normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
1001.
bir yaprak düşüyor
rüzgarın olmadığı
yağmurun yağmadığı
bulutların kavuşmadığı
güneşin doğmadığı
öyle sessiz
öyle karanlık
öyle kimsesiz
sadece kuşların sesi geliyor
fısıltılı
bir yaprak daha düşüyor
aynı ağaçtan
savruluyor
nereye gideceğini bilmeden
uzaklar yakın oluyor
yollar birbirine giriyor
imgeler gibi
parmak uçlarım kanıyor
kıpkırmızı bir güneş
gözleri kör ediyor...
rüzgarın olmadığı
yağmurun yağmadığı
bulutların kavuşmadığı
güneşin doğmadığı
öyle sessiz
öyle karanlık
öyle kimsesiz
sadece kuşların sesi geliyor
fısıltılı
bir yaprak daha düşüyor
aynı ağaçtan
savruluyor
nereye gideceğini bilmeden
uzaklar yakın oluyor
yollar birbirine giriyor
imgeler gibi
parmak uçlarım kanıyor
kıpkırmızı bir güneş
gözleri kör ediyor...
devamını gör...
1002.
kelimeler sözler imgeler
bir çırpıda göz kırpıyor
sanki gel desem gelecekler
git desem gidecekler mi
kızmayın bana
kim bilir bir gün
kurtulursunuz benden
yine de bazılarınız
şanslı
özgürler
salıverdim sizi
biliyorum sizi
çok üzdüm ama
yalansız, çocukça,
sabırsız, masum
delice, tatlı
sadık
iyi ki varsınız...
bir çırpıda göz kırpıyor
sanki gel desem gelecekler
git desem gidecekler mi
kızmayın bana
kim bilir bir gün
kurtulursunuz benden
yine de bazılarınız
şanslı
özgürler
salıverdim sizi
biliyorum sizi
çok üzdüm ama
yalansız, çocukça,
sabırsız, masum
delice, tatlı
sadık
iyi ki varsınız...
devamını gör...
1003.
"senin psikolojin bozuk. sürekli savunma modundasın, yanına yaklaşan ben dahil herkese kirpi gibi dikenlerini saplıyorsun, bu yıllardır böyle. değişeceğine inanmıyorum artık."
ee? diyorum, ne olacak yani şimdi?
" bilmiyorum" diyor, "ama ben devam edemem böyle."
tamam diyorum sen bilirsin.
ama devam ediyor, gitmiyor.
git demiyor.
kalıyoruz öyle.
kaldık öyle.
sarılıp uyuyoruz gece.
ertesi gün balık yiyoruz,
sen seversin diyor.
hafta da bir en az yemen lazım, ihmal ettim kusura bakma diyor.
başka şeyler de söylüyor ama dinlemiyorum artık esasen.
siz hatırlamazsınız muhtemelen, ben aklıma kazıdım. ne yazıyordu çiçeğin üzerindeki notta?
"söyleyemediğim hislerimin tercümanı olsun diye.."
söyleyemiyormuş ama söyledi işte.
söylediği gün yaseminimcimle aynı anda yaprak döktük.
ne olacaksa beraber olacak demiştim.
yazık oldu.
şimdi düşünüyorum, tam da şu an düşünüyorum. neden böyle biriyim peki ben? hep mi böyleydim, sonradan mı oldum? ne önemi var ki? oldum işte.
oldu işte.
ama sebepsiz değildi.
öylesine değildi.
açıklamadım, o da sormadı zaten.
yazık oldu.
teşekkürler.
ee? diyorum, ne olacak yani şimdi?
" bilmiyorum" diyor, "ama ben devam edemem böyle."
tamam diyorum sen bilirsin.
ama devam ediyor, gitmiyor.
git demiyor.
kalıyoruz öyle.
kaldık öyle.
sarılıp uyuyoruz gece.
ertesi gün balık yiyoruz,
sen seversin diyor.
hafta da bir en az yemen lazım, ihmal ettim kusura bakma diyor.
başka şeyler de söylüyor ama dinlemiyorum artık esasen.
siz hatırlamazsınız muhtemelen, ben aklıma kazıdım. ne yazıyordu çiçeğin üzerindeki notta?
"söyleyemediğim hislerimin tercümanı olsun diye.."
söyleyemiyormuş ama söyledi işte.
söylediği gün yaseminimcimle aynı anda yaprak döktük.
ne olacaksa beraber olacak demiştim.
yazık oldu.
şimdi düşünüyorum, tam da şu an düşünüyorum. neden böyle biriyim peki ben? hep mi böyleydim, sonradan mı oldum? ne önemi var ki? oldum işte.
oldu işte.
ama sebepsiz değildi.
öylesine değildi.
açıklamadım, o da sormadı zaten.
yazık oldu.
teşekkürler.
devamını gör...
1004.
bak, rüzgâr.
kahve kokusu taşıyor, yanında da bir bahçe, bir zakkum, bir ağır yaralı limon ağacı, daha bahçe nedir bilmeyen bir hanımeli, üç tane tahta sandalye, kokun karşısında ezilen bir deniz, nohut mayalı ekmek, domat, kelle peyniri, çeşme kavunu, marka tescili hiç yapılmayacak boğma rakı, iyilik, güzellik var.
az daha sonra ise yalnız bir gece, bak şu adını bilmiyorum yıldızı, bak şu ay, bak karşısı şurası, bak bahçe, hadi yatalım, hayır pencere açık kalsın, hayır kedi çıkmaz, hayır başka kedi de girmez, hayır o gecenin köründe öten horoz da ötmeyecek tembihledim, hayır ya kadın, sus sarılalım ve uyuyalım artık gecesi.
sonra yine sabah, yine bahçede hanımeli, sonra yine aynı terane, yine yoluna dökük gözlerim, sonra tek kişilik çamurdan kahve, sonra yine yok sen.
sonra.... sonra çok sıkıldım ben.
kahve kokusu taşıyor, yanında da bir bahçe, bir zakkum, bir ağır yaralı limon ağacı, daha bahçe nedir bilmeyen bir hanımeli, üç tane tahta sandalye, kokun karşısında ezilen bir deniz, nohut mayalı ekmek, domat, kelle peyniri, çeşme kavunu, marka tescili hiç yapılmayacak boğma rakı, iyilik, güzellik var.
az daha sonra ise yalnız bir gece, bak şu adını bilmiyorum yıldızı, bak şu ay, bak karşısı şurası, bak bahçe, hadi yatalım, hayır pencere açık kalsın, hayır kedi çıkmaz, hayır başka kedi de girmez, hayır o gecenin köründe öten horoz da ötmeyecek tembihledim, hayır ya kadın, sus sarılalım ve uyuyalım artık gecesi.
sonra yine sabah, yine bahçede hanımeli, sonra yine aynı terane, yine yoluna dökük gözlerim, sonra tek kişilik çamurdan kahve, sonra yine yok sen.
sonra.... sonra çok sıkıldım ben.
devamını gör...
1005.
kapkara benimki
o kadar kara ki
bütün renkler ayakta alkışlıyor
yok oluşlarını
kusura bakma özdemir, benim ki daha güzel oldu.
o kadar kara ki
bütün renkler ayakta alkışlıyor
yok oluşlarını
kusura bakma özdemir, benim ki daha güzel oldu.
devamını gör...
1006.
kim olursan ol ne istersen yap
sen de bu dünyada tek başınasın
annen kolunda
baban yolunda
kardeş yanında tek başınasın
tek başımıza
tek başımıza
hep tek başımıza
sözler altında
gözler altında
yaşam kavganda tek başınasın
nefes alırken
nefes verirken
gülüp ağlarken tek başınasın
devamını gör...
1007.
bırak bizi öbür gezegenler yesin!
devamını gör...
1008.
neden bilmiyorum, artık aramak istemiyorum
aynada kendime bakıyorum gülüyorum
gamzelerimi göremiyorum
ismini sayıklıyorum
hasretinle ölüyorum fakat senle de olmaz
acı içinde olmaya mahkumum sanırım
nagihan , tanrının yarattığı iki insan `, bir aşka kurban.
aynada kendime bakıyorum gülüyorum
gamzelerimi göremiyorum
ismini sayıklıyorum
hasretinle ölüyorum fakat senle de olmaz
acı içinde olmaya mahkumum sanırım
nagihan , tanrının yarattığı iki insan `, bir aşka kurban.
devamını gör...
1009.
hayatını istediği gibi yaşamak istedi aile kurdu çocuk sahibi oldu ama hala kendini düşünmek istedi, kırdı insanları fark etmedi insanlar anlattı anlatanları sildi .anlayış bekledi sonuna kadar anlamadı, sorumluluk aldı çocukları boylarından büyük o almadı. ne kadar kırıldığından bahsetti hislerinden onlar anlattı o dinlemedi . kırgınlıklar büyüdü öfkeye döndü . her şey onun olsun istedi denge kuramadı ama nasıl denge kurduğunu anlatıp övündü.
devamını gör...
1010.
hergün hayata umutla uyanıyorum. peki ya akşamları? akşamları tam bir çöküntü oluyor. belki yalnızlığımla başbaşa kaldığımdan belki de sıkıntılardan kaçacak yer bulamadığımdan dolayıdır, bilmiyorum. hani sürekli kendinize söylediğiniz "hiçbir şey umrumda değil" yalanı var ya, güneş batıp gece çöktüğü vakit öyle olmuyor işte. etrafıma bakıyorum, bakıyorum ama bir çıkış yolu bulamıyorum. eşyalarımı toplayıp gidiyorum, herkesten kaçıyorum. bir kendimden kaçamıyorum. ben gerçekten ne yapıyorum ne düşünüyorum bilmiyorum. denizin ortasında bir duba gibi sağa sola sallanıyorum sadece. hergün kendimi kandırıyorum bugün çok güzel olacak diye ama rahat batıyor sanırım. illa buluyorum moralimi bozacak bir şey. sahiden güzel olacak mı günlerim? sahiden istediğim bazı şeylerin hissiyatını tadacak mıyım? hergün bekliyorum, herkese sabredin diyorum ama sanırım pek gelmeyecek hasretini duyduğum şeyler. belki de son defa açıyorum içimi. sahi neden son kez? çünkü hepimiz güçlü bireyleriz. bizim bizden başka kimseye ihtiyacımız yok. bu da büyük yalan. aslında o kadar aciz varlıklarız ki hayvanlar bize gülüyordur bence. neyse biz bence kendimizi kandırmaya devam edelim. nasıl olsa yalan dünya. bizde bir ufak yalan söylesek bir şey olmaz heralde.
devamını gör...
1011.
korkusuzca yürüyebilmek şu hayatta. bir kitap alıp hayatını değiştirmek ya da ne bileyim. yazdığın yazının içinde kaybolmak. arılarla sohbet etmek, ya da kilit taşlarında karıncalarla saklambaç oynamak. sonra saklandığın yerden bir aynaya bakmak kendine uzun uzun. gözlerindeki ışıltıyla mutlu olmak. ne görüyorsun dostum oysa. her sabah kalktığında o morlukların altında, sigaradan kesilen nefesinin buğusunda? doğadan kopuşumuzun yıl dönümünde kendimi bir ormanda bulmak istiyorum. kırk bir kere maşallah dedikleri yaşta ben ağaçlara tırmanıp ateş böcekleriyle dans etmek istiyorum. ama gerçek ne? gerçek işte şu,
beyaz masa.
bir kül tablası.
bir kahve fincan.
ve bitmek bilmeyen insanoğlunun dramatik ürünlerinin müzikal yansıması.
beyaz masa.
bir kül tablası.
bir kahve fincan.
ve bitmek bilmeyen insanoğlunun dramatik ürünlerinin müzikal yansıması.
devamını gör...
1012.
ne kaybettiğimiz insanları döndürebiliriz, ne de geriye dönebiliriz.
devamını gör...
1013.
bu aralar girift bir duygu karmaşıklığı, bir tükenmişlik sarıyor ruhumu.
kırıklığın, görmezden gelinmişliğin, yarım kalmışlığın derin bir sancısı var yüreğimde.
artık kendimi yenilmiş hissediyorum, birilerine, bir şeylere…
adını dahi konduramadığım duygular yüreğime sirayet etmeye başladı.
ne olacağını bilememenin korkusu, huzursuzluğu var içimde.
bir insanın kendine yetemediği zamanlar da olurmuş. tam da o noktadayım ben, kendi kendime yetemediğim an-lar daha çok belirginleşmeye, kendini göstermeye başladı.
yüreğime açılan bir pencere lazım!
gökyüzünü, o maviyi, o cıvıltıları, hissedebileceğim bir pencerenin sevgisine…
kırıklığın, görmezden gelinmişliğin, yarım kalmışlığın derin bir sancısı var yüreğimde.
artık kendimi yenilmiş hissediyorum, birilerine, bir şeylere…
adını dahi konduramadığım duygular yüreğime sirayet etmeye başladı.
ne olacağını bilememenin korkusu, huzursuzluğu var içimde.
bir insanın kendine yetemediği zamanlar da olurmuş. tam da o noktadayım ben, kendi kendime yetemediğim an-lar daha çok belirginleşmeye, kendini göstermeye başladı.
yüreğime açılan bir pencere lazım!
gökyüzünü, o maviyi, o cıvıltıları, hissedebileceğim bir pencerenin sevgisine…
devamını gör...
1014.
ve konuşmanın sonu...
gün batmış gece çökmüştü çoktan, açıkta kalan bir pencere, bir de film sahnesi yola koyuldu: koşarak gelmiş boyadıkları pandaları hediye edecekleri anın seyrine koyulmuşlardı. ve olan olmuştu....
herkes her şeyi unutmuş bir o hatılıyorken...
öte yandan burada herkes her şeyi hatılıyorken bir o unutmuştu. bu hafıza kaybı tanrı'nın ona bir bağışıydı.. kabul etti ve hatırlamamayı seçti. yürüdü...
buradan
gün batmış gece çökmüştü çoktan, açıkta kalan bir pencere, bir de film sahnesi yola koyuldu: koşarak gelmiş boyadıkları pandaları hediye edecekleri anın seyrine koyulmuşlardı. ve olan olmuştu....
herkes her şeyi unutmuş bir o hatılıyorken...
öte yandan burada herkes her şeyi hatılıyorken bir o unutmuştu. bu hafıza kaybı tanrı'nın ona bir bağışıydı.. kabul etti ve hatırlamamayı seçti. yürüdü...
buradan
devamını gör...
1015.
hani böyle bir şeyin olmasını çok istersin ya, olsun diye milyon tane yol denersin en ufak ihtimali bile zorlarsın ama yine de olmaz.
o istediğin her neyse sana yokuş olur, çıkayım diye tırmanırsın ama yine olmaz nefesin tükenir tıkanırsın. işte yaşadığımda tam olarak bu benim.
ben bunu allah'ın bana istediğin şeyi başkaları değil ben veririm, başkasından isteme benden iste demesi gibi yorumluyorum. hatta içimde bir ses bana bunu fısıldıyor.
başarabilir miyim bilmiyorum ama bundan sonra bunu deneyeceğim.
işe yararsa editlerim.
o istediğin her neyse sana yokuş olur, çıkayım diye tırmanırsın ama yine olmaz nefesin tükenir tıkanırsın. işte yaşadığımda tam olarak bu benim.
ben bunu allah'ın bana istediğin şeyi başkaları değil ben veririm, başkasından isteme benden iste demesi gibi yorumluyorum. hatta içimde bir ses bana bunu fısıldıyor.
başarabilir miyim bilmiyorum ama bundan sonra bunu deneyeceğim.
işe yararsa editlerim.
devamını gör...
1016.
yine kulaklığımı takıp sokaklara düştüm. neyi arıyorum bu sokaklarda? gençliğimi, en güzel, en masum yıllarımı. onları arıyorum koşar adım. bulunca alıp sıkı sıkı sarılacağım, göğsümde uyutacağım. kimseye feda etmeyeceğim. ah benim en güzel yaşlarında ziyan olan kızım, nerde yılların? ah bir bulsam o yılları.. canını yakan kim varsa dünyayı dar edeceğim. canına okuyacağım. en beter işkenceyi çektireceğim. gökyüzünü çaldılar benim masum kızımdan. ne istediniz ulan kalleşler? her akşam aynı sokaklarda dolanıyorum dakikalarca. nefesim kesilene kadar o yılları arıyorum. bulamıyorum. oysa o hep bu sokaklarda gezerdi canı yanınca. şimdilerde alımlı genç bir kadın olup tüm yaşadıklarına alışmış. ne güçlü ve güzel bir kadınmış.. büyüdükçe içi daha da güzel olmuş. burada olması lazımdı. benim cüdâlık çeken kızım nerdesin? hâlâ yürüyorum. bulamıyorum. kızımın masum yıllarını geri ver, ödeteceği çok hesap var. ama bu sefer yanında korkusuz ablası var.
devamını gör...
1017.
sevgimin ortasında hüzündür yüzün
çizgilerinde yokluklar barındıran.
çukurlarında eski çağlardan
bir gülüş kalıntısı.
gözlerinin kenarında birikmiş
bir acı ışıltısı.
çizgilerinde yokluklar barındıran.
çukurlarında eski çağlardan
bir gülüş kalıntısı.
gözlerinin kenarında birikmiş
bir acı ışıltısı.
devamını gör...
1018.
boş gözlerle bakarken
buldum seni
buldum bulmasına da
şimdi ne olacak
önemli olan bulmak
kabul ediyorum
ben bodruma iniyorum
bir süre duvarlarla konuşacağım
ellerim o kiremit tuğlalarda gezecek
aynalarım da benimle gelecek
sonra kıracağım o aynaları...
buldum seni
buldum bulmasına da
şimdi ne olacak
önemli olan bulmak
kabul ediyorum
ben bodruma iniyorum
bir süre duvarlarla konuşacağım
ellerim o kiremit tuğlalarda gezecek
aynalarım da benimle gelecek
sonra kıracağım o aynaları...
devamını gör...
1019.
"bir derdim var bin dermana değişmem"
yıllardır bir yerlerde okuyup, duyup, görüp de sırrına derde düşünce vakıf oldum bu sözün.
bir derdim var içimde sakladığım. sadece derdi yaradan'ın bildiği. bir de acizlik gösterip derdin sahibine anlattığım. yeri geldiğinde kendime bile anlatmaktan kaçtığım, yok saydığım.
farkında olmadan dermanı aradığım ve bulduğum sandığım, kendime defalarca kez yalan söylediğim. dermanı bulduğumu sandığımda "benim aslında hiç dermanım yok imiş" diye kendimi avuttuğum.
geceleyin, herkes köşesine çekildiğinde, kendimle baş başa kaldığımda derdimi hatırıma getirmemek için yaradan'a yalvardığım derdim.
uykumu kaçıran, kendimle savaştıran, o derdin aslında hiç olmadığını kendime ikna etmek için kendimle geceler boyu kavgalar ettiren, derdim.
ve şimdi, yine kendimle kavga ettiğim bir gecede dilimden birden bire dökülen "bir derdim var bin dermana değişmem" sözleriyle kendimi sokağa attığım, sırrına vakıf olduğum cümle.
derdimin aslında dermanımın olduğunu bildiğim,
derdime derman olacağın yine derdimin olduğunu fark ettiğim,
derman peşinde değil de, derdimin peşinde koştuğumu gördüğüm, derdim.
derdime yaradan'dan derman diledim "sabret" dedi.
derdimin sahibinden derman diledim, "dermanı yok" dedi, ben yokum dedi, geçti gitti.
derdimi yaradan" sabret" diyor da, sabretmeye dermanım kalmadı, gücüm, takatim kalmadı.
derdimin dermanı, derdimin sahibi imiş.
derdimin sahibi gelmedikçe de dermanım tükeniyor imiş.
bir derdim var artık derman aramadığım,
dermanı elimin tersi ile itip derdime divane olduğum.
yıllardır bir yerlerde okuyup, duyup, görüp de sırrına derde düşünce vakıf oldum bu sözün.
bir derdim var içimde sakladığım. sadece derdi yaradan'ın bildiği. bir de acizlik gösterip derdin sahibine anlattığım. yeri geldiğinde kendime bile anlatmaktan kaçtığım, yok saydığım.
farkında olmadan dermanı aradığım ve bulduğum sandığım, kendime defalarca kez yalan söylediğim. dermanı bulduğumu sandığımda "benim aslında hiç dermanım yok imiş" diye kendimi avuttuğum.
geceleyin, herkes köşesine çekildiğinde, kendimle baş başa kaldığımda derdimi hatırıma getirmemek için yaradan'a yalvardığım derdim.
uykumu kaçıran, kendimle savaştıran, o derdin aslında hiç olmadığını kendime ikna etmek için kendimle geceler boyu kavgalar ettiren, derdim.
ve şimdi, yine kendimle kavga ettiğim bir gecede dilimden birden bire dökülen "bir derdim var bin dermana değişmem" sözleriyle kendimi sokağa attığım, sırrına vakıf olduğum cümle.
derdimin aslında dermanımın olduğunu bildiğim,
derdime derman olacağın yine derdimin olduğunu fark ettiğim,
derman peşinde değil de, derdimin peşinde koştuğumu gördüğüm, derdim.
derdime yaradan'dan derman diledim "sabret" dedi.
derdimin sahibinden derman diledim, "dermanı yok" dedi, ben yokum dedi, geçti gitti.
derdimi yaradan" sabret" diyor da, sabretmeye dermanım kalmadı, gücüm, takatim kalmadı.
derdimin dermanı, derdimin sahibi imiş.
derdimin sahibi gelmedikçe de dermanım tükeniyor imiş.
bir derdim var artık derman aramadığım,
dermanı elimin tersi ile itip derdime divane olduğum.
devamını gör...
1020.
serbest akış….
dikkat dikkat okumayabilirsiniz çünkü tam bir akışta karalama olacak bundan sonra yazacaklarım.
çünkü az önce gözlüğümü çıkardım iki camın orta yerindeki metal parçasında kendi yansımamı aradım. hayır kafam normalden ne daha güzel ne daha beter vaziyette.
sadece basit bir ana odaklanma ritüeli olarak yaptım bunu. ama genelde öyle de yapmam. yani bir objeye odaklanıp ana odaklanmanın iyi geldiğini söylüyorlar ama ben öyle yapıyorum diyorum.
mesela sadece şu an şimdi şu an ne olduğunu yazabilirim.
ne oluyor harbi.
hepiniz klavyelerin ya da cep telefonlarının başındayken şu an tam olarak ne olmakta.
sizde bende onda bunda.
bendeki durum belli.
algılar açılıyor.
kulaklar keskinleşiyor.
şu an dışarıda doğa sessizce gecenin içine dalıyor.
bir kedi umuyorum.
kediler sessiz bu gece.
şu an ne oluyor harbi.
sigara dumanın suratıma suratıma kendi intiharımın taşlarını döşediğimi hatırlatmasının haricinde.
bir nefes. ve pembe çakmağın üzerindeki ince etiketin değersizliği.
metafor değil gördüğüm bu.
şu an sizde ne oluyor.
hayat derdi.
gelecek kaygısı.
istediğini yapmamak.
oturduğun yerden atıp tutmak.
bazen diyorum…
sekiz milyon düşünce geçiyor kafamdan ve bazen de kalıyorum.
zamanı bölüyorum.
zaman beni bölmesin diye.
neydi derdimiz. ah evet ana odaklanmak. anı yaşamak. anda kalmak.
oysa öksürüğümün boğazımda bıraktığı izden başka bir şey değil şu an.
saygılarımla.
dikkat dikkat okumayabilirsiniz çünkü tam bir akışta karalama olacak bundan sonra yazacaklarım.
çünkü az önce gözlüğümü çıkardım iki camın orta yerindeki metal parçasında kendi yansımamı aradım. hayır kafam normalden ne daha güzel ne daha beter vaziyette.
sadece basit bir ana odaklanma ritüeli olarak yaptım bunu. ama genelde öyle de yapmam. yani bir objeye odaklanıp ana odaklanmanın iyi geldiğini söylüyorlar ama ben öyle yapıyorum diyorum.
mesela sadece şu an şimdi şu an ne olduğunu yazabilirim.
ne oluyor harbi.
hepiniz klavyelerin ya da cep telefonlarının başındayken şu an tam olarak ne olmakta.
sizde bende onda bunda.
bendeki durum belli.
algılar açılıyor.
kulaklar keskinleşiyor.
şu an dışarıda doğa sessizce gecenin içine dalıyor.
bir kedi umuyorum.
kediler sessiz bu gece.
şu an ne oluyor harbi.
sigara dumanın suratıma suratıma kendi intiharımın taşlarını döşediğimi hatırlatmasının haricinde.
bir nefes. ve pembe çakmağın üzerindeki ince etiketin değersizliği.
metafor değil gördüğüm bu.
şu an sizde ne oluyor.
hayat derdi.
gelecek kaygısı.
istediğini yapmamak.
oturduğun yerden atıp tutmak.
bazen diyorum…
sekiz milyon düşünce geçiyor kafamdan ve bazen de kalıyorum.
zamanı bölüyorum.
zaman beni bölmesin diye.
neydi derdimiz. ah evet ana odaklanmak. anı yaşamak. anda kalmak.
oysa öksürüğümün boğazımda bıraktığı izden başka bir şey değil şu an.
saygılarımla.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2