3501.
3 gündür geceleri hdmi kablosuyla kendimi mi kırbaçlasam yoksa mutluluktan uyuyamasam mı seçenekleri arasında 300 km/s hızla gidip geliyorum. mutluluktan uyuyamamayı tercih ediyorum çoğun. öyle bir mutluyum ki gerçekten, artık mutsuz olmak istiyorum. tiksinmeye başladım kendimden. ne yazık ki sanırım birkaç gün sonra daha fazla mutlulanacağım. her şeyin fazlası zarar. nasıl başa çıkacağım bilmiyorum, kuş gibiyim ulan
devamını gör...
3502.
ne kadar karalarsam karalayayım eskisi gibi yazdıkça hafifleme hissiyatını hissedemiyorum artık. yazdıkça ağırlaşıyorum tam tersine. yük oluyor. her şey yük oluyor. ben bile yük oluyorum kendime. bunu yazmakla bile aşamıyorsam asla aşamayacakmışım gibi. ama durduramıyorum da kendimi bir türlü. bir ihtimal işe yarayabileceğini düşünüyorum hâlâ.
murat menteş 'in de dediği gibi bazı ihtimaller, ihtimal olarak kalmaya mahkumdur belki. bilemiyorum.
devamını gör...
3503.
hani hep diyorum ya sözlük kimseye anlatamadığım şeyler var diye...
şeytan diyor git anlat birine, içinde tutma artık.
yapamıyorum.
dilimin ucuna gelen kelimeleri göz yaşı olarak içime akıtıyorum..
" ağlamak güzeldir ama nida, iç ferahlatır. "
ağlamak nah güzeldir,
ağlamak sana güzeldir.
anlamlandıramıyorum lan bu durumu.
içi yanan insana su iyi gelmez mi?
neyse sen en iyisi bir su içip yat nida...
devamını gör...
3504.
sanatsal olarak uçmuşsun. bilim, spiritüalizm, manyetizma gibi alanlarda mükemmel işçilik çıkarmışsın. makro düzeyde de mikro düzeyde de sonsuzluğa giden açmazlarının yanında bir de zamanı yaratarak hepimizi maymun etmen güzel bir mizah benim açımdan. ince görmüş kaliteyi konuşturmuşsun..

işletim sistemini anlamam da epey vaktimi aldı. he ölüm daha acısız olabilir miydi bu tartışmaya açık çünkü sen de biliyorsun ki canım tatlıdır. özellikle son yıllarda..

sanırım son yıllar senin için de sürpriz oldu kabul edelim ki melekler dahil kimse böyle bir defter düzeni beklemiyordu. sorum da burayla alâkalı; yarattığın ürün (ben) buyken, ben de böyle bir insanken, bu insanı da sen yaratmışken, benden çok da bir şey beklediğini düşünmeyerek hata yapmamış olamam değil mi ¿

bence benim yeryüzünde olduğum süreçte insanlık v doğa benden maksimum performansı aldı. zıplamam gereken gerekmeyen her yere zıpladım. erken final gibiydi insanlık benim için, rüzgâr olarak da yaratabilirdin. ya da bir kavram olsaydım, meselâ 'kötülük' gibi ama adalet olmak isterdim bak. neyse hissetmem şart değildi işte, ya da hücrenin üstünde yürüyen dna moleküleri de olabilirdim. sonuçta zeki yaşam formuna tabi olmadan zekisizlik durumunun dezavantajını yaşamayacaktım. olmadı felsefe olarak yaratırdın. hıı felsefeseydin beni seçenek çoktu, ben sen olsam meselâ bana bir iki donanım daha yükler gezegen yapardım beni, teleskopla izlesin keşfetmeye çalışsınlardı. onlar gelene kadar da kıyameti kopartırdım keşifte ettirmezdim. benden allah olmamış ama fikri bütünlüğünü anlamaya çok kafa yordum o bile yordu yeterince, bir de koordine etmek..
nitekim; varlığına, yokluğuna, dokunduğun dokunmadığın alanlara, yaratıp bıraktığın bu dünya'nı sevmedim. sevmedim hangi ülkenin vatandaşı olursam olayım da sevmeyecektim aynı algı düzeyinde yaratman şartıyla. seninle de bir problemim yok. zaten ben kim köpek..
yalnız hayvan olmadığım iyi olmuş hele ki türkiye'de sokak hayvanı olsaydım afrikada geyik olmayı tercih ederdim. her gün ölmektense bir gün ölmek tarzımdır bilirsin..

yani artık öyle nedir ne değildir türü bir bakış yok. yaşanan her şey beyinde son bulan bir frekans girdisi v algı da bu noktada başka yerdeyken farklı bir yerde hissettirebilecek kadar değişkenlik gösteren bir kurmaca v dahi halüsinasyon yani buradan bakınca; her şey aslında hiçbir şeymiş..

çok ilginç, hayatın boyunca uğraşıyorsun, konuşuyorsun, düşünüyorsun neyse önemin onu bir üst seviyeye çıkarmak için psikoloji harcıyorsun: araştırmalar diyor ki; 'geldiği gruptan statüsünü bir tık üste çıkaran insan sayısı yüzde bir' yani bilimle destekli olan ihtimâllerin azlığını terse çevirmek isteyen yüz kişiden biri, ortaya gereken o mücadeleleri koyup, başarsa dahi yine de finalde hiçliğe bağlayacağı bir organizyonun içerisinde her şeymiş gibi hissederek epey bir vakit geçiriyor olacak. o da zamanı algıladığı kadar, kaldı ki zaman da herkese aynı geçmiyor.

çok büyük kompozisyonlar, çok büyük adaletsizlikler olduğunu düşünüyorum. bilmem ne kadar önemsersin beni ama buraların kaosu arşı aştı 'göklerin v yerin arasındakilerin yaratıcısı' varlığın bu halinin çok da ikna edici olmadığını düşünüyorum.
düşündükleriyle gidip gittikleriyle var olacak milyarların geçiş bir süreci kafasına bu kadar dert ettirecek şekilde süslediğin v hissettirdiğin için daha varlıklı bir hiçlik halinin merakındayım.

var mıyım ¿ dokununca, düşününce öyle gibi. fakat varlığın bu olmadığını ikimiz de biliyoruz.
varlığımızı yokluğun içinde hacimlendirip, kütleyi de enerjilendirmişsin. buna da ruh dedirtmişsin. kontrolün dışında isim bile koyamamış garibimler, bazen kendini de eğlendiriyorsun gibi tövbe estağfurullah şeyler geliyor aklıma. neyse, olur öyle..
devamını gör...
3505.
bugün kedileri seyrettim, konuştum onlarla. sokak kedilerini sevdim. sevgiyle çağırdım karşısında eğilip, gelmesini bekledim. umutsuz bir sevgiyle ellerimi uzatıp ısrarla, sevgiyle, şefkatle dokunmak istedim ona, sabırla gelmesini bekledim. gelmedi, gelmeyişini seyrettim. dişi olanlar alımlı, pırıl pırıl ve rangarenkti; erkek olanlar ise pasaklı ve yorgun, üstelik miskinlerdi biraz. böyle söyleyerek haksızlık mı ediyorum onlara? yağmur sonrası çamurlu su birikintilerinin olduğu bir köşede umarsızca bekliyorlardı...
devamını gör...
3506.
bir yanda ampute olmuş kollar bacaklar bir yanda oğlumla top koşturuyoruz paylaşımı yapan insta mommyler. geçen kırık tabağını çanağını gösteren hesaba dayanamadan yazdım. evet çok etkili bir afet evet sizin de değer verdiğiniz yasam tarzınız ve öncelikleriniz değişti. göstermek istiyorsunuz ama sırası mı ? her derdiniz önceden eşyaydı kabul ediyorsunuz şimdi değişti derken bile eşya çektiğinizi göremeyecek kadar körsünüz. 50bin insan vefat etmişken insanlar dna verip teşhis edilemez haldeki parçalara kavuşmayı bekliyorken tabak göstermek mutfağı çekmek çok ayıp geliyor bana. birinin acıyan yanına değen paylaşımlar yapmak çok sığ. evin ayakta durmuş. yan binada insanlar inleye inleye can vermiş eve girip evin haline bak diyebiliyorsun. bunu anlamıyorum mesela. ben normalleşmeyi bu olarak da görmüyorum. anneler gününde babalar gününde normalde de paylaşım yapmam. bana göre eksikleri olan insanlara karşı göstere göstere kutlamak normal günde bile incitici iken şu sıralar canım ailem güzel ailem paylaşımları da can acıtıcı geliyor. kendimiz iyi ve mutlu olalım tek istediğimiz bu herhalde.
devamını gör...
3507.
bir gün geleceğim üzerimde kan kırmızı toprak kokan sokaklardan geçeceğim bir gün ben de eseceğim titrek eller yumruk olacak düşmanı dara çekeceğim o gün işte bir gün yakındır hakkı bilene uzaktır gafile bir gün işte o gün nefesler kesilecek kurdun kuzu boğması gibi kafalar ezilecek dağ patlaması sanki kulaklar dikilecek işte o gün dostlar ben doğacağım kanatlar ateş rengi yok başka bir yerde dengi işte o gün dostlar ben olacağım intikam değil adalet gelecek aptalın dilini kesecek alay edenin başını yiyecek.
devamını gör...
3508.
benim karalama defterim normal sözlük olabilir galiba. bazen kızmışım, çokça eğlenmişim, fazlaca abartmışım, tuhaf tuhaf triplere girmişim. yani kısacası ben tam olarak ben olmuşum bu sözlükte*.
ara ara geçmiş tanımlara bakıyorum öyle bu ergenliği de yapmamış ol ya falan diyorum*. bir an silesim geliyor bir şeyleri sonra hemen vazgeçiyorum ama çünkü saçmalayan da benim, pişman olan da, üzülen de.
devamını gör...
3509.
‘canım sızlıyor’
ah mustafa, daha çocukken nasıl kurdun bu cümleyi. bu gece en içten sana kaldırdım kadehimi, yanımızda olmanı istedim. eminim diğerleri de istemiştir. senin çocukken yaşadığın duyguyu şu an yaşıyorum mustafa. ‘canım sızlıyor.’
“neresi,” diye sorsan gösteremem ama sol üst taraflarda bir yer. niye böyle mustafa? niye hiç özlenen, anılan, aranan biz değiliz? biz niye sevilmeyi beceremiyoruz mustafa?
nereye gidersek gidelim fazlalığız, dünya’nın en güzel yerine, en varoş mahallelerine, evimize, sevgilimizin yanına ait değiliz. hiçbir yere ait değiliz mustafa. işte bundan bizim yoldaşlığımız. yalnızlığın kuytu, karanlık köşelerindeki yoldaşlığımız tüm mustafalarla.
rakı dolduralım eksilmesin, arkada kayahan çalsın, gecenin sonuna doğru neşet baba alsın eline sazı ama o rakı hiç azalmasın. kadehlerimiz kırılsın, konuşmadan anlaşalım, o karanlığı bir tek biz bilelim, o dibi biz görelim, en güzel biz aşık olalım ve en güzel hüzün bizde olsun. gecenin sonunda ‘şerefe!’ diye bağıralım. evet, hüznümüz kadar büyük olan şerefimize.
devamını gör...
3510.
gelen ses ne sesi?
sessizliğin sesi dedi.
peki dedim sessizlik ise
nasıl sesi olur sessizliğin?

ses ki hem sessizdir hem sesli,
en büyük çığlıklar sessizliğindir dedi.
peki dedim nasıl duyarız çığlığı?
sessiz olarak dedi.

gelen ne?
hiçlik dedi.
peki dedim
nedir hiçlik?

artık var olmamak dedi
peki dedim madem var olmamak,
o zaman nasıl hiçlik var?
var olmanın yokluğudur hiçlik dedi.

~mihmandar~
devamını gör...
3511.
hiçbir şey öylesine olmuyor hiçbir işaret karşımıza öylesine çıkmıyor. anlatmak istediği görmemi istediği bazı gerçekler var görüyorum, anlıyorum ama anlatamam. anlatamayacak kadar yorgunum artık.
her şey ve herkesten kaçıp gitmek istiyorum. kimseyle tanışmak arkadaş olmak yada bir bağ kurmak istemiyorum koskoca bir yalnızlık istiyorum sadece.
devamını gör...
3512.
sizi gerçekten seven ve saygı duyan biri, davranışlarının sizi nasıl etkilediğini önemseyecektir. nasıl hissettiğinizi umursayacak ve bir sorun olduğunda bir şeyleri düzeltmek için uğraşacaktır. kendinize aksini iddia etmeye çalışmayın.
devamını gör...
3513.
ben hayalleri olan biriydim. bir yanım intihar edip sessizliğe kavuşmak için yanıp tutuşurken diğer yanım yazar olmak ve kafamda dönüp duran dünyaları insanlara anlatmak istiyordu. şimdiyse hiçbir şeye halim yok.
bazı karakterlerim var geleceklerini çok merak ediyorum; ne yapacaklar, nasıl yaşayacaklar (ya da yaşayacaklar mı), sevdiklerine kavuşacaklar mı, intikamlarını alacaklar mı, huzurlu bir uyku uyuyabilecekler mi..... ama kendi geleceğim gibi onların da geleceklerini görmek de çok zor artık. umarım bir gün gönül rahatlığıyla tekrar onlarla ilgilenir, hak ettikleri hayatı yaşarlarken onlara eşlik ederim.
devamını gör...
3514.
bazen denizlerdeki çöp kaparlar gibi hissediyorum, insanları derdinden, pisliğinden ben arındırıyorum ama deniz dahil kimse farketmiyor. başkaları gelip, denize hayran hayran bakıp ne güzel diyor...
neyse iyilik yap denize at demişler, siz atın ben kaparım.
devamını gör...
3515.
antakya'da birkaç gün sohbet ettiğim canım cemre, abla bi' telefonunu alabilir miyim dedi bir gün. tabi tatlım dedim, birini arayacak sandım. tuş kilidini açıp verdim. numara tuşlamadı, ana ekrana dönüp kamerayı açtı ve kendisine bakıp saçlarını düzeltti. belki 3 haftadır aynaya bakmayan cemre, selfie kamerasından o güzeller güzeli yüzüne baktı. hafif üşütmüştüm, bulaştırmayayım kimseye diye sosyal mesafeyi gözetiyordum, dayanamadım, sarıldım öptüm onu. anlamadı. güldü. o da bana sarıldı, öptü.

bakın biz ne yaparsak yapalım, ne kadar düşünürsek düşünelim, ne kadar empati kurmaya çalışırsak çalışalım bir depremzedenin ihtiyaçlarını tam olarak anlayamayız. ayna yaa ayna. ben o gün fark ettim neredeyse bir haftadır aynaya bakmadığımı. benim için bu bir eksiklik mi? değil. dönüp gelebileceğim, içinde aynası olan bir evim var benim hala. ama cemre'nin yok! henüz liseden mezun olmuş canım cemre evini, odasını, tüm eşyalarını, hayatında somut olan neredeyse her şeyini kaybetti. bir hiç uğruna hem de. onu, kendisi için ilmek ilmek inşa ettiği hayatında yaşatamayan, görevi bu olduğu halde bunu beceremeyen kurum ve kuruluşlar yüzünden aynası yok bugün cemre'nin. işte tam bu yüzden her bir depremzedenin kaybettiği her bir eşyasını yerine yeniden koymasını öncelemekten daha önemli bir işi, bir görevi yok bu devletin. yok öyle dört duvar örüp, o dört duvarı da borçlandırarak insanlara verip bu işin için sıyrılmak. bu işte sorumluluğu olan herkesin gerekirse kıçındaki donuna kadar her şeyini alacak, paraya çevirecek ve tüm bu yaraları saracağız... maddi olanlarını. kaybettiğimiz canların diyetiniyse zaten ödeyemezsiniz!
devamını gör...
3516.
neredesin bilmiyorum ama çok yalnızım.
sarılmaya ihtiyacım var.
ben uyurken bana sarılır mısın,
küçükken annemin bana sarıldığı gibi?
kendimi güvende hissetmek istiyorum,
küçük bir çocuk gibi.
ağlamak istiyorum içimdekileri dökene kadar.
yargılar mısın beni, yoksa sever misin?
en savunmasız halimde yanımda olur musun?
saçlarımı okşayıp göz yaşlarımı siler misin?
her şey geçti der misin?
yoksa uyurken yanımdan kalkıp gider misin?
beni karanlıkta yalnız bırakır mısın?
bırakma beni, yalnızlıktan korkarım.
karanlıkta yolumu bulamam.
sabaha kadar benimle kalır mısın?
devamını gör...
3517.
ne kadar büyük umutlarla büyüyoruz öyle ama. ve ne güzel de çakılıyoruz kuyunun dibine, on üçüncü kattan zemine.. vay be. düşününce delirmiş gibi gülüyorum açık ara her şeye rağmen. çünkü resmen kandırıyoruz kendimizi, mesela ben yaklaşık yirmi yıl kandırmışım. yirmi yıl yirmi yıl da neler yaşanmış neler, onlarcasını unutmuşuz ikisinde ölmek istemişiz her mayısta yeniden doğmuşuz. az daha yanıyor muşuz belki bir yerden düşer de yok olurmuşuz. radyo dinlemiş bir şeyler daha unutmuşuz. düşmüşüz denize sarılmışız yılana, şurada bir helal olsun lan sana demek istiyorum laf arasında, anlamamazlıktan geldiğimiz işler güçlerden emekli olmuşuz, bitti sanıyoruz her şey de e daha yeni başlamışız ne olacak şimdi, bu kabusa kaç kez uyanacağız bilmeden yeni bir saat alıyoruz bileğimize. bileğimizi kesmek lazım gelir. ve bazı babaları da gömmek.
devamını gör...
3518.
hayatımı değiştirmeye heveslendiğim her an bırakmaya niyetlendiğim sözlüğe merhaba...
kabul ediyorum sadece asosyallikten değildi bu gidememe halim.
anılarımı arkamda bırakamıyorum ben sözlük.
geçmişimde yaşıyorum ben hep.
bu sözlükte ölü bedenler var, yazısı her bir yere mıhlanmış olan...
gereksiz bir sürü sırra sahip bu hesap.
ama sanal alem böyle değil midir zaten ?
yek kim biliyorum ama nida kim onu bilmiyorum..
neyse siz kendiniz gibi olun lakin nida kadar aptal olmayın balım dediklerim..
herkese içinizi açmayın. sanki ne olacak ? demeyin.
herkes her konuda iyi niyetli olamıyormuş.
öyle olmasını isterdim lakin yek kişinin dileğiyle bir şeyler değişmiyormuş.
kafa iznine çıkıyorum sözlük, kafanı öpeceğim günü iple çek.
veya çekme.
sen bilirsin balım...*
devamını gör...
3519.
tutkumsun belki de.. nedenini hiç bulamadığım ya da kendime soramadığım sorsam da hiç bir cevap alamadığım. görünmez bir güç çekiyor seni bana adeta. savunmasız kalıyorum..... aklımdan geçen bütün düşünceleri bırakıp ta bir kenara yüreğim ne diyorsa onu yapmak istiyorum bazen seni kaybetmekten korkuyorum. böyle değildim ben oysa ben sevigiy bilmezdim sadece laftan ibaret zannederken aslında her gün yeniden aşık olmak neymiş onu görüyorum sendee.....
devamını gör...
3520.
bir parktayım. salıncağın üstüne oturmuş bir şeyler yazıyorum. yağmur çiseliyor, güzel bir esinti de benimle birlikte. güneş bulutların arasından sık sık selam veriyor. çok hoş bir koku var çevrede, yağmurdan olsa gerek. bense huzurluyum. en sevdiğim arkadaşımla bulutları izliyoruz. çok güzeller. gerçek olamayacak kadar... burda çocuklarıyla oynayan bir aile var. itiraf etmekten utanıyorum ama kıskandım açıkçası. hiç yaşamadığım anlara özlem duyuyorum. fakat özlem bu anıları gerçekleştiremiyor. neyse ki yalnız değilim. salıncak, rüzgar, yağmur, bulutlar ve güneş benimle. o yüzden kendimde yalnızlıktan yakınma hakkını görmüyorum. ben yalnız değilim. huzurluyum şu an. o sakin, ılık, tatlı huzur benimle.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim