normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
4881.
sabahtan beri ayaktayım. temizliği yemeği tatlısı derken ne zaman akşam olduğunu anlayamadım. ailem geldi . geçen laf arasında anneme "şu kalın kagit kek kalıpları var ya onlardan yok bende hiç cheescake deniycem almam lazım " diye bahsetmiştim. ben bile unutmuşum. akşam annem almış da gelmiş. o kadar mutlu oldum ki. şu kadar düşünülmek yetiyor insana işte. laf arasında duyup not edip onu yapmak. ama bazılarına ağzınla cicek isteği yapsan da yoldan bile koparıp getirmiyor. sanırım cidden bir tek annem olsun bana bir şey olmaz.
devamını gör...
4882.
yıllar sonra beklediğim trenden indin
valizini ben taşıdım safiya
bugün adana garında o hamal bendim
beni tanımadın, insan eserini tanımaz mı ya...
valizini ben taşıdım safiya
bugün adana garında o hamal bendim
beni tanımadın, insan eserini tanımaz mı ya...
devamını gör...
4883.
sırf klavyenin üstüne oturmuş gibi yazdığı için evine çağıran hatunu sepetledim az önce dayanamdım la. şu an kendimi sapyoseksuel miyim diye sorguluyorum.
bize karı mı yok gardaş ? yeter ki dilimize sahip çıksın.
türkçü qıslar eqlesin.
bize karı mı yok gardaş ? yeter ki dilimize sahip çıksın.
türkçü qıslar eqlesin.
devamını gör...
4884.
bu sene fantastik bir şekilde, doğum günüm defalarca kez kutlandı. resmen bir haftayı aşkın süredir, kutlu doğum haftası gibi, doğum günümü kutluyorum.
sevildiğimi hissettim lan.
sevildiğimi hissettim lan.
devamını gör...
4885.
üfürükten teyyare selam söyle o yâre.
devamını gör...
4886.
2020de çektiğim fotoğrafını mezar taşında gördüm bugün. sensiz bir hayatı ne kadar istemiştim oysa.. şimdi bu mahvolmuşluk neden?
devamını gör...
4887.
sarışın
etrafım dolusu çakma sarışınlar...
henüz çıkmış ergenlikten ilk tecrübesi yok!
üstü başı yalnızlık kokuyor?
sende hiç böyle oldun mu sevgilim ?
hiç öptün mü boş hatıra defterlerini?
15 yaşında aşık olupta kavuşamadığın oldu mu?
yazdığın şiirler öznesiz kaldığında
hayat çizginden benim geçececeğim aklına geldi mi?
kırılgan ve narin parmaklarından öpüyorum...
sakın geri dönme...
etrafım dolusu çakma sarışınlar...
henüz çıkmış ergenlikten ilk tecrübesi yok!
üstü başı yalnızlık kokuyor?
sende hiç böyle oldun mu sevgilim ?
hiç öptün mü boş hatıra defterlerini?
15 yaşında aşık olupta kavuşamadığın oldu mu?
yazdığın şiirler öznesiz kaldığında
hayat çizginden benim geçececeğim aklına geldi mi?
kırılgan ve narin parmaklarından öpüyorum...
sakın geri dönme...
devamını gör...
4888.
ben iyiyim
devamını gör...
4889.
selam sözlük. ben geldim. çok güzel bir şarkı dinliyorum şu an. tekrar ve tekrar. içimden bir şeyler kopup gidiyor sanki dinlerken.
ah aralık. geçen sene bu zamanlar. aralık bir dediğinden beri dönüp duruyor beynimde. bu dönüp durma halinden kaçmak için kendime başka sebepler başka düşünecek şeyler bulmaya çalışıyorum belki. belki ama bende içerde bir yerde gerçek duruyor öylece. beynim yanıyor. aralık böyleyse 2025 nasıl geçecek bilmiyorum. korkuyorum… geçen sene bu zamanlar diye takılıp kalma halinden korkuyorum. koca bir sene böyle geçebilir çünkü… evlerden ırak.
ah aralık. geçen sene bu zamanlar. aralık bir dediğinden beri dönüp duruyor beynimde. bu dönüp durma halinden kaçmak için kendime başka sebepler başka düşünecek şeyler bulmaya çalışıyorum belki. belki ama bende içerde bir yerde gerçek duruyor öylece. beynim yanıyor. aralık böyleyse 2025 nasıl geçecek bilmiyorum. korkuyorum… geçen sene bu zamanlar diye takılıp kalma halinden korkuyorum. koca bir sene böyle geçebilir çünkü… evlerden ırak.
devamını gör...
4890.
sevgili günlük.
.......
........
.......
hoşçakal.
.......
........
.......
hoşçakal.
devamını gör...
4891.
.... sonra öldü onlar, ben gözlerimle şahit oldum, erkek olanı ardını dönüp gittiği için pişmanlıktan öldü, kadın olanı ise ona gitme, düzeltiriz her şeyi diyemediği için. ha, düzeltebilirler miydi, hiç sanmıyorum ama yine de onlar olsaydı dünyadan iki renk eksik olmazdı gibime geliyor. şimdi tüm ilk yazların renkleri eksik olacak bak, çok saçma..
erkek olanı daha iyi tanırdım, divanenin tekiydi, kendinden başka kimseye zararı yoktu diyemem ama asri makamda her renk deli gömleği vardı üzerinde ve hep gülümserdi. ta ki o güne kadar, gidenler gidip kalanların sırtı bir daha ısınmamak üzere buz tutunca anladı ikisi de öldüklerini.
oysa daha birbirlerine sözleri vardı, hayalleri vardı, yapacakları vardı, bir sahil kenarında denize ayaklarını sallandırıp susacaklardı yanyana.
yanyana.
olmadı.
tazeleyelim mi şişeyi? nasılsa bugün yolumuz uzun..
erkek olanı daha iyi tanırdım, divanenin tekiydi, kendinden başka kimseye zararı yoktu diyemem ama asri makamda her renk deli gömleği vardı üzerinde ve hep gülümserdi. ta ki o güne kadar, gidenler gidip kalanların sırtı bir daha ısınmamak üzere buz tutunca anladı ikisi de öldüklerini.
oysa daha birbirlerine sözleri vardı, hayalleri vardı, yapacakları vardı, bir sahil kenarında denize ayaklarını sallandırıp susacaklardı yanyana.
yanyana.
olmadı.
tazeleyelim mi şişeyi? nasılsa bugün yolumuz uzun..
devamını gör...
4892.
aksamlari yalniz gecirmesem bir de yanimda kalsa...
devamını gör...
4893.
bana gariban muamelesi yapıp odanın musluğunu tamir ettir diyenler olmuştu.
bugün bir hasta bir şeye ihtiyacınız varsa yardımcı oluruz deyince bana tesisatçı bulur musunuz deyiverdim.
hastanın oğlu, abla ben hallederim diye yükseldi. meğer iski’de çalışıyormuş.
ya bu omuz ağrısından şikayet ettiğin kişinin ortopedi doçenti çıkması gibi bir şey. çat çut aynı gün içinde halletti.
işte hayattaki şansım.
burada harcadım.
ve bitti. *
bugün bir hasta bir şeye ihtiyacınız varsa yardımcı oluruz deyince bana tesisatçı bulur musunuz deyiverdim.
hastanın oğlu, abla ben hallederim diye yükseldi. meğer iski’de çalışıyormuş.
ya bu omuz ağrısından şikayet ettiğin kişinin ortopedi doçenti çıkması gibi bir şey. çat çut aynı gün içinde halletti.
işte hayattaki şansım.
burada harcadım.
ve bitti. *
devamını gör...
4894.
abi bugün havalar sizce de çok güzel değil miydi? yoksa bana mı öyle geliyor?
bugün anlamsız bir biçimde çok mutluyum. allah bozmasın. amin. dertli değilim. oh. kış depresyonu gitti herhalde ya. oh yaaa.
bugün anlamsız bir biçimde çok mutluyum. allah bozmasın. amin. dertli değilim. oh. kış depresyonu gitti herhalde ya. oh yaaa.
devamını gör...
4895.
bir süredir bazı şeylerin biriktiğini biliyor ve içimdeki ağlama isteğiyle baş etmeye çalışıyordum. bir ağlayabilsem rahatlayacaktım ama bir damla gözyaşı dökemedim. geçen sevgilimle oturuyoruz, ben kafamı onun göğsüne yaslamışım. öyle sohbet edip şakalaşıyoruz falan. ben bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. o önce hala gülüyorum sanıp muhabbeti sürdürdü çünkü ortada ağlanacak bir sebep gerçekten de yoktu. ağladığımı anlayınca önce bir şaşırdı, anlam veremedi ki haklıydı da. ben de anlam veremiyordum çünkü. onca zaman varken şu güzelim anda mıydı gerçekten? daha sonra beni sakinleştirip neden ağladığımı anlamaya çalıştı. sebebini bilmediğim bir şeyi nasıl açıklayacaktım ki? kendisinin bir şey yaptığını, bir şekilde beni kırdığını düşündü ama öyle bir şey olsa bile hüngür hüngür ağlayarak tepki verecek biri değilim, biliyor. ikimiz de kaldık öyle. ben hala ağlıyorum tabi. sonuç olarak beni nasıl olduğunu bilmediğim, hatırlamadığım bir şekilde sakinleştirdi ama ben tam da o an bitmiştim.
sonra bunun üzerine biraz düşündüm. gerçekten neden onca an varken tam da mutlu ve huzurlu hissettiğim o anda gelmişti bu ağlama krizi? aslında dışarıdan bakıldığında sonuç çok açıktı. güvenli alanımdaydım. her an, her yerde güçlü olmak zorundaydım çünkü. küçüklüğümden beri aksinin olma ihtimali bile yoktu. yere düştüğümde beni kaldıracak bir el, hata yaptığımda bunu düzeltmeme yardımcı olacak biri... hiç kimse yoktu. ve ben, o kişinin varlığını en çok hissettiğim anda istemsizce bütün ipleri bırakmıştım. bunu fark edince ne hissedeceğimi bilemedim. bu zamana kadar her şeyle tek başıma baş etmek zorunda kalmama mı üzülmeliydim yoksa kendimi yanında son derece huzurlu ve mutlu olduğum bir adamla birlikte olduğuma sevinmeli miydim? sanırım bu sorunun cevabını buldum.
bazen ayakta zor duran bir binayı ayakta tutmaya çalışmak yerine güvenli bir şekilde yıkmak size inşa edeceğiniz yeni güzellikler için yer açabilir dostlar.
sonra bunun üzerine biraz düşündüm. gerçekten neden onca an varken tam da mutlu ve huzurlu hissettiğim o anda gelmişti bu ağlama krizi? aslında dışarıdan bakıldığında sonuç çok açıktı. güvenli alanımdaydım. her an, her yerde güçlü olmak zorundaydım çünkü. küçüklüğümden beri aksinin olma ihtimali bile yoktu. yere düştüğümde beni kaldıracak bir el, hata yaptığımda bunu düzeltmeme yardımcı olacak biri... hiç kimse yoktu. ve ben, o kişinin varlığını en çok hissettiğim anda istemsizce bütün ipleri bırakmıştım. bunu fark edince ne hissedeceğimi bilemedim. bu zamana kadar her şeyle tek başıma baş etmek zorunda kalmama mı üzülmeliydim yoksa kendimi yanında son derece huzurlu ve mutlu olduğum bir adamla birlikte olduğuma sevinmeli miydim? sanırım bu sorunun cevabını buldum.
bazen ayakta zor duran bir binayı ayakta tutmaya çalışmak yerine güvenli bir şekilde yıkmak size inşa edeceğiniz yeni güzellikler için yer açabilir dostlar.
devamını gör...
4896.
zor geçen birkaç günün ardından aklım evde sakladığım, durmadan yazdığım defterlerimde.. hep yazdım.. durmadan yazdım.. hiç okuma ihtiyacı duymamıştım.. geceden bu yana aklımda sadece bu var.. elime geçtikçe başka yerlere sakladığım sayısız defterlerimde.. zamanı geldi sanırım ortaya çıkarmanın...*
ve sonra durup kendine bakıyorsun dışarıdan.. elinde kalanlara.. en zor olanı insanın kendisiyle hesaplaşmasıymış.. hesaplaştık efendim.. bazen durmak gerekiyormuş.. sakinleşmek.. içinde kalan her duyguyu özgürleştirmek..
yeni bir gün şimdi..
belki saçlarımı kestiririm yada uzun zamandır ertelediğim şeyleri yapmaya başlarım bilmiyorum..
şimdilik işe koyulma vakti.. *
ve sonra durup kendine bakıyorsun dışarıdan.. elinde kalanlara.. en zor olanı insanın kendisiyle hesaplaşmasıymış.. hesaplaştık efendim.. bazen durmak gerekiyormuş.. sakinleşmek.. içinde kalan her duyguyu özgürleştirmek..
yeni bir gün şimdi..
belki saçlarımı kestiririm yada uzun zamandır ertelediğim şeyleri yapmaya başlarım bilmiyorum..
şimdilik işe koyulma vakti.. *
devamını gör...
4897.
referanssız yani torpilsiz bir adım bile ileri atamayacağım bir iş yerinde sıfır torpille tamamen alakasız bir şekilde atölye sorumlusu oldum.
sanıyorum ki binlerce kişinin çalıştığı bir yerde atölyede çalışan personelin kendi şefini seçtiği başka bir atölye yoktur. müdür yardımcısı utku bey bu kurumda demokrasiyle yönetilen tek atölye sizsiniz diyor bugün.
eski şefin hiç ortada yokken emekli olması, şef kim olsun diye personele sorulması ve akabinde benim gibi yönetimle hiç anlaşamayan sivri birine sorumluluk verilmesi şöyle bakınca olacak iş değildi ama oldu.
çünkü ben bir zaman önce demiştim ki kendimce, tüm işlerimi allah'a havale ettim, anladım ki onun dahili olmadığı tek bir saniyem yok. böyle bir düşünce hasıl olmuştu ben de, hatta bazı rüyalarımın tabirlerine baktığımda iş yeri terfi falan yazıyordu. tabi böyle bir şey olabileceğine pek ihtimal vermediğim için dikkatime de takılmamıştı.
uzun lafın kısası allah ol der ve olur.
peki bitti mi? asıl sınav şimdi başlıyor. işin hakkını vermek ve bunu yaparken kimseye de haksızlık etmemek. bir yerde okumuştum 1 gün adaletle hükmetmek 1 sene gece gündüz ibadet etmekten evladır.
bana güvenenleri şimdiye kadar hiç pişman etmedim, allah nasip ederse yine etmeyeceğim inşallah.
bu kadardı, karaladım gitti.
sanıyorum ki binlerce kişinin çalıştığı bir yerde atölyede çalışan personelin kendi şefini seçtiği başka bir atölye yoktur. müdür yardımcısı utku bey bu kurumda demokrasiyle yönetilen tek atölye sizsiniz diyor bugün.
eski şefin hiç ortada yokken emekli olması, şef kim olsun diye personele sorulması ve akabinde benim gibi yönetimle hiç anlaşamayan sivri birine sorumluluk verilmesi şöyle bakınca olacak iş değildi ama oldu.
çünkü ben bir zaman önce demiştim ki kendimce, tüm işlerimi allah'a havale ettim, anladım ki onun dahili olmadığı tek bir saniyem yok. böyle bir düşünce hasıl olmuştu ben de, hatta bazı rüyalarımın tabirlerine baktığımda iş yeri terfi falan yazıyordu. tabi böyle bir şey olabileceğine pek ihtimal vermediğim için dikkatime de takılmamıştı.
uzun lafın kısası allah ol der ve olur.
peki bitti mi? asıl sınav şimdi başlıyor. işin hakkını vermek ve bunu yaparken kimseye de haksızlık etmemek. bir yerde okumuştum 1 gün adaletle hükmetmek 1 sene gece gündüz ibadet etmekten evladır.
bana güvenenleri şimdiye kadar hiç pişman etmedim, allah nasip ederse yine etmeyeceğim inşallah.
bu kadardı, karaladım gitti.
devamını gör...
4898.
4899.
şairin;
her doğan günün bir dert olduğunu,
insan bu yaşa gelince anlarmış. dediği noktadayım.
her doğan günün bir dert olduğunu,
insan bu yaşa gelince anlarmış. dediği noktadayım.
devamını gör...
4900.
pre-edit: okumanızı dilerdim fakat biliyorum ki okumayacaksınız asla* he olur da okuyacak olursanız şu şarkıyı da dinlemeyi ihmal etmeyin okurken.
bir aynanın karşısına geçtim bugün. "senin gibi olmak istemyorum" dedim. sadece güldü. sanki kulakları beni duymuyor gibiydi. saçlarıyla oynadı biraz, dağıttı onları. yalnızca gözlerini gözlerimden hiç ayırmıyordu. biraz dinlese beni, duyabilse belki anlaşacaktık. çok büyük bir dert anlatmayacaktım ve yahut uzun uzun nasihatler dinlemeyecekti. sadece "ben senin gibi olmak istemiyorum" diyecektim. gerçi, zaten dedim de... hatta tekrarladım sakince birkaç defa. ne yüzündeki gülüş eksildi ne de bir an olsun gözleri gözlerimden başka bir yere değdi. emindim beni duymadığına. çünkü beni duysa asılırdı yüzü. kabul, uzun sözler sarf etmiyordum ama pahada ağırdı kelimeler ağzımdan çıkan. ne yalan söyleyeyim, biraz sesimi duyuramadığım için biraz da bunları söylemek zorunda olduğum için bozulmuştu sinirlerim. ben de sustum sonra. o nasıl izliyorsa beni, ben de izledim onu dakikalarca. ruhum mideme sıkışmış gibi hissettim. taşa döndü sonra midem, ağırlaşmaya başladı. hiç kıpırdamadım yine, merak ettim. acaba soracak mıydı neden geldiğimi? dinlerdi de hem belki. uzunca vakit geçirdikten sonra karar verdim, boşuna harcamışım zamanımı. yok bir faydası burada dikilmenin. arkamı dönüp birkaç adım atma hayalini kurdum. yine de dedim ki "yok ya bu kadar bekledim biraz daha bekleyebilirim." güzel şeyler hep sonradan olur hem. filmlerde, kitaplarda en azıdan. insanın ömrü gençliğine sığarmış ben de gençliğimi bir aynaya sığdırdım. bana hiç cevap vermeyen hatta benimle alay eden bir aynaya. bir gençlik daha bekledim aynı aynanın karşısında 'tamam ben gidiyorum' dedikten sonra. ayakkabılarım da eskimişti biraz. aynanın karşısına gelene kadar çok yol yürüdüm, o yüzden. taşlar, dikenler hatta bazen güller ve papatyalar delikler açtı ayakkabımda. şimdi de o kadar uzun bekledim ki aynanın karşısında, kanlar akmaya başladı ayakkabımın deliklerinden. süzülen kanları görünce fark ettim canımın ne kadar yandığını. çok basit, sadece 'senin gibi olmak istemiyorum' deyip gidecektim. artık tutamadım kendimi döndüm arkamı başladım aynadan uzaklaşmaya. daha beş adım olmamıştı ki kulaklarımın yandığını hissettim. sinirden. öfkeden. nasıl öfkelenmeyeyim hem? aklıma geldikçe o boşuna yürüdüğüm yol, bunca boşuna harcadığım zaman ve delik deşik ayakkabılarım. daha ilk aldığım günü hatırlıyorum. hemen koştum geriye tüm gücümle vurdum aynaya. öyle çok kırıldı ki ayna, sayamadım bile kaç parça. başardm sandım. yendim aynayı. derin bir nefes alıp yüzüme mağrur bir tebessüm kondurdum. çok sürmedi ama. bir sıcaklık hissettim elimde. bu ne diye merak edip kafamı eğdiğimde elime doğru, gözüm ilişti yere, yerdeki cam kırıklarına. şimdi sayamadığım kadar kırık parçanın üstünde yansımam, hala bana bakıyorlar alay edercesine. hala suskun, hala sağır. üstelik ellerimin kanı var üzerlerinde...
~son~
bir aynanın karşısına geçtim bugün. "senin gibi olmak istemyorum" dedim. sadece güldü. sanki kulakları beni duymuyor gibiydi. saçlarıyla oynadı biraz, dağıttı onları. yalnızca gözlerini gözlerimden hiç ayırmıyordu. biraz dinlese beni, duyabilse belki anlaşacaktık. çok büyük bir dert anlatmayacaktım ve yahut uzun uzun nasihatler dinlemeyecekti. sadece "ben senin gibi olmak istemiyorum" diyecektim. gerçi, zaten dedim de... hatta tekrarladım sakince birkaç defa. ne yüzündeki gülüş eksildi ne de bir an olsun gözleri gözlerimden başka bir yere değdi. emindim beni duymadığına. çünkü beni duysa asılırdı yüzü. kabul, uzun sözler sarf etmiyordum ama pahada ağırdı kelimeler ağzımdan çıkan. ne yalan söyleyeyim, biraz sesimi duyuramadığım için biraz da bunları söylemek zorunda olduğum için bozulmuştu sinirlerim. ben de sustum sonra. o nasıl izliyorsa beni, ben de izledim onu dakikalarca. ruhum mideme sıkışmış gibi hissettim. taşa döndü sonra midem, ağırlaşmaya başladı. hiç kıpırdamadım yine, merak ettim. acaba soracak mıydı neden geldiğimi? dinlerdi de hem belki. uzunca vakit geçirdikten sonra karar verdim, boşuna harcamışım zamanımı. yok bir faydası burada dikilmenin. arkamı dönüp birkaç adım atma hayalini kurdum. yine de dedim ki "yok ya bu kadar bekledim biraz daha bekleyebilirim." güzel şeyler hep sonradan olur hem. filmlerde, kitaplarda en azıdan. insanın ömrü gençliğine sığarmış ben de gençliğimi bir aynaya sığdırdım. bana hiç cevap vermeyen hatta benimle alay eden bir aynaya. bir gençlik daha bekledim aynı aynanın karşısında 'tamam ben gidiyorum' dedikten sonra. ayakkabılarım da eskimişti biraz. aynanın karşısına gelene kadar çok yol yürüdüm, o yüzden. taşlar, dikenler hatta bazen güller ve papatyalar delikler açtı ayakkabımda. şimdi de o kadar uzun bekledim ki aynanın karşısında, kanlar akmaya başladı ayakkabımın deliklerinden. süzülen kanları görünce fark ettim canımın ne kadar yandığını. çok basit, sadece 'senin gibi olmak istemiyorum' deyip gidecektim. artık tutamadım kendimi döndüm arkamı başladım aynadan uzaklaşmaya. daha beş adım olmamıştı ki kulaklarımın yandığını hissettim. sinirden. öfkeden. nasıl öfkelenmeyeyim hem? aklıma geldikçe o boşuna yürüdüğüm yol, bunca boşuna harcadığım zaman ve delik deşik ayakkabılarım. daha ilk aldığım günü hatırlıyorum. hemen koştum geriye tüm gücümle vurdum aynaya. öyle çok kırıldı ki ayna, sayamadım bile kaç parça. başardm sandım. yendim aynayı. derin bir nefes alıp yüzüme mağrur bir tebessüm kondurdum. çok sürmedi ama. bir sıcaklık hissettim elimde. bu ne diye merak edip kafamı eğdiğimde elime doğru, gözüm ilişti yere, yerdeki cam kırıklarına. şimdi sayamadığım kadar kırık parçanın üstünde yansımam, hala bana bakıyorlar alay edercesine. hala suskun, hala sağır. üstelik ellerimin kanı var üzerlerinde...
~son~
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2