normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2121.
senin zaaflarını bilen kişiye kullandiriyorsun kendini belki tam tersidir karın senle uğraşmaktan kafayı yemiştir.neyse ne iğreniyorum senden.
devamını gör...
2122.
hiç gelmemiş olan gelmeyecekleri her an geleceklermiş gibi bekledik.
velhasıl ziyan olduk.
velhasıl ziyan olduk.
devamını gör...
2123.
düşünce; oluştuğu merkez ile nesnelleştiği, sese büründüğü, yansıdığı yer arasında, o incecik yollarda uzaklaşıyor kendinden ve unutuyor aslını. düşün’ü eksiltmeden ve boyamadan renklere, duyulmamış bir müzikle, ki o eşsizliğini kendi öz’ünde bulacak, taşıyabilen var mı dil’e ve kulaklara? işte şair!
ses ağızdan çıktığında onu bir duyan varsa o da kendini karşı taraftan duyabilir... karşı tarafta değildir ama olduğu yerden de duyamaz kendini. neden?
kılığına girip insanın, herkesi kendi rengine boyayan, aklı ve ruhu ışıklı bir büyüyle yok eden kemirgen gölgeler… her şeyi denetleyen o boğucu, yapış yapış gölgeler engeldir kendini duymaya…
terbiyeli maymunlar da öğretildiği gibi yaşar ancak burada insanın farkı, kendinin ve gerçeğin sesini duymasa dâhi en azından boşluğun sesini duyabilmesidir… ve insan bu boşluğu, ya gerçeklerle; okuyarak, anlayarak, severek ve hilenin her türlüsüne baş kaldırarak doldurur. ya da hilenin kendisi olup “kendi” yalanına inanarak içindeki boşluğu büyütür. ikisi de acı vericidir.
yapay göklerden besleniyor ciğerleri insanın. ay ışığına öykünen yıldızların resimleriyle süslü duvarlar, renkleri çiğ… aynı düşlerde yorulan, yoğrulan bir hamur gibi… “boşuna yaşamadık biz, kemiklerimizden kuleler inşa ediliyor” yıkılsın her biri. elleri de inşa edenlerin…
şu an “ne yapıyorsun?” diye sorulsa sana; özneler, eylemler, birbirine karışır ama herkesin verebileceği bir yanıt mutlaka vardır. ve insan; bütün yanıtları tüketip de sustuğunda, içindeki özne konuşmaya başlar. gerçek yanıt oradadır. çoğu zaman okşamaktan çok tırmalayan bir sesle…
aşkı, aklıyla duyan insanın kalbi ve ruhu köreldi. ve yine sadece kalbiyle duyanın aklı ve ruhu körelecek... bu körelme, aşk’ı zayıf, çirkin ve hastalıklı bir bağımlılığa dönüştürüyor. oysa gerçek aşk; akıl, kalp ve ruhun ortak sesidir. ve kendisidir insanın.
hangi bulut kafa tutabilir rüzgâra ve kavgasız doğurabilir yıldırımını?
cesaret!
bir gözden diğerine değişir rengi yaşamın.
yeter bu yas. “göğe bakma durağı” geride kaldı.
ses ağızdan çıktığında onu bir duyan varsa o da kendini karşı taraftan duyabilir... karşı tarafta değildir ama olduğu yerden de duyamaz kendini. neden?
kılığına girip insanın, herkesi kendi rengine boyayan, aklı ve ruhu ışıklı bir büyüyle yok eden kemirgen gölgeler… her şeyi denetleyen o boğucu, yapış yapış gölgeler engeldir kendini duymaya…
terbiyeli maymunlar da öğretildiği gibi yaşar ancak burada insanın farkı, kendinin ve gerçeğin sesini duymasa dâhi en azından boşluğun sesini duyabilmesidir… ve insan bu boşluğu, ya gerçeklerle; okuyarak, anlayarak, severek ve hilenin her türlüsüne baş kaldırarak doldurur. ya da hilenin kendisi olup “kendi” yalanına inanarak içindeki boşluğu büyütür. ikisi de acı vericidir.
yapay göklerden besleniyor ciğerleri insanın. ay ışığına öykünen yıldızların resimleriyle süslü duvarlar, renkleri çiğ… aynı düşlerde yorulan, yoğrulan bir hamur gibi… “boşuna yaşamadık biz, kemiklerimizden kuleler inşa ediliyor” yıkılsın her biri. elleri de inşa edenlerin…
şu an “ne yapıyorsun?” diye sorulsa sana; özneler, eylemler, birbirine karışır ama herkesin verebileceği bir yanıt mutlaka vardır. ve insan; bütün yanıtları tüketip de sustuğunda, içindeki özne konuşmaya başlar. gerçek yanıt oradadır. çoğu zaman okşamaktan çok tırmalayan bir sesle…
aşkı, aklıyla duyan insanın kalbi ve ruhu köreldi. ve yine sadece kalbiyle duyanın aklı ve ruhu körelecek... bu körelme, aşk’ı zayıf, çirkin ve hastalıklı bir bağımlılığa dönüştürüyor. oysa gerçek aşk; akıl, kalp ve ruhun ortak sesidir. ve kendisidir insanın.
hangi bulut kafa tutabilir rüzgâra ve kavgasız doğurabilir yıldırımını?
cesaret!
bir gözden diğerine değişir rengi yaşamın.
yeter bu yas. “göğe bakma durağı” geride kaldı.
devamını gör...
2124.
yoruldum. tüm dünyadan, tüm şehirden, tüm insanlardan, okuduğum tüm cümlelerden, kendimden bile. son günlerimi yaşıyorum belki ama en boktan günler. kim ister son günlerini kavga ve kaosla?
ne zorunuz var insanlara, insanları sevmek iyilik yapmak zor değil ki? anlatmak istediğim anlatamadığım kelimelerimin yetmediği o kadar şey var ki, içimde taşmak üzere olan volkan gibi duruyor. nefes almak , göz kırpmak bile yorucu iken nelerle uğraşıyorum. trajikomik.
ne zorunuz var insanlara, insanları sevmek iyilik yapmak zor değil ki? anlatmak istediğim anlatamadığım kelimelerimin yetmediği o kadar şey var ki, içimde taşmak üzere olan volkan gibi duruyor. nefes almak , göz kırpmak bile yorucu iken nelerle uğraşıyorum. trajikomik.
devamını gör...
2125.
son zamanlarda akrabaların eve gelip kişisel durumlarımı sorgulamasından bıkmamla beraber geçmiş zamanlardaki ayıplarını yüzlerine vurarak ortalığı karıştırmak niyetindeyim. çay içmeye geliyorsun da, çayını iç bisküvini ye sonra da git evine. bizimkilere şunlarla muhatabı kes dememe rağmen "ayıp olur ayıp olur voo voooo". ayıp olmaz, vallaha billaha tillaha olmaz. covid belirtisi gösteren arkadaşını "gel sende" diye bizim eve çağıran kişiye ayıp falan olmaz.
devamını gör...
2126.
akranlarımla ne zaman barışacağım?
devamını gör...
2127.
devamını gör...
2128.
her geçen gün biraz daha yok oluyorum. savruluyorum öyle etrafa gelişigüzel. yolumu bulmak istersen kendimi kaybediyorum. kendimi bulmaya çalıştıkça bulduğum kişiden korkuyorum. korkularım hücum ediyor beynime. sanki sırasının gelmesini bekliyormuşçasına birbiri ardına dizilmişler. kimseye anlatamıyorum içimdekileri. dökülmeye yer arayan dertlerim çıkmıyor ağzımdan. gözlerime akın eden gözyaşlarım olmasa halim içler acısı. susmakla yetiniyorum her zamanki gibi. daha önce kendime bile itiraf edemediğim gerçeklerimle bambaşayım.
o sırada radyo da en sevdiğim şarkıya denk geliyoruz. şarkı sözlerine odaklanmaya çalışıyorum. zorluyorum kendimi. ortamın kasvetli havasını bozmak istiyorum. halbuki şarkı çoktan bitmiş bile.
o sırada radyo da en sevdiğim şarkıya denk geliyoruz. şarkı sözlerine odaklanmaya çalışıyorum. zorluyorum kendimi. ortamın kasvetli havasını bozmak istiyorum. halbuki şarkı çoktan bitmiş bile.
devamını gör...
2129.
orhan veli'nin yalnız seni arıyorum dediği yerdeyim.
( ama mecazen değil, gerçekten. sanki yer yarıldı da bu çocuk içine girdi! )
( ama mecazen değil, gerçekten. sanki yer yarıldı da bu çocuk içine girdi! )
devamını gör...
2130.
11 mart 2022, cuma, kendi soyut imparatorluğumu kurmaya bir küçük adım daha yaklaştım. alkışlar miyav için. tebrikler miyav.
devamını gör...
2131.
hayat üzerindeki değişken fikirlerimiz üzerine konuşacağım. dünya üzerine fikirlerimiz çok çabuk değişiyor sanırım. insan şunu fark ediyor aslında yaşam döngüsü dediğimiz şey doğmak , büyümek , çalışmak ve ölmek. tüm hayat kurgusu bu aslında. bu döngüyü nasıl kırabilirim diye çok düşündüm ya da nasıl daha farklı olur diye fakat herhangi bir başka yol bulamadım. onun için ben de artık döngünün milyarlarca ferdinden birisiyim. dünyada elde ettiğim en güzel huzuru da çalışarak elde ettiğim şeyler. bambaşka bir his. tüm yaşam döngüsünü daha güzel kılmak da bizim elimizde. güzel bir müzik dinlemek , ufak açan kitaplar okumak , sevişmek , film izlemek , güzel yerlere seyahat etmek vb. bunlar olurken kişinin tek kılavuzu da kendisi. seçimler hayatımızı şekillendirir. bu dünya uyanıkların ve zeki insanların safça olan insanları konsolide etmesi üzerine kurulu. yani bu dünyada gözün açık olacak. bu ilkel yaşamdan beri böyle. şu dünyada bir insanın en büyük yatırımcısı da kendisidir. zihnimiz çiğ bir hamur gibi. usta ellerde yani bizimle pizza olacak. dünyada ben mesela şu entry'i girerken belki de dışarıdaki gökyüzünün güzelliģini kaçıyorum. hayat hep fırsatlar ile doludur. sadece fark etmesini bilmek yeterli. kendimi altmış yaşımda ağzımda puro ile ve gurur duyduğum şeyler ile anımsayıp kitaplığıma, kedilerime ve sevdiğim kimseye bakıp onunla beraber vals yapmak istiyorum. yaşamsal sorgulamalar ile doğruya yani ideal olana ulaşırız. ve ne mutlu ki artık keşfettim içimdeki bilinmezi.
devamını gör...
2132.
mumun fitili sönünceye kadar seveceğim seni
dans eden ateş susana kadar
eriyecekse erisin tüm benliğim
bir sen uğruna
damlayarak eriyen mumlarda anacağım seni
içimdeki sen vazgeçene kadar
kaybolmasını bekleyeceğim ışığımın
biz olabilme uğruna...
dans eden ateş susana kadar
eriyecekse erisin tüm benliğim
bir sen uğruna
damlayarak eriyen mumlarda anacağım seni
içimdeki sen vazgeçene kadar
kaybolmasını bekleyeceğim ışığımın
biz olabilme uğruna...
devamını gör...
2133.
pazartesiden bu tarafa uzun zamandır hiç olmadığı kadar ölmeyi istiyorum.
yaşamaktan vazgeçmedim ama eğer bu sefer vazgeçersem yapabileceğimi biliyorum geçmişteki başarısız denemelerden daha farklı olacağından eminim.
yaşamaktan vazgeçmedim ama eğer bu sefer vazgeçersem yapabileceğimi biliyorum geçmişteki başarısız denemelerden daha farklı olacağından eminim.
devamını gör...
2134.
tüm duygularını en uçlarda yaşayan insanlar hayatlarındaki bazı anları aşırı dramatize etmeye meyilli oluyor. her vedalaşma onlar için büyük bir olay, her başlangıç hayatlarını geri döndürülemez şekilde değiştiren bir güzellik. birinden mi ayrıldın, kafanın içinde hemen fon müziğini duymaya başlıyorsun. filmlerde/dizilerde olduğu gibi eski güzel günler beliriyor gözünün önünde. bir küçük yaş süzdürüyorsun yanaklarından dudaklarına ve başını hafifçe göğe kaldırıp mağrur bir edayla karşılıyorsun ayrılığı. bir kaç özlü söz, bir iki acıklı şarkı ve halet-i ruhiyene göre bir iki şarkı.
onlarca özlü söz, beylik laf var insan hayatına dair. çoğu da birbiriyle çelişen düşünceler, taban tavana zıt fikirler ama hepsi kullanılıyor yerine göre bir kişi tarafından. bir gün hızlı yaşayıp hızlı ölmekten bahsediyor biri, ertesi gün hayatı ciddiye almamaktan bahsediyor. bir gün her insan özeldir diyor ertesi gün ''dinleyin sürüngenler. sizler özel değilsiniz.....'' diye başlayan o çok meşhur filmden bir tirat atıyor. bu kadar hızlı değişen ruh hali, duygusal seviyesi normal değil belki ama artık normal nedir inanın kimse bilmiyor.
psikolojik bir şikayetiniz olduğunda tedavinin farklı farklı ilerliyor oluşundan mıdır, teşhis koyarken geçen süreden midir bilinmez ciddiye alamıyorum psikologları da. sırf derdimin ne olduğunu 4 ay sonra anlayabilecek birine ben nasıl güvenebilirim ki? 2 farklı psikolog aynı anlatılara 2 farklı teşhis koyabiliyor, aynı teşhise bile 2 farklı tedavi planlayabiliyor. haliyle psikoloji bilimine olan güvenim sarsılıyor ve bu ''esnaf''larla konuşmamayı tercih ediyorum.
bazı şeylerin farkında olmak, davranışlarının nedenlerini biliyor olmak, kendini çok çok iyi tanımak her zaman doğru olanı yapacağının garantisini de veremiyor ne yazık ki. yukarıda saydığım onlarca şeye rağmen benim de ayrılık fon müziğim, kavuşma fon müziğim, neşeli zamanlarımda çalan şarkı, bazı durumlara göre sergileyeceğim tiyatral hareketler var. her şeyin farkında olup değiştirmek için çabalamıyor oluşuma kızıyorum çoğu zaman. sonra diyorum ki sade bir veda ile ayrıl hayattan. hiç öyle not falan bırakma ardında. kimseye haber verme, tek kelime yazma gidişinle ilgili. yok ki bekleyenin kime veda edeceksin zaten. tek kelime yeter derler ya, sana o bile fazla.
onlarca özlü söz, beylik laf var insan hayatına dair. çoğu da birbiriyle çelişen düşünceler, taban tavana zıt fikirler ama hepsi kullanılıyor yerine göre bir kişi tarafından. bir gün hızlı yaşayıp hızlı ölmekten bahsediyor biri, ertesi gün hayatı ciddiye almamaktan bahsediyor. bir gün her insan özeldir diyor ertesi gün ''dinleyin sürüngenler. sizler özel değilsiniz.....'' diye başlayan o çok meşhur filmden bir tirat atıyor. bu kadar hızlı değişen ruh hali, duygusal seviyesi normal değil belki ama artık normal nedir inanın kimse bilmiyor.
psikolojik bir şikayetiniz olduğunda tedavinin farklı farklı ilerliyor oluşundan mıdır, teşhis koyarken geçen süreden midir bilinmez ciddiye alamıyorum psikologları da. sırf derdimin ne olduğunu 4 ay sonra anlayabilecek birine ben nasıl güvenebilirim ki? 2 farklı psikolog aynı anlatılara 2 farklı teşhis koyabiliyor, aynı teşhise bile 2 farklı tedavi planlayabiliyor. haliyle psikoloji bilimine olan güvenim sarsılıyor ve bu ''esnaf''larla konuşmamayı tercih ediyorum.
bazı şeylerin farkında olmak, davranışlarının nedenlerini biliyor olmak, kendini çok çok iyi tanımak her zaman doğru olanı yapacağının garantisini de veremiyor ne yazık ki. yukarıda saydığım onlarca şeye rağmen benim de ayrılık fon müziğim, kavuşma fon müziğim, neşeli zamanlarımda çalan şarkı, bazı durumlara göre sergileyeceğim tiyatral hareketler var. her şeyin farkında olup değiştirmek için çabalamıyor oluşuma kızıyorum çoğu zaman. sonra diyorum ki sade bir veda ile ayrıl hayattan. hiç öyle not falan bırakma ardında. kimseye haber verme, tek kelime yazma gidişinle ilgili. yok ki bekleyenin kime veda edeceksin zaten. tek kelime yeter derler ya, sana o bile fazla.
devamını gör...
2135.
beklemeyi öğrenmişim
sakince, hiçbir şey yapmadan oturup bekliyorum.
gelir mi peki?
emin değilim ama geldiğinde çok şey değişmiş olacak.
aniden ortada bir sebep yok iken size küsen, yokluğu ile sizi terbiye etmeye çalışan birine bir daha kapınızı açar mısınız
işte sorulması gereken soru bu
açmazsınız
birini yokluğunla terbiye ederken dikkat edin, yokluğunuzun konforuna alışmasın
alışırsa, gelseniz bile yok hükmündesiniz
sakince, hiçbir şey yapmadan oturup bekliyorum.
gelir mi peki?
emin değilim ama geldiğinde çok şey değişmiş olacak.
aniden ortada bir sebep yok iken size küsen, yokluğu ile sizi terbiye etmeye çalışan birine bir daha kapınızı açar mısınız
işte sorulması gereken soru bu
açmazsınız
birini yokluğunla terbiye ederken dikkat edin, yokluğunuzun konforuna alışmasın
alışırsa, gelseniz bile yok hükmündesiniz
devamını gör...
2136.
bir tutam keşke birikmiş içimde
neye niçin bilmiyorum
bir tutam keşke biriktirmişim
çığlığımı ben bile duyamıyorum
neye niçin bilmiyorum
bir tutam keşke biriktirmişim
çığlığımı ben bile duyamıyorum
devamını gör...
2137.
ne hissedeceğimi bilemez haldeyim. hani üzüntülü mü hafif rahatlamış mı? nedir bu duygu. bilinmezlik içinde yüzerken boşluk hissi midir? geleceğin ne getireceğini bilememenin verdiği garip bir heyecan mı yoksa? yine bir dönüm noktası... artık kendini tanıyor insan biraz. bir kaç güne belli eder kendini yeni durum. sevgiler. kendime ve size.
devamını gör...
2138.
çok pis avrupa yakasına başlayasım var ama üşeniyorum.
devamını gör...
2139.
hayat ne zaman tam olarak bizi istediğimiz noktaya götürür? her zaman başa sarmak bir şeyleri hallettim derken başa dönmek zorunda mıyız? ne zaman derin bir nefes alabileceğim bilmiyorum. bir boşluğa hapsolmuşum sanki sadece birisi kulağıma yapmam gerekenleri fısıldıyor ve ben onları yapıyorum, problemler sorunlar dolmuş kapımın önüne çıkıp bakamıyorum çözemiyorum sadece kalabalıklığı fark ediyorum. içimdeki gücü kaybettim hareket edemiyorum.
devamını gör...
2140.
evvet, iyi geceler goralılar! üç beş kelime edip fikfik olup gideceğim buradan. ama yazmazsam çatlarım gibi geldi.
içimdeki dert tasa tam nedir ne değildir bilmiyorum. ama zannediyorum eski enerjimi kaybettim. eski dediğime bakmayın 3 5 seneden değil 3 aydan bahsediyorum. o kadar yorgun hissediyorum ki kendimi, hem ruhsal hem de fiziken. masanın üzerindeki bi bardağı taşıyasım gelmiyor. sağ olsun benimle ilgilenen/vakit geçiren arkadaşlarım var. ama beraber vakit geçirirken sadece o an olanları kafadan geçirip atıyor gibiyim. sadece mantık süzgecinden geçirip atıyorum. hiçbir şey kalmıyor kafamda. o kadar dolu ki, üzerine basarak kapatmış gibi hissediyorum. öyle bi bunalmışlık öyle bi kafa yorgunluğu. son zamanlarda eğlenmeye de çıkmıyorum belki onun da etkisi vardır. her gün adım adım yaşama enerjimin söndüğünü, son zamanlarda belki de hiç içten gülmediğimi fark ediyorum. bilirsiniz gece 4-5 bazı farkındalıklar için muazzam bir zaman dilimidir. oturup bi tüm derdimi açsam ağlaya ağlaya sabahlasam her şey düzelir gibi.
bu ara bi de şey düşüncesi var aklımda, herkesle iletişimi kesip bir miktar inzivaya çekilmek. belki fiziksel olarak çekilecek yaşta değilim. ama inanın o kadar yorgunum ki. bilmiyorum bu kafa yorgunluğu, bu üzerindeki boşluk nasıl ve ne zaman dolacak. yaşamıyorum, yalnızca vakit geçiriyorum gibi. hayatımın sonuna yaklaşıyorum daima. ama yaklaşmamak gibi bi isteğim yok şu an. keşke dediğim bi şey olsun istemiyorum. ama iyi ki yapmışım dediğim şeyler de olmayacak gibi. bu düşünce beni deli etmeye yetiyor da artıyor bile. ciddi anlamda yalnızca 60 sene yaşayacağım bu hayatın yarısını bi şekilde heba etmiş hissediyorum. diğer yarısında bunu duyguyu takmamak için ne yapmam gerek bilmiyorum.
ama ben yaşadığımı hissetmek istiyorum.
neyse fikfik olma vakti. selametle.
içimdeki dert tasa tam nedir ne değildir bilmiyorum. ama zannediyorum eski enerjimi kaybettim. eski dediğime bakmayın 3 5 seneden değil 3 aydan bahsediyorum. o kadar yorgun hissediyorum ki kendimi, hem ruhsal hem de fiziken. masanın üzerindeki bi bardağı taşıyasım gelmiyor. sağ olsun benimle ilgilenen/vakit geçiren arkadaşlarım var. ama beraber vakit geçirirken sadece o an olanları kafadan geçirip atıyor gibiyim. sadece mantık süzgecinden geçirip atıyorum. hiçbir şey kalmıyor kafamda. o kadar dolu ki, üzerine basarak kapatmış gibi hissediyorum. öyle bi bunalmışlık öyle bi kafa yorgunluğu. son zamanlarda eğlenmeye de çıkmıyorum belki onun da etkisi vardır. her gün adım adım yaşama enerjimin söndüğünü, son zamanlarda belki de hiç içten gülmediğimi fark ediyorum. bilirsiniz gece 4-5 bazı farkındalıklar için muazzam bir zaman dilimidir. oturup bi tüm derdimi açsam ağlaya ağlaya sabahlasam her şey düzelir gibi.
bu ara bi de şey düşüncesi var aklımda, herkesle iletişimi kesip bir miktar inzivaya çekilmek. belki fiziksel olarak çekilecek yaşta değilim. ama inanın o kadar yorgunum ki. bilmiyorum bu kafa yorgunluğu, bu üzerindeki boşluk nasıl ve ne zaman dolacak. yaşamıyorum, yalnızca vakit geçiriyorum gibi. hayatımın sonuna yaklaşıyorum daima. ama yaklaşmamak gibi bi isteğim yok şu an. keşke dediğim bi şey olsun istemiyorum. ama iyi ki yapmışım dediğim şeyler de olmayacak gibi. bu düşünce beni deli etmeye yetiyor da artıyor bile. ciddi anlamda yalnızca 60 sene yaşayacağım bu hayatın yarısını bi şekilde heba etmiş hissediyorum. diğer yarısında bunu duyguyu takmamak için ne yapmam gerek bilmiyorum.
ama ben yaşadığımı hissetmek istiyorum.
neyse fikfik olma vakti. selametle.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2