1721.
millet çiçekler saçarak, gülerek, umutla uyanır. ben; "lan acaba editör mail attı mı?" diye. sevgiliden gelecek bir; "özledim" mesajı gibi bekliyorum ihtiyar bir herifin keyfini.
devamını gör...
1722.
uyuyamıyorum kafam takık, hep aynı hatayı yapıyorum ama bu son olsun, bu saatten sona si***ler.
devamını gör...
1723.
sanki biri mideme tekme atmış gibi canım acıyor lan yok sayılınca.
devamını gör...
1724.
istediğin her şeyi.
teşekkürler...
devamını gör...
1725.
#1582774 aynı zamanda komik yazarlar içeren başlık. gece gece bu kadar güldük iş mi bu yaptığın. gülmekten moralim bozuldu hatta.
devamını gör...
1726.
yetkili sendika hediye olarak ajanda göndermiş artık onu karalama defteri yapıp günümü onunla sonlandıracağım.
devamını gör...
1727.
uzun zamandır entry girmediğimi farkettim. bir kaç ayda o kadar şey değişti ki. aslında çevrem değil bendim değişmem gereken. çok mutsuz, çökük, depresif, ilaçlarla ayakta duran biriydim. mutluluk kavramına inanmıyordum. hayatın anlamını kaybetmiştim. ama sonra ne oldu biliyor musun? ne ilaclar ne psikiyatrisler hiçbiri hicbir sey de degildi tedavi. bir yerden başlamak gerekiyordu, bir şeyler yapmam gerekiyordu, ya ölecektim ya bir hedefim hayalim olacaktı. ve uzun zamandir erteledigim seyi yapmaya kitabimi yazmaya karar verdim kitabin konusu belliydi ama arastirma yapmam gerekiyordu, arastirmalarimi yaparken bir tesadufler zinciri birbirini kovaladı ve ben kendimi ruhumu dinlerken buldum. artik bana ne demek istedigini anlıyordum. onu dinledikce bana cevap verdi, yillarin susmuslugu vardi ustunde. hep ustunu ortmus asla dinlememistim onu. küsmus bir yerde saklanmis, duruyordu karanliklar icinde. meger asıl yapmam gereken sadece ama sadece ona izin vermekmis. ve ona karanligindan cikip parlamasi icin yardim ettim. o parladikca hayatima mucizelerini sokmaya basladi. bir kere mutluydum bu cevremede yansiyordu ve pozitif yonde etkiliyordu. ve ruhumun en guzel hediyesi de yıllardir gorusmedigim, gorusemedigim aramizin bozuk oldugu ama hayatimdaki en degerli varlik olan manevi kızkardesime kavusturmasiydi beni bu benim icin o kadar onemliydi ki cunku bana en cok huzur veren, hep guclu olmami saglayan, her konuda en buyuk destekcim kızkardesimdi. bu hayatta hicbir sey ama hicbir sey tesaduf degil ve asla umudunuzu kaybetmeyin cunku en karanlik yerde gunes tekrar doğmaya basliyor. gormeye basladiginizda aslinda her anın hayatimizi guzellestirmekte olan mucizelerle dolu oldugunu benim gibi siz de goreceksiniz. sadece kendinize bunun icin bir sans verin. lutfen ruhunuzu dinleyin. o sizin en iyisine sahip olmanizi istiyor ve gercekten bunu yapabilecek guce sahip. sadece dinleyin...
devamını gör...
1728.
sustum, beynime hücum eden onlarca
özre rağmen lanet ağzımı açmadım. gururumla gömdüm duygularımı,
hem de diri diri. ve attığın son mesaj da mezar taşım oldu.
devamını gör...
1729.
kör olmak nedir? mesela doğuştan kör olan ile sonradan kör olan.. ya da bakan körler.. insanın gözünün içine düşen ışıkları farketmesi aydınlanmaya yeter mi? ya da ne bileyim, karanlık bir çağda doğan insan aydınlığa susar mı?
devamını gör...
1730.
küçücük bir kaktüsüm var; on santim civarında çok dallı müthiş bir kaktüs. kaktüsleri çok severim. kendimi de nedense kaktüslere benzetirim. çocukluğumdan beri saçma bi ilgim var kendilerine. sevilmemeyi değil de sevilememeyi böylesine içselleştirmiş bir mahluk olamaz. bütünüyle güzeldir ve fakat güzelliğini herhangi bir üstün referansa bağlamaz. gül gibi değildir yani. renk kusmaz. şov yapmaz. "bakın bakın nasıl da güzelim" bile demez. kaktüsle aşk ilan edilmez. yatağa kaktüs serpiştirilmez. kaktüs reçeli? hayır olmaz. kaktüs demetini kimse bağrına ah neşeyle falan basmaz. yerde, orada burada, sıradan, renksiz ama gerçekliğin çok içindedir. kaktüs en gerçek şeydir. yamuk yumuk, çarpık, üst üste, dikenli, basit, girintili çıkıntılı garip bir yırtıktır. kristaldeki parmak izi gibi. bütünü bozar. az ilgi ister, az su ister, az ışık ister. doğanın evlatlık çocuğu gibi ihtişamlı çiçeklerin arasında öylece durmayı kaktüs yadırgamaz hiç. o yüzden bana büyüleyici gelirler. çok severim. evde benimle birlikte yaşayan tek canlı o. bikaç saat önce bir kısmının kökü böyle yumuşamış ve o kısmı taşıyan bölüm toprağa düşmüş. yeni fark ettim. çok üzüldüm. kopmamış, o kısım kökte hala ama dik durmuyor. bir kısmı çok güçlenmiş bir kısmıysa aynı kökten beslenmelerine rağmen gücünü kaybetmiş. koparmaya kıyamadım ama ne yapacağımı da bilmiyorum. öylece bıraksam kendine gelse. keşkeler, keşkeler.
devamını gör...
1731.
"seviyor gibiydi, seviyorum derdi. şüphe duymazdım, emindim. seviyorum diyorsa seviyordur. neden sevmediği halde yalan söylesin ki?

meğer... sevmiyormuş beni. ben onu delicesine severken o bana yalan söylüyormuş seviyorum diye. ah zavallı ben, ah ahmak kafam. nasıl da kanardım iki güzel sözüne, bi gülüşüne.

senin adın yeterdi benim mutlu olmama. bir yerde senin adını duysam mesela, yanımda hissederdim ama en çok da kalbimdeki varlığın bi buradayım derdi. acımazdı canım ama yüreğim bi kıpırkıpır olurdu. seni düşününce işte, her şey seni düşününce olurdu.

artık eskisi kadar düşünmüyorum seni. düşünmek de istemiyorum. yüreğimin kıpırtısı artık acı veriyor bana, istemiyorum seni. ne seni, ne de senin bende bıraktığın hislerini."
devamını gör...
1732.
- bir keresinde...sil...yok...silme...tekrar...bir keresinde....yok yine olmadı...
- ne yaşıyorsun ki ne yazacaksın?..
- bana mı dedin?
- evet sana diyorum, klavyenin başında oturan sen değil misin?
- evet de sana ne bundan?
- ne demek bana ne!? deminden beri kıvranıp duruyorsun bir şeyler yazayım diye. tutamadım kendimi.
- bence tut, bir daha da bırakma.
- çok komik! işine gelince maşallah yazmayı biliyorsun!
- sen güzel laf duymamışsın. e tabi saçma sapan biri olduğun için her kapağı kendine takmaya çalışıyorsun.
- "saçma"nın tanımı sensin..hiçbir şeyi beğenmiyorsun, hiçbir şeyden tatmin olmuyorsun, bir kere de "şükür" dediğini görmedik!
- sen çok "tamam"sın ya her şeye, bana laf edene bak!
- aman tamam tamam yahu! ne halin varsa gör, yeter ki rahat bırak beni!
- esas sen rahat bırak beni! deminden beri uğraşıyorum burada, iki dakika huzur vermedin!
- huzur mu istiyorsun!? işte sana "huzur", haydi kaçtım ben!
- ..............
devamını gör...
1733.
kendim gibi davranamıyorum bazen. kontrolümü kaybediyorum. çok kızıyorum kendime sonra. çok.

eskiden şey diye düşünürdüm; "mmm hassas olduğumda yönetemiyorum ben galiba kendimi." hassas olduğum zamanlarda, hassasiyetim olan konularda, korumak kollamak istediğim insanlar hakkında... ama yok öyle değil. değilmiş. benim zamanlamalarımdan bağımsızmış. herhangi bir konuda da olabiliyormuş. benim korumama ihtiyacı olmayan insanlar hakkında da olabiliyormuş hatta.

ben sevmeyi beceremiyormuşum. nur topu gibi yeni bir tespitimiz var. 1-2 haftalık kendisi daha. kaç mm bilmiyorum evrende kapladığı alan. ama hiçbir terazi tartamıyor, güvenin bu söylediğime.
hatalar yapıyorum sevdiğimde. sevdiğim insanlara da, sevdiğim zamanlarda kendime de, sevdiklerimi seven/sevmeyen insanlara da, üzenlere de. herkese! genel olarak sevgimin etrafındaki tüm canlılara yanlışlar yapıyorum.

sevmeyi beceremiyorum ben. kusurlu seviyorum.
devamını gör...
1734.
örselenmiş ruhuma artık hiç bir şey iyi gelmiyordu. ufacık şeyler mutlu olan ben, ufacık şeye gülümseyemiyordum artık resmen. içimdeki kötü kişiyi bastiramadigim sürece böyle olmaya devam edecekti. biliyorum. içimde resmen iki kişilik var. birisi gerçek ben. iyi olan. kötü olansa benim sorunlu yanim. ama öyle bir şey ki kötü yanım siyahsa iyi yanım o siyahın içerisinde bir mavi.
siyahın içindeki bir mavi ne kadar görülebilir ki.
hiç.
evdekiler hep ne kadar işe yaramaz ve beceriksiz olduğumu yüzüme vururlar. sanırım bundan ötürü hayatta hiç bir islevim olmadığını düşünürüm. acaba benim hiç iyi bir yanım yok mu, acaba ben gerçekten kötü bir insan miyim. sonra kötü yanım tasdikler beni evet sen kötü birisin, öyle olmasa sana böyle olmazlardi. böyle söyleyince de hak verirdim. yalan değil ki. ezik bir ruha sahip, güçsüz bir insanı kimse sevmez.
sanırım ben o düştüğüm yerden hiç kalkamicam. hep öyle yerde kalicam.
bataklıkta solgun lotus cicegi artık tamamen batıyor.
devamını gör...
1735.
bu kısacık dizide ana karakter de benim, ana karakterin düşmanı da
devamını gör...
1736.
seni öldürmeden sevemiyorum, kusuruma bak lütfen. kimsesize layık olduğun bir ben taşıyorum ki ne ala. donmuş gözlerine bakıyorum, niye hala görmemişim. salaş havalar suretimde ne yazık ne de dik duruyor kazık. intihar hani, bilmezsin. boş bir kabir varmış ve sen tapınak kurmuşsun mezar haneme. dermatolog yorgun, ben acıkmış ve sen dua eden otopsi yapılmış kalbine. hipokrat yeminin günahlarıyız ne dersin? öldürmeden sevemiyorum, neşter lütfen!

bulanık hafızaların kilit noktası, hissiz ruhların hapsolduğu bedenim şimdi. doğmamış çocuğunun yasını tutan annenin bağrına bastığı taş misali , öldürülmüş aşkın yerine taş bassam nafile mi. onarmak için çiviler gibi kalbime çakıldın ama paslanmış ruhun hasta etti, öldürdü kalbimi. doğmamış aşkı öldüren katilleriz şimdi…

ruhun kayıp besbelli hali ki canı sıkılmış gezegen avlıyor kasıklarımda. aşka yürüyerek gidilmez diyorum, öpmüyorsun bile sırılsıklam gelişi ve tadı güzel. canını yakacağım, söz veriyorum. tövbeler olmasın ve tutmasın huzur dileklerin. taşlasan da, toprağa sarılmış sohbet ziyaretine çelenk koyduğum yüzün. tanrılar suskun, ben rahip ve sen anlatılmaz en nihayetinde. seni öldürmeden sevemiyorum, tükendi kalem.

ağlayabilseydim eğer okyanusları doldurabilecek kadar akardı gözyaşlarım. hıçkırıklarım evrenin en ücra köşelerinde dahi yankılanırdı. melekler isyan ederdi sana. artık canım yanmaz benim daha fazla, hislerim zorluyor uç noktasını; hissizleşiyorum. aşka yürüyerek gidilmez, bilirim lakin aşk aşk olduğunca. bedenim güçlüdür ama neye yarar ki ruhum hassas olunca. yargısız infazdır sonum ne söylesem boş, tükendi sözüm.



-şimdi nasılsın?

-cennet’i görüyorum.

-ya tanrı?

-sen hep buradaydın.
devamını gör...
1737.
karalıyoruz bir şeyler ama paylaşırsam sihri kaçar.
devamını gör...
1738.
kaçıyorum kendimden ve ağlıyorum yine en güzel günün akşamında. sanırım akıl sağlığımı kaybettim.
devamını gör...
1739.
naber kanka?
devamını gör...
1740.
ama insan özlüyor. kaybını değil de oyun arkadaşını... sen beni, ben oyun arkadaşımı kaybettim sanki. haiaa deyip uçan tekme savururcasına kaldırdığımda bacağımı ve ellerimi yumruk yapıp, üzerine geldiğimde bir savururdun ki kahkahanı. yeri göğü inletirdin. sahi ne güzel gülerdin... o ne güzel dişlerdi inci gibi.. . benimkiler hep takma. sen hiç diş hekimi görmemişsin. ne şanslı kızsın vesselam deyip çıkıverirdin işin içinden. oysa eksikti benim dişlerim. hem vampirdi de... kıymetini bil, hastası çok vampir dişlerinin, der, hemen estetik fiyatlarını gösterirdin. hiç gardını da düşürmezdin. hadi bi daha yapsana.. bir daha.. bir daha... haia... haia... haia...

kış gezmelerimiz olurdu seninle. sıkı sıkı giyinirdim ben. eldivenler, şapkalar... kaşmirler... ben üşüdükçe sen, sığ bakardın soğuğa. sana işlemezdi. buna da imrenirdim mesela...
kış lastiklerini zamanından bile önce taktırırdın. kış bakımlarını hiç aksatmazdın arabanın. lastiklerini bile kendin değiştiremezdin. lastik yaa lastik. sok krikoyu, kaldır, çevir, çıkar, tak. insan yaparken bile mutlu olur. bozarız maazallah. hııhımm. maazallah...
arabadan ses gelirdi. ben bujilerdendir derdim. sen yoo ille ille gitmeliyim sanayiye der, giderdin. bujiler derlerdi. nerden biliyorsun bunca şeyi?.. tek merak konusu bu oluverirdi sonra... sonra sonra o saati nerden aldın? türkiye'de satışa çıkmadı henüz.. hıhım bağlantıların. derdin. nadide bir imitasyonu olacağı, hiç aklına gelmezdi örneğin. söylesem de aldırmazdın. inanmaya inanmaya kafanda kendi hincimeni yarattın. sahi onu, daha mı çok sevdin?..

nasıl gülümserdin öyle nadide bir portakal çiçeği gibi. kış gelip, dallarını kabusa çevirmiş kuru bir ağaca evrildin. ya da hep öyleydin de ben, portakal çiçeği kokusu alırdım. kim bilir?..

bak bak, kar yağıyor.. kar gezmelerimiz vardı seninle. ve eski evimin manzarası... o koca çınarın söğütle bir olup manzaraya dönüştüğü kamelyalı bahçe. dut ağaçları örneğin. budanmaktan bir türlü büyüyememiş dut ağaçları. .. ve budanmaktan bir türlü büyütemediğim sevdam. kara. kapkara.. sonra kopan deri kayışı saatinin, efsunlu bir zaman sarmalına dönüşmüş kavak ağacın.
inandın mı şimdi var olduğuna?.. anatomi bilen biri intihar bile edemez dediğimde tutup kesik bileklerine bakardın zamanın. zaman. ki kendi kesti bileğini.. bu kez anatomiden anlamaz vaziyette. bende hayal meyal olan anılar, tutup senin senliğine yerleşti. yer kurdu. kamp kurdu. yerliye kaldı sonra..
sahi bende kiracılar mıymış da bu kadar çabuk terkettiler benliğimi? bak, hayal meyal anılar. sığlar, kopuklar. yoksa, tanrı'nın da mı zoruna gitmiş?.. sen miydin o gülen? yoksa benim tasavvurum muydu? ayırdına da düşemiyorum ki. varamıyorum ayrımına... kollarım mor, gözlerim kör. yüzüm bile kış değil artık...
buradan
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim