3261.
üzerime giydiğim hiçbir kıyafet veya edindiğim hiçbir kimlik beni mutlu etmedi. tren istasyonlarından karayollarına, hava yollarından iskelelere gittiğim her güzergahta kendimi eskittim. mahvettim.
devamını gör...
3262.
kahve zehir gibi olmuş. uykum var ve işe gitmem lazım. gerçi birazdan soğuğu yiyince açılırım.

birde herşey üstüste gelmezmiş gibi sen geliyorsun aklıma. hepsini taşıyabiliyorum ama sensizlik zor. herşeyi boşverde en iyi arkadaşını kaybetmek en zor olanı. hatırlarsın. en iyi arkadaşını hiç kaybettin mi diye sormuştum. sayende evet demiştin. inanayım mı. üzüntü ve muz kabuğu.
devamını gör...
3263.
-neden yaşlı hissediyorsun ki kendini bu yaşında?
+yoruldum çünkü. takatim kalmadı artık ilerlemeye.
-abartma istersen. herkes bir şeyler yaşıyor bu hayatta ama sadece ergenler tribe giriyor. hişşş bana bak, hala ergenlikte olabilir misin acaba? shahahahah
+en geç kaçta bitiyor ki ergenlik?
-offf... ya sen neden her şeyi bu kadar ciddiye alıyorsun?
+aile geleneği sanırım. biz ailecek ciddiyizdir ve şaka yaptığımızda da insanlar anlamaz ciddi miyiz şaka mı yapıyoruz.
-valla içimi baydın, enerjimi düşürdün. hadi git sen artık çekemeyecem seni bu halde.
+olur. görüşürüz sonra, iyi bak kendine.
-merak etme. hadi selametle.
+ha aklıma gelmişken. ben veda etmek için gelmiştim aslında. daha görüşeceğimizi sanmıyorum.
-bunu kaçıncıya söylediğini saymayı bıraktım bi 15. de falan.
+sen de haklısın.

yalancı çoban gibiyim bu günlerde. neden bu kadar tutarsızım neden bi dediğim diğerini tutmuyor diye düşündüm biraz ve sanırım çok konuşuyorum. insan çok ve boş konuşunca bi yerden sonra kendiyle de çelişmeye başlıyor. başkasında gözlemlediğim buydu, pekala bende de durum bu olabilir. o yüzden susmayı deniyorum bu günlerde. hatta kendimle iddiaya girdim en az kaç kelimeyle günü tamamlayacağım diye.
devamını gör...
3264.
balıklar denize esirdir, kuşlar gökyüzüne, insanlar kendine,

sarar misinayı, dikkatlice kaldırır oltasını havaya,

belki de balık asmıştır kendini oltaya, ama adam tuttuğunu sanır…
devamını gör...
3265.
sanırım sözlüğü ya bırakacağım ya da daha az aktif bir yazar olacağım.
devamını gör...
3266.
ekmeğe sürülecek aklınız yok.
devamını gör...
3267.
bir süredir hayatıma kimseyi alamıyorum. almaya çalışıyorum gerçekten ama mutlaka bir pürüz çıkıyor. flört aşamasında mesela daha bugün biriyle daha yürütemeyeceğime karar verip arkadaş oldum. flört olarak konuşurken rahat etmiyorum, mesajlarına cevap veresim gelmiyordu. çünkü onun bende beklentileri var be bu korkunç. ama arkadaş olmaya karar verdiğimiz anda içimdeki bütün rahatsızlık hissi gitti. gayet normal konuşmaya başladım. bağlanma sorunu mudur bu nedir bilmiyorum ama canımı çok sıkıyor.
devamını gör...
3268.
otuz dokuz sayfa, yedi yüz atmış beş tanım sildim. yaklaşık iki yıl demek. nasıl bir inziva arzusu ise artık. bunu başarmak iki ay aldı. inziva da herhalde bir hafta sürdü. başaramadık ama temizlendim adeta. sanki böyle buhardan gözün gözü görmediği bir hamama gitmiş de, her yerime kese attırmışım havası. merhabalar, ben bu yerlerden biriyim.
devamını gör...
3269.
işte bu gelgitli sarkaç
bu salınım
kökle kanat arasında
kanıtlıyor apaçık
dünya dönüyor daha.
ak bir lâv iniyor şakaklarımdan
ve kimbilir nerdeki mağaralarında
alışılmadık özbenliğimin
duyuyorum yankılanan
güm güm patlamalarını yüreğin.
merhaba, engel tanımayan dertlere!
bölün beni ikiye
ey kök ve kanat
merhaba!
devamını gör...
3270.
valla hiç kasamayacağım. ruh halimi sıçratasım yok.
devamını gör...
3271.
ben bu hayata çok kırgınım. nasıl toplayacağını bilemediğim olayların içinde aklı selim tek insan olarak kaldığım için çok kırgınım. yüklerin hep omzumda olmasından dolayı çok kırgınım. her şey yoluna girdi derken her şeyi bu kadar karıştırdığı için çok kırgınım. hayallerim için elde ettiğim son şansımda her şeyi bu kadar karıştırdığı için çok kırgınım. olmayacak gözüyle baktığım hayalimi oldurtup sonrasında ondan beni vazgeçmeye mecbur bıraktığı için çok kırgınım. sırf bir şeylerin iyi olması için hayallerimden beni vazgeçirttiği için çok kırgınım. madem bu kadar karışacaktı her şey, bu dönemde mi karışmalıydı? bir sene sonra karışsaydı ne olurdu? ya da bir sene önce? belki önüme bakmam daha kolay olurdu. belki de elde etmiş olduğum hayalimin peşinden koşmak için imkanları oluşturmuş olacaktım. çok yoruldum ve çok kırgınım. bir şeylere böyle nasıl devam edebileceğim hiçbir fikrim yok. bu saatten sonra nereye gidersem gideyim hiçbir yerde olmayacakmış gibi hissediyorum. bu yük bu sefer ağır geldi. inanıyorum ki yaradan kaldıramayacağı yükü yüklemez kuluna ama ben kaldıramıyorum. senelerdir peşinde koştuğum hayalimi en olmayacak ihtimalden ve son şansımken elde etmiştim ve şimdi ondan vazgeçmek zorunda kalmayı kaldıramıyorum. olmuyor bu sefer. her şeyi kendim halletim ya da her şeyin altından bir şekilde kalkıp devam ettim ama bu sefer devam edemiyorum. toplayamıyorum. çok kırgın ve yorgunum ama benim payıma yine bir şeyleri halletmek düştü. yine kendim hariç her şeyin iyiliği için bir şeylerden vazgeçmek düştü. yine bir şeylere mecburum. toplanamıyorum ve bu sefer halledeceğime dair hiçbir umudum kalmadı.
devamını gör...
3272.
dün çok sevdiğim bir büyüğüm ile konuştum.
benim için çok değerli bir büyüktür.
benimle ilgili çoğu şeyi bilir sanırdım.
defalarca anlattığım bir iki şeyi anlatınca
benimle ilgili çoğu şeyi bilmediğini anladım.

hayat öyle sandığımız gibi değil. biri anlatıyor öteki full anlıyor. anlaşılmak ütopya sadece. kimse kimseyi anlattığı kadar anlamıyor.

hani olur ya, yeni bir iş gelir, bir şeyler anlatılır ama eksik anlarsın. anlayamazsın bazı şeyleri. iş dünyası olunca insan bi demotive olabiliyor. niye anlayamadım diyor. anlayamadın çünkü her anlatılanı anlamam mümkün değil.

öyle olsa matematik öğretmenlerinin işi çok kolay olurdu.

türev der, integral der geçerlerdi.

herkes bir başkasını en fazla kendi istediği kadar anlıyor. o da en fazla, muhatabın ilgisine ya da derdine bağlı. haliyle doğru anlamaktansa yanlış anlayabiliyor.

ezcümle anlaşılmamak kader değil bir nebze olsun anlaşılanlar şanslı insanlar. şanslı olmamak hayatın gerçeği.

anlaşılamadığından sen suçlu değilsin,
sarı saçlarından suçlu olan güzel.
kayahan bu şarkıyı hayatının bir dönemecinde iken yapmıştı.
bu kalleşlik belki bana yakışmıyor ama demişti ve en kolayını yapıp suçlamıştı.
devamını gör...
3273.
"mutlu olmak" için ne kadar çok çabalarsam çabalayım "mutlu kalmak" için daha da çok çabalamam gerekiyor.
oysa böyle olmamalı.
devamını gör...
3274.
ulan alaz nickaltını bütün terör örgütü bayraklarıyla doldurasım var. ve eminim buna en çok sen gülerdin dostum. ama o kadar manyakla uğraşamam. gerçi sen uğraşırdın ama ben uğraşamam.
bu yıl çok kaybım oldu. hepsine çok üzüldüm ama ilk kez hiç yüzyüze tanımadığım birine üzülüyorum. bok var demi lan. gerçi ben de kendime iyi bakmıyorum ama biliyorum ben kendimi. kafa iyiyken birileri kafamı kırmazsa 60a doğru kanser oluyorum. sigarayı bırakırsam 61. sür emekliliğin tadını 60ından sonra.
devamını gör...
3275.
gecenin karanlığında beyhude bir yön bulma çabasındayım, farkındayım aynı dertlerin yanından bu kaçıncı geçişim,yol ortasında kararsız kalmışım, bak seçenekler iki şıka düşmüş işte; bu kaçıncı yanlışı seçişim..
devamını gör...
3276.
aslında bambaşka bir başlıkta film tanımı yazarken aklıma gelenleri dökmek için geldim buraya. bir filmde geçen bir cümle kişiyi nereden nerelere taşıyabiliyor? sans soleil adlı filmi izledim, film beni tahmin edebileceğimden daha şiddetle çarptı. japonyaya yazılmış bir aşk mektubu bu film. tam olarak öyle değil ama japonya hakkında ve japonya gözlemlerini içeren mektuplardan kesitler var. görüntüler de belgesel tadında. e benim ikinci vatan da japonya olunca, burnumda tüttü resmen.

filmin başında bir yer var. hokkaido adasını anlatıyor ve orada zenginler hokkaido'dan ana ada'ya uçakla gider, fakirler saatler süren vapur/tren yolculuğu yapmak zorundadır gibi bir cümle geçti. tabi benim yazdığım kadar kıroca bir ifadeyle değil, filmin genelinin sahip olduğu şiirsel bir dille. neyse konumuz bu değil, bunun bana hatırlattığı anım şöyle:

2014 yılında hokkaido'ya gittik, bir sempozyumda sunumumuz vardı. sonrasında da 2 hafta tokyo, kyoto, osaka gezisi yapacaktık. bu gezi için de japon tren bileti olan jr pass'imizi aldık. hokkaido'nun ana şehri sapporo'dan ayrılma vaktimiz geldiğinde trenimiz 22:20'de olmasına rağmen ben erken gidelim ne olur ne olmaz diye ısrar ettim ve 7 kişilik grubumuzu zorla tren garına götürdüm. grubun tek japonca bile kişisi olarak jr pass'lerimizi aktive edeceğimiz gişeye girip yardırmaya başladım. ancak konuşmanın bir yerinde arkamı dönüp nasılsa kaşkol halleder denildiği için grup içi şakalaşmaya başlayan gruptan yakın bir arkadaşıma attığım bakışla kızın yüzü kireç gibi oldu ve diğerlerine "durun bir sorun var" dedi.

sorun karşımdaki japonların japon olması, benim de ben olmamdı. bilet aktifleştirme gişesini tamı tamına 10 dakika önce kapattıkları için işlemimizi yapamayacaklarını, yarın sabah gişe açıldığında değiştirebileceğimizi söylediler. haklılardı, gişe kapanmıştı ve ben, ben olarak haksız olduğum bir konuda her ne kadar bilmediğimiz ve yabancı olduğumuz için bu durumla karşılaşmış olsak dahi ısrar edemezdim. *

22:20'deki trenimizin olduğu gara 19:40'ta gelmiş olmamıza rağmen, biletlerin parasını ödemiş olmamıza rağmen binemiyorduk! üstelik kalacak yerimiz yoktu ve japonya'da ücretsiz wifi ağı olmadığı için internet erişimimiz de yoktu. gerçekten dümdüz sokakta kalmıştık hızlı bir kararla son trene binip chitose havalimanına gittik, ama yeni bir sorun orası da geceleri kepenkleri indirip kapatılıyormuş. birkaç kişiye ne yapabileceğimizi sorduğumuzda 24 saat açık onsen var oraya gidin yatacak yer de var, tatami salonda sabaha dek uyursunuz dediler ama yanımdakiler türk. 5 kadın, 2 erkek. onsen diyorum ben soyunmam diyorlar. nalet olsun türklerin çıplaklıkla ilgili tabularına. sanki çok görmek istiyorum senin kıçını ben! üstelik soyunmak zorunda da değildik, sonraki onsen maceralarımda gördüm ki gerçekten de tatami odası oluyor uyumak için onsenlerin içinde.

neyse ki havalimanı oteli varmış, gittik ama yanımdakiler türk. fiyatı çok pahalı ben bu parayı vermem dediler. suratlarına doğrudan severler artık diyemedim, yine içimden küfredip sempozyumda sunum yaptığım posterleri altıma serdim. itiraz eden 4 kişi sabaha dek sokakta bir ileri bir geri yürürken, biz 3 kişi kıçımızı dönüp soğuk taşın üstüne serdiğimiz posterlerimizin üstünde fosur fosur uyuduk.

sabah 6da polis uyandırdı bizi ve ne yaptığımızı sordu. artık sinir bozukluğundan mı nedir en son uyuyan 3lüden bir arkadaş kıçının altındaki posteri kaldırmış polise çalışma konusunun sunumunu yapıyordu. ben o noktada koptum zaten. pasaportlarımız kontrol edildi ve polisler "deli bunlar bırakalım" diyerek bizi bıraktılar. 6:30 gibi havalimanı açıldı, 7:30 gibi tokyo uçağımıza bindik. ve zenginler gibi-!- sapporo'dan tokyo'ya ulaştık. *

her şeye -hatta gezi boyunca her şeye- itiraz eden dörtlüye ne oldu bilmiyorum. biz kıçını dönüp uyuyan üçlü bu perşembe meyhanede olacağız. 2014 gezimizi kesin yine yad ederiz. bu da böyle bir anımdır.
devamını gör...
3277.
bu ara her şey sahte geliyor. insanlar, ilişkiler, hisler, gelecek, yaşam, diyaloglar. her şey.
devamını gör...
3278.
ve evet 23 aralık. tam bir yıl. kırkından sonra küpe takınca insan bunun kutlamasını da yapıyor. aslında normalde hiç hatırlamam ama bir de yarını var bunun. tam bir yıl önceki yarını. o yarın sanırım hayatımda yaşadığım en güzel günlerden biriydi. gelirsek yine bugüne. nazımın kol saati gibi bir gün aslında.

bir gün ölürsem 24 aralık olsun. ama yarın değil. ama 24 aralık olsun.

bir de eylül var tabi. gelişinin eylülü ve gidişinin eylülü. ama ille de 24 aralık.

ne kadar saçma olmaya başladı bu tarihlerin bir araya gelmesi. hatta tarih olarak da değil. günler birbirine giriyor adeta. en güzel günler en acı günlerle çakışmak zorumda mı ya. tıpkı babalar gününün babamın öldüğü güne denk gelmesi gibi. ve bu günlerin birbirine girmesi o kadar çok olmaya başladı ki. evet finali 24 aralık yap. sen de, ben de kurtulayım zamanı gelince.

lan bişeyden daha bahsedecektim. unuttum.

bir de yine seni çok özlüyorum.
devamını gör...
3279.
şimdi ağlıyorum lakin bu konu için son ağlanışım bu olacak.
söz verebilir miyim ?
veririm ya.
seninle yüzleşmeye geliyorum.
tamam hadi belki sana bir şeyler sorarken yine ağlarım baba.
bilemiyorum.
sadece duyduklarım doğru mu?
bunu bilmek istiyorum.
stresten dudağımda uçuk çıktı işte en son.
kopartıp duruyorum düşündükçe.
olabildiğince kaygılıyım...
devamını gör...
3280.
yazıyorum, çiziyorum, döküyorum yine toplayamıyorum hiçbir şeyi. bazı şeylerin belirsizliği beni çok yoruyor. yaşayamadığım şeylerin burukluğu çöküyor içime. inandığım değerlerin yıkılışını kabullenemiyorum. her şey çok karıştı ve hiçbir zaman bu kadar çok karışmamıştı. elbet bu zamanlar geçecek ama böyle geçirdiğim zamanların telafisi olmayacak.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim