2901.
sevgili sozluk, bugun epsilona aşık oldum. kendine iyi bak sözlük. muah.

boyle karalamalar lazim bize. bir örnektir.
devamını gör...
2902.
ulan sözlükte eksi verme şeysi yok diye aksini hakeden kadınlara artı oy veriyorum sözlük.

lanet olsun içimdeki insan sözlük yazarı sevgisine
devamını gör...
2903.
gözünün yağını yediğim artık adam akıllı başlasan mı?

bak artık bir düzen oturtman lazım.
planlı olman lazım.
sen yapmayınca oyun bozanlık yapıyorsun ama.

lütfen artık daha fazla kendine ihanet etme.
devamını gör...
2904.
bugün doktordan sonuçlarımı aldım sözlük...

söylediğine göre benim tahlillerim başka bir hastayla karışmış. doktorun 'mahzen bey siz kör değilsiniz görüyorsunuz' demesi üzerine,

n'aman allahım görüyorum elbet, görüyorum ya! dememle hayata geri döndüm ve sözlük hesabımı aktive ettim tekrardan.

yeniden merhaba.
devamını gör...
2905.
sevgili defter,

sözlük kızları kalbimi kırdı. bobregimi caldi.kendini iyi bak.

sevgilerle,
epsilon.
devamını gör...
2906.
sabah kalk, 2km falan köpek gezdir, eve gel hızlı duş sonra iş yolu, o da 5 km falan bisiklet sürüşü demek. akşama kadar çalış, aynı yolu yine dön. (neyse ki bu sefer rampa benden yana) yemek hazırla, ye (bazen bu bile iş) sonra aynı sabah ki parkurla köpek dolaştır. oh be bitti dediğin yerde uyumayan çocuğu salla. saat kaç oldu biraz dinlenmek istemek çok mu lüks yahu?
devamını gör...
2907.
bir rivayete göre, canı sıkılan, ruhu daralan, yazmaktan başka elinden bir şey gelmeyenler bu başlığa yazıp ruhunu çarmıha gerip rahatlıyormuş. tamam dedim, ben de ruhumu gereyim, ya ortadan çatlar ya da rahatlar.

ne yapıyorsunuz, yazmadan önce düşünüyor musunuz ne yazayım diye? ben düşünmedim. dibine kadar saçma bir yazmak bu. belki göndermeden silinecek. sene çok eski tarihlerde sözlük olayına daha başlamamışken kağıda da böyle gelişine gidişine yazar, sonra yırtar atardım. rahatlatırdı bak. yazmak gerçekten rahatlatıyor. şu an burayı da o amaçla kullanıyorum. yoldaş helal et, sözlüğü kurarken birileri gelsin karalayıp, sonra yırtıp atsın diye hayal etmemişsindir eminim sözlüğü. ama olur öyle şeyler, çok da şeyapmayalim şimdi.

kalbim öyle bir sıkışıyor ki bugün, ya öleceğim haber veriyor ya da kötü bir şey olacak ya da sadece işini yapıyor garibim, ben isguzarlik yapıp anlam yüklüyorum durduk yere. ruhunuzu hissediyor musunuz siz? ben hissediyorum. bedenimden 5 cm daha içeride. garip bir tarif ediş belki ama öyle işte. ona rağmen sıkışıyor bedenimde. çıkmak için zorluyor. yahu dur işte, bir şey yok dışarıda. valla yok, ben baktım. otur oturduğun yere.

buna kesin tıp literatüründe bir şey diyorlar. hatta baktım google'dan allah'tan kanser demedi ama anksiyete diyor. sırf bunun için gitmem doktora. çok kınadım anksiyetem var deyip, mütemadiyen anksiyete muhabbeti yapanları. zaten dilimi s..yim ne kınadıysam başıma geldi. ama ne yapayım moda olmuş herkesin dilinde "anksiyetem var." gittin mi doktora? yok. tamam.

ya yine dilimi s..yim yaz gelsin dedim durdum 10 ay. bu yaz bir bıktım yazdan. tobeler olsun, ne oluyor bana. başlık varya "30 yaşından sonra zevklerin değişmesi" gibi bir şey. o oldu bak kesin. 30'u da yeni geçmedim ama yeni etki etki herhalde. kış da değil istediğim ama. bahara sabitleyelim bu durumu. 50'ye kadar da bahar götürür, sonra bakarız. bunaldım sıcaktan. iyi hoş da sıcaktan başım ağrımasa keşke. o da mı yaşlılıktan? belki.

himm bakayım başka? başka yok. bitmiş kelimelerim.
devamını gör...
2908.
önce kırıyorlar, sonra kırıldığın yerin failini soruyorlar.
devamını gör...
2909.
anlattığımda hayret ediyordu başımdan geçenleri. bana o kadar normal geliyordu ki oysa. böyle yetiştirilmiştim ancak böyle yetiştirilmemin korkunç bir sevgisizlik ve ihmalkarlık olduğunu fark ettiğimde çoktan yolu yarılamıştım ve her şey için çok geçti. neden bahsediyorum?

bir gün misafir vardı ve babam çocukluğumdan bir anı anlatmaya başladı benim silik silik hatırladığım. denizdeydik ve üç çocuk uzaktan bana taş atıyordu. tek başımaydım. uzaklaştıkça takip ettiler. en son uzaklaşmanın bir fayda sağlamadığını, karşı koymam gerektiğini anlamış olmalıyım ki öyle yapmışım. bunları babam anlatıyor. bana atılan taşlara direnip yanlarına gidip üç çocuğu da evire çevire dövdüğümü ve uzaklaştıklarını söylüyor. ben o hikayeyi hayal meyal hatırlıyorum ancak üçünü de dövdüğümü değil canımın ne kadar acıdığını ve kimsenin yardım etmediğini hatırlıyorum.

babam kasten müdahale etmediğini, durum ne kadar kötü olursa olsun baş edecek gücü bulabilmemi sağlayan, beni ben yapan şeylerden birinin o gün kişiliğime işlendiğini söylüyor misafirlere gururla. üç çocuğu tek başıma dövüp kendimi savunabilecek kadar güçlü bir çocuktum babam sayesinde çünkü beni korumamıştı.

dedim ya ben o güne dair ne kadar canımın acıdığını hatırlıyorum sadece. üzgünüm, bu hikayedeki bilgeliği, kahramanlığı görecek kadar akıllı olamadım hiç. başıma gelen tüm zorluklara direnecek, tek başıma üstesinden gelecek kadar da erkek olamadım. tek bildiğim zamanla yardım istemeyi bıraktığım çünkü hep yalnız bırakıldığım. ne zaman bana biri ailesiyle olan yakın ilişkilerini anlatsa(özellikle kız çocukları) masadan kalkmak istiyorum ben. kimse seçme şansı vermedi bana, ben ne güçlü olmak istedim, ne kahraman. bugün hala anlamakta zorlanıyorum, neden bu kadar yalnız bırakıldığımı. neden her şeyle tek başıma baş etmek zorundayım ki? neden az önce entrysini okuduğum yazarın babasının yaptığı gibi beni ben haksızsam bile savunan birileri olmadı arkamda?

güçlü olmanın karakterime işlenmediğine eminim. hayatım boyunca zayıf biri oldum ben. babamın bana dair yanılsaması sadece kendi ihmalkarlığına dair kusurlarını örtmekti. benim zayıflığım yardım istemekten çekinmekti, her şeyi tek başıma yapmaya mecbur olduğumu düşünmekti. bana biçilen bu rolden hayatım boyunca nefret ettim.
devamını gör...
2910.
gelgelelim bu közümde yalın ayak ağır adımların
bir çıkmazı mı simgeler
beni benden daha da mı koparır
zaman cimri ve bir de eli tetikte
sevginin zehirlisi, kalbinin 'beni unutmak' kustuğu
bir şişe alkokün ağzımda
düşmanın ağzında gevrediği
ucu kızgın bir okun çok yakınlardan isabet edişi o güzelliğin
ne diyelim : bu barlar sokağının zamanın bükülmesine direnmesi ki
içimden yırtıldığımı görüyorlarmış şüphesi..
devamını gör...
2911.
#2179258
ah be güzel dövüşçüm, biz boşuna mı doldurduk buraları on üç tane tanımla. boşuna mı utana sıkıla yazdık.
işte hep laylaylom olmuyor ki insanın hayatı.
bu anksiyete evet. ben de derdim neler uydurdular valla sosyete hastalığı. yok be güzelim bu çağımızın hastalığı. he eskiden de vardı.
yazarlar hep bunu en güzel ve depresif romanlarını yazmak için kullandılar belli.
jean paul sartre bulantı'yı böyle hissederek yazdı ben artık eminim. oğuz atay tutunamıyordu çünkü yaşamdan bezdirdiler. en sonunda dertten tasadan gitti adam.
o zaman daha adını koymamışlardır ya da halktan kimseler belki buna' ay çok daraldım kesin üstümde nazar var' diyorlardı.
bak şimdi benim çok saçma bir yöntemim var. aha da burada açıklıyorum.
çok bunaldın ya böyle sağ elini havaya kaldır sağdan sola salla. aynı anda da kocaman bir 'amaaaaan' de.
geçmezse bir daha de. bir daha de. bir daha de.
geçmiyor ama belki geçer. bazen işe yarıyor.
merak etme bu arada yoldaş bir şey demiyor. istediğin zaman gel bize katıl.
öptüm.
devamını gör...
2912.
iş yerindeki yüküm hafifleyince bir şeyler karalasam ama nereye derken iç sesim "nasıl olsa karalayacaksın kız, boş ver karalama defterine yaz" dedi. öylelikle bu satırları karalamaya başladım.

dünden beri aklımda. duygusal yanı ağır basan bir olay yaşadım. bir insanı ağlatmayı hiç istemem. tarzım değil. oturur ben de ağlarım. yani öyle düşünürdüm; ama ağlayamadım. minnoş bir çift gözden çıkan boncuk göz yaşlarını görünce hem güldüm hem başını aldım bağrıma yasladım. kalbimin sıcaklığını hissetsin istedim. olaya gireceğim; lakin düşüncelerimi aktarmak için iç dünyama ışınlanmam lazımdı, kusura bakmayın romalı dostlarım.

bu dünyadaki varlığımı sorgularım kimi zaman, pardon çokça zaman. kendimi matah bir şey sanmadım. hep eksik hissettim. hep yarım. değişikti. varlığımı sorguladığımda sevilme ihtiyacımın sevme ihtiyacımdan bir tık önde olduğunu hissettim. nedendir bilinmez. sevdim mi çokça, çılgınca, dibine kadar sevdiğimden emin olduğum için; sevilme ihtiyacı bi tık önde oldu sanırım.

neyse efendim; dünkü günü, tatilimin son gününü, teyzemlerde geçirdim. annem, anneannem vs. çekirdek sülale bir aradayız. unutmadan belirteyim; anne tarafında ilk kız torunum. benden sonra küçük teyzemin bir kızı olsa da ben anneannemin gözünde piremses değerinde kıymetliyim. biraz da şımarığımdır. nazım geçer. geçer herhalde. genelde güldürürüm. ön bilgiyi verdim sanırım. muhabbet doktorlar üzerine devam ederken teyzemin bi doktor ismi söylemesiyle algım aç kurt gibi ininden çıktı. mikrofon ve sahne ışıkları bana döndü.

"ben o doktoru hiç sevmiyorum; evet babam düştüğü zaman çok yardımcı olmuştu. ben korona olup hastanede yattıktan sonra hemşireler 1 hafta sonra kan değerlerine baktırmak için dahiliyeden randevu al dedi. ben de iyi doktor diye ondan randevu aldım. bana tahlile gerek yok gidebilirsin dedi" deyince ortamda bi an sessizlik oldu. ikinci kez sessizliği bozdum ve "nasıl olur da tahlil yapmazsın" diye söylenirken anneannemin minnoş sesini duydum.

"sen korona mı oldun? nasıl yani? sen hastanede mi yattın? benim neden haberim yok. ya sana bir şey olsaydı. bana kim hesap verecekti? böyle şey saklanır mı? anneme dönüp " sen hiç mi utanmazsın, nasıl sakladınız?" teyzeme dönüp "aşk olsun vallahi aşk olsun, size bir daha bir şey anlatmayacağım" ve hatırlayamadığım bir sürü sızlanmayı hıçkıra hıçkıra ağlayarak yaptı. gözünden dökülen boncuklar yüreğime dokundu. beni şap şup öpüp sevmesini anlatmayacağım. "ahh kızım sen hastanede mi yattın, ahh ben sana kıyamam" derken ilginç bir şekilde hepimiz güldük. bir de bunun üzerinden 1 seneden fazla zaman geçtiğini duyunca hepten fena oldu.

dün yaşadığım olayla sevilme ihtiyacımın karşılandığını ama, fekat, lakin benim bunu bazen görmediğimi fark ettim.
belki de aradığım sevginin tarzı başka bir sevgiydi, bilinmez. büyük ihtimalle öyleydi...
devamını gör...
2913.
türk ve türklük dediğim için beni dilekçe yazarak, kurumlara şikayet etmişler. hem de saçma iftiralarla...
ancak ne oldu? hiç bir şey yapamadılar.
bu vatanı delisiz yani gözü kara adamsız kaldı sanmışlar. herkesi, kendileri gibi korkak sanmışlar.
bizde ite, köpeğe, kanı bozuklara bırakacak pabuç mu var!
onlar vurdular ama sarsamadılar bile. ben hamlemi yaptığımda sarsmayacağım, yıkacağım.
korkuyla beklesinler.
bu da buraya düştüğüm not olsun.
devamını gör...
2914.
beni tanısanız çok severdiniz fakat sözlüğe ilk girdiğim zamanlardaki gibi tahammül etmeyip artık ağızlarının payını vereyim herkes susarak olması gerekeni yapmamışlar benden nefret etsinler ama ayna tutayım en azından diyerek çıktığım yolda bu kadar kötü kötü insanlarla bu kadar primat öfkesiyle karşılaşacağımı bilemedim. evet naif ruhum incindi. darıldım. yol gösteren olmak istemedim, karanlıkta kalın zaten dünya batıyor batacağı kadar. kaos mu istiyorsunuz yaratın, arsız mısınız ? ilgi isteyin oranızı buranızı açın. bana ne. biri bir şey mi dedi size hemmen ego kasın. ben burada çalıştım onu yaptım bunu yaptım sen kimsin ki deyin. dedikten sonra aşağı yukarı bir bakın ama karşınızdaki kişi neredeymiş belki tepenizde olabilir çünkü.
evet temelli gidiyorum buradan. ara ara da olsa yazardım fakat yok, keyifli değil insanların sürekli birbirinin ensesinde olması. hep hata kovalayıp hep av peşinde olması da çok sıktı. karı kız kovalayanı ayrı, nude atan kadınlar ayrı bir tayfa da o öyle değil şu şöyle yok sen eziksin ben üstünüm diğer kitle zaten şakşakçı yancı yamyamlar. bilemiyorum huzur içinde yaşayamayız böyle.
benim hatam kendime ne yapmaya çalıştığımı açıkladım. özür dilemiyorum çünkü kendinizi düzeltme niyetinde bile değilsiniz. pişkinlikle sürdürdüğünüz hatalarınız var. zaten böyle bir toplumda yaşarken sizin burada alt egonuzla mücadele edemeyiz. böyle düşünen çok insan olsa da hiç kimse bunu açığa vuramıyor işte. çoğunluğa uy, sürüden devam et diye susup yazıp görmezden geliyorlar. biliyorum çünkü hepsiyle iletişim içerisindeydim.
kurban ben oldum. kaos çıkaran, uyumsuz ben oldum. sürüden dışlandığıma sevindim. kurt varsa kapacak bekliyorum.
devamını gör...
2915.
haydi karalama vakti! kendimize sahip çıkabilir miyiz? umabilir, umut edebilir miyiz? her şeyi kendimizin yarattığımızın farkına varabilir miyiz? hayatımızı olumlu, ama en olumlu yönde ve yönlerde geliştirebilmek için kendimizi olumluluğa, berekete, iyiliğe, güce, neşeye sevk ve kanalize edebilir miyiz?

kendimizi değiştirebilir miyiz?

kendimizi sevebilir miyiz?

bir gülebilir miyiz lütfen?

güzellikleri en önce kendi içimizde bulabilir miyiz?

hep dert, hep kahır, fazla olmadı mı sizce de?

istediklerimizi elde edebilir miyiz?

kendimiz için, ve sırf yine kendimiz için ve yalnızca kendimiz için iyi olabilir miyiz artık lütfen?
devamını gör...
2916.
hep yanlış anlaşılmaktan yoruldum.
bu çağdan değilim gibi!
ya geçmişten ya da gelecekten bir diyafondan sesleniyor gibiyim.
çünkü anlaşılamıyorum.
devamını gör...
2917.
ben sıkıldım...
beni anlamanı istemiştim sadece sende beni anşlamadın hayatımda bir sürü kişiden beklemediğim şeyler gördüm.
seni yanlış anladım bu doğru ama kendini yanlış bir şekilde açıkladın bana üzgünüm
üzüldüğünü biliyorum özür dilerim ama bende çok üzüldüm ben hiç beklemediğim kişiler kırdı,bu yapmaz dediğim kişiler. seni yanlış anladığım için özür dilerim.
beni anlayan tek kişi sensin lütfen bu konuda da beni anla üzerime bir sürü kişi geliyor beni anla beni anlayan sensin sende gitme hayatımdan gitmeni istemiyorum.
beni neden anlamıyorsun ki yoksa ben kendimi mi anlatamıyorum
kusura bakma
beni anla beni anlamanı istiyorum sadece beni anla...*
beni anlayan birini olduğunu düşünmüştüm sende gitme hayatımdan sende gitme kal kalmanı istiyorum
devamını gör...
2918.
merhaba sözlük, bu hafta geçmedi bitmedi ya.
hele ki hafta sonu..

gerçekten gururumun zedelendiğini hissettim.
ortalama bir yıl sonra dönüp bakınca güleceğimi düşünüyorum.
umarım gülerim.

rezalet hissetmekle beraber, hırslandım da.
babamın yüzündeki o hayal kırıklığı, annemin beni teselli etmesi..
tabiki bu bir şeylerin sonu değildi ama sağlam başlama isteğimi resmen tekme tokat dövdü.
ve kendimi büyük görmemin yüzüme çarpması.

zaten sendeliyordum, bu olayla yere yapıştım.
en kötüsü oldu.

ama yapıştığım yerden kalkmasını gayet iyi biliyorum.
halledicem sözlük.

umarım hallederim.
devamını gör...
2919.

uzun zamandır burayı kullanmadığımı fark ettim. aslında yazacak pek de bi şey bulamadım. şeytan aynı şeytan, dünya aynı dünya... ben aynı deniz. ve iş başında hala küçük yılan. ne diyeyim başardın yine küçük kız. lakin son sözümüzü söylemedik henüz. ben ve kader, gülüyoruz temiz.

her neyse gelelim sadede...

aslında başından beri böyleymiş bu durum.
ben sade, gözlerimle yeni görmüşüm.
kayba uğrayan ben miyim
yoksa nedir bu çetrefilli yılan davası bilmiyorum?..
güzel şeyler olacak yakında, görebiliyorum.
bin pişman, bir düşman ve afilli bir kaybeden..
kime düşer ağrısı yalnızlığın,
kimin bu haliç'teki gürültüsü?.
kahkahalar çıksın o vakit ayyuka.
arşı inletsin gürültüsü...

ah diyorum, bir galiçya cephesi.
eteklerine düşmüş minik arısı.
ağlıyor şimdi ballı deresi.
gülüyor belki arı mayası...*
devamını gör...
2920.
buraya yazıp beş para etmez insanlara malzeme vereceğime, her hafta 500 lira bastırıp doktoruma anlatırım daha iyi. he bu arada hepinizden tiskiniyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim