781.
kim üzdü seni gökyüzü, dinmek bilmedi gözyaşın? ya bu öfken, haykırışın ?
insanoğlu değil mi,
bu denli can sıkan, üzen, sinirlendiren...
öylesine benciller ki gökyüzü,
gözyaşlarını bile kendilerine bereket sanırlar..
devamını gör...
782.
ağlamak mı daha kötü yoksa ağlayamamak mı?
×××
bence ağlayamamak. ağladıktan sonra bir rahatlıyor insan, içini boşaltıyorsun. sanki, ağlarken tüm üzüntün ve kederin göz yaşı olup akıyor gözlerinden. yüzüne bulaşıyor, yüzün ıslanıyor. usulca siliyorsun göz yaşlarını. aynadaki yansımanı izliyorsun bir süre. düşünüyorsun; değenleri, en çok da değmeyenleri.. geçiyor sonra, rahatlamış hissediyorsun. gülümsüyorsun hafifçe, vee tebrikler seansımız sona erdi.

peki ağlayamayınca ne yapacaksın, ha? ben söyleyeyim hiçbir şey. içinden atamadığın üzüntüyle kalacaksın öylece. her şey birikecek, hatta içinde taşlaşacak. sen bile farketmeyeceksin belki de.
uzun zamandır ağlayamıyorum, ağlayabildiğim zamanlarda daha mutluydum. şimdi ne zaman ağlayasım gelse istemsizce kahkaha atıyorum.. bu durum kötü, çok kötü.
henüz ağlayabiliyorken ağlayın, ciddiyim. utanmayın, ağlamak zayıflık göstergesi değil. siz ağlayın ben hayran hayran izlerim sizi hatta.. umarım en yakın zamanda ağlayabildiğim zamanlara dönerim.*
son olarak hem kendim hem de benim gibi ağlayamayan premsesler* için bir şarkı bırakıyorum. *
bu arada cinsiyetçilik demeden önce şarkının ismine bakın derim.*
devamını gör...
783.
sabahın beş buçuğu. yine saçma bir uyanma hali. masamda kahve, ağzımda sigara… yazacak kelimeler çıkmıyor dimağımdan.
devamını gör...
784.
yokluğun manas destanı içimde, bir de manasız.

evet, olsaydın güleceğin aptalca kelime tellerinden geçiyorum, o tellerdeki mavi muhabbet kuşlarının çok selamı var sana.
sonra kedilerimin de selamı var.

dediğin bişi, bi ima geliyor aklıma benim zilli kıza her baktığımda, kedilerimin aslında seninle ortak çalışan canlılar olduğu. bana bakışları "iyi bok yedin" gibi oluyo bazen, o zaman iyice inanıyorum.
hava şımarıkça, zalimce sıcak yine, çay hararet hariç her şeyi alıyor, ha bi de hasreti almıyor, ondan eminim, alkol de almıyor, uyku da almıyor, şarkılar da almıyor, bunların tam zıddı olan her şey de almıyor, o öylece askıda duruyor.

askıda hasret olsa nasıl olurdu acaba, hiç alıcısı çıkmazdı sanırım, aklım almıyor, aklım karışık.
tam unuttum diyorum, tam unutuyorum diyorum, tam karşıma "bak bu unutturacak onu" diye birini oturtup efes içiyorum ama olmuyor.
bak, efes içecek kadar zor durumdayım, anla beni.*

niye anlamadın ya sen beni, zakkum anladı, kedi anladı, kaldırım taşları anladı, ot anladı, bok anladı bi sen anlamadın.
neyse, mavi renkli muhabbet kuşu didem madak şiirinin içine kaçtı ben böyle tuhaf şeyler söyleyince gördün mü?

bak, tekrar söylüyorum, o sorunun cevabı yok, sen yokken kimse bakmıyor, o soru öylece süzülüyor, o soru öylece süzülecek, o soruya senden başka kimse muhattap olmayacak, sahi ya kadın ;

mutsuza kim bakacak?
devamını gör...
785.
insanların söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmayınca ben kapı önünde yağmurda bekletilmiş bir çocuk gibi hissediyorum kendimi.
hala da bekliyorum...
kapı açılsın, üstü başı ıslak o kız çocuğu içeri alınsın, ona yeni, güzel giysiler verilsin, saçı taransın şefkatle, sarıp sarmalansın diye.
çok anlam yüklemek belki bu.


cahit zarifoğlu diyor ya hani: "onca sevgiye rağmen kalbi filizlenmemişse, toprağı sen değilsindir."

belki sen bana bir şey öğretirsin; çiçek açamadığımız yerden gitmemiz gerekiyordur. bunu gösteriyorsun belki bana sen.
iyi gelmiyorsa bir insan gitmelidir en sevdiğinden bile…
devamını gör...
786.
toplum olarak kötü şeyler yaşıyoruz, daha da fazlasını yaşayacağımızı düşünüyorum. şu an yaşayan tc vatandaşları terör gördü, darbe gördü, deprem gördü, yangın gördü gayrı bundan sonra uzaylılar bile gelse şaşırmam. sonumuz iyi olur inşallah.
devamını gör...
787.
çok yorgunum, hem de çok. ama bu yorgunluk bedenen değil sevgili okur, ruhen bir yorgunluk. ruhum o kadar yorgun ki bunu asla anlayamazsınız, evet asla.
zihnim çok karışık, hep bir düşüncelerin en derinlik noktalarında. sürekli düşünüyor, düşünüyor ama bir sonuca varamıyor bu zihin. bir sonuca varamadığının da farkında ama kendini bir yalana inandırmış işte, bir zamanlar sadece yalandan ibaret olduğunu düşünmüş olduğu bu “hastalıklı düşünce” artık hayatının merkezine kon(ul)muş bir gerçekliğe dönüşmüştü.
bir nevi kendini kandırmaktı belki de bu, kendimi kandırdığımın farkındayım. bazılarınız “kendini kandırdığının farkında olduğunu söylüyorsun, o zaman kendini kandırmamış oluyorsun” şeklinde bana söylevler çekebilir ama hayır hayır işte, bu gözüktüğü gibi değil. içinde bulunduğum durum bir çıkmaz sokaktan ibaret ve buradan çıkmam çok zor, belki bir ihtimal çıkabilirim ama çıkabileceğim noktaya gelene kadar epey daha acı çekeceğim-bunu da gayet aklı başında bir şekilde biliyorum- neyse, bu yazdıklarımın hiçbir manası yok aslında, çünkü beni anlayamayacaksınız. siz sevgili asilzade beyefendiler, hanımefendiler beni anlamanız çok düşük bir ihtimal, ben artık anlaşılma inancımı çoktan yitirdim sadece bunu kendime itiraf etmek kaldı. bir gün, bir gün bunu sizler ne dersiniz ne söylersiniz diye düşünmeden kendime itiraf edeceğim.

ek olarak; koca bir ağız dolusu yetersiz kelimelerden, düşük cümlelerden oluşan koca bir metin, yazı, tanım var karşınızda adını ne derseniz deyin, bu sefer dediklerinizi umursamayacağım -aslında umursuyorum da- neyse…
devamını gör...
788.
hayatım boyunca regl olmayan bir kadın aradım durdum. rüyanda görmeye devam ediyorsan umudunu yitirme demişler halen görüyorum. daima peşinde olacağım.
devamını gör...
789.
bir kadın olarak korkuyorum. ölmekten değil de ıssız bir yerde bağrışlarımı kimsenin duymadığı bir yerde öldürülmekten korkuyorum..bedenime izinsizce dokunmalarından korkuyorum. haberlerde 1 dakika konum geçip sonra unutulup gideceğim binlerce kadın gibi. kimsenin aklına da gelmeyeceğim. bir iki kere ahlayıp vahlayacaklar sonra o elbiseyi giymeseymiş, gece geç saatte dışarı çıkmasaymış, makyaj yapmasaymış, elini öyle sallamasaymış. işte deli gibi korkuyorum bu çağın insanlarından.
devamını gör...
790.
seviyorum bu havaları. içim gibi karanlık. saçlarımı rüzgara teslim etmişim, fonda "unutmuş çoktan".. kim bilir ?
boş bakıyorum etrafa, her gördüğüm buluta yağmuru yağdırması için yalvarıyorum. bugün ruhumun yağmur altında kilometrelerce yürüyesi var. evet, yine tek başıma. sonra gelir yatağıma yatarım, şarkımı açıp, saçlarımı okşarım. yeter ki kimse acısını bulaştırmasın. bulutlardan başkası üstüme gölge etmesin. hem bazen "var olmak için yok olmak " gerekir.
içimde yok olmak. evet.
devamını gör...
791.
sonbahar gelse de sıcaklardan kurtulsak.
devamını gör...
792.
sabah kalkar kalkmaz laptopla birlikte başka bir yatağa attım kendimi. kulaklığı küçük deliğe denk getirmeye çalışırken gözlerimi aralamaya çalışıyordum. uykum vardı ama uyuyamıyordum. hayır, bir uyku problemim yok. sadece kendimi bir şeyler izlemeye o kadar şartlamıştım ki hayat amacım bu olmuştu. ne kitap okuyor, ne gitar çalışıyordum. üstelik bu durumdan rahatsız olmama rağmen bir şey yapmıyordum. kendime acırken dizimi açıyordum. biri biterken diğerine başlıyordum. hepsi kendimi şartlamamdan olmuştu. peki bunu biliyorsam ve bu durumdan şikayetçiysem neden bir şeyler yapmıyordum? aslında durumdan şikayetçi değil miydim? bilmem, çok zor bir soru bu. bu soruya cevap arayalım derken iyice derine dalar çıkamayız, geri dönelim en iyisi biz.
devamını gör...
793.
ya diyorum yapma dostum yapma gitme diyorum tırnakçı dolu orası yok abi gitcem kafaya koydum diyo ya diyorum ki gitme ulan ayı gitme gitme abi kırıcı oluyosun diyo e napıyım dostum diyorum kafan basmıyo ki senin abi yeter artık gömdün beni iyice diyo tamam dostum haklısın kusura bakma diyorum ama sen gitme bak gel beni dinle abi diyo ama yanıyo diyo oralar yanıyo etraf hatun kaynıyo diyo ya allah belanı versin derdin bu muydu diyorum git bi daha gelme diyorum ahlaksız herif tutu papağanları kovalasın seni diyorum goriller ağaçtan atsın abi tutu papağanı ne diyo.
devamını gör...
794.
olum bu kadar karalamasaydınız mafetmişsiniz defteri
devamını gör...
795.
krala hamle edeceksen asla ıskalama / the wire *
devamını gör...
796.
saklanması zor,
hafif duygular içerisindeyim.
duman kadar hafif.
belki de kaybetmeseydim,
şuanda bulduklarıma ulaşamazdım.
tek dileğim kuruntu olmasıydı zanlarımın.
yağmurun bıraktıklarına tutunuyorum.
su birikintisinde dert sıçratmak, en güzel soğuk algınlığı nedenimdir.
çünkü düşlediğini yapamamak daha kötü bir hastalıktır bilirim. benimkisi gönül algınlığı. bana gerekenler ise; biraz ötenazi ciddiyeti, biraz da sigarayı bırakmış adam iradesi. ben de herkes gibi bir süzgeçten geçeceğim yüreklerin elendiği.
yürek kullanılamayacak haldeyse, vicdanını bağışlayan insanlar kurtaracak bizi.
devamını gör...
797.
diyorum ya sayfalarca şiirlerce anlatmak istiyorum seni
ama yetmiyor kelimeler dökmeye içimdekileri
sahi ne var benim içimde ?
yahu söylüyorum ya işte
"ben de bilmiyorum "diye
insan anlatabilir mi bilmediğini?
bilmediğini nasıl hissediyor o zaman?
hissettikçe öğreniyor demek ki.
kafam karışık altan
sanırım biliyorum artık bazı şeyleri
diyorum ya " garip her sey"
bunu sen de biliyorsun
sen görüyorsun en çok beni
tüm çıplaklığımla hem de
en çok maaleseflerimi
bir de keşkelerimi
tutup kolumdan dans ettiriyorsun
bak görüyor musun?
artık daha da kafam karışık
neyse susmalıyım artık
biraz sana izin.
devamını gör...
798.
bir zaman var elinde avucunda.
varın yoğun her şeyin.
tam öyle dikmişsin gözlerini bakıyorsun. bakıyorsun ama göremiyorsun. ne büyük çaresizlik.. hareket edecek bir bedeni düşüncelerinle baltalamak. öylece oturmanın hiç rolünü oynamadan bir köşeye sıkışmanın gelgiti. yaşıyorsun bu hayatı herkes'in soluduğu gökyüzünde sanki seninki ayrı bir durum yakarışlarıyla..
çığlıklarla yaşıyorsun çoğu kez karabasan gibi içinde taşıyorsun o kara kutuyu. gece vakti soluduğun o ormanlarda bir yaratıkla karşılaşıcakmışsın korkusu. dikenli tellere takılıyorsun yürümeni engelleyen şu mide bulandırıcı takılmalar. her geçmeye çalıştığında hep aynı kanatmalar. geri kaçıyorsun oysa ki gitmen gereken var bir yer. konaklaman gereken izinin bulunamayacağı bir mesken.
karanlık tarafınla huzur bulduğunu zannediyorsun onu besliyorsun. sana verdiği zararı görmeden. o zifiri karanlıkta bir orman yolunda aradığın ev çare mi tehlike mi girdabı. tek başına.. yollarda gördüğün her biri kendine has çaresizliği olan yüzler. hepsi farklı yollarda sen başka bir yolda. çarpışıyorsunuz o kadar kalabalıksınız ki ama yollarınız ayrı o korkuyla gidilen yol sadece yalnız sen ve senin yansıman.
devamını gör...
799.
söyleyeceğim çok mu şey var?
yaşıyorum sonuçta, ne bileyim.
bel kemiğiyim kendi hayatımın,
dilinden de anlamıyorum kendi kendimin.
ama bel kemiğimdeki sızı
içten içe, biliyorum
kurşun gibi, ansızın
beni öldürüyor.
içtenlikle karşılama beni.
içini çekme
ama çek kurtar bu çukurun içinden.
yüzünü çevirme benden dedim,
ne laf anlatabildim
ne hendekten sağ çıktı deve.
yoruldum ben de
ölmeden son bi ağzını öpeyim
yuh, deve!
devamını gör...
800.
hastayım, yorgunum, uykusuzum, beklediğim bi haber var gelmedi, aşk meşk işleri desen bok gibi, ultra lüks gelecek kaygısından bahsetmeme gerek yok, ilgisizlik, kısmi asosyallik... başlığı paralama defteri olarak değiştirir misiniz?
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim