normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
4261.
yanlış kişi
sevgiyi, sevilmeyi aramak ömrüm boyunca amacım olsa da yanlış kişiye denk gelmek travmasını yaşattı kader.
kader bana duygularımı yüreğimden geldiği gibi kullanmayı öğretti, gönlümün kapılarını sonuna kadar açmamı söyledi ama ben yanlış kişiye kurban ettiğim kalbimin parçalarını etrafa saçtım.
kader bana doğruları söylemeye, anlatmaya, dinlenmeye alışıtırdı. ömrümü hep bu şekilde geçirmeye gayret etmişken kader yine yanlış kişiyi karşıma çıkardı ve yalanla, yanlışlarla tanıştım ve travmam oldu.
belki bu dünyaya defolu geldim. sadece anlayış, saygı ve güven duyan birini hayal ederken kader bana yanlış kişiyi gönderdi ve sahteliği, saygısızlığı tattım sayesinde.
ben hep rüyalara inanan ve o kısa anda yaşadığım mutlulukların gerçekleşeceğine inanan biri oldum.
hep güzel rüyaların peşinden koştum. güzel rüyalar benim mutluluk kılavuzum oldu adeta.
ama kader rüyalarıma da yanlış kişiyigönderdi ve hayallerim olduğu gibi hayal kırıklığına döndü.
şimdi bunun hesabı benden mi sorulacak yoksa yanlış kişiden mi?
artık vicdanlar başbaşa kalsın, hesaplar kalplerde verilsin...
allah kimsenin hayallerini, umutlarını, sevgi dolu yüreğini, saygı dolu kişiliğini, yaşam sevgisini ve rüyalarını yanlış kişiye kurban etmesin...
sevgiyi, sevilmeyi aramak ömrüm boyunca amacım olsa da yanlış kişiye denk gelmek travmasını yaşattı kader.
kader bana duygularımı yüreğimden geldiği gibi kullanmayı öğretti, gönlümün kapılarını sonuna kadar açmamı söyledi ama ben yanlış kişiye kurban ettiğim kalbimin parçalarını etrafa saçtım.
kader bana doğruları söylemeye, anlatmaya, dinlenmeye alışıtırdı. ömrümü hep bu şekilde geçirmeye gayret etmişken kader yine yanlış kişiyi karşıma çıkardı ve yalanla, yanlışlarla tanıştım ve travmam oldu.
belki bu dünyaya defolu geldim. sadece anlayış, saygı ve güven duyan birini hayal ederken kader bana yanlış kişiyi gönderdi ve sahteliği, saygısızlığı tattım sayesinde.
ben hep rüyalara inanan ve o kısa anda yaşadığım mutlulukların gerçekleşeceğine inanan biri oldum.
hep güzel rüyaların peşinden koştum. güzel rüyalar benim mutluluk kılavuzum oldu adeta.
ama kader rüyalarıma da yanlış kişiyigönderdi ve hayallerim olduğu gibi hayal kırıklığına döndü.
şimdi bunun hesabı benden mi sorulacak yoksa yanlış kişiden mi?
artık vicdanlar başbaşa kalsın, hesaplar kalplerde verilsin...
allah kimsenin hayallerini, umutlarını, sevgi dolu yüreğini, saygı dolu kişiliğini, yaşam sevgisini ve rüyalarını yanlış kişiye kurban etmesin...
devamını gör...
4262.
nazar değdi bana. kem gözlüler, kem gözlüler. canım hiçbir şey yapmak istemiyor. kitap okumuyorum, film izlemiyorum, canım ıslak kek istiyor ama kalkıp onu bile yapacak hevesim yok.
acil nazar duası.
acil nazar duası.
devamını gör...
4263.
geçenlerde beni çok üzen, etkileyen bir şeyi yakın arkadaşımla paylaştım. ben normalde derdini paylaşabilen insanlardan değilimdir. ufak, beni o kadar etkilemeyen şeyleri tabii ki arkadaşlarıma anlatırım. ama beni çok üzen, çok etkileyen şeyleri kimseye anlatamam, kendi içimde yaşarım. hatta genelde içime kapanıp yok olurum ortadan. bazen kimsenin ruhu bile duymaz. zaten genelde başıma gelen kötü olayların bile mizahını yapan biriyimdir. benim için çoğu şeyin mizahi bir tarafı vardır ve onu görüp eğlenmeye, eğlendirmeye meyilliyim. moralim bozukken bu daha bile artar hatta.
yakın zamanlarda büyük denebilecek bir araba kazası atlattım mesela. çevremdeki herkes o arabanın içinden nasıl çıktın, ölümden dönmüşsün şeklinde tepkiler verirken benim odağım yine olayın mizahi tarafındaydı. benim için endişelenen insanlar için belki mizahı yapılmayacak kadar hassas bir konuydu ama benim için birçok şey gibi mizahi bir tarafı vardı. benim hayata bakış açım, hayatı yaşama şeklim böyle. hayat benim için her şeyi bu kadar ciddiye alacak kadar uzun değil. hayat bence yaşadığın kötü şeylerden bile gülünecek bir taraf bulduğun ve eğlenebildiğin, keyif alabildiğin kadar. ama gel gör ki ne kadar böyle bir insan olsam da mizahını yapamayacağım şeyler oluyor. onu da dediğim gibi kendi içimde yaşıyorum. bunu paylaşmak benim için o kadar zor ki anlatamam. mesele insanlara güçlü görünmek değil. böyle gelmiş, böyle alışmışım. bunu çok istediğim zamanlarda bile yapamadım. yakın arkadaşım da bunu bilir, öyle zamanlarda özel alanıma saygı duyar ben de aynı şekilde onunkine.
ama geçenlerde çok kötü günler geçirdim. o kadar kötü hissediyordum ki bunu artık içimde taşıyamadım. ve o an yanımda olan yakın arkadaşımla paylaştım. ilk defa. hiçbir şey değişmedi belki ama bana o kadar iyi geldi ki. yanımda olması, beni anladığını hissetmem ilk defa bana böyle zamanlarda kendimi yalnız hissettirmedi, güç verdi. insan sevmek sevilmek kadar belki daha da çok, anlaşılmak istiyor. hatta bütün derdi anlaşılmak. yaptığı çoğu şeyi bu anlaşılma isteğinden ya da anlaşılamadığından yapıyor. bu yüzden kendisine o gün yanımda olduğu ve beni anladığı için teşekkür ederim. benim için özellikle de öyle bir zamanda çok kıymetliydi. tüm insanlığın bildiği, benim de bildiğim ama uygulamada sıkıntı çektiğim paylaşmanın güzelliğini de ilk defa bu yaşımda tecrübe etmiş oldum. insanlık için küpküçük ama benim için çooooook büyük bir adımdı. yanii evet paylaşmak güzeldir. ve hayır bu bir omo reklamı değil.
yakın zamanlarda büyük denebilecek bir araba kazası atlattım mesela. çevremdeki herkes o arabanın içinden nasıl çıktın, ölümden dönmüşsün şeklinde tepkiler verirken benim odağım yine olayın mizahi tarafındaydı. benim için endişelenen insanlar için belki mizahı yapılmayacak kadar hassas bir konuydu ama benim için birçok şey gibi mizahi bir tarafı vardı. benim hayata bakış açım, hayatı yaşama şeklim böyle. hayat benim için her şeyi bu kadar ciddiye alacak kadar uzun değil. hayat bence yaşadığın kötü şeylerden bile gülünecek bir taraf bulduğun ve eğlenebildiğin, keyif alabildiğin kadar. ama gel gör ki ne kadar böyle bir insan olsam da mizahını yapamayacağım şeyler oluyor. onu da dediğim gibi kendi içimde yaşıyorum. bunu paylaşmak benim için o kadar zor ki anlatamam. mesele insanlara güçlü görünmek değil. böyle gelmiş, böyle alışmışım. bunu çok istediğim zamanlarda bile yapamadım. yakın arkadaşım da bunu bilir, öyle zamanlarda özel alanıma saygı duyar ben de aynı şekilde onunkine.
ama geçenlerde çok kötü günler geçirdim. o kadar kötü hissediyordum ki bunu artık içimde taşıyamadım. ve o an yanımda olan yakın arkadaşımla paylaştım. ilk defa. hiçbir şey değişmedi belki ama bana o kadar iyi geldi ki. yanımda olması, beni anladığını hissetmem ilk defa bana böyle zamanlarda kendimi yalnız hissettirmedi, güç verdi. insan sevmek sevilmek kadar belki daha da çok, anlaşılmak istiyor. hatta bütün derdi anlaşılmak. yaptığı çoğu şeyi bu anlaşılma isteğinden ya da anlaşılamadığından yapıyor. bu yüzden kendisine o gün yanımda olduğu ve beni anladığı için teşekkür ederim. benim için özellikle de öyle bir zamanda çok kıymetliydi. tüm insanlığın bildiği, benim de bildiğim ama uygulamada sıkıntı çektiğim paylaşmanın güzelliğini de ilk defa bu yaşımda tecrübe etmiş oldum. insanlık için küpküçük ama benim için çooooook büyük bir adımdı. yanii evet paylaşmak güzeldir. ve hayır bu bir omo reklamı değil.
devamını gör...
4264.
az önce anksiyetem tetiklendi ve ağlama krizine girdim. dışarı da deli gibi yağan yağmur gibi elimde olmadan bir anda çiseledi gözyaşlarım. başka şeylere odaklanarak o anki ruh halimden çıkmak istedim. sabah uyandığımda hazırlayacağım kahvaltı da ne yapacağımı düşünmekten tut da saçlarımı hangi model kestireceğim hakkında sayısız şey düşündüm. maksat bunları yapmak değil tam tersine o anki ruh halinden uzaklaşıp kafayı bambaşka şeylerle meşgul etmekti. bi nebze de olsa işe yaradı. elime telefonu alıp bu satırları yazmadan önce instagrama girip story izleme gafletinde bulundum.
biri vefat eden babasını paylaşmış, bir başkası kanser hastası ablasının vefat haberini paylaşmış, biri evlilik teklifi almış 32 diş sırıtıp onu kutluyor, bi arkadaşım çocuğunun saçlarını ilk kez kestirmiş onu çekip atmış, arabada kullanırken güle oynaya şarkı söylemiş başka bir arkadaşım.
bir yerlerde keder, acı, üzüntü, yakın kaybı yaşanırken diğer yerde yeni bir hayata başlangıç, hayata atılan yeni bir adım, sevinç ve mutluluk barındırıyor. kimine gülüyor hayat, kimine yerin dibine boylamadan mutluluk yaşatmıyor, kimine de mutlaka acı ya da tatlı bir ders veriyor. üst üste izlediğim bu 5 story bu gece bazılarının çok şanslı olduğunu, bazılarının şanssız ama öyle ya da böyle hayata istese de istemese de ayak uydurmak zorunda olduğunu öğretti.
öyle ya da böyle... bu tanımı yazıp gönderdikten sonra ben de uyuyacağım ve ertesi gün sanki 1 gece önce ağlama krizi geçirmemiş, hiç bunlar yaşanmamış gibi hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim. sen de sayın yazar buraya kadar okuduysan öyle ya da böyle başka bir tanıma ya da başka bir başlığa geçeceksin.
öyle ya da böyle işte.
biri vefat eden babasını paylaşmış, bir başkası kanser hastası ablasının vefat haberini paylaşmış, biri evlilik teklifi almış 32 diş sırıtıp onu kutluyor, bi arkadaşım çocuğunun saçlarını ilk kez kestirmiş onu çekip atmış, arabada kullanırken güle oynaya şarkı söylemiş başka bir arkadaşım.
bir yerlerde keder, acı, üzüntü, yakın kaybı yaşanırken diğer yerde yeni bir hayata başlangıç, hayata atılan yeni bir adım, sevinç ve mutluluk barındırıyor. kimine gülüyor hayat, kimine yerin dibine boylamadan mutluluk yaşatmıyor, kimine de mutlaka acı ya da tatlı bir ders veriyor. üst üste izlediğim bu 5 story bu gece bazılarının çok şanslı olduğunu, bazılarının şanssız ama öyle ya da böyle hayata istese de istemese de ayak uydurmak zorunda olduğunu öğretti.
öyle ya da böyle... bu tanımı yazıp gönderdikten sonra ben de uyuyacağım ve ertesi gün sanki 1 gece önce ağlama krizi geçirmemiş, hiç bunlar yaşanmamış gibi hayatıma kaldığım yerden devam edeceğim. sen de sayın yazar buraya kadar okuduysan öyle ya da böyle başka bir tanıma ya da başka bir başlığa geçeceksin.
öyle ya da böyle işte.
devamını gör...
4265.
garip bir terennüm içerisinde bana ait olmayan bir alışkanlığın içerisinde yaşıyorum hayatımı, ne kadar geç uyursam uyuyayım erken uyanmak lanetim. oysa bana göre değil çünkü benim yaşamım bir öteki kıyısında geç kalmışlıkların eseriydi. nereden, nasıl bulaştı bana bilemem ama yine erken uyandım.
soğuk, yağmurlu bir şehrin sabahında hiç sevmediğimi tekrar tekrar belirterek hafta sonu denen zamanı yok etme çabası içindeyim. hava cidden soğuk ama neden kar yok? instagram'a göz atarken japon olduğunu tahmin ettiğim bir hesabın paylaşımı düştü direkt karşıma. çalışma masasını geniş pencereli odasının en güzel köşesine yerleştirmiş ve müthiş bir kar manzarası eşliğinde bunu kaydedip paylaşma gereksinimi duymuş. içimdeki arzu kendine doğmak için bir pay buldu. doğum günüm yaklaşıyor, ben doğum günlerimi karlı günlerin kucağında karşılamıştım oysaki ama şimdi kar yok ve merak ediyorum o zamana kadar yağar mı? yağmalı yoksa sevmediğim hafta sonlarında ruhumun derisini her dokunuşunda kızartan can sıkıntısı umutsuzlukla birlik olup ruhumu daha da sarsacak diye korkuyorum. gerçekleşir mi bilinmez ama arzuluyorum.
kahvaltı yapmalıyım ama yapamıyorum. misafir beklemek daha da boğucu bir hal. oturduğum köşede bunları yazarken saatin ilerleyişi ve söylenen zamanın ötesine geçilişi daha da boğucu. kafamın içine biriken düşüncelerden sıyrılmaya çalışıyorum ve sıyrılmak isterken bu satırları karalıyorum.
arzulamalı ve kahvaltı yapmalıyım. : )
soğuk, yağmurlu bir şehrin sabahında hiç sevmediğimi tekrar tekrar belirterek hafta sonu denen zamanı yok etme çabası içindeyim. hava cidden soğuk ama neden kar yok? instagram'a göz atarken japon olduğunu tahmin ettiğim bir hesabın paylaşımı düştü direkt karşıma. çalışma masasını geniş pencereli odasının en güzel köşesine yerleştirmiş ve müthiş bir kar manzarası eşliğinde bunu kaydedip paylaşma gereksinimi duymuş. içimdeki arzu kendine doğmak için bir pay buldu. doğum günüm yaklaşıyor, ben doğum günlerimi karlı günlerin kucağında karşılamıştım oysaki ama şimdi kar yok ve merak ediyorum o zamana kadar yağar mı? yağmalı yoksa sevmediğim hafta sonlarında ruhumun derisini her dokunuşunda kızartan can sıkıntısı umutsuzlukla birlik olup ruhumu daha da sarsacak diye korkuyorum. gerçekleşir mi bilinmez ama arzuluyorum.
kahvaltı yapmalıyım ama yapamıyorum. misafir beklemek daha da boğucu bir hal. oturduğum köşede bunları yazarken saatin ilerleyişi ve söylenen zamanın ötesine geçilişi daha da boğucu. kafamın içine biriken düşüncelerden sıyrılmaya çalışıyorum ve sıyrılmak isterken bu satırları karalıyorum.
arzulamalı ve kahvaltı yapmalıyım. : )
devamını gör...
4266.
lütfen daha fazla aptallık yapıp kendini rezil etme artık.
devamını gör...
4267.
en zor savaş,
kafanda bildiklerinle kalbinde hissettiklerin arasındadır.
kafanda bildiklerinle kalbinde hissettiklerin arasındadır.
devamını gör...
4268.
alıştım galiba. buraya da alıştım. gerçi her akşam içerek alışamayacağım yer yok sanırım.
devamını gör...
4269.
sevgili sen, yirmi seneyi devireli o kadar çabuk geçmiş ki sanki kısacık bir tren yolculuğundaymışım gibi; penceremden hızla akıp gitmiş hayat. elinde süt kutusu ile karşılaştığımız o anın üzerine yüzlerce kez doğmuştur güneş. "tuhafsın ve bu iyi bir şey" deyişinin ardından başlayan saçma salak hikayemiz uzak da olsak kim bilir nereye varacak. sıklıkla birbirimizden kopmamıza rağmen hep aynı noktadan devam ediyor oluşumuza da şaşırmıyor değilim. tekerlekli market sepet yolculuğu, ağaçtaki suretini keşfedişimiz, parçalanan televizyondan kalanlar, yırtılan etiketler, soyulan elbiseler, uyduruk bestelerimiz, kediler için salam sosis çaldığımız günler, mathilda'yı bulduğumuz o malum gece, bataklıktan kurtuluşumuz, kıyısından döndüğümüz onca an ve diğerleri... özlüyorum. kafamız hep o eski günlerdeki gibi güzel kalabilse keşke. biz yaşlanmaktan değil de büyümekten korkuyorduk aslında. umarım yenilmeden yenilenebiliriz. beraber geçirdiğimiz o en sıkıcı ve boktan görünen günler için bile kendimi çok şanslı hissediyorum. kirli bir mavi ile bulanık griyiz.
devamını gör...
4270.
biz kadrajı genişletmeye çalışırken onlar poz vermekle meşguldü. benim gördüğümü görsünler istedim oysa.
devamını gör...
4271.
eğer özel bir kitap veya film hakkında bir şey yazarsam,çok reklam almışım gibi duruyor.
devamını gör...
4272.
sevgiyi bulmak, umuda sarılmak, hayatın döngüsünde umutsuzluğa kapılmak.. ancak her an, hayatın dokusunda devam eder umut yeşerir. ya yeşermez ise? umut solarsa? dünya gri gökyüzüne bürünür. gözlerdeki parıltı kaybolur, kalp sessizliğe gömülür. ancak hatırla, umut solsa da yeniden filizlenme şansına her an sahibiz, sahip olacaz.
devamını gör...
4273.
psikolojisi bozuk yazarlara bedava psikolojik destek verilir. seans 50 dakika sürmektedir.
devamını gör...
4274.
değildi nurten abla bu değildi. hiç kimseye güvenemeyecek kadar ihanet görmek değildi istediğim. evet biliyorum söylemiştim tecrübe iyidir demiştim ama bu değildi.. güvenebilmek istiyorum abla çok mu? geçenlerde sabri abi söylemişti laf arasında hani, hemingway demişti, birine güvenip güvenmeyeceğini anlamanın tek yolu ona güvenmektir der diye.. tam da öyle işte. istiyorum ama allah kahretmesin ki istemek işte bu sadece ve en iyi sen bilirsin abla istemek de her şey gibi bir gün yarı yolda bırakacaktır insanı. neyse abla bırakalım bunları kafanı şişirdik yine affola. ne anlatacağım sana diniyorsun değil mi? bak bugün yoldan çıktım ormana girdim, hava nasıl kokuyor bilsen tam ciğerlerine doldurmalık, yağmurun bir tek ıslaklığı kalmış otların üstünde ama aldırmadım, ayaklarım ıslanana kadar renk renk laleler topladım bugünün kırgınlıkları üzerine.. senin yaptığın gibi.. o sırada hep sesin yankılandı kulaklarımda. sanki yine bana, bu hayatta yaşadığın gördüğün her şey olabilir, asla yargılama hep şahitlik et ve eğer olabilir gözüyle bakabilirsen alışırsın ki alışmak sıradanlaştırmaktır yormaz insanı, diyordun.. âh nurten abla âhh.. masadaki laleler tekrar ediyorlar şimdi sözlerini, unutmam merak etme. sen yorgun gözlerini dinlendir
devamını gör...
4275.
iyi akşamlar hanımefendi, durağın kenarında hani akşamın da bir vakti, sigaranızı yakarken sizi seyre tuttuğum için çokhüzgünüm. neylersiniz durduramadım kendimi zira siz bana birini android. gözleriniz, hafızamın derinlerine işlemiş bir çift turnanın ah verişinin kötü birer replikası. saçlarınız korkunç betimlemeler yapılası ekspresyonist bir isyan gibi, sözlerim aşırı yeteneksiz bir şairin dandik dizeleri. biraz alkollüyüm mazur görün, susmuyor benim koca kafam, altmış iki santimlik başım saçlar sakallar içinde.
- iyi replika yoktur.
oğlum bi dur. yoktur. canısı bi susacak mısın. var mı? yok. iyi yapılmış bir replika yoktur, kavramsal olarak mümkün değil. kerterizin her çakma versiyonu, kötü bir versiyondur. bir şey gibi, bir şey gibi kötü…
babamın ölüsü de böyleydi, her ne kadar o orijinine daha çok benziyor olsa da, yeteri kadar aynı; aynı olamayacak kadar farklının mide bulantısıydı. sizin hiç babanız öldü mü? benim bir kere öldü, kör oldum. bir şey gibiydi bir şey gibi kötü.
ikame allah’a mahsus, ben bir ateistim. yerine koyamam, sevemem. olmuyor değil, olmaz; denemedim değil tenezzül etmem; unique. ama tekin değil. iki sigaram kaldı bu gece için. yüzyıl yetecek çocukluğum, biraz da ateşim var.
- madem ki ateşin var, ne duruyorsun karanlıkta? hadi koş hayata. hey bre karacaahmet, kara mezarlık, ne bok yemeye duruyon şehrin ortasında?*
iki kendim varmış güzel hanf, biri benmişim biri mutsuz. ve sen, kafamdan geçenleri duymuyor gibisin ki bazen ben de duymuyorum ama, kötü bir replika olmasan sen bi şekilde duyardın. leman sam halt ededursun, bazı şeyler dürtüklemeden de anlaşılabilir.
kendine iyi bak, ve ben ölürsem güzel hanf, dünyanın bütün sokaklarına bir roket at.
- iyi replika yoktur.
oğlum bi dur. yoktur. canısı bi susacak mısın. var mı? yok. iyi yapılmış bir replika yoktur, kavramsal olarak mümkün değil. kerterizin her çakma versiyonu, kötü bir versiyondur. bir şey gibi, bir şey gibi kötü…
babamın ölüsü de böyleydi, her ne kadar o orijinine daha çok benziyor olsa da, yeteri kadar aynı; aynı olamayacak kadar farklının mide bulantısıydı. sizin hiç babanız öldü mü? benim bir kere öldü, kör oldum. bir şey gibiydi bir şey gibi kötü.
ikame allah’a mahsus, ben bir ateistim. yerine koyamam, sevemem. olmuyor değil, olmaz; denemedim değil tenezzül etmem; unique. ama tekin değil. iki sigaram kaldı bu gece için. yüzyıl yetecek çocukluğum, biraz da ateşim var.
- madem ki ateşin var, ne duruyorsun karanlıkta? hadi koş hayata. hey bre karacaahmet, kara mezarlık, ne bok yemeye duruyon şehrin ortasında?*
iki kendim varmış güzel hanf, biri benmişim biri mutsuz. ve sen, kafamdan geçenleri duymuyor gibisin ki bazen ben de duymuyorum ama, kötü bir replika olmasan sen bi şekilde duyardın. leman sam halt ededursun, bazı şeyler dürtüklemeden de anlaşılabilir.
kendine iyi bak, ve ben ölürsem güzel hanf, dünyanın bütün sokaklarına bir roket at.
devamını gör...
4276.
her birey toplumun bir parçasıdır. toplum mudur bireyi şekillendiren yoksa birey midir toplumsal kaide ve kuralları oluşturan hep bir muammadır. bu düşünceler akil bir insan olarak aklını hep kurcalamıştı. en büyük problemi de aslında buydu. düşünce çöplüğünde boğuluyor hiçbir zaman kendini cehaletin getirdiği mutluluk havuzuna bırakamıyordu.
genç sayılabilecek bir yaştaydı. toplum tarafından sevildiğini varsayıyor ve yine toplumu oluşturan o bireylere karşı herhangi bir kötü niyet beslemeden yaşamanın gerekliliğine inanıyordu. fakat son zamanlarda bir sorun vardı. düşünceler arasında boğuşuyor, ‘’ çöp ‘’ diye tabir edilen o düşüncelerin arasında boğulup kalıyordu. bunun sonucunda da kendini toplumdan soyutluyor beyniyle mücadele içine giriyordu. mücadele etmenin bir faydası olmadığının onları yok saymak gerektiğinin idrakine zaman zaman varsa da bu düşünceler onu yıpratıyordu.
ailesi de durumun farkındaydı. genç adam için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar fakat onun kapanık ruh hali ve eski neşesinin olmadığını görmeleri onları çok üzüyordu. zaman zaman ‘’ sen mücadele etmiyorsun ‘’ diyerek net yargılarla genç adamı eleştirseler de desteklerini asla esirgemiyorlardı. genç adamın yaşadığı kötü süreç neticesinde gerçekleşmişti her şey. belki bir akıl tutulması, belki bir iyi niyetin suistimal edilişi onu sonu gelmez bir çıkmaza sürüklemişti.
majör depresif bozukluk ya da obsesyon olarak tanımlanan çağımızın vebasını yaşıyor, sık sık düşük ruh halinde bulunuyordu. hastalığın getirdiği düşük ruh hali durumuna, sıklıkla, düşük benlik saygısı, önceden keyif alınan aktivitelerdeki haz yitimi, düşük enerji ve sebebi belirsiz acı duyma hissi eşlik ediyordu.
zaman zaman yanlış inançlara ya da sonradan farkına vardığı yanlış inanışlara kapılabiliyordu. güçlü de bir hafızası vardı fakat bu hafıza iyi yanları nadiren hatırlıyor kötü yanları beynine mıh gibi kazıyordu. ailesi desteğini esirgemese de onun bu durumun‘’ amansız bir hastalık ‘’ olarak nitelendiriyor fakat o ‘’ ama ‘’ sız bir hayat için mücadelesini sürdürüyordu.
zaman zaman avazı çıktığınca ağlamak istiyordu fakat toplum tarafından ‘’erkekler ağlamaz’’ sözüne öyle inandırılmıştı ki ağlamanın da gülmek, kızmak ya da mutsuz olmak gibi insani bir duygu, bir dışavurum olduğunu unutuyordu. genç adam doğarken insan beyninin başlangıçta bomboş bir levha gibi olduğuna, yaşanılan deneyimler ve anılar ile bedene ve beyne karakterin yerleştiğine inanırdı.
gen faktörünü de atlamadan herkesin eşit şartta doğmayacağını düşünürdü ve ona göre herkes doğarken masumdu. bu yüzden doğuştan erdem yoktu kazanılmış erdem vardı. bir bebeği şair eden de katil eden bu kazanılmış olan olumlu ya da olumsuz tecrübelerdi. aynı şekilde yine bir beyni hasta eden de iyi eden de kişinin verdiği mücadele ile beraber hayatına giren ya da çıkan ve asla sebepsiz bir giriş çıkış neticesi barındırmayan insanların varlığıydı.
son olarak her gün güneş doğar, her gün yeni bir başlangıçtır ve sadece ihtiyaç olan şey zamandır. nasıl unuttuysan çocukken kırılan en sevdiğin oyuncağını, kırılan kalbini, yaşadığın kötü günleri de öyle unutacaksın genç adam. şunu da unutma asla ‘’ her gün güneş doğması için hayatına, her '' gün'' e '' eş '' olabilecek bir kadın girmeli hayatına...
genç sayılabilecek bir yaştaydı. toplum tarafından sevildiğini varsayıyor ve yine toplumu oluşturan o bireylere karşı herhangi bir kötü niyet beslemeden yaşamanın gerekliliğine inanıyordu. fakat son zamanlarda bir sorun vardı. düşünceler arasında boğuşuyor, ‘’ çöp ‘’ diye tabir edilen o düşüncelerin arasında boğulup kalıyordu. bunun sonucunda da kendini toplumdan soyutluyor beyniyle mücadele içine giriyordu. mücadele etmenin bir faydası olmadığının onları yok saymak gerektiğinin idrakine zaman zaman varsa da bu düşünceler onu yıpratıyordu.
ailesi de durumun farkındaydı. genç adam için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar fakat onun kapanık ruh hali ve eski neşesinin olmadığını görmeleri onları çok üzüyordu. zaman zaman ‘’ sen mücadele etmiyorsun ‘’ diyerek net yargılarla genç adamı eleştirseler de desteklerini asla esirgemiyorlardı. genç adamın yaşadığı kötü süreç neticesinde gerçekleşmişti her şey. belki bir akıl tutulması, belki bir iyi niyetin suistimal edilişi onu sonu gelmez bir çıkmaza sürüklemişti.
majör depresif bozukluk ya da obsesyon olarak tanımlanan çağımızın vebasını yaşıyor, sık sık düşük ruh halinde bulunuyordu. hastalığın getirdiği düşük ruh hali durumuna, sıklıkla, düşük benlik saygısı, önceden keyif alınan aktivitelerdeki haz yitimi, düşük enerji ve sebebi belirsiz acı duyma hissi eşlik ediyordu.
zaman zaman yanlış inançlara ya da sonradan farkına vardığı yanlış inanışlara kapılabiliyordu. güçlü de bir hafızası vardı fakat bu hafıza iyi yanları nadiren hatırlıyor kötü yanları beynine mıh gibi kazıyordu. ailesi desteğini esirgemese de onun bu durumun‘’ amansız bir hastalık ‘’ olarak nitelendiriyor fakat o ‘’ ama ‘’ sız bir hayat için mücadelesini sürdürüyordu.
zaman zaman avazı çıktığınca ağlamak istiyordu fakat toplum tarafından ‘’erkekler ağlamaz’’ sözüne öyle inandırılmıştı ki ağlamanın da gülmek, kızmak ya da mutsuz olmak gibi insani bir duygu, bir dışavurum olduğunu unutuyordu. genç adam doğarken insan beyninin başlangıçta bomboş bir levha gibi olduğuna, yaşanılan deneyimler ve anılar ile bedene ve beyne karakterin yerleştiğine inanırdı.
gen faktörünü de atlamadan herkesin eşit şartta doğmayacağını düşünürdü ve ona göre herkes doğarken masumdu. bu yüzden doğuştan erdem yoktu kazanılmış erdem vardı. bir bebeği şair eden de katil eden bu kazanılmış olan olumlu ya da olumsuz tecrübelerdi. aynı şekilde yine bir beyni hasta eden de iyi eden de kişinin verdiği mücadele ile beraber hayatına giren ya da çıkan ve asla sebepsiz bir giriş çıkış neticesi barındırmayan insanların varlığıydı.
son olarak her gün güneş doğar, her gün yeni bir başlangıçtır ve sadece ihtiyaç olan şey zamandır. nasıl unuttuysan çocukken kırılan en sevdiğin oyuncağını, kırılan kalbini, yaşadığın kötü günleri de öyle unutacaksın genç adam. şunu da unutma asla ‘’ her gün güneş doğması için hayatına, her '' gün'' e '' eş '' olabilecek bir kadın girmeli hayatına...
devamını gör...
4277.
iki gün önce saçımı yaparken parmağım maşaya yapıştı. biraz sızladıktan sonra su topladı. kocaman bir baloncuk oluştu sonra kendiliğinden patladı. ilk başta çok panik yapmadım. biraz krem sürdüm, sonra aloe vera koydum falan. böyle bembeyaz içi su dolu bir bölge haline geldi. bir yandan da parmağım sızlıyor baştan başa. işte sabah duşa girerken saçım değmesin canım acır falan diye yaranın üstünü su geçirmez yara bandıyla kapattım. banyodan çıkınca da çıkardım ama yara bandı o oluşan minnacık tabakayı da söktü aldı. şu an derimle bakışıyoruz.
velhasıl kelam, 2 gündür söylüyorum canımın yandığını. kimse de iplemiyor ne hikmetse. evde ne batikon var ne sargı bezi var ne başka bir şey var. istedim ki biraz nazlanayım, biraz insanlar endişelensin falan. tık yok kimsede. hastaneye gitsek mi diye sordum, geçer ya telaş yapma falan dediler. e dedim bari eczaneden bir şeyler alalım, nöbetçi eczaneyi nereden bulalım bulalım bu saatte dediler. ben de zaten biraz melankolik bir havadayım birkaç gündür, başım da çok ağrıyor. ağlamak üzereyim yani. odama da kapandım öyle uzandım, dizi izliyorum. parmağımdaki yarayla bakışıyoruz. arada gözlerim doluyor falan. daha demin biraz cips yemek için çıktım sonra yatağıma geri döndüm. bir yandan canım acıyor, bir yandan da kalbim kırıldı. niyeyse gelip yazmak istedim. bazen kendimi o kadar yalnız hissediyorum ki. birine en ihtiyaç duyduğum anda yanımda kimsenin olmaması kalbimi çok kırıyor.
velhasıl kelam, 2 gündür söylüyorum canımın yandığını. kimse de iplemiyor ne hikmetse. evde ne batikon var ne sargı bezi var ne başka bir şey var. istedim ki biraz nazlanayım, biraz insanlar endişelensin falan. tık yok kimsede. hastaneye gitsek mi diye sordum, geçer ya telaş yapma falan dediler. e dedim bari eczaneden bir şeyler alalım, nöbetçi eczaneyi nereden bulalım bulalım bu saatte dediler. ben de zaten biraz melankolik bir havadayım birkaç gündür, başım da çok ağrıyor. ağlamak üzereyim yani. odama da kapandım öyle uzandım, dizi izliyorum. parmağımdaki yarayla bakışıyoruz. arada gözlerim doluyor falan. daha demin biraz cips yemek için çıktım sonra yatağıma geri döndüm. bir yandan canım acıyor, bir yandan da kalbim kırıldı. niyeyse gelip yazmak istedim. bazen kendimi o kadar yalnız hissediyorum ki. birine en ihtiyaç duyduğum anda yanımda kimsenin olmaması kalbimi çok kırıyor.
devamını gör...
4278.
ben buraya sadece çok çaresiz ve yalnız hissettiğimde yazıyorum. yine öyle bir gece oluyor işte.
bizim evde 9 aydır bir erkek yaşamıyor. annem, kız kardeşim ve ben varız. hatta ben yurtta olduğumda sadece annem ve kardeşim var. daha önce de 3 sene babaannem annem ve kardeşimle yaşamıştık ama bu sefer başka. kadınlar güçlüdür evet. tek başlarına da yaşayabilirler. ama bu ülkede bu o kadar zorki. bir kesim var sadece erkeği ciddiye alıyor. geçen hafta senelerdir apartmanın merdiven boşluğunda duran odunumuzu çalmış üst komşumuz. annem suç üstü yakalamış tesadüfen. bahaneleri de 'ödünç alıyoruz abla'. biz o odunu çok zor şartlar altında bulup getiriyoruz. hiç cekinmeleri utanmaları yok. az önce de aşağıda bi grup tartışıyorlardı sesli bir şekilde. müdahale dahi etmedik çünkü kimin kime ne yapacağı belli değil şu şehirde. balkona taş fırlattılar. hangi seviyedir bu hangi akılla böyle şeyler yapıyorlar anlamıyorum. bir de kaçıyorlar hani. farkındalar yanlışlarının da arkasında duracak g*tleri yok. annem bizi düşünerek çekimser kalıyor çünkü ondan başka kimsemiz yok. biz de onu düşünerek atılamıyoruz her şeye çünkü onun da bizden başka kimsesi yok. zor oluyor böyle yaşamak önceden sırtımızı dayayabileceğimiz birisi varmış hiç fark etmemişim..
bizim evde 9 aydır bir erkek yaşamıyor. annem, kız kardeşim ve ben varız. hatta ben yurtta olduğumda sadece annem ve kardeşim var. daha önce de 3 sene babaannem annem ve kardeşimle yaşamıştık ama bu sefer başka. kadınlar güçlüdür evet. tek başlarına da yaşayabilirler. ama bu ülkede bu o kadar zorki. bir kesim var sadece erkeği ciddiye alıyor. geçen hafta senelerdir apartmanın merdiven boşluğunda duran odunumuzu çalmış üst komşumuz. annem suç üstü yakalamış tesadüfen. bahaneleri de 'ödünç alıyoruz abla'. biz o odunu çok zor şartlar altında bulup getiriyoruz. hiç cekinmeleri utanmaları yok. az önce de aşağıda bi grup tartışıyorlardı sesli bir şekilde. müdahale dahi etmedik çünkü kimin kime ne yapacağı belli değil şu şehirde. balkona taş fırlattılar. hangi seviyedir bu hangi akılla böyle şeyler yapıyorlar anlamıyorum. bir de kaçıyorlar hani. farkındalar yanlışlarının da arkasında duracak g*tleri yok. annem bizi düşünerek çekimser kalıyor çünkü ondan başka kimsemiz yok. biz de onu düşünerek atılamıyoruz her şeye çünkü onun da bizden başka kimsesi yok. zor oluyor böyle yaşamak önceden sırtımızı dayayabileceğimiz birisi varmış hiç fark etmemişim..
devamını gör...
4279.
2021'de gördüğüm bir rüya.
donmuş eski şeylerin çıkartıldığı buzullarla kaplı bir yerdeyiz. burası arkeolojik kazıların yapıldığı bir çalışma alanına benziyor. tek farkı her yerde buz olması. bu buzların derinliği çok fazla. tahmini on metreye kadar ulaşıyor. kazı yapan ekipler bir şey keşfediyor. bir süre sonra nesli tükenmiş bir hayvan çıkartılıyor. hayvan kaplana benziyor fakat tek sorun hayvanın buzunun çözüldükçe canlanıyor olması. canlanan hayvan herkese saldırıp öldürüyor. biz de saklanacak bir yer bulmak için binaya kaçıyoruz. orada bir odaya saklanıyoruz. devamı yok.
donmuş eski şeylerin çıkartıldığı buzullarla kaplı bir yerdeyiz. burası arkeolojik kazıların yapıldığı bir çalışma alanına benziyor. tek farkı her yerde buz olması. bu buzların derinliği çok fazla. tahmini on metreye kadar ulaşıyor. kazı yapan ekipler bir şey keşfediyor. bir süre sonra nesli tükenmiş bir hayvan çıkartılıyor. hayvan kaplana benziyor fakat tek sorun hayvanın buzunun çözüldükçe canlanıyor olması. canlanan hayvan herkese saldırıp öldürüyor. biz de saklanacak bir yer bulmak için binaya kaçıyoruz. orada bir odaya saklanıyoruz. devamı yok.
devamını gör...
4280.
rastgele yürürken birden aklına geleyim sızlasın için!
boğazın düğüm düğüm olsun.
ama ağlama,
ağlayamayacak kadar yansın için…
boğazın düğüm düğüm olsun.
ama ağlama,
ağlayamayacak kadar yansın için…
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2