normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
821.
kendini büyüttükçe yalnız kalıyorsun... devam et.
devamını gör...
822.
kötüyüm.
nasıl iyiyim diyebilirim ki? hayatın içinde yaşamaya çalıştıkça rüzgarda giden bir yaprak gibi oradan oraya savrulup duruyorum. bir yağmur damlasının pencereden usulca inişi, kar tanelerinin birleşip bir topa dönüştüğü gibi yuvarlanıyorum tepeden sanki. ne yaptığımı sorsalar neyi yapamadım ben derim. pişmanlıklarla, hayal kırıklarıyla, hüzünlerle geçen bir ömürden ne bekleyebilirim. varlığımın her gün santim santim azaldığı bu yerde bir ben fazla geliyorum insanlara. bir ben muhtacım sevgiye ve ilgiye. yakarıyorum herkese ve her şeye. ama duyan yok, gören yok, anlayabilen yok. bir sokakta yabancı yabancı geziyorum kimseye dokunmadan, kimseye yanaşmadan. kalabalıklar arasında yalnızlaşıyorum günden güne. ne kendime yetebiliyorum ne de bu yükü kaldırabiliyorum. her şey sanki beni boğuyor denizin sonsuzluğunda. bir bana güneş açmıyor, karanlıklar ruhumu basıyor. ışık nedir bilmiyorum. mutluluk nedir bilmiyorum. hayat nedir hiç bilmiyorum. ben kendimi bile bilmez olmuşum. ovada çiçekler açmış, kuşlar uçuyor, insanlar hayat derdine düşmüş yürüyor... bu yolculuk geçer elbet biliyorum ama geçmez yaralar almışım ben. geçmez oklar saplanmış yüreğime. geçmez hüzün kaplamış ruhum. sen ki beni anlat desem anlatabilir misin beni. ne kadar çok yara aldığımı. ne kadar çamurun içine battığımı. anlatamazsın biliyorum. çünkü ben de artık kendimi bana, beni bana anlatamıyorum. kelimeler kifayetsiz kalıyor. kelimeler bile beni anlatmaya yetmiyor. sonsuzluğu görüyorum. yakınlaştıkça yakınlaşıyorum. giderek dünyadan uzak bir ben oluyorum. ben benden vazgeçiyorum. ben beni kimseye anlatamıyorum...
nasıl iyiyim diyebilirim ki? hayatın içinde yaşamaya çalıştıkça rüzgarda giden bir yaprak gibi oradan oraya savrulup duruyorum. bir yağmur damlasının pencereden usulca inişi, kar tanelerinin birleşip bir topa dönüştüğü gibi yuvarlanıyorum tepeden sanki. ne yaptığımı sorsalar neyi yapamadım ben derim. pişmanlıklarla, hayal kırıklarıyla, hüzünlerle geçen bir ömürden ne bekleyebilirim. varlığımın her gün santim santim azaldığı bu yerde bir ben fazla geliyorum insanlara. bir ben muhtacım sevgiye ve ilgiye. yakarıyorum herkese ve her şeye. ama duyan yok, gören yok, anlayabilen yok. bir sokakta yabancı yabancı geziyorum kimseye dokunmadan, kimseye yanaşmadan. kalabalıklar arasında yalnızlaşıyorum günden güne. ne kendime yetebiliyorum ne de bu yükü kaldırabiliyorum. her şey sanki beni boğuyor denizin sonsuzluğunda. bir bana güneş açmıyor, karanlıklar ruhumu basıyor. ışık nedir bilmiyorum. mutluluk nedir bilmiyorum. hayat nedir hiç bilmiyorum. ben kendimi bile bilmez olmuşum. ovada çiçekler açmış, kuşlar uçuyor, insanlar hayat derdine düşmüş yürüyor... bu yolculuk geçer elbet biliyorum ama geçmez yaralar almışım ben. geçmez oklar saplanmış yüreğime. geçmez hüzün kaplamış ruhum. sen ki beni anlat desem anlatabilir misin beni. ne kadar çok yara aldığımı. ne kadar çamurun içine battığımı. anlatamazsın biliyorum. çünkü ben de artık kendimi bana, beni bana anlatamıyorum. kelimeler kifayetsiz kalıyor. kelimeler bile beni anlatmaya yetmiyor. sonsuzluğu görüyorum. yakınlaştıkça yakınlaşıyorum. giderek dünyadan uzak bir ben oluyorum. ben benden vazgeçiyorum. ben beni kimseye anlatamıyorum...
devamını gör...
823.
türkan az ötemde uyudu, türkan kedinin adı. artık bir ad koymam lazımdı, basmane ortasında "gel kızım, kızım nerdesin" dediğimde çok daha fazla tuhaf bakışlara maruz kaldım günden güne. kulaklıkta levent yüksel aşk mümkün müdür hâlâ diye soruyor, "lan git ötede sor levent" diyorum, o beni duymuyor, sen de duymuyorsun, sen eşit levent yüksel diye bişi yok ama yanlış anlama.
şarkı değişti, göksel kıskanıyorum diyor şimdi, ben kimi kıskanmam gerektiğini bile bilmiyorum, sahi ; sen kimdin? beni alıp içinde uyuduğu o güzelim masalın içinden uyandırarak çıkaran sen kimdin?
niye girdin hayatıma ve niye çıktın?
daha en çok sevdiğin kokuyu bile bilmiyorum, daha en çok sevdiğin çiçeği bile bilmiyorum?
doğum gününü biliyorum allahtan, bakışlarını biliyorum, sesini biliyorum, biliyorum..
neden böyle oldu onu bilmiyorum bak, bi de bundan sonra nasıl olacak onu bilmiyorum.
türkan uyandı, odama dönmem lazım, midem bombok, sen yok.
ne güzel ağustos bu böyle?
teşekkür ederim.
şarkı değişti, göksel kıskanıyorum diyor şimdi, ben kimi kıskanmam gerektiğini bile bilmiyorum, sahi ; sen kimdin? beni alıp içinde uyuduğu o güzelim masalın içinden uyandırarak çıkaran sen kimdin?
niye girdin hayatıma ve niye çıktın?
daha en çok sevdiğin kokuyu bile bilmiyorum, daha en çok sevdiğin çiçeği bile bilmiyorum?
doğum gününü biliyorum allahtan, bakışlarını biliyorum, sesini biliyorum, biliyorum..
neden böyle oldu onu bilmiyorum bak, bi de bundan sonra nasıl olacak onu bilmiyorum.
türkan uyandı, odama dönmem lazım, midem bombok, sen yok.
ne güzel ağustos bu böyle?
teşekkür ederim.
devamını gör...
824.
beni anneannem büyüttü. annem ile babam memur olduğundan hep işte olurlardı. anneannem ile birlikte erkenden uyanır, annemleri yolculardım yaşlı gözlerimle. daha sonralarında alışmıştım tabii, eskisi kadar üzülmüyordum onları yolcu ederken. sanırım nedeni anneannemin bana "büyüyorsun, artık daha farklı oyunlar oynayacağız seninle" demesiydi. bunu ilk dediğinde dertlenmiş, oyuncak arabalarımı ve tek tük bebeklerimi bırakmak istememiştim. daha çok erkek oyuncağımın olması, abimden -aslında kuzenim- bana kalmasıydı. ablamdan bana kalan oyuncaklar daha azdı. sanırım annemle babamın o zamanlar durumu iyi değildi. neyse, öyle ya da böyle anneannem beni karşısına alıp yeni oyunları tanıtmaya başlamıştı. tanrının kırbacı attilla, ailemizin ilk kızı olmasıyla ilişkilendirdiği asya hun devleti, kreşe saçlarım açık gitmek istiyorum diye babama karşı çıktığım olay da kürşad ayaklanması olmuştu bana. böyle yapması ilgisini iyice ona vermemi sağlamıştı tabii. ne araba kalmıştı aklımda ne safinaz, derdim tasam istiklal marşı denilen şeyi anlamak olmuştu. "oku anneanne, hadi oku!" diye ısrar ederdim. anneannem bir şey anlamayacağımdan emindi fakat şimdiden böyle istekli olmamdan dolayı mutlu bir şekilde okurdu. e anlamazdım tabii ama büyüktüm ya ben artık... yanlış anlaşılmasın çocukluğumu yaşatmadılar gibi bir durum yok. tüm gün oturup bunlardan bahsetmiyordu tabii ki anneannem. hâlâ parka, en yakın arkadaşıma, komşulara gidiyor, resimler çiziyorduk.
günler geçti, ilk okuldan mezun oldum ve orta okula başladım. anneannem artık bizimle birlikte yaşamıyordu. burayı anlatmayacağım bile çünkü ondan ayrı kalmak benim için büyük bir travmaydı. abartıyor muyum bilmiyorum ama günümüz ergenleri -yani ben- nasıl aşk acısı çekiyorsa anneannemden ayrılınca on kat daha fazlasını yaşadığıma eminim. yani gayet normal bir durumdu bence bu kadar üzülmem. şu hayata geldiğim ilk andan beri her zaman benimleydi. ilk kelimelerimi, adımlarımı, hastalıklarımı... hepsini görmüş, hepsinde yanımda olmuştu. ilk çocukluk aşkımı bile ayarlamıştı bana yahu. ah, neyse zor zamanlardı yani. orta okula geçmiştim işte, ilk defa bu kadar detaylı "genel kültür ve tarih" görüyorduk. o zaman fark ettim ki benim temellerim çoktan atılmıştı. ben bunları biliyorum diye böbürlenmemiştim de, aksine daha da dikkatli dinler olmuştum. e babam da tarih öğretmeniydi benim, ilgim olmayacaktı da ne olacaktı? şimdi diyorum iyi ki de annemle babam çok çalışmaktan bana vakit ayıramamışlar. böyle deyince de pek bir dramatik oldu ama öyle değil gerçekten. şimdi kendisiyle karşılıklı oturup tarihin derinliklerine dalıp saatlerce çıkmıyoruz. anneannemle geçirdiğim o güzel zamanların hepsine özlem, anneanneme sonsuz minnet duyuyorum.
günler geçti, ilk okuldan mezun oldum ve orta okula başladım. anneannem artık bizimle birlikte yaşamıyordu. burayı anlatmayacağım bile çünkü ondan ayrı kalmak benim için büyük bir travmaydı. abartıyor muyum bilmiyorum ama günümüz ergenleri -yani ben- nasıl aşk acısı çekiyorsa anneannemden ayrılınca on kat daha fazlasını yaşadığıma eminim. yani gayet normal bir durumdu bence bu kadar üzülmem. şu hayata geldiğim ilk andan beri her zaman benimleydi. ilk kelimelerimi, adımlarımı, hastalıklarımı... hepsini görmüş, hepsinde yanımda olmuştu. ilk çocukluk aşkımı bile ayarlamıştı bana yahu. ah, neyse zor zamanlardı yani. orta okula geçmiştim işte, ilk defa bu kadar detaylı "genel kültür ve tarih" görüyorduk. o zaman fark ettim ki benim temellerim çoktan atılmıştı. ben bunları biliyorum diye böbürlenmemiştim de, aksine daha da dikkatli dinler olmuştum. e babam da tarih öğretmeniydi benim, ilgim olmayacaktı da ne olacaktı? şimdi diyorum iyi ki de annemle babam çok çalışmaktan bana vakit ayıramamışlar. böyle deyince de pek bir dramatik oldu ama öyle değil gerçekten. şimdi kendisiyle karşılıklı oturup tarihin derinliklerine dalıp saatlerce çıkmıyoruz. anneannemle geçirdiğim o güzel zamanların hepsine özlem, anneanneme sonsuz minnet duyuyorum.
devamını gör...
825.
“dokunsalar ağlayacaktım, ama hiç dokunmuyorlar” denilen cümledeyim.
öyle yorgun öyle tükenmiş hissediyorum ki. oysa henüz baharındayım hayatın. bu mu? böyle mi dünya diyorum? herkes böyle kötü mü? bencil mi? insafsız mı? gibi gibi sorularla boğuşup duruyorum. kendime bir yol çizmeye çalıştıkça önüme ne buldular atıyorlar. taş, çamur, kötülük hatta iyilik bile koyuyorlar. inanıp gidememem için, engel koyabilmek için her şeyi deniyorlar. insan kötülük yapabilmek için önce iyilik yapıyormuş yeni öğrendim. evet, çok ciddiyim. yapıyorlar.
gitgide umudum tükeniyor.
bu çarkın bir parçası olmak istemiyorum. olmadan da nasıl yaşanabilir onu da bilmiyorum. eee nolacak şimdi böyle..
öyle yorgun öyle tükenmiş hissediyorum ki. oysa henüz baharındayım hayatın. bu mu? böyle mi dünya diyorum? herkes böyle kötü mü? bencil mi? insafsız mı? gibi gibi sorularla boğuşup duruyorum. kendime bir yol çizmeye çalıştıkça önüme ne buldular atıyorlar. taş, çamur, kötülük hatta iyilik bile koyuyorlar. inanıp gidememem için, engel koyabilmek için her şeyi deniyorlar. insan kötülük yapabilmek için önce iyilik yapıyormuş yeni öğrendim. evet, çok ciddiyim. yapıyorlar.
gitgide umudum tükeniyor.
bu çarkın bir parçası olmak istemiyorum. olmadan da nasıl yaşanabilir onu da bilmiyorum. eee nolacak şimdi böyle..
devamını gör...
826.
tam 1 ay sonra, hayatımın en az 3-4 senesini geçireceğim şehirin ismini öğreneceğim. bakalım hayatın benim için nasıl bir sürprizi var ?
devamını gör...
827.
kendimi sorguluyorum;
ıçine düştüğüm ikilem iyi miyim yoksa kötü mü
çoğunlukla kötü biriyim cevabını alıyorum gülebiliyorum milyonlar ağlarken sorumsuzca
ya da uykularım hiç kaçmıyor duyduğum onca olumsuzlukta ben bu kadar duygusuz muydum ?
yoksa neye hüzünlenecegini şaşıran yüreğim kısa devre mi yaptı?
belki ikisi de belki hiçbiri
ınsan olmak böyle bir şey belli ki
unutmak unutturmak unutulmak
ama ümitliyim kendimden ümitsizce
bir gün ben de uyuyamayacağım
tek bir mesele kaldığında
bir gün ben de ağlayacağım
milyonlar mutluyken tek bir kişi için
hatta kendim için
bencilce ağlayacağım
hüngür hüngür bağıra çağıra
çok var mı acaba o durağa?
ıçine düştüğüm ikilem iyi miyim yoksa kötü mü
çoğunlukla kötü biriyim cevabını alıyorum gülebiliyorum milyonlar ağlarken sorumsuzca
ya da uykularım hiç kaçmıyor duyduğum onca olumsuzlukta ben bu kadar duygusuz muydum ?
yoksa neye hüzünlenecegini şaşıran yüreğim kısa devre mi yaptı?
belki ikisi de belki hiçbiri
ınsan olmak böyle bir şey belli ki
unutmak unutturmak unutulmak
ama ümitliyim kendimden ümitsizce
bir gün ben de uyuyamayacağım
tek bir mesele kaldığında
bir gün ben de ağlayacağım
milyonlar mutluyken tek bir kişi için
hatta kendim için
bencilce ağlayacağım
hüngür hüngür bağıra çağıra
çok var mı acaba o durağa?
devamını gör...
828.
kitaplıkta bir kitap
içinde dünyalar saklı
dışıysa kara kaplı
kitaplıkta bir kitap
binlercesinden farklı
üstünde bir sürü anı
kitaplıkta bir kitap
kelimeler acı
ama güzel şeyler anlattıkları
kitaplıkta bir kitap
içinde bir aşk saklı
mısralar oldukça kırgın
kitaplıkta bir kitap
eller geziniyor üstünde
hissediyor yaşanmışlıkları
kitaplıkta bir kitap
sayfaların kenarı kıvrılmış
birikmiş birçok alıntı
kitaplikta bir kitap
ıçinde binbir gece masalları
arasında birkaç sarı kasımpatı
kitaplikta binlerce kitap
biri hepsinden farklı
dışı kara kaplı...
içinde dünyalar saklı
dışıysa kara kaplı
kitaplıkta bir kitap
binlercesinden farklı
üstünde bir sürü anı
kitaplıkta bir kitap
kelimeler acı
ama güzel şeyler anlattıkları
kitaplıkta bir kitap
içinde bir aşk saklı
mısralar oldukça kırgın
kitaplıkta bir kitap
eller geziniyor üstünde
hissediyor yaşanmışlıkları
kitaplıkta bir kitap
sayfaların kenarı kıvrılmış
birikmiş birçok alıntı
kitaplikta bir kitap
ıçinde binbir gece masalları
arasında birkaç sarı kasımpatı
kitaplikta binlerce kitap
biri hepsinden farklı
dışı kara kaplı...
devamını gör...
829.
bugün zor bir gün benim için... maalesef hakaretamiz sözlere maruz kaldığım, emeğimin hiçe sayıldığı bir gün oldu, kendimi de doğru düzgün savunamadım. her şeyi düzeltmek için yarına kadar sürem var ve umarım yarına kadar duygusal olarak da kendimi toparlayıp kendimin arkasında durabilirim...
devamını gör...
830.
ya baba figürü eksikliği diyorum dostum googlea da mı bakmadın hiç o ne demek abi diyo ya diyorum bak açıklattırma işte doğru düzgün adamları örnek al diyorum çamur şevko ne ya adamın lakabı çamur be olum çamur ya gayet açık değil mi her şey abi sivasa gitcem diyo ne alaka konumuzla diyorum hep böyle yapıyosun sonra ben sinirleniyorum dostum bak yapma abi sivasa gitcem ama evdekilere yalan söyledim diyo ya bi insan sivasa gitmek için neden yalan söyler ya bir insan neden böyle bi şey yapar hani izmir bursa istanbul ankara antalya falan olan neyse sivas ya yani sivasa yalan söyleyerek gideceksen hiç gitme diyorum gidicem abi diyo bileti kestim çoktan.
devamını gör...
831.
türkan keyifsizdi sabah, doğru düzgün mama yemedi, benimle uğraşmadı. öğlen kontrol ettim, kuytu bir köşede uyuyordu, normalde benim sesimi duyunca koşup gelen, etrafımda kelebek gibi hoplayıp zıplayan kedi kızım öylece uyuyordu. içim gitti, akşama doğru tam veterinere götürme kararı alıyordum ki, kalktı mama yedi, suyunu içti, kucağıma çıkıp kulaklık kablosu ve tişörtümün* düğmesi ile oynamaya başladı, tüm dünyalar benim oldu.
türkan ile aramızdaki ilişki toplasan bir aylık bişi, daha önceden anası vardı yanında, merhaba merhaba takılıyordu benimle, ama şimdi öyle değil. türkan hanım benim yeni evimin sahibesi olacak, oturduk konuştuk tamam dedi. ama az iç bundan sonra baba dedi, tamam dedim, o kadını napacaz baba dedi, bilmiyorum dedim, unutamadın onu di mi dedi, hayır kızım dedim, du bi de ben sesleneyim belki beni duyar döner, beni seviyordu o kadın dedi, sen bilirsin ama sanki boşuna çaba be kızım dedim, öylece yüzüme baktı, tek kelime etmedi, tam o sırada nihat ikinci şişe biramı getirdi, türkan kucağımdan indi, gidip bir yaprak ile oynamaya başladı, yaşar denilen bir şarkıcı bir yerlerde masal diye şarkısını mırıldanmaya başladı, herhangi bir kitap evinde didem madak'ın ah'lar ağacı güzel bir kıza armağan olması için yakışıklı bir genç tarafından satın alındı.
ve senin bunların hiç birinden haberin olmadı.
türkan ile aramızdaki ilişki toplasan bir aylık bişi, daha önceden anası vardı yanında, merhaba merhaba takılıyordu benimle, ama şimdi öyle değil. türkan hanım benim yeni evimin sahibesi olacak, oturduk konuştuk tamam dedi. ama az iç bundan sonra baba dedi, tamam dedim, o kadını napacaz baba dedi, bilmiyorum dedim, unutamadın onu di mi dedi, hayır kızım dedim, du bi de ben sesleneyim belki beni duyar döner, beni seviyordu o kadın dedi, sen bilirsin ama sanki boşuna çaba be kızım dedim, öylece yüzüme baktı, tek kelime etmedi, tam o sırada nihat ikinci şişe biramı getirdi, türkan kucağımdan indi, gidip bir yaprak ile oynamaya başladı, yaşar denilen bir şarkıcı bir yerlerde masal diye şarkısını mırıldanmaya başladı, herhangi bir kitap evinde didem madak'ın ah'lar ağacı güzel bir kıza armağan olması için yakışıklı bir genç tarafından satın alındı.
ve senin bunların hiç birinden haberin olmadı.
devamını gör...
832.
duman dolu adam
artık sana inanmam
zehrini şehrime sokamam
ismini unutur
ve arındırırım zihnimi
bazen nüksetse de özlemin
tenime işlese de resmin
unutur ve giderim
birkaç adım sonra silerim
ellerim
acıyı hissetmemek için ellerimi kestim
gözlerime mil çektim
artık sana inanmam
zehrini şehrime sokamam
ismini unutur
ve arındırırım zihnimi
bazen nüksetse de özlemin
tenime işlese de resmin
unutur ve giderim
birkaç adım sonra silerim
ellerim
acıyı hissetmemek için ellerimi kestim
gözlerime mil çektim
devamını gör...
833.
kafa sözlüktür.
devamını gör...
834.
bir oda
köşesinde tek kişilik bir yatak
yatağın üzerinde adam
uyuyor yalnızca
bir rüya görüyor
uzun zamanlar geçiyor
alışıyor bu rüyaya
burada yaşamaya başlıyor
onu bilinci yanıltıyor
uyanınca kötü olacak sanıyor
halbuki koca bir dünya var
o ise bunu bilmiyor
mutlu olmak istiyor
en azından böyle diyor
mutluluk önünde
o gözünü açmıyor
duvarlarda tablolar
gökyüzünde yıldızlar
adam hala uyuyor
mumlar yavaş yavaş eriyor
geceler gündüz oluyor
karanlıklar aydınlık
mesafeler yok
adam gözünü açmıyor
adam açmalı gözünü
görmeli dünyanın yüzünü
tablolar ve yıldızlar
özlüyor gülüşünü....
köşesinde tek kişilik bir yatak
yatağın üzerinde adam
uyuyor yalnızca
bir rüya görüyor
uzun zamanlar geçiyor
alışıyor bu rüyaya
burada yaşamaya başlıyor
onu bilinci yanıltıyor
uyanınca kötü olacak sanıyor
halbuki koca bir dünya var
o ise bunu bilmiyor
mutlu olmak istiyor
en azından böyle diyor
mutluluk önünde
o gözünü açmıyor
duvarlarda tablolar
gökyüzünde yıldızlar
adam hala uyuyor
mumlar yavaş yavaş eriyor
geceler gündüz oluyor
karanlıklar aydınlık
mesafeler yok
adam gözünü açmıyor
adam açmalı gözünü
görmeli dünyanın yüzünü
tablolar ve yıldızlar
özlüyor gülüşünü....
devamını gör...
835.
türkçe'ye de anlam olarak çok güzel geçirilmiş olan ingilizce bir cümleyi anımsadım ve hissettim bugün.
''a year ago , i would've never pictured my life the way it is now'' , 1 yıl önce, şu anki yaşamımı asla hayal bile edemezdim.
düşününce gerçekten öyle. insan anlık enerjilerde yaşayan ve kararlarını,düşüncelerini iyiye doğru değiştirebilecek bir canlı. ve biz bu cümlede de belirtildiği gibi aslında 1 yıl öncekinden çok farklı hayatlardayızdır, küçücük bile olsa değişimlerimiz olmuştur ama bunu bazen göremeyiz,görmek istemeyiz veya o küçük bile olan değişimlerin bize bir şeyler ifade etmediğini sanırız.
aslında 1 yıl sonra cidden çok şey değişmiş olur. bazen de buna kendimizi hazır hissetmek ve evet esniyorum,açılıyorum,iyileşiyorum ve de değişiyorum demek lazım,bunu gönülden hissedebilmek lazım.
şimdi 1 yıl önceki düşüncelerime,tavırlarıma bakıyorum,sonra 2 yıl öncekine ve belki 20 yıl öncesine kadar gidip bakabiliyorum ve farkında olduğum-olmadığım değişimleri anımsıyorum,bizzat hissediyorum.
bu senenin değişimim açısından farklı olacağını her yaşadığım saniye hissetmiştim,bunun sonuçlarını görmek,yanılmadığını hissetmenın keyfini anlatabilmem mümkün değil. mutlaka herkes kendine göre hissettiği durumlarla yaşar zaten.
ben naçizane çemberimi çok da fazla genişletmeye gerek duymayan ve bununla da kendi huzur ve mutluluğumu bulabilen,yarattığım o aileyi sabit tutabilen biriyim.
iniş ve çıkışlarla geçen yaşamımda bu iç rahatlığıyla kendimi güvende hissediyorum.
şu saniyeye kadar takmak zorunda hissetmediğim maskelerin gereksizliğinin farkında olarak ve çoğu tarafından garipsenen o doğallığımla burdayım yine bu sene. her şey değişti o doğallık değişmedi mi? elbet o da değişti , daha güzel oldu keza. kendini bilmenin anlamını ve güzelliğini gösterdi , net olabilmenin özgürlüğünü bir kez daha hissettirdi. tüm bunlara yaklaşmaya cesareti olamayanları tanıttı bir kez ve bir kez daha. ve o aileye kısıtlı sayıda ama gerçek olanları alıyor ve alacak olmamın kıymetini hissettirdi yine.
o aile kendi çemberinin dışına çıkmadan ama aslında çok ve çok büyüyerek,doğallıkla,ruh birliğiyle, huzurla dolacak.
bu sene var ya bu sene,bu seneyi sarıp sarmala kızım, senin dönüşümünün doruk noktası olacak yerin ilk basamağı bu!
bunları da yazdın ve hissettin ya ; sana karada,havada,suda ölüm yok! *
hadi eyvallah.
''a year ago , i would've never pictured my life the way it is now'' , 1 yıl önce, şu anki yaşamımı asla hayal bile edemezdim.
düşününce gerçekten öyle. insan anlık enerjilerde yaşayan ve kararlarını,düşüncelerini iyiye doğru değiştirebilecek bir canlı. ve biz bu cümlede de belirtildiği gibi aslında 1 yıl öncekinden çok farklı hayatlardayızdır, küçücük bile olsa değişimlerimiz olmuştur ama bunu bazen göremeyiz,görmek istemeyiz veya o küçük bile olan değişimlerin bize bir şeyler ifade etmediğini sanırız.
aslında 1 yıl sonra cidden çok şey değişmiş olur. bazen de buna kendimizi hazır hissetmek ve evet esniyorum,açılıyorum,iyileşiyorum ve de değişiyorum demek lazım,bunu gönülden hissedebilmek lazım.
şimdi 1 yıl önceki düşüncelerime,tavırlarıma bakıyorum,sonra 2 yıl öncekine ve belki 20 yıl öncesine kadar gidip bakabiliyorum ve farkında olduğum-olmadığım değişimleri anımsıyorum,bizzat hissediyorum.
bu senenin değişimim açısından farklı olacağını her yaşadığım saniye hissetmiştim,bunun sonuçlarını görmek,yanılmadığını hissetmenın keyfini anlatabilmem mümkün değil. mutlaka herkes kendine göre hissettiği durumlarla yaşar zaten.
ben naçizane çemberimi çok da fazla genişletmeye gerek duymayan ve bununla da kendi huzur ve mutluluğumu bulabilen,yarattığım o aileyi sabit tutabilen biriyim.
iniş ve çıkışlarla geçen yaşamımda bu iç rahatlığıyla kendimi güvende hissediyorum.
şu saniyeye kadar takmak zorunda hissetmediğim maskelerin gereksizliğinin farkında olarak ve çoğu tarafından garipsenen o doğallığımla burdayım yine bu sene. her şey değişti o doğallık değişmedi mi? elbet o da değişti , daha güzel oldu keza. kendini bilmenin anlamını ve güzelliğini gösterdi , net olabilmenin özgürlüğünü bir kez daha hissettirdi. tüm bunlara yaklaşmaya cesareti olamayanları tanıttı bir kez ve bir kez daha. ve o aileye kısıtlı sayıda ama gerçek olanları alıyor ve alacak olmamın kıymetini hissettirdi yine.
o aile kendi çemberinin dışına çıkmadan ama aslında çok ve çok büyüyerek,doğallıkla,ruh birliğiyle, huzurla dolacak.
bu sene var ya bu sene,bu seneyi sarıp sarmala kızım, senin dönüşümünün doruk noktası olacak yerin ilk basamağı bu!
bunları da yazdın ve hissettin ya ; sana karada,havada,suda ölüm yok! *
hadi eyvallah.
devamını gör...
836.
masal gibiydi... olmasa da,hayal de olsa inanırdım.
devamını gör...
837.
şimdi bir yerlerde kaybolmak var, bir tekne bulup açılmak mesela denize veya bir çadırla dağ başına. bağırmak sonra avazın çıktığı kadar bağırmak. tüm üzüntünü kusmak doğaya doyasıya yaşamak mutluluğu. şimdi bir yerlerde kaybolmak var, bir sahil kasabası uyandığında denizi gördüğün veya bir köy evine yalnız tek başına. bütün kederlerini sevinçlerini bir kenara bırakıp öylece gitmek var.
devamını gör...
838.
sigara yerine dudaklarıma değseydi dudakların, her zaman yandığımdan daha çok yanardım. küllerim dökülürdü en derin okyanuslardan bile daha derin olan gamzelerine. gün batımında bir gökyüzü gibi gözlerin. hafif alacalı... her baktığımda sonsuzluğa varıyormuşum gibi gelen, yavaştan siyaha dönüp sonra derin karanlığa bürünen <3
devamını gör...
839.
olum diyo sen dün tuvalette mi uyudun yok baba diyorum ne alaka yerimde uyudum ben yok diyo sen tuvalette uyudun baba tuvaletimi yaptım çıktım diyorum yok diyo çok durdun diyo ya çünkü öyle gerekti diyorum uyuya mı kaldın diyo orda yok diyorum telefonla oynuyodum diyorum telefon düşme sesi geldi diyo o ara uyuya mı kaldın yok diyorum yok uyumadım ben gel gösteriyim bak kanıtlayım yerimde uyuduğumu diyorum tamam diyo telden fotomu gösteriyorum bak diyorum saat 2.45 ben geldiğimde 2.30du 15 dk kalmışım sadece yani diyorum fotoda niye çıplaksın diyo.
devamını gör...
840.
halbuki sadece andı,kendimle kaldığım koca ev.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2