4561.
bir şeyleri düşünmemek için kendimi sürekli yapay bir gürültünün içine dahil ettiğimi fark ettim.
devamını gör...
4562.
dünden beridir ki üzerimde kontrol altına alamadığım bir enerji var hava sıcaklığına ve regl sancısına inat. sabah uyanınca başlıyorum eve saldırmaya, yazık garibim küçücük ev, bir saatte bitiyor en detaylı temizliği. tabii ben ikna olmuyorum, yatak yıkamaya başlıyorum, nevresim, yastık kılıfı, çarşaf derken orada gözüme ilişen kedi tüyü beni yatak koruyucu da söküp yikamam gerektiğine kolayca ikna ediyor. yine bitmiyor. kılıfı yıkadım, alezi yıkadım eee, yastık yıkanmaz mı ki? ben yaparsam olur diyerek yine kendimi hızlıca ikna ediyorum ve yastığımı da yıkamaya atıyorum. durduramiyorum kendimi, engel olamıyorum. mikelari gözümle görsem silkecegim tek tek o düzeyde bir enerji.

bu sabah da kalktım, bütün çatal, kaşık ve bıçakları yıkadım, sildim. ev tertemiz şimdi.
napsam ben, kütüphane ile elbise dolabimin yerini mi değiştirsem?...
devamını gör...
4563.
bir gün kafamdaki karalamaları silebilecek cesarete erişebilirsem bu yazarlara hediyem yazarların silme defteri olacaktır. silip tekrar bu kez karalamadığın doğru düzgün yazabildiğin yerler açabilmek için..
devamını gör...
4564.
yılları sayamıyorum artık. hele ki günler kesişince. yine öyle kesişmeli birgün bugün. günün anlam ve önemi iki zıt kutuba doğru gidiyor. ve ortasında yalnız başına düşünceler. zıt kutuplu iki günden birindeyim. içmek için bahaneye ihtiyacım yok bugün. çünkü içmeden geçiremem böyle günleri.
devamını gör...
4565.
zaman kavramını yavaş yavaş yitiriyorum . hiçbir şeye şaşırmıyorum . plan yapmıyorum . önemli olan tek şey masumluk hayatımda . masum düşünce , masum duygu ve saflık . geri kalan hiçbir şeyin önemi yok.
devamını gör...
4566.
korkuyorum ödüm patlıyor aynı şeyleri bir daha yaşamaktan.

umarım her şey düşündüğün gibi olur ve bende sonunda derin bir nefes alıp önüme bakabilirim.
devamını gör...
4567.
"hata yapmak
fırsatını adem'e veren sendin" diyor ya ismet, yaratıcıya karşı.
"bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana"

o fırsattan bize de düşmüş elbet.
"yanında huzur ve mutluluk bulduğu herkesten kaçmak
fırsatını bana veren sendin" demek isterdim ben de.
devamını gör...
4568.
morale motivasyona en ihtiyacım olan zaman diliminde zaten keyfim iyice kaçmışken, üstüne her gün ciddi anlamda yorulduğum yetmiyormuş gibi, iyiliğimin suistimal edilmesini geçtim, üstüne saçma sapan bir sürü diyaloğun ortasında buldum kendimi.

ortalıkta kaçak elektrik kablosu gibi dolaşacağım bir süre. sabrımı sınamasınlar benim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
4569.
bugün, birkaç senede bir olan akraba reunionun tam ortasında uyandım. hepimiz sıklıkla uykudayızdır, yaşayıp dururuz; zamanın nasıl geçtiğini fark etmeyiz: şeyler otomatikleşir. işte ben öyle bir anda uyanıverdim: rüzgarın kavaklardaki ıslığını işittim, kargaların sesini, ayağımda dolaşan karıncayı, yediğim karpuzu. hayat sahibi olduğumu, yaşıyor olduğumu ve bizzat anda olduğumu fark ettim.

yetişilmesi gereken, yapılması gereken, "zorundalık" taşıyan hiçbir eylem yoktu: benim tabiatım için nadir anlar. közlenmiş mısırımı kemirdim, ayağımdaki karıncayı elimle alıp attım, havadan sudan sohbete iştirak ettim. akrabalık ilginç bir müessese: sosyal hayatta karşıma çıksa bir merhabadan ileri samimiyet ilerletemeyeceğime inandığım insanlarla kan bağım var. kan bağı değişik biri.
devamını gör...
4570.
yarın semizotlu yoğurdu yesem
bi de yanına soda içsem
tamamdır.
devamını gör...
4571.
ter kokuyom ya, daha bugun yikandim. bu ne olm bu kadar kokar mi 1 insan. parfum de alamiyom, param yok. olsa da parfume vermem zaten. parfumu kim icat etti acaba, hangi kadin icat etti. erkek icat etmis olamaz. kesin bi erkegin karisi icat etmistir, doguda icat edilmistir. kokusundan kadin napsin, tek yolu mucit olmakti. o da gitti buldu parfumu. valla koltukaltlarimda ayri 1 mikrop gezegeni olustu da bagimsizliklarini ilan edecekler diye korkuyorum. suan birak gezegeni, orda galaksi olusmustur suan.

arada 1 mesela yikaninca, hani sacimizda kepekvar ya. kafami sampuanlarken, kafamdaki kepekleri hayal ediyom. onlarin da dogal afeti bu ya, hepsini yakip sulara gark ediyom.

bazen onlarin bole can cekistiklerini hayal ediyom dusta yikanirken, sonra ahahaaha geberin koleler diyom kendi kendime. kafamda ayri 1 apokaliptik senaryo canlandirip tarantino edasiyla 1 film cekiyorum. adi da kepekler cehennemi. ama eglenceli, dusunmesi de oyle zaten.

skype devri de bitti, gerci hic kullanmadim. ama gene de varligi iyi hissettiriyodu. vardir ya oyle seyler, kullanmazsin ama iyi gelir, skype da oyleydi la. vardi anladin mi,orda o da vardi. windows'u yuklerdin, ekranda mavis logosuyla belirirdi. windows 7 falan.

bu arada scarlett johannson da guzel hatun da bana bakmaz. yani benim umudum yok. belki bakar, 70'ine gelince bakar illa eger ajda pekkan gibi durmazsa. son care, ben kalirim yani.

ama size de oluyomu bazen, la scarlett bana bakmaz da, tanisa sever be iyi insanim falan dediginiz.

ben kuruyom oyle hayaller,scarlett, ben, annem, ayse teyze, fatma abla oturmusuz, scarlett'e yayik ayrani denetiyom, its, yayik ayran diyom. yayik milk, ayran, its, turkish tradition drink. tradision, gelenek gorenek, turkish drink.

oyle seyler, kendi yoremin, talis yemekleri falan, pilavlar falan, its pillow diyom. tavuklu pillow. yiyoruz. o da, wooow, its awsomee diyo.

sonra im not like gavur girl, please say after me diyom, siri'yi iman ettiren sozler kosku fatih yagci dasiyla, eshadu en laa diyom boyle. o diyemiyo tabi, ashad...what? diyo. en sonda iman ediyo.

adini da buket koyuyoz, buket johannson. ben de muhammed johannson. ogluma da carl ismini veririm, carl johannson olur, cj deriz falan.

ıyi olurdu be, scarlettle sevgili olsak. baya anlasirdik bence.
devamını gör...
4572.
öyle bir noktaya gelmek istemiyorum ama bunu sen istedin. herkes görsün, herkes bilsin değil mi? bakalım beğenecekler mi?
devamını gör...
4573.
vivaldi şu an benimle bu sıcağı yaşıyor olsa, sırtından ter aka aka beşinci mevsimi yazardı.
kandırıldık vivaldi!
devamını gör...
4574.
huzursuzluğumun artık kaçıncı makamındayım bilmiyorum. nefret bir gecenin koynunda zaman geçtikçe daha derine gömülüyorum. huzur desen.. terk edeli çok oluyor. mutluluk desen bu malikanede hiç var olmadı ki. kitabımda yazmayan o kabullenmişlik akıbetini şimdi irinli bir jiletle vücuduma kazıyorlar. hayat dediğin bu rezil dünyada artık kendini öldürmekte para etmiyor. kimsesizliğin pençesinde her gün kanarken yok olmak için dua eder hale geliyorsun oysa ki mutlu bir yuvadan gayrı ne istedin ki
devamını gör...
4575.
ben yine bir seçim arefesindeyim ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. seçim yapmak istemiyorum ama seçim yapmak zorundayım, çok kararsızım. kararlı insanlara imreniyorum, ben o kadar çok ihtimali düşünüyorum ki birde bakmışım konudan tamamen uzaklaşmışım. aynı anda birçok işi yapmaya çalışıp hiçbir şey yapmamak tam beni tanımlıyor. kendime çok yükleniyorum, çünkü benim kafa baskıda çalışıyor ama bunun yaşattığı mental çöküşün geri dönüşü kötü oluyor. her neyse çok yorgunum karar almam gerek ama ben dikkatimi toplamak yerine daha çok dağıtıyorum.
karalama defteri başlığıni amacı doğrultusunda kullandığımdan emin değilim!
devamını gör...
4576.
yaklaşık 2,5 3 haftadır bir dershanede broşür dağıtıcılığı ve stand görevliliği yapıyorum. esasen paraya ihtiyacım yok, kazanmış ve kazanmakta olduğum burslar yeterli harcamalarıma. buna ek olarak bu yaz hedefim evde biriken okunmamış kitapları okumak ve film-dizi izlemekti bolca ancak bu mümkün olmadı. akrabalar "okulu tatilde, çalışmıyor. boş işler müdürü." şeklinde bir düşünceye kapıldığı için her türlü işe beni çağırmaya falan başladılar, pek bahaneden anlayan insanlar da değiller. dolayısıyla onlardan yakayı sıyırmak için işe girdim, günde 6 saat.

bugüne kadar yaptığım gözlemler sonucunda ise şu kanıya vardım: her türlü özel eğitim kurumları kapatılmalı. bu kanıya varmamda iş şartlarının hiçbir etkisi yok, iş şartları iyi bile hatta. kanımın sebebi bu kurumların eğitimi ticarete çevirmiş olmaları. mesela stanttayım, karşıdan bir aile geliyor. ailenin öğrencisinin tipinden okulla falan ilişkisi olmadığını direkt anlıyorum zaten ama çevirsem, binaya yönlendirsem çocuğun evebeynleri onu dershaneye göndermeleri gerektiğine ikna olacaklar. 40-50 bin lira parayı yok yere gömecekler. sene sonunda ise çocuk maksimum yapacak 500k sıralama, bu sefer onu azarlayacaklar. şimdi aileler böyle zengin falan olsalar neyse ama işçi-esnaf ailesi belli yani.

bu çocukların da suçu yok, mesela ben yks için dershaneye giderken bizim sınıfın çoğu bu çocuklardan oluşuyordu. eyvallah derse kabiliyetleri yoktu da mesela içlerinden biri vardı mesela, bir kere yerli malı gibi bir şey yaptığımızda bizzat kendi yaptığı cheesecakei getirmişti. 17 yaşında erkek çocuğunun yaptığı kek çoğu aşçıya taş çıkarırdı yemin ederim. üzücü olan bu çocuk bir meslek lisesinde aşçılık öğrenmiyordu, düz liseden bozma bir anadolu lisesi'nde bence sürünüyordu. diğerlerinin de başka zenaatlara kabiliyeti vardı tabii, aklımda bu arkadaş kalmış sadece.

tekrar söyleyeyim, bu çocuklara hakaret etmiyorum. herkes okuyacak diye bir şey yok, ben de mesela zenaattan zerre anlamam. sıkıntı bu çocukların yok yere okutulması. meslek liseleri düzeltilse, burada kabiliyetlerine göre eğitimler alsalar hayatları çok daha iyi olacak. 5 sene ilkokul okumalı bir öğrenci, 7 sene lise eğitimi almalı. derse değil zenaata kabiliyeti olan öğrenci 7 senede berber de olur, terzi de olur, marangoz da olur; olur da olur yani. bunları dershaneye getirince hem bu meslekleri öğrenmeleri mümkün olmuyor hem de saçma sapan yerlerde 4 sene daha harcamalarına neden olunuyor.

bunun için de meslek liseleri'nde devrim falan yapılması lazım. buralar düzeltildikten sonra halka öğrencilerin burada aldığı eğitimle de güzel bir hayat kurabileceğinin anlatılması lazım. eskiden mesela anadolu lisesi dediğin yer 7 seneymiş, mezun olduğunda ingilizce'yi gayet iyi öğrenmiş ve oldukça kaliteli bir eğitim almış olarak mezun oluyorsun; bedava. işçi-esnaf çocuğu için muazzam bir nimet bu. askerler 28 şubat ile imam-hatipler'in orta kısımlarını kapatmak için 8 yıl zorunlu eğitim deyince değişmiş bu, akp'nin hem imam-hatipler'in ortasını geri getirip hem 4+4+4 ilan etmesi ile iyice b.ka sarmış her şey.

bunun yerine şu izlenebilirdi, anadolu liselerinin 3 yıllık kısmından mezun olanlar ya geri kalan 4 yıllık kısmı okur ya da geri kalan 4 yılı imam-hatip lisesi'nde okurdu. imam-hatipler'in orta kısımları kapatılmalı ama, o yaştaki çocuğa çok ağır o eğitim. ayrıca katsayı geri gelmeli, 7 sene fen lisesi okuyan adama kolaylık tabii ki sağlanmalı mühendislik/tıp sıralamasında. yoksa kimse çekmez 7 sene fen lisesi'nin zorluğunu.

genel olarak bir eğitim devrimi lazım kısacası.
devamını gör...
4577.
sandığın gibi değişmedim, üstelik hiçbir şeyi de değiştiremem ama dönüşmek ya da değiştiremeyeceğimiz şeylerle kavga etmemek hepimizin elini rahatlatabilir.
devamını gör...
4578.
yakın zamana kadar büyümek nedir deseler bir cevabım yoktu. bugünlerde anlıyorum ki büyümek biraz da tahammülsüzlükmüş.
insan çocukken (en azından ruhen) herkese sınırsızca kendinden verebiliyormuş. zamanla insanda kendinden o kadar az kalıyor ki bir zerrenizi bile harcamak istemiyorsunuz. her bir zerreceğiniz için o kadar mücadele etmiş oluyorsunuz ki artık kendinize o kadar hoyrat olmak istemiyorsunuz. kalabalıklar sıkıyor, sohbetler ilginizi çekmiyor. bunu bir tükenmişlik değil de yeni bir hayat gibi kabul ediyorsunuz. yeni bir sukünet, kimseye kendiniz olduğunuz için vermek istemediğiniz hesaplarla olmaktan hoşlanıyorsunuz. büyük kavgalar, büyük oyunlar, büyük sorunlar istemiyorsunuz. gösterişli olmanın gösterişsiz, ispata ihtiyaç duymadan nefes almak olduğunu idrak ediyorsunuz.
insanlar ördüğünüz duvarları aşamasın istiyorsunuz. o duvarlar size karanlık değil de sığınak oluyor. aldığınız nefesi bile tüketmeyecek insanlar istiyorsunuz.
çocukken hep hemen büyümek isterdim. büyümenin birçok çeşit acıdan, hayal kırıklığından ve yalandan geçtiğini bilseydim sanırım hiç büyümezdim.
devamını gör...
4579.
bence bu sıcaklarda ulusal yas ilan edip resmî tatil verilmeli. çalışamıyorum anlamıyor musunuz? performans tırt. beynim marsmallow kıvamında.
devamını gör...
4580.
daha olumlu bakıyorum artık bir çok şeye, eskisinden daha çok şükrediyorum. neredeyim şimdi ben, çok şükür köy evindeyim. tozlu yerlere dokunmak rahatsız etmiyor burada beni. eski resimlerin olduğu kutuyu açmak istemedi canım, kitaplarıma dokundum, yanan iki kibrit çöpünü döktüğüm tuvale baktım birkaç dakika, müzik kutusunu çevirdim kısa süreliğine, mermilerime baktım ne bileyim sonra bir anda kalktım iki kitap alıp balkona kaçtım. sağda dut uzamış gitmiş solda garipdost. ayın kaçı bugün bilmiyorum ama kitapların kelimelerini aydınlatıyor yeterince, küçükken bu evin damında yatak serer ay ışığında kitap okuyarak uyuyakalırdım sonra gecenin köründe üzerime yağan çiyin ıslaklığıyla uyanır kitabın kapağının yarıya kadar kıvrılmasını farkedip of yine mi diyerek aşağı inerdim. o kadar özledim ki o kadar özledim ki basit sorunları dağlar taşlar sandığım o yaşları. ağlayınca geçecek olma ihtimalinin yüksekliğini o kadar çok özledim ki,, ama yapacak bir şey yok, şükredip yola devam edeceğiz, olur biter geçer.
neyse artık, bunları bir köşeye bırakıyorum bu yazıyı da sonlandırıyorum yavaş yavaş çünkü bir sivrisinek daha ısırırsa ellerimi üşenmeyip sinek avına çıkacağım* o yüzden şimdi kalkıp kendime cibindirik bulmaya gidiyorum. özlemi içinde taşa dönüşenlere ve bir de ne diyor bu gece gece diyerek bu yazıyı okuyanlara iyi geceler.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim