normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
3321.
mental olarak çöküşte olduğum bir dönemdeyim. belki komple çöker bir topragın altında kalıveririm. kısmet.
devamını gör...
3322.
bazen bir hoşçakala bile sığdıramazsın hissettiklerini. hoşçakal bile diyemezsin aslında ağır gelir düşündüklerin ezilir boğulursun duyguların denizinde. sessiz sedasız uzaklaşırsın uzaktan seyredersin , gidemezsin ama gelemezsin de ''o''ndan habersiz korkuların vardır susup içine atmak zorunda olduğun . kurtulamazsın. dilinde bir şarkı ;
boşluğun dibinde yalnızım
biraz kararsızım
kendinden utanır mısın?
sonum belki en başımdır
yollar karışmıştır
ben olmadan kaçamaz mısın?
düşerdim yamaçlarından
sapsarı saçlarından, avuçlarından
yine de kalkar severdim, gülüşün özeldi
beni kendinden kurtar
bilmezsin ki kaçışlar çare değil ölüme . ölüm gibi birşey olur bazen ama kimse ölmez. bir kelimeye ,bir gülüşe bakar bazen mutluluk.hic gitmemiş gibi kapının aralık olduğunu bilmek rahatlatır o kapıdan hiç girmeyecek olsan bile.
bazen söylenmesi gereken sadece bir şarkıdır.
beni sen inandır
boşluğun dibinde yalnızım
biraz kararsızım
kendinden utanır mısın?
sonum belki en başımdır
yollar karışmıştır
ben olmadan kaçamaz mısın?
düşerdim yamaçlarından
sapsarı saçlarından, avuçlarından
yine de kalkar severdim, gülüşün özeldi
beni kendinden kurtar
bilmezsin ki kaçışlar çare değil ölüme . ölüm gibi birşey olur bazen ama kimse ölmez. bir kelimeye ,bir gülüşe bakar bazen mutluluk.hic gitmemiş gibi kapının aralık olduğunu bilmek rahatlatır o kapıdan hiç girmeyecek olsan bile.
bazen söylenmesi gereken sadece bir şarkıdır.
beni sen inandır
devamını gör...
3323.
karaladıklarınızı okumadım. özür dilerim.
çok mu arabesk acaba?
çok mu arabesk acaba?
devamını gör...
3324.
varlığımı varlığına armağan etmiştim şimdi sen yoksun ben de yokum ... ne az ne çokum ben sadece yokum...
devamını gör...
3325.
bir izdüşüm gibi
serilir zaman önüme
ne kalır keder nede anlamsız hatıralar
hafızası vardır
torağın
suyun
havanın
bizden öncekileri
bizden sonrakileri
bir günlük
tutar gibi
aydınlatır
serilir zaman önüme
ne kalır keder nede anlamsız hatıralar
hafızası vardır
torağın
suyun
havanın
bizden öncekileri
bizden sonrakileri
bir günlük
tutar gibi
aydınlatır
devamını gör...
3326.
allah kurtarsın kardeşim artık ben anca bu cümleyi yazıp duru
devamını gör...
3327.
ve üçüncü buluşmamız...
•sevdiğinden;*
bugüne de heyecanlı bir giriş yaptım nasıl olsa yine beni göremeye gelecekti. ve beni görmek istemesi de çok hoşuma gidiyor. okul çıkışı kimsecikleri göremedim her ne kadar üzülmediğimi arkadaşlarıma söylesem de ben hayal kırıklıklarından nefret ederim, çok üzüldüm elbet. neyse ben kafama koydum şu hayal kurmaları bir kenara bırakıp gerçekleşmeyince içime kötü bir ağırlık oturmasın. neyse haber alamadım ancak kötü de düşünmedim illaki bir durum var ki gelememiş dedim. eve vardık ve dışarı çıktım bu sefer okul çıkışı olmasa da buluşacaktık. bekledim, bekledim, bekledim... habi derler ya "beklemek ateşten sancılıdır" işte öyle beklemek b3ni çok yoruyor. neyse kriz üstüne kriz geçirdim. bir sürü şey ters gitti. tam evin oraya vardım ki bir baktım aradı. nerdesin işte kırtasiyedeyim sen nerdesin?...
hı hı çok uzakta asla 20 dakikadan az bir süre içerisinde gelemez. 5 dakikaya ordayım dedi. ve ben ne diyeceğimi bilmiyorum. beş dakikada ölsem bile gelemez yani. sen bekle geliyorum deyince tamam dedi. ben biraz bekledim ki yine aradı işte şuradayım dedi. inanmıyorum beş dakikada gelmişti. nasıl olur da bu kadar kısa bir sürede gelebilir hâlâ bile çok şaşkınım. kendi mahallemdeyim biraz daha uzak durmaya çalışıyoruz hani. birtanem benim bir de en sevdiğim çikolatayı almış bana. üstünde de "bugün günlerden biz" yazılı. elini tutabilir miyim, sarılabilir miyim diye soruyor ya hani içim gidiyor kimse bilemez. sen nasıl olur da bu kadar iyisin böyle. o kadar sinirliydim ki o âna kadar. böyle de tatlı biraz bağırdım ona aslında. şu an o kadar pişmanım ki, çok özür dilerim sevdiğim...
bağırmak istemezdim. ne kadar da her şeyime razı duruyordu ona baktım ve duraksadım, aptal mıydım ben neden onun suçu yokken ve benim için artık nasıl büyük bir hızla gelmişse gelmişti işte. bu sinirimi hiç hak etmemişti işte. elimi tutmak istedi ancak elimi veremedim bu sefer kendi mahallemdeydim. kapıya kadar benimle geldi sarılmak istedi ve ben sarılamadım da... üzgünüm sevdiğim... bu berbat günde sinirime rağmen yüzümü güldüren insan seviyorum seni.
gelelim yine en güzel âna. böyle deyince de onunla her anım güzel gibi. ancak en hoşuma giden ayrı. eve kadar bıraktı ve daha yeni arkamı döndüm ki yine beni aradı. ve yine gözlerimin içine bakıp söyleyemediği şeyi söyledi: seni seviyorum. *
sevdiğinden; *
•sevdiğinden;*
bugüne de heyecanlı bir giriş yaptım nasıl olsa yine beni göremeye gelecekti. ve beni görmek istemesi de çok hoşuma gidiyor. okul çıkışı kimsecikleri göremedim her ne kadar üzülmediğimi arkadaşlarıma söylesem de ben hayal kırıklıklarından nefret ederim, çok üzüldüm elbet. neyse ben kafama koydum şu hayal kurmaları bir kenara bırakıp gerçekleşmeyince içime kötü bir ağırlık oturmasın. neyse haber alamadım ancak kötü de düşünmedim illaki bir durum var ki gelememiş dedim. eve vardık ve dışarı çıktım bu sefer okul çıkışı olmasa da buluşacaktık. bekledim, bekledim, bekledim... habi derler ya "beklemek ateşten sancılıdır" işte öyle beklemek b3ni çok yoruyor. neyse kriz üstüne kriz geçirdim. bir sürü şey ters gitti. tam evin oraya vardım ki bir baktım aradı. nerdesin işte kırtasiyedeyim sen nerdesin?...
hı hı çok uzakta asla 20 dakikadan az bir süre içerisinde gelemez. 5 dakikaya ordayım dedi. ve ben ne diyeceğimi bilmiyorum. beş dakikada ölsem bile gelemez yani. sen bekle geliyorum deyince tamam dedi. ben biraz bekledim ki yine aradı işte şuradayım dedi. inanmıyorum beş dakikada gelmişti. nasıl olur da bu kadar kısa bir sürede gelebilir hâlâ bile çok şaşkınım. kendi mahallemdeyim biraz daha uzak durmaya çalışıyoruz hani. birtanem benim bir de en sevdiğim çikolatayı almış bana. üstünde de "bugün günlerden biz" yazılı. elini tutabilir miyim, sarılabilir miyim diye soruyor ya hani içim gidiyor kimse bilemez. sen nasıl olur da bu kadar iyisin böyle. o kadar sinirliydim ki o âna kadar. böyle de tatlı biraz bağırdım ona aslında. şu an o kadar pişmanım ki, çok özür dilerim sevdiğim...
bağırmak istemezdim. ne kadar da her şeyime razı duruyordu ona baktım ve duraksadım, aptal mıydım ben neden onun suçu yokken ve benim için artık nasıl büyük bir hızla gelmişse gelmişti işte. bu sinirimi hiç hak etmemişti işte. elimi tutmak istedi ancak elimi veremedim bu sefer kendi mahallemdeydim. kapıya kadar benimle geldi sarılmak istedi ve ben sarılamadım da... üzgünüm sevdiğim... bu berbat günde sinirime rağmen yüzümü güldüren insan seviyorum seni.
gelelim yine en güzel âna. böyle deyince de onunla her anım güzel gibi. ancak en hoşuma giden ayrı. eve kadar bıraktı ve daha yeni arkamı döndüm ki yine beni aradı. ve yine gözlerimin içine bakıp söyleyemediği şeyi söyledi: seni seviyorum. *
sevdiğinden; *
devamını gör...
3328.
ve üçüncü buluşmamız...
•sevdiğinden;*
bugüne de heyecanlı bir giriş yaptım nasıl olsa yine beni göremeye gelecekti. ve beni görmek istemesi de çok hoşuma gidiyor. okul çıkışı kimsecikleri göremedim her ne kadar üzülmediğimi arkadaşlarıma söylesem de ben hayal kırıklıklarından nefret ederim, çok üzüldüm elbet. neyse ben kafama koydum şu hayal kurmaları bir kenara bırakıp gerçekleşmeyince içime kötü bir ağırlık oturmasın. neyse haber alamadım ancak kötü de düşünmedim illaki bir durum var ki gelememiş dedim. eve vardık ve dışarı çıktım bu sefer okul çıkışı olmasa da buluşacaktık. bekledim, bekledim, bekledim... hani derler ya "beklemek ateşten sancılıdır" işte öyle beklemek bni çok yoruyor. neyse kriz üstüne kriz geçirdim. bir sürü şey ters gitti. tam evin oraya vardım ki bir baktım aradı. nerdesin işte kırtasiyedeyim sen nerdesin?...
hı hı çok uzakta asla 20 dakikadan az bir süre içerisinde gelemez. 5 dakikaya ordayım dedi. ve ben ne diyeceğimi bilmiyorum. beş dakikada ölsem bile gelemez yani. sen bekle geliyorum deyince tamam dedi. ben biraz bekledim ki yine aradı işte şuradayım dedi. inanmıyorum beş dakikada gelmişti. nasıl olur da bu kadar kısa bir sürede gelebilir hâlâ bile çok şaşkınım. kendi mahallemdeyim biraz daha uzak durmaya çalışıyoruz hani. birtanem benim bir de en sevdiğim çikolatayı almış bana. üstünde de "bugün günlerden biz" yazılı. elini tutabilir miyim, sarılabilir miyim diye soruyor ya hani içim gidiyor kimse bilemez. sen nasıl olur da bu kadar iyisin böyle. o kadar sinirliydim ki o âna kadar. böyle de tatlı biraz bağırdım ona aslında. şu an o kadar pişmanım ki, çok özür dilerim sevdiğim...
bağırmak istemezdim. ne kadar da her şeyime razı duruyordu ona baktım ve duraksadım, aptal mıydım ben neden onun suçu yokken ve benim için artık nasıl büyük bir hızla gelmişse gelmişti işte. bu sinirimi hiç hak etmemişti işte. elimi tutmak istedi ancak elimi veremedim bu sefer kendi mahallemdeydim. kapıya kadar benimle geldi sarılmak istedi ve ben sarılamadım da... üzgünüm sevdiğim... bu berbat günde sinirime rağmen yüzümü güldüren insan seviyorum seni.
gelelim yine en güzel âna. böyle deyince de onunla her anım güzel gibi. ancak en hoşuma giden ayrı. eve kadar bıraktı ve daha yeni arkamı döndüm ki yine beni aradı. ve yine gözlerimin içine bakıp söyleyemediği şeyi söyledi: seni seviyorum. *
çok fazla mesajlarına dönemedim .ben beklemekten nefret ederken bana bugün şu cümleyi kurdu: seni beklemek kadar güzel bir şey yok.
sevdiğinden; *
şiir düşlüm
bugün hızlı adımlarla yanına geliyordum.
çünkü biliyordum ki mutlu olmak istediğim yere gidiyordum.
baharın bir diger adının sen olduğunu anladim ellerim ellerine değince ısınıyordu. gözlerine bakıp konuşabilme cesaretinde bulunmadım biraz daha zaman istedim senden.
sen önümde yürüdüğün zaman uzun uzun baktım sana hayallerimizi düşündüm bizi düşündüm ve bir gün o hayallerimizin gerçekleşmesini diledim
sarılmak istedim yanından ayrılırken kokunu içime çekmek istedim.:(
bu güzel ve anlamlı günümüzü bir şiirle bitirmek istiyorum
saklı bir sevdadır bulduk sığındık
bu büyülü bir aşk çünkü yasak
gizli bir mutluluk ki ne söylesem az
bin yılda yaşasak hiç de yaşamasak
varımız yoğumuz aşkımız artık
hayatım ona tutsak
adı lavinia”
•sevdiğinden;*
bugüne de heyecanlı bir giriş yaptım nasıl olsa yine beni göremeye gelecekti. ve beni görmek istemesi de çok hoşuma gidiyor. okul çıkışı kimsecikleri göremedim her ne kadar üzülmediğimi arkadaşlarıma söylesem de ben hayal kırıklıklarından nefret ederim, çok üzüldüm elbet. neyse ben kafama koydum şu hayal kurmaları bir kenara bırakıp gerçekleşmeyince içime kötü bir ağırlık oturmasın. neyse haber alamadım ancak kötü de düşünmedim illaki bir durum var ki gelememiş dedim. eve vardık ve dışarı çıktım bu sefer okul çıkışı olmasa da buluşacaktık. bekledim, bekledim, bekledim... hani derler ya "beklemek ateşten sancılıdır" işte öyle beklemek bni çok yoruyor. neyse kriz üstüne kriz geçirdim. bir sürü şey ters gitti. tam evin oraya vardım ki bir baktım aradı. nerdesin işte kırtasiyedeyim sen nerdesin?...
hı hı çok uzakta asla 20 dakikadan az bir süre içerisinde gelemez. 5 dakikaya ordayım dedi. ve ben ne diyeceğimi bilmiyorum. beş dakikada ölsem bile gelemez yani. sen bekle geliyorum deyince tamam dedi. ben biraz bekledim ki yine aradı işte şuradayım dedi. inanmıyorum beş dakikada gelmişti. nasıl olur da bu kadar kısa bir sürede gelebilir hâlâ bile çok şaşkınım. kendi mahallemdeyim biraz daha uzak durmaya çalışıyoruz hani. birtanem benim bir de en sevdiğim çikolatayı almış bana. üstünde de "bugün günlerden biz" yazılı. elini tutabilir miyim, sarılabilir miyim diye soruyor ya hani içim gidiyor kimse bilemez. sen nasıl olur da bu kadar iyisin böyle. o kadar sinirliydim ki o âna kadar. böyle de tatlı biraz bağırdım ona aslında. şu an o kadar pişmanım ki, çok özür dilerim sevdiğim...
bağırmak istemezdim. ne kadar da her şeyime razı duruyordu ona baktım ve duraksadım, aptal mıydım ben neden onun suçu yokken ve benim için artık nasıl büyük bir hızla gelmişse gelmişti işte. bu sinirimi hiç hak etmemişti işte. elimi tutmak istedi ancak elimi veremedim bu sefer kendi mahallemdeydim. kapıya kadar benimle geldi sarılmak istedi ve ben sarılamadım da... üzgünüm sevdiğim... bu berbat günde sinirime rağmen yüzümü güldüren insan seviyorum seni.
gelelim yine en güzel âna. böyle deyince de onunla her anım güzel gibi. ancak en hoşuma giden ayrı. eve kadar bıraktı ve daha yeni arkamı döndüm ki yine beni aradı. ve yine gözlerimin içine bakıp söyleyemediği şeyi söyledi: seni seviyorum. *
çok fazla mesajlarına dönemedim .ben beklemekten nefret ederken bana bugün şu cümleyi kurdu: seni beklemek kadar güzel bir şey yok.
sevdiğinden; *
şiir düşlüm
bugün hızlı adımlarla yanına geliyordum.
çünkü biliyordum ki mutlu olmak istediğim yere gidiyordum.
baharın bir diger adının sen olduğunu anladim ellerim ellerine değince ısınıyordu. gözlerine bakıp konuşabilme cesaretinde bulunmadım biraz daha zaman istedim senden.
sen önümde yürüdüğün zaman uzun uzun baktım sana hayallerimizi düşündüm bizi düşündüm ve bir gün o hayallerimizin gerçekleşmesini diledim
sarılmak istedim yanından ayrılırken kokunu içime çekmek istedim.:(
bu güzel ve anlamlı günümüzü bir şiirle bitirmek istiyorum
saklı bir sevdadır bulduk sığındık
bu büyülü bir aşk çünkü yasak
gizli bir mutluluk ki ne söylesem az
bin yılda yaşasak hiç de yaşamasak
varımız yoğumuz aşkımız artık
hayatım ona tutsak
adı lavinia”
devamını gör...
3329.
en son iki hafta önce yazmışım buraya. hayretler hayretler.
o zaman gelsin bir yazı...
ah kendimize söylediğimiz şeyler. ah kendimizi kandırmalarımız yok mu? her şeye “neden” sorusunu sorup yine de yanlış cevapları söylemekten geri durmamamız. bazen arada nokta atışı doğruyu yakalamak zihinde ve rahatlamak. zorlayıcı şey kendinle konuşmak. sakin kalmak ve dinlemek… bir şey derken kendine sesinin yükselmesine dikkat etmek zihnin içinde. ve şefkatle yaklaşmak kendine, çektiğin sıkıntıya ya da bazen mutluluğuna. yalnız değiliz kendimizle konuşurken aslında. milyarlarca insanın benzer ya da aynı dertleri dünyanın bir yerinde yaşadığını bilmek belki rahatlatır.
ve işte şu an kendi kendime konuşuyorum. bir ben diyor ki, korktun mu? bilincim diyor ki korkma. bu yeni bir durum. ilk defa karşılaşıyorsun. bilinmezlik üzerine korkmamak elde değil diyorum. biraz da biliyorum aslında. yani yaşayabileceğim sıkıntıları önceden kestiriyorum. kestirmek bir işe yarıyor mu? denemek ve teyit etmek istiyorsun kestirdiğin şeyi. kötü olarak öngördüklerimizde keşke hep yanılsak ama bazen işte zihnimiz iyi çalışıyor.
ve işte şu an kendi kendime konuşuyorum. yaptığım şeyler sonrası duyduğum çelişkilerin girdabından kurtulmak için debelenip duruyorum. bir anlatma durumu. belki de kendi kendime konuşmuyorum sayın okur. belki direkt sana söylüyorum şu an. anlaşılmak, öğrenmek ve öğretmek adına.
şu an sustu zihnim.
bir dinginlik hali hakim olur gecenin bu saatinde.
yalnız olmadığımı biliyorum.
o zaman gelsin bir yazı...
ah kendimize söylediğimiz şeyler. ah kendimizi kandırmalarımız yok mu? her şeye “neden” sorusunu sorup yine de yanlış cevapları söylemekten geri durmamamız. bazen arada nokta atışı doğruyu yakalamak zihinde ve rahatlamak. zorlayıcı şey kendinle konuşmak. sakin kalmak ve dinlemek… bir şey derken kendine sesinin yükselmesine dikkat etmek zihnin içinde. ve şefkatle yaklaşmak kendine, çektiğin sıkıntıya ya da bazen mutluluğuna. yalnız değiliz kendimizle konuşurken aslında. milyarlarca insanın benzer ya da aynı dertleri dünyanın bir yerinde yaşadığını bilmek belki rahatlatır.
ve işte şu an kendi kendime konuşuyorum. bir ben diyor ki, korktun mu? bilincim diyor ki korkma. bu yeni bir durum. ilk defa karşılaşıyorsun. bilinmezlik üzerine korkmamak elde değil diyorum. biraz da biliyorum aslında. yani yaşayabileceğim sıkıntıları önceden kestiriyorum. kestirmek bir işe yarıyor mu? denemek ve teyit etmek istiyorsun kestirdiğin şeyi. kötü olarak öngördüklerimizde keşke hep yanılsak ama bazen işte zihnimiz iyi çalışıyor.
ve işte şu an kendi kendime konuşuyorum. yaptığım şeyler sonrası duyduğum çelişkilerin girdabından kurtulmak için debelenip duruyorum. bir anlatma durumu. belki de kendi kendime konuşmuyorum sayın okur. belki direkt sana söylüyorum şu an. anlaşılmak, öğrenmek ve öğretmek adına.
şu an sustu zihnim.
bir dinginlik hali hakim olur gecenin bu saatinde.
yalnız olmadığımı biliyorum.
devamını gör...
3330.
farkında değildi yaptıklarının. uykularının kaçtığından bahsetti. uykularını kaçıran neydi ki? yaptıkları mı, yaptıklarına verdiğim tepki mi? peki beni bu kadar düşündüren neydi? yaptıklarımın pişmanlığı mı, yapamadıklarımın özlemi mi?
20.12.2020
20.12.2020
devamını gör...
3331.
bu hayatta anlamadığım çok şey var ama ilişkilerle iligili anlamadığım 2 şey var.
1- eski sevgililer kötü ayrılma olsa dahi neden tekrar yazar ve sanki ben yazmışım gibi tekrar konuşmak istemiyorum derler.
2- eski sevgili, yeni bir ilişkiye başlayınca bunu senin gözüne sokmaya çalışması. baba ayrıldık biz aq, beni s*klemiyorsan neden ilişkini gözüme sokuyorsun?
1- eski sevgililer kötü ayrılma olsa dahi neden tekrar yazar ve sanki ben yazmışım gibi tekrar konuşmak istemiyorum derler.
2- eski sevgili, yeni bir ilişkiye başlayınca bunu senin gözüne sokmaya çalışması. baba ayrıldık biz aq, beni s*klemiyorsan neden ilişkini gözüme sokuyorsun?
devamını gör...
3332.
sevdiğim kadının bana yaşattığı cehennem ile sevmediğim kadının bana yaşatmaya çalıştığı cennet arasında boğuluyorum yaaa ....
devamını gör...
3333.
entrylerini kusarak okuduğum başlık.
% 95 aşk-meşk olayları, platonik aşklar vs.
bu kadar aciz misiniz?..
% 95 aşk-meşk olayları, platonik aşklar vs.
bu kadar aciz misiniz?..
devamını gör...
3334.
kusarcasına küfür ederdim ama
ananın bir suçu yok
sen babanın 1 dakikalık beceriksizliğisin ...
ananın bir suçu yok
sen babanın 1 dakikalık beceriksizliğisin ...
devamını gör...
3335.
yine ve yine kendimi duygusal buhranın içinde buluyorum. gerçi o moddan ne zaman çıkıyorum ki yeniden gireyim. oda var. yani dört duvarın içinde kalmışım da çıkamıyor gibiyim. ne pencere var ne cılız bir ışık. yönümü yolumu bulamıyorum da duvardan duvara savruluyorum gibi. hem çok bomboşum hem dopdolu. hem taşıyorum hem dolacak yerim yok gibi. içerisinde olduğum duyguyu tanıyorum ama ne ismi ne cismi.
bomboş yasıyorum. yada yaşıyor muyum. her nefes alan yaşar mı albayım?
bomboş yasıyorum. yada yaşıyor muyum. her nefes alan yaşar mı albayım?
devamını gör...
3336.
hayatım hep ikilemde geçecek,"öyle olsaydı ne olurdu?" ve "böyle olmasaydı ne olacaktı?".
devamını gör...
3337.
ölüm, hayat yapbozunun parçalarının bir bir dökülmesiyle oluşan o boş çerçevedir. anı biriktirecek zamanlar yavaş yavaş eksilirler. doğduğumuzda önümüzde yaşanacak ne çok anı vardır oysa. kaçınılmaz sona yaklaştıkça da hatırlayacak ne çok anısı olmalı insanın. hayatta satranç gibi hamle sınırı yok. istediğimiz kadar hamle yapabiliriz; ta ki, şah mat olana, ölüm bitirici hamlesini yapana dek. yaşamalı insan, doya doya. şöyle bir dönüp geriye baktığında "vay be, ne yaşamışım!" diyebilmeli. bir anı arşivi olmalı insanın, iyilerin gülümsenerek hatırlandığı, kötülerinse ders çıkardıktan sonra silindiği. bulmalı insan, yaşadıklarının içinde küçük anı parçaları. biriktirmeli, aynılarını yaşamak için bir daha fırsatının olmayabileceğini bilerek. düşünmemeli gamı, kederi, mutluluğu, huzuru. hepsi birbirinin içinde ve anılarda saklı. varsın oraya gittin diye şuradakini kaçır. yaşamadıklarınla değil, yaşadıklarınla kaçır hayatın parçalarını. hayat senin yapbozun, her kısmının parçaları birden fazla. sen, istediğin parçaları bularak bu yapbozu tamamla.
devamını gör...
3338.
rüyamda cin dövdüm. bildiğin bana musallat etmişler koca bir kabileyi, başta bi korkuyorum. sonra bakıyorum yapacak bir şey yok. e zaten şu aralar sinirli ve huzursuzum. güya birisinin kılığında yanıma geliyor bunlardan biri. yer misin yemez misin bir girişiyorum. saçlarına asılıp nefes nefese kalana kadar dövüp en son da merdiven boşluğuna atıyorum. ben bi rahatla bi rahatla anlatamam cidden. 10/10 terapi.
devamını gör...
3339.
saat tam onu üç geçiyordu...
yüzükoyun uzaniverdi öylece parke zemine, hareketsiz kaldı. sanki hiç kabahatim yokmuş gibi, orada değilmişim gibi baktım sadece. dün gece on biri yirmi yedi geçeden buyana dördüncüydü bu. bu aralar biraz fazlalaştıginin farkındayım. gözüm ilişti üzerinde durduğu parke zemindeki iki iri çizgiye. mutfağa giderken düşünecek çok vaktim vardı, dert etmedim. oturduğum yerden mutfak tezgahına bazen on iki bazen on üç adım gibi akılda kalan bir mesafe vardı ve ben bunu geçen ayın sekizinde farketmiştim. yirmi altı gün geçti geçen ayın sekizinin üzerinden. çayın altını açtım yine. oturdugum koltuktan kaldirabilen tek eylem yeniden cayin altini acmak oluyor ve ben bunu sürekli yapıyorum, çünkü tüp heran bitebilir ve beni pazar günü oturduğum yerden kaldirabilecek tek eylemden mahrum kalamam. sürekli cayin altini acmak diyorum da cayin altini acmak nedir ki ? bunu not alayim ama önce koltuğa dönmem lazım. bazen on iki bazen on üç dedim ya aslında mutfağa giderken on iki donerken elim yanmasın diye hızlı, kulpsuz ve tabaksiz bardağı dökmeyeyim diye bir yavaş bir hızlı derken ve hiç isim yokmuş gibi adımlarımı sayarken on üç adımdan erken dönemiyordum.
hâlâ kıpırdamadan duruyordu. korkuyla uzandım. tuttum ve yavasca cevirdim. bir elimde çay bardağı. tamı tamamına onu altı geçiyordu, üç uzun dakikaydı yalnızlığı ve de neyseki kirilmamisti ekranı.
yüzükoyun uzaniverdi öylece parke zemine, hareketsiz kaldı. sanki hiç kabahatim yokmuş gibi, orada değilmişim gibi baktım sadece. dün gece on biri yirmi yedi geçeden buyana dördüncüydü bu. bu aralar biraz fazlalaştıginin farkındayım. gözüm ilişti üzerinde durduğu parke zemindeki iki iri çizgiye. mutfağa giderken düşünecek çok vaktim vardı, dert etmedim. oturduğum yerden mutfak tezgahına bazen on iki bazen on üç adım gibi akılda kalan bir mesafe vardı ve ben bunu geçen ayın sekizinde farketmiştim. yirmi altı gün geçti geçen ayın sekizinin üzerinden. çayın altını açtım yine. oturdugum koltuktan kaldirabilen tek eylem yeniden cayin altini acmak oluyor ve ben bunu sürekli yapıyorum, çünkü tüp heran bitebilir ve beni pazar günü oturduğum yerden kaldirabilecek tek eylemden mahrum kalamam. sürekli cayin altini acmak diyorum da cayin altini acmak nedir ki ? bunu not alayim ama önce koltuğa dönmem lazım. bazen on iki bazen on üç dedim ya aslında mutfağa giderken on iki donerken elim yanmasın diye hızlı, kulpsuz ve tabaksiz bardağı dökmeyeyim diye bir yavaş bir hızlı derken ve hiç isim yokmuş gibi adımlarımı sayarken on üç adımdan erken dönemiyordum.
hâlâ kıpırdamadan duruyordu. korkuyla uzandım. tuttum ve yavasca cevirdim. bir elimde çay bardağı. tamı tamamına onu altı geçiyordu, üç uzun dakikaydı yalnızlığı ve de neyseki kirilmamisti ekranı.
devamını gör...
3340.
14 ocak cumartesi
havanın soğukluğunu içimde hissediyorum.. kendimi kötü, yıpranmış ve hırpalanmış görüyorum. bugünün tamamı dışarıda geçildi resmen. dostum beni aradı, tüm dostlarıma o kadar ihtiyacım var ki, yargılamadan dinlemelerine, içtenlikle...
hava çok soğuk içeriye girdim. girdig8m yer dışarıdan daha sıcak ama içeriye girince üşüdüm. soğuk ortamdan sıcak ortama geçiş yapmama rağmen ısınmam gereken yerde üşümeye başlamıştım. bunu bir örnekle açıklamak isterim:
uzun bir dönemdir içimi açamadım kimseye, zordayım. kimsenin beni anlamadığı ve anlamak istemediği bir dönemdeyim. çok yoruldum, bunaldım, çok fazla stresim var. yapamıyorum ve kaçıyorum kendimden. ne kadar kaçarsam kaçayım kendimden kaçamayacağını biliyorum ona rağmen sürdürüyorum bu oyunu. yoruluyorum, eksiliyorum bir bir...
yargılanmaktan, anlaşılmamaktan, ezilmekten...
kendimi açıklamayı uzun zamandır bıraktım. hep dilimde "umrumda değil"ler...
um-rum-da. her şey umrumda görmezden geldiğim her şeyin farkındayım. ya neredeydi herkes, nerdeydi ben?
dokunsalar ağlarım dönemi bu dönem. soğuk bir dönem içim üşüyor, dindiremiyorum bu soğukluğu, içim üşüyor, anlamıyorlar. ufak bir sıcaklığa denk geliyorum ve donup kaldığım şu dönemde ufacık sıcaklık ağlamama neden oluyor. neden bilmiyorum ama soğuktaydım üşümem gerekiyordu üşümüyordum. ıyi misinler sıcak gelir insana işte o zaman üşüdüğünü fark edersin.
üşüyorum...
havanın soğukluğunu içimde hissediyorum.. kendimi kötü, yıpranmış ve hırpalanmış görüyorum. bugünün tamamı dışarıda geçildi resmen. dostum beni aradı, tüm dostlarıma o kadar ihtiyacım var ki, yargılamadan dinlemelerine, içtenlikle...
hava çok soğuk içeriye girdim. girdig8m yer dışarıdan daha sıcak ama içeriye girince üşüdüm. soğuk ortamdan sıcak ortama geçiş yapmama rağmen ısınmam gereken yerde üşümeye başlamıştım. bunu bir örnekle açıklamak isterim:
uzun bir dönemdir içimi açamadım kimseye, zordayım. kimsenin beni anlamadığı ve anlamak istemediği bir dönemdeyim. çok yoruldum, bunaldım, çok fazla stresim var. yapamıyorum ve kaçıyorum kendimden. ne kadar kaçarsam kaçayım kendimden kaçamayacağını biliyorum ona rağmen sürdürüyorum bu oyunu. yoruluyorum, eksiliyorum bir bir...
yargılanmaktan, anlaşılmamaktan, ezilmekten...
kendimi açıklamayı uzun zamandır bıraktım. hep dilimde "umrumda değil"ler...
um-rum-da. her şey umrumda görmezden geldiğim her şeyin farkındayım. ya neredeydi herkes, nerdeydi ben?
dokunsalar ağlarım dönemi bu dönem. soğuk bir dönem içim üşüyor, dindiremiyorum bu soğukluğu, içim üşüyor, anlamıyorlar. ufak bir sıcaklığa denk geliyorum ve donup kaldığım şu dönemde ufacık sıcaklık ağlamama neden oluyor. neden bilmiyorum ama soğuktaydım üşümem gerekiyordu üşümüyordum. ıyi misinler sıcak gelir insana işte o zaman üşüdüğünü fark edersin.
üşüyorum...
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2