normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
5301.
net karar verdim mayıs ayında istifamı sunacağım.
yok abi olmuyor ya. her ne olursa olsun ekonomi ne kadar boka sararsa sarsın hayallerimin peşinden koşacağım.
ofis içerisinde inanılmaz bir cehaletle ve pratiklikten yoksun, iq seviyesi ayakkabı tabanını geçmeyecek insanlarla çalışmaktan yoruldum. zaten bu zamana kadar niye durduysam ? kafama edeyim.
yok abi olmuyor ya. her ne olursa olsun ekonomi ne kadar boka sararsa sarsın hayallerimin peşinden koşacağım.
ofis içerisinde inanılmaz bir cehaletle ve pratiklikten yoksun, iq seviyesi ayakkabı tabanını geçmeyecek insanlarla çalışmaktan yoruldum. zaten bu zamana kadar niye durduysam ? kafama edeyim.
devamını gör...
5302.
kuşlar da susturulurdu.bir adam vardı adı yoktu çünkü adlar unutulur onu hatırlatan tek şey arkasında bıraktığı izlerin bir zaman sonra rüzgarla savrulup toprağa karışmasıydı yaşarken en çok özlemi tanıdı her sabah gözlerini artık dönmeyecek bir zamana açtı o zaman bir kadının gülümsemesinde saklıydı belki ya da bir ağacın gövdesinde yıllar önce kazınmış iki baş harfte kendi kendini en çok orada arardı yenilgiyi erken tattı henüz kim olduğunu bile bilmeden sevdi delicesine düşünmeden ölçüp tartmadan bir başka bedende kendini bulacağını sandı ama her aşk kendinden biraz eksiltir insanı çünkü verirken fazlasıyla cömerttir insan dönerken ise hep eksik ve o da bir gün döndü eksilerek kaybederek en çok kendinibir sabah yalnız bir parkta otururken duymaya başladı kuş seslerini sessizliğin içinden geçip gelen melodilerdi bunlar başta anlamadı neşe miydi bu teselli mi yoksa doğanın kendi haline ağlaması mı ama o an fark etti ki kuşlar hiçbir zaman tesadüfen ötmez onlar kaybedilenleri uğurlamak için değil geride kalanlara yaşamı hatırlatmak için şarkı söyler aşık oldu yine ama bu defa daha temkinli daha yorgun kalbini uzatırken al ama dikkatli tut der gibi fakat bazen aşk ne kadar dikkat edersen et senden çalar bu sefer daha sessiz oldu kaybedişi ne gözyaşı vardı ne de çığlık sadece bir sabah aynaya bakıp şöyle dedi ben kimim
işte o zaman anladı hayat boyu peşinden koştuğu herkes ve her şey aslında onu kendinden uzaklaştırmıştı çünkü bir başkasını sevmeye çalışırken en son düşündüğü hep kendi olmuştu ama anladı ki önce kendini sevmeli insan önce kendi ruhunu iyileştirmeli kendi yarasını sarmalı çünkü başkası için yandığında küllerin kendine kalıyor
yıllar geçti yüzüne çizgiler eklendi sesi daha kısık bakışları daha derin oldu ama içinde bir yer hep aynı kaldı yeniden başlama arzusu çünkü o artık biliyordu ki her sabah yeniden doğmaktır kuş sesleri gibi ve her gece bir veda en sonunda bir gün toprağa karışacak ruhunu düşünmeye başladı korkmadı çünkü kaybettiklerinden özlediklerinden ve kendinden arta kalanlarla birleşecekti o toprak belki bir ağacın köklerinde belki bir çocuğun gülüşünde yeniden can bulacaktı ama her ne olursa olsun kendi hikayesini yazmıştı ve bu hikayede her şey vardı özlem yenilgi kayıp umut ve kendini bulma
kuş sesleriyle başlayıp sessizlikle biten bir hayat ama ne olursa olsun kendine ait bir hayat
işte o zaman anladı hayat boyu peşinden koştuğu herkes ve her şey aslında onu kendinden uzaklaştırmıştı çünkü bir başkasını sevmeye çalışırken en son düşündüğü hep kendi olmuştu ama anladı ki önce kendini sevmeli insan önce kendi ruhunu iyileştirmeli kendi yarasını sarmalı çünkü başkası için yandığında küllerin kendine kalıyor
yıllar geçti yüzüne çizgiler eklendi sesi daha kısık bakışları daha derin oldu ama içinde bir yer hep aynı kaldı yeniden başlama arzusu çünkü o artık biliyordu ki her sabah yeniden doğmaktır kuş sesleri gibi ve her gece bir veda en sonunda bir gün toprağa karışacak ruhunu düşünmeye başladı korkmadı çünkü kaybettiklerinden özlediklerinden ve kendinden arta kalanlarla birleşecekti o toprak belki bir ağacın köklerinde belki bir çocuğun gülüşünde yeniden can bulacaktı ama her ne olursa olsun kendi hikayesini yazmıştı ve bu hikayede her şey vardı özlem yenilgi kayıp umut ve kendini bulma
kuş sesleriyle başlayıp sessizlikle biten bir hayat ama ne olursa olsun kendine ait bir hayat
devamını gör...
5303.
hastalandığınızda kendi çorbanızı kendiniz yapıyorsanız, hayat sizi aniden, takribi 40 yaşlarında olgun birine dönüştürüyor.
devamını gör...
5304.
çok yoruldum sözlük, tükeniyorum görüyorum.. vazgeçiyorum inanmaktan… vazgeçme hali daha çok üzüyor ama.. eeee bitti mi yani… buraya kadarmış mı
sonrasını bilmiyorum da şimdi yok olmak istiyorum gerçekten.
sonrasını bilmiyorum da şimdi yok olmak istiyorum gerçekten.
devamını gör...
5305.
normalde karalanmıyomuş gibi bi de karalama defteri açmışlar.
devamını gör...
5306.
herkes bana aynı şeyi söylüyor ama kimse nasıl yapacağımı söylemiyor.
şimdi yine bi arkadaş bi video gönderip "sen de yapsana böyle." demiş.
yapayım da nasıl yapayım? bi kere bende öyle bi teknik bilgi yok. onu al buaraya kurgula yok müzik koy vay efendim açılış yap yok kapanış yap.
ikincisi ne anlatayım? özgün içerik kalmadı ki. herkes her şeyi yaptı/ anlattı.
üçüncüsü nereye gidiyorum ne biliyorum ki? gezemiyorum. kimseyi benimle konuşmaya ikna edemiyorum. uzmanlığım zaten yok ben ne anlatayım?
ve sosyal medya için en kritik soru:
beni kim izlesin?
denedim. yaptım zaten. kimse izlemedi. arkadaşlarım bile paylaşmadı. hâlâ da öyle bu. arkadaşlarım benim paylaşımlarımı paylaşmaz. benimle fotoğraf bile paylaşmaz. eeee nasıl büyüyeceğiz? yoksa hesabım zaten içerik üreticisi mi neyse öyle hesap. açık da. ama gelen giden yok. arada reels yapsam da.
he bir de nedense unutulan bir şey...
ben utanırım.
şimdi yine bi arkadaş bi video gönderip "sen de yapsana böyle." demiş.
yapayım da nasıl yapayım? bi kere bende öyle bi teknik bilgi yok. onu al buaraya kurgula yok müzik koy vay efendim açılış yap yok kapanış yap.
ikincisi ne anlatayım? özgün içerik kalmadı ki. herkes her şeyi yaptı/ anlattı.
üçüncüsü nereye gidiyorum ne biliyorum ki? gezemiyorum. kimseyi benimle konuşmaya ikna edemiyorum. uzmanlığım zaten yok ben ne anlatayım?
ve sosyal medya için en kritik soru:
beni kim izlesin?
denedim. yaptım zaten. kimse izlemedi. arkadaşlarım bile paylaşmadı. hâlâ da öyle bu. arkadaşlarım benim paylaşımlarımı paylaşmaz. benimle fotoğraf bile paylaşmaz. eeee nasıl büyüyeceğiz? yoksa hesabım zaten içerik üreticisi mi neyse öyle hesap. açık da. ama gelen giden yok. arada reels yapsam da.
he bir de nedense unutulan bir şey...
ben utanırım.
devamını gör...
5307.
2 yerden daha iş teklifi geldi. hatta çağıran yerlerden biri benim hakkımda bu çocuk şimdiden benden daha iyi demiş. bı taraflarim kalkmadı değil.
borçsuz duruma gelmem için 2 ayım kaldı. bu noktadan sonra tekrar şehir değiştirmekle beraber iş düzenimi de değiştireceğim sanırım.
ülkemin ve milletimin içerisinde bulunduğu durum dışında canımı sıkan bir şey yok. ve bu konu hariç her şey iyiye gidiyor. bir süre daha günde iki iş yapmaya devam edeceğim. yorucu ama sanıyorum ki sonuçları pekala güzel olacaktır.
borçsuz duruma gelmem için 2 ayım kaldı. bu noktadan sonra tekrar şehir değiştirmekle beraber iş düzenimi de değiştireceğim sanırım.
ülkemin ve milletimin içerisinde bulunduğu durum dışında canımı sıkan bir şey yok. ve bu konu hariç her şey iyiye gidiyor. bir süre daha günde iki iş yapmaya devam edeceğim. yorucu ama sanıyorum ki sonuçları pekala güzel olacaktır.
devamını gör...
5308.
11 sene geçti.
devamını gör...
5309.
geçen sene idi. burada ilk günlerim. boş boş yürürken bi teyze gördüm. boyu kadar bir şeyleri taşımaya çalışıyordu. yardım ettim. "adın ne?" dedi. söyledim. "maşallah." demişti. "adınla yaşa."
bugün, dün de gördüğüm bi teyzenin yanına gittim. selam verdim. oturdum banka. "adın ne?" dedi. söyledim. "güzel güzel." dedi. "adınla yaşa."
yaşıyorum zaten teyzeler.
bazen çağlayarak, sıklıkla ağlayarak.
bugün, dün de gördüğüm bi teyzenin yanına gittim. selam verdim. oturdum banka. "adın ne?" dedi. söyledim. "güzel güzel." dedi. "adınla yaşa."
yaşıyorum zaten teyzeler.
bazen çağlayarak, sıklıkla ağlayarak.
devamını gör...
5310.
tam bir yıldır elimde bir iş var. ve artık bitmek zorunda. ama olmuyor. yapamıyorum. elimdeki en basit iş olabilir. ama bi türlü odaklanamadım ve sündü de sündü. sündükçe soğudum. şeyi çıktı yani baya mal bir şey oldu. ne yapacağımı bilmiyorum.
o orada dursun
geçen gün bir sebepten 10 yıldır görmediğim, dersini aldığım zamanlarda da özel bir diyalog geliştirmeidğim için beni de tanıdığını hiç sanmadığım bir hocama mail yazdım.
o zamanlar çalıştığını söylediği bi konu aklımda kalmış. şimdi bi iş için benzer bir konuda çalışma yürütüyorduk ve bu konuda çalışmış birileri gerekiyor denince hoca aklıma geldi. öylesine bir mail yazdım. zamanında öğrencisi olduğumu ve şimdi bu konuda uzman görüşüne başvurmak istediğimizi yazdım. okursa ve uygunsa ne âlâ dedim gönderdim. açıkçası yoğunluktan maili de unuttum.
az önce cevap geldi.
öyle gurur dolu bir mail yazmış ki mutluluktan ağlattı beni. her şey bir yana
"dilerim yaşattığın mutluluğu sen de yaşarsın." demiş.
sadece bir zamanlar öğrencisi olan biri şimdi bir hoca olarak ona ulaştı diye.
iyi ki geldi aklıma hoca ve iyi ki yazdım o maili.
böyle dilekler sayesinde var olabiliyorum ve ancak böyle ince insanların varlığı bana güç veriyor.
allah herkesin karşısına onunla sevinecek insanlar çıkarsın.
şimdi oturalım ve bitirelim şu yazıyı bakalım.
bana çalışmaktan ve üretmekten fayda var.
yaz kızım. yaz.
o orada dursun
geçen gün bir sebepten 10 yıldır görmediğim, dersini aldığım zamanlarda da özel bir diyalog geliştirmeidğim için beni de tanıdığını hiç sanmadığım bir hocama mail yazdım.
o zamanlar çalıştığını söylediği bi konu aklımda kalmış. şimdi bi iş için benzer bir konuda çalışma yürütüyorduk ve bu konuda çalışmış birileri gerekiyor denince hoca aklıma geldi. öylesine bir mail yazdım. zamanında öğrencisi olduğumu ve şimdi bu konuda uzman görüşüne başvurmak istediğimizi yazdım. okursa ve uygunsa ne âlâ dedim gönderdim. açıkçası yoğunluktan maili de unuttum.
az önce cevap geldi.
öyle gurur dolu bir mail yazmış ki mutluluktan ağlattı beni. her şey bir yana
"dilerim yaşattığın mutluluğu sen de yaşarsın." demiş.
sadece bir zamanlar öğrencisi olan biri şimdi bir hoca olarak ona ulaştı diye.
iyi ki geldi aklıma hoca ve iyi ki yazdım o maili.
böyle dilekler sayesinde var olabiliyorum ve ancak böyle ince insanların varlığı bana güç veriyor.
allah herkesin karşısına onunla sevinecek insanlar çıkarsın.
şimdi oturalım ve bitirelim şu yazıyı bakalım.
bana çalışmaktan ve üretmekten fayda var.
yaz kızım. yaz.
devamını gör...
5311.
yav kardeşim kaç gündür yoktum. neden. çünkü telefonum bozuldu. internete girmiyor. girip çıkıyordu. böyle bir bozulmak yok yani. wifi ile çalışıyor ama kendi mobil ağ çalışmıyor. evet evet her şeyi denedik. 5 tane telefoncuya götürdüm.
içine su kaçmış dedi en mantıklı konuşan.
telefonuma format attıydım o sinirle. fabrika ayarlarına döndüm.
bir tane daha telefonum var onunda pili mı bozulmuş bataryası. o da sürekli şarj yiyor açılıp kapanıyor. elimde patlar diye attım .
sonra ne yaptım bugün. iphone 16 pro max 512 gb siyah aldım. sipariş verdim yani cumartesi geliyor.
yani bende kapitalist popüler kültür uşağı biri oldum aha bu telefon yüzünden. yani dayanamadım yeter dedim sürekli telefonlarım bozuluyor. belki bu sefer iphone iyi çıkar.
şimdi dedim bir internete girim belki düzelmiştir.
aha çekiyor telefon düzelmiş.
yav kardeşim böyle bir şey olabilir mi.
parasını da verdim.
keşke arayıp satmıyoruz parasını geri al falan deseler. yok kalmamış elimizde yok deseler. ne bilim bir şey olsa bari.
gerçi pazarlık yaptım kılıf cam şarj cihazı dahil her şey içinde diye. bari bundan caysalar bahanem olurdu.
kurtlar vadisi iplikçi nedim gibi gitti canim paraciklar . ıhlamur var mı.
içine su kaçmış dedi en mantıklı konuşan.
telefonuma format attıydım o sinirle. fabrika ayarlarına döndüm.
bir tane daha telefonum var onunda pili mı bozulmuş bataryası. o da sürekli şarj yiyor açılıp kapanıyor. elimde patlar diye attım .
sonra ne yaptım bugün. iphone 16 pro max 512 gb siyah aldım. sipariş verdim yani cumartesi geliyor.
yani bende kapitalist popüler kültür uşağı biri oldum aha bu telefon yüzünden. yani dayanamadım yeter dedim sürekli telefonlarım bozuluyor. belki bu sefer iphone iyi çıkar.
şimdi dedim bir internete girim belki düzelmiştir.
aha çekiyor telefon düzelmiş.
yav kardeşim böyle bir şey olabilir mi.
parasını da verdim.
keşke arayıp satmıyoruz parasını geri al falan deseler. yok kalmamış elimizde yok deseler. ne bilim bir şey olsa bari.
gerçi pazarlık yaptım kılıf cam şarj cihazı dahil her şey içinde diye. bari bundan caysalar bahanem olurdu.
kurtlar vadisi iplikçi nedim gibi gitti canim paraciklar . ıhlamur var mı.
devamını gör...
5312.
200 kg leg press ve 100 kg deadlift yaptım
devamını gör...
5313.
buralarda ağlanmayı normalde çok sevmiyorum.
ama biraz ihtiyacım var. yirmilik dişimin alınması gerektiği haberiyle birlikte içine düştüğüm kaygı girdabı beni bir hayli depresif yaptı. biliyorsunuz kaygı başka kaygıları tetikler.
biraz yalnız ve kaybolmuş hissediyorum, hissetmiyorum diyemem. makalemde de kaybolmuş hissediyorum.
hayatta böyle bazen öyle anlar da oluyor ki bazı insanları istemeye istemeye de olsa geride bırakmak zorunda hissediyorsunuz, herkesin selameti için. bir süredir iç dünyamda herkesle ufak ufak vedalaşıp defterleri kapatıyorum. sıra da ex eniştenize geldi gibi hissediyorum.
ex eniştenizin hayatımda çok büyük ve önemli bir yeri var. tanıştığımız günden bu güne böyle oldu bu. enteresan bir şekilde onun bana karşı kendi tarzında bi özeni vardı hep. müthiş garip geliyor herkese ama en hararetli ve cevval toksisitemiz içinde bile beni sevdiğini hep hissettim.
eşşek kadar olmuş olmamızın da getirisiyle artık çok korktuğum bir yerde duruyorum. sanırım ikimizin de birbirimizden istediği şey değişti. benim her şeyden önce dostum olmayı becerebilmiş ve beni çoğunlukla anlamayı da becerebilmiş birini geride bırakmam hiç kolay değil ama herhalde bazı döngüleri bir noktada kırmak gerekiyor.
bence biz birbirimiz için çapa gibi bir şeydik. kaygan bir zeminde bocalarken dönüp tutunduğumuz, tutunamadığımızda da var olmasıyla güvende hissettiğimiz çapalar. ben istiyorum ki sonsuza dek orada dursun bir sabit olarak. ama artık çok da emin olamıyorum bu çapa olma hali biraz haksızlık mı oluyor. hiçbir zaman doğru cevapları veremeyen ama her zaman doğru soruları soran birisiydi benim için. onun soruları olmadan da iyice kaybolurum gibi geliyor. hayatımda olmadığı bir senaryo benim için çok güvensiz.
bu işler nasıl olacak hiç bilmiyorum.
ama biraz ihtiyacım var. yirmilik dişimin alınması gerektiği haberiyle birlikte içine düştüğüm kaygı girdabı beni bir hayli depresif yaptı. biliyorsunuz kaygı başka kaygıları tetikler.
biraz yalnız ve kaybolmuş hissediyorum, hissetmiyorum diyemem. makalemde de kaybolmuş hissediyorum.
hayatta böyle bazen öyle anlar da oluyor ki bazı insanları istemeye istemeye de olsa geride bırakmak zorunda hissediyorsunuz, herkesin selameti için. bir süredir iç dünyamda herkesle ufak ufak vedalaşıp defterleri kapatıyorum. sıra da ex eniştenize geldi gibi hissediyorum.
ex eniştenizin hayatımda çok büyük ve önemli bir yeri var. tanıştığımız günden bu güne böyle oldu bu. enteresan bir şekilde onun bana karşı kendi tarzında bi özeni vardı hep. müthiş garip geliyor herkese ama en hararetli ve cevval toksisitemiz içinde bile beni sevdiğini hep hissettim.
eşşek kadar olmuş olmamızın da getirisiyle artık çok korktuğum bir yerde duruyorum. sanırım ikimizin de birbirimizden istediği şey değişti. benim her şeyden önce dostum olmayı becerebilmiş ve beni çoğunlukla anlamayı da becerebilmiş birini geride bırakmam hiç kolay değil ama herhalde bazı döngüleri bir noktada kırmak gerekiyor.
bence biz birbirimiz için çapa gibi bir şeydik. kaygan bir zeminde bocalarken dönüp tutunduğumuz, tutunamadığımızda da var olmasıyla güvende hissettiğimiz çapalar. ben istiyorum ki sonsuza dek orada dursun bir sabit olarak. ama artık çok da emin olamıyorum bu çapa olma hali biraz haksızlık mı oluyor. hiçbir zaman doğru cevapları veremeyen ama her zaman doğru soruları soran birisiydi benim için. onun soruları olmadan da iyice kaybolurum gibi geliyor. hayatımda olmadığı bir senaryo benim için çok güvensiz.
bu işler nasıl olacak hiç bilmiyorum.
devamını gör...
5314.
td öğreniyorum, çok mutluyum. uzun zamandır kafamı çalıştırabileceğim bir alan bulamamıştım. program beni acayip heyecanlandırdı. hedef iki ay sonra bir şeyler üretmeye başlamak. kim bilir yol nereye götürür.
devamını gör...
5315.
peyami safa'nın fatih harbiye kitabı çok hoşuma gitti ama okumaya kıyamıyorum. çok sıkıldığım bir andan okuyup o anımı güzelleştirsin istiyorum.
devamını gör...
5316.
umutlu olma durumu gitgide daha da grift bir hâl almaya başladı. bazen geleceği, bir okyanus kadar büyüleyici hayal ediyor, bazen de içindeki okyanusta fırtınalar kopuyordu. bu fırtınalarda yolunu bulmaya çalışırken kendini kaybediyor, sağa sola savrulmaktan bitkin düşüyordu. umut ne zaman ufukta parlasa, hemen arkasından fırtınanın işaretini veren o kulak tırmalayıcı ses duyuluyordu. zamanla bu sesin kaynağının yakınlarda olduğunu hissetmeye başladı ve içindeki o canavarla tanıştı.
"bugünün değeri, gelecekteki güzel günlerin geleceğine dair inancın kuvvetiyle ölçülür. yaşanılan zaman, güzel günler gelene kadar yalnızca bir oyalanmadan ibarettir ve gelecek için yaşamak, bugünü feda etmekten başka bir şey değildir. gerçeklik mutluluğun katilidir."
yıllarca varlığını gizlemeyi başarmış olan canavar, sonunda kendini ele vermişti. canavara bir isim koymayı düşündü; ancak bunun, canavarın varlığını kabul etmek anlamına geleceğini fark edip vazgeçti. canavarın varlığı zaten umutlara gölge düşürerek bir hayli zarar veriyordu; fakat varlığının fark edilmesi çok daha büyük etkiler oluşturmaya başladı.
artık içinde bir canavarın yaşadığını bildiği için kurduğu düşler tat vermiyor, geleceği artık ufukta kaymak üzere olan bir yıldız gibi son ışıklarını umutsuzca okyanusa yansıtıyordu. ne düşünürse düşünsün, bu düşüncelerin üzerine saldıracak bir canavarın varlığını bilmek, bu güzel düşüncelere olan inancını gitgide sarsıyordu. yarın için içini heyecanla dolduran şeyler, zamanla yerini korkunç kabus senaryolarına bırakıyordu.
"insanın hayat mücadelesi kendisiyledir. çevresinde gelişen bütün durumlar onu besler; kimi büyük bir lokma olur, kimi ufak bir kırıntı. kiminin tadını hayatı boyunca unutmaz, kiminin tadını yok etmek için her şeyi yemeye başlar. sonuç olarak, bütün bunlarla beslenen insan, yaşadığı küçük büyük, acı tatlı her anın birleşiminden oluşur."
artık canavarın farkındaydı ve geri dönüşü yoktu; bu savaşı kazanmalıydı. kararlı bir şekilde artık canavarın seslerini ciddiye almayacağını, bunun o kadar da zor olmadığını düşündü. ne de olsa canavar bu sesleri rahatsızlık vermek için çıkarıyordu, bir dayanağı yoktu. gerçekten sesleri ciddiye almıyor ve hayallerini en uç noktalara taşıyordu. fakat okyanus her zaman rahatlatıcı değildi. devasa dalgaları, tozu dumana katan fırtınaları vardı. bunlarla baş etse bile okyanus onu sessizce dibine çekebilirdi, derinlerde gerçekten hiç ışık yoktu.
canavar onun içindeydi; onu yok etmek, kendinden bir parçayı sökmek gibiydi, eksikti. canavar rahatsız ediciydi ama ona okyanusların tehlikelerinden bahsediyor ve derin bir uykuya dalıp dibe batmasını engelliyordu. canavar karanlık, umut ise aydınlıktı. sadece beyaz bir ışık görerek yaşamak, kör olmaktan farksızdı; canavar yaşamalıydı. içinde canavarlar için bile bir umut vardı.
"masallar, öyküler, romanlar, efsaneler... hepsi aynı şeyi konuşan farklı ses tonlarıdır. bu sesler, yazarın tüm hayat yolculuğu boyunca sağa sola çarpıp yankılanır, kendini duyabilecek kulakları arar ve her gittiği kulakta farklı sesler çıkarır, anlatılmak istenen tek şey anlaşılandan ibarettir."
"bugünün değeri, gelecekteki güzel günlerin geleceğine dair inancın kuvvetiyle ölçülür. yaşanılan zaman, güzel günler gelene kadar yalnızca bir oyalanmadan ibarettir ve gelecek için yaşamak, bugünü feda etmekten başka bir şey değildir. gerçeklik mutluluğun katilidir."
yıllarca varlığını gizlemeyi başarmış olan canavar, sonunda kendini ele vermişti. canavara bir isim koymayı düşündü; ancak bunun, canavarın varlığını kabul etmek anlamına geleceğini fark edip vazgeçti. canavarın varlığı zaten umutlara gölge düşürerek bir hayli zarar veriyordu; fakat varlığının fark edilmesi çok daha büyük etkiler oluşturmaya başladı.
artık içinde bir canavarın yaşadığını bildiği için kurduğu düşler tat vermiyor, geleceği artık ufukta kaymak üzere olan bir yıldız gibi son ışıklarını umutsuzca okyanusa yansıtıyordu. ne düşünürse düşünsün, bu düşüncelerin üzerine saldıracak bir canavarın varlığını bilmek, bu güzel düşüncelere olan inancını gitgide sarsıyordu. yarın için içini heyecanla dolduran şeyler, zamanla yerini korkunç kabus senaryolarına bırakıyordu.
"insanın hayat mücadelesi kendisiyledir. çevresinde gelişen bütün durumlar onu besler; kimi büyük bir lokma olur, kimi ufak bir kırıntı. kiminin tadını hayatı boyunca unutmaz, kiminin tadını yok etmek için her şeyi yemeye başlar. sonuç olarak, bütün bunlarla beslenen insan, yaşadığı küçük büyük, acı tatlı her anın birleşiminden oluşur."
artık canavarın farkındaydı ve geri dönüşü yoktu; bu savaşı kazanmalıydı. kararlı bir şekilde artık canavarın seslerini ciddiye almayacağını, bunun o kadar da zor olmadığını düşündü. ne de olsa canavar bu sesleri rahatsızlık vermek için çıkarıyordu, bir dayanağı yoktu. gerçekten sesleri ciddiye almıyor ve hayallerini en uç noktalara taşıyordu. fakat okyanus her zaman rahatlatıcı değildi. devasa dalgaları, tozu dumana katan fırtınaları vardı. bunlarla baş etse bile okyanus onu sessizce dibine çekebilirdi, derinlerde gerçekten hiç ışık yoktu.
canavar onun içindeydi; onu yok etmek, kendinden bir parçayı sökmek gibiydi, eksikti. canavar rahatsız ediciydi ama ona okyanusların tehlikelerinden bahsediyor ve derin bir uykuya dalıp dibe batmasını engelliyordu. canavar karanlık, umut ise aydınlıktı. sadece beyaz bir ışık görerek yaşamak, kör olmaktan farksızdı; canavar yaşamalıydı. içinde canavarlar için bile bir umut vardı.
"masallar, öyküler, romanlar, efsaneler... hepsi aynı şeyi konuşan farklı ses tonlarıdır. bu sesler, yazarın tüm hayat yolculuğu boyunca sağa sola çarpıp yankılanır, kendini duyabilecek kulakları arar ve her gittiği kulakta farklı sesler çıkarır, anlatılmak istenen tek şey anlaşılandan ibarettir."
devamını gör...
5317.
5318.
ben bugün kendimden tiksindim. iğrendim. bittim.
devamını gör...
5319.
insan ne zaman ölür?
insan ne zaman doğar?
ölüm ve doğum nedir?
bizden, yani zihnimizin kavrama kabiliyetinden bağımsız birer doğa olayı mı?
yoksa bizlere ait birer kavram mı?
kavramların, yani öğrendiğimiz olguları kavrayışlarımızın bir senfoniye dönüşüşü sayesinde farkındalıklara kavuşuruz!
bize göre ölüm nedir ve ne zaman olur?
özgür hissettiğimizde, doğduğumuzu zannederiz. öğretilmiş olarak!
peki, bize göre ve/yani aslında nasıl doğarız??
insan ne zaman doğar?
ölüm ve doğum nedir?
bizden, yani zihnimizin kavrama kabiliyetinden bağımsız birer doğa olayı mı?
yoksa bizlere ait birer kavram mı?
kavramların, yani öğrendiğimiz olguları kavrayışlarımızın bir senfoniye dönüşüşü sayesinde farkındalıklara kavuşuruz!
bize göre ölüm nedir ve ne zaman olur?
özgür hissettiğimizde, doğduğumuzu zannederiz. öğretilmiş olarak!
peki, bize göre ve/yani aslında nasıl doğarız??
devamını gör...
5320.
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2

