2981.
gelgelelim bu közümde yalın ayak ağır adımların
bir çıkmazı mı simgeler
beni benden daha da mı koparır
zaman cimri ve bir de eli tetikte
sevginin zehirlisi, kalbinin 'beni unutmak' kustuğu
bir şişe alkokün ağzımda
düşmanın ağzında gevrediği
ucu kızgın bir okun çok yakınlardan isabet edişi o güzelliğin
ne diyelim : bu barlar sokağının zamanın bükülmesine direnmesi ki
içimden yırtıldığımı görüyorlarmış şüphesi..
devamını gör...
2982.
#2179258
ah be güzel dövüşçüm, biz boşuna mı doldurduk buraları on üç tane tanımla. boşuna mı utana sıkıla yazdık.
işte hep laylaylom olmuyor ki insanın hayatı.
bu anksiyete evet. ben de derdim neler uydurdular valla sosyete hastalığı. yok be güzelim bu çağımızın hastalığı. he eskiden de vardı.
yazarlar hep bunu en güzel ve depresif romanlarını yazmak için kullandılar belli.
jean paul sartre bulantı'yı böyle hissederek yazdı ben artık eminim. oğuz atay tutunamıyordu çünkü yaşamdan bezdirdiler. en sonunda dertten tasadan gitti adam.
o zaman daha adını koymamışlardır ya da halktan kimseler belki buna' ay çok daraldım kesin üstümde nazar var' diyorlardı.
bak şimdi benim çok saçma bir yöntemim var. aha da burada açıklıyorum.
çok bunaldın ya böyle sağ elini havaya kaldır sağdan sola salla. aynı anda da kocaman bir 'amaaaaan' de.
geçmezse bir daha de. bir daha de. bir daha de.
geçmiyor ama belki geçer. bazen işe yarıyor.
merak etme bu arada yoldaş bir şey demiyor. istediğin zaman gel bize katıl.
öptüm.
devamını gör...
2983.
iş yerindeki yüküm hafifleyince bir şeyler karalasam ama nereye derken iç sesim "nasıl olsa karalayacaksın kız, boş ver karalama defterine yaz" dedi. öylelikle bu satırları karalamaya başladım.

dünden beri aklımda. duygusal yanı ağır basan bir olay yaşadım. bir insanı ağlatmayı hiç istemem. tarzım değil. oturur ben de ağlarım. yani öyle düşünürdüm; ama ağlayamadım. minnoş bir çift gözden çıkan boncuk göz yaşlarını görünce hem güldüm hem başını aldım bağrıma yasladım. kalbimin sıcaklığını hissetsin istedim. olaya gireceğim; lakin düşüncelerimi aktarmak için iç dünyama ışınlanmam lazımdı, kusura bakmayın romalı dostlarım.

bu dünyadaki varlığımı sorgularım kimi zaman, pardon çokça zaman. kendimi matah bir şey sanmadım. hep eksik hissettim. hep yarım. değişikti. varlığımı sorguladığımda sevilme ihtiyacımın sevme ihtiyacımdan bir tık önde olduğunu hissettim. nedendir bilinmez. sevdim mi çokça, çılgınca, dibine kadar sevdiğimden emin olduğum için; sevilme ihtiyacı bi tık önde oldu sanırım.

neyse efendim; dünkü günü, tatilimin son gününü, teyzemlerde geçirdim. annem, anneannem vs. çekirdek sülale bir aradayız. unutmadan belirteyim; anne tarafında ilk kız torunum. benden sonra küçük teyzemin bir kızı olsa da ben anneannemin gözünde piremses değerinde kıymetliyim. biraz da şımarığımdır. nazım geçer. geçer herhalde. genelde güldürürüm. ön bilgiyi verdim sanırım. muhabbet doktorlar üzerine devam ederken teyzemin bi doktor ismi söylemesiyle algım aç kurt gibi ininden çıktı. mikrofon ve sahne ışıkları bana döndü.

"ben o doktoru hiç sevmiyorum; evet babam düştüğü zaman çok yardımcı olmuştu. ben korona olup hastanede yattıktan sonra hemşireler 1 hafta sonra kan değerlerine baktırmak için dahiliyeden randevu al dedi. ben de iyi doktor diye ondan randevu aldım. bana tahlile gerek yok gidebilirsin dedi" deyince ortamda bi an sessizlik oldu. ikinci kez sessizliği bozdum ve "nasıl olur da tahlil yapmazsın" diye söylenirken anneannemin minnoş sesini duydum.

"sen korona mı oldun? nasıl yani? sen hastanede mi yattın? benim neden haberim yok. ya sana bir şey olsaydı. bana kim hesap verecekti? böyle şey saklanır mı? anneme dönüp " sen hiç mi utanmazsın, nasıl sakladınız?" teyzeme dönüp "aşk olsun vallahi aşk olsun, size bir daha bir şey anlatmayacağım" ve hatırlayamadığım bir sürü sızlanmayı hıçkıra hıçkıra ağlayarak yaptı. gözünden dökülen boncuklar yüreğime dokundu. beni şap şup öpüp sevmesini anlatmayacağım. "ahh kızım sen hastanede mi yattın, ahh ben sana kıyamam" derken ilginç bir şekilde hepimiz güldük. bir de bunun üzerinden 1 seneden fazla zaman geçtiğini duyunca hepten fena oldu.

dün yaşadığım olayla sevilme ihtiyacımın karşılandığını ama, fekat, lakin benim bunu bazen görmediğimi fark ettim.
belki de aradığım sevginin tarzı başka bir sevgiydi, bilinmez. büyük ihtimalle öyleydi...
devamını gör...
2984.
türk ve türklük dediğim için beni dilekçe yazarak, kurumlara şikayet etmişler. hem de saçma iftiralarla...
ancak ne oldu? hiç bir şey yapamadılar.
bu vatanı delisiz yani gözü kara adamsız kaldı sanmışlar. herkesi, kendileri gibi korkak sanmışlar.
bizde ite, köpeğe, kanı bozuklara bırakacak pabuç mu var!
onlar vurdular ama sarsamadılar bile. ben hamlemi yaptığımda sarsmayacağım, yıkacağım.
korkuyla beklesinler.
bu da buraya düştüğüm not olsun.
devamını gör...
2985.
beni tanısanız çok severdiniz fakat sözlüğe ilk girdiğim zamanlardaki gibi tahammül etmeyip artık ağızlarının payını vereyim herkes susarak olması gerekeni yapmamışlar benden nefret etsinler ama ayna tutayım en azından diyerek çıktığım yolda bu kadar kötü kötü insanlarla bu kadar primat öfkesiyle karşılaşacağımı bilemedim. evet naif ruhum incindi. darıldım. yol gösteren olmak istemedim, karanlıkta kalın zaten dünya batıyor batacağı kadar. kaos mu istiyorsunuz yaratın, arsız mısınız ? ilgi isteyin oranızı buranızı açın. bana ne. biri bir şey mi dedi size hemmen ego kasın. ben burada çalıştım onu yaptım bunu yaptım sen kimsin ki deyin. dedikten sonra aşağı yukarı bir bakın ama karşınızdaki kişi neredeymiş belki tepenizde olabilir çünkü.
evet temelli gidiyorum buradan. ara ara da olsa yazardım fakat yok, keyifli değil insanların sürekli birbirinin ensesinde olması. hep hata kovalayıp hep av peşinde olması da çok sıktı. karı kız kovalayanı ayrı, nude atan kadınlar ayrı bir tayfa da o öyle değil şu şöyle yok sen eziksin ben üstünüm diğer kitle zaten şakşakçı yancı yamyamlar. bilemiyorum huzur içinde yaşayamayız böyle.
benim hatam kendime ne yapmaya çalıştığımı açıkladım. özür dilemiyorum çünkü kendinizi düzeltme niyetinde bile değilsiniz. pişkinlikle sürdürdüğünüz hatalarınız var. zaten böyle bir toplumda yaşarken sizin burada alt egonuzla mücadele edemeyiz. böyle düşünen çok insan olsa da hiç kimse bunu açığa vuramıyor işte. çoğunluğa uy, sürüden devam et diye susup yazıp görmezden geliyorlar. biliyorum çünkü hepsiyle iletişim içerisindeydim.
kurban ben oldum. kaos çıkaran, uyumsuz ben oldum. sürüden dışlandığıma sevindim. kurt varsa kapacak bekliyorum.
devamını gör...
2986.
haydi karalama vakti! kendimize sahip çıkabilir miyiz? umabilir, umut edebilir miyiz? her şeyi kendimizin yarattığımızın farkına varabilir miyiz? hayatımızı olumlu, ama en olumlu yönde ve yönlerde geliştirebilmek için kendimizi olumluluğa, berekete, iyiliğe, güce, neşeye sevk ve kanalize edebilir miyiz?

kendimizi değiştirebilir miyiz?

kendimizi sevebilir miyiz?

bir gülebilir miyiz lütfen?

güzellikleri en önce kendi içimizde bulabilir miyiz?

hep dert, hep kahır, fazla olmadı mı sizce de?

istediklerimizi elde edebilir miyiz?

kendimiz için, ve sırf yine kendimiz için ve yalnızca kendimiz için iyi olabilir miyiz artık lütfen?
devamını gör...
2987.
hep yanlış anlaşılmaktan yoruldum.
bu çağdan değilim gibi!
ya geçmişten ya da gelecekten bir diyafondan sesleniyor gibiyim.
çünkü anlaşılamıyorum.
devamını gör...
2988.
ben sıkıldım...
beni anlamanı istemiştim sadece sende beni anşlamadın hayatımda bir sürü kişiden beklemediğim şeyler gördüm.
seni yanlış anladım bu doğru ama kendini yanlış bir şekilde açıkladın bana üzgünüm
üzüldüğünü biliyorum özür dilerim ama bende çok üzüldüm ben hiç beklemediğim kişiler kırdı,bu yapmaz dediğim kişiler. seni yanlış anladığım için özür dilerim.
beni anlayan tek kişi sensin lütfen bu konuda da beni anla üzerime bir sürü kişi geliyor beni anla beni anlayan sensin sende gitme hayatımdan gitmeni istemiyorum.
beni neden anlamıyorsun ki yoksa ben kendimi mi anlatamıyorum
kusura bakma
beni anla beni anlamanı istiyorum sadece beni anla...*
beni anlayan birini olduğunu düşünmüştüm sende gitme hayatımdan sende gitme kal kalmanı istiyorum
devamını gör...
2989.
merhaba sözlük, bu hafta geçmedi bitmedi ya.
hele ki hafta sonu..

gerçekten gururumun zedelendiğini hissettim.
ortalama bir yıl sonra dönüp bakınca güleceğimi düşünüyorum.
umarım gülerim.

rezalet hissetmekle beraber, hırslandım da.
babamın yüzündeki o hayal kırıklığı, annemin beni teselli etmesi..
tabiki bu bir şeylerin sonu değildi ama sağlam başlama isteğimi resmen tekme tokat dövdü.
ve kendimi büyük görmemin yüzüme çarpması.

zaten sendeliyordum, bu olayla yere yapıştım.
en kötüsü oldu.

ama yapıştığım yerden kalkmasını gayet iyi biliyorum.
halledicem sözlük.

umarım hallederim.
devamını gör...
2990.

uzun zamandır burayı kullanmadığımı fark ettim. aslında yazacak pek de bi şey bulamadım. şeytan aynı şeytan, dünya aynı dünya... ben aynı deniz. ve iş başında hala küçük yılan. ne diyeyim başardın yine küçük kız. lakin son sözümüzü söylemedik henüz. ben ve kader, gülüyoruz temiz.

her neyse gelelim sadede...

aslında başından beri böyleymiş bu durum.
ben sade, gözlerimle yeni görmüşüm.
kayba uğrayan ben miyim
yoksa nedir bu çetrefilli yılan davası bilmiyorum?..
güzel şeyler olacak yakında, görebiliyorum.
bin pişman, bir düşman ve afilli bir kaybeden..
kime düşer ağrısı yalnızlığın,
kimin bu haliç'teki gürültüsü?.
kahkahalar çıksın o vakit ayyuka.
arşı inletsin gürültüsü...

ah diyorum, bir galiçya cephesi.
eteklerine düşmüş minik arısı.
ağlıyor şimdi ballı deresi.
gülüyor belki arı mayası...*
devamını gör...
2991.
buraya yazıp beş para etmez insanlara malzeme vereceğime, her hafta 500 lira bastırıp doktoruma anlatırım daha iyi. he bu arada hepinizden tiskiniyorum.
devamını gör...
2992.
hey, hop. burada kendine iyi gelmek isteyen biri var. her istek bir gün gerçekliğini bulur. değişim ve dönüşüm zor be canım. ama imkansız olmasa gerek. insanın kendisi hakkında sağlıklı hislere sahip olması aslolan. sağlıklı hisler, sağlıklı duygular doğursun bakalım. lan çok çektik bu dünyanın kahrını, azcık da gülek la. bizim de gelişim skalamız bu oldu. kendimize merhamet birazcık lütfen. düzelecek her şey. ama nasıl? ya zaten her şey düzgünse, ama biz yamuk bakıyosak? en zoru da budur. kendi yamukluğunu düzeltmek. çünkü hep belirli kalıplarda ve davranışlarda sıkışıp kaldık cancağızım. azcık merhamet. biz de allah'ın bir kuluyuz. güzel şeyler ve güzellikler bizim için de var. o coşkuyu kendimize verelim. kendimize güvenelim. değişmek ve dönüşmek, istemek ve zorlamak ve çıkmak bütün bu buhranlardan. her şey güzel olacak; ama nasıl? ben, bu andan itibaren başlayacağım her şeyi güzelleştirmeye. hani aydınlanma felsefesinin mottosuydu canım: sapere aude! aklını kullanma cesaretini göster!

ânın içinde iyi olabilme cesaretini gösterebilecek miyiz? gerçekten, kendi kendimize iyi olup, güzel güzel yaşayalım, gerisi kocaman bir yalan.
devamını gör...
2993.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bana ait bir çizimcik
devamını gör...
2994.
doğduk, yaşıyoruz, öleceğiz. evet, bu kadar kısa. üç fiil. biri geçmişle alakalı. biri şimdi. diğeri yarın. doğmanın önüne geçemediğimiz için yaşamaya devam. bir gün öleceğimizi biliyor olmak tuhaf. var olmak ve yok olmak arasında bir şeyler oluyor. seviyoruz, üzülüyoruz, gülüyoruz, hüzünleniyoruz, mutlu oluyoruz. kimi zaman mutluluktan kimi zaman üzüntüden ağlıyoruz. gülerken de ağladığımız oluyor ya neyse… insanlar tanıyoruz, insanlar eskitiyoruz. kıyafet eskitir gibi insan eskitiyoruz. anılar biriktiriyoruz. anılar biriktirirken yaşlanıyoruz. bazılarının ruhu hep çocuk.

kendime hep “beklentin ne?” diye sorarken aslında beklentisiz yaşananın en temizi olduğunu anlatmaya çalışmışım. fazla umudun biraz olsun umutsuzluk barındırdığını çok sonradan fark etmişim. düşünsenize bir şey ne kadar beyazsa onun içine siyah düşme ihtimali o kadar fazla. bir toz tanesi düşse beyazın bekaretini bozmaya kâfi. toz tanesi bu durumda siyahtan ibaret. bugün o toz tanesi gözüme kaçtı. gözümün saflığı bozuldu. birkaç damla aktı gitti. akanın anlamı neydi bilemedim.

gidenleri uğurladım, kalanlarla yetindim. yetinmeyi hep sevdim. kanaat etmek iyidir. aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz mıydı neydi o? çoğu hiç istemedim. nerde çokluk orada bilmem ney… istanbul’da iki kez bastığım şey. * işte bu yüzden kalabalık olduğum kadar yalnız da olabildim. içim hep yalnız mesela. boşluklardan bahsettim. en büyük boşluk benim. neyi tamamlamaya çalışsam daha da eksildim. şu an yok kadarım.

boş başak dik durur demişti ilkokuldaki matematik öğretmenim. bu yüzden dolu, ağır bir başak olup eğik ol demişti. varsın eğik olasın. çok ciddiye almışım bu sözü.ruhumun ağırlığı bedenime de taşmış. bazı ağırlıklardan kurtulmak lazım. nasıl? nasıl? nasıl? dik durmayı da bazen yanlış yorumluyorum. gururla karıştırıyorum mesela. ne kadar dik durursak o kadar gururlu muyuz? peki ya tevazu? nereden öğrendim ben bunu? nereden tanıdık geliyor? bundan dolayı mı çok bir şey istemedim?

aklımdaki sorular büyüyor. zaten büyüyen tek şey; aklımdaki sorular. ben hiç büyümedim, büyüyemedim. pastadaki mum 3 taneydi mesela. mum hesabına göre 3 yaşına girdim. 3 yaşım felaketti. küfürbaz, özgür ruhlu, asi…

varlığımı sorguladığımda en çok çocukluğumu özlüyorum. çocukluğumla ne alıp veremediğim var bilemiyorum. tek derdim çocuk gibi sevilmek olabilir mi? zaten o şımarıklık biraz var, hissedebiliyorum. ne de güzel olurdu şimdi başımı omzuna koyup gözümü sımsıkı kapatmak. yol bitmesin. bitmeyen yollar olsun. bitmeyen geceler. şiiii bir şeyler dilemiyoruz kızım sakin olur musun?

öhöm tamam. oldu o zaman. büyüyemiyorum. büyümek dediğiniz şey yaşsa bugün bir yaş aldım. çoğunu verdim. aldıklarımdan verdiklerimi çıkarınca koca bir hiç kaldı bugün. anıları düşününce vazgeçiyorum tabii üstteki düşünceden. bir anda. her şey bir anda oluyor. anılar da bir anlardan ibaret. her ânım çok güzeldi bugün. maddi olan şeylerden çok telefon ucunda duyduğum seslerin sıcaklığı içimi ısıttı. üstelik karnım da ağrıyordu. sinsi bir ağrı. sinsi şeyleri hiç sevmiyorum. duyduğum seslerin sıcaklığı karnımı, yüreğimi ısıttı. ağrım uçtu gitti. -ağrı siyahsa- demek bazen beyazın içindeki siyah uçup gidebiliyormuş. hepsinin yeri bende ayrı. onlar kalabalık yanım. sıcacık. yumuş yumuş.

hayatıma bir arkadaş kattım. bi dk. öyle arkadaş değil. öyle arkadaşa tövbeliyiz. güzel bir şey. bir kuzucuk. sanırım konuşmayacak. meelemeyecek. o yüzden ben çokça anlatacağım. konuşmasam gözlerimden anlayacak . cinsiyetini bilmiyoruz; adını da koyduk. adı bende saklı kalacak. arada bana bakıyor. ben de karanlıkta onu seçmeye çalışıyorum. alışma safhası çok önemli. kaynaşırız azizim, o iş bende. ne zaman böyle desem neyse…

daldan dala atlarken lafı çok uzattım. bir gün öleceğim. öleceğim günün; doğduğum gün olmasını istiyorum. insanlara yük olmamış olurum böylelikle. hem doğum günümü aklına getirip üzülmezler hem öldüğüm günü aklına getirip hüzünleri katmerleşmez. tek günde hepsi bir arada. bugün doğdum. bugün yaşadım. bugün öldüm.

iyi ki doğdum, iyi ki ölür müyüm bilemem. o, henüz olmadı. teo haksızsın bu arada. şarkında “şimdi ölmek istemem bir kalbi sarmadan” diyorsun. bazı ölümler bir kalbi sarmadan oluyor maalesef. mesela; ruhun ölüyor ya da sarmak istediğin kalp sarılmaktan uzak…
*

benden bu kadar. mum takvimine göre üç yaşımdayım. seneye iki mumlu pastam olacaktır muhakkak … sonra bir… sonra hiç… yaşım çocuk, yaşım hiç…
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
2995.
aldığım kararlardan, yaşadığım hayattan, yoluna düştüğüm insanlardan, karşıma çıkan insanlardan, hayatı yaşama şeklimden, aklımdan, düşüncelerimden, hislerimden o kadar mutluyum ki, hepsi o kadar ben ki, o kadar beni tamamlıyor ki iyi ki böyle olmuşum, iyi ki bu kıvama gelmişim diyorum. tüm bunların verdiği öylesine güzel bir huzur ve iç rahatlığı var ki, paha biçilemez… o ofise gittiğimde hissediyordum olacakları, o insanı gördüğümde de keza, o haberi aldığımda da… nelerden vazgeçeceğimin de farkındaydım çünkü içime sinmeyen hiçbir şeyi yapmıyordum. bugün belki etrafımdaki insanları çok şaşırtan cümle kuruyorum ama iyi ki yerleşmemişim o ülkeye diyorum, iyi ki buradaki hayatıma sarılmayı tercih etmişim. tek başıma ve stresle hayatta var olmak yerine, etrafımda sevdiğim insanlar ve ailemle ağız dolusu kahkahalarla ilerliyorum yolumda, riskleri daha rahat alabiliyorum.

ve şimdi başka bir yol ayrımındayım, çok benimsediğim bir ortamı bırakma kararı vereceğim belki de, arifesindeyim gibi büyük değişikliklerin. sonra belki daha da büyükleri olacak, başka bir aileye dahil olacağım belki. bir adım atmam gerekiyor ve son aşamasındayım. sanırım bu değişikliği istiyorum, zorluklarına rağmen evet diyeceğim ve yolumu güzelleştirmeye bakacağım. sanırım bu evet de son “evet”im olmayacak gibi :)

ben hazırım artık!
devamını gör...
2996.
şuraya yazdıklarımı okudum keyfim yerine geldi sonra keyfimin bununla yerine gelmesi keyfimi yine kaçırdı şimdi ben kendinle aran nasıl başlığına gidip de ne yazıcam bu gece de bizi yatırmayacak bi sorun bulduk hamd olsun..
devamını gör...
2997.
içimdeki çoçugun çığlıkları susmuyor artık
barışamıyorum kendimle
kötü olan herşeyin şuçlusu benim
her gece dar ağacına asıyorum kendimi
ölümü düşünmek acı vermiyor artık bana
büyüyünce geçer dedikleri herşey benimle beraber büyümeye devam etti sadece
devamını gör...
2998.
yüzünü unuttum.
ertesi günün sisli sabahında, hiç uyanmayacakmışım gibi hissettiğim, bedenimi değil, sanki bütün yorucu ve karmaşık işleri kendisine yüklemişim gibi uyanmak bilmeyen o ruhumu, söküp aldım zorla yataktan. uyumaya zor uyuduğum başımı koyduğum an bütün pişmanlıklarımın diken gibi battığı o yastıktan başımı değil, düşüncemi zor kaldırdım.
unuttum huzurun yüzünü sanki birileri beni zorla yaşatıyormuş gibi, başkalarının yüzünde aradım huzuru.
eskisi değil, artık çabuk yoruluyorum. mevsim sevdiğim mevsim değil ancak sevdiğim mevsim de olsa tadını alamıyormuşum gibi bazı şeylerin sanki artık sevdiğim hiçbir şey kalmamış gibi buralarda ya da sanki bütün sevdiğim şeylerin tarihi geçmiş. belki de artık ben
tarih olmuşum da dalından düşen yaprak gibi kurumuş büsbütün ayrılmışım ait olduğum yerden. artık hiçbir yere ait olmama hissini yaşadığı an, tükeniyormuş insan.
unuttum yüzünü
bütün sevdiğim kitapların. kitaplar artık acı veriyor bana, neden daha önce karşılaşmadık ki dediğim bir çok insan gibi. zamanı değil. artık açıp okumaya çekiniyorum. zamansız karşılaştığım insanları tanımaktan çekindiğim gibi. ya kaybettiğim çok şey varsa içinde, tıpkı eskiden rastlaşmamız gereken insanlardan korktuğum gibi korkuyorum onlardan. eskiden olsa bana iyi gelecek ancak şimdi sadece vedalara ismini yazdırdığım bir çok insan gibi, zamanında okuduğum bütün gereksiz, dolu sayfalı boş kitapların acısını onlardan çıkarıyorum.
okumuyorum artık vaktim yok, kimseyi tanımaya vaktim olmadığı gibi.
unutmuşum yüzümü,
kendi yüzümü, kendimi!
aynaya baktıkça utandığım zamanlar kapıda beklerken, telafi etmem gereken hiçbir şeyi onarmadım, düzeltmedim kasten.
sanki onları tamir etsem, yeni hasarlar ortaya çıkacakmış gibi korkuyorum, kaçıyorum büsbütün.
kaçtıkça korkar, korktukça kaçar oldum, yüzümden.
her şey benim yüzümden.
en nihayetinde her şeyin sebebi olan kendimden kaçmaktan unuttum, bir an soluklansam, iyi şeyler de olabilirmiş diyecek olan umudu beklemeyi.
unuttum işte kendimi, sahi ya ben şimdi kimim ki?
devamını gör...
2999.
ne için yaşıyoruz?

adım adım yüksek lisansa yürüyorum, bugün yds için başvurumu yaptım. merak etmeden duramıyorum ama. üniversitede deli gibi ortalama yaptım, kendimi olabildiğince geliştirmeye çalıştım. dilimi ilerlettim, ilgilendiğim konularla ilgili literatürü taradım, hocalarımla aramı iyi tuttum, tek başına bir evi idare edebilmenin sorumluluğunu aldım.

şimdi düşünüyorum, belki bütün bunlar geri kaldı. yaşadığım çağda bunların bir önemi yok. daha hin, çakal, ne bileyim fırsatçı olmak gerekiyor. doğru ilişkiler kurup, ilişkilerini mantıkla yürütmen gerekiyor. bunu yapmak istemiyorum, belki de yapamam. ama artık bunu yapabilen insanlar başarılı oluyor.

çıkar ilişkisi konusunda biraz snob bir insanım. bir insandan çıkar edinebilecek olmam konusunda sabit bir fikrim var. o kim ki benim ondan bir çıkarım olsun? sanırım bu kafadan çıkmam lazım. benim düşünce yapıma aykırı olan şeyleri yapan insanlar saygı görüyor. en çok bu zoruma gidiyor mesela.

sahi, ne için yaşıyoruz?
devamını gör...
3000.
seni bir kez gördüm, üzerinde yorgunluğun paltosu vardı.
bir kez sevdim seni, geç kalmışlığın kırışıklığı vardı yüzünde, hafif bir tebessüm bana doğru esen, estikçe bizden geçti diyen.
bir kez güldüm sana, tebessümüne karşılık haklısın dedim içimden, sadece haklısın diyebilirdim o an.
ve bir kez gittim senden, pişman olmamaya yemin etmemiş olsan arkamdan çoktan seslenmiştin,
bir kez gittim, elimde son bir el sıkışın soğukluğu, elimde bin yıllık kavuşmanın ayrılığı, elimde sensizlikten kalan son dokunuşla.
seni son bir kez gördüm, o da senden gidişim oldu..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim