2921.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bana ait bir çizimcik
devamını gör...
2922.
doğduk, yaşıyoruz, öleceğiz. evet, bu kadar kısa. üç fiil. biri geçmişle alakalı. biri şimdi. diğeri yarın. doğmanın önüne geçemediğimiz için yaşamaya devam. bir gün öleceğimizi biliyor olmak tuhaf. var olmak ve yok olmak arasında bir şeyler oluyor. seviyoruz, üzülüyoruz, gülüyoruz, hüzünleniyoruz, mutlu oluyoruz. kimi zaman mutluluktan kimi zaman üzüntüden ağlıyoruz. gülerken de ağladığımız oluyor ya neyse… insanlar tanıyoruz, insanlar eskitiyoruz. kıyafet eskitir gibi insan eskitiyoruz. anılar biriktiriyoruz. anılar biriktirirken yaşlanıyoruz. bazılarının ruhu hep çocuk.

kendime hep “beklentin ne?” diye sorarken aslında beklentisiz yaşananın en temizi olduğunu anlatmaya çalışmışım. fazla umudun biraz olsun umutsuzluk barındırdığını çok sonradan fark etmişim. düşünsenize bir şey ne kadar beyazsa onun içine siyah düşme ihtimali o kadar fazla. bir toz tanesi düşse beyazın bekaretini bozmaya kâfi. toz tanesi bu durumda siyahtan ibaret. bugün o toz tanesi gözüme kaçtı. gözümün saflığı bozuldu. birkaç damla aktı gitti. akanın anlamı neydi bilemedim.

gidenleri uğurladım, kalanlarla yetindim. yetinmeyi hep sevdim. kanaat etmek iyidir. aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz mıydı neydi o? çoğu hiç istemedim. nerde çokluk orada bilmem ney… istanbul’da iki kez bastığım şey. * işte bu yüzden kalabalık olduğum kadar yalnız da olabildim. içim hep yalnız mesela. boşluklardan bahsettim. en büyük boşluk benim. neyi tamamlamaya çalışsam daha da eksildim. şu an yok kadarım.

boş başak dik durur demişti ilkokuldaki matematik öğretmenim. bu yüzden dolu, ağır bir başak olup eğik ol demişti. varsın eğik olasın. çok ciddiye almışım bu sözü.ruhumun ağırlığı bedenime de taşmış. bazı ağırlıklardan kurtulmak lazım. nasıl? nasıl? nasıl? dik durmayı da bazen yanlış yorumluyorum. gururla karıştırıyorum mesela. ne kadar dik durursak o kadar gururlu muyuz? peki ya tevazu? nereden öğrendim ben bunu? nereden tanıdık geliyor? bundan dolayı mı çok bir şey istemedim?

aklımdaki sorular büyüyor. zaten büyüyen tek şey; aklımdaki sorular. ben hiç büyümedim, büyüyemedim. pastadaki mum 3 taneydi mesela. mum hesabına göre 3 yaşına girdim. 3 yaşım felaketti. küfürbaz, özgür ruhlu, asi…

varlığımı sorguladığımda en çok çocukluğumu özlüyorum. çocukluğumla ne alıp veremediğim var bilemiyorum. tek derdim çocuk gibi sevilmek olabilir mi? zaten o şımarıklık biraz var, hissedebiliyorum. ne de güzel olurdu şimdi başımı omzuna koyup gözümü sımsıkı kapatmak. yol bitmesin. bitmeyen yollar olsun. bitmeyen geceler. şiiii bir şeyler dilemiyoruz kızım sakin olur musun?

öhöm tamam. oldu o zaman. büyüyemiyorum. büyümek dediğiniz şey yaşsa bugün bir yaş aldım. çoğunu verdim. aldıklarımdan verdiklerimi çıkarınca koca bir hiç kaldı bugün. anıları düşününce vazgeçiyorum tabii üstteki düşünceden. bir anda. her şey bir anda oluyor. anılar da bir anlardan ibaret. her ânım çok güzeldi bugün. maddi olan şeylerden çok telefon ucunda duyduğum seslerin sıcaklığı içimi ısıttı. üstelik karnım da ağrıyordu. sinsi bir ağrı. sinsi şeyleri hiç sevmiyorum. duyduğum seslerin sıcaklığı karnımı, yüreğimi ısıttı. ağrım uçtu gitti. -ağrı siyahsa- demek bazen beyazın içindeki siyah uçup gidebiliyormuş. hepsinin yeri bende ayrı. onlar kalabalık yanım. sıcacık. yumuş yumuş.

hayatıma bir arkadaş kattım. bi dk. öyle arkadaş değil. öyle arkadaşa tövbeliyiz. güzel bir şey. bir kuzucuk. sanırım konuşmayacak. meelemeyecek. o yüzden ben çokça anlatacağım. konuşmasam gözlerimden anlayacak . cinsiyetini bilmiyoruz; adını da koyduk. adı bende saklı kalacak. arada bana bakıyor. ben de karanlıkta onu seçmeye çalışıyorum. alışma safhası çok önemli. kaynaşırız azizim, o iş bende. ne zaman böyle desem neyse…

daldan dala atlarken lafı çok uzattım. bir gün öleceğim. öleceğim günün; doğduğum gün olmasını istiyorum. insanlara yük olmamış olurum böylelikle. hem doğum günümü aklına getirip üzülmezler hem öldüğüm günü aklına getirip hüzünleri katmerleşmez. tek günde hepsi bir arada. bugün doğdum. bugün yaşadım. bugün öldüm.

iyi ki doğdum, iyi ki ölür müyüm bilemem. o, henüz olmadı. teo haksızsın bu arada. şarkında “şimdi ölmek istemem bir kalbi sarmadan” diyorsun. bazı ölümler bir kalbi sarmadan oluyor maalesef. mesela; ruhun ölüyor ya da sarmak istediğin kalp sarılmaktan uzak…
*

benden bu kadar. mum takvimine göre üç yaşımdayım. seneye iki mumlu pastam olacaktır muhakkak … sonra bir… sonra hiç… yaşım çocuk, yaşım hiç…
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
2923.
aldığım kararlardan, yaşadığım hayattan, yoluna düştüğüm insanlardan, karşıma çıkan insanlardan, hayatı yaşama şeklimden, aklımdan, düşüncelerimden, hislerimden o kadar mutluyum ki, hepsi o kadar ben ki, o kadar beni tamamlıyor ki iyi ki böyle olmuşum, iyi ki bu kıvama gelmişim diyorum. tüm bunların verdiği öylesine güzel bir huzur ve iç rahatlığı var ki, paha biçilemez… o ofise gittiğimde hissediyordum olacakları, o insanı gördüğümde de keza, o haberi aldığımda da… nelerden vazgeçeceğimin de farkındaydım çünkü içime sinmeyen hiçbir şeyi yapmıyordum. bugün belki etrafımdaki insanları çok şaşırtan cümle kuruyorum ama iyi ki yerleşmemişim o ülkeye diyorum, iyi ki buradaki hayatıma sarılmayı tercih etmişim. tek başıma ve stresle hayatta var olmak yerine, etrafımda sevdiğim insanlar ve ailemle ağız dolusu kahkahalarla ilerliyorum yolumda, riskleri daha rahat alabiliyorum.

ve şimdi başka bir yol ayrımındayım, çok benimsediğim bir ortamı bırakma kararı vereceğim belki de, arifesindeyim gibi büyük değişikliklerin. sonra belki daha da büyükleri olacak, başka bir aileye dahil olacağım belki. bir adım atmam gerekiyor ve son aşamasındayım. sanırım bu değişikliği istiyorum, zorluklarına rağmen evet diyeceğim ve yolumu güzelleştirmeye bakacağım. sanırım bu evet de son “evet”im olmayacak gibi :)

ben hazırım artık!
devamını gör...
2924.
şuraya yazdıklarımı okudum keyfim yerine geldi sonra keyfimin bununla yerine gelmesi keyfimi yine kaçırdı şimdi ben kendinle aran nasıl başlığına gidip de ne yazıcam bu gece de bizi yatırmayacak bi sorun bulduk hamd olsun..
devamını gör...
2925.
içimdeki çoçugun çığlıkları susmuyor artık
barışamıyorum kendimle
kötü olan herşeyin şuçlusu benim
her gece dar ağacına asıyorum kendimi
ölümü düşünmek acı vermiyor artık bana
büyüyünce geçer dedikleri herşey benimle beraber büyümeye devam etti sadece
devamını gör...
2926.
yüzünü unuttum.
ertesi günün sisli sabahında, hiç uyanmayacakmışım gibi hissettiğim, bedenimi değil, sanki bütün yorucu ve karmaşık işleri kendisine yüklemişim gibi uyanmak bilmeyen o ruhumu, söküp aldım zorla yataktan. uyumaya zor uyuduğum başımı koyduğum an bütün pişmanlıklarımın diken gibi battığı o yastıktan başımı değil, düşüncemi zor kaldırdım.
unuttum huzurun yüzünü sanki birileri beni zorla yaşatıyormuş gibi, başkalarının yüzünde aradım huzuru.
eskisi değil, artık çabuk yoruluyorum. mevsim sevdiğim mevsim değil ancak sevdiğim mevsim de olsa tadını alamıyormuşum gibi bazı şeylerin sanki artık sevdiğim hiçbir şey kalmamış gibi buralarda ya da sanki bütün sevdiğim şeylerin tarihi geçmiş. belki de artık ben
tarih olmuşum da dalından düşen yaprak gibi kurumuş büsbütün ayrılmışım ait olduğum yerden. artık hiçbir yere ait olmama hissini yaşadığı an, tükeniyormuş insan.
unuttum yüzünü
bütün sevdiğim kitapların. kitaplar artık acı veriyor bana, neden daha önce karşılaşmadık ki dediğim bir çok insan gibi. zamanı değil. artık açıp okumaya çekiniyorum. zamansız karşılaştığım insanları tanımaktan çekindiğim gibi. ya kaybettiğim çok şey varsa içinde, tıpkı eskiden rastlaşmamız gereken insanlardan korktuğum gibi korkuyorum onlardan. eskiden olsa bana iyi gelecek ancak şimdi sadece vedalara ismini yazdırdığım bir çok insan gibi, zamanında okuduğum bütün gereksiz, dolu sayfalı boş kitapların acısını onlardan çıkarıyorum.
okumuyorum artık vaktim yok, kimseyi tanımaya vaktim olmadığı gibi.
unutmuşum yüzümü,
kendi yüzümü, kendimi!
aynaya baktıkça utandığım zamanlar kapıda beklerken, telafi etmem gereken hiçbir şeyi onarmadım, düzeltmedim kasten.
sanki onları tamir etsem, yeni hasarlar ortaya çıkacakmış gibi korkuyorum, kaçıyorum büsbütün.
kaçtıkça korkar, korktukça kaçar oldum, yüzümden.
her şey benim yüzümden.
en nihayetinde her şeyin sebebi olan kendimden kaçmaktan unuttum, bir an soluklansam, iyi şeyler de olabilirmiş diyecek olan umudu beklemeyi.
unuttum işte kendimi, sahi ya ben şimdi kimim ki?
devamını gör...
2927.
ne için yaşıyoruz?

adım adım yüksek lisansa yürüyorum, bugün yds için başvurumu yaptım. merak etmeden duramıyorum ama. üniversitede deli gibi ortalama yaptım, kendimi olabildiğince geliştirmeye çalıştım. dilimi ilerlettim, ilgilendiğim konularla ilgili literatürü taradım, hocalarımla aramı iyi tuttum, tek başına bir evi idare edebilmenin sorumluluğunu aldım.

şimdi düşünüyorum, belki bütün bunlar geri kaldı. yaşadığım çağda bunların bir önemi yok. daha hin, çakal, ne bileyim fırsatçı olmak gerekiyor. doğru ilişkiler kurup, ilişkilerini mantıkla yürütmen gerekiyor. bunu yapmak istemiyorum, belki de yapamam. ama artık bunu yapabilen insanlar başarılı oluyor.

çıkar ilişkisi konusunda biraz snob bir insanım. bir insandan çıkar edinebilecek olmam konusunda sabit bir fikrim var. o kim ki benim ondan bir çıkarım olsun? sanırım bu kafadan çıkmam lazım. benim düşünce yapıma aykırı olan şeyleri yapan insanlar saygı görüyor. en çok bu zoruma gidiyor mesela.

sahi, ne için yaşıyoruz?
devamını gör...
2928.
seni bir kez gördüm, üzerinde yorgunluğun paltosu vardı.
bir kez sevdim seni, geç kalmışlığın kırışıklığı vardı yüzünde, hafif bir tebessüm bana doğru esen, estikçe bizden geçti diyen.
bir kez güldüm sana, tebessümüne karşılık haklısın dedim içimden, sadece haklısın diyebilirdim o an.
ve bir kez gittim senden, pişman olmamaya yemin etmemiş olsan arkamdan çoktan seslenmiştin,
bir kez gittim, elimde son bir el sıkışın soğukluğu, elimde bin yıllık kavuşmanın ayrılığı, elimde sensizlikten kalan son dokunuşla.
seni son bir kez gördüm, o da senden gidişim oldu..
devamını gör...
2929.
insanlar karakterini ve beynini besleyemediği zamann ne yazikkı egosunu besliyor.
üstelik besleyemediği beyniyle laf sokmaya çalışınca komik oluyor.
dışı güzel ama içi boş ağaçlar gibiler...
devamını gör...
2930.
düşünmek ve anlamak
iyi mi, kötü mü, tehlikeli mi değil mi?
algılamak çile çekmek mi?
cahillik mutluluk mu?
tüm bunların cevabı yine aynı şeye çıkıyor.
bir dengeye
ortada kalabilmeye
irdelememeye
ama pervasız da olmamaya
hayat basitse zorlaştıran biziz
onu anlamaya çalışırken affallayan, ama öğrendiğinde de yolunu bulan.
devamını gör...
2931.
yaşadığımız her şeyi özlüyorum ama gelmeni istemiyorum,
mesaj atmanı istiyorum sesini duymak istiyorum ama aramak istemiyorum,
umrumda değilsin ama aklıma geldikçe kalbimde oluşan o acı heyecan asla geçmiyor.
unutmak istiyorum ama unutamıyorum
böyle garip bir duygudayım işte ne yapacağımı bilmiyorum.
devamını gör...
2932.
yalnızlığın insana en cok koyduğu zamanlardayim sözlük. koca bir ev hic ait olmadığım kültür ve cevre. koca cografyada binlerce kilometre uzakta yapayalnız. insana fena koyuyor. böyle hayat mi olur len.
devamını gör...
2933.
dışarda tüm dünyayı aydınlatmaya ant içmiş parlaklıkta bir dolunay, radyoda yükselen cızırtılı anılar içinde hapsolmuş ben. hafifledim mi yoksa ruhum mu terk etti bedenimi.. bilmiyorum.

hem derin bir nefes alırcasına hayat dolu hem de saç diplerine dek karanlığa batmışçasına ölü hissediyorum: sanırım en çok da yaşarken ölüyorum..

ölürken gülümsüyorum; gözlerimde ayın ışıltısı, dudaklarımda kanın metalik tadı, göğsümde şişip duran ciğerin düzensiz tıkırtısı ile hem de..
devamını gör...
2934.
benim yüzüklerimin, başkasının parmağına olması gibi bir özelliği var .. az önce kurduğum cümle. sonra şöyle bi düşündüm. mecazen de haklıyım. aldım ve o inciyi, takımının yanına yani parmaklarıma bıraktım. hayır kolyesi ve küpeleri bendeyse ve ona ihtiyacım varsa neden başkasına yakışsın ki? bir daha o hataya düşmem. yenile yenile, yenmeyi öğrendim artık. bende olan, bende kalacak. nokta . bitti.

edit: bu gece, rahat bi uyku uyumak gibi bi derdim yok. küpe, kolye, bileklik, aç parantez yüzük kapa parantez, kulağımda, boynumda (hatta boynumdaki inci, choker zincire takılı) kalacak... yemişim uykusunu, uzmanların tavsiyesini... bu gece böyle....
devamını gör...
2935.
yeni bir şeylere ihtiyacım var. yeni müziklere, yeni kokulara bla bla..

sanırım, yaz bittiği için kızgınım da. yazın bundan haberi yok ama olsun.

ha bir de seni seviyorum.
devamını gör...
2936.
yalandan, riyadan, imadan, abartıdan, saman altından akıtılan sudan, değilmiş gibi yapılmasından, fesatlıktan, kötü niyetten, şüphecilikten, kem gözden, ucuzluktan, uyuzluktan, bayatlıktan, sasılıktan, güvensizlikten, düzeysizlikten, kıymet bilmezlikten, duygu israfından, akılsızlıktan, aptallıktan, muhtaç olmaktan, alternatifsizlikten, üretimsizlikten, tembellikten, taklitçilikten, ilgi arsızlığından nefret ediyorum.

hiç faydası yok aldığım ilaçların, iyi değilim ben
devamını gör...
2937.
içindeki boşlukların bir rengi vardır, kömür karasıdır oralar,yaklaştıkça yüzünüz gözünüz boyanır.yürek daraldıkça daralır, ufalır ufalır, yorgun, telaşlı, düzensiz çarpar.

hayat nedir “bir gün” mü gerçekten.düne sığamamanın, yarında var olamamanın bitmez tükenmez sancısı mıdır?

düşen sonbahar yaprağını, denizin yıldız yıldız ışıltısını, martıların yüksek çığlığını, rüzgârın serinleten dokunuşunu kaçırdığın anlar geri gelmez oysa.

o zaman tam bugün mü hayat, yaşamalı, yaşatmalı olan?
devamını gör...
2938.
takip etmemek için bir çok sosyal medya uygulamasını telefonumdan kaldırdım. sadece bilgisayar başındayken gireceğim artık. bir huzur gelir mi bilmiyorum. çok yoruldum siyasetten, kavgadan gürültüden ve en kötüsü sinirleniyorum. biraz huzur ya.
devamını gör...
2939.
bundan yaklaşık 3 ay önce #2037589 numaralı tanımımda yine yaklaşık bu saatlerde, bugünden farklı olarak, ertesi gün okul kapanıyor diye hüzünden uyuyamamış ve gelmiş buraya bir şeyler karalamışım sözlük.
şimdi de yarın, yeni bir eğitim öğretim yılı başlıyor diye heyecandan uyuyamıyorum iyi mi!! oysa bugün, yani aslında dün 11 eylülde ben göreve başlayalı tam 10. yılıma girdim! dile kolay yahu 10 koskoca yıl, bugüne kadarki ömrümün 3'te biri.
ilk gün ayaklarım titreyerek girdiğim, bir sürü minik gözün bana merakla baktığı o sınıf kapısından yarın yine aynı heyecanla gireceğimi, yine deli gibi heyecanlanıp dışarıya hiçbir şey belli etmeyeceğimi, ağzımda atan kalbimin çocuklar elimi tutup oynamaya başladığımızda sakinleşeceğini biliyorum. ama bu yine de akşamdan beri ara ara kalkıp yerimde zıplamama, ellerimi birbirine sürtüp "allah'ım çok heyecanlıyım yiaaa" dememe, on yüz milyon kere kıyafet deneyip hep aynısında karar kılmama engel değil. bak yine geldi zıplama perileri, şişştt sakin çocum!
bir yanım bir an önce yarın olsun derken diğer yanım "yoo olmasın cok heyecanlıyım" diyor. zaman ne garip şeysin, naparsam yapayım kendi akışında geçeceksin!
şimdi tek hedefim çocuklar için yaptığım çikolatalı okuluna hoş geldin kurabiyelerini sabaha kadar bitirmemek. * o yüzden elimin boş durmaması gerekiyor sözlük; gidip biraz oyun, etkinlik hazırlayayım. köpük partileri, su savaşları beni bekler ha bi de "annemi istiyorum ben, bana ne babamı özledim, çişim geldi, susadım, burnum aktı, saçımı çekti, benimle oynamadı, gitmemize kaç saat kaldı, okulda mi uyuyacağız" diyen minnoşlar!
devamını gör...
2940.
yeni yağmış karın ince örtüsüne sarınmak istiyorum şu sıralar. zaman şapkasını takıp beni tanımamazlıktan gelirken içimden gelen duman kokusunu söndürmek için. ne olanı anlıyorum ne cevaplar buluyorum ama işin sonunda bilinmemezliğin pişmanlıklarıyla dolmaktansa denediğim hatalarımın bedelini kabul etmek istiyorum. gel gör ki doğru olsun diye yaptıklarım bile sonuçlarını benden saklıyor. küçük bir çocuk gibi şikayet etmek istiyorum 'ama ben böyle olsun istemedim ki hile yaptılar!' diye. bu seferde çok şey istemişsin diyip eli boş gönderiyorlar.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim