normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2681.
herkesten ve her şeyden çok sıkıldım; soğudum.
her şey plastik, herkes yapmacık.
bu ilk değil. ama son olsun istiyorum.
gücüm var mı? bilmem.
her şey plastik, herkes yapmacık.
bu ilk değil. ama son olsun istiyorum.
gücüm var mı? bilmem.
devamını gör...
2682.
bazı insanlar bazıları için şanstır, fasulyeyi saracak olan veya saran pamuk gibidir, sana bir sey olmasın ben hepsini senin icin karsilar gogsumde yumusatirim saclarinla beraber der ama bazılari bu şansı güzelce teper. *
dunya, hayat falan adil ama iste insan bazen fazla sevgi gorunce guzelce harciyor, kredi kartindaki parayi hic odemeyecek gibi.
biri beyaz biri kara iki kedi..
birbirlerinin omzuna kollarını dolamışçasına birbirlerine şefkatle sarılarak,
birbirlerine dayanarak yola çıkmışlar.
gölgeler akşamüstünü söylüyor.
yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmış gibi.
yüzlerini görmüyoruz ama eminim mırıl mırıl konuşuyorlardır. belli sınanmış, denenmiş bir dostluk bu,
uzun yolları da göze alabilen bir dostluk
ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz?
akşam üstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz,
omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun,
belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı ayakların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu,
değerini biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz? ...
yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp
kendimizi hep ilerde bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına,
bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu? karşımıza çerken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürüklerken
bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?
hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir,
her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir. hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların
savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün...
bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz,
ya da olanlar olması gerekenler değildir.
yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz,
gün gelir kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir...
kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir
kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak.
bazılarının gelecekte sandıkları 'bir gün' geçmişte kalmıştır oysa;
hani şu karşıdan karşıya geçerken, trafik ışıklarında rastladığınız,
omzunun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip
'nasıl olsa ilerde bir gün tekrar karşıma çıkar.' dediğinizdir.
oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir o,
boş yere bu sokaklarda aranırsınız...
dunya, hayat falan adil ama iste insan bazen fazla sevgi gorunce guzelce harciyor, kredi kartindaki parayi hic odemeyecek gibi.
biri beyaz biri kara iki kedi..
birbirlerinin omzuna kollarını dolamışçasına birbirlerine şefkatle sarılarak,
birbirlerine dayanarak yola çıkmışlar.
gölgeler akşamüstünü söylüyor.
yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmış gibi.
yüzlerini görmüyoruz ama eminim mırıl mırıl konuşuyorlardır. belli sınanmış, denenmiş bir dostluk bu,
uzun yolları da göze alabilen bir dostluk
ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz?
akşam üstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz,
omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun,
belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı ayakların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu,
değerini biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz? ...
yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp
kendimizi hep ilerde bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına,
bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu? karşımıza çerken çıkmış insanları yolumuzun dışına sürüklerken
bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz?
hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir,
her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir. hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların
savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün...
bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz,
ya da olanlar olması gerekenler değildir.
yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz,
gün gelir kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir...
kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir
kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak.
bazılarının gelecekte sandıkları 'bir gün' geçmişte kalmıştır oysa;
hani şu karşıdan karşıya geçerken, trafik ışıklarında rastladığınız,
omzunun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip
'nasıl olsa ilerde bir gün tekrar karşıma çıkar.' dediğinizdir.
oysa tam da o gün bu zalim şehri terk etmiştir o,
boş yere bu sokaklarda aranırsınız...
devamını gör...
2683.
çok savaş verdim doğumla ölüm arasında
kendimi sucladim
hergun hergun
planlar yaptım
ama o gün geldiğinde bir mucize gibiydi
tüm herşeyi unuttum
çektiğim acıları sıkıntılarını unuttum
ve karar verdim sadece senin için ayağa kalkmaya senin için yaşamaya söz verdim
şimdi iyikimsin benim bebeğim.iyi ki hayatımda son.
kendimi sucladim
hergun hergun
planlar yaptım
ama o gün geldiğinde bir mucize gibiydi
tüm herşeyi unuttum
çektiğim acıları sıkıntılarını unuttum
ve karar verdim sadece senin için ayağa kalkmaya senin için yaşamaya söz verdim
şimdi iyikimsin benim bebeğim.iyi ki hayatımda son.
devamını gör...
2684.
çoooook saçma bi hayat yaşamıyor muyuz lan? belli bir düzen var. ya o düzene uyuyorsun ya da dışlanıyorsun. niye kendi düzenimiz olmasın ki diyosun, hayal kurma diyorlar. of ulan sözlük.
devamını gör...
2685.
neden böyle oluyor? düşünüyorum ama bir türlü işin içinden çıkamıyorum. tam bu kez oldu, artık eksik olan yaşam enerjimi buldum derken her defasında tepetaklak buluyorum kendimi. mutluluk kapımda diyorum kapıyı bir açıyorum mutluluk maskesi arkasından hüzün kahkaha atıyor yüzüme. hatasız olduğumu söyleyemem ki bu iddiada bulunmak abesle iştigal olur. ancak yaptığım hataları düzeltebilecek kudrete sahip olduğumu da biliyorum. insanlar olarak biz ne yazık ki sabır ve tahammül konusunda maalesef çok eksiğiz. karşımızdaki insanı biraz tanır gibi olduktan sonra hemen kendi düşüncemize sarılıyoruz. karşımızdaki insana kendini kanıtlama şansı vermeden çeviriyoruz dirseğimizi. halbuki mesela ben motivasyon kaynağını dışarıdan toplayan bir insanım. dolayısıyla tam bir şeyler için gerekli gücü bulmuşken, çaba göstermek için hazırken, o mutluluk maskesindeki hüzün motivasyon kaynağımı da elimden alıyor. insanlara bunu anlatmak çok güç. çözülmesi zor olmayan şeyleri gözümüzde büyütmeyi ne de çok seviyoruz. oysa her şey için uğraşacak gücü buluyoruz kendimizde. fakat iş insana geldi mi en ufak tahammülü çok görüyoruz. aslında böyle yaparak işleri iki taraf için de olabildiğince zorlaştırıyoruz. birlikte mutlu olabilecekken hatta mutluyken duvarlar ardına saklıyoruz kendimizi. umarım hepimiz bir gün bu yanlışımızın farkına varırız da dünya daha yaşanabilir bir hal alır.
devamını gör...
2686.
hiç iyi değilim ya hastalıktan ölmek üzereyim zaten,birde bayram günü hepinizin bayramı kutlu olsun, bu bayram benim için güzel değil gibi benim için güzel geçmiyecek ayağa kalkamıyorum zaten birde herkes üzerime geliyor, niye ben hastalandığımda hiç kimse inanmak istemiyor yalan söylüyorsun diyorlar ya bayram sabahının öyle olmasını istemezdim ama herşey canımı sıkıyor herşeyden sıkılıyorum hayatta bir dakika bile yaşama isteğim kalmadı aldığım her nefesin içinde boğulmak isteyesim var zaten herkes boğmaya çalışıyor beni kurtulmak istiyorlar ya sanki ne yapmışım onlara görende zannedecekte ne yapmışım onlara sanki kötü davranmışım, kendimi aileden bile hisstememeye başladım, insan hastalandığında herşeyi anlıyor yanında arkadaşın olmadığında ailenin olduğunu düşünürsün ama aile yok yanında kötü olur kötü hissedersin inanmıyorlar bile hasta olduğunu ölmek üzereyim gerçekten ya
ölmek …
ölmek …
devamını gör...
2687.
ya bi kerede bırakın güçsüz olayım, acımı yaşayım, benim hata yapmaya hakkım yok mu ha?
devamını gör...
2688.
ey yo naber?
kaç yıllık evimden, şehrimden gitmeme dört kala buradayım. çakır keyifim. seviyorum. sevildiğimi görüyorum. mutluyum. gibi. her an rollercoaster’ın yokuşunda bulabilirim kendimi diye tırsmıyor değilim.
bu sefer her şey bi değişik bruh. sanki bu sefer gerçek manada mutluluğu yakalamışım gibi. feragat etmem gereken manevi değerlerim var, olsun. değer. ben bu evreyi çoktan hak ettim. mutluluğumu bozdurmayacağım.
neys, ne diyeceğim?
hangimiz sevmediiiiik çılgınlar gibiiiğğ * *
kaç yıllık evimden, şehrimden gitmeme dört kala buradayım. çakır keyifim. seviyorum. sevildiğimi görüyorum. mutluyum. gibi. her an rollercoaster’ın yokuşunda bulabilirim kendimi diye tırsmıyor değilim.
bu sefer her şey bi değişik bruh. sanki bu sefer gerçek manada mutluluğu yakalamışım gibi. feragat etmem gereken manevi değerlerim var, olsun. değer. ben bu evreyi çoktan hak ettim. mutluluğumu bozdurmayacağım.
neys, ne diyeceğim?
hangimiz sevmediiiiik çılgınlar gibiiiğğ * *
devamını gör...
2689.
nerde o eski bayramlar.
ulan kimsenin suratında tebessüm yok ne biçim sığırlara denk geldiysem
ulan kimsenin suratında tebessüm yok ne biçim sığırlara denk geldiysem
devamını gör...
2690.
bu kadar güçlü olduğumu, bu kadar büyük işler başarabileceğimi görmekten korktuğum için mi hiç denememiştim yoksa? çünkü sonunda kimseye ihtiyaç duymayacaktım. ve bu yalnızlık demekti.
ama görüyorum ki bu yalnızlık demek değil. ve yalnız kalmak istemedikçe yalnız kalamıyorsun zaten. baksana sadece eve dönüş yolunda 2 yeni arkadaş yaptın, 2 farklı etkinliğe sebepsiz yere bahane uydurup gitmedin. yalnız kalmak zor.
ama görüyorum ki bu yalnızlık demek değil. ve yalnız kalmak istemedikçe yalnız kalamıyorsun zaten. baksana sadece eve dönüş yolunda 2 yeni arkadaş yaptın, 2 farklı etkinliğe sebepsiz yere bahane uydurup gitmedin. yalnız kalmak zor.
devamını gör...
2691.
terapide her seferinde biraz daha derinlere iniliyor, öyle sanıldığı gibi sen anlatıyorsun, terapistin de sana şunu yap bunu yapma dediği bir süreç değil bu... resmen "derin kazma" işlemi yapılıyor, yatay düzlemde yüzeysel, fazla derinlere inmeden hep aynı konular çerçevesinde dolanmak değil, her seferinde sanki denizin daha da derinine dalmaya çalışmak gibi bir şey.. nasıl ki denizde daha derine dalmaya çalıştıkça, derinlerde daha ilginç canlılar (vatozlar, ahtapotlar, mercanlar vs.) görme şansın artıyorsa, terapide de daha farklı duygularla karşılaşma durumu ortaya çıkıyor. biraz da bir hocayla dalmak gibi.. herhangi bir sıkıntıda müdahale eden birinin yanında olması güven veriyor. insanı tetikleyen duyguların özellikle çok erken çocukluk dönemlerine ait olması, baş edilmesini bir nebze daha çok zor kılıyor ama bedensel duyumların verdiği sinyalleri fark edebilmek, onların "şimdi ve burada"ya değil; "o zaman ve orada"ya ait olduğunu bilmek, süreci kolaylaştırıyor ki zaten bu farkındalık, olayın en can alıcı kısmı. sonrasında gelen yanlış alarmı durdurmak, nefes egzersizleri ile "şimdi ve burada"ya dönmek, sürecin en kolay kısmı. belki bir süre hayata mola vermek yani kendinle vakit geçirmek (duş almak, meditasyon yapmak, müzik dinlemek, egzersiz yapmak vs.) dengeye ulaşmak ve duyguların yatışması için etkili oluyor ve sen, bu pratikleri yaptıkça zamanla seni tetikleyen şeyleri çözüp onlarla tek başına sakince baş edebilir hale geliyorsun ki zaten terapinin amacı da seni, sana dair süreçlerle tek başına baş edebilecek kadar güçlendirmek.
devamını gör...
2692.
eski bir tanıdığın rehberinde od diye kayıtlıy(d)ım. oysa guzelde ismim vardır neden od diye kaydetti bilemedim ama hoşuma da gitmişti.
pis bir asabiyetim var 8 sn kadar sürüyor, bir çoğunuzun boşalma süresinden daha uzun bence * *
muhtemelen bu arkadaşım beni od diye kaydederken hep biliyordu sinirimin asabiyetimin çok yuksek oldugunu ama ona tek bir kıvılcımın dahi gelmeyeceğini, kendi icimde yanacağımı ki ondan o isimle kaydetti beni.
peki ne oldu?
oturup resmen orta çağda cadı avında yakalanmış cadı gibi yaktı beni ve su elinde olduğu halde bir damla vermiyor.
hallacı mansur gibi oldum!
ahalinin attığı taşlara karşı "onlar bilmiyor bağışla onları" dedim ya da ben bağışladım ama canlı canlı derimi yüzen dostun derimi yüzmesinden incinmezken attığı gülden incindim.
eşiğin öbür tarafında "gel gel gel" yapıyorum ama ne gelen var ne giden!
pis bir asabiyetim var 8 sn kadar sürüyor, bir çoğunuzun boşalma süresinden daha uzun bence * *
muhtemelen bu arkadaşım beni od diye kaydederken hep biliyordu sinirimin asabiyetimin çok yuksek oldugunu ama ona tek bir kıvılcımın dahi gelmeyeceğini, kendi icimde yanacağımı ki ondan o isimle kaydetti beni.
peki ne oldu?
oturup resmen orta çağda cadı avında yakalanmış cadı gibi yaktı beni ve su elinde olduğu halde bir damla vermiyor.
hallacı mansur gibi oldum!
ahalinin attığı taşlara karşı "onlar bilmiyor bağışla onları" dedim ya da ben bağışladım ama canlı canlı derimi yüzen dostun derimi yüzmesinden incinmezken attığı gülden incindim.
eşiğin öbür tarafında "gel gel gel" yapıyorum ama ne gelen var ne giden!
devamını gör...
2693.
yüklerimden arınmam lazım.
en azından insanlara “o zilsesini değiştirmen ya da telefonunun sesini kısman mümkün mü, hayatımda hoş çağrışımları olan bir melodi değil. her telefonun çaldığında düşmek istemiyorum.” deme isteği uyandıran bagajlarımı artık bırakmak zorundayım.
en azından insanlara “o zilsesini değiştirmen ya da telefonunun sesini kısman mümkün mü, hayatımda hoş çağrışımları olan bir melodi değil. her telefonun çaldığında düşmek istemiyorum.” deme isteği uyandıran bagajlarımı artık bırakmak zorundayım.
devamını gör...
2694.
üzülme bunlar da geçer, ucunda ölüm yok ya.
devamını gör...
2695.
naber defter? hiç de demiyorsun ''bu satanist niye 2 haftadır gelmiyor bana'' diye. deme zaten zira bir cevabı yok. e geldim işte. ama niye geldim? dert yanmaya.
dert yanacak da bi durum yok aslında. tek 1 an insanı 16-17 sene geriye nasıl götürür onu anlatmak istedim. bir mağaza vitrini yansıması bunu sağlayabiliyormuş be sözlük.
bir yerden geçtim. senelerdir ara sıra geçtiğim ama ergenliğimde çok sık geçtiğim bir yer. aynı mağaza, aynı camekan. aynı olmayan mı ne? camdaki yansımam.
camda bir yansıma gördüm sözlük. ben değildim. o camda görmeye alıştığım ben değildim. ben o camda zayıf, saçları olan, eh biraz eli yüzü düzgün birini görüyordum.
şimdi diyebilirsin ki ''e sen 1 günde mi bu hale geldin?''. e tabi ki hayır ama o camda gördüğüm manzara bu değildi. o cam belki de hiç değişmedi aradan geçen 17 senede. o da şaşırmıştır belki. ''hacı ben seni böyle yansıtmıyordum ya noldu sana'' demiştir belki de içinden. bana diyemez ama, kırarım. kalbini değil, camın kendisini.
ha konu sadece fiziksel değişim de değil. düşünce balonları gördüm sözlük bugün baktığımda. aklımdan geçenleri, yapmayı düşündüklerimi. kızdıklarımı, affettiklerimi, önemsemediklerimi. eskiden bunlar olmazdı. bomboş bir kafa görürdüm eskiden. artık göremiyorum o boşluğu. bir yansımada ya da aynada kendime her baktığımda kafamdaki her şeyi görüyorum o yansımada konuşma balonu olarak etrafımda.
aynalardan neden mi kaçar insan? bu yüzden. kendinden kaçmak gibi bir şey. düşüncelerime engel olamıyorum, her bir düşüncemin yaratıp konuşturduğu karakterlerin sesinden kaçamıyorum. bari fiziki bir görüntü ile karşıma çıkmalarına engel olayım.
odamdaki aynayı da bir kaza bahanesi ile kırmak fena fikir değil bu arada.
dert yanacak da bi durum yok aslında. tek 1 an insanı 16-17 sene geriye nasıl götürür onu anlatmak istedim. bir mağaza vitrini yansıması bunu sağlayabiliyormuş be sözlük.
bir yerden geçtim. senelerdir ara sıra geçtiğim ama ergenliğimde çok sık geçtiğim bir yer. aynı mağaza, aynı camekan. aynı olmayan mı ne? camdaki yansımam.
camda bir yansıma gördüm sözlük. ben değildim. o camda görmeye alıştığım ben değildim. ben o camda zayıf, saçları olan, eh biraz eli yüzü düzgün birini görüyordum.
şimdi diyebilirsin ki ''e sen 1 günde mi bu hale geldin?''. e tabi ki hayır ama o camda gördüğüm manzara bu değildi. o cam belki de hiç değişmedi aradan geçen 17 senede. o da şaşırmıştır belki. ''hacı ben seni böyle yansıtmıyordum ya noldu sana'' demiştir belki de içinden. bana diyemez ama, kırarım. kalbini değil, camın kendisini.
ha konu sadece fiziksel değişim de değil. düşünce balonları gördüm sözlük bugün baktığımda. aklımdan geçenleri, yapmayı düşündüklerimi. kızdıklarımı, affettiklerimi, önemsemediklerimi. eskiden bunlar olmazdı. bomboş bir kafa görürdüm eskiden. artık göremiyorum o boşluğu. bir yansımada ya da aynada kendime her baktığımda kafamdaki her şeyi görüyorum o yansımada konuşma balonu olarak etrafımda.
aynalardan neden mi kaçar insan? bu yüzden. kendinden kaçmak gibi bir şey. düşüncelerime engel olamıyorum, her bir düşüncemin yaratıp konuşturduğu karakterlerin sesinden kaçamıyorum. bari fiziki bir görüntü ile karşıma çıkmalarına engel olayım.
odamdaki aynayı da bir kaza bahanesi ile kırmak fena fikir değil bu arada.
devamını gör...
2696.
seviyemin tüm alt kademelerine hızlıca inmekteyim. öyle bir hız ki dünyanın 150 milyon km uzaklığından, na şu her gün doğup batan güneşten, o sıcaklığa rağmen, bir acı göstergesi ortaya koymadan tüm atmosferi delip yere çakılan bir meteor olacakken, kuş tüyüne dönüşüp usulca kendimi yatağımda buluyorum. ama düşüncelerim sürekli ay gibi bir gezegene saplanmış şekilde yörüngede dönüyor. çekim alanından kurtulamıyorum. ve utanmadan tüm tehlikelere ben siper oluyorum. üstümde yüzlerce belki binlerce krater var. ama nefes alacak düzgün bir atmosferim yok. sana sığınmak istiyorum. titreşen yıldızlarına ortak olmak istiyorum. kendimi diplerden çıkarmak, hayallerimi kendimi korumanın dışına çıkarıp özgür bir yıldız belki de bahsettiğim güneş olmak... ya da... biliyorum. ben de güzelim. varlığımla... çünkü yanımda tüm parlaklığıma borçlu olduğum biri var. bu yüzden sürekli yansıtıyorum. bana öğrettiklerini... yine de anlarına uzaktan ortak olmak canımı sıkıyor. yakında olmakta beni boğuyor...
devamını gör...
2697.
ne yeniye heves var ne de eskiye özlem. ortasında falan da değilim, hepten bitik.
devamını gör...
2698.
yine burdayım.
hiç istemiyorum sana yazmayı.
dün gece yine kazağını giyip uyudum.
sen hiç bilmedin.
bilmedin 2 ay sonra yeni bir hayat kuracağım belki de. paylaşamadım heyecanımı seninle.
tekila, şarap, bir sürü bira içtim. bilmedin alkolik nezaketimi.
zorladım çok zorlandım yaşarken sensiz anlamadım snaa.
beni en çok sen anladın, bilmedin.
başkasının balkonunda seni düşünerek sigara içtim bilmedin.
girdiğin sınavın sonuçlarına baktım adını aradım bilmedin.
senin ilmini okumaya karar verdim bilmedin.
iletişime geçme dedin.
bugün teyzem nasipse döner dolaşır bulur seni dedi bul beni.
yanına gelip evinin önünde bekleyesim geliyor.
bekir diyor ya herkesin inandığı bir şey var benimki de sensin aq.
benimki de senin, bilmedin.
gelmesin ecel seninle kavuşmadan.
gelmesin başkası kalbime sen gelene kadar.
bu kadarı hastalıklı bilmedin.
sevdanın her hali seninle güzel.
düşlerin hepsi sen varsın diye güzel.
bak yine bir sürü şey yazdım, bilmedin.
bir gün geleceksin biliyorum işte o gün başkası olmasın yanımda lütfen hemen gel.
şimdi yine kazağını giyeceğim çıplak tenime.
belki tenini hissederim diye.
bir sürü şey olacak yine sen bilmeyeceksin.
hiç istemiyorum sana yazmayı.
dün gece yine kazağını giyip uyudum.
sen hiç bilmedin.
bilmedin 2 ay sonra yeni bir hayat kuracağım belki de. paylaşamadım heyecanımı seninle.
tekila, şarap, bir sürü bira içtim. bilmedin alkolik nezaketimi.
zorladım çok zorlandım yaşarken sensiz anlamadım snaa.
beni en çok sen anladın, bilmedin.
başkasının balkonunda seni düşünerek sigara içtim bilmedin.
girdiğin sınavın sonuçlarına baktım adını aradım bilmedin.
senin ilmini okumaya karar verdim bilmedin.
iletişime geçme dedin.
bugün teyzem nasipse döner dolaşır bulur seni dedi bul beni.
yanına gelip evinin önünde bekleyesim geliyor.
bekir diyor ya herkesin inandığı bir şey var benimki de sensin aq.
benimki de senin, bilmedin.
gelmesin ecel seninle kavuşmadan.
gelmesin başkası kalbime sen gelene kadar.
bu kadarı hastalıklı bilmedin.
sevdanın her hali seninle güzel.
düşlerin hepsi sen varsın diye güzel.
bak yine bir sürü şey yazdım, bilmedin.
bir gün geleceksin biliyorum işte o gün başkası olmasın yanımda lütfen hemen gel.
şimdi yine kazağını giyeceğim çıplak tenime.
belki tenini hissederim diye.
bir sürü şey olacak yine sen bilmeyeceksin.
devamını gör...
2699.
bazen kendi kendime gelin guvey olup duruyorum. ortada kalmak deyimi bi canli olsaydi o ben olurdum. kalbi kirilmis bi insanin neler yapabilecegini ve neler yapamayacagini cok uzun sure once ogrendim. kirildigi yerde daha fazla durmamak en onemlisiydi. insanlari cok guzel sekilde degersiz hissetmekse bi intikam secenegi. tekrar ayni kisi olmamak hem olumlusu hem olumsuzu belki. soguk sicak, o yapmadiysa bende yapmiyim taktiklerinden(!) cok yoruldum artik. pes ediyorum. sınırlarımı ve oraya kimleri yaklastirmamam gerektigini aciya aciya beynime kazidim ve cok iyi ogrendim. bazi hisler kamburdu kurtuldum ama simdi suclu ben oldum.
devamını gör...
2700.
doktor- rüyalarinizda çoğunlukla neler görüyorsunuz?
hasta-mizrahi,cohen,eliezer,levi vd. gibi yahudi isimleri.yahudi kabile isimleri hatta daha bir sürü isim.
doktor-hmm. lütfen akliniza gelen kelimeleri,cümleleri,sizin icin ayirdiğim şu yarim sayfa kağıda yazabilir misiniz?
hasta-yazmam.konusurum daha iyi.stakhanovculuk,sosyal evrim,toplum kuramları,sosyologlar ne ise yarar,felsefe,russell ve saçmalıkları,platon ve rakibi aristo,performing act,dramatic arts,nip tuck,cep telefonlarinin sagladigi imkanlar,tuvalet kagitlarinin büyük nimet olmasi,bankalar ve esitlik, sürü sepet ic camasirlari ve renk renk savaş uçaklari,mirage 2000,dolmakalemler ve varligi/gerekliligi sorgulanan diger birtakim nesneler,pop art ve yayginligi,coğrafya sözel midir sayisal midir,psikiyatri toplum icin gerekli midir,prozac toplumunu okumali miyiz,babam prozac kullanirken bnim kullanmamam mümkün mü,kader kendini nerelerde gösterir,bn neden bunları söylüyorum doktor?artik bnim de size soru sorma vaktim gelmedi mi?
doktor-tabi.bunu hic düşünmemistim.alginiz dağınık,akliniz da oldukça karisik.ama korkmayin.size yardimci olacagiz.ancak seans tamamlandi.bir dahaki sefere ümit ediyorum daha verimli bir konusma yapacagiz.
hasta-bu kadar mi?bitti mi?
hasta-mizrahi,cohen,eliezer,levi vd. gibi yahudi isimleri.yahudi kabile isimleri hatta daha bir sürü isim.
doktor-hmm. lütfen akliniza gelen kelimeleri,cümleleri,sizin icin ayirdiğim şu yarim sayfa kağıda yazabilir misiniz?
hasta-yazmam.konusurum daha iyi.stakhanovculuk,sosyal evrim,toplum kuramları,sosyologlar ne ise yarar,felsefe,russell ve saçmalıkları,platon ve rakibi aristo,performing act,dramatic arts,nip tuck,cep telefonlarinin sagladigi imkanlar,tuvalet kagitlarinin büyük nimet olmasi,bankalar ve esitlik, sürü sepet ic camasirlari ve renk renk savaş uçaklari,mirage 2000,dolmakalemler ve varligi/gerekliligi sorgulanan diger birtakim nesneler,pop art ve yayginligi,coğrafya sözel midir sayisal midir,psikiyatri toplum icin gerekli midir,prozac toplumunu okumali miyiz,babam prozac kullanirken bnim kullanmamam mümkün mü,kader kendini nerelerde gösterir,bn neden bunları söylüyorum doktor?artik bnim de size soru sorma vaktim gelmedi mi?
doktor-tabi.bunu hic düşünmemistim.alginiz dağınık,akliniz da oldukça karisik.ama korkmayin.size yardimci olacagiz.ancak seans tamamlandi.bir dahaki sefere ümit ediyorum daha verimli bir konusma yapacagiz.
hasta-bu kadar mi?bitti mi?
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2