normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
5081.
karalancak çok şey
önemsencek hiç bi şey
yok
önemsencek hiç bi şey
yok
devamını gör...
5082.
o günleri hiç unutmadım.
açelya marketin dergileri koyduğu o köşede uzun uzun dergileri karıştırmak (sanki hangi dergiyi alacağım belli değilmiş gibi) bir alışkanlığımız idi. sonrasında goal dergisini kapıp dingin bir havada eve doğru uzun bir yürüyüş yapardık. ne kadar keyifliydi bir yürüyüştü bu. sırf sahilin tadını çıkarmak için yavaş bir tempoda yürürdük ve yürürken sahildeki apartmanlara takılırdı gözümüz. balkon ve pencerelerinden bize bakan gözlerle karşılaşınca çevirirlerdi kafalarını sanki yakalanmış gibi.
sahil o zamanlar sığ ve sakindi. kaldırım boyunca yanımızdan geçen insanlar da genelde sahilin keyfini çıkartan görece huzurlu insanlar olurdu. bazen tanıdıklarımızı görür ve onlarla kısa bir sohbet gerçekleştirirdik. insanın kendini şanslı hissetmesinin ne kadar önemli olduğunu o günlerde anlamıştım ben. o histi belki de beni mutlu eden ve devamlı sakin kılan.
o sohbetlere için için çok güldüğümü ve küçümsediğimi anımsıyorum. ama sonrasında o insanları bir daha göremeyeceğimizi ve bizim de bir daha görülemeyeceğimizi nereden bilebilirdim ki?
çınaraltını geçerken bakardık yine tanıdığımız kimse var mı diye. özellikle ortancaların olduğu ve yunan sütunlarının yükseldiği yerde otururdu kimi tanıdıklarımız. sonrasında beyaz bahçeye kadar devam ederdi yürüyüşümüz ve beyaz bahçede bir mola verirdik. o molada dergiyi bırakıp atari salonuna giderdim hep. sorgu ve dert yok safi keyif ve huzurla bir günü geçirmek. orada da belliydi hangi oyunu oynayacağım. ondan sonra masaya geri döner ve denize karşı dergiyi karıştırmaya başlardım. zidane'ın real madrid'e yeni transferi fabio cannavaro'nun ayrılık dedikoduları... gazete kağıdı tadındaki o berbat tostları ve kedi çişi benzeri çayları bile özledim oranın ne yalan söyleyeyim.
eve yaklaştıkça gogo ve güven amcayı görürdük bazen. bazen de eski yeşilçam filmlerinde figüranlık yapmış tanıdıkları. neden orada olduğu belli olmayan bir sürü kaliteli insan vardı o yıllarda orada. karmaşanın ülkenin her yerine hakim olduğu yıllarda korunaklı kasabamızda başka bir rüya hayatı yaşıyorduk.
o günlerde bir dergiyi alıp eve yürümek gibi basit bir durum bile bizi mutlu ederken bugünlerde hiçbir şeyden mutlu olmamak devamlı bir memnuniyetsizlik hissetmek çok kötü. hem de giderek artan bir şekilde.
açelya marketin dergileri koyduğu o köşede uzun uzun dergileri karıştırmak (sanki hangi dergiyi alacağım belli değilmiş gibi) bir alışkanlığımız idi. sonrasında goal dergisini kapıp dingin bir havada eve doğru uzun bir yürüyüş yapardık. ne kadar keyifliydi bir yürüyüştü bu. sırf sahilin tadını çıkarmak için yavaş bir tempoda yürürdük ve yürürken sahildeki apartmanlara takılırdı gözümüz. balkon ve pencerelerinden bize bakan gözlerle karşılaşınca çevirirlerdi kafalarını sanki yakalanmış gibi.
sahil o zamanlar sığ ve sakindi. kaldırım boyunca yanımızdan geçen insanlar da genelde sahilin keyfini çıkartan görece huzurlu insanlar olurdu. bazen tanıdıklarımızı görür ve onlarla kısa bir sohbet gerçekleştirirdik. insanın kendini şanslı hissetmesinin ne kadar önemli olduğunu o günlerde anlamıştım ben. o histi belki de beni mutlu eden ve devamlı sakin kılan.
o sohbetlere için için çok güldüğümü ve küçümsediğimi anımsıyorum. ama sonrasında o insanları bir daha göremeyeceğimizi ve bizim de bir daha görülemeyeceğimizi nereden bilebilirdim ki?
çınaraltını geçerken bakardık yine tanıdığımız kimse var mı diye. özellikle ortancaların olduğu ve yunan sütunlarının yükseldiği yerde otururdu kimi tanıdıklarımız. sonrasında beyaz bahçeye kadar devam ederdi yürüyüşümüz ve beyaz bahçede bir mola verirdik. o molada dergiyi bırakıp atari salonuna giderdim hep. sorgu ve dert yok safi keyif ve huzurla bir günü geçirmek. orada da belliydi hangi oyunu oynayacağım. ondan sonra masaya geri döner ve denize karşı dergiyi karıştırmaya başlardım. zidane'ın real madrid'e yeni transferi fabio cannavaro'nun ayrılık dedikoduları... gazete kağıdı tadındaki o berbat tostları ve kedi çişi benzeri çayları bile özledim oranın ne yalan söyleyeyim.
eve yaklaştıkça gogo ve güven amcayı görürdük bazen. bazen de eski yeşilçam filmlerinde figüranlık yapmış tanıdıkları. neden orada olduğu belli olmayan bir sürü kaliteli insan vardı o yıllarda orada. karmaşanın ülkenin her yerine hakim olduğu yıllarda korunaklı kasabamızda başka bir rüya hayatı yaşıyorduk.
o günlerde bir dergiyi alıp eve yürümek gibi basit bir durum bile bizi mutlu ederken bugünlerde hiçbir şeyden mutlu olmamak devamlı bir memnuniyetsizlik hissetmek çok kötü. hem de giderek artan bir şekilde.
devamını gör...
5083.
az evvel bir makale okudum, içinde geçen ifade aynen şöyleydi; ve madde siz ona bakana kadar herhangi bir forma bürünmez. bu savını da çift yarık deneyiyle desteklemiş.
hakikaten maddeye baktığında ayrı bakmayınca ayrı bir tepki verdiği bilimsel olarak ispatlanmış bir olaydır.
şuraya bağlayacağım, yani makalede diyor ki gördüğün, tattığın ne bileyim dokunduğun hiçbir şey gerçek değil o sadece karşısındakinin hareketlerine göre şekil alan bir yanılsamadan ibaret. biz gerçek olarak algılıyoruz ama bu aslında sadece beynimizin yaptığı yorumlardan başka bir şey değil.
ama bu bakış açısıyla hayata bakmak çok zor, zira anlamlandıramıyorsun bellek yetmiyor. konuyu tam detaylarıyla anlayamıyorum ama içimden de şu soru yükseliyor, kimin rüyasını yaşıyoruz?.
hakikaten maddeye baktığında ayrı bakmayınca ayrı bir tepki verdiği bilimsel olarak ispatlanmış bir olaydır.
şuraya bağlayacağım, yani makalede diyor ki gördüğün, tattığın ne bileyim dokunduğun hiçbir şey gerçek değil o sadece karşısındakinin hareketlerine göre şekil alan bir yanılsamadan ibaret. biz gerçek olarak algılıyoruz ama bu aslında sadece beynimizin yaptığı yorumlardan başka bir şey değil.
ama bu bakış açısıyla hayata bakmak çok zor, zira anlamlandıramıyorsun bellek yetmiyor. konuyu tam detaylarıyla anlayamıyorum ama içimden de şu soru yükseliyor, kimin rüyasını yaşıyoruz?.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2