241.
bugün eskiden dinlediğim bir şarkıya denk geldim. yayımlanmasının üzerinden 13 yıl geçmiş, tamı tamına 13 yıl. yaşlandığımı hissediyorum, eskiye dair izleri görünce.

saçlarım dökülmüş, fazla seyrek. hâlbuki yaklaşık 4 yıl önce omuzlarımda, belki üç dört parmak geçmiş, omuzlarımdan aşağıya sefere çıkmıştı. saçlarımı biraz uzattığımda, uzatma, kestir diyenlere inat uzatmıştım saçlarımı. yapmak istediklerime ket vurmaya çalışanlara inat uzatmıştım. şimdi zaman ket vurmuş saçlarıma, belki hayallerime, saçlar bahane.

hiçbirşey için geç değil diyorlar. 13 yıl hiçbirşey olmadan geçmiş, hiçbirşey 13 yıl sülük gibi yapışmış, hiçbirşey çok erkenci. herkes der ya hani, dönebilsem geriye, diye. herkes pişmandır veyahut yapamadıklarından müzdariptir hani. herkes keşkelerle yaşıyor, keşkeler fazla keşmekeş.
devamını gör...
242.
azad etmek istiyorum kendimi; şu dünya telaşesinden,hırsından, nefretinden ,hasretinden, bileklerime kelepçe gibi oturan her ne varsa hepsinden bir bir beraat etmek istiyorum. bırakmak istiyorum kendimi amansız bir sevdanın en başına, hani o tüm tebessümlerin, göz kaçırmalarının, tatlı telaşların tam ortasına, her şeyin ilk başladığı yere. ama ah muhsin ünlünün bir şiirinde bahsettiği 'en az 12 kişiden biri haindir" dediği yerde takılıyorum. bir hain için en az 12 kişiyi ateşe atmışız meğer, geriye şiirler, şarkılar kalmış, bütün o güzel anılar tabiri caizse içimizde patlamış, amansız bir sevda yerine kendimizi amansız bir yalnızlığın ortasına itmişiz. vakit hayli geç olmuş, çayımız soğumuş, ellerimiz, bilmukabele kalbimiz üşümeye başlamış, tebessümlerin,göz kaçırmaların, telaşların yerini üzüntü ve pişmanlıklar kapmış, geriye sadece hasret kalmış buluyoruz kendimizi, mutlu olduğumuz günlere o eskilere hasret. içimizdeki karanlığı aydınlanacak ümidiyle beklerken, bir bir lambaları kırılmış, güneşi beklerken inatla ay doğmuş, gece daha da kararmış, üstüne bir de yağmur yağmış, ben elimde bir kalem, göğüs kafesimde bir ağrı, göz altlarımda morluklarla masanın başında buluyorum kendimi. insanlar bir de yağmur'u çok severler, hayret ediyorum! siz hiç tek başınıza, yüreğiniz yana yana yağmur altında yürüdünüz mü? o yağmurlar yüreğin yangınlarını dindirmiyor arkadaşım, daha fazla harlıyor. götünüzden edebiyat uydurmayın!
"öyle çok yalnızım ki
sığmıyorum geceye
ay bile bak kararmış
hüzün çökmüş geceye" diyor ahmet kaya. çöküyor; bir karabasanın, gece rüyamızda üstümüze çöktüğü gibi yalnızlık, hüzün, hasret teker teker çöküyor geceye. niye böyle anne?
devamını gör...
243.
tam kapanmanın ilk günü başladı. erken kapandım ben, tez canlıyım. bi önden gideyim size boy vereyim dedim, oy boy boy.
tam kapanacağım sinirim bozuluyor, bir gülme geliyor. turunculu evimde turuncu ani kedi yok. o da kayboldu, nerlerde kim bilir. sahi, turuncu kedilere neden sarı deniyor? turuncu onlar, lütfen dikkat edelim. 'çelen de gitti, oturuyorum evimde. kendime biraz çaydemledim, içiyörüm; çalışıyörüm. bir oğlum olursa adı temmuz değil, üzgünüm üstad, üzgünüm niskat; lem.
devamını gör...
244.
kemiklerin içindeki toz parçalarını ayıkladı.
toz parçalarının içindeki düşüncelerini karıştırdı.
düşüncelerinin gerisinde yatan hayallerini raflara kaldırdı.
bir kahve yaptı.
sigarasını yaktı.
ayaklarını uzattı ve ölmeyeceğini bilerek beklemeye başladı.
devamını gör...
245.
karalama defteri olarak bir blog kullanıyorum. ufak tefek denemeler, şiirler okumak isteyenler için aşağıya bırakıyorum.

buradan
devamını gör...
246.
tüm sorunları çözeceksin diye bir kaide yok. bırak dağınık kalsın. belki de bazı şeyler için çözüm; umursamamak, vazgeçmek, alışmak veya kabullenmektir.
devamını gör...
247.
neler var o defterde bir bilseniz. belkide birazcik gulumsersiniz. sansliysaniz bazen kendinize yazilmis sanirsiniz.
devamını gör...
248.
"bıktım, o yok olsun, bir kere bile elim değmeyecek" dedi, yüzünü pencereye döndürdü, genç denemeyecek, bir çok seneyi peşinde üzmüş biriydi. gününde bir şeylerinin eksik olduğunu bilen kişilerden biriydi, eksiği neydi bile bilemeyen, onun izinden giden, dinlenmeden yürüyen, düşen, yeniden ölen, yeniden dirilen biri.

yüzünü bu sıkıntılı günlerinde içinden gelerek bir şeyler döktürdüğü eski denemelerine çevirdi, eksik her ne ise önündeydi, okudu, okudu, okudu...

gece iyice yeryüzüne inince oturduğu yerde su gibi içtiği viskinin de etkisiyle sızdı. eksiği her ne ise gizlenmişti, şişesi ve kendi tükenene dek üstelik.

yeni güne doğru ilerleyen gecenin içinden o eksik belirdi, onun denemelerinde en önde gitmesi gereken neferlerden biriydi, o ise bunu bilmiyordu?

eksik bir a harfiydi.
devamını gör...
249.
kazandıkça kaybettim, geçmişi unutamadım, sevdim sevilmedim, kendimi de bulamadım, her zaman en sona kalan oldum.
her gece kendi içimde kendimle savaşmışım, bu savaşı kimseyi yansıtamamışım. zaman zaman kendime bile anlatamamışım.
her türlü eziyeti görmüşüm, yine de şükretmişim yaşadığıma. yollar aramış, bulmuş, mesafeyi tutturamamış, yolda kalmışım. hayattan bezmiş, kopmak istemişim, becerememişim. hep en zayıflığımdan vurulmuş, zayıflıklarımı kendime bile hatırlatmaz olmuşum. içimde estikçe dışarıya durulmuşum. atlatmış,yıkılmamış durdukça soğuk rüzgarla, denizin dibinde ağlamışım. yol aradıkça kaybolmuş, çabaladıkça batmışım. koşmuşum, koştukça düşmüşüm, durmuşum, durdukça iteklenmişim. kendim hariç herkes olmaya, herkese yetmeye çalışmışım. korkmuşum, korktukça soyutlanmışım. bağırmışım, bağırdıkça kuyunun en dibine varmışım. anlatmışım, inandıramamışım. ben varken, hiç olmuşum. aslında yokmuşum da bunun tersi için çalışmışım. tutundukça, kaybolmuşum.
barış manço'nun da yazdığı gibi
kupkuru bir ağacın dalıyım, yapayalnız
devamını gör...
250.
ku klux klan
devamını gör...
251.
bu dünyada ölen bir tanıdığının ardından "eşiyle gittikleri her yeri paylaşıyorlardı, insanlar onları çok kıskanıyordu, nazar değdi" diyen birini tanımaktan utanç duyuyorum.
devamını gör...
252.
yaklaşık üç hafta önce art arda aldığım güzel haberler dolayısıyla uzun zamandır olmadığım kadar mutlu olduğumu dile getirmiştim. her şey bir anda tam tersine döndü ve son iki haftadır hayatımın en kötü günlerini yaşıyorum. 23 yıllık hayatımda bu zamana kadar üzüldüğüm, sövüp saydığım, dertlendiğim şeyler şu an o kadar komik ve anlamsız geliyor ki. insanlar daha dibi görmeden en dipteyim sanarmış, bende hep böyle yapmışım.
devamını gör...
253.
sigara paketini buruşturup attı. yetmedi bir de ayağıyla üzerine basıp iyice ezdi. sanki bütün şehir bu sahnenin ölümsüz olmasını istermiş gibi cansızdı. kaldırımın kenarında duruyordu adam. biraz önce yaptığı telefon görüşmesinin gerginliği hala üzerindeydi. kadın neden bağırıyordu ona? kadınlar neden bağırıyor?
devamını gör...
254.
dudakların cehennemi unutturacak kadar sıcak, cenneti hissettirebilecek kadar eşsiz nitelikteydi.
yıldızlar yok oluyordu parmaklarımı teninde gezdirirken, ufuklarda nice galaksiler doğuyordu.
belki bir hayat var oluyordu, belki ben yok oluyordum.
her şey var ile yokluk kadar gerçek, derin ve bir o kadar da belirsizdi.
gözlerin..
sarhoşluğumdan mı sesin buğulaşıyordu gözlerine daldığımda, yoksa yavaşça içine çeken dipsiz bir kuyu muydun?
sesin netleştiğinde nefesimi kesiyor, kulağımdaki diğer tüm sesleri unutturuyordu.
aşık mı oluyordum varlığına, yoksa bedenim mi çok acizdi ?
yokluğun fark eder miydi dünyama bu vakitten sonra, yoksa tüm amacım artık varlığına şahit olmak mıydı ?

cayır cayır yanmak ister miydi bir ruh ? tek günahım olsan; her an işlemek ister miydi bu kalp ?
kurduğun her cümlenin öznesi olmak ister miydi bu benlik, kurduğun her cümleni dinlemek ister miydim?

söyleyeceklerimi merak eder miydin yoksa dinler gibi mi yapardın sadece? benim kadar derin hisseder miydin yoksa hisler yalancı mıydı sende?

aklımda kalan parça parça anıların, yapboz gibi ama uyuşmuyor kırıntılar. korkunun peşinden gelenler ile konuşmuyor kalbimin kapısından çıkanlar. hiçbir şeye benzemiyor bu safsatalar.
belirsizlik çıldırtıyor her zerremi.
anılar özlettiriyor, özlem sınırlıyor korkumu, korkum hatırlatıyor imkansızları, imkânsızlar gülüyor sonra yaşananlara, yaşananlar inanmıyor aynadaki yansımasına. yansıma...
her şey bir yanılsama.

zihnim, her şeyi anlayabilecek kadar genişti o an. her şeyin sebebini sen yapabilecek kadar dindar. tapardı ruhum, ruhuna; eğer ruhlarımız da sevişebilseydi.

dünyayı yedi günde var eder, yok olana kadar seninle sevişirdim.

günlük sıkıntılarına gülümser, hislerimin eşsizsizliğini mahşer gününü bekleyene dek dillerimden dökerdim.

sahi, anlatsam anlar mıydın? yoksa korkar mıydın sözcüklerimden.

evren inanmazdı bu denli yakacağına, kalbim inkâr ederdi eğer bahsetseydim bu hislerden.
evrenim ol isterdim, sonsuza kadar yak beni. kalbimin karşısına geç, kül olana kadar sar beni.

a.y.
devamını gör...
255.
kafesteki kaçıncı günü olduğunu bile hatırlamıyordu, en son ne zaman gerçekten nefes aldığını da. işin garibi kafese bile isteye girmişti, hatta şu anda bile kapısı açıktı kafesin ama içinden çıkmak bile gelmiyor, öylece belki de hiç olmayacak bir şeyi bekliyordu, bir sigara yaktı, gözlerini kırptı dumandan sakınmak için, beceremedi, gözü yandı. iyice sinirlenip öfkelendi, kafesinin içinde ayağa kalktı, kendini öldürecek bişi baktı çevresinde, sonra dudağını o öfke ile ısırdığının acısı aklına geldi, kolu ile dudağındaki var olup olmadığını bile bilmediği kanı sildi.

kadere inanmıyordu ama kaderin onun için bir planı vardı ve tıkır tıkır işliyordu, o bilmese bile. *
devamını gör...
256.
hayatımı yaşamlar dolusu hayatların arasında sıkışmış bir hâlde gördüm, rüya denilen zihin kurmacasında.
yaşıyor muyuz gerçekten yoksa bir film kesitinden mi ibaret her şey? bu kadar gerçekken...
uyandığım zaman, rüyaların içinde rüya görmüş bir simülasyondan ibaret mi olacağım şimdi? peki devamı olacak mı bu yarım filmin? belki de yarımşar filmlerin bütününü oluşturuyoruz insanlar olarak, fark etmeden.
karmaşalarla dolu yokluğun içinden geçtim, yoklandım. var olmam için yaşamam mı gerekiyor, ölümün külleriyle uçuştuğumuz bu dünyada?
eskimiş ince kağıdın arkasından yansıyan bir mürekkep gölgelerle parlıyordu. arkasını çevirdiğimde en alttaki iki satır bulanıklaştı, su damlası gibi..
''gökyüzünün rengi kırık, maviler acıyor.'' 0329
devamını gör...
257.
ayaklarım her zamanki deniz kenarına vardığında, kafamı kaldırdım ve boş gördüğüm banka sabitledim bakışlarımı. komut verdim: "4. boş banka doğru ileri!"
itaatkâr ayaklarımın ilerlemesiyle geride kalan gövdemi öne doğru savurdum ve yetişmeye çalıştım. normal standartlarda bir normalliğe kavuşunca banka ulaştım.
üstümü düzelttim ve oturdum. uzunca denize baktım ve sonra denizi her gördüğümde aklıma gelen küçüklüğümü düşünüp tebessüm ettim. küçükken denizdeki sınırı geçersem, boşluktan aşağı düşeceğimi sanırdım. şu an bunları düşününce komik gelse de yıllar önceki küçük olan bedenimin beyni bunu gayet normal karşılamıştı ve mantıklı bulmuştu. hayat gerçekten çok erken uyanıp uykusunu tamamen almış insanlar kadar tuhaftı.
devamını gör...
258.
bir dakika, bir yere bakıp geleceğim, dedi. bunu kaçıncı seferdir söylüyordu, tuhafı mavi iyiden iyiye soğumuştu. bir kadın saçına dokundu ve buse dedi onun adı buse ve beni duymuyor. gözlerini kaçırmasa kızı yerine ona ben anne diyecektim. ayakkabılarına baktım rahattı, yolu uzundu, rahat olmalıydı.

adam sigarasını yaktı ve başını kaldırmadan konuştu; biliyorsun bando takımları daire şeklinde yürüyorlar, dedi. öyleyse artık oraya gidemem dedim, o an ormanda bir ağaç daha büyüdü. kırk yıl saydım çizgilerini. yapraklar merhametini solumuş ve sorum masada kalmıştı. üstümü aceleyle giyindim. cebimin biri nemliydi diğerinde bir çiçek buldum. dokununca bando takımı çalmaya başladı. kollarımı boynuna doladım, kulağına fısıldadım; çiçeğim kırmızıydı.
devamını gör...
259.
[only piano - loneliness]
buz kristallerinin yüzüme saplandığını hissettim o ân sadece. ve saplanan bu tiz acılar, gözlerimden akan sıcak sıvıyla birlikte eriyip gitti..
hayatım, uyandığın rüyayı hatırlamamak gibi ilerliyordu. geçmişimden geçen tüm benler, unutulmuş ama biraz zorlasan dilinin ucundan kopacak kadar bendi.
fakat yine de hatırlamıyordum. ben sadece bugüne sıkışan bir gün gibiyim. yarınlar beni yeni bugün olarak yaratıyor ve ben dünde kalan bugündeki beni hatırlamıyorum.
aklımın sınırları, kafamı patlatırcasına baskı uyguluyor bana. düşüncelerin kurmaca dünyasında yaşıyor, rüya görüyor, uyuyor, uyanıyordum. bu kadar fazla katmanın içinden ben, kendimi -eğer gerçekten gerçekse- arıyordum. bulmaya çalışıyordum.. elime değen şey ise yansımadan ibaret kalıyor. aynalar dolusu düşünce dünyasında kendi yansımam hangisi olabilirdi? bunları yazan kişi mi, yarın doğacak olan yeni kişi mi, dünde kalan ve aslında bir dün öncesinde de bugün sayılan o dünkü kişi mi? açıklık getirilmesi gerekiyor bu kurmaca dolusu karmaşaya fakat şu kapalılık, açılır mı bir gün emin olamıyorum.
devamını gör...
260.
peki neden benimle konuşuyorsun? diye sordu kadın.
kızıl saçlarını rüzgârda savurtan bir kadınla kim konuşmaz ki? dedi adam bir ayağıyla gelen dalgaya vurmaya çalışarak. esmer teninde dalga daha da esmer iz bıraktı. kırk derece sıcak havada, denizin bu kadar dalgalı olmasının sebebi rüzgar gerçekten de kadının kızıl saçlarını savurtuyordu.
kadın adamın dediğini umursamadı. porselen beyazlığında bir ayağını o da dalgaya doğru uzattı.
bir deniz anası usul usul onları izledi uzaktan.
ne giriş cümleleri duymuştu deniz anası.
adamınki şiirsel bile değildi. yeni tanıştığı biri için fazla girişkendi.
kızıl saçlı kadını etkilemesi pek mümkün gözükmüyordu ki beklenmedik bir şey oldu.
adam eğildi ve dalgaların ıslattığı deniz kumundan bir avuç dolusu alıp kadının suratına fırlattı.
ne olması bekleniyordu? kadının tokat atması? kadının koşarak kaçması…
eğlenceli bir gündü denizanası için.
bir aşkın doğması hep eğlencelidir diye düşündü hayvan, kadın da bir avuç kumu alıp adamın suratına boca ederken. sonrası ise hüsran...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim