normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
3901.
değer vermek, değer gördüğünü bilmek çok iyi hissettiriyor. sanki dünyadaki bütün zorluklar senin sırtında da olsa zorlukları tek tek aşarmışsın gibi geliyor.
devamını gör...
3902.
burada yollarımız ayrılıyor. kendi yoluma gideceğim. sen de...
sen, denenmiş olanla yetinirken ben, denenmemişi...
ilginç değil mi? değil. inan bana, uyandığında çok geç olacak. sana yolluk da bırakıyorum, dinlersin. aramızdaki zaman farkı açılsın.
iyi uykular...
sen, denenmiş olanla yetinirken ben, denenmemişi...
ilginç değil mi? değil. inan bana, uyandığında çok geç olacak. sana yolluk da bırakıyorum, dinlersin. aramızdaki zaman farkı açılsın.
iyi uykular...
devamını gör...
3903.
ne zaman şu sayfaya girip iki kelam yazmak istesem ruh halim direkt zeki demirkubuz moduna bürünüyor.
burası karalama defteri değil ağlama duvarı gibi olmuş, gelip ağlayıp gidiyoruz.
burası karalama defteri değil ağlama duvarı gibi olmuş, gelip ağlayıp gidiyoruz.
devamını gör...
3904.
özlüyorum seni, içim acıyor boğazım bi tırtıklanıyor midem buruluyor. hissediyorum canım çekiyor, canım seni sevmeyi çekiyor...
devamını gör...
3905.
desdemona is back.. yaralamaktan, incitmekten, kandırmaktan korkmayanlara inat iyi insanların var olduğuna inanarak devam edeceğim hayatıma. o kadar yandı ki canım, ruhumun acısını fiziken bile kalbimde hissederek yaşıyorum. tüm inandıklarım, hayallerim, planlarım tepetaklak olmuşken, yaşamaya dair ufacık bir umudum yokken, kendimi bu kadar güçsüz hissederken nasıl devam edeceğim bilmiyorum. ben neşeli kızımı özledim diyen babamla, hep yanındayız diyen dostlarımla tutunacağım bir şekilde. hayat ne garip. onunla kurduğun bütün hayalleri bir başkasıyla gerçekleştirdiğini bilmek, görmek ne çok canını yakıyor insanın. öyle bi yandım ki her bir zerremle ölmeyi diledim. hala dilerim, yaşanmaya değer ne kaldı ki..
edit* özlemişim be sözlük seninle dertleşmeyi, iyi gel ruhuma..
edit* özlemişim be sözlük seninle dertleşmeyi, iyi gel ruhuma..
devamını gör...
3906.
>> şiyir <<
yine yakmış yar e-mailin ucunu
bunu nasıl yaptım bilmiyom diyor
yükleyip vatsapın telefona suçunu
bu telefon da bozuldu anasını satayım diyor.
-----------------
yapmak isteyip de yapamadığım şeylerden bazıları
- çay kaşığı ve cımbız yardımıyla sivrisinek yakalamak…
- meyveye zarar vermeden şeftalinin çekirdeğini çıkarmak... (kayısı hile yardımıyla oluyor)
- “siz bizim çekoslovaklaştırmadıklarımızdan mısınız” cümlesini ezbere tersten okumak.
- kedinin kuyruğuna iki düğüm atmak... tırmalanmak suretiyle vazgeçirildim.
- beşinci kata kadar basamakları arka arkaya yürüyerek çıkmak
- ceviz kıracağıyla hindistan cevizi kırmak.
yine yakmış yar e-mailin ucunu
bunu nasıl yaptım bilmiyom diyor
yükleyip vatsapın telefona suçunu
bu telefon da bozuldu anasını satayım diyor.
-----------------
yapmak isteyip de yapamadığım şeylerden bazıları
- çay kaşığı ve cımbız yardımıyla sivrisinek yakalamak…
- meyveye zarar vermeden şeftalinin çekirdeğini çıkarmak... (kayısı hile yardımıyla oluyor)
- “siz bizim çekoslovaklaştırmadıklarımızdan mısınız” cümlesini ezbere tersten okumak.
- kedinin kuyruğuna iki düğüm atmak... tırmalanmak suretiyle vazgeçirildim.
- beşinci kata kadar basamakları arka arkaya yürüyerek çıkmak
- ceviz kıracağıyla hindistan cevizi kırmak.
devamını gör...
3907.
sırrını rüzgara fısıldarsan ağaçlara söylediği için suçluyamazsın... dün çok sevdiğim insana karşı yaptığım hataya istinaden
devamını gör...
3908.
öyle sevilesi yanların var ki zişan kavan milyon tane. aşk dediğin iyi günde kötü günde, normallikte tartışmalarda yanında olmaktır sevdiğinin aşk dediğin senin güzel gözlerindir zişan kavan aşk dediğin senin cennet bahçesi yüzünü ,dizlerindir........
devamını gör...
3909.
ah nasıl unutulur düşünmek!
tesadüfen okuduğum bu kelimelerin bir gün yaşıyacağımdan habersiz çok sevmiştim, hiçbir zaman birine gidip içimi açmışlığım olmaz, çünkü sorunu büyütmeyecek kadar küçük görürüm ama yanılmışım bu çözüm değil cehennemi oluşturan temelmiş, içim bir kuyuymuş meğer ve ben her gün onu zehir ile doldurup taşırmışım. artık böyle bir hataya düşmeyecem ne olursa olsun asla içime atmicam * bunların hepsi bir yana minik bir paragrafın büyük bir etkisini yaşıyorum onu anlatmak istemiyorum çünkü kendi kendine bir anlam zaten iyi ki varsın güzel arkadaşım, varlığının gerçekten iyi geldiğini bil.
işte o paragraf :
ve bunu unutma her şey geçicidir ve sen de bir nilüfersin.
nilüferler bataklıkta tertemiz çıkabilen bir çiçektir beyaz pembe ve mor gibi renkleri vardır tuhaf olan da şudur ki pislik içinde olan bataklıktan kendi gibi çıkar... tertemiz ...
ve bu sensin etrafındakiler öyle pis bir düşünce ve zihniyetteler ki ama sen bunu unutma nilüferimsin<3
tesadüfen okuduğum bu kelimelerin bir gün yaşıyacağımdan habersiz çok sevmiştim, hiçbir zaman birine gidip içimi açmışlığım olmaz, çünkü sorunu büyütmeyecek kadar küçük görürüm ama yanılmışım bu çözüm değil cehennemi oluşturan temelmiş, içim bir kuyuymuş meğer ve ben her gün onu zehir ile doldurup taşırmışım. artık böyle bir hataya düşmeyecem ne olursa olsun asla içime atmicam * bunların hepsi bir yana minik bir paragrafın büyük bir etkisini yaşıyorum onu anlatmak istemiyorum çünkü kendi kendine bir anlam zaten iyi ki varsın güzel arkadaşım, varlığının gerçekten iyi geldiğini bil.
işte o paragraf :
ve bunu unutma her şey geçicidir ve sen de bir nilüfersin.
nilüferler bataklıkta tertemiz çıkabilen bir çiçektir beyaz pembe ve mor gibi renkleri vardır tuhaf olan da şudur ki pislik içinde olan bataklıktan kendi gibi çıkar... tertemiz ...
ve bu sensin etrafındakiler öyle pis bir düşünce ve zihniyetteler ki ama sen bunu unutma nilüferimsin<3
devamını gör...
3910.
bir beyaz torosla köy yollarını tozutarak gelsek , göğe doğru ovalleşen dev çınarın kapısına dayansak. kursak masamızı...
bi küçük radyo, kızıl saçlarından süzüp bana getirse gecenin en güzel şarkısını. içimizde bahar olsa sanki hiç sabah olmayacakmışcasına o gece...
unutsak geçmişin kalbimize getirip bıraktığı her hüzünlü mirası. kendi mirasımıza reddi miras yapsak o gece.
iki ayna nasıl birbirine tutulduğunda sonsuz yansırsa, göz göze baktığımızda açılsa güzel sonsuz kapılar.
ne gelecek kaygısı ne iş ne para o gece, tek karanfil olsa masada.. iki kadeh buzlu rakı. kokun kalsa birde.
bi küçük radyo, kızıl saçlarından süzüp bana getirse gecenin en güzel şarkısını. içimizde bahar olsa sanki hiç sabah olmayacakmışcasına o gece...
unutsak geçmişin kalbimize getirip bıraktığı her hüzünlü mirası. kendi mirasımıza reddi miras yapsak o gece.
iki ayna nasıl birbirine tutulduğunda sonsuz yansırsa, göz göze baktığımızda açılsa güzel sonsuz kapılar.
ne gelecek kaygısı ne iş ne para o gece, tek karanfil olsa masada.. iki kadeh buzlu rakı. kokun kalsa birde.
devamını gör...
3911.
10 temmuz salı günü tıp fakültesi 2. sınıf son yazılı final sınavım var. evet yanlış okumadınız, daha final. büt falan da değil (allah korusun). 11 temmuz’da taylor swift era’s tour viyana için bilet savaşına girişeceğim, 12’sinde de kuaförde randevu bulabilirsem ilk kez saçımı boyatacağım bu sefer niyetlendim. 2 günde tüm evi toplayıp temizleyip hatta perdeleri bile yıkayıp kapatıp gideceğim. yazın ben gittikten sonra dayımlar muhtemelen kuzenimin mezuniyetine geldiklerinde bizim evde biz yokken kalacaklar. 13’ünde de uçağım var :). en son 11 yıl önce sabiha gökçen’e gitmiş ve pegasus’la uçmuştum. aslında annemlerin oraya thy dışında uçan hava yolu yok ancak çok turistik bir yer olduğu için normalde günde 1 uçuş olan yere sezonda 2 uçuş var. çok pahalı ve layover süreleri de 20 saat falan. bu sefer yaz, montlar ve kazaklar olmayınca bavulum hafif olur diyerek pegasus’tan 20kg bagaj hakkı olan bilet aldım. annemlerin evine 3 saat uzaklıkta kalıyor evet tamamen farklı şehir. belki beni almaya gelirler bilmiyorum ama gelmezlerse de sıkıntı değil. 1 saatte giden hızlı treni deneme bahanem olur. havalimanında sim kart almam gerekecek sanırım, kendiminkini nedense kışın orada bırakmıştım. iletişim olmadan da bilmediğim, dilini konuşmadığım yerde yollara atılmak istemem. çok uzun yazdım kusura bakmayın hiçbir ana fikir de yok burada. uzun zamandır yazmamıştım. iyi geceler. büte kalmadan sınıfı geçmem ve 2 günde sınav sonucumun açıklanması için tüm dualarınızı, manifestationlarınızı, iyi dileklerinizi, enerjilerinizi, ayinlerinizi bekliyorum.
sevgiler, lily evans.
sevgiler, lily evans.
devamını gör...
3912.
leyla ile mecnun'dan gördüğüm bir kesit kafamın içinde dolanıp durdu gün boyu.
'kocaman bir boşluğun içindeyim ben.didiniyom çabalıyom hiç bir şey olmuyor.ne o boşluktan kurtulabiliyorum ne o boşluğu doldurabiliyorum.'
'kocaman bir boşluğun içindeyim ben.didiniyom çabalıyom hiç bir şey olmuyor.ne o boşluktan kurtulabiliyorum ne o boşluğu doldurabiliyorum.'
devamını gör...
3913.
çok çok uzun şeyler yazıp içimi dökmek isterdim ama bu sadece boş bir çaba olurdu. kendimi ifade etmeye, diğer yazarlara bir şey anlatmaya dair herhangi bir çabam yok.
şu an ömrümü adadigim, uğrunda çalıştığım şey, hayalim, suya düştü. kendimi öyle bir boşlukta hissediyorum ki sırf sicilim bozulmasin diye sevmediğim ve tantanasına maruz kalıp oradan sadece uzaklastigim her insan evladına en ufak bir tahrikte senin ta ananı avradını deyip saldırabilirim.
hiç istemediğim hayatımın b planı olan yola girdim. yasal, kazancı yüksek fakat haram olan bir iş; dövme sanatçılığı.
iş teklifini bu büyük şehirde en bilinen ve çok yetenekli birinden alıp peygamber efendimizin yapan da yaptıran da lanetlenmiştir hadisi sebebiyle reddetmiştim.
teklif hala gecerli ve yaratıcım kusura bakmasın ama tüm ömrümü bir fabrikanin s***ndirik bir ofisinde kendini müdür sanacak kadar önemli gören torpille oraya gelmiş s** kırığı insan musveddelerinin arasında geçirmek istemiyorum.
bak yine uzun bir yazı oldu anasını s*** böyle işin.
şu an ömrümü adadigim, uğrunda çalıştığım şey, hayalim, suya düştü. kendimi öyle bir boşlukta hissediyorum ki sırf sicilim bozulmasin diye sevmediğim ve tantanasına maruz kalıp oradan sadece uzaklastigim her insan evladına en ufak bir tahrikte senin ta ananı avradını deyip saldırabilirim.
hiç istemediğim hayatımın b planı olan yola girdim. yasal, kazancı yüksek fakat haram olan bir iş; dövme sanatçılığı.
iş teklifini bu büyük şehirde en bilinen ve çok yetenekli birinden alıp peygamber efendimizin yapan da yaptıran da lanetlenmiştir hadisi sebebiyle reddetmiştim.
teklif hala gecerli ve yaratıcım kusura bakmasın ama tüm ömrümü bir fabrikanin s***ndirik bir ofisinde kendini müdür sanacak kadar önemli gören torpille oraya gelmiş s** kırığı insan musveddelerinin arasında geçirmek istemiyorum.
bak yine uzun bir yazı oldu anasını s*** böyle işin.
devamını gör...
3914.
sanırım ağlayarak uyumayalı baya olmuştu.
kendimi çok kötü hissediyorum.
nasıl anlatsam? sanki bir yere sıkışmışım da hem çıkış hem giriş gözükmüyor.
karanlık bir yerde birisinin beni kurtarmasını bekliyorum.
annemle tartıştık.
ama tamamı ile bir patlamaydı benim açımdan.
o patlama da çoğu şeyi tetikledi tabi.
üniversite sınavının açıklanmasına 10 gün kalmasının verdiği bir sinir stres var onu kaldıramadım sanırım.
her gün rüyamda sınav ve kabus görüyorum çok yoruyor ya.
açıp kaç netimin olduğuna bakamadım.
kitaplarımı da kaldıramadım.
biliyorum kitaplarımı kaldırırsam ve beklediğim gibi gelmezse açmak çok koyar.
sıkıntı şurada ki bir milyon gelse bile şaşırmam öyle bir kötü senaryo planı yapıyorum ki kafamda...
tamam diyorum yüz binden çok düşük gelirse mezuna kalırım ve yaptığım hataları bir daha yapmam her şey daha iyi olur diyorum ama gel bunu yüreğime anlat.
her gece mezuna kalırsam şunu şunu yaparım diye kafamda kuruyorum.
kazanıp ankara'ya gitmek istiyorum sözlük.
gerçekten çok istiyorum.
ve gerçekten sonuç çok kötü gelirse korkusu beni yiyip bitiriyor.,
tamam evdekiler her türlü beni destekliyor ama işte aması var sözlük.
kalmak çok zor.
allahın izni iel güzel bir yeri kazanıp gitmek istiyorum.
evde hiç bir şey yapmadan durmak da insana kafayı yedirtiyor.
herkesin tavırları batıyor, özellikle annemin.
ergenliğin verdiği bir batma mı yoksa gerçekten değişen şeyler mi var bilmiyorum.
ortaokuldaki varoluşsal sancım olan; ''kimsenin ilk tercih edeceği kişi ben değilim'' sancısını da bugün yaşayınca sanırım ilk tercih daha yakın.
neyse sözlük muhtemelen buraya sonraki karalama defterinde sınavlar açıklanmış olur ve heyecanla bazı şeyleri yazıyor olurum.
zira uni sınavı açıklansın 100 derdimin 99 çözülüyor.
istediğim yere gideyim artık.
kendimi çok kötü hissediyorum.
nasıl anlatsam? sanki bir yere sıkışmışım da hem çıkış hem giriş gözükmüyor.
karanlık bir yerde birisinin beni kurtarmasını bekliyorum.
annemle tartıştık.
ama tamamı ile bir patlamaydı benim açımdan.
o patlama da çoğu şeyi tetikledi tabi.
üniversite sınavının açıklanmasına 10 gün kalmasının verdiği bir sinir stres var onu kaldıramadım sanırım.
her gün rüyamda sınav ve kabus görüyorum çok yoruyor ya.
açıp kaç netimin olduğuna bakamadım.
kitaplarımı da kaldıramadım.
biliyorum kitaplarımı kaldırırsam ve beklediğim gibi gelmezse açmak çok koyar.
sıkıntı şurada ki bir milyon gelse bile şaşırmam öyle bir kötü senaryo planı yapıyorum ki kafamda...
tamam diyorum yüz binden çok düşük gelirse mezuna kalırım ve yaptığım hataları bir daha yapmam her şey daha iyi olur diyorum ama gel bunu yüreğime anlat.
her gece mezuna kalırsam şunu şunu yaparım diye kafamda kuruyorum.
kazanıp ankara'ya gitmek istiyorum sözlük.
gerçekten çok istiyorum.
ve gerçekten sonuç çok kötü gelirse korkusu beni yiyip bitiriyor.,
tamam evdekiler her türlü beni destekliyor ama işte aması var sözlük.
kalmak çok zor.
allahın izni iel güzel bir yeri kazanıp gitmek istiyorum.
evde hiç bir şey yapmadan durmak da insana kafayı yedirtiyor.
herkesin tavırları batıyor, özellikle annemin.
ergenliğin verdiği bir batma mı yoksa gerçekten değişen şeyler mi var bilmiyorum.
ortaokuldaki varoluşsal sancım olan; ''kimsenin ilk tercih edeceği kişi ben değilim'' sancısını da bugün yaşayınca sanırım ilk tercih daha yakın.
neyse sözlük muhtemelen buraya sonraki karalama defterinde sınavlar açıklanmış olur ve heyecanla bazı şeyleri yazıyor olurum.
zira uni sınavı açıklansın 100 derdimin 99 çözülüyor.
istediğim yere gideyim artık.
devamını gör...
3915.
ufak bir anlayışlı söz tüm duvarlarımı yıktı. güçlü durmaya o kadar odaklanmışım ki. şuan dokunsalar ağlayacak gibiyim..
devamını gör...
3916.
kötü haberin ilk duyrulduğu insan olmaktan da, kötü haberi başkalarına veren kişi olmaktan da, git gide daha da duygusuzlaşmaktan da, kalbimi yoklayıp yok yahu ben de insanım diye güncelleme almaya çalışmaktan da bir nebze yoruldum.
içimde bir boşluk hissediyorum ama daha da ilginci bu asla dolmayan boşluk hissini fark etme sürecinde sürekli olarak başkalarının delik deşik olmasına da şahit oluyorum.
boşluğa şükretmem için bu yorgunluk anladım, teker teker gelin.
içimde bir boşluk hissediyorum ama daha da ilginci bu asla dolmayan boşluk hissini fark etme sürecinde sürekli olarak başkalarının delik deşik olmasına da şahit oluyorum.
boşluğa şükretmem için bu yorgunluk anladım, teker teker gelin.
devamını gör...
3917.
en son yurtdışına çıktığımda, türkiye ile aramda 7 saat zaman farkı varken deprem olmuştu. deprem bölgesinde yaşamayanlarınızın çoğundan daha erken haberim olmuştur bu felaketten muhtemelen. tr saatiyle 4:26’da, telefonuma gelen bir “ben iyiyim” mesajıyla. hayatta en sevdiğim ve muhtemelen de hep en sevdiklerim arasında olacak olan bir adamdan gelen bir mesajla. normal şartlarda istanbul’da olması gereken…
seyahatimin kalan 4 gününü tarif etmem çok güç. birleşik devletlerin bana hitap etme potansiyeli en yüksek şehirlerinden birinde, o güzelim şehirde bok gibi geçen bir süreç. kaldırım kenarlarında, cafe ya da bar wifi ağlarına bağlanmaya çalışarak, ayık gezmeye tahammül edemeyecek kadar endişeli, üzgün, berbat bir ruh haliyle.
döndüm sonra. korkunç bir 1 hafta geçirdim l koltuğumda. günde bazen 1 öğün junk food, bazen sadece kahve ve sigara tükettim. alkol almadım hiç, neden bilmiyorum. erimiş gibi bir beyin, pelteleşmiş bir beden. arkadaşlarımın ısrarı olmasa en ihtiyaç duyulan zamanda nakit yardımı yapmak için bile online bankacılık sistemine giremeyecek bir takatsizlik çöktü üzerime. sadece ve hep ve durmaksızın televizyondaki canlı deprem yayınlarını takip ettim. twitterdaki yardım organizasyonlarının bir parçası bile olamayacak kadar kaçtım gerçeklikten. sanki bir ekranın ardından dramatik bir film izler gibi izlersem yaşananları, ağırlığı üzerime çökmez, çökemezmiş gibi davrandım. zannediyorum ömrümün en kontrolüm dışında akan dönemiydi. ikincil travmamı her şeyin önüne koyduğum, hareketsizliği bir kaçış olarak gördüğüm, işin kötüsü buna da razı olduğum. benim deprem fobim var. benim sevdiğim insanları en küçüğünden en büyüğüne tüm olumsuzluklardan korumaya muktedir olduğuma dair hatalı bir patternim de var. kendime dair bu bildiklerim sanırım beni sürükleyebileceği en çirkin yere sürükledi o bir haftada. işe yaramaması bir yana duygusal dünyamda her şeyin daha da karmaşık hale gelmesine sebep oldu bu katatoni. kendime gelmem gerektiğini işe döndüğümde fark ettim. ardından yaptıklarımın kendi kendime ruhumda açtığım yaralara merhem olduğuna inanmıştım. geçti sanmıştım. geçmemiş.
şimdi başka bir yerdeyim. ülkeyle aramda saat farkı yok ama evimden hiç hissetmediğim kadar uzakta hissediyorum. dünyanın bambaşka bir yerinde, afrika’nın en güzel şehirlerinden birindeyken, yapılabilecek, deneyimlenecek onlarca şey varken, hiç girmediğim kadar çok giriyorum twitter’a, hiç düşünmediğim kadar çok düşünüyorum sevdiğim insanları ve gözü karartsam istanbul’da bir saat içinde dokunabileceğim o adamı hiç özlemediğim kadar çok ve gerçek şekilde özlüyorum. çok, çok korkuyorum.
demek her uzaklaşışımda tekrar edecek kendini bu travma. demek müdahale etmek gerek gerçekten. demek yine itinayla ağzıma sıçmışım kendimin. afferim.
antakya’yı yıkılmadan önce son biz kez görebilirdik biz. bir yazı tura atmıştım. sonucu tura çıkarsa 31. yaşına 31 plaka kodlu o şehirde girme hayali kurduğunu söyleyen o adamı alıp antakya’ya götürecektim. 1 geceliğine hatta 12 saatten bile az süreliğine yanına gittim ama o benimle antakya’ya gelmedi. gözleri dolu dolu bindiği arabadan gözleri dolu dolu, antakya olmayan o şehirde indi. zaten hayali de değil şakasıymış o onun. belki gerisi ve diğer her şey de öyleydi.
önemli mi?
seyahatimin kalan 4 gününü tarif etmem çok güç. birleşik devletlerin bana hitap etme potansiyeli en yüksek şehirlerinden birinde, o güzelim şehirde bok gibi geçen bir süreç. kaldırım kenarlarında, cafe ya da bar wifi ağlarına bağlanmaya çalışarak, ayık gezmeye tahammül edemeyecek kadar endişeli, üzgün, berbat bir ruh haliyle.
döndüm sonra. korkunç bir 1 hafta geçirdim l koltuğumda. günde bazen 1 öğün junk food, bazen sadece kahve ve sigara tükettim. alkol almadım hiç, neden bilmiyorum. erimiş gibi bir beyin, pelteleşmiş bir beden. arkadaşlarımın ısrarı olmasa en ihtiyaç duyulan zamanda nakit yardımı yapmak için bile online bankacılık sistemine giremeyecek bir takatsizlik çöktü üzerime. sadece ve hep ve durmaksızın televizyondaki canlı deprem yayınlarını takip ettim. twitterdaki yardım organizasyonlarının bir parçası bile olamayacak kadar kaçtım gerçeklikten. sanki bir ekranın ardından dramatik bir film izler gibi izlersem yaşananları, ağırlığı üzerime çökmez, çökemezmiş gibi davrandım. zannediyorum ömrümün en kontrolüm dışında akan dönemiydi. ikincil travmamı her şeyin önüne koyduğum, hareketsizliği bir kaçış olarak gördüğüm, işin kötüsü buna da razı olduğum. benim deprem fobim var. benim sevdiğim insanları en küçüğünden en büyüğüne tüm olumsuzluklardan korumaya muktedir olduğuma dair hatalı bir patternim de var. kendime dair bu bildiklerim sanırım beni sürükleyebileceği en çirkin yere sürükledi o bir haftada. işe yaramaması bir yana duygusal dünyamda her şeyin daha da karmaşık hale gelmesine sebep oldu bu katatoni. kendime gelmem gerektiğini işe döndüğümde fark ettim. ardından yaptıklarımın kendi kendime ruhumda açtığım yaralara merhem olduğuna inanmıştım. geçti sanmıştım. geçmemiş.
şimdi başka bir yerdeyim. ülkeyle aramda saat farkı yok ama evimden hiç hissetmediğim kadar uzakta hissediyorum. dünyanın bambaşka bir yerinde, afrika’nın en güzel şehirlerinden birindeyken, yapılabilecek, deneyimlenecek onlarca şey varken, hiç girmediğim kadar çok giriyorum twitter’a, hiç düşünmediğim kadar çok düşünüyorum sevdiğim insanları ve gözü karartsam istanbul’da bir saat içinde dokunabileceğim o adamı hiç özlemediğim kadar çok ve gerçek şekilde özlüyorum. çok, çok korkuyorum.
demek her uzaklaşışımda tekrar edecek kendini bu travma. demek müdahale etmek gerek gerçekten. demek yine itinayla ağzıma sıçmışım kendimin. afferim.
antakya’yı yıkılmadan önce son biz kez görebilirdik biz. bir yazı tura atmıştım. sonucu tura çıkarsa 31. yaşına 31 plaka kodlu o şehirde girme hayali kurduğunu söyleyen o adamı alıp antakya’ya götürecektim. 1 geceliğine hatta 12 saatten bile az süreliğine yanına gittim ama o benimle antakya’ya gelmedi. gözleri dolu dolu bindiği arabadan gözleri dolu dolu, antakya olmayan o şehirde indi. zaten hayali de değil şakasıymış o onun. belki gerisi ve diğer her şey de öyleydi.
önemli mi?
devamını gör...
3918.
uyuşmuş hissediyorum.. ruhen, duygusal olarak uyuşmuş gibiyim. böyle biri değildim. üç gecedir ağlamadan uyuyamıyorum. inanılmaz bir ağlama tufanı var içimde. sevdiğim bir insana sarılarak, nefessiz kalana kadar ağlamak istiyorum. her şeyden uzaklaşmaya başladım, herkesten. evde şarkılarımla, yaktığım sigaralarla vakit geçirmek istiyorum. ruhum, enerjim alınmış elimden. binlerce konu beynimde dönüyor. hangisine çözüm bulacağımı kestiremiyorum, yetişemiyorum. ölü beyazı olan tenimle, adeta hayalet gibi dolanıyorum. bir şeyler yapıyorum, konuşuyorum, yatıyorum, kalkıyorum ama içimde öyle büyük bir uyuşukluk ve boşluk var ki tarif edemiyorum. nasıl hissettiğimi bile anlatamıyorum. gülüyorum ama sahici değil. çünkü gülerken bile acıyor içim. çok yazık edildi bana, bu hâle gelmemeliydim.. kimseye inanmamaya başladım, ikili ilişkilerden midem sahiden bulanmaya başladı.. neyse, o mahur beste çalsın, müjganla ben biraz daha ağlaşalım..
devamını gör...
3919.
elemanı "şu gelen atlı mıdır? git sor bakim bağdatlı mıdır" diye adamın yanına yolladım.
"aşıka bağdat sorulmazmış patrone" diye geri geldi. "ufukları aşar gidermiş"
peki bari dedim.
"aşıka bağdat sorulmazmış patrone" diye geri geldi. "ufukları aşar gidermiş"
peki bari dedim.
devamını gör...
3920.
ben gülmem gereken yaşta intiharı aklıma sokanlara (bkz: kırgınım) hakkımı helal etmiyorum.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2