741.
kendimi artık tamamen loser olarak görüyorum.

yaptığım hiçbir şeyden keyif alamıyorum, kafa dengi arkadaş çevrem yok, mutsuzum. maddi yönden problemim yok hiç ama manevi açıdan çöktüm artık. sürekli kendime loser oldun işte diyorum.

evet loser oldum. kaybeden tataftayım artık.
devamını gör...
742.
yeşil
dinliyor, büyüyor
bana gölge
sana engel

saklıyor
sakladığını zannediyor

ince
uzun
aheste

görsen
nasıl salınıyor
kelimeler dans ediyor
yazamıyorum

seni bulunca
gözlerim kamaşıyor...
devamını gör...
743.
karalama defteri değil de karalama blogum var. karalama blogum
devamını gör...
744.
aile. hayattaki en büyük istismar malikanesidir dediğimden beri linç yediğim o koca 23 yaşıma bedel oldu. hala da oluyorlar. güya sevgi ve biz sana her şeyi alıyoruz mantığı ile içimi, hayallerimi rahatça alabildiklerini zannetmeleri ise yine tam 23 yılımı aldı. hala da sürüyor. kendimden nefret etmekten tutun da kendimi öldürme isteğine kadar her şeyi içimde biriktiren aileme sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. yaptıklarınızın farkında olmadığınız ama benim içimde yaşattığınız her acının kat be kat fazlasını yaşamanızı istesem de sizin kadar bencil olamıyorum. sizler elalemden, komşulardan dandik olaylardan ötürü çocuklarınızı hatırlamayıp hatta kendinizi bile unutup çocuklarınızdan bıkan varlıklarsınız. kalbimdeki acının tarifi asla mümkün değil. kendimi dışarı çıkarken onların ev işlerini yemeklerini temizliklerini yaptım diye izin veriyorlar düşüncesi içinde buluyorum. sanki onların evdeki kölesiyim. bunu da geçtim sanki kardeşime hizmet etmem gerektiği için doğmuşum gibi hissediyorum. bu yüzden aile evine dair tüm kalbim ciddi şekilde yaşlı, kanlı ve acılı. dilerim bunu okuyan insanlar olursa da çocuklarının asla kalplerini kırmasınlar. çünkü sonraları çok acı oluyor...
devamını gör...
745.
hayat standardım diğer insanlara göre biraz yüksek diyebilirim, yüksekten kastım uçurum değil en azından her yaz 5 yıldızlı bir otelde tatilimi yapıyor,kısa aralıklarla lüks bir restaurant da yemek yiyebiliyorum. gel gelelim asıl konuya,
ben özel bir finans kurumunda pazarlama müdürüyüm, 15 yıldan beri satış hedeflerini tutturmakla mükellefim. sonuç olarak yaptığım iş çok stresli. bu stresin üstüne biraz daha stres eklemek gerekirse , mesela erken yaşta evlenmiş olmam, sosyal ortamımda hareket kabiliyetimin kısıtlı olmasi,annemin ciddi sağlık problemleri olması, bunlar üst üste gelince insan kendini yalnız hissediyor,en ilginç olanı da kalabalığın içindesin ama yalnızsın....
tek istediğim ne biliyormusun karalama defteri?
yüksek tavanlı,eşyası olmayan eski bir evde uykuya dalıp,ertesi sabah çantamı sırtlayıp, bilmediğim bir ülkenin sokaklarında kaybolmak.......
devamını gör...
746.
"bak ben sana bir caddeyim
üzerimden geçtiğin her sabah.
bir ağacım ben sana,
bir akasya,
gölgemde otobüs beklediğin."

neden uzaksın soruna cevap olur belki. hoş buradan bihabersin ama olur da bi gün okutursam diye not düşüyorum işte. ha bi de bazen kırılıyorum ama beni kırdığın için üzüleceğini bildiğimden sadece gülüp geçiyorum.
devamını gör...
747.
her zamanki gibi bir gece, derin uykuya dalamadığım, uykuya bile teslim olamadığım.
her aynı günün ardından gelen, 'belki biter artık' diye umut kırıntıları aratan, her zamanki gibi bir gece.
son sigaramın ağzımda yine aynı tadı bıraktığı, titreyen sokak lambasının 'neden hala patlamıyor, neden can çekişiyor, neden buna kimse müdahale etmiyor' diye düşündürdüğü, sonra kendimi o lambaya benzetmem ile birlilte gülümseten, her zamanki gibi bir gece.
her zamanki gibi oyalanmaya çalışmakla geçen bir gece..
neden bu ağaç büyümüyor hiç?
denizin kokusu aynı mıdır heryerde?
karşı komşum mutlu mu acaba?
gerçekten var mı evrilmeyen duygu?
gerçekten var mı devrilmeyen insan?
devamını gör...
748.
sevgilim olsun istemiyorum. sevdiğim olsun istiyorum. her gün görmek değil, benim olduğunu bilmek istiyorum. elini tutmak değil, kıyamadan gözlerine bakmak istiyorum.
devamını gör...
749.
çok fazla şarkı!
iki çocuk bakıyor bana, bir kedi, bir eski aysel.
öyle araf ki, arada kalmak hiç bu kadar zor olmamıştı.
iki çocuk bana bakıyor, su iç diyorlar, az iç diyorlar, bir nevi eski aysel fazla bişi demiyo ama gülüyoruz işte beraber, o bile yeter, sağolsunlar.

üçü de seni biliyordu biliyor musun, biliyorsun tabii, bugün üçüne de gittiğini söyledim, çocuklar az iç dediler, su iç dediler, ex aysel ne dedi hatırlamıyorum.

haber verecektin bugün, yüzde bilmem kaç kötü olduğunu bildiğin haberin haberini verecektin?
tahmin ediyorum ki, en kötüsü geliyor aklıma, neyse, atlatırsın. keşke.. keşke..

sabah tıp deyip hâlâ susmayan dilimi de, yazdıran alkolü de..

neyse...
devamını gör...
750.
aklıma düştü gözlerin
boynumu büktüm ağladım
elveda dediğin yerin
yanına çöktüm ağladım
anılar gezdi kanımda
seni aradım yanımda
tesbih gibi her anımda
hasreti çektim ağladım
her seven boyun eğmiş
ayrılık ne yaman şeymiş
gözden yaş dökmek neymiş
gözümü döktüm ağladım
içim garip gönlüm darda
gözlerim karşı duvarda
ben her akşam aynalarda
yüzüne baktım ağladım
devamını gör...
751.
bir şeyi yapamayacak gibi kendimizi hissettiğimiz an ile "ya ben bu işin üstesinden gelirim " dediğimiz an arasındaki tek fark, o anda kendimizi iyi hissediyor oluşumuz aslında çünkü baktığımızda koşullarda değişen bir şey olmasa da insan, kendini iyi hissettiğinde daha cesur oluyor. o zaman "kendini sürekli iyi hisset, sürekli her şeyin üstesinden gel, öyle saçma şey olur mu" diyebilirsiniz. bir kere insanın kendini sürekli iyi hissetmesi mümkün değil, bir de kendini tanımak da bir süreç.. zamanla neyi yapıp neyi yapamayacağını çözmek de bir süreç.. mesela ben asla araba kullanamam çünkü küçükken bir gözümün görme yetisini kaybettim, o yüzden asla kendime güvenemem, şimdi kalkıp da bugün kendimi harika hissediyorum, gidip biraz araba kullanayım diyemem. niye mi bunları anlattım? aslında harekete geçmemizi belirleyen ilk şey duygular bence.. ama sonrasında mantığı devreye sokup kendini tanıyor olmak, neyi yapıp neyi yapamayacağına dair farkındalık geliştirmek ve karar almakla süreç tamamlanıyor diye düşünüyorum.
devamını gör...
752.
gitmek üzerine:

kaldırım taşlarının çizgilerine basmamaya dikkat ederim. sen geçerken yanımdan, sürekli yere bakışımın sebebi mahcubiyet değil; korkaklığımdaki acziyet. yoksa yemişim kaldırım taşlarını, asıl mesele çizgiler değil, içimdeki ruh hastası zihniyet.

hızla geçişinden alırım göz yaşının kokusunu, bir süre önce ağlamış kadın suratı tasvirine bayılırım. lakin herşey yüz yüze gelene kadar, bundan sonrası tamamen eziyet.

tiksinir miyim sanıyorsun, hayatta iğrenmem. iğrensem de bakmam kaldırıma, yüzüne bakarım şaşkınlıkla. sen de bak. aksi halde nasıl kurulacak dengeler?

bu arada havalar çok sıcak, beyinin buharlaşacak haberin yok; artistlik yapma, şapka tak kafana. ben de çekip gidersem ağlama bir daha, çünkü ben gitmeleri severim, dara gelince kaçar giderim.

velhasıl ben giderim gitmesine de sen kalma arkamda, durma öyle kaldırımlarda. hani lirizmin zirvelerinde gezinen bir şarkı sözü var belki bilirsin; aynen şöyle:

"bundan sonra böyle
empati mempati, zoraki sempati
durmuyor sahici bende
git diyorum yani özetten..." *
devamını gör...
753.
bu sayfadaki her yer olsa gerek.
devamını gör...
754.
genel olarak ihanet güzel bir tat bırakmıyor insanda. her ne kadar dışarıdan bakınca "amaan takma kafana" dense bile, insanın içinde bir kor ateşi olarak varlığını sürdürüyor ve bu kor, gün geçtikçe iyice harlanıyor.

insan ilişkileri temele baktığımızda çok basit. konuşurken saygıyı aşmadığınız ve görüşlere karşı hıyanette bulunmadığınız sürece gayet iyi ilerler. son günlerde yaşadıklarıma bakarsam, bu temel benim için artık sarsıldı ve eskisi gibi değil. insanlara güven(en azından bu ülkede) bir altın bilezik idi ve ben bu altın bileziği bozdurmaya karar verdim.

ha içimde gittikçe harlanan kor ateşe gelecek olursak, gittikçe harlanmaya devam ediyor ve günü geldiğinde fırının kapağını açıp o kadar sıcağı insanlar yerinde; bir anda temiz havaya, soğumaya bırakacağım.
devamını gör...
755.
yaşanan bir olayı hiç umursamamak yani belki inkar etmek bir uç nokta iken, takıntı haline getirecek kadar kafaya takmak, ondan başka hiçbir şey düşünemeyecek hale gelmek ise bir diğer uç nokta. ilkinde zaten yok sayma olduğundan harekete geçme durumu olmuyorken ikincisinde ise insan, kendini hiçbir şey yapamayacak kadar güçsüz ve çaresiz hissediyor yani bir nevi kendini paralize etmiş oluyor. öncelikle uç noktalardaki bozulan dengeyi düzenlemek, sonrasında harekete geçmek gerekir. *
devamını gör...
756.
gülerek yazmaya başlıyorum. gülüyorum çünkü o kadar çok şey var ki, nerden başlayacağımı bilmiyorum. olayları geçelim o zaman. şuan göğsümde beni sıkıştıran hislerim; korku, boğulma, daralma, üzüntü, öfke, ve isim koyamadığım başka hisler. bilinç altım bir çok yaşanan olayı silmeye başladı, biliyorum yaşandı ama bir şey hissedemiyorum, çoğu şeyi hatırlayamıyorum. her an bir rüyanın içindeyim gibi. hiç bir şey net değil. uyanık olduğum çok az zaman var gibi. seslerin yankıları kulağımda, görüntüler bulanık. ve acı çok fazla. neyin acısı bilmiyorum. canım acıdığını biliyorum sadece. aynaya baktığımda gördüğüm kişi yabancı. çığlık atmak istiyorum, bedenimi parçalayıp içinden çıkmak istiyorum. bedenime sığamıyorum. var olduğumdan çok öfke hissediyorum. patlamam gereken anlarda kaskatı kesilip, konuşamıyorum. anlamsız anlarda çılgına dönüyorum. yapayalnızım. herkes gitti. belki ben sebep oldum. sadece kedimi seviyorum, bazen gelip yanıma yatıyor, minik kafasını koluma koyuyor, azıcık bir ağırlığı var onu hissetmeye bayılıyorum. onu bulduğum için çok mutluyum, öpmeye asla doyamıyorum, ısırıp kızana kadar öpüyorum. ama biliyorum o da seviyor beni. bana çok benziyor, sınırı aştığında kızıyor, ısırıyor ama kendi haline bıraktığınızda gelip sarılıyor ya da size yakın bir yerde uyuyor. bu saf sevgiyi hiç hissetmemiştim, ne kadar açmışım birini sevmeye. hiç sevmemiş, hiç sevilmemişim. üzgünüm. böyle olmamasını dilerdim ama bana verilen bu. bir çok deli ve hastalıklı gen, ve bunu kullanmak için aç köpekler gibi bekleyen insanlar. yakın zamanda kötü bir olay yaşadım, 2 gün uyudum, gözlerimi açamadım bile. beynim kendini kapatmak istedi, katlanamadı. neyse bir şeyler var işte. herkeste olduğu gibi, biraz öfkeli, biraz küfürbaz, biraz deliyim.
devamını gör...
757.
yalnızlık, uzun boylu kadın;
sevgiler, kısa boylu ve toy.
tutku, işe geciken adam;
aşk, emekli bir subay.
ben ise şans oyununda ki şanssızlık;
düşüp kaybolan eksik taş.
sen ise kutuplarda her hangi gün,
altı ay gece altı ay gündüz;
altı ay sevda altı ay güz.
an'ları donduran adam!
ölünce çözünmeliyiz.
bugün buz tutsak bile,
yarın körkütük çölüz.
ve çöller yangın çıkarmadan kavurur
senin gibi, benim gibi..
devamını gör...
758.
hani kendiliğinden çıkar ya, istenmeyen yabani çiçek. sıkıntı gibi; yoldukça çoğalır. ellere inatçıdır yabani çiçek. yolcu'nun başını taçlandırır.
giden saçları sonbaharın etkisi,
kimin belinde salınır olmuş? taranmayan düşleri karışık, giden saçlarına yoldaş olmuş.
devamını gör...
759.
sanırım dostlarım eğer ben şu anki merdumgiriz'sem bunun sebebidir dedem. küçüklüğüm, çocukluğum, yetişkinliğim, manyaklığım hepsi onun yanında geçti hatta biraz da manyaklığımın sebebidir kendisi. aramızda mutlak bir aidiyet vardı her zaman. özgürlüğe hasret ruhum için (bkz: özgürlük), alkole bağımlı olan dedem için alkol demekti ilişkimiz. ben istediğim yere gider, gezerdim. o da istediği kadar içer, delirirdi ve günün sonunda aynı odada karşılıklı birbirimize gülümseyerek uyurduk her gece. acıktığımızda ben küçük ellerimle bir şeyler hazırlarken bize, o da sarma sigarasını içerek dikkatle izlerdi beni. yeri gelir bir baba olurdu bana, yeri geldiğinde ise bir dost, yeri geldiğinde ise ihtiyar bir dede. en uçuk kaçık fikirlerimi anlatırdım ona, kendisine illaki bir pay çıkarırdı hayallerimden. kendini sığdıracak küçük bir yer bulur, hayallerimin bir köşesinde kıvrılıp kendisine yer edinirdi. kurduğum 10 hayalin üzerine 100 de o ekler ve biz hayal dünyamızın uçsuz bucaksız sonsuzluğunda birbirimizi kovalardık.

şimdi bir rakı sofrasında dede, karşılıklı içiyoruz seninle. "ben delinin tekiyim. bipolardan şizofreniye kadar ne ararsan var bende. s*ktir et akıllıları onlar senden benden daha deli" diyen sen karşımda güzel anılarını anlatıyorsun yine. bir de anlattıklarının hangisi gerçek bir bilebilsem.
elimde, senin uzattığın bir dal sigara ve masanın üstünde kendi ellerinle hazırladığın rakılarımız. konuşuyoruz yine olacaklardan ve olmayacaklardan. evetlerden ve hayırlardan. keşkelerden ve iyi kilerden. iyilerden ve kötülerden. anason kokuyor soframız, gözlerimizde bir huzur, içimizde küçük bir hasret. çok severek balıkçı teknelerinde dinlediğin yunan ezgileri çalıyor arkada. sen anlatıyorsun ve ben yine özgürleşiyorum. tam da öğrettiğin gibi...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
760.
bugüne kadar çok istediğim bir şeyin gerçekleşmediğine şahit olmadım.
tabi onun da beni çok istemesi ile oluşan sinerjiden bahsediyorum.
yoksa "1 aya kapımda ferrarim olsun" gibi isteklerim yok,bunun olması için yeterli miktarın mevcutta bulunmasının dışında gerçekleşmesi için insanüstü efor sarf etmeme rağmen olmaması da yüksek ihtimalli. zaten böyle gerçekdışı bir isteğin olmasına da gerek yok.
herneyse,kalbimle ruhumla istediğim ve beni isteyen,istemesi için herhangi bir engeli olmayan herşey gerçekleşti hayatımda.
hırslı değilimdir,olmaya gerekte duymam.
bunun sonucunda da çok istediğim şeylerin "olmaması" "imkansız" gözükmesi gibi durumlarla da karşılaşmam. ve olduğunu gördüğüm zamanlar da hep akışına bıraktığım süreçte gelir bana. sabretmemi gerektiren ve uzun zamana yayılan isteklerimde oldu elbette ama genel olarak kısa süreçlerde hayat hep bana istediklerimi verdi,sağ olsun.
ne polyanna tarzı hayat görüşüm vardır ne de hayallerde yaşamayı düstur edinmişimdir. sadece anda istediğim, içimden geçirdiğim ve akışa bıraktığım herşey evet herşey olmuştur. o da beni istemiştir,sinerjimi sevmiştir,ne olduğu önemli değil. hayatta herşey ama herşey enerjidir. bunu deneyimlemek inanılmaz huzur verir insana, başkalarına ufacık gözüken ve gerçekleşen durumlarımın hepsi benim için büyüktür ve önemlidir.
bu başlık da özel ajanda gibi oldu, hoşuma da gidiyor.
neyse;kısa zaman önce birilerine bahsettiğim ve yıllardır da gerçekleşmesini istediğim ama bir türlü şartların olgunlaşmaması ya da o doğru enerjinin belki de gelmemesinden dolayı gidemediğim yere, bölgeye gidiyorum!
yola çıkmanın heyecanı her zaman ayrı sevindirir beni ve tüm kalbimle isteğimin bence en doğru zamanda olması da apayrı heyecan katıyor bana!
so... i go!
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim