normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
1921.
kafam karışık ve bazı şeyler bana çok olmaya başladı. ya annemde bir sıkıntı var ya bende. bundan bir altı ay önce bu düşündüklerim büyük ihtimalle bana aşırı ergence gelirdi. bazen ergen olmak ve saçmalamak gerekmiyor mu?
devamını gör...
1922.
"...
"yok böyle bir kırmızı" diye bağırdı, aniden ayağa kalktı, bir an sendeledi. elindeki rakı kadehine baktı, gördüğüne inanmıyormuş gibi bir daha baktı. kadehin dibindeki son yudumu da içti, kadehi masaya hırsla vurdu. o eski sosyetik mekanın o eski son müşterilerindendi, onu tanıyan yaşlı bir garson yanına geldi, eliyle iyiyim işareti yaptı, cebinden para çıkarıp garsona uzattı. tuvalete gitsem mi acaba diye düşündü, vazgeçti, adımlarını yavaş yavaş atarak çıkışa doğru yürüdü, dış kapıyı açtığında yüzüne çarpan buz gibi havayı farketmedi ama bir saniye gözleri kapandı acıdan, neyin acısı olduğunu anlamayacak kadar sarhoştu.
ardından kapanan kapı az önce orada olan varlığını içeri giren son soğuk esinti ile beraber yok etti.
yaşlı garson kasaya yürüdü, elindeki parayı umursamazca ve alışkanlıkla kasada oturan adama uzattı, adam aldı, gözlüklerinin üstünden "neyin kırmızısıymış o?" diye sordu, garson "tam bilmiyorum hikayesini" dedi, tam arkasını dönüp gidecekken bir an durdu, adamın yüzüne baktı. gördüğü kendi yüzüydü aslında, aynı sigara sarısı bıyıklar, aynı karanlık göz çukurları, aynı yarı ölü gözler.
"bir sabah, evinden çıktığı o son sabah, evinden son kez çıktığı o sabah sevdiği kadın için çay yapmış, o da hoşuna gittiği için yok böyle kırmızı demiş, o günden beri ara ara söylermiş bu lafı." dedi.
kasadaki adam cevabı almıştı ama anlamamıştı, yine de önemsemedi, anlaşılmayanları anlamak için çok yaşlı ve bıkkındı.
" hiç olmazsa o bi kırmızı yaşamış görmüş hayatında "dedi, iki aynı adam aynı anda kafa sallayıp onayladılar durumu, sonra kasadaki adam bir sigara uzattı garsona, garson ikisinin de sigarasını yaktı. sustular.
sigaralarının kırmızısına diktiler gözlerini, sustular."
"yok böyle bir kırmızı" diye bağırdı, aniden ayağa kalktı, bir an sendeledi. elindeki rakı kadehine baktı, gördüğüne inanmıyormuş gibi bir daha baktı. kadehin dibindeki son yudumu da içti, kadehi masaya hırsla vurdu. o eski sosyetik mekanın o eski son müşterilerindendi, onu tanıyan yaşlı bir garson yanına geldi, eliyle iyiyim işareti yaptı, cebinden para çıkarıp garsona uzattı. tuvalete gitsem mi acaba diye düşündü, vazgeçti, adımlarını yavaş yavaş atarak çıkışa doğru yürüdü, dış kapıyı açtığında yüzüne çarpan buz gibi havayı farketmedi ama bir saniye gözleri kapandı acıdan, neyin acısı olduğunu anlamayacak kadar sarhoştu.
ardından kapanan kapı az önce orada olan varlığını içeri giren son soğuk esinti ile beraber yok etti.
yaşlı garson kasaya yürüdü, elindeki parayı umursamazca ve alışkanlıkla kasada oturan adama uzattı, adam aldı, gözlüklerinin üstünden "neyin kırmızısıymış o?" diye sordu, garson "tam bilmiyorum hikayesini" dedi, tam arkasını dönüp gidecekken bir an durdu, adamın yüzüne baktı. gördüğü kendi yüzüydü aslında, aynı sigara sarısı bıyıklar, aynı karanlık göz çukurları, aynı yarı ölü gözler.
"bir sabah, evinden çıktığı o son sabah, evinden son kez çıktığı o sabah sevdiği kadın için çay yapmış, o da hoşuna gittiği için yok böyle kırmızı demiş, o günden beri ara ara söylermiş bu lafı." dedi.
kasadaki adam cevabı almıştı ama anlamamıştı, yine de önemsemedi, anlaşılmayanları anlamak için çok yaşlı ve bıkkındı.
" hiç olmazsa o bi kırmızı yaşamış görmüş hayatında "dedi, iki aynı adam aynı anda kafa sallayıp onayladılar durumu, sonra kasadaki adam bir sigara uzattı garsona, garson ikisinin de sigarasını yaktı. sustular.
sigaralarının kırmızısına diktiler gözlerini, sustular."
devamını gör...
1923.
azer 10 yaşında bir çatışma içinden sağ kurtulduğundan bu güne hiç gülmemişti. tam üç sene. şimdi ise bir polenin dansını izlerken gökyüzünde çığlık çığlığa gülüyordu. gülmek de kanatabiliyor bazı yaraları.. insan çocukken gülmüyorsa ne zaman güler? yaşam sadece oksijen bağından ibaret olsa dedirtiyordu bu tablo. azer gülerken boğazına kaçan eşek arısının küçük dilini sokması ile birlikte yere yığıldı. onu düşerken kimse görmedi. bulunduğunda gözleri yaşlıydı. herkes çok acı çektiğini düşündü oysa gülmekten yaşarmıştı gözleri ve gökyüzünde uçuşan o polen saçına takılmıştı.
devamını gör...
1924.
1925.
galiba güzel anları bitiriyoruz yavaş yavaş, hiç yaşanmasını istemiyorum ama sanırım istemediğim o cümleleri duyacağım onun ağzından. her şey iyi, güzel, biz iyiyiz ama belirsizlikler... bir kez daha beni hayal kırıklığına uğratacak gibi, bir arkadaşım çok kafanda kuruyorsun diyor, bu sefer onun haklı çıkması için neler yapmam ki... ama son damlasındayım her şeyin, bu sefer hazırım daha az kırılmaya ve bu sefer asla dönüşü olmaz, ben çıkar giderim hayatından komple ve sadece kendi hayatıma bakarım, muhtemelen benden tek bir haber bile alamaz. bu kadar güzel şeyler hissederken böyle şeyler yaşamak çok zoruma gidiyor ve benim artık uğraşacak enerjim kalmadı. zaten bu kadar uğraştıran, yoran bir ilişkide de ne işim olacak ki...
devamını gör...
1926.
yılın bu vakitleri, bazı spesifik günler, ağlamak için yer arıyorum. dolup taşmışlık hissi sınırda geziyor ve içime çekiliyorum. kibarlaşıyorum, çevremi daha çok tölere etmeye başlıyorum. sanki mutlu etmeliymişim gibi, güçlü durması gereken kişi benmişim gibi. bu misyonu nasıl kazandım bilmiyorum ama bana ağır bir yük. neyse, keşke anlaşılsaydım. dizinde ağlayabileceğim, ağlamama karşı duygusuz, buna izin veren biri olsaydı.
devamını gör...
1927.
insan bazen sevişmek istiyor.
ihtiyaç galiba.
ihtiyaç galiba.
devamını gör...
1928.
umut dolu her anım, her saniyem.
günler anlam kazandıysa senin sayende.
sen bana nasıl sevdirdin kendini?
bu aşk nasıl böyle ulaşılmaz oldu?
oysa bir tutsam ellerini, sıkıca sarılsam...
günler anlam kazandıysa senin sayende.
sen bana nasıl sevdirdin kendini?
bu aşk nasıl böyle ulaşılmaz oldu?
oysa bir tutsam ellerini, sıkıca sarılsam...
devamını gör...
1929.
seneler sonra burası ölü insanların hatıra defteri olacak.
devamını gör...
1930.
arsız bir zehir dilimde bekliyor
damlıyor yavaş yavaş
iniyor kurumuş boğazıma
bekliyor
yorgun bir demokrat gibi
haykırmayı
bakma şimdi sustuğuma
bakma küskün ümitsiz hâlime
ne kavgam biter ne sevdam
der gibi
*
yaralı ürkek bir kuş da sabırsız bekliyor
bir o kadar güçlü
tutuyor içinde, dilinde
imgelere sığınıyor
dans ediyor
uçacağı günün ümidiyle...
damlıyor yavaş yavaş
iniyor kurumuş boğazıma
bekliyor
yorgun bir demokrat gibi
haykırmayı
bakma şimdi sustuğuma
bakma küskün ümitsiz hâlime
ne kavgam biter ne sevdam
der gibi
*
yaralı ürkek bir kuş da sabırsız bekliyor
bir o kadar güçlü
tutuyor içinde, dilinde
imgelere sığınıyor
dans ediyor
uçacağı günün ümidiyle...
devamını gör...
1931.
merak ediyorum;
insan, bir gün iki yabancı olacağını bile bile başka bir insanı her şeyi ile tanımak için neden bu kadar çaba sarf eder?
neden bazen hadi dağ dağa kavuşmaz da insan da insana kavuşmaz?
niyedir burnunun dibindeki ile burnunun direğini sızlatan bu kavuşamama halleri?
halbuki matematik problemlerinde a şehrinden bilmem kaç km hız ile çıkan bir aracın b şehrine varmaması görülmüş şey değildir...
neden illa birisini hayatının orta yerine koyar da insan,
aynı yere konulmadığını ve konulmayacağını anlayınca tarifsiz hüzünlere bırakır kendini?
bilir de beceremez hani;
az sevmeyi,
eser miktarda merak etmeyi
ya da ağırdan satmayı kendini...
neden birinin en sevdiği olmaya çalışır?
neden en, en, en... olmak isteriz şu hayatta?
biz çocukken,
en iyi arkadaşımızla kol kola fırından aldığımız sıcak ekmeği, dayanamaz ucundan yemeye başlar, eve gidene kadar da yarısını bitirirdik.
o sıcak ekmeğin köşesi kadar güzel olabilir mi ucundan sevilmek?
hani bir video vardı;
rakuna pamuk şeker veriyorlar, o hep yaptığı gibi, alıştığı gibi yıkamadan yemek istemiyor ve suya atıyor pamuk şekeri. eriyor tabii haliyle, yok oluyor.
rakun anlam veremiyor, arıyor, arıyor, arıyor...*
hatırlamak isteyenler buyursunlar efenim...
zurnanın zırtı:
bir ağaçtan kovulduğu için ağlayan canımın içi koala bir de şu rakun dert sahibi ettiler beni.
karalamam bitti bence, gideyim de kahve yapayım kendime en iyisi *
insan, bir gün iki yabancı olacağını bile bile başka bir insanı her şeyi ile tanımak için neden bu kadar çaba sarf eder?
neden bazen hadi dağ dağa kavuşmaz da insan da insana kavuşmaz?
niyedir burnunun dibindeki ile burnunun direğini sızlatan bu kavuşamama halleri?
halbuki matematik problemlerinde a şehrinden bilmem kaç km hız ile çıkan bir aracın b şehrine varmaması görülmüş şey değildir...
neden illa birisini hayatının orta yerine koyar da insan,
aynı yere konulmadığını ve konulmayacağını anlayınca tarifsiz hüzünlere bırakır kendini?
bilir de beceremez hani;
az sevmeyi,
eser miktarda merak etmeyi
ya da ağırdan satmayı kendini...
neden birinin en sevdiği olmaya çalışır?
neden en, en, en... olmak isteriz şu hayatta?
biz çocukken,
en iyi arkadaşımızla kol kola fırından aldığımız sıcak ekmeği, dayanamaz ucundan yemeye başlar, eve gidene kadar da yarısını bitirirdik.
o sıcak ekmeğin köşesi kadar güzel olabilir mi ucundan sevilmek?
hani bir video vardı;
rakuna pamuk şeker veriyorlar, o hep yaptığı gibi, alıştığı gibi yıkamadan yemek istemiyor ve suya atıyor pamuk şekeri. eriyor tabii haliyle, yok oluyor.
rakun anlam veremiyor, arıyor, arıyor, arıyor...*
hatırlamak isteyenler buyursunlar efenim...
zurnanın zırtı:
bir ağaçtan kovulduğu için ağlayan canımın içi koala bir de şu rakun dert sahibi ettiler beni.
karalamam bitti bence, gideyim de kahve yapayım kendime en iyisi *
devamını gör...
1932.
benden ne istiyorsun ?
yüreğinizden sevdiğiniz insanlar içinizi acıttığında sevmek, artık yük olur kalbinize...
evvel de senden seni isteyen yüreğim, şimdilerde ne seni, ne de bende ki yabancılaşmış seni istiyor. bunalmanın eşiğindeyken biraz anlayışa muhtaç vaziyette olan kalbim, şimdi bosvermiş durumda çünkü anlaşılsak dahi bu zamanda fayda vermez artık. yürek soğudu, hisler bir bulut misali dağılıp gidiverdi...
cevap veriyorum "senden hiçbir şey istemiyor zihnim, kalbim ve kendim..."
yüreğinizden sevdiğiniz insanlar içinizi acıttığında sevmek, artık yük olur kalbinize...
evvel de senden seni isteyen yüreğim, şimdilerde ne seni, ne de bende ki yabancılaşmış seni istiyor. bunalmanın eşiğindeyken biraz anlayışa muhtaç vaziyette olan kalbim, şimdi bosvermiş durumda çünkü anlaşılsak dahi bu zamanda fayda vermez artık. yürek soğudu, hisler bir bulut misali dağılıp gidiverdi...
cevap veriyorum "senden hiçbir şey istemiyor zihnim, kalbim ve kendim..."
devamını gör...
1933.
klasik iletişim yollarını kullanmanı :
- güvercin.
- ulak.
- mektup.
- telgraf.
- telefon.
- internet.
- yüz yüze görüşme. gibi..
lütfen! bunları ya da türlü çeşitli zamazingoyu kullanarak dolaylı iletişim kurma benimle. tepem atıyor! doğrudan konuş, konuşma aparatı kullan. *
düzeltme : tanım, benden ne istiyorsun ?, başlığı kaldırıldığı için buraya yönlendirilmiştir.
- güvercin.
- ulak.
- mektup.
- telgraf.
- telefon.
- internet.
- yüz yüze görüşme. gibi..
lütfen! bunları ya da türlü çeşitli zamazingoyu kullanarak dolaylı iletişim kurma benimle. tepem atıyor! doğrudan konuş, konuşma aparatı kullan. *
düzeltme : tanım, benden ne istiyorsun ?, başlığı kaldırıldığı için buraya yönlendirilmiştir.
devamını gör...
1934.
1935.
her gün günlüğünün bir sayfasında sevdiği insanlardan bahsetti çoğu yoktur artık.
bir gün bir bakar ki yazacak kimsesi kalmamıştır. yazıp da bitirdiğinden değil gidişlerini kaleme almayı istemediğinden, oysa o defalarca yazabilirdi onları. her zamanki gibi...
ama artık yazacak mecali kalmamıştır. ne gidişlerini ne de arkalarında bıraktıkları enkazı yazacak hali yoktur. çünkü birgün herkes gider ve siz sadece gidişlerini izlersiniz...
bir gün bir bakar ki yazacak kimsesi kalmamıştır. yazıp da bitirdiğinden değil gidişlerini kaleme almayı istemediğinden, oysa o defalarca yazabilirdi onları. her zamanki gibi...
ama artık yazacak mecali kalmamıştır. ne gidişlerini ne de arkalarında bıraktıkları enkazı yazacak hali yoktur. çünkü birgün herkes gider ve siz sadece gidişlerini izlersiniz...
devamını gör...
1936.
bazen insan hayatı yarım yamalak yaşamak zorunda kalıyor. aslında ne kolayken her şeyi denemek. ama yıllar yılı üstümüze biriken kültür yığını bizim gerçek his ve duygularımızı baskılıyor. neyse lafın kısası, umarım anal denemeden ölmem.
devamını gör...
1937.
bu aralar hayattaki yoğun mesaimin bir kısmını yeni insanlar tanıyıp çevremi değiştirmeye ve de geliştirmeye ayırdım. zaman zaman yaptığım bir şeydir bu zaten. fakat bu sefer zamanı epey geçmişti.
devamını gör...
1938.
aynen aktarıyorum gerçek karalama defterime yazdıklarımı:
kendimle ilgili yeni bir "atılım" sürecine girdim.
amacım kendimi daha ileri taşımak. paketimde son dört adet sigara var ve bunlar son.
ayrıca kendime yatırım yapacağım, bütün olumsuz düşüncelerimle mücadele edeceğim.
kendimi bütün bir iyi-lik hâline yönlendireceğim.
olumlu, iyimser düşünme yolunu seçeceğim.
kendime güvenme ve kendime inanma yolunu seçeceğim.
kendimi sevme yolunu seçeceğim.
kendimi baltalama yolunu değil.
kendimle ilgili yeni bir "atılım" sürecine girdim.
amacım kendimi daha ileri taşımak. paketimde son dört adet sigara var ve bunlar son.
ayrıca kendime yatırım yapacağım, bütün olumsuz düşüncelerimle mücadele edeceğim.
kendimi bütün bir iyi-lik hâline yönlendireceğim.
olumlu, iyimser düşünme yolunu seçeceğim.
kendime güvenme ve kendime inanma yolunu seçeceğim.
kendimi sevme yolunu seçeceğim.
kendimi baltalama yolunu değil.
devamını gör...
1939.
güneşi görmediğim bilmem kaçıncı günüm
isli perdeler, nemli duvarlar
penceremde çürümüş sarmaşıklar
tanıdık değil bu ev, bu kimsesizlik.
hissetmediğim soğukluğunu mevsimlerin
yalınayak yürürken sokaklarını bu şehrin
tenime çarpan her kalabalık
bir mücadeleydi kendimi kaybettiğim
sana kalmadı hasretim.
m. a
isli perdeler, nemli duvarlar
penceremde çürümüş sarmaşıklar
tanıdık değil bu ev, bu kimsesizlik.
hissetmediğim soğukluğunu mevsimlerin
yalınayak yürürken sokaklarını bu şehrin
tenime çarpan her kalabalık
bir mücadeleydi kendimi kaybettiğim
sana kalmadı hasretim.
m. a
devamını gör...
1940.
kulaklığımı taktım ve resmen ruhuma işkence ediyorum çünkü hepsi eskiden dinlediğim şarkılar. evet yaramı kaşımaya bayılırım. içimde bir karadelik varmış gibi hissediyorum.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2