normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
1541.
zihin açık, gözde hafif morluklar, sis var lan koca şehirde. kaçıp gitmek yok. ama gitmek var tabii. gittiğin yer kendin. değişimin içten olması için kökten söküp atmalar kıvamında kıymık kıymık tırnak kenarlarında törpüler var ellerde. dalları geniş yaprakları yeterince sulu bir ağacın dibine oturursun belki gittiğin köyde. saçma sapan bir şekilde taze soğanla taze sarımsağı birbirinden ayırt eden gözlerin süzme yoğurdun acılığını kesmenin bir yolunu bulur. ayaklar pedallara hadi. çünkü yaptığın bina yani kendin ya da tablon yani ruhun ya da kitap yani zihnin nefes aldığın sürece bundan nasibini alacak.
devamını gör...
1542.
kalın italik harflerle yazılmaya değer sözlere sahip olanın okuyucu derdi pek olmaz. okuyanın anlamak için aç olduğunu ve basit bir cümle ile çok şey ifade edebileceğini bilir. yazmanın öz güveni midir yoksa sahip olduğu konumun öz güveni midir ya da tecrübe ile sabit midir bilemiyorum. belki de hepsi ya da hiç biri.
yazmak eylemi alt yapısı karmaşık bir durum gibi görünüyor. fakat kimin yazdığı kimin yaşantısı ile iç içe geçiyorsa bu ikili arasında değişik bir bağ kuruluyor. yazan bu bağın farkında olarak tabi teknik konulara hakim ve açık ifadelerle kendini ifade ederken bir yandan da ortak nokta arayışı içinde olan okuru ve onun hayallerini de hedefinin orta yerine koyuyor.
mesela simdi buraya sadece sevin bu her şeyin başı yazsam, okuyan olarak çok da ciddiye alacağınızı sanmıyorum. hade len ordan sırıtmanizi görür gibiyim. oysa bu cümleyi
sadece sevin, bu sadece her şeyin başı.
(bkz: john lenon) şeklinde yazsam aynı tepki gelmez.
o halde anonim olarak ulaşılan kitlenin yazana bakışı edebiyat üzerine değil, daha çok yıpratma karalama ya da küçümseme üzerinedir. duyar kasmanin bir anlamı yok hocam yorumları bunun kanıtıdır. oysa yazma okunma eyleminin altında her iki tarafı da doyurmasi beklenen bir şey olmalıdır. bu yoksa faydasiz bir okuma, manasız bir yazmadan öteye geçmez.
tıpkı şu an olduğu gibi.
yazmak eylemi alt yapısı karmaşık bir durum gibi görünüyor. fakat kimin yazdığı kimin yaşantısı ile iç içe geçiyorsa bu ikili arasında değişik bir bağ kuruluyor. yazan bu bağın farkında olarak tabi teknik konulara hakim ve açık ifadelerle kendini ifade ederken bir yandan da ortak nokta arayışı içinde olan okuru ve onun hayallerini de hedefinin orta yerine koyuyor.
mesela simdi buraya sadece sevin bu her şeyin başı yazsam, okuyan olarak çok da ciddiye alacağınızı sanmıyorum. hade len ordan sırıtmanizi görür gibiyim. oysa bu cümleyi
sadece sevin, bu sadece her şeyin başı.
o halde anonim olarak ulaşılan kitlenin yazana bakışı edebiyat üzerine değil, daha çok yıpratma karalama ya da küçümseme üzerinedir. duyar kasmanin bir anlamı yok hocam yorumları bunun kanıtıdır. oysa yazma okunma eyleminin altında her iki tarafı da doyurmasi beklenen bir şey olmalıdır. bu yoksa faydasiz bir okuma, manasız bir yazmadan öteye geçmez.
tıpkı şu an olduğu gibi.
devamını gör...
1543.
midemin sancisinin kalbimin sancisiyla yarıştığı bir gece.. ruhumu bir limon ağacının golgesine bırakıp dinlendirmek istiyorum. sanciyan kalbim bana odayı dar ediyor sanki. dışardan gelen ıssızlığın kokusu beni yalnızlığımla mest ediyor.
kalbimden dökülmek isteyen cümleler var.
ama kalbimi dökeceğim bir kalp yok sanki. kime doksem kalbimi, avucunun içine alıp sıkıp bir çöp konteynerına fırlatacakmış gibi.
korkuyorum da biraz.
yalnızlıktan.. daha fazla yalnızlıktan.
sonra bir de yalnız ölmekten...
kalbimden dökülmek isteyen cümleler var.
ama kalbimi dökeceğim bir kalp yok sanki. kime doksem kalbimi, avucunun içine alıp sıkıp bir çöp konteynerına fırlatacakmış gibi.
korkuyorum da biraz.
yalnızlıktan.. daha fazla yalnızlıktan.
sonra bir de yalnız ölmekten...
devamını gör...
1544.
kendimi çok çaresiz, umutsuz ve mutsuz hissediyorum. bir çukurun içine hapsolmuş gibiyim. debelenmek gelmiyor içimden. içinde bulunduğum bu durumu kabullenmeye başlıyorum sanırsam.. sanki yaşamak sadece nefes alıp vermekten öte değil gibi.. yaşamama bir anlam bulamıyorum. olmasam sanki kimse farkına varmayacak gibi. kimse fark etmiyor, görmüyor. belki de yokumdur.
bir acı ama tarif edemiyorum, fiziksel değil ama ruhumu biri öyle bir sıkıyor ki...
bir acı ama tarif edemiyorum, fiziksel değil ama ruhumu biri öyle bir sıkıyor ki...
devamını gör...
1545.
"kendimi kış zannederken işte yemyeşil bir ağaç olduğumu anlıyorum"
tam aksini iddia edebilirim aslında. yemyeşil bir ağaç olduğumu zannederken bla bla... kış ağaçtan büyüktür desem, neden olmasın ki. yahut ağaç kışın alt kümesi olduğu halde kış geçer ağaç kalır da diyebilirim, çünkü bu da neden olmasın.
kış ve ağaç konusu ile kış ve yeşil bir ağaç konusunda bambaşka şeyler yazılabilir. fakat gerek var mı? tüm bunların bu şarkıyla hiçbir ilgisi yok. ve bu karmaşa benimle ilgili.
beynim milim milim parçalanıyor sanki, ben günlere gülümserken.
en iyisi şarkıyı dinleyelim.
"kendimi kış zannederken işte yemyeşil bir ağaç olduğumu anlıyorum"
devamını gör...
1546.
ben hiçbir zaman iyi ya da kötü biten hikayelerin ana karakteri de olamadım. kısacası aynanın karşısına geçtiğimde bana bakan canavarın tek varlığı, yokluğudur.
nüfus memurlarına göre 21 yaşındayım, bana sorarsan en az 10 kere doğdum, 10 kere gömüldüm. 10 kere tattım bu dünyanın çürük tiyatrosunun tadını.
sahi, hakiki ölüm nerededir, bilir misin? zira bana ondan gerek. bu yokluğu hafriyatla doldurma çabası boşa; bana sürekli ölüm gerek! hangi memleketin toprağı bir daha döndürmez yeryüzüne bu canı? ruhu şeytana mı satmalı, yoksa eyüp gibi kendi kanını mı akıtmalı?
ah gökyüzüm, insen yeryüzüne; benim için çıkartsan kınından kılıcını; bana senden gelen bir ölüm gerek. senin narin parmaklarının kavradığı çelik ayırmalı bu ruhu bedeninden. ve son defa, kalbim, atmaya başladığı yerde, ellerinde sonlanmalı.
güven bana acısız olacağına eminim, acısız olmalı benim gidişim. çünkü acı hayatta tutar beni, hangi saçmalık savunur hala acı ile ölümün birlikteliğini?
ah, güneşim, ışığın artık uzak, çok uzak bana. anlayamıyorum neyin hakikat olduğunu artık, her şey çok bulanık... gece ise yakın; sanki hücremde. karanlık bir mavi ele geçirdi zihnimin duvarlarını. bu köhne, basık, kirli oda benim sonum olacak biliyorum. biliyorum adım burada doğdu burada yok olacak. pencerelerimi kapattım, sana şirk koşan güneş girmesin diye.... saatlerimi sokaklara fırlattım, durdurduğun zaman saygısızca hareketlenmesin diye... neye hacet, hala yaşıyorum, silemedim duvardaki siluetini.
sana bir sır vereceğim meleğim, dışımdan küfrediyorum sana; bir sır daha vereceğim meleğim, içimde tapıyorum anılarımıza.
ve şimdi gidiyorum,
nereye
bilmiyorum
nüfus memurlarına göre 21 yaşındayım, bana sorarsan en az 10 kere doğdum, 10 kere gömüldüm. 10 kere tattım bu dünyanın çürük tiyatrosunun tadını.
sahi, hakiki ölüm nerededir, bilir misin? zira bana ondan gerek. bu yokluğu hafriyatla doldurma çabası boşa; bana sürekli ölüm gerek! hangi memleketin toprağı bir daha döndürmez yeryüzüne bu canı? ruhu şeytana mı satmalı, yoksa eyüp gibi kendi kanını mı akıtmalı?
ah gökyüzüm, insen yeryüzüne; benim için çıkartsan kınından kılıcını; bana senden gelen bir ölüm gerek. senin narin parmaklarının kavradığı çelik ayırmalı bu ruhu bedeninden. ve son defa, kalbim, atmaya başladığı yerde, ellerinde sonlanmalı.
güven bana acısız olacağına eminim, acısız olmalı benim gidişim. çünkü acı hayatta tutar beni, hangi saçmalık savunur hala acı ile ölümün birlikteliğini?
ah, güneşim, ışığın artık uzak, çok uzak bana. anlayamıyorum neyin hakikat olduğunu artık, her şey çok bulanık... gece ise yakın; sanki hücremde. karanlık bir mavi ele geçirdi zihnimin duvarlarını. bu köhne, basık, kirli oda benim sonum olacak biliyorum. biliyorum adım burada doğdu burada yok olacak. pencerelerimi kapattım, sana şirk koşan güneş girmesin diye.... saatlerimi sokaklara fırlattım, durdurduğun zaman saygısızca hareketlenmesin diye... neye hacet, hala yaşıyorum, silemedim duvardaki siluetini.
sana bir sır vereceğim meleğim, dışımdan küfrediyorum sana; bir sır daha vereceğim meleğim, içimde tapıyorum anılarımıza.
ve şimdi gidiyorum,
nereye
bilmiyorum
devamını gör...
1547.
içimde çocukluktan kalma bir boşluk,
gittikçe büyüyen,
büyüdükçe aksi ve hırçın yapan dünkü çocuğu,
büyüdükçe kendime kol kanat germek için yine kendi canımı yaktığım,
iç çekişlerime karışırken tuzlu gözyaşlarım,
ayakları gökyüzüne uzanmış bir çocuk salıncakta ruhum...
sonra sonra anlıyor insan;
gökten üç elmanın düştüğü masallar anlatılmamış çocuklar hiçbir zaman büyüyemiyormuş,
ve hiçbir şey ile dolmuyormuş o boşluk.
insan ona o masalı anlatıp, saçlarını okşayacak şefkati arayıp duruyormuş ömür boyu,
yine canını yakanda arıyormuş dermanı...
şanssız mücadeleci...
gittikçe büyüyen,
büyüdükçe aksi ve hırçın yapan dünkü çocuğu,
büyüdükçe kendime kol kanat germek için yine kendi canımı yaktığım,
iç çekişlerime karışırken tuzlu gözyaşlarım,
ayakları gökyüzüne uzanmış bir çocuk salıncakta ruhum...
sonra sonra anlıyor insan;
gökten üç elmanın düştüğü masallar anlatılmamış çocuklar hiçbir zaman büyüyemiyormuş,
ve hiçbir şey ile dolmuyormuş o boşluk.
insan ona o masalı anlatıp, saçlarını okşayacak şefkati arayıp duruyormuş ömür boyu,
yine canını yakanda arıyormuş dermanı...
şanssız mücadeleci...
devamını gör...
1548.
az önce odamda oturuyorum, bizimkiler de oturma odasında oturuyor. yeğenimin sesi geliyor niloya'nın abisinin adı neydi? kimse bilmiyor, kimseden cevap yok. amcam bilir ben onun odasına gidiyorum ona soracağım dedi ve yanıma geldi. amca niloya'nın abisinin adı neydi?
-ben:şey neydi onun adını söylüyorlar mıydı ya niloya, abi diyor zaten
-yeğenim ;söylüyorlardı annesi çağırıyordu, seninle çok izledik bilirsin amca
-ben :neydi ya hatırlamıyorum kusura bakma şekerim
-yeğenim :internetten baksana
-ben :
aaa murat
-yeğenim :evet murat tabii
sonra kocaman sarıldı. niloya'nın abisinin adını öğrenmek ikimizi de mutlu etti.
-ben:şey neydi onun adını söylüyorlar mıydı ya niloya, abi diyor zaten
-yeğenim ;söylüyorlardı annesi çağırıyordu, seninle çok izledik bilirsin amca
-ben :neydi ya hatırlamıyorum kusura bakma şekerim
-yeğenim :internetten baksana
-ben :

aaa murat
-yeğenim :evet murat tabii
sonra kocaman sarıldı. niloya'nın abisinin adını öğrenmek ikimizi de mutlu etti.
devamını gör...
1549.
alıştıkça yüzünün şekline
ve her rengine
benden başkasını gören gözlerine
gönül koyar oldum.
-sevgili claudemon.
ve her rengine
benden başkasını gören gözlerine
gönül koyar oldum.
-sevgili claudemon.
devamını gör...
1550.
insanlar bilmiyorlar, duyguları yaşamayı bilmiyorlar. mutluluğu kahkahasız, üzüntüyü ağlamadan geçiriyorlar. yas tutamıyoruz, dans edemiyoruz, insan içinde ağlayamıyoruz, tebessümle karşılık veremiyoruz birbirimize… insan mıyız biz şimdi yoksa duyguları bedeninden çekip alınmış birer hurda yığını mı? ayırt etmesi çok zor. bakma sana dert yandığıma içimdeki son insan damlalarını tüketiyorum. yok olmak üzereymişim gibi, insanların aynam olmasından korkuyorum… yalnızlıktan değil olamamaktan korkuyorum
devamını gör...
1551.
ruhumun kaybolup gitmesini istemiyorum. bunun için uğraşıyorum. ama bazen buna enerji bulamıyorum. bu ülke şartlarında bunu başarmak öyle zor ki. gerçek hayattan bir dakika bile uzaklaşmadan yaşamak zorunda bırakıldık. bu insanı her yönden yıpratan bi durum. geçim derdi düşünen biri nasıl içsel olarak gelişebilir ki. önceliğimiz para kazanmak olmuşken, bunca tüketim malzemesini gözümüze sokarken, ihtiyacımız olmayan şeyleri bize dayatan influencer güruhuna maruz kalmışken, gençleri zengin hayatlara, mükemmel vücutlara özendiren, içi boş bi dünya olmuşken... her şey o kadar anlamsız geliyor ki bazen, şu yaşadığımız hayat bile. kimin için çalışıyorum, kendim için değil, asla değil. birilerinin cebine hep daha çok para girsin diye zamanımı ve emeğimi değersiz bir kağıt parçası için satıyorum. onun yerine kendime yatırım yapabilseydim, o zamanı kendime ayırabilseydim keşke. buraya yazarak ne değişiyor ki sanki. hiç.. bana evrenden iste, verilir demişlerdi. artık istemeye bile gücüm kalmadı. o kadar yorgunum ki...
devamını gör...
1552.
dolar borcum var. benjamin franklin aradı napıosn kuzen diyor, dedim resmini elimde tutuyorum her gün ağlıyorum. philadelphia'ya yeni pideci açılmış dedi. pideyi özgürlük çanının içinde servis ediyorlarmış. dedim bağımsızlık bildirgesinde adı geçiyor mu pidecinin?geçmiyor dedi. belediyeye mühürlettim. pideci aradı. benjamin abiye öyle böyle demişsin dedi. dedim seni çanın içine sokar eyalet eyalet gezdirim.gel lan dedi.dedim gelemem ulan gelemem, greencard çıkmadı.zaten istememiştim. yeşil pasaportum var, kartı napayım. süresi geçmiş dedi.neyse.
ulan dedim benjamin, başka fotoğrafın mı yoktu şu tipe bak. dedi bizim zamanımızda fotoğraf mı vardı.haklısın dedim.hani mucittin lan sen? posta sistemini ben kurdum dedi.kurduğun sistemde her gün amazondan milyonlarca penis yüzüğü alınıyor dedim. ha sen beratı diyorsun dedi. yok dedim.sağolsun beni yükseltti dedi.dedim berat kim tanımıyorum.lan yükseldim dedi.dedim ne zaman yükseldin.oluyor baya dedi.11 olacam dedi.dedim 18 ol bira ısmarlayayım.18 olursam bırak birayı arpa alamazsın dedi. seni konya ovasına gömerim dedim.hollandadan büyük dedi.dedim dünya ve konya 5'ten büyüktür.hem konyanın pidesi philadelphia pidesine tövbe çektirir. evet abi yaa hep gdolu buralar dedi.senin elemanların başının altından çıktı dedim gdo.doğru dedi.
oğlum dedim benjo, philadelphia alaşehir demek biliyor musun? dedi evet ama ben salihliyi seviyorum. daha yöresel dedi.abi dedim yöre fantazine lanet olsun.göbeği büyütmüşsün dedim. dedi daha büyüyeceğim. dur dedim yarın faizleri arttırıyoruz. duramam dedi. durmazsan adam değilsin dedi.
zaten adam değilim, ben parayım dostum, parayım. imparatorlukların çöküşü ve doğuşuyum. dünyadaki en geçerli varlığım dedi.
varsın dedim.keşke olmasaydın.
ulan dedim benjamin, başka fotoğrafın mı yoktu şu tipe bak. dedi bizim zamanımızda fotoğraf mı vardı.haklısın dedim.hani mucittin lan sen? posta sistemini ben kurdum dedi.kurduğun sistemde her gün amazondan milyonlarca penis yüzüğü alınıyor dedim. ha sen beratı diyorsun dedi. yok dedim.sağolsun beni yükseltti dedi.dedim berat kim tanımıyorum.lan yükseldim dedi.dedim ne zaman yükseldin.oluyor baya dedi.11 olacam dedi.dedim 18 ol bira ısmarlayayım.18 olursam bırak birayı arpa alamazsın dedi. seni konya ovasına gömerim dedim.hollandadan büyük dedi.dedim dünya ve konya 5'ten büyüktür.hem konyanın pidesi philadelphia pidesine tövbe çektirir. evet abi yaa hep gdolu buralar dedi.senin elemanların başının altından çıktı dedim gdo.doğru dedi.
oğlum dedim benjo, philadelphia alaşehir demek biliyor musun? dedi evet ama ben salihliyi seviyorum. daha yöresel dedi.abi dedim yöre fantazine lanet olsun.göbeği büyütmüşsün dedim. dedi daha büyüyeceğim. dur dedim yarın faizleri arttırıyoruz. duramam dedi. durmazsan adam değilsin dedi.
zaten adam değilim, ben parayım dostum, parayım. imparatorlukların çöküşü ve doğuşuyum. dünyadaki en geçerli varlığım dedi.
varsın dedim.keşke olmasaydın.
devamını gör...
1553.
..... tam ortasından başladım lafa.
öyle işte.
misal dedim. sıkıldım. sıkılmaktan da sıkıldım.
bozulan ağzımı toparlamak kadar kolay olmadı dağılan hayatını toparlamak..
toparlayabildin mi?..
benimle aynı pozları verme.
benim baktığım yöne gitme.
kafam hiç bu kadar karmakarışıklaşmamışken daha, benimle aynı yöne dönme...
sıkılma, sıkılmaktan da sıkılma... benimle aynı programlarda depara kalkma.
bilmediğim huzursuzlukları koyma önüme.
açını değiştir örneğin. rengini değiştir. en sevdiğim rengi değiştir.
maviysem, kırmızı ol örneğin. ben maviysem sen siyah ol!..
çıkar o saati de artık. zira vaktin doldu senin.
kes sakallarını, sevmezsin. çınlamasın kulaklarında bırak nidalarım.. ne yap biliyor musun? yürüyüp git... böyle yürüyüp git... mecnun'un dediği.
mecnun kim?
izlemedin değil mi? onu da izlemedin.
bırak, yürüyüp git...
öyle işte.
misal dedim. sıkıldım. sıkılmaktan da sıkıldım.
bozulan ağzımı toparlamak kadar kolay olmadı dağılan hayatını toparlamak..
toparlayabildin mi?..
benimle aynı pozları verme.
benim baktığım yöne gitme.
kafam hiç bu kadar karmakarışıklaşmamışken daha, benimle aynı yöne dönme...
sıkılma, sıkılmaktan da sıkılma... benimle aynı programlarda depara kalkma.
bilmediğim huzursuzlukları koyma önüme.
açını değiştir örneğin. rengini değiştir. en sevdiğim rengi değiştir.
maviysem, kırmızı ol örneğin. ben maviysem sen siyah ol!..
çıkar o saati de artık. zira vaktin doldu senin.
kes sakallarını, sevmezsin. çınlamasın kulaklarında bırak nidalarım.. ne yap biliyor musun? yürüyüp git... böyle yürüyüp git... mecnun'un dediği.
mecnun kim?
izlemedin değil mi? onu da izlemedin.
bırak, yürüyüp git...
devamını gör...
1554.
çok güzel gülüyorsun birsey de diyemiyoruz m k..
devamını gör...
1555.
bugün bir arkadaşım öldü, 30 yaşındaydı, yıllardır görüşmemiştik ama hayatımda tanıdığım en temiz kalpli insandı. lupus hastasıymış, en son ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyorum ama çok üzüldüm, ağladım. hayat adil değil biliyorum ama o kadar iyi ve temiz biriydi ki üzüldüm sanki iyi olduğu için yaşamayı daha çok hakediyordu. bunca çirkinliğin içinde pırıl pırılken nasıl bu ışık bu kadar erken sönebilir. hissettiğim acının tarifi yok.
devamını gör...
1556.
maddi ve manevi olarak dipteyim, bataklıkta çırpınıyor gibiyim.
devamını gör...
1557.
kendimi dışarıya karşı kale gibi hissediyorum. çok güçlü duruyorum. çok mutlu gözüküyorum. aslında genelde mutluyum da ama o kalede tek başıma oturuyorum. sonra bir konuşmayla fark ediyorum ki bu kaleden zamanla taşlar çalınıyor. ve işin üzücü kısmı bu taşları çalanlar cok yakınımdaki insanlar. az önce de aynen böyle bir durum oldu. yine çok sevdigim güvendigim bir insan sadece birkaç cümlesiyle hevesimi kırdı. bana ait olan umut sevinc taslarını çalıp yerlerini üzüntü ile sıvadı. belki de dogruyu söylüyordu ama şu an doğruyu duymaya hazır degildim. kendimle ağır bir yüzleşme yaşattı. aslında bazı seylere gozlerimi kapatarak yasadıgımı anlamamı sagladı. ama şu an çok üzgün olsam da bu son degil. calınan her taşı daha sağlam yerleştirecegim hayatıma. cünkü ben kendimi tanıyorum. ve yapabilirim. öyle iste
devamını gör...
1558.
aslında gece bin arkadaşa bedeldi. koşulsuz dinliyor cevabını yüreğime veriyordu.
devamını gör...
1559.
derin bir uykuya dalmak istiyorum
sabahı kötü olsa bile
akan uykumu tutmak istiyorum
bakmayın gözlerimin fersizliğine
zihnimde dağları delebiliyorum
şu kalem denen nane de olmasa
neyse
soğuk sularda
tir tir titremek istiyorum
gücüm kendime yetmiyor
düştükçe düşüyorum
sağlam yumruklara ihtiyacım var
kafaya bir sol kroşe
karın boşluğuna bir aparkat
kalbe olmaz
maazallah ölürüm
canım kıymetli*
elbette on olmadan da
kalkmak istiyorum
öptüğüm yerden
en son nerede öpmüştüm seni?
bak gördün mü tüm ciddiyeti bozuldu şiirin!
sabahı kötü olsa bile
akan uykumu tutmak istiyorum
bakmayın gözlerimin fersizliğine
zihnimde dağları delebiliyorum
şu kalem denen nane de olmasa
neyse
soğuk sularda
tir tir titremek istiyorum
gücüm kendime yetmiyor
düştükçe düşüyorum
sağlam yumruklara ihtiyacım var
kafaya bir sol kroşe
karın boşluğuna bir aparkat
kalbe olmaz
maazallah ölürüm
canım kıymetli*
elbette on olmadan da
kalkmak istiyorum
öptüğüm yerden
en son nerede öpmüştüm seni?
bak gördün mü tüm ciddiyeti bozuldu şiirin!
devamını gör...
1560.
seni tanımadığım renklere boyamışlar ya da sen bu renklerle kendini donatmışsın öyleyse ya daha yakınlaşmalı ya da olabildiğince uzaklaşmalı. mesafeyi koruyabilmek mümkün değil.
mat renkler ya da ara renkler değiliz.. doğanın insanlığa sunmadığı, belki eskaza bir kelebeğin kanatlarında rastlanabilecek cinsten renkler bunlar.. sende bilirsin ki kelebeğin ömrü kısadır, o renkleri görebilen insanoğlu da nadirdir. seni de beni de görmek bu kadar zorken, karşılaşmamız tam bir delilik olsa gerek. ya ben gelmeliyim ya sen, ya da ikimizde bilinmezliklerle başka bir imgelem kurmalıyız.
yakın durmak öyle zor ki bu hayat karmaşasında ve biz öyle tırtılımsı bir hayat yaşıyoruz ki, kelebek olduğumuzda buluşmaya ömürlerimiz yeter mi, aklımız başka yolculuklara akar mı bilinmez.
sadece cümlelerde çarpışmak mümkün gibi. öyleyse daha fazla yazmalı, yaşamın çıkmazlarını sözcüklerin sihriyle yıkmalı..
ben bu satırları hayatım boyunca hiçbir zaman birlikte olamayacağım ve aşık olduğum kıza yazmıştım ve bu satırları hiçbir zaman okuyamayacağını bildiğim için rahatlıkla yazıyorum.
mat renkler ya da ara renkler değiliz.. doğanın insanlığa sunmadığı, belki eskaza bir kelebeğin kanatlarında rastlanabilecek cinsten renkler bunlar.. sende bilirsin ki kelebeğin ömrü kısadır, o renkleri görebilen insanoğlu da nadirdir. seni de beni de görmek bu kadar zorken, karşılaşmamız tam bir delilik olsa gerek. ya ben gelmeliyim ya sen, ya da ikimizde bilinmezliklerle başka bir imgelem kurmalıyız.
yakın durmak öyle zor ki bu hayat karmaşasında ve biz öyle tırtılımsı bir hayat yaşıyoruz ki, kelebek olduğumuzda buluşmaya ömürlerimiz yeter mi, aklımız başka yolculuklara akar mı bilinmez.
sadece cümlelerde çarpışmak mümkün gibi. öyleyse daha fazla yazmalı, yaşamın çıkmazlarını sözcüklerin sihriyle yıkmalı..
ben bu satırları hayatım boyunca hiçbir zaman birlikte olamayacağım ve aşık olduğum kıza yazmıştım ve bu satırları hiçbir zaman okuyamayacağını bildiğim için rahatlıkla yazıyorum.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2