2401.
eh hadi bakalım. bu akşam neler yumurtlayacağım. tavuklar kaçının.
bir bodur piliç bodurluğuna inanmıyorsa onun inancına saygı duymak gerekir. ne de olsa ifade özgürlüğü falan. hatta bu bodur pilicimiz tüm bodur piliçler güzel değildir derse ona da saygı duymak gerekir. ne de olsa burası özgür bir ülke. bu bodur pilicimiz bodur piliçlerin tarihsel gelişimleri adlı kitabı bir gün kalkıp ormana götürse ve bir takım taşların ortasına koysa ve yaksa, etrafta bunu gören normal piliçler bodur piliçleri savunur mu?
bence savunmalı. kimse bodur piliçlerin tarihsel gelişimini anlatan bilimsel bir çalışmayı yakmamalı.
sahi kitaplar yakılınca nereye gider ruhları.
şimdi diyeceksiniz kitapların ruhu mu var?
o da bir şey mi her harfin her çizginin ruhu var.
bunu en iyi bodur piliçler bilir.
çünkü bodur piliçler bilgedir. gel gelelim bir bodur piliç var ki tüm bodur piliçlerin bilge olduğuna inanmaz. tekrar inanç konusuna gelirsek yine saygı duymak gerekir mi?
uygulamalı olarak gerekmez. çünkü saygı duymak içten gelen bir şeydir. ha saygı göstermek başkadır. o dıştan gelen bir düzenlemeyle olur. bodur piliçler dıştan gelen düzenlemelere ve kurallara saygılıdır. kısacası hukuka saygılıdır. ancak söz konusu bizim bodur piliç onu bile sorgular.
kendisine bodur piliçlerin hukuk anlayışını anlatan dört ciltlik kitabı hediye etmek gerekir.
ama yakmayacaksın ha! denir.
devamını gör...
2402.
bahar geldi sanıp çiçek açtık şimdi döküldü bütün yapraklarımız.
devamını gör...
2403.
bazı insanlar cehenneme düşecek ama bazı o.r.p evlatları ise locadan yer ayırtmış. lan insanlar ufak şeyler için kırılmaz. evet hatalar bizim için yoksa bir koyun değiliz neticede. neyse.*
devamını gör...
2404.
offf içimdekileri nasıl dile getireceğimi bilmiyorum.* sevmek için çok çabaladığım insanların bana karşı karşılıksız sevgi barındırması beni mutlu etmiyor. üzülüyorum, çünkü karşılıksız sevginin çok acı çektirdiğini biliyorum. acı çektiğim hislerle acı çekmeni istemiyorum. yapamıyorum sevemiyorum. yeterince sevemediğim insanlar tarafından sevilmek de istemiyorum. sadece biraz anlayışa ihtiyacım var. anlaşılmaya ihtiyacım var. benden nefret edilmesinden değil. yada kötü anılmak değil. beni bir kalıba sığdıran düşünceleri yok edemiyorum bir türlü ben sizin seveceğiniz kişiliğe bürünemem. ben hep böyleydim böyle de kalacağım. gareziniz neye anlamıyorum ki sizin sevdiğiniz gibi sevilmemeniz mi ?
sevilmek için uğraşmak yada beklemek saçma değil mi ?
ben sevseydim sizi önceden de çok sevemez miydim. severdim çok güzel severdim. ama ümit vermek acımasızlık olurdu. o yüzden hep kapalıydım gelenlere ve geleceklere...
anlıyorum ki kırılan güvenim ve azalan sevgim karşısında yapılan uğraşlar boşuna bunu siz kendinize yaptınız. eminim ki konu pişmanlığa gelecektir. ne kadar pişman olunursa olunsun eski sevgimle sevemem sizi. bir parça güvenim vardı onu da yıktınız. şimdi yıkılan düzenimi nasıl toparlayacağım, bilmiyorum. kırıklarımı toplayabilecek miyim onu da bilmiyorum. düşüncelerimin yaşlandığını hissediyorum. beynim dolu düşünce, bırakmıyorlar yakamı... düşünmek istemiyorum. beni benden başka kimse çok yıpratamaz. düşüncelerim bedenimi, bedenim beni değersizleştirdi.* hep başkasının derdine ortak oldum. dertlerini derdim bildim. iyi geldiğimi söylediler. ama nedense bi kendime iyi gelemedim. sevildiğimde neyimi sevdiklerini anlamadım. inanmadığımı sandılar. kızdılar.
daha inanman için ne yapabiliriz dediler. ağızları konuştu hep kalpleri kalbimi anlamak için çaba göstermedi. acaba şu koca dünyada beni anlayacak aynamı ne zaman bulacağım. hayat ne zaman seni karşıma çıkaracak. ne zaman yaralarımı saracaksın. konuşmadan içimi ne zaman okuyacaksın. yaralarımı kapatırcasına saracak mısın beni yanındayım diyecek misin bana günün birinde... korkum geriye dönüp baktığında beni kötü hatırlaman. ama iyi olduğumu kanıtlamak da istemiyorum. sevgiyi hep dışarılarda aradın anlıyorum ki şimdi sıra bende ama ben hakkettiğin o insan değilim. belki de mutluluk burnunun dibindedir. sevgiyi sevdiğin yerde arama bir kere de sevildiğin yerde ara. sevdiğinde sevilmeyebilirsin, ama sevildiğinde sevebilirsin. emin ol ki daha az acı verir. hislerim için bana kızma. sana kötü birşey yapmadım ben. sadece seni senin beni sevdiğin gibi sevemiyorum. * emin ol ki ben seni kötü hatırlamayacağım...

*
*
devamını gör...
2405.
ruh hastası yazarların destan yazdıkları mekan.
devamını gör...
2406.
bu gece rüyamda onu gördüm o kadar farklı ve gerçek gibiydi ki. hala o rüyayı düşünüyorum. kime anlattiysam çok özledin di mi dedi. burda rüyayı anlatcaktim aslında ama sorulmayan bir rüyayı anlatmak neyi değiştiricek ?
devamını gör...
2407.
çok fazla insanın olduğu bir gezgen var. kalplerinden ışık sızmalı, enerji yüklü olmalılar. hikayeler yazıyorlar. hikayeler anlatıyorlar. hikaye anlatıcıları var. yaşıyorlar. yaşamayı çok seviyorlar. çizimler yapıyolar. gördüklerini ve görmediklerini çiziyorlar. evet, görmediklerinin de çizmlerini yapabiliyorlar. hisleri sanıldığından daha güçlü ve hayatlarında çok etkili. hislerinin gözleri çok keskin olabiliyor.

t: bazen saçmalanan bazen iç dökülen başlık.
devamını gör...
2408.
limonlu dondurma.
devamını gör...
2409.
en azından su şişem var.
devamını gör...
2410.
1000 tl'ye eski evimi kiraya verdim. keşke 1500 tl'ye verseydim. aileme kalsa sattıracaklardı evi.
devamını gör...
2411.
yönetim kapak fotoğrafımı silmiş hahahaha komiksiniz yönetim.
devamını gör...
2412.
üşüyorum.
devamını gör...
2413.
cumartesi komitem var. ilk kez gerçekten anatomi gördüğümüz bir komite. bırakın kasları, ligamentleri; ben daha bilekteki kemiklerin adlarını bilmiyorum.
devamını gör...
2414.
efendim iyi geceler.

hayatı adeta dışarıdan bir göz gibi izliyorum. tanrı gözüyle görüyorum.
içeride olanların hırslarını, zafer ve başarı olarak nitelendirdikleri şeyleri..
durmadan geçip giden bir hayat için atılan sevinç çığlıklarını, akıtılan gözyaşlarını...
mutluluğun yalnızca dar ve kısa görüşlü kişilere nasip olduğunu ve insanların büyük çoğunluğunun neredeyse kör olduğunu...
devamını gör...
2415.
yeni başlamıştım sana...
deniz aldı götürdü.
devamını gör...
2416.
herkes gider evet. kimseyi sizden nefret ettirecek raddeye getirmeyin derim.
değer bilinmiyor, bilinmez. anca mezarda.

(bkz: i am melting lannn melting) arkadaşım tanımını okudum, keşke annen ben olsaydım da seni bağrıma bassaydım, anneni sevmiyorum. neden ki yani, sen biriciksin ama anneni affetmiyorum. böyle anneleri sevmiyorum, bu da benim tercihim.



bu şarkıda güzel, (bkz: umrumda bile olmaz nükleer denemeler) yazar arkadaşımızdan gördüm. çok güzel evet, gözyaşlarıma iyi eşlik ediyor.

pes sana. beni bu hale getirdin ya yuh sana, yazıklar olsun. sevmeseydim keşke, demeye dilim varmıyor varsa derim. ne bu yargı, suçlama, bıktım senden, çık git hayatımdan, seni hiçbir zaman hatırlamak istemiyorum. bak beddua etmiyorum inşallah kendin gibi olanlarla olursun da mutlu olursun. nankör, doyumsuz, değer bilmez.
son bir şey rica ettin yaptım, bak onca kırdın yok ettin ama yine iyi ol isterim çünkü ben sen değilim ama bundan sonra yapmam.
en büyük hata sensin. nefret ediyorum kendimden salaklık ettim, kalbin tek görevi kan pompalamak olsun, duygu işinde sıfır. nerde şu gözünü sevdiğim mantık. bırakma beni, halime bak, hüsran. çok şey gitti benden, kazanamam ki ama geri kalan zamanla belki, yine de ölünceye dek savaş.
başım da ağrıdı, o da neden çığlık atarak ağlamadım ondan. içimden, sessizce.
sesim kısılıncaya kadar çığlık atsam, gözlerim morarıncaya kadar ağlasam belki işte ondan sonra gülümserim. gülmek için de ağlamak lazım bence.
iyi geceleriniz olsun.
devamını gör...
2417.
hani sakinleştiğimi hissettiğim o an var ya, ondan yapsana şöyle ortaya bir karışık.
kaşıklarımızı daldıralım içine. bol bol huzur.
biraz nar ekşisi de koy üstüne hocam.
hani ağzımızın tadı kaçmasın.
devamını gör...
2418.
aynadaki hüzünden haberi yok kimsenin. zaten sen de çok aldırış etmiyorsun ona. bir ara ölülerle konuşurdun. mezar taşları daha çok tanıyor seni tüm bu insanlardan. korkma, görmüyor kimse şu an nereye saklandığını. iyileşince çıkarsın, hep öyle olur. bir sonraki çıkmaza kadar.
devamını gör...
2419.
sevdigim bir arkadaş bana su cumleyi kurmustu.

sevginin olmadığı yerde kalma
baska bir arkadasimda "asla gitmek yok" falan demisti ve bir diger arkadasta elin kac alir demisti esli batakta.

yukaridaki yazarlara tek sorum var!
neden cumleye arkadas diye girip bana arkadaslarimin soyledigi seyleri cagristiriyorsunuz?
devamını gör...
2420.
bugün, çok büyük bir karar verdim. daha önce de vermiş olduğum türde, alışkın olduğum büyüklükte bir karar. yabancısı değilim.

konfor alanım diye tanımlayabileceğim, belirsiz bir süredir, farkında olmadığım bir kırılma anından itibaren artık bana konfor değil bilakis zorluk yaşattığını sonunda kabullendiğim bir döngüden kendimi sıyırma kararı; işimi değiştirmeye karar verdim. bu da demek oluyor ki aslında hayatımı değiştiriyorum. yine. yeniden.

elbette ki heyecan verici bir şey bu. yeni olan, sonunda çirkin olacaksa da başlangıçta güzeldir, iyidir, bunu hepimiz biliriz. her şey bir gün yeniliğini kaybeder. dolayısıyla her şey başlangıcındaki parıltısını da verdiği heyecanı da yitirmeye mecburdur bir gün. devamlılık ise, yeniliğin tanıdıklığa dönüşmesinin ardından verdiği huzurun büyüklüğüyle gerçekleniyorsa şayet, aslolandır. ve en son adım da bunun bakiliği. ruhu ya da aklı hasta değilse bir insanın sürekliliği olan tanıdık, aşırı uçta bir ışıltısı olmasa da kendisini ona iyi hissettiren bir insan, şey ya da durumdan uzaklaşmaz. aksi yaşanıyorsa da belli bir süre dayanabiliyoruz ancak işte.

haliyle düşündüm. bir eylem planı yapmam gerek. nasıl yapmıştım daha önce? neler geçmişti başımdan? neleri somut şekilde görmüştüm de vermiştim kararımı? işler bu noktaya hangi yollardan geçerek gelmişti de ben bir gün bile (neyse ki) pişman olmamıştım verdiğim o büyük karardan?

başlangıcından itibaren düşünmeye başladım doğal olarak. güzel, çok güzel şeyler hatırladım. gülümsedim. bir yudum daha aldım içkimden. devam ettim, keyifsiz anlara, iç sıkıntılarına geldim. üzüldüm azcık ama yanmadı içim. yine de biraz daha içerek ferahlattım kendimi. sonra fark ettim ki hep kararı alma sürecime etki eden olumsuz faktörleri ve sonrasını anlatmışım o konuyla alakalı burada. tamam hep değilse de çoğunlukla. haksızlık bu. halbuki hiç öyle değildi o işler başta...

benim gözlerim kahverengi. gözbebeğimin, içinden başlayarak dışa doğru renginin açıldığını ve hatta tam dışında mavi bir halka olduğunu tek bir adam gördü şimdiye kadar. o kadar uzun süreler boyunca, nefesi nefesime karışarak santimler ötemde yatıp gözlerimden bahsetti ki hiç sıkılmadan ve benim de sıkılmama izin vermeyerek, hayat hep bu şekilde akacak diye düşünmek zorunda kaldık ikimiz de. bazen bana dokunmadan bana dokunduğunu hissettirecek kadar çok bana odaklanmış bir adam tarafından sevildim ben. her defasında beni hayretler içerisinde bırakacak kadar dikkatle tüm tavırlarımı, tüm alışkanlıklarımı, tüm eylemlerimi gözlemlerdi bana hiç fark ettirmeden. temas bağımlısıydı, benim gibi görece soğuk bir kadının bile alışkanlıklarını dönüştürecek kadar güzel ve rahatsız etmeden dokunurdu ama. elimi tutmadan uyumaz, öfkeden gözüm döndüğü anlarda bile tek bir hareketi ile beni sakinleştirmeyi bilebilecek kadar beni görmüş, anlamış, tanımıştı. bana ilk orgazmımı o yaşattı. bana kendimi tanımamı ve tanıdığımla her daim barışık olmam gerektiğini o öğretti. sadece beni ilgilendiren konularda, kimseyle ilişkilendirilemeyecek alanlarda kıskanç bir insan olduğumu ve beni asıl motive edenin bu olduğunu o fark ettirdi bana. ve hayatla kurduğum en güçlü bağlardan biridir bu kendimle yarışım bugün hala. beni o kadar çok ve bana göre sevdi, onu o kadar yoğun ve dilediğim gibi sevmeme izin verdi ki benden vazgeçtiğini fark etmem, bunu kabullenmem ve ondan vazgeçmem çok zor, çok acılı oldu benim.

bir sürü keskin virajdan çıktık sağ salim. kapılar açtık, tepeler aştık, kavgalardan çıktık. hiçbirinde değil de, bir noktada işte, yolun bir yerlerinde, önce o sonra ben ümidimizi yitirdik. işte hepsi bu kadar basitti. ben görmedim önce, sonra kabullenmedim, mecbur kaldım; anlamlar aradım, kendimi suçladım, bir insanı o insandan bu insana nasıl dönüştürdüğümün cevabını kendimde bulamadım... sormayı denedim, savaşmam gerektiğine karar verdim olmadı olmadı olmadı. en nihayetinde yenildiğimi kabul ettim.

işte o noktada hayatımı değiştirmeye karar verdim. zordu ama asıl sürecin zorluğunun yanına bile yaklaşamaz bir zorluktu. bugünkü de böyle biliyorum. korkmuyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim