1741.
arkadaşlar. anlatmanın sonu yok. yalnızken de çok özgürsünüz. hayat gerçekten güzel. güzelleştirmek mümkün.
direnmek, acı çeksen de baş edebilmek mümkün. karamsar olmayın, hep olumsuz ve karanlık bakmayın, hayat size o gözlerle bakmıyor... siz öyle algılıyorsunuz. değiştirin. değiştirebileceğiniz ne varsa. a'dan z'ye düşünün. değiştirilmesi mümkün olan her şey hakkında.
devamını gör...
1742.
kuru sıkı darlanmalar, bu içimdeki kış akşamını seyrederken pencereden. yıldızları vururken saçma sapanımla, her birine tuttuğum olmamış dilekleri düşürüyorum, bilmem hangi okyanusun dibine. sabırlı olmadım hiç ki sabırlı olmaktan kastım, kışı gururla geçiren iri gövdeli bir çınar ağacı gibi odun değilim, bahara neşeyle yapraklarımı açayım. surlarım var, bazen kendimi kuşatıp, beni benden alamadığım. kim koydu, kim dikti bunları yanlarıma bilemedim. bilmedim, bilmişlikten gelmedim. kağnı hızında bilgelerin ferrarilerini geçtiğim o gün geldi aklıma, üstüne başımı yaslayıp uyuyabileceğim o sıcak göğüs.. aydım ki; bedeli ağır olmalıydı, "sevdiğim tek şey var" demek zor... ya nehir kenarları, ya anne azarları, ya çilek, ya serin bir dokunuşu sonbaharın; onlar ne olacaktı? değer miydi bir insanın, başka bir insana dönmesine. yoksa değeceği tek şey denemek miydi aşkı, yaşamın boyunca, en az bir defa.. unutulmaz mı tek bi’ dokunuş alt tarafı, unutulmaz mı bir karede tek bi’ gülüş.. neleri unuttum diye düşündüm de demin, hiç bişey hatırlayamadım ki bunu böylesine unutamaz mıyım?.. daha sesini bile duymadan, o derinliği meçhul kuyuya attığım taşın, söyleyemez miyim yaklaşık bi’ tahmin, ne kadar derin? bi’ kez olsun tahmin edemez miyim bu sefer nerden vuracak diye? etrafımı saran bu gökkuşağında bi’ kerecik sekizinci bi’ renk olmaz mı yani? bu mudur? kotayı aşamaz mıyız delilik şöyle bi’ vurup geçtiğinde. ne kadar hissedeceğimi, ne kadar söyleyeceğimi, ne kadar susacağımı, ne kadar sevebileceğimi, sınırsız diye yekten kestirip atsam.. gözden kaçıvermez mi bi’ sefere mahsus.. hayat matematik mi ulan! hadi herkes otomatik de, hayat? hayat matematik mi?..
devamını gör...
1743.
bugün beşiktaşlı olduğumu öğrendim, sözlük.
tuhaf hissediyorum. sarı saçlarımı siyaha boyatayım.
devamını gör...
1744.
ben buralara bu dünyaya sığamıyorum. kalbim ruhum buralardan değil, yabancıyım buralara. kayboldum alper!
devamını gör...
1745.
biliyorum yaşıtlarım kırgın hayata, insanlara. küskünler, mesafeliler. korkuyorlar. tekrar incinmekten, tekrar bağlanmaktan. ne insanlar ne hayatlar görmüşler. yahut yakın dostları var, sevgilileri eşleri var. yeni insana ihtiyaçları yok gibi. lakin... izin verin, izin verin de gireyim kalbinize. ben indirmişim duvarlarımı. incinmek göze aldığım. sonunda olacaksa da olsun dediğim. sona bakmam ki ben zaten süreç daha önemlidir sadece sonuna niye bakayım? korkmuyorum... ne kırılmaktan ne de kırmaktan. sonucu o kadar düşünmüyorum. hayat denen yolculuğun sonunda ölüm var bilirim. yaşarım, yaşarım ve yaşarken kendime yoldaşlar ararım. açın kalbinize de gireyim. açın... zarar etmem kardeşim. en fazla arada bir soğuk davranırım. o da kendimi koruma mekanizmasıyla karışık yalnız kalma isteğimdir. alışkanlıktır, kişiye özel değildir ki. biliyorum kırgınsın soğumuşsun insandan yüz verince binmişler tepene. ben binmem. niye bineyim yahu? yaşayan ölecek bir homo sapiensim nefesim 3 dk gitse ölürüm. kime üstünlük taslayayım? rab önünde eşitim kendimi niye üstün göreyim? hayatımdakileri olabildiğince kırmamak için ekstra çaba sarfederim ama bazen akışına bırakırım kırabilirim bu sebeple. lakin bu ego tatmini, muhatabımdan kendimi üstün tutma arzusu değildir. bu ayak uydurmadır. ben pek insanlarla anlaşamam lakin anlaşırsam severim. çünkü zaten az bulunur benim için. zaten anlaşamazsam soğuk yapar kaçarım. yalnız kalmak sadece insanlarla diyaloğa geçmemek değil geçeni de kendinden soğutmaktır. ve ben bu konuda istersem fazlasıyla iyiyim.
zamanında kendimi insanlara kapatmışken siz sosyalleştiniz... hayal kırıklıklıkları, güven sarsılması... belki tahmin bile edemeyeyeceğim şeyler yaşadiniz. ben bunları arkadaş çevremden o kadar hissetmedim belki de.
ne diyordum? aç kalbini bana dostum. izin ver gireyim. hayatında insan çoktur bana yer yok mudur? kay az köşeye beni de al içeri. ne üstünlüktür çabam ne görünür menfaat. anlamaktır amacım bir de anlatmak. zaten bu yetmez mi? yeter... fazlasına ne hacet?
devamını gör...
1746.
aynı değil umudun rengi kayboluyor...
devamını gör...
1747.
14 yıl oldu babamı yitireli. yılları saymak en büyük çaresizliği hüznümün. onunla birlikte çok şey yitirdim, çok özledim. bir kelime 'baba'... kayboldukça dilimde, içimde büyüyor. çok isterdim onun yaşlanmasına şahitlik edebilmeyi, çok isterdim en zor anlarımda elinden tutabilmeyi, çok isterdim mutlu günlerimde onu yanımda görebilmeyi. kırgınım...çok özlüyorum.
devamını gör...
1748.
ne acayip şey değil mi karalama defterine en derin duyguların dökülmesi son zamanlarda en çok kafamı kurcalayan şeyin bazı insanlarin sevilmeyi bilmemesi yada birinin ona değer verdiğinde aklına sadece ilişki gelmesi yada erkek olduğumuz için değer verilenin sadece yatakta mi kıymetli olduğunu düşündürüyoruz bilmiyorum biyer de bir eksik var bulamıyorum
belki de ben kendimi yanlış ifade ediyorum belki de toplumsal örf adet ler belki de en derin de onun beni içten içe istemesi
bilmiyorum düşünüyorum bulamiyorum
devamını gör...
1749.
buruşuk kağıt parçalarında
yazdıklarımın son dizeleri
son dediğime ise bakma
yalnızca bugün için geçerli
yarınım yine senin özleminle geçecek.
unutmak mümkün mü?
devamını gör...
1750.
çok yakında sağ koluna terk eden kadınların, sol koluna da öldürdüğü kadınların ismini dövme yaptıran bir karakteri kaleme alacağım.
devamını gör...
1751.
mutfakta çubuk kraker gömüyorum, sigara içiyorum, daralıyorum, yine bu eşi benzeri olmayan hayatı sorguluyorum, bir kedim olsaydı onu da severdim.
devamını gör...
1752.
küfür yazmak istiyorum ama sözlük entryi siler. yaani neymiş? özgürlük diye bir şey yokmuş. özgür olduğunuzu düşünürken aslında '' her şeyi yazabileceğiniz '' bir yerde bile özgürlüğünüz kısıtlanıyormuş.
devamını gör...
1753.
ağlamaktan dehşet başım ağrıyor, regl yüzünden rahat şekilde uzatamıyorum, sabah dersim var ve erken kalkmam gerekiyor, çok kötü bir gün geçiriyorum, hayattaki amacımı unuttuğum bir dönemdeyim, artık kendimi tanıyamıyorum ve yalnız hissediyorum.
devamını gör...
1754.
dalmışım gitmişim
hayatın insanların bana bıraktığı acılara
unutmuşum herşeyi
bir ara kendimi de unutmuşum
gülmek mi
unutmuşum onu da
sahi nasıl biseydi?
inanıp mi guluyoduk?
gülüp sonra mi inaniyoduk?
çok çabuk inanır kalbim
gülerdim herşeye
o yüzden mi incidi kalbim acaba bu kadar?
devamını gör...
1755.
adının aksine asla karalayamadığım bir defterdir. tek karalayabildiğim şeyse test kitaplarımdı.
devamını gör...
1756.
tam bir acı biber tutkunu oldum. bu tutkunun vermiş olduğu yoğun arzular aşırı acı biber yememe neden oldu. şimdi aşırı acı biber yemekten kıvranıyorum. allah yardımcım olsun arkadaşlar. midem şu an işlem dışı. ağrıdan hata veriyor.
devamını gör...
1757.
eskiden saçma sapan bomboş şeyler için bile inatlaşacak uğraşacak çabalayacak enerjim olurdu. şimdiki halim o kadar tuhaf geliyor ki. ruhum çekilmiş gibi. ne söylense kabullenecek haldeyim yeter ki yormayın diyecek kadar acizim artık. hayallerim için çaba gösterecek enerjiyi bulamıyorum. buraya kadar geldik mecbur devam edicez diyorum. hayallerimi mi kaybettim kıymetleri mi kalmadı gözümde bilmiyorum. yeni bir arayışa gireyim başka şeyler deneyeyim diyecek gücü de bulamıyorum. bakıyorum nasıl bu hale geldim diyorum. insanların arayıp morale motivasyona ihtiyacım var dediği biriyken nasıl bir anda böyle buldum kendimi bilmiyorum. eski halimi çok özledim sözlük böyle gitmiyor hayat..
devamını gör...
1758.
insanın içinde usul usul akan bir dere var. hayatına giren duygular da derenin içine düşen taş, toprak, atıklar vb. gibi derenin rengini ve hızını etkileyen unsurlara benziyor. tanıştığın insanlar o derenin bir yerinde akışa kapılarak yolculuğa katılıyor seninle. kimine bütün duruluğuyla gösteriyorsun suyun içindeki unsurları, kimine de suyu iyice bulanıklaştırıp kendince bir set çekiyorsun. bazen güveniyorsun, suyun içindeki şeylere ortak ediyorsun, paylaştıkça su berraklaşıyormuş gibi geliyor çünkü. böyle hissettikçe daha da coşuyorsun, hissettiğin şeylerin sadece sana değil ikinize ait olduğunu düşünüyorsun. sonra bir zaman geliyor iyi sandığın her şey kocaman bir kaya olup düşüyor suyun içerisine. derenin engele takılmayıp akan kısımları var tabi, ama azımsanmayacak kadar da durgun su oluşuyor bir yerlerde. rüzgarın etkisiyle suyun üzeri dalgalanınca ilerlediğini sanıyorsun ama rüzgar bitip o dalga yerini ıssız bir sakinliğe bırakınca anlıyorsun aynı yerde durduğunu. çabalıyorsun, her rüzgar estiğinde kanıyorsun bu küçük aldatmacaya, bile isteye üzüyorsun kendini. sonra zaman geçiyor sular yükseldiğinden midir nedir gerçekten hareket etmeye başlıyorsun. aynı eskiden olduğu gibi suyun akışı ile berabersin, bir şeyler değişiyor. ama bu defa tecrübelisin, asla yapmam diyorsun. yolda karşılaştığın her şeye ve herkese set çekiyorsun. ama nasıl oluyorsa bir şekilde görenler oluyor suyun içindekileri. sen yine aynı döngüye giriyorsun engeller ve kurtuluşlar ile geçip gidiyor zaman. umduklarından bulamıyorsun, buldukların seni şaşkına çeviriyor. açmam diyorsun ama kapının önünde insanları buyur ederken buluyorsun kendini. içinde bir şeyler birikiyor, biriktikçe asla çözemeyeceğin betondan bir yığına dönüşüyor. kim olduğuna ya da özünde ne olduğuna bile emin olamaz hale geliyorsun. gülüşlerin yüzünde soluyor, benim deyip kendini bulabileceğim kimse olmadığını fark ediyorsun etrafında. sevginin ve değerin karşılıklı olduğunu sandığın herkeste aslında sadece kendinin çırpındığını fark ediyorsun. öylece kalakalıyorsun. kendini her şeyden soyutlamaya çalışıyorsun. kendini insanlara tanıtmayı bırak, kendini tanımak için olan çabayı bile bırakıyorsun. sonra içinde bir şeyler çürümeye başlıyor. sen koku ile baş etmeye çalışırken hayat denen o dere de tüm bulanıklığıyla akıp gidiyor.
devamını gör...
1759.
o kadar hüzünlüyüm o kadar doluyum ki... her şey ağır geliyor. nefes almanın zorluğu. kalabalık içindeki duyulmayan sessiz çığlıklarım ve içime sığmayan fırtınalarımla ağır geliyor her şey.
devamını gör...
1760.
yarın bu saatlerde içeceğim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim