normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2301.
herkesin içinde bir deli yatar. gerçek bir deli. bazılarımızda uykudadır, bazılarımızda ise uyanıktır.
hani böyle bazen yürürken birine rastlarsınız ve yaptığı bir davranışı taşkınlık olarak yorumlar başınızı çevirsiniz ya iyi bakın o insanlara;
bir gece balkona çıkıp şarkı söyleyenlere, yağmurda yağmurla dans edenlere, arabanın camından ayaklarını uzatanlara, evlerin çatılarında dolaşanlara, bazen bağıra bağıra ağlayan ortalığı birbirine katanlara...
onlar içlerindeki deliyi uyandırmışlardır. ve delice dediğimiz her şeyi kolayca yapıyorlardır. içinizdeki o deliyi uyandırın zaman zaman. çünkü herkesin biraz kontrolü kaybetmeye, belki birine olan sevgisini avaz avaz bağırmaya, belki bir yağmurlu havada kaldırıma uzanmaya hakkı vardır bazen..
bir an olsun bırakın şu kontrolcülüğü, biraz özgür bırakın içinizdeki deliyi. delice dediğiniz ne varsa az da olsa yapın. çünkü o içinizde uyuyan deli bazen dışarı çıkıp damarlarınızı yaşama sevinciyle ve hayatın heyecanıyla doldurmak için orada...
hani böyle bazen yürürken birine rastlarsınız ve yaptığı bir davranışı taşkınlık olarak yorumlar başınızı çevirsiniz ya iyi bakın o insanlara;
bir gece balkona çıkıp şarkı söyleyenlere, yağmurda yağmurla dans edenlere, arabanın camından ayaklarını uzatanlara, evlerin çatılarında dolaşanlara, bazen bağıra bağıra ağlayan ortalığı birbirine katanlara...
onlar içlerindeki deliyi uyandırmışlardır. ve delice dediğimiz her şeyi kolayca yapıyorlardır. içinizdeki o deliyi uyandırın zaman zaman. çünkü herkesin biraz kontrolü kaybetmeye, belki birine olan sevgisini avaz avaz bağırmaya, belki bir yağmurlu havada kaldırıma uzanmaya hakkı vardır bazen..
bir an olsun bırakın şu kontrolcülüğü, biraz özgür bırakın içinizdeki deliyi. delice dediğiniz ne varsa az da olsa yapın. çünkü o içinizde uyuyan deli bazen dışarı çıkıp damarlarınızı yaşama sevinciyle ve hayatın heyecanıyla doldurmak için orada...
devamını gör...
2302.
yeni eve geçtiğim için bir süre fotoğraf atamadım. özel takipçilerimin olduğunu ve hatta sırf benim için sözlüğe giriş yapan insanların olduğunu biliyorum. yaşanan gecikme için özür dilerim.
1+1 evde kalıyordum. şimdi allahın izniyle 2+1 oldu. daha ötesi olur mu? olur. kısmet.
1+1 evde kalıyordum. şimdi allahın izniyle 2+1 oldu. daha ötesi olur mu? olur. kısmet.
devamını gör...
2303.
benim ilk üyeligim, başka sözlüge üye degilim. umarim iyi bir yerdir. diger sözlukler hakkında iyi şeyler duymadim
devamını gör...
2304.
aylardır kitap okuyamıyorum, film izleyemiyorum. garip bir sıkıntı içerisinde gibiyim. mutsuz da değilim de ne bileyim. insanların hayatlarını izlemekten gına geldi şu sıralar. konuştuğum birkaç kişi dışında pek de kimseler yok. ne kadar garip. insanlar değişiyor... bir zamanlar en yakın olduğunuz kişileri gün geliyor bir yabancı gibi izliyorsunuz. herkes değişebilir tabi de ne bileyim kaybolmuş hissettiriyor. alışılıyor ama. sadece kalbinizin bir köşesine binbir güçlükle almışsanız onları o zorlukla çıkarmaya çalışıyorsunuz. nasıl böyle değişebiliyorlar? beni korkutuyor değişim. düşününce bile daraldım. nefes alamıyorum. şehirler, evler, insanlar... ne kadar çok ev ne kadar çok insan gelip geçmiş hayatımdan. dedim ya alışılıyor.
devamını gör...
2305.
peki ya gece de bizi dinlemeyecek kadar yabancılaşırsa . . .
devamını gör...
2306.
kendime yapabileceğim en büyük iyiliğin kendimi teselli etmek kendimle dertleşmek olduğunu fark ettiğim an yaptığım şey. yazmayı sevdiğimi fark ettiğim andır. dertlerimi yazdım isteklerimi yazdım içimden geçenleri yazdım birçok şey yazdım yazmayı sevdim. bence hayatımızın bir alanında olmalı karalama defteri içimizi döktüğümüz kendimizi rahatlattığımız sonrasında birer anı olarak kalıyor hepsi.
devamını gör...
2307.
gece gündüzün yer değiştirmelerini isterdim gündüz halimizden anlasın diye ama gece bizi yarıyolda bırakıp gitti gece gündüzün onun yerine geçmesine izin vermedi.
devamını gör...
2308.
nasıl başlıyordu dostoyevski?
heh tamam. kahramanımız soğuk bir petersburg gününe beş parasız ve yalnız uyanıyordu evet. biz de sayfalarca hayatını cebindeki son ruble'den daha çabuk harcayabilen bu çulsuzun kahrını çekip durduk. sonuç? sibiryanın iklimi halen aynı. silivri kadar olmasa da soğuk diyorlar. çünkü kaliteli kitaplarda mutlu son kadar eğreti duruyor paran varken mutsuz olmak. ama oluyorsun işte. para satın alınamayan gereklilikler için pek yeterli bir birim değil sanırım. sen her ne kadar ful ortopedik koltuğunda rahat rahat uzanıp kivili meyve suyunu içsen bile zihnin ücra bir pansiyon köşesinde sıkışıp kalmış bir biçimde hayatı sorguluyor olacak. bir hayat için kötü, maddi kaygılarla yazılmış bir roman için ideal bir başlangıç bu durum. sorular soruluyor... cevaplar yok... sorular var... cevaplar yok... sorular... cevapla.. r uykum geldi.
heh tamam. kahramanımız soğuk bir petersburg gününe beş parasız ve yalnız uyanıyordu evet. biz de sayfalarca hayatını cebindeki son ruble'den daha çabuk harcayabilen bu çulsuzun kahrını çekip durduk. sonuç? sibiryanın iklimi halen aynı. silivri kadar olmasa da soğuk diyorlar. çünkü kaliteli kitaplarda mutlu son kadar eğreti duruyor paran varken mutsuz olmak. ama oluyorsun işte. para satın alınamayan gereklilikler için pek yeterli bir birim değil sanırım. sen her ne kadar ful ortopedik koltuğunda rahat rahat uzanıp kivili meyve suyunu içsen bile zihnin ücra bir pansiyon köşesinde sıkışıp kalmış bir biçimde hayatı sorguluyor olacak. bir hayat için kötü, maddi kaygılarla yazılmış bir roman için ideal bir başlangıç bu durum. sorular soruluyor... cevaplar yok... sorular var... cevaplar yok... sorular... cevapla.. r uykum geldi.
devamını gör...
2309.
parçalanmış bir bütünün veyahut da bir karmaşanın içinde kendime bir yer bulmak çabasından ibaretim. hiçbir yere ait değilsen, her yere aitsindir derdim kendime, her yerde eğreti durduğumu öğreninceye kadar.
devamını gör...
2310.
aradığı şeyi bulduğunu anlamayıp hala arayan insanlar var.
bulacaklar. bulduklarında, aradıklarının o olmadığını anlayacaklar.
dönmeyecek kadar yol almış olacaklar.
bulduklarında yok olacaklar.
bulduklarında yok olacaklar.
+ sen kendi memleketinde bile gurbettesin dedim.
yürüyorsun bir adım atmadan.
duruyorsun koşmadan.
büyüyorsun susmadan.
sen kendi memleketinde gurbettesin dedim.
sılana kavuşman yok. sılana özlem yok.
sen kendi memleketinde gurbettesin dedim.
sen kendi memleketinin gurbetisin!..
bulacaklar. bulduklarında, aradıklarının o olmadığını anlayacaklar.
dönmeyecek kadar yol almış olacaklar.
bulduklarında yok olacaklar.
bulduklarında yok olacaklar.
+ sen kendi memleketinde bile gurbettesin dedim.
yürüyorsun bir adım atmadan.
duruyorsun koşmadan.
büyüyorsun susmadan.
sen kendi memleketinde gurbettesin dedim.
sılana kavuşman yok. sılana özlem yok.
sen kendi memleketinde gurbettesin dedim.
sen kendi memleketinin gurbetisin!..
devamını gör...
2311.
çok şey söylemek istiyorum ama içimde biriktiriyorum tüm sitemlerimi, kırgınlıklarımı...
çünkü biliyorum değişmiyor insan.
sevse de değişmiyor, sevmese de değişmiyor.
seni üzdüğünü düşünmüyor üstelik.
ilgisiz, umursamaz, hal hatır sormaz sadece kendisi ile ilgilenen insanlara dönüşüyor git gide herkes. önce ben diyen hep kazanıyordu zaten de ben hiç kazanamadım şimdiye dek.
duracell ile yarışan sıradan çinko karbon pil gibiyim. (bkz: normal sözlük'e bir daha gelinse alınacak nickler)
önümüzdeki maçlara bakalım desem hiç sanmam ki beraberlikten öteye gidebilsin başarım...
hayatımda tek bir gün bencil olmak istiyorum, güzel bir duygu olduğunu düşündüğüm için değil insanlar nasıl bir ruh halinde oluyor bunu anlamak için.
iki gündür iş yerinde benim sorumluluğumda olmayan işler yüzünden, başkaları yüzünden sorun yaşıyorum ve diyemiyorum ki "iyi de bu benim hatam değil git hesabını ondan sor." çünkü şikayet ediyormuşum gibi hissediyor, kendime yediremiyorum. sadece iş konusunda değil kendi hayatımda da bu sorunu yaşıyorum. zaten hep bu gereksiz nezaketim, gereksiz onu-bunu düşünmelerim yüzünden, kimse kendini benim yerime koymazken benim kendimi başkaları yerine koyup onlar için mutlaka bir haklı sebep bulmam ve hala akıllanmamam yüzünden, hala bana vurana öbür yanağımı da değil sopa falan uzattığım için ne desem kendime bilmiyorum.
he şunu diyebilirim "sen daha çok üzülürsün kızım..."
bunu kabullenmenin dayanılmaz hafifliği ile gideyim de beni daha da üzecek bir şeyler bulup hayatı kendime daha da zindan edeyim, çok şükür...
çünkü biliyorum değişmiyor insan.
sevse de değişmiyor, sevmese de değişmiyor.
seni üzdüğünü düşünmüyor üstelik.
ilgisiz, umursamaz, hal hatır sormaz sadece kendisi ile ilgilenen insanlara dönüşüyor git gide herkes. önce ben diyen hep kazanıyordu zaten de ben hiç kazanamadım şimdiye dek.
duracell ile yarışan sıradan çinko karbon pil gibiyim. (bkz: normal sözlük'e bir daha gelinse alınacak nickler)
önümüzdeki maçlara bakalım desem hiç sanmam ki beraberlikten öteye gidebilsin başarım...
hayatımda tek bir gün bencil olmak istiyorum, güzel bir duygu olduğunu düşündüğüm için değil insanlar nasıl bir ruh halinde oluyor bunu anlamak için.
iki gündür iş yerinde benim sorumluluğumda olmayan işler yüzünden, başkaları yüzünden sorun yaşıyorum ve diyemiyorum ki "iyi de bu benim hatam değil git hesabını ondan sor." çünkü şikayet ediyormuşum gibi hissediyor, kendime yediremiyorum. sadece iş konusunda değil kendi hayatımda da bu sorunu yaşıyorum. zaten hep bu gereksiz nezaketim, gereksiz onu-bunu düşünmelerim yüzünden, kimse kendini benim yerime koymazken benim kendimi başkaları yerine koyup onlar için mutlaka bir haklı sebep bulmam ve hala akıllanmamam yüzünden, hala bana vurana öbür yanağımı da değil sopa falan uzattığım için ne desem kendime bilmiyorum.
he şunu diyebilirim "sen daha çok üzülürsün kızım..."
bunu kabullenmenin dayanılmaz hafifliği ile gideyim de beni daha da üzecek bir şeyler bulup hayatı kendime daha da zindan edeyim, çok şükür...
devamını gör...
2312.
bu tarif edilemeyenlerin mektubu, gözlerimin yaşına değen. bu büyük bir yıkım. bu açıkça anlatsan dahi anlatamamışsın gibi olan şeylerin yıkımı. kendini bilmekle devam eden bir hikaye değil bu, onların seni nasıl yönlendireceğinin hikayesi. ağla, kanayarak ağla. bakmasınlar gözünün yaşına ama sen ağla. içinden taşıp bir yere varmayan yumruya ağla. biraz uyu, biraz düşün, biraz ağla. sonra sar başa, dönüp dursun. yazarak hatırla, unutma.
devamını gör...
2313.
bugünkü seansta meditatif bir çalışma yaptık, aynada 10 yıl sonraki halim ile buluştum, yüz ifadesini inceledim, karışık duygular içindeydi, sanki nötr bir haldeydi, ne mutlu ne mutsuz... sanki onun iyi bir durumda olması, benim bugün yapacağım şeylere bağlıydı gibi bir hissiyat içine girdim. biraz da ağlamaklı bir hale geldiğim o anda terapist "gözlerinin içine bak, şimdi sana ne yapman gerektiğini söyleyecek, şimdi kalemi eline al ve söylediklerini yaz" dedi. sanki kalemi tutan ben değildim de bir başkası gibiydi, acayip bir hissiyat içerisinde hızlı hızlı bir şeyler karaladım.
"sakin ol, terapiye devam et, iç huzuruna kavuşacaksın, bol bol dua et, dua etmekten bıkma, ibadetlerini ihmal etme, kalbini sevgiye aç, sevgi dolu biri olmaktan vazgeçme." evet, 10 sene sonraki halim yani 50 yaşımdaki ben, bugünkü bana bu tavsiyelerde bulundu. meditatif çalışma sona erince terapistim, bu tavsiyeleri sesli olarak okumamı söylediğinde kendimi biraz garip hissettim ama bir yandan da sanki kalbime bir ferahlık geldi. güzel bir seans oldu. halen etkisindeyim...
"sakin ol, terapiye devam et, iç huzuruna kavuşacaksın, bol bol dua et, dua etmekten bıkma, ibadetlerini ihmal etme, kalbini sevgiye aç, sevgi dolu biri olmaktan vazgeçme." evet, 10 sene sonraki halim yani 50 yaşımdaki ben, bugünkü bana bu tavsiyelerde bulundu. meditatif çalışma sona erince terapistim, bu tavsiyeleri sesli olarak okumamı söylediğinde kendimi biraz garip hissettim ama bir yandan da sanki kalbime bir ferahlık geldi. güzel bir seans oldu. halen etkisindeyim...
devamını gör...
2314.
2315.
çok yazmak istiyorum ya. hayır yazmayı çok istemiyorum. çok yazmak istiyorum. neler neler dönüyor aklımdan, hangi sözcükler geçiyor kalbimden de, ah bir bilseniz! böyle… sanki… ne söylesem olmayacak gibi. biliyorsunuz dimi o hissi? bir ben yaşamıyorum? içiniz acıyor, hatta çok acıyor da ne söyleseniz olmayacak/olmuyor. e söyleseniz olmuyor, sussanız? o da ayrı bela işte. sustukça bir başka kelimeyi doğuruyor aklınızdakiler. bazen deliler gibi sarhoş olmak istiyorsunuz. öyle böyle değil ama. içip içip bir kenarda sızıp kalmak. sanki olan biten hiçbir şey olmamış gibi. hiç düşünmeden. koca bir karanlığa yuvarlanmak… sonra diyorsunuz ki “ya içsen ne olacak, ayılmayacak mısın sanki? ayrıca senin sarhoşluğun gönlünde. içtiğin şaraptan kalbine ne?” haydaaa! hadi sar başa. e ne olacak? ne yapacağım şimdi? çare yok. çaresizsin. en nefret ettiğin duygunun yine esirisin. sigaranla kardeş olmaya devam, şarkılarda ebelemece oynamaya, yazıp yazıp silmeye devam! balkona çıkıyorsun sonra, saat gecenin bilmem kaçı. bir sigara yakıyorsun. o sigaranın bitimine kadar yaz bakalım içinden binbir çeşit şiir, hikaye, destan. yetiyor mu? ı-ıh. bir boka yaradığı yok. başka ağrı kesicin kalmadığında parol içmek gibi. ağrını kesmeyeceğini bile bile bir umut içersin ya. heh! tam öyle. böyle deli kuvveti gelir ya hani bazen. çıkıp bağıra çağıra söylemek istersin içindekileri. yakıp yıkmak istersin bazen. ne varsa böyle. her şeyi. özellikle gemileri. böyle gemileri yakıp nasıl yandığını izlemek. olmuyor mu ya size? bana çok oluyo o. o geminin yangını büyüyor büyüyor da bir gram duman çıkmıyor. kendi kendine yanıp duruyor. bir süre sonra bakmışsınız gözünüzdeki o ışıltılar gitmiş. ruhsuzluk oturmuş üzerinize, kalkmıyor da şerefsiz. gülmek isteseniz dudağınız kalkmıyor, ağlamak isteseniz gözyaşları hepten hain! e noluyor sonra? saçmalıyorsunuz. içinizdeki onlarca şey karışıp, birbirine girip ortaya atıyorlar alakasız iki üç kelime. diyorsun içinden “ ne ulan bu kelimeler? olur mu bunlar?” ama yapacak bir şey yok. el mecbur saçma saçma davranıp, saçma şeyler söylemeye başlıyorsunuz. ne saçma şey lan o? herkese karşı düz mantık bakıp bir kişiye karşı balataları sıyırmak! akıl karı değil. değil de bizde akıl da yok. ondan çok şey etmiyoruz artık.
zaman… acayip bir şey. sürekli gidiyo. hiç geldiğini gören olmamış. hayır bir tek kendisi gitse yine bir şey değil. giderken sizden de bir şeyler götürüyor şerefsiz. hep o zaman bekleniyor. doğru zaman konuşmak için, gelmek için, gitmek için, susmak için. o olmazsa olmaz. yanlış zamanda konuştun mu bittin demektir. e gidip soruyorum bizim bakkala. abi diyorum “nerede bu doğru zaman” o diyor istediği zaman gelip bulur seni. eh ama artık. ne ulan bu böyle. yapacak bir şey yok diyo bakkal. sen bekle o bulur seni. bekliyoruz, hep bekledim. oluyor öyle arada. amaaan öyle işte. bir bok olduğu yok da… işte. dönüp dolaşıp aynı yere geliyorsunuz . çıkıyorsunuz balkona, açıyorsunuz bir şarkı, bir dal da sigara. susuyorsunuz. ama nasıl bir susmak!
zaman… acayip bir şey. sürekli gidiyo. hiç geldiğini gören olmamış. hayır bir tek kendisi gitse yine bir şey değil. giderken sizden de bir şeyler götürüyor şerefsiz. hep o zaman bekleniyor. doğru zaman konuşmak için, gelmek için, gitmek için, susmak için. o olmazsa olmaz. yanlış zamanda konuştun mu bittin demektir. e gidip soruyorum bizim bakkala. abi diyorum “nerede bu doğru zaman” o diyor istediği zaman gelip bulur seni. eh ama artık. ne ulan bu böyle. yapacak bir şey yok diyo bakkal. sen bekle o bulur seni. bekliyoruz, hep bekledim. oluyor öyle arada. amaaan öyle işte. bir bok olduğu yok da… işte. dönüp dolaşıp aynı yere geliyorsunuz . çıkıyorsunuz balkona, açıyorsunuz bir şarkı, bir dal da sigara. susuyorsunuz. ama nasıl bir susmak!
devamını gör...
2316.
ben seni kötüleyemem hiç.
çiçekli bir yol vardı, yürüdüm, koştum derim.
ayaklarıma dikenler battı ama olsun, her ormanda böyle şeyler olur ki derim.
çiçekli bir yol vardı, yürüdüm, koştum derim.
ayaklarıma dikenler battı ama olsun, her ormanda böyle şeyler olur ki derim.
devamını gör...
2317.
kafam bir insan kafası ağırlığından yüzlerce kat fazla. kafamın içi öyle kalabalık öyle kalabalık ki sanki başımda tonlarca ağırlık varmış gibi. bir sürü ses var ve bu seslerin gürültüleri asıl kafama ağırlık yapan. ben içlerinde fısıltı kalıyorum. belki de bu yüzden kendimi hep en son duyuyorum. kendime hep en son yetişiyorum. şimdi söyleyin bana dostlarım ben bu sesleri nasıl sustururum? susturamam mı yoksa? peki o zaman nasıl yaşarım? bir ömür bu gürültüyü nasıl kaldırır kafa? ya o fısıltıyı duyarsam? kendi sonunu isteyen o fısıltı..
'ölmeliyiz. hepimiz.'
bir gün bu fısıltıyı duyup yaparsam susar mı tüm sesler?
söyleyin bana duyan sağırlar ben bu sesleri nasıl sustururum?
'ölmeliyiz. hepimiz.'
bir gün bu fısıltıyı duyup yaparsam susar mı tüm sesler?
söyleyin bana duyan sağırlar ben bu sesleri nasıl sustururum?
devamını gör...
2318.
eski sevgilimde öğretmendi demişsin. bitti artık geri dönüşü olmaz da.
devamını gör...
2319.
balkondayım, yavaş yavaş hava aydınlanıyor. hava yumuşak. sabah kuşları güzel güzel ötmeye başladı. bilerek kulaklığımı açıp şarkı dinlemiyorum. dünyayı dinliyorum. nadiren geçen arabaların sesleri, kuşlar, şehrin uğultusu.. sigaram yanıyor. az önce parmağımı yakacak kadar dalmışım. aklımdan bir şeyler geçiyor ama ne geçtiğini tutup yakalamak istemiyorum. hepsinden kaçmak ve hiçbir şey düşünmemek istiyorum. uyuyamıyorum, belki iki saat önce beş on dakikalığına daldığımda gördüğüm kâbusun etkisinden. belki de hüzünden, bunca ağırlıktan. canımın acısını hissediyorum. anlatamıyorum. içimde büyük bir burukluk var. kalbimi iki yandan tutup ters bir şekilde sıkan ve büzen iki el var sanki göğsümde. karşı çıkmıyorum, mecalim yok. yitirmiş gibi hissediyorum. kaçtığım onca gerçek üzerime yüklenmiş gibi. duruşumu dik tutamıyorum. kalkıp odama gitmek, adım atmak dahi istemiyorum. oturduğum yerde çürümek istiyorum. kurtulmak istiyorum. çok yorgunum demiştim. tutunduğum dalım da bugün kırıldı. belki ben de giderim diyorum. bir yerden değil, bir kişiden değil, her şeyden giderim. düşünüyorum. gitsem ne değişirdi dünyada. hiçbir şey. gittiğimin haberini bile almayacak insanlar kalırdı ardımda. alanlar da unuturdu kısa sürede. belki birileri gelir taşlarda ismimi arardı. birileri hiç gelmezdi. hatta ailemden başka kimse gelmezdi. ailem de ailem oldukları için gelirdi yalnızca. birkaç gün konuşulurdu, beni hiç tanımayan insalar ah şöyle insandı böyle insandı derlerdi, sonra varlığıma dair her şey silinirdi. odam boşaltılır yerine misafir odası yapılırdı. kuşum beni bir daha hiç görmeyeceğinden habersiz hâlâ adımı söylerdi. beni sevdiğini söyleyen insanlar yerime başka sevgiler koyardı. arkadaşlarım bir iki haftaya yerime başkalarını bulurdu. her gün yürüdüğüm yollardan biri eksilirdi. mahallede dolanan köpeğin başını her geçtiğinde okşayan biri kalmazdı belki. verdiğim hediyeler bir köşede unutulurdu, zamanla çöpe atılırdı. bana ait olan her şeyi bir yerlere dağıtırlardı. kitaplarımdaki işaretli cümleler hiç tanımadığım insanlar tarafından okunurdu. geriye neyim kalırdı bilmiyorum. geriye bir ben kalır mıydı onu da bilmiyorum. belki bazen rüyalarına girerdim. belki birilerinin kulağına daha önceden attığım sesler girerdi tesadüf eseri. belki bir yerlere yazdığım şeylere gözleri değerdi. tüh derlerdi, nasıl fark edemedik. onların suçu değildi bu halbuki. istemedim fark edilmesini. içimdeki karamsarlığı başkalarına bulaştırmak istemedim. kendimle birlikte batırmak istemedim kimseyi. akıllarına telaş sokmak istemedim. şimdi ne mi yapacağım, bilmiyorum. gün aydı, bunu yazarken sokaktan birkaç insan geçti. gözlerim acımaya başladı. belki biraz üşüdüm, umrumda olmadı. amaçlarım vardı, unuttum. hayallerimi de öyle. varlık sebeplerim önemsiz gelmeye başladı. neden dedim kendime bu gece. sordum sürekli, bir cevap bulamadım. bulmak istemedim. kabullenirsem daha acısız olur belki her şey dedim. susmak istedim. gün boyu hiç konuşmadığımı fark ettim. neyin var dendi, hiç dedim. tüm gün durgundum. sadece baktım, sadece izledim bir şeyleri. duvarı izledim, perdeyi, defterlerimi, odamı izledim. aynaya bakmadım hiç. çıkıp da birine anlatamadım hiç ama anlatmak isterdim. gitsem muhtemelen bunlar olacak ama kalsam neler olacak diye hiç düşünmedim. istemedim, heves bulamadım. toparlayamadım. ortada kaldım. gitmek mümkün değilse bile bir süreliğine silinmek istedim. belki de silinirim.
devamını gör...
2320.
#1167217
ben bu başlığı atalı tam 8 ay olmuş,
hayat böyle bir şey, her şey o kadar çabuk değişiyor ki;
mesela;15 yıldır çalıştığım kurum kapandı yeni bir kurumda çalışmaya başladım.
annemin ciddi rahatsızlığı vardı o 'nu kaybettim....
yalnızlığım kat ve kat daha da arttı
antidepresan kullanmaya başladım...
artık her şeyi eskisi kadar takmıyorum..
daha ne değişiklikler olacak hayatımızda bilemiyoruz ?
iyi ki varsın "normal sözlük"
ben bu başlığı atalı tam 8 ay olmuş,
hayat böyle bir şey, her şey o kadar çabuk değişiyor ki;
mesela;15 yıldır çalıştığım kurum kapandı yeni bir kurumda çalışmaya başladım.
annemin ciddi rahatsızlığı vardı o 'nu kaybettim....
yalnızlığım kat ve kat daha da arttı
antidepresan kullanmaya başladım...
artık her şeyi eskisi kadar takmıyorum..
daha ne değişiklikler olacak hayatımızda bilemiyoruz ?
iyi ki varsın "normal sözlük"
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2