normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2041.
bugün bir eylül akşamını betimliyorum senin için; ayağına serilecek yaprakları özenle seçtim, rüzgarı ben üfledim saçlarına, sonra tüm karamsar bulutları ciğerlerime doldurdum, nefesimi tuttum. doyasıya bak, gör diye tüm fotoğrafları önceden çektim. çocuk gülüşlerinden şarkılar yazdım, bir kedi mırıltısı eşlik etti… küfürbaz aşıkları ceketlerine sakladım, alelade bir eskiciye sattım. yürümeyi sevmediğin sokakları, en sevdiğin renklere bağladım, sevdiğin sokakları çıkmazlara…
devamını gör...
2042.
yine söylemek istediklerimi dillendiremediğim bir günün sonunda eve dönüyorum. dilimin ucundaki kelimeler, kuyruğunu yutmuş yılan misali döndü durdu agžımın içinde. patavatsızlığı dobralık, kabalığı açık sözlülük sayanların gününü gün ettiği devran dönecek elbet.
devamını gör...
2043.
sarıl
geçmişi kucakla
en çok o kucak açacak sana
bitmemiş hikayeler var orada
belki hiç başlamayacak yarınlarda
aynada tuhaf bir yansıma
suretine aşık bir muamma
kabul etmiş de gelmiş dünyaya
hiç gitmeyecek sanarken
zaman dolar
yaşla dolar gözler
ama hala âma.
geçmişi kucakla
en çok o kucak açacak sana
bitmemiş hikayeler var orada
belki hiç başlamayacak yarınlarda
aynada tuhaf bir yansıma
suretine aşık bir muamma
kabul etmiş de gelmiş dünyaya
hiç gitmeyecek sanarken
zaman dolar
yaşla dolar gözler
ama hala âma.
devamını gör...
2044.
bu zamana kadar hayatımda hiç ciddi anlamda biri olmamıştı. hayatıma giren onca kişi sadece hoşlanmadan, güzel vakit geçirmekten ibaretti. bende hayatıma giren insanlar için sadece hoşlanılan biri olmaktan ibarettim.
sonra onunla tanıştım ve her şey değişti. hiç böyle hissetmemiştim :') hiç beklenmedik bir anda , beklenmedik bir şekilde tanıştık. sabaha kadar aralıksız konuştuğumuz o ilk geceyi unutabileceğimi sanmıyorum. daha ilk andan, tanıştığımız ilk günden ikimizde bir şeyde emindik.
'' ben daha önce hiç böyle bir şey hissetmedim''.
evet onu tanıdığım ilk andan itibaren hissediyordum benim için özel biri olacağını hatta olduğunu. çünkü daha önce hiç öyle hissetmemiştim. çünkü yıllardır ağırlığını hissettiğim, gitgide büyüyen beni ele geçiren içimdeki o boşluk yoktu. artık eksik hissetmiyordum. artık tamamlanmış hissediyordum. içimdeki o anlamsız üzüntü de yoktu. sanki her şey anlam kazanmış gibiydi. ben her zamankinden daha umutluydum. ilk defa uyandığımda aklıma gelen ilk şey birine günaydın mesajı atmaktı. ilk defa günün herhangi bir anında, birdenbire birinin varlığını hatırlayıp gülümsüyordum. en güzel olan şeyde hissettiklerimin karşılıksız olmadığını bilmekti.
onunla birlikteyken kendime söz vermiştim. hesaplamadan yaşayacaktım. ne geçmişte takılı kalacak ne de gelecekle ilgili endişelerimle bugünümü harcamayacaktım. sadece o anı yaşayacaktım sonuna kadar. çünkü iki insanın aynı zaman diliminde birbirine aynı duyguları hissetmesinin sık rastlanan bir olay olmadığını iyi biliyordum hala da öyle olduğunu biliyorum.
''sonu nasıl olursa olsun böyle hissetmeye değer''. böyle hissetmiştim.
ilk defa biri için bu kişi o kişi demiştim. aslında hala öyle düşünüyorum ama işler biraz değişti :)
ona dair her şey çok doğru hissettirmişti.
yani hala düşünmeden edemiyorum. o kesinlikle benim ruh eşim diye düşünüyorum hala. ruh eşim olmasa bile en azından şunu rahatlıkla söyleyebilirim. birbirimizi tamamlıyorduk. eğer tüm bu reenkarnasyon olayları gerçekse o kesinlikle benim önceki hayatlarımdan birinde çok önemli biriydi ve ne olursa olsun beraber olmazsak bir yanımız eksik kalacak gibi.
açıkçası herhangi bir insan ilişkisinde zıt kutuplar birbirini çeker olayına inanmıyorum. biz birçok noktada o kadar aynıyız ki ve birlikteyken saatin nasıl geçtiğini bilmiyorduk. ve ben hayatım boyunca hep şuna inandım, inanarak büyüdüm. beni tamamlayan o kişiyi bulunca gerçekten mutlu olacaktım ve o kişiyle sonuna kadar birlikte yaşayacaktım. benim için eşsiz olan o kişiyi bulmak belki çok zor olabilirdi belki çok zamanımı alabilirdi ama o kişiyi en sonunda bulacaktım ve tamamlanacaktım. hala bir noktada buna inanıyorum ama bazı şeylerin farkına vardım ve bu pek hoş olmadı.
seni tamamlayan o kişiyi bulabilirsin. ruh eşi ya da ne diyorsan o kişiyi sonunda bulabilirsin. ama olay bundan ibaret değilmiş meğerse. o kişiyle birbirinizi tamamlamanız, birlikteyken büyülenmiş şeyler hissetmeniz, çok güzel vakit geçirmeniz hatta birbirinize ne kadar aşık olmanızın o kadar da önemi yokmuş aslında. yıllardır inandığım her şey üstüme yıkıldı enkazın altında kaldım gibi hissediyorum. asıl önemli olan hayatındaki insan için ne kadar çaba göstermenmiş. asıl önemli olan o kişiye tutunmanmış.
birbirimizi tamamladığımız ve tanıştıktan sonra evrene inanmaya başladığımız o insanla ne mi oldu? birbirimiz için çabalamadık. birbirimizden gitgide uzaklaştığımız o günlerde ne ben bir şeyler yaptım ne o. şimdi onun hayatında bir başkası var. şu an sadece hala birbirine değer veren ama birbirinden bir o kadar uzak olan iki insanız. ve ben her gün ondan vazgeçmeye bir adım daha yaklaşıyorum. bir yandan onu arkamda bırakmak istemiyorum. hayatımda hep kalsın ne şekilde olduğu önemli olduğu önemli değil diyorum. ama biliyorum ki onu hala severken ve o başkasıyla birlikteyken bu hiç kolay olmayacak. bir daha onun gibi birini, onunla kurduğum bağı, ona hissettiklerimi, onunlayken hissettiklerimi başka kimsede bulamazmışım gibi hissediyorum. halbuki hala 20li yaşlarımdayım.
birbirinden çok farklı insanların birbirine nasıl tutunduğunu, çaba sarf ettiğini ve vazgeçmediğini görüyorum. sonra aklıma geliyor. bizim nasıl ayrı kaldığımız geliyor aklıma.
tarif edemiyorum ama bu çok zor.
sonra onunla tanıştım ve her şey değişti. hiç böyle hissetmemiştim :') hiç beklenmedik bir anda , beklenmedik bir şekilde tanıştık. sabaha kadar aralıksız konuştuğumuz o ilk geceyi unutabileceğimi sanmıyorum. daha ilk andan, tanıştığımız ilk günden ikimizde bir şeyde emindik.
'' ben daha önce hiç böyle bir şey hissetmedim''.
evet onu tanıdığım ilk andan itibaren hissediyordum benim için özel biri olacağını hatta olduğunu. çünkü daha önce hiç öyle hissetmemiştim. çünkü yıllardır ağırlığını hissettiğim, gitgide büyüyen beni ele geçiren içimdeki o boşluk yoktu. artık eksik hissetmiyordum. artık tamamlanmış hissediyordum. içimdeki o anlamsız üzüntü de yoktu. sanki her şey anlam kazanmış gibiydi. ben her zamankinden daha umutluydum. ilk defa uyandığımda aklıma gelen ilk şey birine günaydın mesajı atmaktı. ilk defa günün herhangi bir anında, birdenbire birinin varlığını hatırlayıp gülümsüyordum. en güzel olan şeyde hissettiklerimin karşılıksız olmadığını bilmekti.
onunla birlikteyken kendime söz vermiştim. hesaplamadan yaşayacaktım. ne geçmişte takılı kalacak ne de gelecekle ilgili endişelerimle bugünümü harcamayacaktım. sadece o anı yaşayacaktım sonuna kadar. çünkü iki insanın aynı zaman diliminde birbirine aynı duyguları hissetmesinin sık rastlanan bir olay olmadığını iyi biliyordum hala da öyle olduğunu biliyorum.
''sonu nasıl olursa olsun böyle hissetmeye değer''. böyle hissetmiştim.
ilk defa biri için bu kişi o kişi demiştim. aslında hala öyle düşünüyorum ama işler biraz değişti :)
ona dair her şey çok doğru hissettirmişti.
yani hala düşünmeden edemiyorum. o kesinlikle benim ruh eşim diye düşünüyorum hala. ruh eşim olmasa bile en azından şunu rahatlıkla söyleyebilirim. birbirimizi tamamlıyorduk. eğer tüm bu reenkarnasyon olayları gerçekse o kesinlikle benim önceki hayatlarımdan birinde çok önemli biriydi ve ne olursa olsun beraber olmazsak bir yanımız eksik kalacak gibi.
açıkçası herhangi bir insan ilişkisinde zıt kutuplar birbirini çeker olayına inanmıyorum. biz birçok noktada o kadar aynıyız ki ve birlikteyken saatin nasıl geçtiğini bilmiyorduk. ve ben hayatım boyunca hep şuna inandım, inanarak büyüdüm. beni tamamlayan o kişiyi bulunca gerçekten mutlu olacaktım ve o kişiyle sonuna kadar birlikte yaşayacaktım. benim için eşsiz olan o kişiyi bulmak belki çok zor olabilirdi belki çok zamanımı alabilirdi ama o kişiyi en sonunda bulacaktım ve tamamlanacaktım. hala bir noktada buna inanıyorum ama bazı şeylerin farkına vardım ve bu pek hoş olmadı.
seni tamamlayan o kişiyi bulabilirsin. ruh eşi ya da ne diyorsan o kişiyi sonunda bulabilirsin. ama olay bundan ibaret değilmiş meğerse. o kişiyle birbirinizi tamamlamanız, birlikteyken büyülenmiş şeyler hissetmeniz, çok güzel vakit geçirmeniz hatta birbirinize ne kadar aşık olmanızın o kadar da önemi yokmuş aslında. yıllardır inandığım her şey üstüme yıkıldı enkazın altında kaldım gibi hissediyorum. asıl önemli olan hayatındaki insan için ne kadar çaba göstermenmiş. asıl önemli olan o kişiye tutunmanmış.
birbirimizi tamamladığımız ve tanıştıktan sonra evrene inanmaya başladığımız o insanla ne mi oldu? birbirimiz için çabalamadık. birbirimizden gitgide uzaklaştığımız o günlerde ne ben bir şeyler yaptım ne o. şimdi onun hayatında bir başkası var. şu an sadece hala birbirine değer veren ama birbirinden bir o kadar uzak olan iki insanız. ve ben her gün ondan vazgeçmeye bir adım daha yaklaşıyorum. bir yandan onu arkamda bırakmak istemiyorum. hayatımda hep kalsın ne şekilde olduğu önemli olduğu önemli değil diyorum. ama biliyorum ki onu hala severken ve o başkasıyla birlikteyken bu hiç kolay olmayacak. bir daha onun gibi birini, onunla kurduğum bağı, ona hissettiklerimi, onunlayken hissettiklerimi başka kimsede bulamazmışım gibi hissediyorum. halbuki hala 20li yaşlarımdayım.
birbirinden çok farklı insanların birbirine nasıl tutunduğunu, çaba sarf ettiğini ve vazgeçmediğini görüyorum. sonra aklıma geliyor. bizim nasıl ayrı kaldığımız geliyor aklıma.
tarif edemiyorum ama bu çok zor.
devamını gör...
2045.
bazı anlar bazı görüntüler geçmişteki bir anının zihnimizde canlanmasına neden olur ya. bugün aynı öyle bir gündü. unuttuğumu sandığım olayları hatta söylenen cümleleri hatırladığım detaylarda boğulduğum bir gün. bir an geliyor şimşek gibi zihnimde bir şeyler çakıyor. unutulması gereken alakasız gereksiz önemsiz basit şeyleri bile hatırlıyorum. bu bazen çok iyi ama bazen ceza gibi.
devamını gör...
2046.
aramızda yalnızca bir duvar var.ama sen bana öyle uzaksın ki. sanki başka bir çağın insanlarıyız. sen öyle uzak ben öyle çaresiz.
devamını gör...
2047.
gecenin tam ortasında, ne olduğunu bilmediğim bir işle meşgulüm. çok yüksek olasılıkla yine yalnızım. bir telefon geliyor, işten. kendimden emin şekilde kalkıp giyiniyorum hemen. gitmem gerekiyor. her ne halt ise elimdeki ıvır zıvırı aceleyle adeta fırlatıyorum.
içimdeki kendimden eminlik hissini hayatımın hiçbir anında hissetmedim. bir yandan da hayıflanıyorum, bu saatte işe gidiyorum diye. yine de rahat kıyafetlerimle sokağa adım attığımda, önümde sonunu asla kestiremediğim sonsuz bir yol var. yerler tamamen kilit taşı. hiç sevmem böyle yollarda yürümeyi. bana hiçbir zaman estetik gelmemiştir.
zaten yürürken bundan da hayıflanıyorum ara sıra. sokak dar değil, geniş de değil. o kadar kendimden emin adımlarla yürüyorum ki adeta yeri titrettiğimi hissediyorum. hiçbir zaman yere bu kadar sağlam basmamışımdır.
önümde bir ruh var, bu ruhun bir köpek olduğunu düşünüyorum. onu takip mi ediyorum yoksa o bana eşlik mi ediyor emin değilim. ondan korkmuyorum, o da beni temkinli bir şekilde izliyor. o ruhun benim için burada olduğuna oldukça eminim.
kollarımdan çekip dünyaya alıyorlar beni. direniyorum. saniyelik dünyaya dönüversemde, beni çeken kollardan daha güçlü olduğumu biliyorum. yeniden kendi dünyama dönüyorum, rehberim bu yaptığıma saygı duyuyor. beni dünyamdan koparmak isteyenlere inat daha hırsla yürüyorum bu sefer, yeri göğü yıkmak ister gibi vuruyorum ayaklarımı kilit taşlarına, tüm sokak sarsılıyor, ben ayaklarımı yere vurdukça gökyüzünün rengi daha da açılıyor. rehberim bir an duruyor. o durunca beni alıyorlar.
yürüdüğüm yolları gerisingeriye adeta sürüklene sürüklene, koparıla koparıla alıyorum. ilerlediğimden daha fazlası geri çekiliyorum bu sefer. bu esnada vücudumun geri dönmek istemeyişi ve bilmediğim güçlerle olan savaşım canımı yakıyor. o kadar çok direniyorum ki gittiğim yollarından koparılırken. yine ben galip geliyorum.
gözümü açtığımda sanki pamuklar üzerindeyim. gökyüzü masmavi. rüzgar yüzümde esiyor. muhakkak ölmüş olmalıyım. çok direndim. ya geri gidecektim yada ölecektim. geri gitmekten her zaman nefret etmişimdir. ölmeyi seçmişimdir. bu da benim galip olduğumu gösterir. zaten rehberimi de artık göremiyorum.
gökyüzünün maviliği ve rüzgar beni resmen sarhoş ediyor. her yer hanımeli kokuyor. oldum olası hanımeli kokusuna ayrı tavım. yüzümde oldukça huzurlu bir gülümseme var.
sanırım birinin kucağındayım. gökyüzündeki kuşları huzurla seyrederken ve tıngır mıngır kucakta gezerken, saçlarım zaman zaman yüzümü sertçe dövüyor. hiçbir şeyden rahatsızlık duymuyorum bu sefer. gökyüzünün maviliğine o kadar hayret ediyorum ki, meleksi bir kadın sesi bana şarkı söylüyor.
mavi.. gökyüzü.. pembe.. siyah beyaz bir film.. böyle bir şarkı. şarkının şiddeti arttıkça kucakta gezinişimin şiddetti de artıyor. gökyüzü seyrimden bir anda bir terasa fırlatılıyorum. gri bir şehir. hiçbir yerde renk yok. terasımda kargalar var. şarkı gittikçe şiddetleniyor.
bir daha fırlatılıyorum. kilit taşları. yüzüstü düştüm. canım yanmadı. kan yok.
bir daha fırlatılıyorum. eski bir ev. tahta bir veranda. çimen ve kelebekler. yüzüme uçuyor.
bir daha fırlatılıyorum. bu sefer gerçekten öldüm. tüm kemiklerim kırıldı. gökyüzü beyaz. tüm renkler gitmiş. gözlerim açık vücudum kaskatı. canım yanıyor. nefes almıyorum. nefese ihtiyacımın olmadığı bir yerdeyim galiba.
sonra zeminden aşağı son kez fırlatılıyorum. bu yatağa. rehberim beni kurtardı galiba. hareket edemiyorum. saçlarım sertçe hem yüzüme hem yanıma düşüyor. rüzgar kesiliyor. hissettiğim huzurun yerini kaygı alıyor. bilinmezlik ve özlem. koparıldığım mekanların özlemi alıyor. buraya ait olmadığımı biliyorum. o yolda yürümek istiyorum. gözlerimi son kez kapatıyorum yoluma dönerim belki diye..hayır. bitti. beni kovdular.
içimdeki kendimden eminlik hissini hayatımın hiçbir anında hissetmedim. bir yandan da hayıflanıyorum, bu saatte işe gidiyorum diye. yine de rahat kıyafetlerimle sokağa adım attığımda, önümde sonunu asla kestiremediğim sonsuz bir yol var. yerler tamamen kilit taşı. hiç sevmem böyle yollarda yürümeyi. bana hiçbir zaman estetik gelmemiştir.
zaten yürürken bundan da hayıflanıyorum ara sıra. sokak dar değil, geniş de değil. o kadar kendimden emin adımlarla yürüyorum ki adeta yeri titrettiğimi hissediyorum. hiçbir zaman yere bu kadar sağlam basmamışımdır.
önümde bir ruh var, bu ruhun bir köpek olduğunu düşünüyorum. onu takip mi ediyorum yoksa o bana eşlik mi ediyor emin değilim. ondan korkmuyorum, o da beni temkinli bir şekilde izliyor. o ruhun benim için burada olduğuna oldukça eminim.
kollarımdan çekip dünyaya alıyorlar beni. direniyorum. saniyelik dünyaya dönüversemde, beni çeken kollardan daha güçlü olduğumu biliyorum. yeniden kendi dünyama dönüyorum, rehberim bu yaptığıma saygı duyuyor. beni dünyamdan koparmak isteyenlere inat daha hırsla yürüyorum bu sefer, yeri göğü yıkmak ister gibi vuruyorum ayaklarımı kilit taşlarına, tüm sokak sarsılıyor, ben ayaklarımı yere vurdukça gökyüzünün rengi daha da açılıyor. rehberim bir an duruyor. o durunca beni alıyorlar.
yürüdüğüm yolları gerisingeriye adeta sürüklene sürüklene, koparıla koparıla alıyorum. ilerlediğimden daha fazlası geri çekiliyorum bu sefer. bu esnada vücudumun geri dönmek istemeyişi ve bilmediğim güçlerle olan savaşım canımı yakıyor. o kadar çok direniyorum ki gittiğim yollarından koparılırken. yine ben galip geliyorum.
gözümü açtığımda sanki pamuklar üzerindeyim. gökyüzü masmavi. rüzgar yüzümde esiyor. muhakkak ölmüş olmalıyım. çok direndim. ya geri gidecektim yada ölecektim. geri gitmekten her zaman nefret etmişimdir. ölmeyi seçmişimdir. bu da benim galip olduğumu gösterir. zaten rehberimi de artık göremiyorum.
gökyüzünün maviliği ve rüzgar beni resmen sarhoş ediyor. her yer hanımeli kokuyor. oldum olası hanımeli kokusuna ayrı tavım. yüzümde oldukça huzurlu bir gülümseme var.
sanırım birinin kucağındayım. gökyüzündeki kuşları huzurla seyrederken ve tıngır mıngır kucakta gezerken, saçlarım zaman zaman yüzümü sertçe dövüyor. hiçbir şeyden rahatsızlık duymuyorum bu sefer. gökyüzünün maviliğine o kadar hayret ediyorum ki, meleksi bir kadın sesi bana şarkı söylüyor.
mavi.. gökyüzü.. pembe.. siyah beyaz bir film.. böyle bir şarkı. şarkının şiddeti arttıkça kucakta gezinişimin şiddetti de artıyor. gökyüzü seyrimden bir anda bir terasa fırlatılıyorum. gri bir şehir. hiçbir yerde renk yok. terasımda kargalar var. şarkı gittikçe şiddetleniyor.
bir daha fırlatılıyorum. kilit taşları. yüzüstü düştüm. canım yanmadı. kan yok.
bir daha fırlatılıyorum. eski bir ev. tahta bir veranda. çimen ve kelebekler. yüzüme uçuyor.
bir daha fırlatılıyorum. bu sefer gerçekten öldüm. tüm kemiklerim kırıldı. gökyüzü beyaz. tüm renkler gitmiş. gözlerim açık vücudum kaskatı. canım yanıyor. nefes almıyorum. nefese ihtiyacımın olmadığı bir yerdeyim galiba.
sonra zeminden aşağı son kez fırlatılıyorum. bu yatağa. rehberim beni kurtardı galiba. hareket edemiyorum. saçlarım sertçe hem yüzüme hem yanıma düşüyor. rüzgar kesiliyor. hissettiğim huzurun yerini kaygı alıyor. bilinmezlik ve özlem. koparıldığım mekanların özlemi alıyor. buraya ait olmadığımı biliyorum. o yolda yürümek istiyorum. gözlerimi son kez kapatıyorum yoluma dönerim belki diye..hayır. bitti. beni kovdular.
devamını gör...
2048.
az önce savaşla ilgili son dakika haberlerini takip ederken şöyle bir fotoğrafa denk geldim.

savaş mağduru olan ukraynalı çocuklar sığınaklara alınmış ailelerini bekliyorlar. belki bu fotoğraf ilerleyen günlerde göreceğimiz fotoğrafların yanında iyi bile sayılacak. oradaki insanları, özellikle çocukları düşündükçe yüreğim sıkışıyor. sonra kendime kızıyorum "savaşı kınamak ya da onlar için üzülmek dışında ne yapıyorsun? " diye. sahi napıyorum, napıyoruz? daha da önemlisi ne yapacağız?

savaş mağduru olan ukraynalı çocuklar sığınaklara alınmış ailelerini bekliyorlar. belki bu fotoğraf ilerleyen günlerde göreceğimiz fotoğrafların yanında iyi bile sayılacak. oradaki insanları, özellikle çocukları düşündükçe yüreğim sıkışıyor. sonra kendime kızıyorum "savaşı kınamak ya da onlar için üzülmek dışında ne yapıyorsun? " diye. sahi napıyorum, napıyoruz? daha da önemlisi ne yapacağız?
devamını gör...
2049.
hayatta ya bu da olmaz dediğim ne varsa oldu.ekonomik kriz,tanrı katına çıkan dolar,pandemi,üstüne savaş.yaşamaya mı geldik çile çekmeye mi belli değil.heves meges kalmadı artık.
devamını gör...
2050.
eskileri hatırlatan bazı fotoğraflar ve bazı anlar. ah be... bir kez olsun tekrar sarılmak ve kokuyu içine çekmek istiyor insan ama imkansızlık.
devamını gör...
2051.
2052.
aradıklarımı bulmadan gitmeye hiç niyetim yok. arada bir bunca zamandır biriktirdiklerim neyime yetmiyor diye hayıflansam da tabiatım bu sonuçta. elimde olmayan cazip geliyor hep. peki ya ararken elimdekileri de kaybedersem. zaten yarım olan aklım hepten gider ben de rahatlarım sonunda. yani yolun sonunda bir şekilde kazanırım. böyle böyle kandırdık kendimizi, durmaksızın besledik uslanmayan nefsimizi. şimdi durup düşünmenin zamanı geldi. tamam mı, devam mı?
devamını gör...
2053.
hayatta yapacağımız seçimlerin yaşantımıza olan etkilerini önceden kestirebilmek insana verilebilecek en güzel yeteneklerden biri olurdu. tecrübe ile kazanılan öngörülerin ötesinde bir kabiliyet bahsettiğim. bir yol ayrımında sağa ya da sola dönersek sonunda nereye ulaşacağımızı baştan gösteren bir harita ile yola başlamak. o zaman da yaşamanın heyecanı kalmaz, sıkıcı bir hal alır der gibi okuyucu. doğru elbet. sürprize yer olmayan, her şeyin kontrol altında olduğu bir hayatı yaşamak çok da cazip gelmez. ama her gülün dikeni var sonuçta.
devamını gör...
2054.
arkadaşlar bi çift otobüs biletine bakıp bakıp mutlu olabilecek kadar mal bir insan olmam hakkında konuşalım mı? bu kadar sevinçli olmak üçüncü dünya savaşı eşiğindeki dünyaya fazla. yırtıciim kendimi yırtıciim anasını satayım.
devamını gör...
2055.
neden beni sevmedi? dünyanın sonunda bile tercih edilemeyecek kadar mı kötüyüm lan ben?
kendi kötülüğünü bana atfediyor, kendisine tuttuğum aynayı kırmak istiyorum kendisini görmesin diye.
ama mümkün değil kendiyle başa çıkamaz.
bu kadar kötülük bana bile zarar. canavarla başa çıkamazsın, sevgin bile kurtaramaz onu diyorum, yapma bırak.
zaten seçmedi seni görmedi, istemedi. zihnimin derinliklerine daldırıp elimi tek tek organları çıkarır gibi bir ölüden çıkarmak istiyorum seni. bir hastalık gibi yayılmış tüm benliğime, çok zor söküp atması seni.
fakat bunu daha önce de başardım. ilk değilsin belki de son da olmayacaksın.
sen de herkes gibi olmaya meylederken olmayanı bulma gayretim halen.
hep benimle duracağına çağrı bir kalbin başka bir kalbe daha göçüp gitmeden direnen son sevişle.
kendi kötülüğünü bana atfediyor, kendisine tuttuğum aynayı kırmak istiyorum kendisini görmesin diye.
ama mümkün değil kendiyle başa çıkamaz.
bu kadar kötülük bana bile zarar. canavarla başa çıkamazsın, sevgin bile kurtaramaz onu diyorum, yapma bırak.
zaten seçmedi seni görmedi, istemedi. zihnimin derinliklerine daldırıp elimi tek tek organları çıkarır gibi bir ölüden çıkarmak istiyorum seni. bir hastalık gibi yayılmış tüm benliğime, çok zor söküp atması seni.
fakat bunu daha önce de başardım. ilk değilsin belki de son da olmayacaksın.
sen de herkes gibi olmaya meylederken olmayanı bulma gayretim halen.
hep benimle duracağına çağrı bir kalbin başka bir kalbe daha göçüp gitmeden direnen son sevişle.
devamını gör...
2056.
berrak, dingin görünen denizin üstünde yaşayan, denizin altındaki gizemleri açığa çıkarmayan, sabahın en kör vaktinde "vira bismillah" diye çıktığımız açıklarda nasibimize şükreden bir avuç tekneydik.. boy ölçüşemezdik bizden büyük abilerimizle.yinede aynı nasibin büyüklü küçüklü neferleriydik. bugün ne gösterir bize leb-i derya bilmesekte.. haydi rastgele..

devamını gör...
2057.
kendi kendime kafamda planlar kurup kurup gerçekleştirmeden bırakmaktan sıkıldım. birileriyle aklimdakileri paylaşmak istiyorum ama artık yüzüm kalmadı( başkalarının düşüncelerine gram önem vermedigim gerçeği bir yana ama en azından içimi dökmek iyi geliyordu).
bu hayatı kendim seçtim , kendim birşeyler yapacağıma, birşeyleri değiştireceğime inandım. sıfırdan başlamak gözümü korkutmuyordu o zamanlar ama birgün özgüvensiz hissedeceğim,korkacağim , ne yapacağımı bilemeyeceğim hiç aklıma gelmemişti.
bu hayatı kendim seçtim , kendim birşeyler yapacağıma, birşeyleri değiştireceğime inandım. sıfırdan başlamak gözümü korkutmuyordu o zamanlar ama birgün özgüvensiz hissedeceğim,korkacağim , ne yapacağımı bilemeyeceğim hiç aklıma gelmemişti.
devamını gör...
2058.
yoksul, bir gramafon çalıyor
sesini kaybetmiş bu şehirde
aklında birkac siir.
bir seyler mırıldanıyor
belki bir isim ,belki de bir söz.
degerini kaybetmeyen bir musiki
dilinden düşmüyor
işığın olmadığı bu şehirde
karanlikta
gülümsüyor ve diyor
dans edenler deli sanıldı
muzigi duymayanlar tarafından.
bu şehirde her zaman muzik var
bir plak eski zamanlari hep yad edicek
ve sehir sessiz degil ama ışık düştüğü yerde
gormek isteyenler için var.
sesini kaybetmiş bu şehirde
aklında birkac siir.
bir seyler mırıldanıyor
belki bir isim ,belki de bir söz.
degerini kaybetmeyen bir musiki
dilinden düşmüyor
işığın olmadığı bu şehirde
karanlikta
gülümsüyor ve diyor
dans edenler deli sanıldı
muzigi duymayanlar tarafından.
bu şehirde her zaman muzik var
bir plak eski zamanlari hep yad edicek
ve sehir sessiz degil ama ışık düştüğü yerde
gormek isteyenler için var.
devamını gör...
2059.
-bilinmezliğe veda-
savaşlar , kaos ve ölüm. bunlar üzerine çekilen zibilyon tane film , kitaplar vesaire... bugün buraya vicdan mastürbasyonu yapmak için kalemimi çıkartmadım. sadece çok saçma değil mi ? insanlar ölüyor ve tweet atıp evinde kek yerken kınıyorsun. ya da instagram 'da bir story atıyorsun, vicdan abidesi oluyorsun. hayır dostlar yapmacık oluyorsun . hem de vıcık vıcık. insan denilen canlının riyakarlığının en somut örneği. sosyal medya çok güzel bir enstrüman. insanlar ile istediğin gibi oynayabilirsin. pinpon topu misali . merhametli olmak konusunda milyarlarca sosyal medya kullanıcısı mutabık. kötü kimsecikler yok. atmaa ziya ! demek lazım bazen. herneyse bunlar reel konular. birazda yazımda kendime zaman ayırayım. ben kendimi değersiz hissettiren her şeyden uzaklaşmayı kendime düstür edinen ve bundan da çok mutlu olan bir bireyim. bir ortamda eee hadi git kardeşim deniyorsa durmak saçma olur sanırım. benden bu dünyada bir tane var. bir tane gulliver var. bu yazıyı okuyan x kimse içinde öyle. ben kendim ile barışık bir insan olarak kendimi yermeyi çok severim. beşeriz şaşarız insanız çünkü. pandemi sanırım 2018 sonunda başladı o zamandan beri hepimiz olumsuzluklar yaşasakta hayat için mücadelemiz devam ediyor. kendimi yeni ve hoş hobiler edindim mesela. sıkı bir çizgi roman koleksiyoncusuyum artık. filmlerde pek çok şey atlanıyor malumunuz. çengel bulmaca çözüyorum. eh benim yaşlarımdaki çoğu kimsenin tercih edeceği bir şey olmasa da hoşuma gitti. ne biliyim işte böyle böyle zaten hayattan farklı kazanımlarımız ile benliğimiz oluşuyor. bir de aşk ve aşık olma mevzuları var efenim. ben bu yüzyılda her şeye rağmen aşka inanırım. evet biraz enayilik ya da pelinsu hayatta ilk kez aşık oldum tarzı bir meriçlik gibi görünse de aşk denilen şey var. şimdi kimyasal olup olmadığı gibi yorumlar beni aşar ancak şu fani ömrümde sadece üç kez aşık oldum. şimdilerde haftada bir sevgili değişiyor bence benimki gayet cici bir sayı. canım midem. aşk özeldir . yanı bir kişiyi oh yeaa beynine aşığım demezsin. dış görünüşte önemlidir. yani güzellik de etkili sanırım. her şeyi bir kişiyi istemektir. bu kadar basit bence. yorucu mu ? evet yorucu. telefon şarjda şebek gibi sırıtarak mesajlaşmak , buğulu buģulu sesli mesajlaşmalar falan filan. bazen saatler süren telefon konuşmaları(!) bu pek iyi sonuçlanmaz maalesef. neyse yukarıda yazdığım gibi şeylerde bu aşk denilen ya da adı her ne ise onun bir parçası. insan yalnız kalmayı sevmeyen bir canlı. yalnızlıktan yaklaşık 2,5 yıldır haz aldıģımı sanan birisi olmama rağmen insanın hemen farkına vardığı acı gerçek. olmuyor bir yerden sonra yalnızlık. yalnız geçen süre esnasında sadece çıkarım yapıyorsun. bu kadar. şimdilerde yine , yeniden aşıģım . seviyorum yani. çok güzel bir şey değil mi işte ? özel bir gücüm olsa dünyada sadece sevginin varolmasını sağlardım sanırım. tabii ki polyannacılık ama olsun. aşk , sigaranın kızıllığı gibi. kıpkırmızı olur hani . aynı öyle oldukça derinden bağlılık. biraz garip bir betimleme oldu sanırım ama aşıksın işte ne kadar mantıklı olabilir ki ? kelimeler bile birbirine girer işte. şimdi hayatta vedalar vardır ya da veda etmeye mecbur olduğumuz. ben de öyleyim işte. bir yanım onunla , bir yanım mecburiyetten gitmekte. sadece ona hasretin dediği gibi : " kucaklarım seni." demek istiyorum. yalnız yanlış anlaşılma olmasın şarkı sözünü gök gözlü olarak değiştir * araya başkaları kaynamasın. kendine çok iyi bak. bir gün beraber iki somurtkan gülerek gökyüzünü izleyeceğiz. inanıyorum. hoşça kal.
savaşlar , kaos ve ölüm. bunlar üzerine çekilen zibilyon tane film , kitaplar vesaire... bugün buraya vicdan mastürbasyonu yapmak için kalemimi çıkartmadım. sadece çok saçma değil mi ? insanlar ölüyor ve tweet atıp evinde kek yerken kınıyorsun. ya da instagram 'da bir story atıyorsun, vicdan abidesi oluyorsun. hayır dostlar yapmacık oluyorsun . hem de vıcık vıcık. insan denilen canlının riyakarlığının en somut örneği. sosyal medya çok güzel bir enstrüman. insanlar ile istediğin gibi oynayabilirsin. pinpon topu misali . merhametli olmak konusunda milyarlarca sosyal medya kullanıcısı mutabık. kötü kimsecikler yok. atmaa ziya ! demek lazım bazen. herneyse bunlar reel konular. birazda yazımda kendime zaman ayırayım. ben kendimi değersiz hissettiren her şeyden uzaklaşmayı kendime düstür edinen ve bundan da çok mutlu olan bir bireyim. bir ortamda eee hadi git kardeşim deniyorsa durmak saçma olur sanırım. benden bu dünyada bir tane var. bir tane gulliver var. bu yazıyı okuyan x kimse içinde öyle. ben kendim ile barışık bir insan olarak kendimi yermeyi çok severim. beşeriz şaşarız insanız çünkü. pandemi sanırım 2018 sonunda başladı o zamandan beri hepimiz olumsuzluklar yaşasakta hayat için mücadelemiz devam ediyor. kendimi yeni ve hoş hobiler edindim mesela. sıkı bir çizgi roman koleksiyoncusuyum artık. filmlerde pek çok şey atlanıyor malumunuz. çengel bulmaca çözüyorum. eh benim yaşlarımdaki çoğu kimsenin tercih edeceği bir şey olmasa da hoşuma gitti. ne biliyim işte böyle böyle zaten hayattan farklı kazanımlarımız ile benliğimiz oluşuyor. bir de aşk ve aşık olma mevzuları var efenim. ben bu yüzyılda her şeye rağmen aşka inanırım. evet biraz enayilik ya da pelinsu hayatta ilk kez aşık oldum tarzı bir meriçlik gibi görünse de aşk denilen şey var. şimdi kimyasal olup olmadığı gibi yorumlar beni aşar ancak şu fani ömrümde sadece üç kez aşık oldum. şimdilerde haftada bir sevgili değişiyor bence benimki gayet cici bir sayı. canım midem. aşk özeldir . yanı bir kişiyi oh yeaa beynine aşığım demezsin. dış görünüşte önemlidir. yani güzellik de etkili sanırım. her şeyi bir kişiyi istemektir. bu kadar basit bence. yorucu mu ? evet yorucu. telefon şarjda şebek gibi sırıtarak mesajlaşmak , buğulu buģulu sesli mesajlaşmalar falan filan. bazen saatler süren telefon konuşmaları(!) bu pek iyi sonuçlanmaz maalesef. neyse yukarıda yazdığım gibi şeylerde bu aşk denilen ya da adı her ne ise onun bir parçası. insan yalnız kalmayı sevmeyen bir canlı. yalnızlıktan yaklaşık 2,5 yıldır haz aldıģımı sanan birisi olmama rağmen insanın hemen farkına vardığı acı gerçek. olmuyor bir yerden sonra yalnızlık. yalnız geçen süre esnasında sadece çıkarım yapıyorsun. bu kadar. şimdilerde yine , yeniden aşıģım . seviyorum yani. çok güzel bir şey değil mi işte ? özel bir gücüm olsa dünyada sadece sevginin varolmasını sağlardım sanırım. tabii ki polyannacılık ama olsun. aşk , sigaranın kızıllığı gibi. kıpkırmızı olur hani . aynı öyle oldukça derinden bağlılık. biraz garip bir betimleme oldu sanırım ama aşıksın işte ne kadar mantıklı olabilir ki ? kelimeler bile birbirine girer işte. şimdi hayatta vedalar vardır ya da veda etmeye mecbur olduğumuz. ben de öyleyim işte. bir yanım onunla , bir yanım mecburiyetten gitmekte. sadece ona hasretin dediği gibi : " kucaklarım seni." demek istiyorum. yalnız yanlış anlaşılma olmasın şarkı sözünü gök gözlü olarak değiştir * araya başkaları kaynamasın. kendine çok iyi bak. bir gün beraber iki somurtkan gülerek gökyüzünü izleyeceğiz. inanıyorum. hoşça kal.
devamını gör...
2060.
acıdan besleniyoruz, her ne kadar alışmış olsak bile. sanki hayatın şu "acı " dediğimiz tarafı olmasa içimizde kocaman bir eksiklik hissedeceğiz. acının insana kattığı bir değer var, idama mahkum edilmiş bir insan müebbet dileyebilir. oysa tek seferde bitecek birçok kararı bile isteye uzatıyoruz. sorarsan kimse dünyayı sevmiyor ,ölümle burun buruna gelmekten de bir o kadar çekiniyor. her gün hayatına lanet edip, ölmek için yalvaran birçok insan var çünkü bu acı onu ölümden daha fazla mutlu ediyor. ne kadar çok acı çekerse o kadar çok güçlenip, yeniden doğuyor gibi. bilmiyorum, bir şeylerin güzelleşmesi için sancı çekmesi gerekiyor sanki.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2