3841.
merhaba sözlük, ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum.
haftaya bu gün bütün kafama taktığım şeylerden kurtulmuş olacağım.
haftaya çalış deseler istesem de çalışacağım bir sınav kalmayacak.
yoruldum gerçekten ama bunu derken bile yoruldum demeye hakkım var mı benim diye düşünüyorum. kedili, çalıştın çabaladın ama yeteri kadar emek verip fedekarlık yaptın mı diye sorsanız gerçekten emin değilim. içimdeki ses hep daha fazlasını istedi.

haftaya bugün buraya bakarak ağlamak istemiyorum.
iyi geçmesini ve huzurlu olmayı istiyorum.

bizimkiler her ne kadar bana pozitif yaklaşırsa yaklaşsın, içimde öyle savaş kopuyor ki anlatamam.
katlanamıyorum artık masa başına oturmaya.
ya diyorum olmazsa kedili? tamam dünyanın sonu değil tamam bu bir basamak ama ya olmazsa sözlük? ne yapacağımı nasıl hareket edeceğimi ailemin yüzüne bakıp bir bok yapamamışım demek istemiyorum. günlerce ağlamak, keşke gecemi gündüzüme takıp daha çok çalışsaydım demek istemiyorum.
bu sınavda kafayı yiyecek kadar ders çalışmadım ama ne bileyim beynim susmuyor.

ağlamak geliyor içimden.
uyumak istiyorum, şartelleri indirmek ve uyanmamak istiyorum.
bu önümüzdeki bir haftaya girmek de istemiyorum.
yüzüme herkes umutla bakarken ben sonunda bitti hazırım diyemiyorum.

sakin kalamaya çalışıyorum.
umarım güzel bir sonuç yaparım ve giderim.
umarım bu yazıyı okuduğumda ağlamıyor olurum.
devamını gör...
3842.
aylar geçiyor, bir anı bir fotoğraf. ben nasıl dönüp dolaşıp aynı noktaya gelebiliyorum? nasıl aynı yerden, hiç eksilmeden ama artarak acıyor? öyle özlüyorum, nasılsın merak ediyorum. bende hiç geçmiyor. yaşanabilecekken yaşanmamış bir hayat, bir hayal varken nasıl geçer bilmiyorum. mümkünken yaşanmayanlar, edilmeyen bir veda, kapanmayan bir yara, unutulmayan biri ve anılar. ben bu kadarım.
devamını gör...
3843.
her dönüş, pişmanlıktan ziyade bir şey olmadı ya hani,
işte bu sefer gidecek, dönemeyeceğim.
sokaklarında görmek istenen biri yoksa sevilecek yanı yok buraların.
gidişimin bir sebebi bile olmayacak elle tutulur
dönene aşk olsun.
devamını gör...
3844.
yeni bir güne daha kendimizi sevmeyerek bedenimizi beğenmeyerek ve tüm değerimizi dış görünüşümüzle ölçerek başladık çok şükür.

barbie bebeğin tasarımcısı ve merkez bankası para politikaları kurulu başkanı, bana yaptıklarınızı unutmayacağım ulan!
devamını gör...
3845.
katran karası bir gece
yıldızlar bile kararmış .
ay nereye kayboldu ?
sen gittin diye mı yoksa
karanlığın böylesi.
devamını gör...
3846.
içim sıkılıyoooooooooooooooooooo........!
böyle şey ya hani böyle gırtlağımdan kan gelene kadar, böyle avazım çıktığı kadar bi laaaaaaaaaaaannn! diye bağırabilsem rahatlayacağım ama.
poffff.
üzgün surat.
devamını gör...
3847.
ahlak denilen şey yok olmuş bu ülkede. kapının önünde baktığım 4 küçük kediye sabah mama bıraktım, 3-5 saat ya geçti ya geçmedi, mamayı çalmışlar. bayağı bayağı çalmışlar, mama kabını da kırmışlar.

haysiyetsiz, onursuz şerefsizler. çok sinirliyim sözlük.
devamını gör...
3848.
çok şey sayıklıyorum. ama yazarken ayıklıyorum.
devamını gör...
3849.
yeni bir ikinci iş buldum. doğrusu o beni buldu. facebook'a ilan vermiştim, akşamüstü telefonum çaldı ve hızlıca bir randevulaşma oldu. yarın görüşmeye gideceğim. herife çalıştığımı söyleyip söylemeyeceğimi bilmiyorum. sürekli gece çalışmak istememi olanaklı buldu. açıkçası kendini öyle ağırdan satan biri değilimdir. ben nasıl çalışmak istediğimi söyleyeceğim o da buna göre yanıt verecek. ama çılgınlar gibi istiyorum kabul edilmeyi. beş bin liralık kitap aldım, gözlüğü değiştirdim ve her hafta manava bin lira bırakıyorum.
devamını gör...
3850.
bugün sineğin teki pencereden odama daldı. gereksiz bir hareketti. çünkü elli metre ötede içinde bir sineğin beğenebileceği her şeyin bulunduğu bir çöp kutusu vardı.
içeri girdiğini görür görmez pencereyi kapattım odada hapis kaldı. veeee…
odamın her yanı, bu ara sayıları çok artan güvelere karşı naftalinlenmişti. naftalin kokusu trakelerinden duhul edince şaşırdı. hemen pencereye saldırdı. ama o da ne, dışarıda pırıl pırıl bir güneş ve mis gibi bir hava var ama petek gözlerinin göremediği bir şey oraya geçmesini engelliyor.
"dur, yelle foşurt aerosolu de sıkayım da validenin şeyini tam gör" deyip fısfısı aldım.
"aman abi pohun yiyim, yaptık bir hata, bağışla, evde çoluk çocuk ekmek bekler" dedi.
"büyük ihtimal akşama zaten zıbaracaksın, çoluğu çocuğu ne zaman yaptın" dedim.
bu ağladı bir vakit.
"dur" dedim "sana bir şans. pencereyi açacağım ama dışında sıçrayan örümcek olacak. ona yakalanma, özgürlüğüne kavuş."
o karasinek bir anda sarısinek oldu. aldırmadım. cama vurup aşağıda çiçeklikte kafasına göre böcek avlayan sıçrayan örümceği çağırdım. örümcekle eskiden beri işbirliği yaptığım için hemen anladı maksadımı. geldi. pencerenin önünde bacakları gerilmiş beklemeye başladı.
kendi kendimle örümcek yakalayacak/yakalamayacak iddiasına da girdikten sonra pencereyi açtım. sinek fırladı. örümcek zıpladı. bir ağ attı. ama sineği yakalayamadı. sinek kaçıp gitti.
örümcek "yakalayamadım hibinoyu" dedi. "iyi parçaydı oysa"
çektir et dedim. işin yoksa öteki balkona dolaş, orada bir güve ailesi ikamet ediyor.
peki abi deyip gitti.
devamını gör...
3851.
ayaz kadar soğuk ve cehennem kadar sıcak. bir kuş gibi özgür, deniz kadar tutsak. saatlerin mahremiyeti içinde çalan eski bozuk bir plak. eski, hoş bir bando. tüm bu halisülasyonlar arasında sen ve ben. ben, tüm anlarımla özlem doluyum. sana güzel bir gelecek borçluyum. belki sana koşarak yaparım bunu, belki kaçarak. belki bir kavak ağacı gölgesinde, göğe ermeye çalışırcasına kavak gibi, bir şiir yazırım sana. sen ise okursun tatlı bir tebessümle. ezberlersin sonra. yıllar geçer ben unuturum ama sen unutmazsın. senin büyünle bir kıyıdan bir kıyıya savrulurken sen, tüm ciddiyetinle dikilmişsindir çoktan karşıma. aşmaya çalışırım ördüğün duvarları, eşeler dururum. tüm gücüm biter yavaştan, aşamam duvarını. durup düşünsem, belki de yanlış tarafında değilimdir duvarın. söyle piraye, ne yapmalı böyle biri. biraz daha uzanıp bakarsam yıldızlı geceye, geçer mi bu düşüncelerim?
devamını gör...
3852.
sessizliğine sarılır insan,buğulu gövdesinde söyleyip durur aynı lisanı.
devamını gör...
3853.
nereden geldiğimi bilmiyorum, ne kadar sürdüğünü de. durmaksızın yürüyorum. bayatlamış pastel boyası tonundaki sokakları geziyorum. kimse yok. kimseler görünmüyor. zombi istilasına uğramış ya da post apokaliptik bir gezegende uyanmış gibiyim. bir elimde iğne var. diğerinde de balon. balonun farkına çok geç varıyorum. bıraktığımda hızla yükseliyor. ne zaman yok olduğunu anlayamadan yağmur yağmaya başlıyor. yerde bir şırınga bulup yağmur suyuyla dolduruyorum. iğneyi ucuna takıp kendime zerk etmeye çalışıyorum ama bir türlü derimden içeri girmiyor. duvara saplıyorum sonra onu. deniz kenarına gidiyorum. terk edilmiş simit tezgahı buluyorum. bütün simitleri suya atıyorum. denizin üzeri susamla kaplanıyor. kirlettiğim için kendini suçlu hissediyorum. elbiselerimi çıkartıp güneşlenmeye çalışıyorum. üzgünüm, hava berbat ve böyle saçma bir hareketi neden yaptım hiç bilmiyorum. bir karga yanıma geliyor. hadi uyan, şarkı söyleyelim diyor. emaneten koltuğun kenarına iliştirdiğim akordu bozuk gitarın yere düşme sesiyle irkilerek uyanıyorum. artık bir başkasının rüyasında oynamaya hazırım.
devamını gör...
3854.
bu saatte uyandım ,camı pencereyi açtım ,bir ankara gecesinde uyuyamıyorum.


ben basorexia,kısaca baso,
karmaşık düşünceler içindeyim.
1980'de doğdum,
3 yaşımda eşekten korktum.
6 yaşımda ilk sevgilim oldu ,adı gülşen'di,benden 17 yaş büyüktü.
bana zeytin gözlüm derdi.
7 yaşımda okula başladım.1 haftada okumayı söktüm.
11 yaşımda break dance yapmaya başladım.
12 yaşımda kuzenim beni 3 film birden sinemasına götürdü.ilk kez karşı cinsin cinsel organını orada gördüm ve sinema çıkışı pipimin doğrultusunda eve gittim.hayran olmuştum o hareketlere.
o an karar verdim basonun hayattaki hedefi bu olmalı. kadınlar çok güzel.
daha 15'imde a milli oldum.
çok aşık oldum,çok da olundum.
ayran gönüllü idim.
popülerdim ,ben de potansiyelimi kullandım. hedefim belliydi.
şeytan tüyü de vardı sanırım.
zaten bu yaştan sonra avarelik dönemim başlar.
18'imde antalya'da turizm okumaya gittim akdeniz üniversitesine. antalya'da hedeflerim doğrultusunda maden buldum.
dedim ki bu dünyaya geldiysem ne kadar farklı millet varsa onların dişileri ile yatacağım.
19'um da alamanya'ya burslu gittim. hem okudum,hem çalıştım.hem de ne haltlar yedim!

isabel ah isabel,take it easy derdim ona.kısaca easy dememi isterdi ona...
o slovak kız anna ve polonyalı kristina siz yok muydunuz siz easy ile beraber olmama rağmen benimle hülyalara dalan...
evelyn ve maria kimler kimler...

ben basorexia, kısaca baso...
22'im de yüksek onur öğrencisi olarak mezun oldum.
aynı yaz amerika'da work & travel yaptım. çeşit milletten kadın sevdamı kolombiyalı,meksikalı, safkan irlanda asıllı amerikalı ve yahudi bir kadınla devam ettirdim.
23'üm de iskenderun 'da yedek subaylık yaptım.
24'üm de antalya'ya geri döndüm.
27'im de amerika'ya gittim tekrar.
işte 2 senelik serüvenimde dünyaya bakış açımı değiştiren zaman ve mekan burasıydı.
new york...
jameikalı siyah bir kadın wanda ,sen ne kadındın be!
bulgar aşiftesi plamena, ukraynalı dilber ekaterina, metroda tanıştığım rus afet olga,faslı aisha,brezilyalı vanessa daha sayamadığım birçok kadın...

her gece barda,gönlüm hovarda.

durulmak istedim.
30'umda evlendim.
37'imde boşandım.

duydum ki merak edermişsiniz özel hayatımı,
bir evde otururum,bir işte çalışırım.
gezmeyi çok severim, müziği de,
rap şarkıcısıydım eskiden, şimdi de amatör dj'lik yaparım.
bir şapka takarım başıma,kulaklık vardır kulağımda
son ses müzik dinlerim,müzik yaparım.
tarihi yerleri gezerim.
hiçbir şeyi s*kime takmam ,
anın tadını çıkarırım,çıkarmak isteyenle uyuşurum.
yaşam denen uykudan uyanmış hatunları çok severim.
onları güldürür, eğlendiririm.
beni de eğlendirirler ise daha memnun olurum .
sonuçta herşey karşılıklı.

gülmeyi seven kadınları severim.
yalnızlığı da çok severim.
dolu dolu yaşadım,adrenalini çok sevdim,
çok kavga ettim.
macera dolu hayatım oldu,avrupayı ,amerikayı gezdim.dünyada görnek istediğim çoğu yeri gördüm.
daha da görmek istiyorum.
hedef belli.
16 çeşit milletten kadın oldu,daha hedefimim uzağındayım aslında.

zironu çok severim.
annemin yemeklerine bayılırım.
çok empatik ve sempatiğimdir.
samimî arkadaşlarımın yanında çok güldürgeç ama görünüş olarak çok sakin ve durgun.
bu kadar adrenalin dolu hayattan sonra ,
en ufak üzüntüyü ,tartışmayı kavgayı kaldıramayacak haldeyim.
televizyon izlemem,haber dinlemem.

ben basorexia, kısaca baso,
ne bileyim belki daha bin bir huyum vardır.
ama ne lüzum var hepsini sıralamaya,
onlar da bunlara benzer.
devamını gör...
3855.
her zaman haklı mı olmak zorundayız? son zamanlarda bi şey danışan sevdiklerimde ortak nokta haklı olma çabasıydı. karşısındakinin fikri olarak değil. kendini iç dünyasımda haklı çıkarmak istiyor. niyr tek derdimiz haklı olmak? bazen haksız olsak, o pişmanlığı gerginliği gerçekten üzülerek yaşasak olmaz mı? başkasımın doğrusu bize, bizimki başkasınınkine benzemiyor. ondan dolayı da en kötü ihtimal benim doğrıum bana kardesim diyip çekiliyorsun. mevzu gerçekten bu mu? gerçekten sama göre doğru diye olması gereken bu mu?
devamını gör...
3856.
herkesten her şeyden uzakta, kimin nerede ne durumda olduğuna dair hiçbir şey görmeden duymadan bilmeden yaşamak istiyorum.

çöp gibi büyük bir bilgi yığını gönlümü yoruyor. hiç kimse umrumda değil, sorgulamak ya da sorgulanmak istemiyorum.

koskocaman dünya’ya sığamamak, ait olamamak, kendini bulamamak da şov bence.
devamını gör...
3857.
asıl şeyleri yazıp yazıp siliyoruz değil mi buraya ?
lan çok edebi dille yazarsam sümüklü,fularlı bir tip olarak gorulurum korkusu mu ? yoksa küfürsüz politikalar mi ? ya da ne bileyim tam o coşku anında konuşacakken hep o konuşma fırsatını bekleyip fırsat geldiğinde de dolu gözlerle yere bakıp hiçbir şey demeden dönüp giden mizacimiz yüzünden mi ?

remarque'den bir alıntı yapmak istiyorum.
sözün geçtiği yer bir kitap. büyük savaşın anlatıldığı bir kitap. remarque bir gece radyoyu dinlerken sıkışıkalan siper savaslarinda birkaç yüz metre ilerleyebilmek için ölen yüz binlerce insanı düşünürken radyoda haberleri okuyan spiker haberleri sonlandirdiginda şu sözü söylemiş ve kitabın ismi de bu olmuş "batı cephesinde yeni bir şey yok"
netflix filmini de çekmiş bunun.
kitapta geçen şu etkileyici söz sanırım bu başlığa yazıp yazıp silenlerin haleti ruhiyesini de özetliyor.
"anlatacak çok şeyimiz var ama hiçbir şey anlatmayacağız"

ne tuhaf ki bazen anlatmak da susmak gibi bir çözüm değil.
devamını gör...
3858.
ya buranın eski enerjisi yok ya da benim
devamını gör...
3859.
yarın üniversite sınavına gireceksin ve her ne kadar sana "heyecanlanma, stres yapma" desem de ellerin şimdiden 70'lik nene gibi titriyor. yapacak bir şey yok. insan kazanmayı ne kadar çok isterse kaybetmekten de o kadar korkuyor. ama nasıl bilmiyorum ama bir şekilde biliyorum ki çok başarılı olacaksın bu sınavda. seni seviyorum ve sana güveniyorum.
devamını gör...
3860.
ne güzel dertleriniz var sizin ya. benim hayatım stresli maalesef. sit sen hariç.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim