyorum seni, içim acıyor boğazım bi tırtıklanıyor midem buruluyor. hissediyorum canım çekiyor, canım seni sevmeyi çekiyor...
devamını gör...
3893.
desdemona is back.. yaralamaktan, incitmekten, kandırmaktan korkmayanlara inat iyi insanların var olduğuna inanarak devam edeceğim hayatıma. o kadar yandı ki canım, ruhumun acısını fiziken bile kalbimde hissederek yaşıyorum. tüm inandıklarım, hayallerim, planlarım tepetaklak olmuşken, yaşamaya dair ufacık bir umudum yokken, kendimi bu kadar güçsüz hissederken nasıl devam edeceğim bilmiyorum. ben neşeli kızımı özledim diyen babamla, hep yanındayız diyen dostlarımla tutunacağım bir şekilde. hayat ne garip. onunla kurduğun bütün hayalleri bir başkasıyla gerçekleştirdiğini bilmek, görmek ne çok canını yakıyor insanın. öyle bi yandım ki her bir zerremle ölmeyi diledim. hala dilerim, yaşanmaya değer ne kaldı ki..
edit* özlemişim be sözlük seninle dertleşmeyi, iyi gel ruhuma..
devamını gör...
3894.
>> şiyir <<
yine yakmış yar e-mailin ucunu
bunu nasıl yaptım bilmiyom diyor
yükleyip vatsapın telefona suçunu
bu telefon da bozuldu anasını satayım diyor.
-----------------
yapmak isteyip de yapamadığım şeylerden bazıları

- çay kaşığı ve cımbız yardımıyla sivrisinek yakalamak…
- meyveye zarar vermeden şeftalinin çekirdeğini çıkarmak... (kayısı hile yardımıyla oluyor)
- “siz bizim çekoslovaklaştırmadıklarımızdan mısınız” cümlesini ezbere tersten okumak.
- kedinin kuyruğuna iki düğüm atmak... tırmalanmak suretiyle vazgeçirildim.
- beşinci kata kadar basamakları arka arkaya yürüyerek çıkmak
- ceviz kıracağıyla hindistan cevizi kırmak.
devamını gör...
3895.
sırrını rüzgara fısıldarsan ağaçlara söylediği için suçluyamazsın... dün çok sevdiğim insana karşı yaptığım hataya istinaden
devamını gör...
3896.
öyle sevilesi yanların var ki zişan kavan milyon tane. aşk dediğin iyi günde kötü günde, normallikte tartışmalarda yanında olmaktır sevdiğinin aşk dediğin senin güzel gözlerindir zişan kavan aşk dediğin senin cennet bahçesi yüzünü ,dizlerindir........
devamını gör...
3897.
ah nasıl unutulur düşünmek!
tesadüfen okuduğum bu kelimelerin bir gün yaşıyacağımdan habersiz çok sevmiştim, hiçbir zaman birine gidip içimi açmışlığım olmaz, çünkü sorunu büyütmeyecek kadar küçük görürüm ama yanılmışım bu çözüm değil cehennemi oluşturan temelmiş, içim bir kuyuymuş meğer ve ben her gün onu zehir ile doldurup taşırmışım. artık böyle bir hataya düşmeyecem ne olursa olsun asla içime atmicam * bunların hepsi bir yana minik bir paragrafın büyük bir etkisini yaşıyorum onu anlatmak istemiyorum çünkü kendi kendine bir anlam zaten iyi ki varsın güzel arkadaşım, varlığının gerçekten iyi geldiğini bil.
işte o paragraf :
ve bunu unutma her şey geçicidir ve sen de bir nilüfersin.
nilüferler bataklıkta tertemiz çıkabilen bir çiçektir beyaz pembe ve mor gibi renkleri vardır tuhaf olan da şudur ki pislik içinde olan bataklıktan kendi gibi çıkar... tertemiz ...
ve bu sensin etrafındakiler öyle pis bir düşünce ve zihniyetteler ki ama sen bunu unutma nilüferimsin<3
devamını gör...
3898.
bir beyaz torosla köy yollarını tozutarak gelsek , göğe doğru ovalleşen dev çınarın kapısına dayansak. kursak masamızı...

bi küçük radyo, kızıl saçlarından süzüp bana getirse gecenin en güzel şarkısını. içimizde bahar olsa sanki hiç sabah olmayacakmışcasına o gece...

unutsak geçmişin kalbimize getirip bıraktığı her hüzünlü mirası. kendi mirasımıza reddi miras yapsak o gece.

iki ayna nasıl birbirine tutulduğunda sonsuz yansırsa, göz göze baktığımızda açılsa güzel sonsuz kapılar.

ne gelecek kaygısı ne iş ne para o gece, tek karanfil olsa masada.. iki kadeh buzlu rakı. kokun kalsa birde.
devamını gör...
3899.
10 temmuz salı günü tıp fakültesi 2. sınıf son yazılı final sınavım var. evet yanlış okumadınız, daha final. büt falan da değil (allah korusun). 11 temmuz’da taylor swift era’s tour viyana için bilet savaşına girişeceğim, 12’sinde de kuaförde randevu bulabilirsem ilk kez saçımı boyatacağım bu sefer niyetlendim. 2 günde tüm evi toplayıp temizleyip hatta perdeleri bile yıkayıp kapatıp gideceğim. yazın ben gittikten sonra dayımlar muhtemelen kuzenimin mezuniyetine geldiklerinde bizim evde biz yokken kalacaklar. 13’ünde de uçağım var :). en son 11 yıl önce sabiha gökçen’e gitmiş ve pegasus’la uçmuştum. aslında annemlerin oraya thy dışında uçan hava yolu yok ancak çok turistik bir yer olduğu için normalde günde 1 uçuş olan yere sezonda 2 uçuş var. çok pahalı ve layover süreleri de 20 saat falan. bu sefer yaz, montlar ve kazaklar olmayınca bavulum hafif olur diyerek pegasus’tan 20kg bagaj hakkı olan bilet aldım. annemlerin evine 3 saat uzaklıkta kalıyor evet tamamen farklı şehir. belki beni almaya gelirler bilmiyorum ama gelmezlerse de sıkıntı değil. 1 saatte giden hızlı treni deneme bahanem olur. havalimanında sim kart almam gerekecek sanırım, kendiminkini nedense kışın orada bırakmıştım. iletişim olmadan da bilmediğim, dilini konuşmadığım yerde yollara atılmak istemem. çok uzun yazdım kusura bakmayın hiçbir ana fikir de yok burada. uzun zamandır yazmamıştım. iyi geceler. büte kalmadan sınıfı geçmem ve 2 günde sınav sonucumun açıklanması için tüm dualarınızı, manifestationlarınızı, iyi dileklerinizi, enerjilerinizi, ayinlerinizi bekliyorum.

sevgiler, lily evans.
devamını gör...
3900.
leyla ile mecnun'dan gördüğüm bir kesit kafamın içinde dolanıp durdu gün boyu.
'kocaman bir boşluğun içindeyim ben.didiniyom çabalıyom hiç bir şey olmuyor.ne o boşluktan kurtulabiliyorum ne o boşluğu doldurabiliyorum.'
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim