normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
3961.
hayat türlü oyunlarla dolu, kısa bir bulmacadan ibaret olabiliyormuş çoğu zaman. insanın yaşadığı yahut yaşayacağı süre öylesine kısıtlı oluyormuş ki, bu süreyi sadece ah ederek geçirebiliyormuş. oysa hayat, tesadüfleri severmiş.
olmaz olasıca olasılıkları, o olasılıklarla oyunlar kurmayı da...
bu kısacık dilimde, bir şarkı dostu olabilirmiş insanın, bir şarkıda kendini bulabilir, eskileri yad edebilirmiş.
bazen tek bir melodi yetermiş, özlemleri sonlandırmaya. tek bir cümle özetlermiş, tüm yaşanılanları.
uzakta aramamak gerekmiş bazı şeyleri, gözün gördüğü de çok uzakta olabilirmiş aslında.
dokunmak yetmezmiş çoğu zaman, hissetmek sadece dokunmak değilmiş meğerse.
tesadüflere inanmak o kadar da kötü olmayabilirmiş, insanın hayatına mucizeler de değermiş.
aşk, bir nergis kokusunda, kömür karası gözlerde, kuzguni saçlarda da saklanırmış, görmeyi bilen için mevzu kalpte başlarmış.
ve en çok yaşamalıymış insan çünkü yaşamak kalple beynin işiymiş. biri olmadan diğeri bir hiçmiş aslında.
17.05.23
olmaz olasıca olasılıkları, o olasılıklarla oyunlar kurmayı da...
bu kısacık dilimde, bir şarkı dostu olabilirmiş insanın, bir şarkıda kendini bulabilir, eskileri yad edebilirmiş.
bazen tek bir melodi yetermiş, özlemleri sonlandırmaya. tek bir cümle özetlermiş, tüm yaşanılanları.
uzakta aramamak gerekmiş bazı şeyleri, gözün gördüğü de çok uzakta olabilirmiş aslında.
dokunmak yetmezmiş çoğu zaman, hissetmek sadece dokunmak değilmiş meğerse.
tesadüflere inanmak o kadar da kötü olmayabilirmiş, insanın hayatına mucizeler de değermiş.
aşk, bir nergis kokusunda, kömür karası gözlerde, kuzguni saçlarda da saklanırmış, görmeyi bilen için mevzu kalpte başlarmış.
ve en çok yaşamalıymış insan çünkü yaşamak kalple beynin işiymiş. biri olmadan diğeri bir hiçmiş aslında.
17.05.23
devamını gör...
3962.
ne yapıyoruz ?
“dünyanın kendisi bile büyük bir aldatmaca. birbirimizi fikir gibi maskelediğimiz saçmalıklara doldurmaktan, sosyal medyada samimiyet taklidi yapmaktan başka ne yapıyoruz.”
“dünyanın kendisi bile büyük bir aldatmaca. birbirimizi fikir gibi maskelediğimiz saçmalıklara doldurmaktan, sosyal medyada samimiyet taklidi yapmaktan başka ne yapıyoruz.”
devamını gör...
3963.
dördüncü altılık. hoş geldin altı dakikam. bu yazımı sana adıyorum. zamanın akışını en iyi sen gösteriyorsun bana çünkü. işte bu diyorum. bir akış esnasında yazıyor olmak muhteşem değil mi? kediliğinden akan cümlelerin bana eşlik ve hatta yazıldıktan sonra beni dönüştürüyor olması bir çeşit mucize değil mi? ve sen zaman, zihnimde bir ileri bir geri giderken ve hatta bir sevişme gibiyken senden nefret edeceğimi sanman büyük aptallık. bu yüzden bana getirdiğin ve hediye ettiğin yaşımı da kutluyorum. dört ay sonra bir yaş daha hediye edeceksin bana. teşekkür ederim şimdiden. seni çoğu zaman anlamasam da bana yaptıklarından mutluyum diyebilirim ve aslında bir çok insan senden nefret etmesine anlam verememekle birlikte artık bu cümlenin sonuyla sana olan borcumu şimdilik ödemiş bulunuyorum. bunun hayrını gör ama sen öyle bir şeysin ki bana verdiklerinin karşılığında aslında mutlaka bir şey alıp götürüyorsun. yani yeni yaşımı bana verirken eski yaşlarımı benden alıyorsun. bilmediğin tek şey benim zihinim içinden bunları çalamayacağın. ta ki alzheimer olana kadar. o zaman çok pis oluyorsun biliyorum. o zaman geçmişimi ve geleceğimi de alacaksın benden. anın boşluğu içerisinde beni cıscıbıldak bırakacaksın. kınıyorum seni.
devamını gör...
3964.
bundan 13 sene evvel her gün ağlayarak şarkılarını dinledigim biri vardı. yıllarca bu böyle sürdü ve kendime bir söz vermistim. konserine illaki gidecektim. eşim sevmiyordu onu, yollarımız ayrıldı.
o konsere gitme istegi bu yıla kadar hep siddetle vardı. ben yarın o konsere gidecegim, sorun ki icinde gram heves merak heyecan var mı. dinlerken o duyguları hissedecek miyim. bilmiyorum.kendimi duvar gibi hissediyorum. bir görevi gerceklestirecegim. ıcimdeki tüm güzel duyguları heyecanı öldüren hepinizin allah belasını versin.
o konsere gitme istegi bu yıla kadar hep siddetle vardı. ben yarın o konsere gidecegim, sorun ki icinde gram heves merak heyecan var mı. dinlerken o duyguları hissedecek miyim. bilmiyorum.kendimi duvar gibi hissediyorum. bir görevi gerceklestirecegim. ıcimdeki tüm güzel duyguları heyecanı öldüren hepinizin allah belasını versin.
devamını gör...
3965.
isteseydin her gece sana bir şeyler okurdum.
devamını gör...
3966.
bugün senin doğum günün ve ben sana iyi ki doğdun bile diyemedim bunun kırgınlığını aşamıyorum...
devamını gör...
3967.
geceye dair
yüreğine söyle sevgili
yarınlarımıza sözüm var
bir sonbahar akşamında
veyahut bir temmuz akşamında
hayallerimiz var bizim
mavi dünyamızın sonsuz maviliğinde
bu can bu tende olduğu sürece hep sevecek seni
yüreğine söyle sevgili
yarınlarımıza sözüm var
bir sonbahar akşamında
veyahut bir temmuz akşamında
hayallerimiz var bizim
mavi dünyamızın sonsuz maviliğinde
bu can bu tende olduğu sürece hep sevecek seni
devamını gör...
3968.
ben artık çok yoruldum. pes ediyorum. yarışmacı arkadaşlara başarılar
devamını gör...
3969.
içmeyi insanın canı isteyecek. bugün canım istemiyor. muhabbeti insanın canı çekecek. arkadaşlarımla da çıkmak istemedim.
öyle kukumav kuşu gibi oturasım var.
öyle kukumav kuşu gibi oturasım var.
devamını gör...
3970.
kara günler yaşarken karalamayanlardan olup, hayatı biraz olsun düzene girince yıllar sonra karalamaya karar veren sabile'nin ortama girişi.
hayatımın son 16 yılının en güzel senesini geçiyorum. aslında öyle acılar yaşadım ki bu sene, tüm hayatımda bu acıların ne olduğunu bile bilmiyordum. olabilecek en acı kayıplar, var olan düzenin 180 derece değişimi, fiziksel yorgunluk vs.
normalde bir ömürde yaşanacak bir çok şeyi 6 ayda yaşadım.
fakat çok tuhaf bir şekilde en mutlu, huzurlu, rahat olduğum bir dönemdeyim.
başta kafayı sıyırdım sandım da, sanırım büyümüşüm. ya da başka bir şey. garip bir şey.
sözlük de baya değişti yalnız bu sene. o da garip.
değişim yılı mıdır nedir?
hatta büyük değişim yılı olsa
#tanımsilmesınırıkalksın
(bkz: aslında bu yoktu öyle bir içimden geldi)
hayatımın son 16 yılının en güzel senesini geçiyorum. aslında öyle acılar yaşadım ki bu sene, tüm hayatımda bu acıların ne olduğunu bile bilmiyordum. olabilecek en acı kayıplar, var olan düzenin 180 derece değişimi, fiziksel yorgunluk vs.
normalde bir ömürde yaşanacak bir çok şeyi 6 ayda yaşadım.
fakat çok tuhaf bir şekilde en mutlu, huzurlu, rahat olduğum bir dönemdeyim.
başta kafayı sıyırdım sandım da, sanırım büyümüşüm. ya da başka bir şey. garip bir şey.
sözlük de baya değişti yalnız bu sene. o da garip.
değişim yılı mıdır nedir?
hatta büyük değişim yılı olsa
#tanımsilmesınırıkalksın
(bkz: aslında bu yoktu öyle bir içimden geldi)
devamını gör...
3971.
ömür boyu bir şeylerin peşinden koşuyoruz ama yetişebildiğimiz sadece nasibimizdir. gayret bizden takdir allah'tan.
devamını gör...
3972.
yüzündeki deliklerde balıklar
balıkların hafızasını avlar
ava çıkarken tulumunda patikalar
patikalarda koşmayı yasaklar
yasaklara yürümek serbest
serbest akış ruhuna ters
yüzündeki balıklarda delikler
deliklerin içerisinde örümcekler
örümceklerin kralına çıplak
çıplaklığı kendine kaçak
kaçak ava giderken mutlu
mutluluğu avının ağzında
ağzını büzüp bakar sokağa
sokağın köpekleri ters
balıkların delikleri yüzünde
yüzünde nefesi
nefesi derisinde
derisinin kırgınlığı sadece kendine
balıkların hafızasını avlar
ava çıkarken tulumunda patikalar
patikalarda koşmayı yasaklar
yasaklara yürümek serbest
serbest akış ruhuna ters
yüzündeki balıklarda delikler
deliklerin içerisinde örümcekler
örümceklerin kralına çıplak
çıplaklığı kendine kaçak
kaçak ava giderken mutlu
mutluluğu avının ağzında
ağzını büzüp bakar sokağa
sokağın köpekleri ters
balıkların delikleri yüzünde
yüzünde nefesi
nefesi derisinde
derisinin kırgınlığı sadece kendine
devamını gör...
3973.
iflah olmaz bir kırtasiye düşkünü olmama rağmen (bkz: notability)dir efenim
devamını gör...
3974.
#2676677 şu entry de bahsettiğim şekilde bugün hastaneye gittim. doktorlar grevde olduğu için akan sümüklü burnumla geri döndüm. ama bu durum beni amirimi arayıp abi böyle böyle rapor alamadım izin yazar mısın deyip ofisteki insan görünümlü yılanlardan birkaç gün uzakta kalmamı engelleyemedi. şu an hasta olsam da kafam rahat bir sekilde ada çayımı içerken kedimle ilgilenmek tedavimin bir parçası.

fotoğraftaki yavrucagin adı sezar. o bir erkek. eve çiftleşmesi için dişi cins kedi getirmemize rağmen hala patisine mahkum olduğu gerçeğiyle ne kadar erkek olduğu da sorgulanır ama neyse.
ben ufak bir deney yaptım arkadaslar. kedilerin de müzik zevki varmış. fotoğrafta bir elimle airpods kulaklığı tutup kulağına yasladım. daha önce de farklı tür müziklerle de denemiştim.
anladığım kadarıyla sezar kadın şarkıcıları daha çok seviyor ve kulağına gelen sesten rahatsız olmuyor. en sevdiği müzik türleri country ve arabesk. anlamsız bir şekilde devran çağlar hastası. rock müzikten ise şebnem ferah'ın bu aşk fazla sana ve bugün şarkısı haricinde nefret ediyor.
şu an aslında az önce dinlettigim ve gözlerinin yumulmasına sebep olan şarkı da tash sultana'nın söylediği trough the valley şarkısı.
neyse şu burun akıntısı geçsin de yarım kalan portremi tamamlayıp ınstagram üzerinden hatun kovalamaya devam edeyim.
+beni de çizer misin ?
-ucretsiz çizim yapmıyorum ama bira ismarlarsan neden olmasın ehehe.
+neden olmasın
ve gece film kopar...
dua edin de bir an önce iyileseyim lan. burnumu bıçakla kesicem az kaldı a.koyim.

fotoğraftaki yavrucagin adı sezar. o bir erkek. eve çiftleşmesi için dişi cins kedi getirmemize rağmen hala patisine mahkum olduğu gerçeğiyle ne kadar erkek olduğu da sorgulanır ama neyse.
ben ufak bir deney yaptım arkadaslar. kedilerin de müzik zevki varmış. fotoğrafta bir elimle airpods kulaklığı tutup kulağına yasladım. daha önce de farklı tür müziklerle de denemiştim.
anladığım kadarıyla sezar kadın şarkıcıları daha çok seviyor ve kulağına gelen sesten rahatsız olmuyor. en sevdiği müzik türleri country ve arabesk. anlamsız bir şekilde devran çağlar hastası. rock müzikten ise şebnem ferah'ın bu aşk fazla sana ve bugün şarkısı haricinde nefret ediyor.
şu an aslında az önce dinlettigim ve gözlerinin yumulmasına sebep olan şarkı da tash sultana'nın söylediği trough the valley şarkısı.
neyse şu burun akıntısı geçsin de yarım kalan portremi tamamlayıp ınstagram üzerinden hatun kovalamaya devam edeyim.
+beni de çizer misin ?
-ucretsiz çizim yapmıyorum ama bira ismarlarsan neden olmasın ehehe.
+neden olmasın
ve gece film kopar...
dua edin de bir an önce iyileseyim lan. burnumu bıçakla kesicem az kaldı a.koyim.
devamını gör...
3975.
beş yaşındaki oğlum abdullah'a çok pahalı bir ayakkabı aldım. ben bir ayakkabıya, hele çocuk ayakkabısına o kadar para vermezdim. saçmalık...
bundan daha saçma olan şey de benim beş yaşında bir oğlumun olmuş olması. bu çocuğa bir de abdullah gibi bir ad koymam tüy dikiyor mevzuya.
silkindim. meğer rüyaymış.
derin bir oh çektim. düşün beş yaşında bir abdullah var evde. okula gönder, peşinden koş. yeteri kadar uğraşmışlığım var zaten.
kahvaltımı yaptım. üstümü giydim. ayakkabılarımı almak için dolabı açınca baktım çok pahalı bir çift çocuk ayakkabısı duruyor. eşime seslendim, "kimin bu ayakkabılar?"
"abdullah'ın" dedi.
burnumu sıkma mandalını burnuma takarak "hanna hannaaa" dedim kendi kendime. (bu allah allah dememek için bulduğum bir yol. )
ben eminim benim böyle bir çocuğum yok. komşularda da yok böyle bir çocuk.
"kim bu abdullah" dedim "ve nerede?" eşim sigarasını söndürdü, tuhaf tuhaf bana baktı. "ee çocuk işte" dedi. (eşim de yok bu arada, demiş miydim?)
odaları gezdim, bir göreyim dünya gözüyle şu abdullah'ı diye. hiçbir odada böyle bir çocuk yok. kendi odama girdim baktım benim yatakta koca bir herif devirmiş mabadını yatıyor. tekmeyi attım bacağına, sıçrayarak uyandı. bir baktım benmişim.
meğer rüya içinde rüya görüyormuşum. insepşın diyeni vuracağım, haberiniz olsun.
şimdi akşam oldu, iş yerim kaynıyor, klima bile fayda etmiyor. tam masamın karşısındaki dolapların üstünde, üstünde "abdullah" yazılı pahalı bir çift çocuk ayakkabısıyla karşılıklı bakışıyoruz.
gülüyor da namussuz.
bundan daha saçma olan şey de benim beş yaşında bir oğlumun olmuş olması. bu çocuğa bir de abdullah gibi bir ad koymam tüy dikiyor mevzuya.
silkindim. meğer rüyaymış.
derin bir oh çektim. düşün beş yaşında bir abdullah var evde. okula gönder, peşinden koş. yeteri kadar uğraşmışlığım var zaten.
kahvaltımı yaptım. üstümü giydim. ayakkabılarımı almak için dolabı açınca baktım çok pahalı bir çift çocuk ayakkabısı duruyor. eşime seslendim, "kimin bu ayakkabılar?"
"abdullah'ın" dedi.
burnumu sıkma mandalını burnuma takarak "hanna hannaaa" dedim kendi kendime. (bu allah allah dememek için bulduğum bir yol. )
ben eminim benim böyle bir çocuğum yok. komşularda da yok böyle bir çocuk.
"kim bu abdullah" dedim "ve nerede?" eşim sigarasını söndürdü, tuhaf tuhaf bana baktı. "ee çocuk işte" dedi. (eşim de yok bu arada, demiş miydim?)
odaları gezdim, bir göreyim dünya gözüyle şu abdullah'ı diye. hiçbir odada böyle bir çocuk yok. kendi odama girdim baktım benim yatakta koca bir herif devirmiş mabadını yatıyor. tekmeyi attım bacağına, sıçrayarak uyandı. bir baktım benmişim.
meğer rüya içinde rüya görüyormuşum. insepşın diyeni vuracağım, haberiniz olsun.
şimdi akşam oldu, iş yerim kaynıyor, klima bile fayda etmiyor. tam masamın karşısındaki dolapların üstünde, üstünde "abdullah" yazılı pahalı bir çift çocuk ayakkabısıyla karşılıklı bakışıyoruz.
gülüyor da namussuz.
devamını gör...
3976.
sanki içimde yarım kalmış her türlü şeyin parçaları kala kala bana yer bırakmamış gibi. kursakta kalan hevesler, her yanı keskin ve sivri hayal kırıklıkları, nedenler, acabalar, en çok da annemin babamın karşısına geçip onca konuşmalarıma rağmen sıfır dikkatlerinin nedenlerini bir türlü bulamamak derken kendime nefes alacak yer bırakmamışım. içim dolmuş da ben onu boş zannetmişim. benim içim meğerse doluymuş da çevremdeki insanların çoğunun içi anlayış bakımından boşmuş.
devamını gör...
3977.
çok şeyler söyleyebilirim
doğru, dürüst, özel şeyler
ama biliyorum
sıkılırsın
ne anlamı var
bunların hepsini zaten biliyoruz
herkesi eleştirebilirim
hepinize çok sağlam saldırabilirim
kendimi öylesine geliştirebilirim
çok ama çok haklı çıkabilirim
ama biliyorum
ne o ne onlar ne de sen
umursamaz kimse
iyi bir şeyler tüttürmüş gibi
iyi olduğumu kabullenmek devrimimiz olur
sonra
herkes
istediğim şeyleri
benim dışımda herkes ile yapmak üzere
uzaklaşır
çok şeyler yapabilirim
ama biliyorum
yapmayacağım
az şey yapacağım
dibi düşecek mi birilerinin
işte onu bilemeyeceğim
sana bir şey söyleyeyim mi!?
bilmiyordum
hiç bilmedim
hala bilmiyorum
ama emin ol
her şeyi anlayabiliyorum
doğru olan bu
bilmek değil!
doğru, dürüst, özel şeyler
ama biliyorum
sıkılırsın
ne anlamı var
bunların hepsini zaten biliyoruz
herkesi eleştirebilirim
hepinize çok sağlam saldırabilirim
kendimi öylesine geliştirebilirim
çok ama çok haklı çıkabilirim
ama biliyorum
ne o ne onlar ne de sen
umursamaz kimse
iyi bir şeyler tüttürmüş gibi
iyi olduğumu kabullenmek devrimimiz olur
sonra
herkes
istediğim şeyleri
benim dışımda herkes ile yapmak üzere
uzaklaşır
çok şeyler yapabilirim
ama biliyorum
yapmayacağım
az şey yapacağım
dibi düşecek mi birilerinin
işte onu bilemeyeceğim
sana bir şey söyleyeyim mi!?
bilmiyordum
hiç bilmedim
hala bilmiyorum
ama emin ol
her şeyi anlayabiliyorum
doğru olan bu
bilmek değil!
devamını gör...
3978.
öyle baktık sonra denize.. leyla'nın gözleri karanlıkta aradı hayatın anlamını. bunu söylemedi. ama zaten bir kadının ellerine dokunmaktan daha güzel olan söylemediklerini anlamaktı.
...
limanda bıraktıklarım gözleri dolu dolu bakarken ardımdan. denizin altında ön göremediğim, sulara gömülmüş bir ada gibisin leyla. gidemiyorum da gemimin vurduğum kara gibisin.
...
limanda bıraktıklarım gözleri dolu dolu bakarken ardımdan. denizin altında ön göremediğim, sulara gömülmüş bir ada gibisin leyla. gidemiyorum da gemimin vurduğum kara gibisin.
devamını gör...
3979.
hoff ulan hoff yarın iş var. kredi kartı ekstresini görünce bu kadar yeter dedim. gerçi çok kararsız bir insanım her an izni uzatabilirim de belli olmaz.
bu arada yıl içerisindeki üçüncü zammı aldım alırım bı h.o.
neyse bundan sadece 2-3 sene önce sevmediğim bir iş olunca ya da ortamını begenmeyince s****ler aga deyip s**** t****na denk bir şekilde arkada mehter marşıyla basardim istifayı. cebimdeki iki üç kuruş para da işsiz kaldığım birkaç ay boyunca yeterdi de. ama şu an ekonomi asrın lideri sayesinde öyle bir noktaya evrildi ki işini sevmesen de şu şartlarda mecbur olduğunu biliyorsun. o hesap.
ve çalıştığım yerde artık kimseyle konuşmuyorum. tek aktiviteleri dışarıda yemek yemek ve halı saha olan arkadaş grubu buluşmalarını her teklifte reddettigim için linç yemiş ve en sonunda dışlanmıştım.
ee napayim ki ? sevdiğim insanlar da olsa ne futbola merakım var ne de dışarıda yemek yemeye. dışarıda beraber eglenemeyeceksem zaman kaybetmenin ne anlamı var ?
işin aslında birkaç tuhaf detayı da var :)
bu grupta arabası olan iki kişiden biriydim diğeri arabayı satınca beraber takılmak için (bensiz bir şekilde) yuzsuzca araba lazım diye mesaj atmaları ahahaha. vermedim tabii ki de.
başka bir nokta ise düşüncelerime göre bunlarin iş dışında hiç arkadaşları yok. sürekli birlikteler. hayır dışarıda da iş konusuyorlar iş yerinde de. aslında birkaç kişi hariç ne kadar samimi olursam olayım iş yerinden kimseyle dışarıda görüşmem. bu insanları sevip sevmemle alakalı değil aksine eğlence anlayışındaki farkımız ve dışarıda da iş konuşmakla alakalı. bir yerde okumuştum almanlar iş arkadaşlarıyla dışarıda gorusmezmis diye. gerçeğini bilmem ama haklılar bence.
velhasıl kelam kendi kendilerine bana karşı kurulan bu insanlara kendimi sizlere melek gibi anlatma peşinde değilim. zoruma giden tek şey -aslında zoruma da gitmiyor ama- bunların beni dışlayarak cezalandırdıklarını sanması. sosyal bir insan olduğum kadar içe de dönük bir insanımdır.
durakta sigara içip beklerken pek çok insanla tanıştım bugüne kadar. yakın arkadaşlar edindim yani içe kapanık asosyal bir insan değilimdir. hatta lise döneminde ders çalışması zor gelen ama sayısalı kuvvetli biri olarak sözel bölüm seçmiştim. sınıfta kafa dengi bir insan olmayınca koca bir yılım çok yalnız geçti sonra hazırlığa kaldığım o bir yılda tüm arkadaşlarımın uniye ve askere gitmesiyle bir yıl daha ve üniversitedeki ilk bir ay..
koyar mi lan ikarus a yalnız kalmak ? allah şahidimdir koymuyor da. çünkü hayat sadece iş yerindeki insanlardan ibaret değil.
kafanızı sisirdiysem ve buraya kadar okuduysaniz hadi biraz daha okuyun.
mavi yakayken beraber üretimde çalıştığım iki abi var. benden 15 yaş büyük olmalarına rağmen harbi kafa adamlardır. (iş yerinden olup dışarıda buluştuğum as kadro bunlar :)) her sabah beraber kahve ve sigara yaparız is saati gelmeden.
bu üretim hattına yeni calisanlar gelmiş. bir kız.. fiziği, yüzü, konuşma şekli, sempatikligi...
ilk görüşte libodom yükseldi kendisine karşı. dedim ki bu kızla ya sevisicem ya sevgili olucam...
üretim hattından bir arkadasimin sevgilisi olduğunu öğrenince dünyam başıma yıkıldı tabi.
bir de yol verdiğim eski flörtüm orda çalışan yakın bir arkadaşımla sevgili olmuş. çocukla iki gava.. ay pardon medeni insan gibi konuşuyoruz hala. bazen bu durum çok tuhaf hissettiriyor.
baya yazmışım lan. neyse illaki bir gün çalıştığım yeri manhunt misali pala, balta ve roket atarla basıp arınma yaşayacağım gün de gelecek. hayırlısı.
bu arada yıl içerisindeki üçüncü zammı aldım alırım bı h.o.
neyse bundan sadece 2-3 sene önce sevmediğim bir iş olunca ya da ortamını begenmeyince s****ler aga deyip s**** t****na denk bir şekilde arkada mehter marşıyla basardim istifayı. cebimdeki iki üç kuruş para da işsiz kaldığım birkaç ay boyunca yeterdi de. ama şu an ekonomi asrın lideri sayesinde öyle bir noktaya evrildi ki işini sevmesen de şu şartlarda mecbur olduğunu biliyorsun. o hesap.
ve çalıştığım yerde artık kimseyle konuşmuyorum. tek aktiviteleri dışarıda yemek yemek ve halı saha olan arkadaş grubu buluşmalarını her teklifte reddettigim için linç yemiş ve en sonunda dışlanmıştım.
ee napayim ki ? sevdiğim insanlar da olsa ne futbola merakım var ne de dışarıda yemek yemeye. dışarıda beraber eglenemeyeceksem zaman kaybetmenin ne anlamı var ?
işin aslında birkaç tuhaf detayı da var :)
bu grupta arabası olan iki kişiden biriydim diğeri arabayı satınca beraber takılmak için (bensiz bir şekilde) yuzsuzca araba lazım diye mesaj atmaları ahahaha. vermedim tabii ki de.
başka bir nokta ise düşüncelerime göre bunlarin iş dışında hiç arkadaşları yok. sürekli birlikteler. hayır dışarıda da iş konusuyorlar iş yerinde de. aslında birkaç kişi hariç ne kadar samimi olursam olayım iş yerinden kimseyle dışarıda görüşmem. bu insanları sevip sevmemle alakalı değil aksine eğlence anlayışındaki farkımız ve dışarıda da iş konuşmakla alakalı. bir yerde okumuştum almanlar iş arkadaşlarıyla dışarıda gorusmezmis diye. gerçeğini bilmem ama haklılar bence.
velhasıl kelam kendi kendilerine bana karşı kurulan bu insanlara kendimi sizlere melek gibi anlatma peşinde değilim. zoruma giden tek şey -aslında zoruma da gitmiyor ama- bunların beni dışlayarak cezalandırdıklarını sanması. sosyal bir insan olduğum kadar içe de dönük bir insanımdır.
durakta sigara içip beklerken pek çok insanla tanıştım bugüne kadar. yakın arkadaşlar edindim yani içe kapanık asosyal bir insan değilimdir. hatta lise döneminde ders çalışması zor gelen ama sayısalı kuvvetli biri olarak sözel bölüm seçmiştim. sınıfta kafa dengi bir insan olmayınca koca bir yılım çok yalnız geçti sonra hazırlığa kaldığım o bir yılda tüm arkadaşlarımın uniye ve askere gitmesiyle bir yıl daha ve üniversitedeki ilk bir ay..
koyar mi lan ikarus a yalnız kalmak ? allah şahidimdir koymuyor da. çünkü hayat sadece iş yerindeki insanlardan ibaret değil.
kafanızı sisirdiysem ve buraya kadar okuduysaniz hadi biraz daha okuyun.
mavi yakayken beraber üretimde çalıştığım iki abi var. benden 15 yaş büyük olmalarına rağmen harbi kafa adamlardır. (iş yerinden olup dışarıda buluştuğum as kadro bunlar :)) her sabah beraber kahve ve sigara yaparız is saati gelmeden.
bu üretim hattına yeni calisanlar gelmiş. bir kız.. fiziği, yüzü, konuşma şekli, sempatikligi...
ilk görüşte libodom yükseldi kendisine karşı. dedim ki bu kızla ya sevisicem ya sevgili olucam...
üretim hattından bir arkadasimin sevgilisi olduğunu öğrenince dünyam başıma yıkıldı tabi.
bir de yol verdiğim eski flörtüm orda çalışan yakın bir arkadaşımla sevgili olmuş. çocukla iki gava.. ay pardon medeni insan gibi konuşuyoruz hala. bazen bu durum çok tuhaf hissettiriyor.
baya yazmışım lan. neyse illaki bir gün çalıştığım yeri manhunt misali pala, balta ve roket atarla basıp arınma yaşayacağım gün de gelecek. hayırlısı.
devamını gör...
3980.
birinin beni işletmesine izin vermek mallık mı yoksa akıllılık mı hala daha çözemiyorum. biliyorum karşımdaki yalan söylüyor, her hareketi sahte ama bozmak gelmiyor içimden. bakalım nerede patlayacak diye sürdürüyorum sohbeti sonuna kadar. hatta bazen patlamasın renk vermesin diye sıkıştırma fırsatım varsa da es geçiyorum. bilmiyorum neden öyle yapıyorum ama sanırım çok yalnızım ve yalandan da olsa bir iki sohbet, etkileşim hoşuma gidiyor. bir çeşit eğlence gibi görüyorum bu durumu. umarım bu işletmeye çalışan kişi sıkılmaz benimle uğraşmaktan da her daim yoklar ara ara.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2