301.
7/24 çalışan beyinleri
devamını gör...
302.
yaşadığımız bu dünyanın anlamını belki baştan beri yanlış anladık. aklımda bir açıklama var aslında ama çok da emin olamıyorum. bu kadar kargaşanın, karmaşanın, kaosun açıklaması belki çok da çözülemez değildir. belki de hepimiz çoktan aklımızı yitirdik. bunca halüsinasyon, bunca sayıklama, bunca vahşet hep bu yüzden. durmadan doğru olmadığına emin olduğumuz şeyler yapıyoruz, kendimize ve çevremizdekilere bir şekilde zarar veriyoruz, güzel olmayan her şeye karşı bir düşkünlüğümüz var, güzel olanları ise yok etme insiyakı ile dopdoluyuz. gerçekten biraz geri çekilip bakınca göreceğiz ki hepimiz deliyiz. o zaman, belki de bu dünyayı koca evrenin akıl hastanesidir. belki burda kapana kısıldık ve bizim ölüm diye bildiğimiz şey bu tedavi sürecinin nihayet ermesidir.
devamını gör...
303.
günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları derler ya yeşilçam filmlerinde, ben de ömrü kovalıyorum sanki. sanki normalden daha çabuk bitsin diye elimden geleni yapıyorum gibi geliyor. kader bu kadar mı sevmez bir insanı, bu kadar mı acımasız davranır ?
keşke cevaplarını bulabileceğim sorularım olsaydı ama maalesef vaziyet bunu gösteriyor.

ben insanlarla yakın olmaya çalıştıkça sanki bir güç yalnızlığımı olanca gücüyle besliyor, büyütüyor. ben bunları hak edecek ne yaptım diye sorduğumda ise cevap verecek bir nefes bile yok etrafımda.

çok şey istiyorum demek ki. bir el olsa da saçımı okşasa, bir çift göz gözlerime baksa, bir omuz, bir diz olsa. ama sadece boş hayaller ile hiç bir şey düzelmiyor maalesef. ne kadar hayal, ne kadar rüya, o kadar acı olarak geri dönüyor bana.
bu dünyada gülmeyi sadece ağzımla yapabildiğim bir durumdayım. ne mutlu gönülleri gülenlere...
devamını gör...
304.
ne yaparsam yapayım anneme yaranamıyordum, her yaptığımı acımasızca eleştiriyordu. bir gün annem beni anlayacak, beni onaylayacak sanıyordum ta ki 2019 yılına kadar.. o yıl aldığım eğitimlerden birinde yaranmaya çalışmanın insanın kendi kimliğini yaraladığını öğrendim. birini mutlu etmek, çok büyük bir işmiş, kendisi mutlu olmak istemeyen birini ne yapsan mutlu edemiyormuşsun meğer.. özellikle bir evladın görevi, asla annesini mutlu etmek olamazmış. meğer ben bir şeyler yaparsam annem mutlu olur hayaliyle yaşıyormuşum ama bu beyhude bir uğraşmış. bunları öğrendikten sonra, annemin bana empoze ettiği duygularla kendi duygularımı ayrıştırmayı öğrendim. bu süreçte şu videolar bana çok yardımcı oldu: transferans 1. video, transferans 2. video.
ben kendim olmaktan dolayı suçluluk duygusu hisseden biri olduğumu fark ettim. hani her şey yolundadır ama bir kötü his gelir ya o his, annen mutsuzken mutlu olmaya hakkın olmadığını düşünmekten kaynaklanıyor çoğu kez.. kendimi bildim bileli bir evladın kaldıramayacağı kadar ağır bir yükü * üstlenmişim. şimdi ne mi yapıyorum, anneme yaranmaya çalışmıyorum, o olumsuz duyguları * kendisine iade ettim, bundan dolayı da artık suçluluk duymuyorum, bu bencillik değil, hayatta kalabilmek için, daha doğrusu kendin olabilmek için benci olmak gerekiyor. bu konuda uyguladığım şu video * bana çok yardımcı oldu:buradan. bunu buraya niye yazdım bilmiyorum, belki de benim yaşadığım bu zorlu deneyim, okuyan birilerine ışık olur..
devamını gör...
305.
iyi olmak kimseye bir fayda sağlamadığı gibi bazen daha da dibe batarsın, insan oğlu çig süt ile dünyada hayatta kaldı sende bunu öğren artık cehennem cenent diye bir kavram yok içinde li duyguları özellikle o mumu söndür artık uyu sabah erken kalk.
devamını gör...
306.
hayat bir oyun. kimi zengin rolunde,kimi fakir;kimi güçlü kimi zayıf ve kimi mutlu kimi mutsuz. bitene kadar oynamak zorundayız.
devamını gör...
307.
galiba insan ne kadar küçükse gördüğüne hayreti, bildiğine sevinci o kadar büyük oluyor." diye geçirdi içinden. yere oturmuş, küçücük cüssesiyle kocaman bir parça ekmek kırıntısını sürüklemeye çalışan karıncayı, şaşkınlıkla izleyen oğluna bakarken. büyüdükçe ne hayret edilesi bir hali kalıyordu dünyanın ne de hayatın lezzeti.

tamamını buradan okuyabilirsiniz.
devamını gör...
308.
-neden bu kadar yorgun gözüküyorsun?
+nefes almak için bile çabalaman gerekti mi hiç?
-insan bunun için çabalar mı ki doğal bir refleks bu.
+hah işte bundan bahsediyorum vücudum doğal olan bu basit işlemi bile yapmayı reddediyor!
-bu çok şaçma bence sadece melankoliklik yapıyorsun!
+haklısın suç benim hayatı boyunca tek bir bıçak darbesi almamış birine artık dikiş tutmayan yaralarımı anlatmam saçma.
devamını gör...
309.
genel olarak insanların büründüğü 3 rol vardır. kurban, kurtarıcı ve zalim. bir kişi, farklı ilişkilerinde 3 role de girebilir, mesela, eşine karşı boyun eğici, kurban rolündeyken, kardeşiyle ilişkisinde kurtarıcı rolünde olabilir, onun borçlarını öder, onu zorluklardan kurtarır vb. çocuklarına karşı da zalim olabilir, eşine karşı gösteremediği öfkesini çocuklarının üzerine kusar çünkü çocuklar, annelerini itiraz edemezler ve çok masumdurlar. bu 3 rol de kişinin korku ve kaygılarından kaynaklanır, sevilmeme korkusu, onaylanmama korkusu, kontrolü kaybetme korkusu vb. bu bir oyundur aslında. kurban olmayı sürdürdükçe ona zulmeden çok olacaktır. zalimi zalim yapan, biraz da ona ses çıkarmayan kurbandır. güçlenip kurban rolünden çıkmaya başladıkça zalimin zulmü de azalacaktır çünkü hiçbir zalim, ona kafa tutan birini sevmez, ya zorlayıcı sebeplerden ötürü * o rolü bırakır ya da gider kendine başka kurbanlar bulur. kurtarıcı rolünden çıktıkça, geri çekilip kurbanın kendi sorumluluklarını üstlenmesine izin verdikçe * kendi sınırlarını daha iyi bilir hale gelir, kurtarıcılık biraz da tanrıcılık * rolüne bürünmektir, bunun farkına varmak, tanrıdan * rol çalmaktan vazgeçmek demektir, insan, haddini bilmelidir *. zalim rolünü genelde zorlayıcı durumlarda * fark etmek mümkün olabiliyor ve o rol, mecbur kalınca terk edilebiliyor *.
devamını gör...
310.
bizim ruhumuz karalanmış, onu yazmaya defter değil, harita metot 360 yapraklı olan ve her 60 sayfayı "matematik, türkçe, biyoloji, kimya, fizik, tarih" diye ayırdığımız telli defterler bile yetmez.

ben kararmasın istedikçe, inadına kalbim katran bağlıyor. inadına savaştıkça, inadına mağlup oluyorum. samuel beckett diye bir dallama var ;

"hep denedin, hep yenildin. olsun. gene dene, gene yenil. daha iyi yenil."

ulan tiynetine sıçtığımın hıyarı. yok mu var ulan yenilince? uzaktan çok mu güzel görünüyor lan yenilmek? istemeden de olsa yenildik, ne oldu lan? sadece daha gergin, daha depresif, daha asabi bir adam oldum. hak ettiklerimi de yaşayamaz oldum üstelik.

istemiyorum oğlum artık lan ben yenilmek. yenilmeye ne sabrım, ne takatim, ne gücüm, ne de kendini aptal aptal inandırmaya bir adet aklım kaldı. şimdi ben daha da anlatmak, anlattıkça rahatlamak istiyorum. sen de okuyunca rahatladığımı sanıyorsun. işte bu o sandığının zerresi bile değil. bu cehennem o kadar darlandı, o kadar bu cehennem beni kendine hapsetti ve ben duvarları deldikçe, o duvarlar daha da kalın kapandı bana. neyse gidiyorum lan ben.
devamını gör...
311.
anlamıyorum bu kadar kalabalıkken içim neden bu kadar yalnız. onu oraya koyuyorum olmuyo, bunu buraya koyuyorum olmuyo. ben de mi sorun var yoksa etrafımdaki insanlar mı beni anlamıyor, çözemedim.
devamını gör...
312.
bugün dışarı çıktım bir ara.tekrar.

az gerideki ben için son zamanlarda kurmaya tekrar başladığım bir cümle bu, gönüllü hapis hayatıma o kadar alışmıştım ki dışarıdan olmazsa olmaz'larımı alıp alel acele kapatıyordum kendimi içeriye.

böyle değil artık nerdeyse epey bir zamandır, bir ruh dokundu ruhuma ve pof!!
değişti her şey.

sürekli de değişiyor, daha çok gülüyorum daha çok güldürüyorum, daha olumlu, daha iyiyim. çiçekler, böcekler, kediler, köpekler, çocuklar, sarhoşlar, deliler, tüm mülteciler, tüm firariler ve inanmayacaksınız ama benim sokağımın güzel fahişeleri bile farkında bu halimin?

seviyorum bu halimi, seviyorum beni bu hale getiren onun hallerini, seviyorum onu..
devamını gör...
313.
ideoloji, moda, din, para, sosyal kurallar... kafa karışıklığı... illa bir renk mi seçmeli insan, illa bir kalıba mı girmeli ? allah'ı tanıyacak kadar dinci, eşitliği ve adaleti savunacak kadar sosyalist, bayrağı sevecek kadar milliyetçi, muhtaç olmayacak kadar zengin, selam verecek kadar sosyal olsak hani...
buna belki "orta yolcu'luk" denilebilir. ama "oportünizm" asla.
devamını gör...
314.
yanıyor beynim. aloo yanıyor diyorum. bütün devreler kısa.
ayaklarımızı yorganımıza göre uzattık ama yorgan sürekli çekiyor.
çeksin varsın. yaz geliyor. pike zamanı.
pike derken yanlış anlaşılmasın. uçakların pike yapması gibi mi? bilemedim şimdi.
bu kadar karalarken mantıklı bir cümle kuramayacağım aşikar. olsun varsın. okuyan sen! sence bir sonraki cümlemde hayatın anlamına dair önemli bir şey çıkarabilecek miyim?
kuşların özgürlüğünden girip kadınların ahından çıkacak mıyım? pek tabii hayır. sadece karalama amaçlı işte.
hala okuyorsan ne diyor lan bu değişik diyor da olabilirsin.
pandemiye sor onu.
devamını gör...
315.
hayal kurmayacak , beklenti içine girmeyip , imkansız olanı istemeyeceğim. işte o zaman çok mutlu olacağım.
devamını gör...
316.
haksızlıklar karşısında susamayan biriyim, açık sözlü ve dobrayım. ama bazı acı tecrübeler sonucunda haklıyken sakin olmak gerektiğini öğrendim. çünkü insanı önce delirtiyorlar, sonra da "bu zaten deli, manyak, kontak" diyorlar yani haklıyken haksız duruma düşürüyorlar. bunu hissettiğim en acı tecrübem şu şekildeydi: babamı yüz binlerce lira zarara uğratan kişinin kızı haklıymış gibi laflar edince ben de dayanamayıp ona bir iki şey söyledim *. babasına beni şikayet etmiş, adam da babama gelip beni şikayet etmiş. babam da neden onunla konuştum diye bana kızdı, o kendisine takan adamın kızını haklı buldu da beni yerin dibine soktu *. işte o gün anladım ki haklıyken haksız duruma düşmemek için sakin ama kararlı bir şekilde kendimi ifade etmeyi öğrenmem gerekiyormuş.
devamını gör...
317.
küçük bir çocukken ertesi gün bayram sabahı olacaksa heyecandan kıpır kıpır olurdu yüreğim. yatağa erkenden girer, daha o zamandan başlayan gevezeliğim ile susmak bilmez, aynı odayı paylaştığım ablacığımı da uyutmazdım. içeriden annemin tatlı-sert sesi ile"sabah yine uyanamayacaksın artık sus ve de uyumaya çalış!" komutunu alana dek durmaz, bir yerde uyumak yerine tüm gün sokaklarda koşturan bedenim bayılırdı da uykuya geçerdim. ve tabii ki gece uyumayan minik ben, sabah yarı açık gözlerle birkaç lokma yeme çabasından sonra bayram için alındığından özel olan çiçekli eteklerimden birini giydiğim vakit kendimi prensesler gibi güzel hissederdim. küçük prensesim diye severdi annem. * gerçi o prenses halim babaannemlerden anneannemlere gidene dek bozulur. kar beyaz çorapların dizlerinde toz toprak, saçım başım dağılmış olurdu. annem, yazık neden bu çocuk diğer kızlar gibi tertemiz gezemiyor diye yarı kızgın yedek çorapları giydirirken hafiften azarlar; bayramda güzel güzel ve tertemiz gezmek lazım nutkunu atardı. ellerini öptüğüm büyüklerin yanaklarına aldığım bayram harçlıklarının karşılığı olarak birçok öpücük kondurur, sevinir, sevgimi belli ederdim. ve de koşup soluğu bakkalda alır, yediğim onca şekerin üzerine bir de dondurmalarla kendimi şımartırdım.
kocaman oldum artık. bayram şekeri olmayan, bayramlıklarım olmayan bir bayram sabahına uyandım. ama akşam saçlarımı okşayarak uyuyana dek yanımda bekleyen güzel insan sayesinde dinlenmiş ve huzur dolu bir uykudan uyandım. güneşli parlak günde hala bayramı yaşamayı adet olarak sürderen ailemin bayramını kutlayıp marikaki'nin huzur veren sesi ve çaldığı bir birinden nostaljik şarkılarla daha da sıcak oldum. kendimde bayram kutlayacak bir enerjiye neden oldu bu nostalji. çiçekli bir elbise ve güzel bir sofra ile bayramı kutlamaya başlayacak uzakta olan herkesi bir ekranın ardından sevgiye ve öpücüklere boğacağım. ilk durak burası olsun. koskocaman sevgilerimi yolluyorum, bayramınız kutlu olsun. *
devamını gör...
318.
canım sıkkın, moralim bozuk. neden mi? erken uyandım. uyuyamıyorum. uzun zaman sonra uykumu alarak erken uyanmak bünyeme iyi gelmedi.
bunun yanında bugün bayram. bayram günlerinde pek iyi hissetmem kendimi. yine iyi hissetmiyorum. nefesim kesiliyor. telefonu sessize aldım ki sinirimi stresimi birinden çıkarmıyım. kimse kusura bakmasın. konuşmak istemiyorum. belki daha sonra. bu kadar sıkıldığım için sözlükte takılayım dedim. ve işte buradayım.
devamını gör...
319.
selam karalama defteri! karalayamayacak kadar bıhmış durumdayım. görüşme üzere iyi bayramlar..
devamını gör...
320.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

budur bir tanesi dediğim defter.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim