normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
3641.
pencereden giren kuma aldırmadan öylece uzanmış yüzüstü yatıyordu kumların üzerine mavi bikinisiyle... saçları kumun üzerinde salınmış dururken öylece, birkaç metre ilerisinde, bir yengeç geçti yavaş ve küçük...
ne saçlarına kum dolmuştu ne de denize yakındı...
denizle aralarında nereden baksa iki yüz metre vardı ancak sesi kulaklarını dolduruyordu.
bir öğleden sonrasının verdiği uyku ve yarı tembellik haliyle öylece uzanmış yatıyordu kumların üzerine...
denizde yüzebilmek için önce kumların üzerinde yüzebilmesi gerekliydi. peki, gerekli miydi buna? yani yanmaya ve teninde oluşacak hasara, değer miydi?..
değmezdi...
...
sahil yolunda tembel tatil araçları gelip geçiyor, hepsi sahile yaklaşıyordu. her araç yaklaştığında bir insan eksiliyordu denizden...
denize ulaşmak için önce kumların üzerinde yüzebilmesi gerekliydi...
kumların üzerinde yüzmek ve kum sörfü belki denizde yüzebilmekten daha yeğdi...
takımlarını topladı. önce mavi bikinisini bir kenara bıraktı ve sörf kıyafetlerini giydi... saçlarını sıkıca ördü önce, iki koca balık sırtı... alnına düşen bukleleri de iki başka örgü yapıp tutturdu diğer tutamların içine... saçlarında, ozonla açılmışlığın, yazlığın ve güneşin bütün emareleri okunuyordu... saçlarını örerken yoruldu...
ellerini uzatıp yüzükoyun uzandı yine kumlar üzerine. kumlar yine onu sarmaladı ve yarım saatlik bi dinlenme ve gecikmeyle sahil yolunu boyladı...
...
dalga boyunun, kendi boyunu aştığı alana ulaştı... takımlarını çıkardı... deniz boştu ve biliyordu ki birazdan dolacaktı... popüler olanın; yapılmışın, yapılabilir olduğuna olan inanç insanları tetiklerdi... sahil değil sadece birazdan deniz de dolacaktı. o saate kadar tadını çıkarmalıydı dalgalarla boğuşmanın...
kumlar kadar sevmezdi onu dalgalar, o girdikçe coşar coşar yutmak isterlerdi onu... oysa kumları, denizden daha çok severdi... kumlar da onu...
bir beş dakika sonra başlayacaktı sahra ve denizin savaşı...
peki kim kazanacaktı?..
devamını gör...
3642.
insanların salaklığı, asla akıllanmaması ve düştüğü hataya yanındaki herkes yanlış dese bile ve 84747 kere onun hata olduğunu anlayacak şeyler yaşamasına rağmen ısrarla devam etmesine anlam veremiyorum. üstelik bunun için çevresindekilerin kalbini kırıp motivasyonunu düşürenlerden de ciddi ciddi soğuyorum. kimse salak değil, kimseyi de salak yerine koyup istediğinizi yaptırmaya hakkınız yok. neyse, eyyorlamam bu kadardı. içimi döktüm ufaktan.
devamını gör...
3643.
bazı şeyler bir yaştan sonra insana agır geliyor. bazıları bu mu derdin, ne var sanki der. ama öyle değil. sevgi görmeden büyümüşseniz, sevgi nedir hiç bilmemişseniz bir yerden sonra daha ağır geliyor. daha da zor geleni bunu hiç yaşayamayacak olmak.. doğuran sevmemişse, büyütüp bu yaşa getiren şefkat göstermemiş başka birisi neden yapsın ki.. neden yapsın..
devamını gör...
3644.
evet yine ben ve çavdar ekmek kişisi. bugün uzun boylu olmanın dezavantajı ile kafamı olmadık bir yere vurduk. koşarak doktora gittim 46'lık raporunu alalım diye 45,22 çıktı bu seferde 0,78 ile kaçırdık ve alamadık yine.
üst kat komşum 3 aylık evli bir çift yatak odaları tam benim çalışma odamın üstünde. gacır gucur sesler ve bir acaip iniltiler geliyor çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi seslere bir anlam yüklemeye çalışıyoruz.
iguana olarak halen bizi sahiplenecek bir ev bulamadık çavdar ekmek bey ile. 4 adım attık ve çok yorulduk yine. vazgeçeceğiz galiba iguana olmaktan.
dün rüyamızda çavdar ekmeği ile bir sivrisinek olduk. bir kaç sözlük yazarının evlerine baskına gidecektik amaç ısırmak birazda kan emcüklemekti. daha ilk gittiğimiz evde 37 numara kadın terliğini beynimizin üstüne yiyerek duvara hars diye yapıştık. olmazmış bizden sivrisinek onu anladık.
bugün ben çalışıyor gibi yaparak gereksiz imzalarla boğuşurken bir yandan burayı okurken doğum günüm olduğunu bilen tek haneli iq sahibi değişik ofis canlıları bir pasta getirdiler üstünde bir kaç mum. kendileri üflediler iftardan sonra pasta iseçavdarlı olmadığı için beğenilmedi yazar bireyi kişisi olarak. şu ihale bitsin rahatlayacağım galiba özledim evden çalışıp ev birey kişisi olmayı.
gecenin bu saatinde çavdar ekmeği ve ben yazar bireyi kişisinin kafasında neden mahmut tuncer ile halay çekme isteği var anlamıyorum kar gördüm kaydım kaymaz olaydım çalıyor kafamızda. olsun ama gecenin bu saatlerini seviyorum.mahmut tuncer ve halayda seviyorum halayların efendisine selamlar.
zaman makinamı kurdum m.ö 1984'e gideyim diye bir halt yedim m.s 2984 yılına gittim ama çok yaşayamadım direk uzaylı saldırısına uğrayıp öldüm yine bu zaman yolculuğu bana göre değil.
üst kat komşum 3 aylık evli bir çift yatak odaları tam benim çalışma odamın üstünde. gacır gucur sesler ve bir acaip iniltiler geliyor çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi seslere bir anlam yüklemeye çalışıyoruz.
iguana olarak halen bizi sahiplenecek bir ev bulamadık çavdar ekmek bey ile. 4 adım attık ve çok yorulduk yine. vazgeçeceğiz galiba iguana olmaktan.
dün rüyamızda çavdar ekmeği ile bir sivrisinek olduk. bir kaç sözlük yazarının evlerine baskına gidecektik amaç ısırmak birazda kan emcüklemekti. daha ilk gittiğimiz evde 37 numara kadın terliğini beynimizin üstüne yiyerek duvara hars diye yapıştık. olmazmış bizden sivrisinek onu anladık.
bugün ben çalışıyor gibi yaparak gereksiz imzalarla boğuşurken bir yandan burayı okurken doğum günüm olduğunu bilen tek haneli iq sahibi değişik ofis canlıları bir pasta getirdiler üstünde bir kaç mum. kendileri üflediler iftardan sonra pasta iseçavdarlı olmadığı için beğenilmedi yazar bireyi kişisi olarak. şu ihale bitsin rahatlayacağım galiba özledim evden çalışıp ev birey kişisi olmayı.
gecenin bu saatinde çavdar ekmeği ve ben yazar bireyi kişisinin kafasında neden mahmut tuncer ile halay çekme isteği var anlamıyorum kar gördüm kaydım kaymaz olaydım çalıyor kafamızda. olsun ama gecenin bu saatlerini seviyorum.mahmut tuncer ve halayda seviyorum halayların efendisine selamlar.
zaman makinamı kurdum m.ö 1984'e gideyim diye bir halt yedim m.s 2984 yılına gittim ama çok yaşayamadım direk uzaylı saldırısına uğrayıp öldüm yine bu zaman yolculuğu bana göre değil.
devamını gör...
3645.
bana sigarayı bıraktırabilir misin demiştim sana. sanırım bunu sensiz yapabiliyorum. lan sigarayı bile bıraktım. seni bırakamıyorum. hayır ya sana lan demedim. genel olarak söyledim onu. cümlenin anlamının güçlenmesi için. hani bazen cümlenin sonuna a, m ve k harflerini ekleriz ya. onun gibi düşün. bu örnekte olmadı sanırım. sus dandik. peki.
devamını gör...
3646.
"sen ne zaman yaralı bir parmağa işedin ki zaten?"
bu akşam bu soruyla çok hüzünlendim sözlük.
öylesine yaşamama izin vermiyolla...
23 yaşındasın çocuk gibi hareket ediyorsun diyolla..
biliyorum ben büyüyemeyeceğim.
çocuk ruhluyum ben ne yapayım?
yok benden çıkmaz, biliyorum ben.
benim kafam hem rahat hem değil.
ben herkesten nefret ediyorum aynı zamanda herkesi seviyorum.
anlamıyorum ki sadece kendime mi nötr bir haldeyim?
neyse i don't give a shit...
bu akşam bu soruyla çok hüzünlendim sözlük.
öylesine yaşamama izin vermiyolla...
23 yaşındasın çocuk gibi hareket ediyorsun diyolla..
biliyorum ben büyüyemeyeceğim.
çocuk ruhluyum ben ne yapayım?
yok benden çıkmaz, biliyorum ben.
benim kafam hem rahat hem değil.
ben herkesten nefret ediyorum aynı zamanda herkesi seviyorum.
anlamıyorum ki sadece kendime mi nötr bir haldeyim?
neyse i don't give a shit...
devamını gör...
3647.
"benim evim, yurdum nerede?"
"ey tanrım, feryatları duymaz, kulaklarının işitmez olduğu yüce yaratıcım. gönlümü de, kararımı da almışsın benden. ruhum ellerinin arasında bir tutsak olmuş, ağzım açılmaz, dilim dönmez olmuş. bir ruhum kalmış benden geriye, toprak olmuş bu beden. kaybolmuş anılar bahçesinde. ne saraylar bekledi bu gönül, ne saltanatları istedi. bir evi bile kalmamış bu ruhun, bir bedeni bile kalmamış. ona, her şeyi çok gören bu tanrı, bir mezardan ötesine, bir çukurdan ötesine hak dahi tanımamış; adaleti ile övünen o tanrı."
"ey tanrım, feryatları duymaz, kulaklarının işitmez olduğu yüce yaratıcım. gönlümü de, kararımı da almışsın benden. ruhum ellerinin arasında bir tutsak olmuş, ağzım açılmaz, dilim dönmez olmuş. bir ruhum kalmış benden geriye, toprak olmuş bu beden. kaybolmuş anılar bahçesinde. ne saraylar bekledi bu gönül, ne saltanatları istedi. bir evi bile kalmamış bu ruhun, bir bedeni bile kalmamış. ona, her şeyi çok gören bu tanrı, bir mezardan ötesine, bir çukurdan ötesine hak dahi tanımamış; adaleti ile övünen o tanrı."
devamını gör...
3648.
sen kafanda bir şeyleri bitirirsin, iletişimi kesersin ve yok sayarsın... tam her şey normale döner, standart hayatına dönersin kitabın kapağı yeniden açılır:/ yorucu ve sinir bozucu.
devamını gör...
3649.
paydos! geçmişin pişmanlıkları ve zor zamanlar çekimserliğiyle önüne set çekilen sıfırdan başlama arzusu, geç kalınmışlıklarla rafa kalkan hayallerin tozlu sayfaları! sizin devriniz başlıyor. sıkı giyinin, üşütmeyin. yolumuz uzun.
devamını gör...
3650.
hak ettim diyorum. ne var ne yoksa hepsini hak ettim. mahvettim seni de. sen de beni... yarım ve eksiğim. tam olmaz artık. avutulmam artık. geçti yaşım da avunmak için. aynı cümleleri duymak istemiyorum. geniş olduğum kadar da daraldım artık. katlanamam. düşüncelerim uygunsuz. uyamam artık. tutamam kendimi bir yerden patlak veririm. yeter ki üstüme gelinsin. son bir defa dahaya mahsus beklerim. sonrası cehennem. bu ben değilim. ben olmak istiyorum. bu ben değilim. sen de değilim. uyum sağlamak istemiyorum. uyumsuz aklı bir karış havada olmak istiyorum. sövmek istiyorum. avare olup, ordan oraya savrulmak istiyorum. yine aynı sahilde aynı gökyüzünün altında ve aynı odada bağımsız hissetmek istiyorum. ben ben olduğum kadar artık bir o kadar da sonsuz hissetmek istiyorum.
devamını gör...
3651.
fazla detay vermek istemiyorum ama bu yaz güzel bir yaz olacak
devamını gör...
3652.
hislerime tercüman...
... hayat bir yarış insana koşulan
koştukça kendini kazanır, kaybedersin
ne oyunlar biter, ne sen vazgeçersin
vaktinden önce bırakıp gidemezsin
ama bazen
yetmiyor gücü insanın
bitmiyor derdi bu dünyanın
yol bi' garip, yolcu bi' garip
dönüyor dünya, o da bi' garip
el bi' garip, alem bi' garip
... hayat bir yarış insana koşulan
koştukça kendini kazanır, kaybedersin
ne oyunlar biter, ne sen vazgeçersin
vaktinden önce bırakıp gidemezsin
ama bazen
yetmiyor gücü insanın
bitmiyor derdi bu dünyanın
yol bi' garip, yolcu bi' garip
dönüyor dünya, o da bi' garip
el bi' garip, alem bi' garip
devamını gör...
3653.
bazen duyguların ifadeyle dışa vurumu kadar sessizce yaşanması da onların ihtiyaç duyduğu bir var oluş biçimidir.
bu yüzden insanların bazen arkasını dönüp omzunu duvara yasladığı anları kurcalamakla her zaman iyi bir şey yapmıyorsunuz.
"anlat lütfen" lütufları bile, kimi durumlarda bir kaz yumurtasını tavuk kıçıyla çıkarmak durumunda bırakabiliyor insanları. kelimeler, her zaman her şeye yaramıyor ve içlerine ite kaka sığdırılmaya çalışılan şeylerin o kelimelerden ibaretmiş gibi algılanması, istemsiz de olsa bir kendi gerçeklik algınız üzerinden sınanmayı, bir azımsamayı beraberinde getirebiliyor. bazen de ne kadar anlayışlı olduğunuzun ispatıyla inatlaşıp daha kör ve sağırlaşmanız işten bile olmuyor.
insanları dürtmeyin ve sularının kendi çatlağını bulacağı doğal akışlarına müdahele etmeyin.
söyledikleriniz veya yaptıklarınızla değil, niyetlerinizle varsınız ve bu niyetler, hiç de öyle görünmeyen şeyler değil. kimsenin gözüne bir şey sokmayın.
bu yüzden insanların bazen arkasını dönüp omzunu duvara yasladığı anları kurcalamakla her zaman iyi bir şey yapmıyorsunuz.
"anlat lütfen" lütufları bile, kimi durumlarda bir kaz yumurtasını tavuk kıçıyla çıkarmak durumunda bırakabiliyor insanları. kelimeler, her zaman her şeye yaramıyor ve içlerine ite kaka sığdırılmaya çalışılan şeylerin o kelimelerden ibaretmiş gibi algılanması, istemsiz de olsa bir kendi gerçeklik algınız üzerinden sınanmayı, bir azımsamayı beraberinde getirebiliyor. bazen de ne kadar anlayışlı olduğunuzun ispatıyla inatlaşıp daha kör ve sağırlaşmanız işten bile olmuyor.
insanları dürtmeyin ve sularının kendi çatlağını bulacağı doğal akışlarına müdahele etmeyin.
söyledikleriniz veya yaptıklarınızla değil, niyetlerinizle varsınız ve bu niyetler, hiç de öyle görünmeyen şeyler değil. kimsenin gözüne bir şey sokmayın.
devamını gör...
3654.
evet yine ben yazar birey kişisi ve çavdar ekmek sapık kişiliği. yine alamadık 46'lık raporumuzu doktor yine vermedi artık düşünmeye başladık acaba doktor kepekizm tarikatının gizli bir ajanı mı diye.
dün bahsetmiştik üst komşumdan gelen seslerden. çavdar ekmek sapık kişiliği sürekli kulağıma adama bak gül imalı imalı laflar et diyor. bu çavdar ekmek sapık kişiliği bugün bozmaya başladı ama düzelir yarın arada yapıyor bunu ve ben yazar birey kişiliği zor durumlara sokuyor.
iguana olarak bugün bir evden sahiplenme isteği aldık ve evi gezmeye gittik herşey iyiydi hoştu ta ki mutfakta olan kepek ekmeğini görene kadar. öyle bir kaçtık ki en hızlı iguana olarak guinness rekorlar kitabına ismimizi yazdırdık.
dün rüyamızda ben yazar birey kişisi ve çavdar ekmek sapık kişiliği amazon kadınlarının ortasına düştük tabii ki çavdar ekmek sapık kişiliği sayesinde kadınların hışmına uğrayarak kafamıza, kalbimize, midemize ve totomuza aldığımız mızrak darbeleri ile yine öldük.
yine tek haneli iq sahibi değişik ofis canlıları ile toplantı yaparken 'ayyy buse' gibi bir ses ile sinir katsayımız tavan yaptı. çok önemli bir ihalenin toplantısında 'ayyy buse' sesi beynimizin gereksiz sesler kısmında 1985547852.ses olarak yerini buldu. toplantıdan sonra o 'ayyy buse kişisi' ve buse kişiliğine pazar günü ek masaisi kitledim.
gecenin bu saatinde çavdar ekmek sapık kişiliği ve ben yazar bireyi kişisinin kafasında bu sefer hadi gir ruhuma sar beni al fikrimi deli et beni çalıyor anlamladıramadık. çavdar ekmek sapık kişiliğinin playlisti işte ne yaparsın. buradan selam olsun 90'lar pop seven yazar birey kişilerine.
zaman makinamı kurdum tam düğmeye basacaktım ki çavdar ekmek sapık kişiliğinin oyunları ile sadece 1 dakika geriye gitmişim. 1 dakika önce kate upton ve eva green resimlerine bakıyordu çavdar ekmeği sapık kişiliği o anı tekrar yaşamak istemiş .
dün bahsetmiştik üst komşumdan gelen seslerden. çavdar ekmek sapık kişiliği sürekli kulağıma adama bak gül imalı imalı laflar et diyor. bu çavdar ekmek sapık kişiliği bugün bozmaya başladı ama düzelir yarın arada yapıyor bunu ve ben yazar birey kişiliği zor durumlara sokuyor.
iguana olarak bugün bir evden sahiplenme isteği aldık ve evi gezmeye gittik herşey iyiydi hoştu ta ki mutfakta olan kepek ekmeğini görene kadar. öyle bir kaçtık ki en hızlı iguana olarak guinness rekorlar kitabına ismimizi yazdırdık.
dün rüyamızda ben yazar birey kişisi ve çavdar ekmek sapık kişiliği amazon kadınlarının ortasına düştük tabii ki çavdar ekmek sapık kişiliği sayesinde kadınların hışmına uğrayarak kafamıza, kalbimize, midemize ve totomuza aldığımız mızrak darbeleri ile yine öldük.
yine tek haneli iq sahibi değişik ofis canlıları ile toplantı yaparken 'ayyy buse' gibi bir ses ile sinir katsayımız tavan yaptı. çok önemli bir ihalenin toplantısında 'ayyy buse' sesi beynimizin gereksiz sesler kısmında 1985547852.ses olarak yerini buldu. toplantıdan sonra o 'ayyy buse kişisi' ve buse kişiliğine pazar günü ek masaisi kitledim.
gecenin bu saatinde çavdar ekmek sapık kişiliği ve ben yazar bireyi kişisinin kafasında bu sefer hadi gir ruhuma sar beni al fikrimi deli et beni çalıyor anlamladıramadık. çavdar ekmek sapık kişiliğinin playlisti işte ne yaparsın. buradan selam olsun 90'lar pop seven yazar birey kişilerine.
zaman makinamı kurdum tam düğmeye basacaktım ki çavdar ekmek sapık kişiliğinin oyunları ile sadece 1 dakika geriye gitmişim. 1 dakika önce kate upton ve eva green resimlerine bakıyordu çavdar ekmeği sapık kişiliği o anı tekrar yaşamak istemiş .
devamını gör...
3655.
nefret ediyorum. içinde bulunduğum şu hissiyattan artık tiksiniyorum. ama bu mereti sıyırıp atamıyorum içimden. sanırım bir sonraki evreye geçişim yavaş yavaş oluyor. korktugum başıma gelmemeli. ilaç kullanmak kendimi uyuşturmak istemıyorum birazdan gelecek histerik krizlerden sonra gelen kitlenmeden sonra yine diyeceğim ki, al artık şu nefesi benden. ben taşıyamıyorum. yoruldum. o hayalimdeki yğkselikten yere çakılıp parçalanma eyleminden sonra rahatlayacağımı hissediyorum.. ama.. neyse.
devamını gör...
3656.
oley gençlerin gönlünü aldım şimdi uyumaya.
devamını gör...
3657.
zehrimi içip yatmışım bugün
rüyamın baş rolünde silüetin
yine. bir daha. tekrardan.
döngüye alınan bir kemoterapi gibi
kurtulmaya çalışıyorum
yüzünden,
saçlarından,
kedi gülümsemenden,
geçen şu iki yıla rağmen
saçlarımın seyrekliği
belli ediyor
bu denli sensizliği.
zehirlenerek yatmışım yine;
her bir noktanla çıkmışsın karşıma,
benim mi yarattığım, yoksa
senin tanrılaştığın mı bu hülya?
bilemiyorum, bilemedim...
her yere gittim ama bu yükü
düşüremedim.
ben yaratıyorum
sen tanrısın
ben tanrıdan artık çok uzaktayım.
çok uzakta.
ama
bir o kadar da yakında
tek heceli ızdırap kadar küçük
ama delip geçiyor içimi.
bugün de kanıyorum
siyah kapüşonlu
silüetine
“hadi gidelim buralardan”
dediğim için.
tanrısal bir hayal çerçevesinde
yani yokluğunda
olmayışında.
rüyamın baş rolünde silüetin
yine. bir daha. tekrardan.
döngüye alınan bir kemoterapi gibi
kurtulmaya çalışıyorum
yüzünden,
saçlarından,
kedi gülümsemenden,
geçen şu iki yıla rağmen
saçlarımın seyrekliği
belli ediyor
bu denli sensizliği.
zehirlenerek yatmışım yine;
her bir noktanla çıkmışsın karşıma,
benim mi yarattığım, yoksa
senin tanrılaştığın mı bu hülya?
bilemiyorum, bilemedim...
her yere gittim ama bu yükü
düşüremedim.
ben yaratıyorum
sen tanrısın
ben tanrıdan artık çok uzaktayım.
çok uzakta.
ama
bir o kadar da yakında
tek heceli ızdırap kadar küçük
ama delip geçiyor içimi.
bugün de kanıyorum
siyah kapüşonlu
silüetine
“hadi gidelim buralardan”
dediğim için.
tanrısal bir hayal çerçevesinde
yani yokluğunda
olmayışında.
devamını gör...
3658.
yaz henüz bitmiş, seneleeer sonra belediye ekiplerince motorlu ve gürültülü testerelerle kesilecek olan sokağımızdaki kavak ağacı, daha henüz kesilmemişti o zamanlar. kesilmemişti ama; sonbahar da gelip kapımıza dayandığından, yapraklarını top oynadığımız beton zemine dökmüştü. sanırım bu yüzden biraz hışırtılı bir sonbahardı…
yedi yaşımdaydım…
yedi yaşımdaydım ve yedi yaşında olan her erkek çocuğu gibi sokaktaydım. o zamanlar yedi yaşındaki çocuklar ne yaparsa onu yapar, ne yapmazsa onu yapmazdım. mesela yedi yaşındayken peşinde koşabileceğiniz şeyler bellidir. karmaşık değildir. mesela ben, o zamanlar yedi yaşında olan her erkek çocuğu gibi top peşindeydim. dolayısıyla da yedi yaşındaki her çocuk kadar terli, yedi yaşındaki her çocuk kadar yaramazdım. mütemadiyen… yedi yaşındaki her çocuğun korktuğu şeylerden korkar, yedi yaşındaki her çocuğun alabileceği kadar risk alabilirdim. dolayısıyla da yedi yaşındaki her çocuğun kazandığı kadar sporcu kartı kazanır; yedi yaşındaki her çocuğun kaybedebileceği kadar misket kaybederdim… yedi yaşındaki her çocuğun sevdiği kadar çizgi film severdim, belki susam sokağı’nı biraz daha fazla severdim. evet… 90’lı yıllardı o zamanlar. lee cooper reklamlarını severdim. bir keresinde o markadan amcam kot pantolon almıştı bana yedi yaşımdayken. çok da güzel çıtçıtlı düğmeleri olan bir oduncu gömleği ile beraber. pantolonu her giydiğimde reklamlarındaki gibi tüm akrabalarıma döner ve markayı görsünler diye götümü gösterirdim. reklamları da öyleydi çünkü… yedi yaşımdaydım işte. yedi yaşındaki her çocuk kadar televizyon izler, yedi yaşındaki her çocuk kadar reklama maruz kalır ve yesi yaşındaki her çocuk kadar tüketim meraklısı olabilirdim. bu yüzden de yedi yaşındaki her çocuk kadar marka düşkünü, yedi yaşındaki her çocuk kadar burjuva, yedi yaşındaki her çocuk kadar şakacıydım…
yedi yaşımda, o zamanlar yedi yaşındaki tüm çocukların yaptıklarını yapıp, yapmadıklarını yapmadığım bir esnada; adres sormak için yanaşan bir arabanın ön koltuğuna oturdum… beni tam 11 sene ileriye götürdü… arabadan inip başka bir arabaya bindiğimde 18 yaşımdaydım.
on sekiz yaşındaki her genç gibi aklım bir karış havadaydı o zamanlar, çoğunlukla. bindiğim arabaya binmeden önce başka hayallerim vardı. yahut arabaya bindikten sonra başkalaştı belki de o hayaller, emin değilim… biraz para kazanırsam, kazanabilirsem belki geri dönebilirim diyordum ama, bir süre sonra bindiğim arabadan dışarısını seyrederken anladım ki; bu sefer bu araba gitmiyor. araba durduğu yerde duruyor da sokaklar, insanlar, manzaralar, zaman camımızdan öyle geçip gidiyor… bazen şoförleri değişiyor arabanın bu sefer… şoförleri değişiyor ama istikamet hiç değişmiyor. sorunca aldığın cevap aynı… yol+yemek+sigorta… bazen bazı şoförler prime de uğruyorlar ama istikamet işte, hiç değişmiyor…bunu anladığımda 21 yaşımdaydım…
hala aynı arabanın içindeyim biliyor musunuz?
ve hala aynı arabanın içinde milyonlarcamız, aynı durumun içindeyiz… aynı arabanın içinde hayaller kuruyoruz, bir çoğumuz inmenin hayaliyle o koltukta oturuyoruz… ama çoğunlukla inemiyoruz işte…
umarım bir gün inmeyi dileyen, inmeyi isteyen, inmenin hayaliyle o sefere devam eden herkes, o arabadan inebilir de; kendisine çok çok daha iyi gelecek başka başka arabalara binebilir.
bence mümkün…
yedi yaşımdaydım…
yedi yaşımdaydım ve yedi yaşında olan her erkek çocuğu gibi sokaktaydım. o zamanlar yedi yaşındaki çocuklar ne yaparsa onu yapar, ne yapmazsa onu yapmazdım. mesela yedi yaşındayken peşinde koşabileceğiniz şeyler bellidir. karmaşık değildir. mesela ben, o zamanlar yedi yaşında olan her erkek çocuğu gibi top peşindeydim. dolayısıyla da yedi yaşındaki her çocuk kadar terli, yedi yaşındaki her çocuk kadar yaramazdım. mütemadiyen… yedi yaşındaki her çocuğun korktuğu şeylerden korkar, yedi yaşındaki her çocuğun alabileceği kadar risk alabilirdim. dolayısıyla da yedi yaşındaki her çocuğun kazandığı kadar sporcu kartı kazanır; yedi yaşındaki her çocuğun kaybedebileceği kadar misket kaybederdim… yedi yaşındaki her çocuğun sevdiği kadar çizgi film severdim, belki susam sokağı’nı biraz daha fazla severdim. evet… 90’lı yıllardı o zamanlar. lee cooper reklamlarını severdim. bir keresinde o markadan amcam kot pantolon almıştı bana yedi yaşımdayken. çok da güzel çıtçıtlı düğmeleri olan bir oduncu gömleği ile beraber. pantolonu her giydiğimde reklamlarındaki gibi tüm akrabalarıma döner ve markayı görsünler diye götümü gösterirdim. reklamları da öyleydi çünkü… yedi yaşımdaydım işte. yedi yaşındaki her çocuk kadar televizyon izler, yedi yaşındaki her çocuk kadar reklama maruz kalır ve yesi yaşındaki her çocuk kadar tüketim meraklısı olabilirdim. bu yüzden de yedi yaşındaki her çocuk kadar marka düşkünü, yedi yaşındaki her çocuk kadar burjuva, yedi yaşındaki her çocuk kadar şakacıydım…
yedi yaşımda, o zamanlar yedi yaşındaki tüm çocukların yaptıklarını yapıp, yapmadıklarını yapmadığım bir esnada; adres sormak için yanaşan bir arabanın ön koltuğuna oturdum… beni tam 11 sene ileriye götürdü… arabadan inip başka bir arabaya bindiğimde 18 yaşımdaydım.
on sekiz yaşındaki her genç gibi aklım bir karış havadaydı o zamanlar, çoğunlukla. bindiğim arabaya binmeden önce başka hayallerim vardı. yahut arabaya bindikten sonra başkalaştı belki de o hayaller, emin değilim… biraz para kazanırsam, kazanabilirsem belki geri dönebilirim diyordum ama, bir süre sonra bindiğim arabadan dışarısını seyrederken anladım ki; bu sefer bu araba gitmiyor. araba durduğu yerde duruyor da sokaklar, insanlar, manzaralar, zaman camımızdan öyle geçip gidiyor… bazen şoförleri değişiyor arabanın bu sefer… şoförleri değişiyor ama istikamet hiç değişmiyor. sorunca aldığın cevap aynı… yol+yemek+sigorta… bazen bazı şoförler prime de uğruyorlar ama istikamet işte, hiç değişmiyor…bunu anladığımda 21 yaşımdaydım…
hala aynı arabanın içindeyim biliyor musunuz?
ve hala aynı arabanın içinde milyonlarcamız, aynı durumun içindeyiz… aynı arabanın içinde hayaller kuruyoruz, bir çoğumuz inmenin hayaliyle o koltukta oturuyoruz… ama çoğunlukla inemiyoruz işte…
umarım bir gün inmeyi dileyen, inmeyi isteyen, inmenin hayaliyle o sefere devam eden herkes, o arabadan inebilir de; kendisine çok çok daha iyi gelecek başka başka arabalara binebilir.
bence mümkün…
devamını gör...
3659.
bugün bir keyifsizlik vardı üstümde. emin değilim, birkaç günlük de olabilir. amaçsız çıktım evden, sigarayı taşıyan elimin aksine cebimdeki elime gıcıklandım bir ara. zırt bırt kendini sinsice cebe sokuşturmaları battı gözüme. bu kaçamak hallerden midir nedir, şekli falan da değişmiş bi. diğerine göre daha az yıpranmış, daha bakımlı görünüyor. çıkarıp boş boş beklettim öyle, hala daha gözüme çarptıkça ashabım bozuluyor.
ne unutulmaz bir anım var bununla ilgili ne başka bir mevzusu. herifin ömrü hayatı böyle geçmiş. hayır, adelet gibi bir mefhumu, daha kendi bedenimde sağlayamamış olmama sebep bu haytalık senin ne haddine?
aman diyeyim, yoklayın arada kendinizi. insanın hiçbir tarafı boş bırakmaya gelmiyor.
ne unutulmaz bir anım var bununla ilgili ne başka bir mevzusu. herifin ömrü hayatı böyle geçmiş. hayır, adelet gibi bir mefhumu, daha kendi bedenimde sağlayamamış olmama sebep bu haytalık senin ne haddine?
aman diyeyim, yoklayın arada kendinizi. insanın hiçbir tarafı boş bırakmaya gelmiyor.
devamını gör...
3660.
zormuş be!
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2