normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
3761.
9 ay olucak artık ayrılalı ama ben hala özlüyorum seni değil ama senle olan kendimi çok özlüyorum. ama en çok senden önceki halimi çok özlüyorum, sen gelmeden önce bir ben vardı sen tüm o benliği söktün aldın geriye yarım yamalak bir şey kaldı. sanırım o benlik yeterince sağlam temellere oturmamıştı otursaydı senin gibi bir rüzgarın onu yerinden oynatmasına müsaade etmezdi. ne istediğimi bilmiyorum ne yapmaya çalıştığımı, nasıl olmak istediğimi, ne hissetmek istediğimi ne hissedersem iyi olacağımı... bir bilinmezlik içinde sürükleniyorum aylardır fiziksel yaralarımın izleri bile duruyor. çok değersiz hissediyorum sürekli bir yerlerde değerimi arıyorum oysa kendi içime bakmam gerekiyor ama bir türlü bakamıyorum. bir şeyler yapmaya çalışıyorum konfor alanımı terk edemiyorum ettiğimde bile bu yalnızca fiziken oluyor zihnimde kendimi bir yere kapatıyorum ve çıkmasına izin vermiyorum, ben bunlardan cidden çok sıkıldım o kadar sıkıldım ki kalbim sıkıştırıyor ruhum bunalıyor
devamını gör...
3762.
yaz gelirken, aklımda bir yaz gecesi belirdi yine.
aslında 2 ayrı yaz gecesi. ama ikisi de aynı ağaca ve aynı rüzgara bağlı.
antalya'da yaz geceleri öyle serin olmaz bilen bilir. kapı pencere açmak çok mümkün değildir. kıştan farkı yoktur bir nevi, ama bazen, ılık meltemli geceleri olur. yüzünü okşayan bir meltem. yaz gecesi rüzgarı. ve o rüzgarda salınan, dut ağacının yapraklarının hışırtısı.
aklıma düşen ilk gece de, daha lisedeydim . o kadar bulunduğum durumdan bunalmıştım ki, bir gece o ılık rüzgar beni uyandırmış ve sonsuzluk gibi olan bir süre ağlatmıştı. göz yaşlarımdan geriye bana kalan ılık rüzgar ve dut yapraklarının sesi olmuştu.
diğeri ise, üniversite yıllarımdı. balkonda, o dut ağacının dallarının uzandığı köşede, ılık rüzgar eşliğinde, kendime dut ağacı boyunca türküsünü söyleyerek geçirdiğim o gece.
iki gece de de içimde bir şeyler yer değiştirmişti sanırım. yoksa bu denli hatırlamam normal değil.
şimdi ise, bir odada, yaz ılıklığından uzakta, dut ağacım olmaksızın, kendi içimdeki dut ağacına türküler söylüyorum. dut, bolluk bereketin mi simgesiydi acaba? yoksa ipek böceğinin besini mi sadece?
kafam çok karışık be sözlük. içimdeki ağaca sarılıp bir tur daha türkü söyleyeceğim ona. belki yıllar sonra bu geceyi de hatırlar, içimde bir şeyler yer değiştirmişti o gece derim. belki de unutur giderim, dut ağacıma saygı ile.
aslında 2 ayrı yaz gecesi. ama ikisi de aynı ağaca ve aynı rüzgara bağlı.
antalya'da yaz geceleri öyle serin olmaz bilen bilir. kapı pencere açmak çok mümkün değildir. kıştan farkı yoktur bir nevi, ama bazen, ılık meltemli geceleri olur. yüzünü okşayan bir meltem. yaz gecesi rüzgarı. ve o rüzgarda salınan, dut ağacının yapraklarının hışırtısı.
aklıma düşen ilk gece de, daha lisedeydim . o kadar bulunduğum durumdan bunalmıştım ki, bir gece o ılık rüzgar beni uyandırmış ve sonsuzluk gibi olan bir süre ağlatmıştı. göz yaşlarımdan geriye bana kalan ılık rüzgar ve dut yapraklarının sesi olmuştu.
diğeri ise, üniversite yıllarımdı. balkonda, o dut ağacının dallarının uzandığı köşede, ılık rüzgar eşliğinde, kendime dut ağacı boyunca türküsünü söyleyerek geçirdiğim o gece.
iki gece de de içimde bir şeyler yer değiştirmişti sanırım. yoksa bu denli hatırlamam normal değil.
şimdi ise, bir odada, yaz ılıklığından uzakta, dut ağacım olmaksızın, kendi içimdeki dut ağacına türküler söylüyorum. dut, bolluk bereketin mi simgesiydi acaba? yoksa ipek böceğinin besini mi sadece?
kafam çok karışık be sözlük. içimdeki ağaca sarılıp bir tur daha türkü söyleyeceğim ona. belki yıllar sonra bu geceyi de hatırlar, içimde bir şeyler yer değiştirmişti o gece derim. belki de unutur giderim, dut ağacıma saygı ile.
devamını gör...
3763.
şimdilerde kafamın içinde koca bir kara delik ile yaşıyorum; beni günden güne sömüren, bitiren, yok eden...
devamını gör...
3764.
şimdilerde kafamın içinde koca bir kara delik ile yaşıyorum; beni günden güne sömüren, bitiren, yok eden...
devamını gör...
3765.
beklenmedik bir şekilde altındaki girilerle beni kahkahaya boğmayı başarmış olan başlık.
komik valla, kusura bakmayın :(
komik valla, kusura bakmayın :(
devamını gör...
3766.
gök gürlüyor yağmur yağıyor. yağmur neden sessiz yağmaz da ardında illa bir gümbürtü getirir bu dikkat çekme isteği neden. sanki sessiz sedasız yağsa onu fark etmeyecekmişiz gibi. sanki böyle gürültü çıkarmasa bir adı bile olmayacakmış gibi. çıkış noktası olarak bakıldığında haksız sayılmaz aslında en çığırtkanın görünürlüğü daha çok olur her zaman sonuçta. ama bu kadar şiddetli şekilde görülmek bilinmek fark edilmek istenmek zararlı bir huy bence. hem yağmur için hem yağmur dışındakiler için. güneş mesela hep durur yerinde hiç de ses etmez bunun için ama biz onun orda olduğunu biliriz keşke yağmur da kendine çeki düzen verse de bu ses kirliliğini duymak zorunda kalmasak.
devamını gör...
3767.
yoruldum diye haykırasım geliyor sonra gözlerim doluyor sussam acıtıyor, anlatsam geçmiyor. içim çığlık çığlığa. o kadar çok doldum ki artık hıçkıra hıçkıra ağlasam düzelecek gibiyim ama ağlayacak güç kalmadı bende dayanamıyorum çok zor bir şey yaşıyorum. hayatımda bu kadar çok fazla acı çekmemiştim yoruldum, sıkıldım elimden bir şey gelmemesinden sıkıldım, nereye gitsem çıkmaz bir sokağa giriyorum, neresi benim yerim hiç bilmiyorum. nerede durmalıyım, nereye gitmeliyim bilmiyorum sanki herkesin bir yeri varmış herkes sığmış şu dünyaya bir ben ait olduğum yeri bulamamışım gibi bir ben sığamamışm şu koca dünyaya, neye ihtiyacım olduğunu bilmeyecek kadar bıkmış durumdayım ne iyi bilmiyorum neyi değiştirmeliyim bilmiyorum tek bildiğim bu boşluk hissi canımı çok yakıyor. 6 yıl boyunca hep sessiz kaldım dayandığımı düşünüyordum ama yanılmışım hep içimde tuttum sonrasında söyledim içimi boşalttım herhalde ama hala zarar veriyor bana ayakta duramıyorum dayanacak gücüm kalmadı da-ya-na-mı-yor-um...
devamını gör...
3768.
karalama: daldan dala daldan dala
dal dal dal, dal dal dal
dal dal dal, dal dal dal
devamını gör...
3769.
yüreğimde bir ağırlık, boğazıma oturmuş yumru, göz yaşlarıma bekçilik yapan ruhumdan parçalar... herkes hazır olda bekliyor.
devamını gör...
3770.
hiçbir şey bu kadar anlamsız gelmemişti hayatımda kendimi kaybediyorum...
hayatım kayboluyordu bilinmezlerin arasında yokluğa sürüklenen yaşamım kayboluyordu şimdi bir yaşam elimden kayıyordu ve ben yetersiz kalıyordum....
hayatım kayboluyordu bilinmezlerin arasında yokluğa sürüklenen yaşamım kayboluyordu şimdi bir yaşam elimden kayıyordu ve ben yetersiz kalıyordum....
devamını gör...
3771.
sanırım yıllar geçse de bir köşeye çekilip, sorgusuz sualsiz duvarı izlemekten vazgeçmeyeceğim. eski küçük kızın canı yandığında göz yaşları düşerdi yanaklarından. sabahlara kadar ağlayıp uyanınca yeniden kalkmak isterdi. şimdi ise ağlayamıyorum, çok ağlayınca göz yaşları biter derlerdi. sanırım doğru. içim ağlıyor, içim kan ağlıyor, en garibi de ben gülüyorum. bir mart sabahında saatlerce kasvetli havanın yaşattığı hislerimi sorguluyorum. duvarlar hiçbir şekilde konuşmuyor. benimde konuştuğum söylenemez. arkada (ıt's snowing like ıt's the end of the world- krobak) çalıyor. şarkının sözleri yok, ama melodisinin yüklediği anlam bu içimdeki sızıyı ruhuma yerleştiriyor. aynı bu şarkı gibi hissediyorum, konuşmuyorum ama içimdeki melodinin duyulmasını istiyorum. yıllar sonra nerede, nasıl olurum bilmiyorum hatta tahmin bile edemiyorum. bir insan bu kadar hayat dolu olup bu kadar hayatını nasıl karanlık görebilir aklım almıyor. güçsüz değilim fakat güçlüyüm de diyemiyorum. kalabalıktayım bu yüzden yalnızım da diyemiyorum. melankolik olmak ruhuma işlemiş. göz yaşlarımın her daim içimdeki çiçeği sulayacağını bildiğim için asla kurutmayacağım. ve mevsimi geçmiş bir çiçeği asla yeniden yeşertemeyeceğim.
devamını gör...
3772.
neredeyse 1 ayın sonunda yine çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi, doktorumuz inat ediyor vermemek için 46'lık raporunu seçimler geçsin bende alacağım diyor dedim hayır sadece ben alacağım o 46'lık raporu...
çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi acayip günlerden geçiyoruz anlamsızca süregelen yalnızlık bitecek mi bitmeyecek mi? seçimden sonra netleşir diyeceğim ama o bile belirsiz... bazen içimde sapık dürtüler uyandırıyor çavdar ekmeği ben yazar birey kişisinin ahlakını bozacak halbuki ben yazar birey kişisi özünde temiz bir kişiliğe sahibim ama çavdar ekmeği ile bir araya gelince ortaya karmaşık ve tatsız durumlar çıkıyor...
size en son iguana olmak isteğimizden vazgeçtiğimizi söylemek istiyoruz, sivri sinek olmaya karar verdik biz nerede emilecek bir kan var gidip bulaşıyoruz çekiyoruz kanları çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi vampir gibi büyüyünce vampir oluruz belki, hem sinek olmakta iyi kanatlarımız olur istediğimiz yere uçarız...
saçma rüyalar serisi vol.623236 çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi özel gücü özel güç tayin etmek olan saçma sapan yumurcak adam isimli bir süper kahramana dönüşüyorduk hayır batman örümcek adam filan gelip bizi ne bok yemeye hayvan isimleri ile andırdın deyip bizi öldüryordu... ha bir rüyanın sonu güzel bitsin....
tek haneli iq sahibi ofis canlılarına bir kaç kişi daha ekledik okulu yeni bitirmiş ergenlerden yakında bağırmaktan türkiyenin en önemli tenorlarından olursak şaşırmayınız çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi....
çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisinin kafasında bu saate arif susam çalıyor yüzümüzde anlamsız bir sırıtma ile , olmayan bir hatun kişilik ile karşılıklı olarak pardon bir dakika bakar mısınız? söylüyoruz nedensizce düşünsenize sözlük kadın yazarlarına yaklaşıp pardon bir dakika bakar mısınız dediğinizi allah muhafaza....
zaman makinemiz bizi bu sefer 3269 senesine ışınladı robotlar savaşının ortasında gelen bir gama ışını ile tuz ile buz olduk çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi...
çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi acayip günlerden geçiyoruz anlamsızca süregelen yalnızlık bitecek mi bitmeyecek mi? seçimden sonra netleşir diyeceğim ama o bile belirsiz... bazen içimde sapık dürtüler uyandırıyor çavdar ekmeği ben yazar birey kişisinin ahlakını bozacak halbuki ben yazar birey kişisi özünde temiz bir kişiliğe sahibim ama çavdar ekmeği ile bir araya gelince ortaya karmaşık ve tatsız durumlar çıkıyor...
size en son iguana olmak isteğimizden vazgeçtiğimizi söylemek istiyoruz, sivri sinek olmaya karar verdik biz nerede emilecek bir kan var gidip bulaşıyoruz çekiyoruz kanları çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi vampir gibi büyüyünce vampir oluruz belki, hem sinek olmakta iyi kanatlarımız olur istediğimiz yere uçarız...
saçma rüyalar serisi vol.623236 çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi özel gücü özel güç tayin etmek olan saçma sapan yumurcak adam isimli bir süper kahramana dönüşüyorduk hayır batman örümcek adam filan gelip bizi ne bok yemeye hayvan isimleri ile andırdın deyip bizi öldüryordu... ha bir rüyanın sonu güzel bitsin....
tek haneli iq sahibi ofis canlılarına bir kaç kişi daha ekledik okulu yeni bitirmiş ergenlerden yakında bağırmaktan türkiyenin en önemli tenorlarından olursak şaşırmayınız çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi....
çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisinin kafasında bu saate arif susam çalıyor yüzümüzde anlamsız bir sırıtma ile , olmayan bir hatun kişilik ile karşılıklı olarak pardon bir dakika bakar mısınız? söylüyoruz nedensizce düşünsenize sözlük kadın yazarlarına yaklaşıp pardon bir dakika bakar mısınız dediğinizi allah muhafaza....
zaman makinemiz bizi bu sefer 3269 senesine ışınladı robotlar savaşının ortasında gelen bir gama ışını ile tuz ile buz olduk çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi...
devamını gör...
3773.
ben gunluk ariyordum sozluk buldum girdim burasi nasil bir yer bilmiyorum ama kesin bunalicam
devamını gör...
3774.
kutlayacak bir sürü konu var hayatımda ama kutlayan bunun için plan yapan kimse yok. alışveriş denen şey de bitmiyor. bir belirsizlik hali de yoruyor. kendi kendime plan yapacağım ilk fırsatta.
devamını gör...
3775.
okurken sıkıldığım (ve dolayısıyla okumadığım) tek başlık bu olabilir. fenalık geliyor içime uzun uzun yazılan çoğu şeyden. önceden ara ara bakıyordum ama yok. uzun vadede bana göre değilmiş.
devamını gör...
3776.
hayat üzerine:
farkında olmadan uğraş verdiğinizi sandığınız şeyler konfor alanına dönüşebilir.
yıllar boyunca bir bataklığa saplanıp kalmanın sebebi ne? neyden korktun? kaçtığınız şey hayatın kendisi miydi? evet. yüzleşmekten korktuğunuz şey hayatın kendisi. hapsolduğunuz o sanal dünya sizi öldürüyor.
hayatın kendisini istemiyorsunuz.
bu bana kalırsa hayatın sadece zorlukları ile alakalı olan bir durum değil. hayatın sadece kötü yanlarını değil, iyi yanlarının ve güzelliklerinin de keyifsiz, tatsız olduğunu düşündüğünüz için bu kaçma ve uzaklaşma refleksi gelişiyor.
içten içe büyüyen "sürekli bir şeyler kaçırıyorum" duygusu içten içte yemeye başladı sizi. ama ilginçtir bu his sanal dünyaya karşı gelişiyor. hayatın kendisine karşı değil.
hayata geç kalmak, asıl hayata gözlerini kapatma ile olur. hayata gözlerini kapatan kişi, hayatın sadece zorlukları ile değil güzellikleri ile de yüzleşmeye korkar hale gelir.
hayata karşı küsmemek, hayatla barışmak, hayatın zorluklarını kabul etmek, yani aslında hayatı olduğu gibi kabul etmek o kadar da kötü, gri, bunaltıcı ve karamsar değil. en azından düşünce yapınıza göre "böyle olmak zorunda" değil.
kendini hayata bırakmadığın sürece, hayatın ( kendi hayatının ) gözlerinin içine bakmadığın sürece ne yaparsan yap hayatında hiçbir zaman gerçek bir ilerleme olmayacak.
her şeye sahipsin. teknoloji, gıda, barınma ( çok şansız azınlık haricinde) çalışma, para...
insanoğlu geçmişinde büyük yokluklar içinde büyük fedakarlıklar yaparak 21. yüzyıla taşıdı bu rahatlığı.
kendini hayatın akışına bırak. ama bu rüzgarda oradan oraya savrulan kuru bir yaprak gibi değil, yolu ve rotası çizilmiş bir ırmak gibi olsun. akıntıya karşı kürek çekme. gerektiğinde rotanı değiştirmeyi bil. bu değişim bile hayatın akışı içinde olsun.
gerçekten rezalet bir dünyanın içindeyiz. toplum olarak, ülke olarak, dünya olarak. ama bireysel olarak böyle olmak zorunda değil. bireyselliği öğren, egoyu öğren, kollektivizmi öğren, stoik ve rasyonel olmayı öğren. en önemlisi saydığım son ikisi.
çünkü hayatta stoik ve rasyonel olmak, hayatta dengede olmak demektir.
duygusallıktan olabildiğince kaçınmaya çalış. duygularını öldür, kuru odun gibi yaşa demiyorum.
duygulu ol ama duygusal olma. duygusallık, insanı yoldan çıkaran doğru gibi gelen yanlış pusuladır.
geçmişine bak, seni neyin duygusal moda soktuğunun tespitini yap.
örnek vermem gerekirse bu benim için aşırı derecede müzik dinlemekti. benim kendimi bu duygusal moda sokmam, hayatta kendimi manipüle etmemdi.
sen de dikkatli ol. her yerden duygusallık pompalanıyor, manipülasyonlar, duygusal çarpıtmalar pompalanıyor. seni kullanıyorlar. bu duygusallığını sömürüyorlar.
duygusal olursan, hayatta diğerleriyle yarışamazsın. ne kadar koşarsan koş diğerlerinden geri kalırsın.
farkında olmadan uğraş verdiğinizi sandığınız şeyler konfor alanına dönüşebilir.
yıllar boyunca bir bataklığa saplanıp kalmanın sebebi ne? neyden korktun? kaçtığınız şey hayatın kendisi miydi? evet. yüzleşmekten korktuğunuz şey hayatın kendisi. hapsolduğunuz o sanal dünya sizi öldürüyor.
hayatın kendisini istemiyorsunuz.
bu bana kalırsa hayatın sadece zorlukları ile alakalı olan bir durum değil. hayatın sadece kötü yanlarını değil, iyi yanlarının ve güzelliklerinin de keyifsiz, tatsız olduğunu düşündüğünüz için bu kaçma ve uzaklaşma refleksi gelişiyor.
içten içe büyüyen "sürekli bir şeyler kaçırıyorum" duygusu içten içte yemeye başladı sizi. ama ilginçtir bu his sanal dünyaya karşı gelişiyor. hayatın kendisine karşı değil.
hayata geç kalmak, asıl hayata gözlerini kapatma ile olur. hayata gözlerini kapatan kişi, hayatın sadece zorlukları ile değil güzellikleri ile de yüzleşmeye korkar hale gelir.
hayata karşı küsmemek, hayatla barışmak, hayatın zorluklarını kabul etmek, yani aslında hayatı olduğu gibi kabul etmek o kadar da kötü, gri, bunaltıcı ve karamsar değil. en azından düşünce yapınıza göre "böyle olmak zorunda" değil.
kendini hayata bırakmadığın sürece, hayatın ( kendi hayatının ) gözlerinin içine bakmadığın sürece ne yaparsan yap hayatında hiçbir zaman gerçek bir ilerleme olmayacak.
her şeye sahipsin. teknoloji, gıda, barınma ( çok şansız azınlık haricinde) çalışma, para...
insanoğlu geçmişinde büyük yokluklar içinde büyük fedakarlıklar yaparak 21. yüzyıla taşıdı bu rahatlığı.
kendini hayatın akışına bırak. ama bu rüzgarda oradan oraya savrulan kuru bir yaprak gibi değil, yolu ve rotası çizilmiş bir ırmak gibi olsun. akıntıya karşı kürek çekme. gerektiğinde rotanı değiştirmeyi bil. bu değişim bile hayatın akışı içinde olsun.
gerçekten rezalet bir dünyanın içindeyiz. toplum olarak, ülke olarak, dünya olarak. ama bireysel olarak böyle olmak zorunda değil. bireyselliği öğren, egoyu öğren, kollektivizmi öğren, stoik ve rasyonel olmayı öğren. en önemlisi saydığım son ikisi.
çünkü hayatta stoik ve rasyonel olmak, hayatta dengede olmak demektir.
duygusallıktan olabildiğince kaçınmaya çalış. duygularını öldür, kuru odun gibi yaşa demiyorum.
duygulu ol ama duygusal olma. duygusallık, insanı yoldan çıkaran doğru gibi gelen yanlış pusuladır.
geçmişine bak, seni neyin duygusal moda soktuğunun tespitini yap.
örnek vermem gerekirse bu benim için aşırı derecede müzik dinlemekti. benim kendimi bu duygusal moda sokmam, hayatta kendimi manipüle etmemdi.
sen de dikkatli ol. her yerden duygusallık pompalanıyor, manipülasyonlar, duygusal çarpıtmalar pompalanıyor. seni kullanıyorlar. bu duygusallığını sömürüyorlar.
duygusal olursan, hayatta diğerleriyle yarışamazsın. ne kadar koşarsan koş diğerlerinden geri kalırsın.
devamını gör...
3777.
devamını gör...
3778.
hala yaşadıklarım yeterli gelmiyor.
yaşlanmayı düşünmüyorum.
yaşlanmayı düşünmüyorum.
devamını gör...
3779.
bugün onu kıskandım.
devamını gör...
3780.
bir gün siyasetçi bir babanın çocuğunun oynadığı top komşularının bahçesine kaçmış çocuk da babasına durumu anlatmış ve gidip topu almasını rica etmiş. ardından babası siyasetçi kimliğini belli edecek bir yol bulmaya çalışmış. öyle bir yol bulmalıyım ki bu diğer ülkelerce ayakta alkışlanmalı diye düşünmüş. üç gün üç gece gözlerine uyku girmemiş. bir çıkar yol bulmaya çalışmış. hem üstünlüğün onda olduğunu gösterecek hem de zavallı oğlunun kaçan topunu geri kazandıracak bir yol aramış durmuş sürekli. etraflıca düşünüp bir karar almış ve komşunun evinin yolunu tutmuş. ön bahçeyi ağır ağır geçip kapıyı çalmış. komşusu kapıyı açmış ve buyrun demiş siyasetçi komşusuna. siyasetçi baba da net, kendinden emin ve gür bir ses tonuyla konuşmaya başlamış: "oğlum birkaç gün önce bahçede oynarken topunu elem bir hata sonucu sizin bahçeye kaçırıvermiş, rica etsem oğlumun topunu geri alabilir miyim?" komşusu da bir dakika bekleteceğini söyleyerek içeri girmiş ve ardından elinde topla geri dönmüş. buyrun demiş sanırım aradığınız top bu diyerek elindeki topu siyasetçi komşusuna uzatmış. ne kadar siyasetçi de olsa neticede baba olan adam hem komşusuyla diplomatik bir uzlaşım sağladığı hem de biricik oğlunun topunu geri aldığı için sevinçle evinin yolunu tutmuş.
bomboş hikaye yazdım yine.
bomboş hikaye yazdım yine.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2