5081.
"ne oldu bize inci?boş bir çuval gibiyim,içine bişey koyucaktim ama,hatırlamıyorum..."
- yaşlanıyoruz galiba.
devamını gör...
5082.
arada bir bir yanım
kaçsam diyor uzağa
katsam diyor önüme
canımı, yorganımı
arada bir bir yanım
düşsem diyor tuzağa
geçsem dünyanın derdini
varsam cennetime diyor
ama o öbür yanım
var ya öbür yanım
amman öbür yanım
korkak diğer yarım
kurtulmak kolay mı?
kurtulmak kolay mı kendinden?
sıyrılmak kolay mı?
sıyrılmak kolay mı derdinden?
devamını gör...
5083.
iş yerinde başım önde gezmekten boynum tutulacak. benim gibi insanın içine ettiniz.
devamını gör...
5084.
sabah kahvesinin içime sinmediğini bir kere söyledim, olay zincirleme reaksiyona döndü.
kahve yapılma popülasyonum an itibariyle tavanda.
her abla bir de benim yaptığımı için diyerek elinde fincanla geliyor.
kahve değil de vicdan çarpıyor şu an.
devamını gör...
5085.
siyahın beyaza bulaşmadığı yüzünde arada kalmış duygulara yer yoktu. beyaz ne kadar beyazsa siyahta en koyusunda… gri renk kıyafetlerini siyah bir çöp poşetine doldurup, çöpün kenarına bırakmıştı. saklamak zorunda değildi içindeki dalgaların kıyıya vuruşunu, bir kuyruklu yıldızın gecenin siyahını parlak bir beyazla ikiye bölmesi gibi netti ifadeleri.
çatık kaşları mış gibi mi yapıyor dersiniz? öyle gelebilir çünkü uzun bir zaman mış gibi yaptı ama şimdi göründüğü kadar gerçek. ilk defa iki kaşının arasındaki uzunlamasına iki derin çizginin hakkını veriyor. donuk bir ruhun ifadesizliği buraya kadarmış.
yüzüne çizilen tek damla gözyaşı kimsenin görmediği ve eskiden kimseye gösteremediği gözyaşlarını temsilen orada duruyordu, yanağında.
sahne de onu iki kolundan çekiştirmeye çalışanları bir denizin içindeki pislikleri kıyıya vuruşu misali kenara itti. burası yalnız hissetmediğim yer dedi ve yalnız değildi. dünya kurulduğundan beri insanlığın dertlendiği, korktuğu şeylerden biriydi yalnızlık. bunu hissetmeyen, deneyimlemeyen, cümle içinde kullanmayan yoktur diye düşündü. sırf bir yere ait olmak, kendi dışında daha büyük bir bütünün parçası olmak çok zamanını almıştı. bir bütüne ait olmak o bütünün içinde kendine has duyguları, yaşanmışlıkları ve siyah gibi beyaz gibi net renkleri yok saymak değildi, kendini eritip başka bir formda onlara karışmak değildi. sivri uçlarını törpüleyip kimseye batmamak, bizi döngüden çıkarmayacaktı. harekete geçiren o acı batma hissi çok değerli.
kalbi göğüs kafesinde esirken bedeni dünya sahnesinin kıyılarını dolaştı ve tek tek selamladı bu yolculuğa şahitlik edenleri. oyunun başından beri başının üzerinde bulunan siyah şapkasını çıkardı ve elinde sımsıkı tuttu. geri geri giden adımlarla ayrıldı oradan. başka bir sahneye yolculuk için tek kişilik bir bilet bulmuştu son dakika. boğuştuğu geç kalmışlık hissini yere sermişti nasılsa…
şimdi yine yeniden, beş dört üç iki bir ve sahne!
devamını gör...
5086.
sıkıcı be.. vallahi keyif almıyorum zerre kadar. üzücü be.. bundan sonrasını yazamıyorum. aynı nakarat.. ben anlatmaktan yoruldum siz karalamaktan.. düşmüşüz bir boktan dünyaya. keyif alana helal olsun.. ben eskiden kibar yazardım şimdi tadım kaçık, ağzımdan kaçanlarda kaçık.. uçuk kaçık zorla devam ediyorum ayaklarım sürte sürte. bir değişmedi be.. ben eskidim zaman deme artık ne haddine?
buruk..
devamını gör...
5087.
dünsüz, bugünsüz, yarınsız seviyorum seni.. kimliksiz, benliksiz hatta senliksiz..
zamansız ve boyutsuz..
varlıkta(!) ve yokluğun ışığında..
varlıkta sen, yoklukta...
hatta ben..
'bir ben var benden içeri' demişti, yunus emre..
bir 'ben' yok, bir sen var benden içeri.. bir sen var tüm benlik duvarlarımı yıkan.
ve bir sen var, bir sen..
devamını gör...
5088.
yaaaa ben de seni seviyorum
gel dağ kaldırayım seni
uludağ sözlüğe
orada kendimize sansürsüz bir hayat kurarız.
devamını gör...
5089.
70 yaşında iki ayağıda şeker hastalığı yüzünden kesilmiş bir hastayı yeni doğmuş bebek gibi yatak çarşafına sarıp koyarken anlıyor insan dünyanın ne kadar boş beleş bir yer olduğunu.
devamını gör...
5090.
bence bu başlık bir bakıma normal sözlük yazarlarının kendilerini sözlerle yaralama defteridir.
devamını gör...
5091.
son zamanlarda rüyalarımda yaşamaktan en çok korktuğum şeyleri görüyorum, bazen uyumaya korkuyorum bundan dolayı.

ailemden birilerini kaybettiğimi görüyorum sıklıkla. bilmem kaç yıldır görüşmediğimiz ve aramızın kötü olduğu o kişiyi benden yardım isterken görüyorum. deprem ile alakalı çok fazla rüya görüyorum, çoğunun sonunda yine insanları kaybediyorum. alakasız bir şekilde birisinin mezarında olduğum rüyalar oluyor, kim olduğunu bilmiyorum bile o kişinin.
yıllar önce korkudan uyutmayan bir kabus vardı benim için, o kabusun devamını görüyorum.

anlatmaya çekiniyorum da açıkçası.*
rüyalara önem vermem gerekiyor mu onu da bilmiyorum fakat neyi yaşamaktan korksam o şey rüyama giriyor bir şekilde.

umarım bu gece de aynı şekilde bir rüya görmem, insanı gerçekten delirten türden bir şey.
devamını gör...
5092.
odama bir tane osuruk böceği girmiş. öldürsem öldüremem osurur tutup atsam tutamam yine osurur! hay böyle işin içine gibi bir durumun içindeyim. mecbur odayı terk edeceğim napalım.

ne bu tantana yat zıbar işte demeyin felaket bir koku o yaşamayan bilmez.

osuruk yerine pis kokulu yeşil böcek yazabilirmişim. neyse.
devamını gör...
5093.
o hiçbir şey yapmadı. ben kendi kendime bağlandım. kendi kendime düştüm. kendi kendime oldu her şey. o sadece karşıma çıktı. ve ben nasıl bir hâldeysem hop diye düştü gönlüm. şimdi kalkamıyorum da ayağa. ulan kimleri unuttum seni mi unutamayacağım diyorum. unutamıyorum. hemn yanı başımda olmasa, zırt pırt görmesem unuturum gibi. ama burnumun dibinde.
bana yeni bir heyecan gerekiyor. o da yok. hiçbir şeye hevesim de yok.
ettin ağzıma çocuk. keşke hiç karşılaşmasaydık da diyemiyorum ki. bir daha asla hissetmem dediğim şeyleri hissettim. heyecanlandım ulan.
kimse kimseyi beğenmek zorunda değil ha. ama bi bilsem. bi dese ki "git bi aynaya bak." "yaşına bak da konuş." "sen nasıl bi insansın?" dese. yok. soda falan alıyor geliyor. alma kardeşim bana soda.

ama bitirmeye döndük gibi ciddi ciddi. bi ay daha geri adım atmazsam önümüz yaz. sonra belki başka yere gider. ben de unuturum gibi.

ama en önemlisi bana bi heyecan gerek de pooffffff. parka gidip teyzelerin bindiği spor aletlerine binmekten başka bir şey yaptığım da yok nereden çkıkıp gelecek o heyecan bu allahın köyüne?
devamını gör...
5094.
biri dedi ki; ben sadece zorunlu olan hijyenin ötesinde başka bir çaba içerisinde değilim, senin yalanına,

diğeri dedi ki; senin bu gülüşünü seviyorum, onun samimiyetine,

öbürü benim bir beklentim yok, zamana bırakıyorum dedi, onun heidi’liğine,

şu dedi ki; ben kimseye hakkımı helal etmedim ahrete kalsın, orada hesaplaşırız,
senin de kibrine.

en ötedeki de, bana özür dileteceksin değil mi dedi, senin de namına, ününe, şanına şerefine,
allahsız.
devamını gör...
5095.
zaman ve kayıplar...

ikisi de sessizce çalışır.. ne bir çığlıkları vardır ne de bir özürleri.. bıraktıkları izler ise en derindedir..
içine kazıya kazıya yaşama çalışırsın..
devamını gör...
5096.
nice yıldız dönüyor kainatın eteklerinde
bir nefes ile ruhları karışır birbirine
nice sevdalısı binbir hevesle gitti
hem katiline hem var edenine.

zerreler bulut oldu, taş oldu,
ruh üflendi can oldu, kan oldu,
aşk ile döndü, perişan oldu,
etmedi figan, bir oldu.
nefsini ağyar eder.

uzandım kaldım sinesine yarin, umarsızca
baktım gök kubbenin hem başına hem sonuna,
varım var da, yok nasıldı bilemedim
uzandım kaldım sinesine yarin, umarsızca.

her telinde dolaştım belki türlü zerrenin
aradığım bir akis idi
kaybetmişim sonra beni
bulduğum bir parça nefis idi.


bin parçaya bölünür de çoğalırdım
bir bedenim hep var sanırdım
acıktıkça yiyip, susadıkça içince
bu böyle gider sanırdım.

bedenim ağır, bedenim işe yaramaz şimdi
geldiğin yere dönme vaktidir
unuttun nice bilgiyi
yeniden hatırlama vaktidir
gitme denilen o bilinmez yere
gidip de hakikati öğrenme vaktidir.
devamını gör...
5097.
hükümsüz sayılır mı? yalanların, riyakarlıkların, ihanetlerin kol gezdiği inansızlıklar coğrafyasında işlenen suçlar..
devamını gör...
5098.
hiçbir şeyi toparlayamayacak kadar dağıttığım bir yerde miyim? neden dönüp dönüp aynı duyguya saplanıp kalıyorum? allah'ım beni neden bu kadar güçsüz ve dayanıksız yarattın? zamanı durdursan ve bir süre uyusam, önümüzdeki birkaç on yıl mesela, olmaz mı? o sırada kimse aramasa sormasa konuşmasa, olmaz mı?

gözümü aydınlık bir sabaha açsam sonra, tüm kaygılarımdan kurtulmuş olarak, olmaz mı?
devamını gör...
5099.
başka koşullarda ve başka hayatlarda tanışma fırsatını verseydi bize tanrı çok güzel olurduk biz... hayatta çok az şeyden bu kadar emin olabiliyorum.

ama ben yine içimdeki karar veremediklerimle ara ara geleceğim sana ve hem gelirken hem de dönerken yolda ayaklarım yerden kesilecek seni düşünürken, olmayan kanatlarımla uçarak devam edeceğim yoluma ve yanından ayrılırken ki sana her sarılışım seni son defa görüyormuşum gibi olacak yine.

adını hiçbir zaman koymayacağım bir ütopyam bile olsan da hep kal yanımda lütfen. ve anı değil de zamanı unutayım seninleyken.

edit : bu entrynin sabahında o güzellikten mesaj gelmesi başka bir şey oldu... ve ben yine olmayan kanatlarımla uçarak gideceğim...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
5100.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim