normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2621.
hangi kıytırık düşün öyküsü bu?
sahi hangi kanatlı kabusun hüneri bu tutulan?
kim yazıyorsa bıraksın yazmayı. devri deveran ediyor bir sonraki güne,
geceden alacağı olan her güneşli güne.
kimin rüya defteri bu sahi, bucaksız?
arşa kazımış, arzı toplamış, alemi titretmiş..
mücrinde yıldızları söndürmüş galaksilerinin,
kervanlar gelmiş, kervanlar basmış, kervanlar ıslakmış..
sahi kimin bu aptalcasına rüya kuşları bjnlar?
ellerine tutuşturulmuş, ellerini tutturmuş, ellerini tutturur. gözlerini ovuştururmuş. .
zift karası, rüya gecesi gözleri, balı devran sözleri anlarmış.
sahi hangi rüyanın izleri bunlar, bulunsun? silinsin, tez elden denirmiş.
lakin izler bozuk, izler çizik, izler muğlak, ki garip sözleri ırgatmış...
gün olmuş, lal olmuş yoluna,
nüksetmiş arzdan
bir gece ıslakmış...
sonrası gören, bir bilen olmamış..
üslup bozukmuş, üslup kirlenmiş, üslup nefes nefese, dem deme han olmuş.. kalana, durana, derde kalana, derman olurmuş..
daha da gören olmamış galaksilerini.
bir daha gören olmamış...
buradan
sözüm olan karalama defteri yazısı bu. şarkının bi manası yok. aklıma geldi ekledim.
sahi hangi kanatlı kabusun hüneri bu tutulan?
kim yazıyorsa bıraksın yazmayı. devri deveran ediyor bir sonraki güne,
geceden alacağı olan her güneşli güne.
kimin rüya defteri bu sahi, bucaksız?
arşa kazımış, arzı toplamış, alemi titretmiş..
mücrinde yıldızları söndürmüş galaksilerinin,
kervanlar gelmiş, kervanlar basmış, kervanlar ıslakmış..
sahi kimin bu aptalcasına rüya kuşları bjnlar?
ellerine tutuşturulmuş, ellerini tutturmuş, ellerini tutturur. gözlerini ovuştururmuş. .
zift karası, rüya gecesi gözleri, balı devran sözleri anlarmış.
sahi hangi rüyanın izleri bunlar, bulunsun? silinsin, tez elden denirmiş.
lakin izler bozuk, izler çizik, izler muğlak, ki garip sözleri ırgatmış...
gün olmuş, lal olmuş yoluna,
nüksetmiş arzdan
bir gece ıslakmış...
sonrası gören, bir bilen olmamış..
üslup bozukmuş, üslup kirlenmiş, üslup nefes nefese, dem deme han olmuş.. kalana, durana, derde kalana, derman olurmuş..
daha da gören olmamış galaksilerini.
bir daha gören olmamış...
buradan
sözüm olan karalama defteri yazısı bu. şarkının bi manası yok. aklıma geldi ekledim.
devamını gör...
2622.
ben sende neleri öpüyorum bir bilsen.herkesin perdelerini çektiği karanlık akşam gecelerinde, kalabalık bir odada ki yalnızlığından öpüyorum.
ağzında eriklerin buruk tadı, ellerin bulut,gözlerin ot bürümüş ekin tarlası. ilgisizlikten şikayetçi bir çocuğun düşlerinde yediği tokadın yüzünde bıraktığı izden öpüyorum.
yağmur her zaman gökkuşağı getirmiyor.
kapı aralığında bekleyişin yarattığı yürek çarpıntısı,belki kavuşuruz diye yeşeren umutlarlarından öpüyorum.
ağzında eriklerin buruk tadı, ellerin bulut,gözlerin ot bürümüş ekin tarlası. ilgisizlikten şikayetçi bir çocuğun düşlerinde yediği tokadın yüzünde bıraktığı izden öpüyorum.
yağmur her zaman gökkuşağı getirmiyor.
kapı aralığında bekleyişin yarattığı yürek çarpıntısı,belki kavuşuruz diye yeşeren umutlarlarından öpüyorum.
devamını gör...
2623.
düşünmeye üşendim sözlük ama yazmaya üşenmeyip behzat ç.'nin final sahnesindeki tiradını yazacağım çünkü neden yazmayayım?
rakı koy la!
geçmiyor a...k... dünyasında. bi s..im geçmiyor.
benim çok güzel bir kızım vardı. küçücüktü. canım ne zaman sıkılsa benim, onu düşünürdüm.
şu dünyada cinayetle uğraşmak dışında üşenmediğim tek şey berna'nın saçlarını taramaktı.
berna öldü... şule geldi...
bi gün bana ne dedi biliyon mu şule?
unutmak kelimesi ''un''dan çıkmış.
dedim nasıl yani? bildiğimiz un mu yani? hamur işi?
öyleymiş. unutmak için un ufak etmek gerekiyormuş.
birini bütün olarak unutamazmışsın zaten öyle pat diye unutamazmışsın. böyle yavaş yavaş gidermiş. yavaş yavaş unuturmuşsun.
gözleri, kaşı. burnu öyle. kulağı. sesini yavaş yavaş.
unuttuğun zaman da o kişi olmazmış. hatırlamazmışsın. sonra unuttuğunu unuturmuş.
ben unutmak istiyom la. her gün ne zaman unutacam diye soruyom ben kendime. her sorduğum zaman da her şeyi hatırlıyorum ben. daha net.
unutamıyom ben.
karım öldü.
kızım öldü.
kızım katil.
ceninim öldü.
rakı koy la!
geçmiyor a...k... dünyasında. bi s..im geçmiyor.
benim çok güzel bir kızım vardı. küçücüktü. canım ne zaman sıkılsa benim, onu düşünürdüm.
şu dünyada cinayetle uğraşmak dışında üşenmediğim tek şey berna'nın saçlarını taramaktı.
berna öldü... şule geldi...
bi gün bana ne dedi biliyon mu şule?
unutmak kelimesi ''un''dan çıkmış.
dedim nasıl yani? bildiğimiz un mu yani? hamur işi?
öyleymiş. unutmak için un ufak etmek gerekiyormuş.
birini bütün olarak unutamazmışsın zaten öyle pat diye unutamazmışsın. böyle yavaş yavaş gidermiş. yavaş yavaş unuturmuşsun.
gözleri, kaşı. burnu öyle. kulağı. sesini yavaş yavaş.
unuttuğun zaman da o kişi olmazmış. hatırlamazmışsın. sonra unuttuğunu unuturmuş.
ben unutmak istiyom la. her gün ne zaman unutacam diye soruyom ben kendime. her sorduğum zaman da her şeyi hatırlıyorum ben. daha net.
unutamıyom ben.
karım öldü.
kızım öldü.
kızım katil.
ceninim öldü.
devamını gör...
2624.
“kızımı bin tane erkeğin arasına koysam, içim rahat olur” cümlesiyle konu komşuya koltukları kabarık tavırlar sergileyen annem bugün beni bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı. kızımı anneme bırakmadan önce, söyleme anneannene diye tembihlediğim şeyi kızım söylemiş. akabinde beni arayıp doğru değildir ama doğru mu gibicesinden ağzımı yokladı. şaka yapmış dedim fakat doğruydu. beni zorla yalana sürükleyen anneme kızgınım ama konu bu değil.
kızımı aldım eve geldim ve neden sözümü dinlemediğini sordum. sustu, sustu baktı ben susmıycam en sonunda itiraf etti. anneannem hep soruyor bana diye başlayıp öyle bir cümle kurdu ki… didik didik hayatımı deşiyomuş özetle. hemde benim çocuğumu şeker ve çikolata vericem anlatırsan diyerek. her şeye katlandım da artık minnacık bebemi laf almak için kullanması çok fazla.
sana o iç rahatlağını veren benim, istesem her boku da yerim yine için rahat olur dünyadan bihaber demiycem. direkt gidiyorum artık. susarak gidiyorum bu şehirden. çok az bir tahammülüm kalmıştı. bugün itibariyle sonuna geldik.
kopsun bağlarımız annecim, senin için yeter ki rahat olsun.
kızımı aldım eve geldim ve neden sözümü dinlemediğini sordum. sustu, sustu baktı ben susmıycam en sonunda itiraf etti. anneannem hep soruyor bana diye başlayıp öyle bir cümle kurdu ki… didik didik hayatımı deşiyomuş özetle. hemde benim çocuğumu şeker ve çikolata vericem anlatırsan diyerek. her şeye katlandım da artık minnacık bebemi laf almak için kullanması çok fazla.
sana o iç rahatlağını veren benim, istesem her boku da yerim yine için rahat olur dünyadan bihaber demiycem. direkt gidiyorum artık. susarak gidiyorum bu şehirden. çok az bir tahammülüm kalmıştı. bugün itibariyle sonuna geldik.
kopsun bağlarımız annecim, senin için yeter ki rahat olsun.
devamını gör...
2625.
bazen diyorum.şöyle kaybolsam bir süre görünmesem.kimse bilmese mesela nerde olduğumu.tebdili kiyafet edip ara ara uzaktan herkesi izlesem.neler yapiyorlar diye?daraldığım icin,gerçekten kötü niyetten değil.sonra sorumluluklarim ve sevdiklerim geliyor aklima."asla" diyorum.böyle düşünceler hemen yokoluyor...
devamını gör...
2626.
'en kısa olanı insan ömrüdür. peşine düşebileceğin sorulardan ve cevaplardan daha kısa sürer. herşeyi merak etsen de hepsine hakim olman imkansızdır. biri hariç tüm sorularından vazgeç çünkü tüm cevaplarını bu soruda bulacaksın: ben kimim?'
bir kitabın içindeki, bir kitaptan alıntı...
alıp götürebilir mi seni olduğun yerden? başka diyarlara, belki de içindeki sene?
inanılmaz gibi geliyor ama, kelimelerin sonsuz etkisi bir anahtar gibi, doğru zamanda doğru kapıya ulaşırsa klik sesini duyuveriyorsun.
yıllardır beklediğim soru bu muydu acaba?
hayatımda uğraştığım herşeyden daha çok kendime dönme vaktim mi gelmişti? sahi, kimdim ben?
bir kitabın içindeki, bir kitaptan alıntı...
alıp götürebilir mi seni olduğun yerden? başka diyarlara, belki de içindeki sene?
inanılmaz gibi geliyor ama, kelimelerin sonsuz etkisi bir anahtar gibi, doğru zamanda doğru kapıya ulaşırsa klik sesini duyuveriyorsun.
yıllardır beklediğim soru bu muydu acaba?
hayatımda uğraştığım herşeyden daha çok kendime dönme vaktim mi gelmişti? sahi, kimdim ben?
devamını gör...
2627.
ıki dakika önce ağlamamış gibi arındırıcı karbon maskemi yaptım mangolu yeşil çayımı içiyorum. 30lu yaşlar cidden müthiş bişeymiş.
devamını gör...
2628.
şuraya bir şeyler karalayayım da keyfim yerine gelsin. ne de olsa güzel bir başlık, karalayıp geçiyoruz.
her neyse, hoşlanmadığım çok şey var hayatta ama bir yandan da bu hoşlanmadığım şeyleri yargılamamaya çalışıyorum. hatta tembellik etmesem ve biraz analiz kasıp az buçuk empati yapsam o şeylerden neden hoşlanmadığım çıkar ortaya ve muhtemelen de sebebi toyluk, kendi yaşanmamışlıklarım gibi şeyler olur. burası bitti.
bunun dışında ilk defa hayatımda stabilize bir döneme gireceğimi hissediyorum şu aralar.
kendime, insanlara ve hayata kucak açacağım bir döneme.
bu kadar, daha fazlası gelmedi.
her neyse, hoşlanmadığım çok şey var hayatta ama bir yandan da bu hoşlanmadığım şeyleri yargılamamaya çalışıyorum. hatta tembellik etmesem ve biraz analiz kasıp az buçuk empati yapsam o şeylerden neden hoşlanmadığım çıkar ortaya ve muhtemelen de sebebi toyluk, kendi yaşanmamışlıklarım gibi şeyler olur. burası bitti.
bunun dışında ilk defa hayatımda stabilize bir döneme gireceğimi hissediyorum şu aralar.
kendime, insanlara ve hayata kucak açacağım bir döneme.
bu kadar, daha fazlası gelmedi.
devamını gör...
2629.
ben her içtiğimde ulan diyorum ben niye yaşıyorum. sonra haddim olmadan o'na da soruyorum. beni neden hayatta tutuyorsun diye. neden ya bir açıklama yapsın anlayayım.
neden insanlar için, onlarla olabilmek için fedakarlık yapmak zorundayım.
neden kendimi sevdirmek için çaba sarfediyorum.
ve neden bu kadar yalnız hissediyorum.
neden insanlar için, onlarla olabilmek için fedakarlık yapmak zorundayım.
neden kendimi sevdirmek için çaba sarfediyorum.
ve neden bu kadar yalnız hissediyorum.
devamını gör...
2630.
neden doyumsuzum? sevgi denen şeyin varlığından neden haberim yok? neden tam anlamıyla asla ait olamıyorum? benim için sevgi nedir ki? neden utanmıyorum? neden içimde bir gram sevgi olmuyor? sevgi diye düşündüğüm şey neden hep takıntı ve bağımlılık? neden bu gaddar, gamsız biriyim? nasıl olmak istemediğim iki insanı içimde taşıyorum? içimde nasıl bu kadar tezatlık var? neden dürüst biri değilim? nasıl olmaktan korktuğum iki kişiyi de oldum? ben ne biçim bir insanım? benim hiç utanmam kalmadı? nasıl bu kadar arsız oldum?
devamını gör...
2631.
2632.
en az 15 adedini okulumun yurdunda 5 tanesini de yanımda gezdirdiğim, koleksiyona yenisinin eklenmesi pek de uzun sürmeyen defterler topluluğu.
devamını gör...
2633.
bazı şeyler canımı çok sıkıyor be sözlük. amacım duyar kasmak vs. değil de ne bileyim... alıştık sanıyordum ben. doların bu kadar çıkmasına, alım gücünün düşmesine, kendi ülkemde yabancı olmaya. propaganda falan da değil ha, şimdiden uyarayım. karalıyorum bu gece bir şeyler.
youtube'da boş boş dolaşırken bir video gördüm tadımı o kaçırdı. biz alıştık artık günde en az iki-üç gelen şehit haberlerine. ben hiç şehit cenazesi görmedim ama evimden de cenaze çıktı. yine de evladını toprağa vermek nasıl bir his bilemem. dilerim ki kimse de bilmesin.
bir bacağını kaybetmiş daha yirmilerinin ortalarında bacağının birini kaybetmiş askerin sitemi oturdu bu gece içime. "madalya bu müdür, bu değildir, bu demir parçası değildir." diye çıkardı yere vurdu protez bacağını. "25 yaşında sakat kaldım. ne için? bu ülke için, bu topraklar için. bu bayrak için. başka bir amacı yok! başka bir çıkarı yok."
bana sinirlenenler olacak ama ben ne zaman şehit haberi alsam çok sinirleniyorum. özellikle de türkiye sınırları dışındaki operasyonlardan olduğunu öğrenince. gerçi fark etmez can candır. neden şehit olayını bu kadar benimsiyoruz? gencecik insanların körpe bedenleri toprak altına girince ben şehit olmuş deyip geçemiyorum. giderek normalleşmeye başladı. corona'ya benzetiyorum ben bunu: ilk çıktığı zaman herkes konuşurdu, önlemler alırdı başına gelmesin diye fakat giderek hayatımızın bir parçası hâline geldi. artık olağan bir şeydi bizim için. kızdığım nokta tam olarak bu.
daha bir çok şey ağrıma gidiyor mesela:
kendi askerimin sınır dışında olması gidiyor ağırıma, ülkemde yabancı olmak gidiyor, herkese anlayışlı olmak zorundaymışız baskısı gidiyor aksi halde faşist yaftası yemek gidiyor en çok oysa ki sadece kendi ülkem içinde yaşayanların (ırk belirtmiyorum, ırkçı falan değilim, kaos istemiyorum) biraz olsun gün yüzü ve güzel günler görmesini istiyorum, beyin göçü gidiyor zoruma ama kızamıyorum hatta hak veriyorum, doktorların ülkeden gitmesi zoruma gidiyor, akademisyenlerin kaçması zoruma gidiyor.
kabullenmek zoruma gidiyor, kabullenmek zorunda bırakılmak zoruma gidiyor. paranın bu kadar değer kaybetmesi zoruma gidiyor, turistlerin türkiye'ye gelirken asıl motivasyonlarının ucuz tatil olduğunu bilmek ayrı üzüyor. ülkemin güzide insanlarında olan aşağılık kompleksi yüzünden kendi kendini dibe çekmesi, hor görmesi gidiyor zoruma. halkımın ezilip büzülmesi zoruma gidiyor.okun ucu kendine dönmediği müddetçe vurdum duymazlığa vuran bazı kesim zoruma gidiyor.
cahillik zoruma gidiyor. cahil bırakılmaktan ziyade bile isteye cahil kalmak zoruma gidiyor. sorgulamayan halk zoruma gidiyor.
tarih bilmeyen, öğrenmeyen ve tarihi gereksiz bulan insanlar zoruma gidiyor ya da bildiği bir iki tarih bilgisiyle zamanında yaşanan galibiyetleri hâlâ ısıtıp ısıtıp ortaya koyan, o anda takılı kalmış gelişmeye, gelişime kapalı ego mastürbatörleri zoruma gidiyor.
gelişememek zoruma gidiyor. üretememek zoruma gidiyor. adalet sistemi zoruma gidiyor. ifade özgürlüğünün olmayışı zoruma gidiyor. (bunun altını da doldururdum ama şu yazdıklarım bile beni korkutmaya yetti.)
eğitim sistemi zoruma gidiyor. onca parlak zekanın heder olması zoruma gidiyor. bilim ve sanatı geliştirmek için neredeyse hiçbir şey yapılmaması zoruma gidiyor.
onca kaynağın, tarihin, kültürün hiç tanıtılamaması ayrı zoruma gidiyor. mutfağını dünyaya açamamak, tarihi eserlerine sahip çıkamamak, liyakatsizliğin normal karşılanması ve her yerde olması hepsi zoruma gidiyor.
en çok da bir şeyler yapmak isteyip ne yapacağını bilememek zoruma gidiyor.
evet belki bir norveç, isveç gibi bir ülkede doğmuş olsaydım bu kadar dert etmeyecektim ama ben burada doğdum. küçüklüğümden beri atatürkçü düşünce yapısı ile yetiştirildim. bundan da hiç gocunmadım. yurtta sulh cihanda sulh diyen bir liderin felsefesiyle büyümekten neden gocunayım. gelişmek, geliştirmek, üretken olmak için çalışmak hatta çok çalışmak ve bunun için bazı kavramlardan feragat etmek benim için yakınacak bir şey yahut sırtıma yük değil. fakat devletin tutumu, işte beni gocunduran o.
youtube'da boş boş dolaşırken bir video gördüm tadımı o kaçırdı. biz alıştık artık günde en az iki-üç gelen şehit haberlerine. ben hiç şehit cenazesi görmedim ama evimden de cenaze çıktı. yine de evladını toprağa vermek nasıl bir his bilemem. dilerim ki kimse de bilmesin.
bir bacağını kaybetmiş daha yirmilerinin ortalarında bacağının birini kaybetmiş askerin sitemi oturdu bu gece içime. "madalya bu müdür, bu değildir, bu demir parçası değildir." diye çıkardı yere vurdu protez bacağını. "25 yaşında sakat kaldım. ne için? bu ülke için, bu topraklar için. bu bayrak için. başka bir amacı yok! başka bir çıkarı yok."
bana sinirlenenler olacak ama ben ne zaman şehit haberi alsam çok sinirleniyorum. özellikle de türkiye sınırları dışındaki operasyonlardan olduğunu öğrenince. gerçi fark etmez can candır. neden şehit olayını bu kadar benimsiyoruz? gencecik insanların körpe bedenleri toprak altına girince ben şehit olmuş deyip geçemiyorum. giderek normalleşmeye başladı. corona'ya benzetiyorum ben bunu: ilk çıktığı zaman herkes konuşurdu, önlemler alırdı başına gelmesin diye fakat giderek hayatımızın bir parçası hâline geldi. artık olağan bir şeydi bizim için. kızdığım nokta tam olarak bu.
daha bir çok şey ağrıma gidiyor mesela:
kendi askerimin sınır dışında olması gidiyor ağırıma, ülkemde yabancı olmak gidiyor, herkese anlayışlı olmak zorundaymışız baskısı gidiyor aksi halde faşist yaftası yemek gidiyor en çok oysa ki sadece kendi ülkem içinde yaşayanların (ırk belirtmiyorum, ırkçı falan değilim, kaos istemiyorum) biraz olsun gün yüzü ve güzel günler görmesini istiyorum, beyin göçü gidiyor zoruma ama kızamıyorum hatta hak veriyorum, doktorların ülkeden gitmesi zoruma gidiyor, akademisyenlerin kaçması zoruma gidiyor.
kabullenmek zoruma gidiyor, kabullenmek zorunda bırakılmak zoruma gidiyor. paranın bu kadar değer kaybetmesi zoruma gidiyor, turistlerin türkiye'ye gelirken asıl motivasyonlarının ucuz tatil olduğunu bilmek ayrı üzüyor. ülkemin güzide insanlarında olan aşağılık kompleksi yüzünden kendi kendini dibe çekmesi, hor görmesi gidiyor zoruma. halkımın ezilip büzülmesi zoruma gidiyor.okun ucu kendine dönmediği müddetçe vurdum duymazlığa vuran bazı kesim zoruma gidiyor.
cahillik zoruma gidiyor. cahil bırakılmaktan ziyade bile isteye cahil kalmak zoruma gidiyor. sorgulamayan halk zoruma gidiyor.
tarih bilmeyen, öğrenmeyen ve tarihi gereksiz bulan insanlar zoruma gidiyor ya da bildiği bir iki tarih bilgisiyle zamanında yaşanan galibiyetleri hâlâ ısıtıp ısıtıp ortaya koyan, o anda takılı kalmış gelişmeye, gelişime kapalı ego mastürbatörleri zoruma gidiyor.
gelişememek zoruma gidiyor. üretememek zoruma gidiyor. adalet sistemi zoruma gidiyor. ifade özgürlüğünün olmayışı zoruma gidiyor. (bunun altını da doldururdum ama şu yazdıklarım bile beni korkutmaya yetti.)
eğitim sistemi zoruma gidiyor. onca parlak zekanın heder olması zoruma gidiyor. bilim ve sanatı geliştirmek için neredeyse hiçbir şey yapılmaması zoruma gidiyor.
onca kaynağın, tarihin, kültürün hiç tanıtılamaması ayrı zoruma gidiyor. mutfağını dünyaya açamamak, tarihi eserlerine sahip çıkamamak, liyakatsizliğin normal karşılanması ve her yerde olması hepsi zoruma gidiyor.
en çok da bir şeyler yapmak isteyip ne yapacağını bilememek zoruma gidiyor.
evet belki bir norveç, isveç gibi bir ülkede doğmuş olsaydım bu kadar dert etmeyecektim ama ben burada doğdum. küçüklüğümden beri atatürkçü düşünce yapısı ile yetiştirildim. bundan da hiç gocunmadım. yurtta sulh cihanda sulh diyen bir liderin felsefesiyle büyümekten neden gocunayım. gelişmek, geliştirmek, üretken olmak için çalışmak hatta çok çalışmak ve bunun için bazı kavramlardan feragat etmek benim için yakınacak bir şey yahut sırtıma yük değil. fakat devletin tutumu, işte beni gocunduran o.
devamını gör...
2634.
ben her zorluğu aşarım da bir tek seni aşamam. bir tek sende düşerim. ve biliyorum ki ben bir tek sende düşsem dahi kalkamam. buna gücüm yetmez. önüme gelen her dağı deviririm, çölü aşarım ama senin tek bir çakıl taşına takılıp düşerim. ve öyle bir yara alırım ki ne kalkıp savaşmaya gücüm kalır ne de oturup beklemeye.
devamını gör...
2635.
uğraşmıcam indigo özetlemiş bu aga da ispanya ya bi gitti yok piyasalarda patlatsa bi albüm de dinlesek.
devamını gör...
2636.
tanrıya inanmıyorum ben. bu bir övünme ya da yerinme* cümlesi değil. bir gün baktım ki yüreğimde yok. yani bence inanç, kalpte hissedilen bir şey olmalı ve benim kalbimde böyle bir şey yok. o halde inanmıyorum dedim bir gün, serüven bitti.
geçen gün ablamla konuşmaya başladık. bana bir insanla-kalp gözü açık bir zat imiş- konuşmasını anlattı. ayrıntılar uzun ama ben jonathan swift'in gulliver'in gezileri' ndeki gibi yapıp ayrıntılar ile sevgili okurlarımı sıkmak istemiyorum diyemeyeceğim. çünkü sevgili okur kitlem yok var olan da işte eş-dost hatrına burada. eee onlar da nazımı çeker diyerek başlıyorum. *
bu zat demiş ki dur bakalım biz bir senin eve bakalım. biz dediği kendisi ve de şeyler - ımmm sanırım yazamayacağım- güzel adlandırma yaparak üç harfliler demek istiyorum. hem branşıma gönderme olsun hem de gecenin köründe korku düzeyim baya baya yüksek, boş yere üzmeyeyim kendimi. yok ev üç artı bir, yok odanın biri boş - eşya yok-, yok senin evde şu anda kardeşin de kalıyor, sen açık tenlisin o buğday, vay efendim sizde büyü var, kardeşin de evli (!)... bla bla.. ablam da hayretler içinde dinlerken ki yazmadığım bir sürü şey var - aman tanrım içeriden pat diye bir ses geldi şu anda, ha kalp krizi geçirdim ha geçireceğim- aaa demiş benim kız kardeşim yeni boşandı. muhterem zat da demiş ki ben yanlış bilmem nikahı düşmemiş henüz. mahkeme ile ayrılan ben boşol demediğim için evli miyim acaba? *
üç gündür zihnimde manyak gibi bu düşünceler var. yaklaşık on yıl önce bir depresyon sonrası sürekli ve sürekli bu korkular içinde birkaç yıl geçirdim ben. karabasanlar yüzünden şafakta uyuyabiliyordum. gözlerimi kapatmak işkence gibiydi. karanlıkta uyuyamamanın dışında yalnız da kalamıyordum. travma sonrası stres bozukluğunu bu korkular içinde geçirdim. sonra huzurlu bir hayat başladı benim için. problemlerinden de kurtuldum.
ama son bir yıl gerçekten korkunçtu. hastanelerde, hasta evlerinde, cenazelerde... gözlerimin içine bakıp ölüyorum ben diyen arkadaşımın elini tuttum. öldü. cenazesinde herkes dua ederken ben etmedim. çünkü o da benim gibi inanmıyordu. hoşça kal dedim, veda ettim. on yıl boyunca yol arkadaşım olan insan ile ayrıldık. sarıldım, teşekkür ettim, hoşça kal dedim. dinin ayrılık cümlesini dökmedim.
çünkü inanmıyorum. ama üç gündür zihnimde ablamın anlattıkları var. inanmadığım tanrının, dinin korku hikayeleri zihnimde dönüyor. gündüzleri ya da kalabalıklar içindeyken hayat güzel ve ışıl ışıl ama geceleri üst kattan gelen bir ses kalp atışlarımı hızlandırıyor. sanırım tekrar aynı şey oluyor. ben derin bir karanlığa gömülüyorum.
geçen gün ablamla konuşmaya başladık. bana bir insanla-kalp gözü açık bir zat imiş- konuşmasını anlattı. ayrıntılar uzun ama ben jonathan swift'in gulliver'in gezileri' ndeki gibi yapıp ayrıntılar ile sevgili okurlarımı sıkmak istemiyorum diyemeyeceğim. çünkü sevgili okur kitlem yok var olan da işte eş-dost hatrına burada. eee onlar da nazımı çeker diyerek başlıyorum. *
bu zat demiş ki dur bakalım biz bir senin eve bakalım. biz dediği kendisi ve de şeyler - ımmm sanırım yazamayacağım- güzel adlandırma yaparak üç harfliler demek istiyorum. hem branşıma gönderme olsun hem de gecenin köründe korku düzeyim baya baya yüksek, boş yere üzmeyeyim kendimi. yok ev üç artı bir, yok odanın biri boş - eşya yok-, yok senin evde şu anda kardeşin de kalıyor, sen açık tenlisin o buğday, vay efendim sizde büyü var, kardeşin de evli (!)... bla bla.. ablam da hayretler içinde dinlerken ki yazmadığım bir sürü şey var - aman tanrım içeriden pat diye bir ses geldi şu anda, ha kalp krizi geçirdim ha geçireceğim- aaa demiş benim kız kardeşim yeni boşandı. muhterem zat da demiş ki ben yanlış bilmem nikahı düşmemiş henüz. mahkeme ile ayrılan ben boşol demediğim için evli miyim acaba? *
üç gündür zihnimde manyak gibi bu düşünceler var. yaklaşık on yıl önce bir depresyon sonrası sürekli ve sürekli bu korkular içinde birkaç yıl geçirdim ben. karabasanlar yüzünden şafakta uyuyabiliyordum. gözlerimi kapatmak işkence gibiydi. karanlıkta uyuyamamanın dışında yalnız da kalamıyordum. travma sonrası stres bozukluğunu bu korkular içinde geçirdim. sonra huzurlu bir hayat başladı benim için. problemlerinden de kurtuldum.
ama son bir yıl gerçekten korkunçtu. hastanelerde, hasta evlerinde, cenazelerde... gözlerimin içine bakıp ölüyorum ben diyen arkadaşımın elini tuttum. öldü. cenazesinde herkes dua ederken ben etmedim. çünkü o da benim gibi inanmıyordu. hoşça kal dedim, veda ettim. on yıl boyunca yol arkadaşım olan insan ile ayrıldık. sarıldım, teşekkür ettim, hoşça kal dedim. dinin ayrılık cümlesini dökmedim.
çünkü inanmıyorum. ama üç gündür zihnimde ablamın anlattıkları var. inanmadığım tanrının, dinin korku hikayeleri zihnimde dönüyor. gündüzleri ya da kalabalıklar içindeyken hayat güzel ve ışıl ışıl ama geceleri üst kattan gelen bir ses kalp atışlarımı hızlandırıyor. sanırım tekrar aynı şey oluyor. ben derin bir karanlığa gömülüyorum.
devamını gör...
2637.
üşümüş bedenimi ısıtmıyor ki kalın örtüler sen gibi.sensizlik yüzümün asılmasının en büyük sebebi.
sana ihtiyacım varken yakışmıyor tenime hayali sevişmeler.
hadi çık gel...
sana ihtiyacım varken yakışmıyor tenime hayali sevişmeler.
hadi çık gel...
devamını gör...
2638.
arayacağım dedikten sonra aramayan insan şüphesini sevmiyorum.
devamını gör...
2639.
evden çalışıyorum. sesler geldi apartmandan, bi kalabalık var. çıktım baktım.
üst kat çaprazımızda oturan bir aile var. iki kızları vardı. apartman içinde fazlaca gürültü yaptıklarından birkaç yıl önce kadınla ufak tartışmışmamız olmuştu. neyse, her bayram kızları yine de kapımı çalarlar ben de çikolata ve harçlık veririm. severdim de kızları. adam da iyi bir adamcağızdı.
geçenlerde başı ağrıyor, doktora gidiyor ve beyninde tümör olduğunu öğreniyor. hemen ameliyat demiş doktorlar ama ameliyattan sağlam çıkamıyor. daha geçenlerde yeni doğmuş kızlarını kucağında görmüştüm. sapasağlamdı.
öyle üzüldüm ki. adam için ayrı, geride kalanlara ayrı. başınız sağolsun demek için gittim. kadınla sarıldık, ağladı. gencecik kadın üç çocukla kalakaldı. yaşlı insanların ölümü de üzücü oluyor elbet ama böylesi çok çok zor.
üst kat çaprazımızda oturan bir aile var. iki kızları vardı. apartman içinde fazlaca gürültü yaptıklarından birkaç yıl önce kadınla ufak tartışmışmamız olmuştu. neyse, her bayram kızları yine de kapımı çalarlar ben de çikolata ve harçlık veririm. severdim de kızları. adam da iyi bir adamcağızdı.
geçenlerde başı ağrıyor, doktora gidiyor ve beyninde tümör olduğunu öğreniyor. hemen ameliyat demiş doktorlar ama ameliyattan sağlam çıkamıyor. daha geçenlerde yeni doğmuş kızlarını kucağında görmüştüm. sapasağlamdı.
öyle üzüldüm ki. adam için ayrı, geride kalanlara ayrı. başınız sağolsun demek için gittim. kadınla sarıldık, ağladı. gencecik kadın üç çocukla kalakaldı. yaşlı insanların ölümü de üzücü oluyor elbet ama böylesi çok çok zor.
devamını gör...
2640.
mutluyum ya da mutsuzum demeyeceğim. mutluluğun anlık bir şey olduğunu düşünüyorum.
huzursuzum sözlük. doğru kelime bu işte! huzur...
aynada dönüştüğüm insana bakıyorum. tahammülsüz, her şeyi eleştiren, umutsuz...
insanları ne dediğini, ne düşündüğünü o kadar kafama taktım ki geçmiş zamanda. hata yapmamaya çalışarak en büyük hatayı yaptım bu yüzden. tek zararı da kendime verdim.
biriyle aram açıldığında bile küs durmak istemeyen ve haklı ya da haksız da olsam gidip konuşan ben, insanlar bana selam vermesin diye suratıma bir maske yerleştirdim.
bugün lisans hayatım tamamiyle bitti. çok iyi bir ortalamayla mezun oldum. arkadaşımın okulu uzamasına rağmen şu anda sevgilisiyle birlikte konserde. bense evde oturup audrey hepburn filmi izliyorum.
yanlış anlama sözlük, bundan mutluyum ama bundan mutlu olmak mutsuz ediyor beni. nereye kadar devam edecek böyle? insanlarla merhabalaşmak bile istemiyorum artık. kendini bu kadar önemseyen, kibirli, egolu, devamlı "arayışta" olan, hep daha fazlasını isteyen bu varlıktan tiksiniyorum.
diğer taraftan ne kadar tiksinsem de dönüp dolaşıp insana bağlanıyor bir şekilde konu. bugün resmi olarak mezun oldum ama bunu paylaşabileceğim ya da kutlayabileceğim bir arkadaşım, sevgilim yok.
günün 3'te 2'sini insanlardan nefret ederek geçirirken o 3'te 1'i... açım sözlük, duygusallığa açım. sevdiğim kişinin beni sevmesine açım, masum bir öpücüğe, yorgan altından oynaşmaya, birinin başını omzuma yaslamasına ya da biriyle film izlemeye açım...
kendim olabilmeye, maskeyi çıkarıp atmaya açım! sözlükte nickimin anlamı da budur işte.
şu hayatta belli başlı şeylerden sonra tek dilediğim şey bir insana ihtiyaç duymamak. birinden bir şey beklemeyi yakıştıramıyorum kendime.
hele beklediğim şey sevgi ve saygı ise...
huzursuzum sözlük. doğru kelime bu işte! huzur...
aynada dönüştüğüm insana bakıyorum. tahammülsüz, her şeyi eleştiren, umutsuz...
insanları ne dediğini, ne düşündüğünü o kadar kafama taktım ki geçmiş zamanda. hata yapmamaya çalışarak en büyük hatayı yaptım bu yüzden. tek zararı da kendime verdim.
biriyle aram açıldığında bile küs durmak istemeyen ve haklı ya da haksız da olsam gidip konuşan ben, insanlar bana selam vermesin diye suratıma bir maske yerleştirdim.
bugün lisans hayatım tamamiyle bitti. çok iyi bir ortalamayla mezun oldum. arkadaşımın okulu uzamasına rağmen şu anda sevgilisiyle birlikte konserde. bense evde oturup audrey hepburn filmi izliyorum.
yanlış anlama sözlük, bundan mutluyum ama bundan mutlu olmak mutsuz ediyor beni. nereye kadar devam edecek böyle? insanlarla merhabalaşmak bile istemiyorum artık. kendini bu kadar önemseyen, kibirli, egolu, devamlı "arayışta" olan, hep daha fazlasını isteyen bu varlıktan tiksiniyorum.
diğer taraftan ne kadar tiksinsem de dönüp dolaşıp insana bağlanıyor bir şekilde konu. bugün resmi olarak mezun oldum ama bunu paylaşabileceğim ya da kutlayabileceğim bir arkadaşım, sevgilim yok.
günün 3'te 2'sini insanlardan nefret ederek geçirirken o 3'te 1'i... açım sözlük, duygusallığa açım. sevdiğim kişinin beni sevmesine açım, masum bir öpücüğe, yorgan altından oynaşmaya, birinin başını omzuma yaslamasına ya da biriyle film izlemeye açım...
kendim olabilmeye, maskeyi çıkarıp atmaya açım! sözlükte nickimin anlamı da budur işte.
şu hayatta belli başlı şeylerden sonra tek dilediğim şey bir insana ihtiyaç duymamak. birinden bir şey beklemeyi yakıştıramıyorum kendime.
hele beklediğim şey sevgi ve saygı ise...
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2
