normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
1761.
bankanın çekilişinin bana çıkmasını istiyorum. kitap çekilişlerini de kazanmak istiyorum. yarın da yemekte içli köfte, sarma (üzüm yaprağı olsun lütfen), mantı istiyorum. gece deliksiz bir uyku, sabah kahvaltıda patates kızartması istiyorum. biraz da üşengeçliğim azalsın istiyorum.
devamını gör...
1762.
kendimin en iyi versiyonu olamam ama kendimin iyi bi versiyonu olmak istiyorum ama bunun için çaba göstermeye çabalamak çok zor geliyor.
devamını gör...
1763.
pcr testim negatif çıktı ancak iyileşemiyorum sözlük.
kronik rahatsızlığım olmasına rağmen hastanede ilgilenmediler maalesef. herşeyden evvel işin içinde olduğum ve prosedürleri bildiğim için, ilgilenmemeleri ve beni öylece eve göndermeleri, başıma birşey gelmesi dahilinde başlarına bela olacak.
her sistem çökmüş ülkede. yazık. geberip gebermememiz de devlette çalışan sağlıkçıların insiyatifine kalmış an itibariyle.
korona olmayabilirim ama hasta olduğum ortada. tedavi alamıyorum şaka gibi.
kronik rahatsızlığım olmasına rağmen hastanede ilgilenmediler maalesef. herşeyden evvel işin içinde olduğum ve prosedürleri bildiğim için, ilgilenmemeleri ve beni öylece eve göndermeleri, başıma birşey gelmesi dahilinde başlarına bela olacak.
her sistem çökmüş ülkede. yazık. geberip gebermememiz de devlette çalışan sağlıkçıların insiyatifine kalmış an itibariyle.
korona olmayabilirim ama hasta olduğum ortada. tedavi alamıyorum şaka gibi.
devamını gör...
1764.
bence midesizim. bu akşam arka arkaya aşağıda sayacağım şeyleri tükettim.
tavuk suyu çorba
kornişon turşu
1 adet nestle damak
yarım demlik çay
2 mandalina
şu anda da çaya devam. ama demlik bittiği için poşete döndüm.
bakalım motoru bozacak mıyım ? beni tek avutan şey, karbonhidrat tüketmemiş olmam plus günlük hayatımda şeker kullanmıyor olmak.
kızlar sizi galiba anlamaya bu akşam bir adım yaklaştım. sebepsiz yere böyle gökten inen bir vahiy gibi ''çikolata yemeliyim'' oldum. iyi de oldu dlfkjgh
tavuk suyu çorba
kornişon turşu
1 adet nestle damak
yarım demlik çay
2 mandalina
şu anda da çaya devam. ama demlik bittiği için poşete döndüm.
bakalım motoru bozacak mıyım ? beni tek avutan şey, karbonhidrat tüketmemiş olmam plus günlük hayatımda şeker kullanmıyor olmak.
kızlar sizi galiba anlamaya bu akşam bir adım yaklaştım. sebepsiz yere böyle gökten inen bir vahiy gibi ''çikolata yemeliyim'' oldum. iyi de oldu dlfkjgh
devamını gör...
1765.
hemen hemen her telden tanım giriyorum. 1 yıllık sözlük geçmişimde 1 kere bile görmediğim yazarlar, nerede bel altı bir konuyla ilgili bir tanımım varsa onu alıntılayıp mesaj atıyor.
biraz da yazdığım diğer şeyleri mi okusanız acaba? ne hikmetse aklı başında hiçbir konuda ortalıkta yoksunuz.
biraz da yazdığım diğer şeyleri mi okusanız acaba? ne hikmetse aklı başında hiçbir konuda ortalıkta yoksunuz.
devamını gör...
1766.
"kanka bence nota gereksiz ben kulağımla öğrenmek istiyorum" bak başparmağımı işaret ve yüzük parmağımın arasına sıkıştırdım. kimsin sen jimi hendrix misin, paul mccartney misin thom yorke musun kimsin sen öküz
devamını gör...
1767.
bugün 6. sınıf bir öğrenci kantinde yemek yiyordu, noodle almış ufaklık, küçük bi kız, ablasını da tanıyorum. tam eline çatalı almıştı batıracaktı ki, gördüm, "afiyet olsun " dedim gülerek, öyle güzel, şirin, mutlu, nazik karşılık verdi ki, teşekkür ederim hocam diye. mutlu oldum, sadece mutlu oldum
devamını gör...
1768.
kök salmak; iyice tutunmak, sağlamlaşmak. bir bitki için en zorunlu eylem. durup daha fazla düşündüğümde bir çiçekte ya da bir tohumda duraksıyorum. kök salmadığı zaman ne büyüyor, ne çiçek açıyor, ne de meyve veriyor. köksüzlük; bir çeşit yabanilik, yabanıl olma durumu. daha fazla düşününce iç sesim olaya müdahil oluyor. sesi kulaklarımda: “düşünsene her şeyini borçlu olduğun toprağa yabancısın, kabul edilmiyorsun. hoş karşılanmıyorsun.”
yalnız, huzursuz, darmadağın… belki bir rüzgarla, toprakla olan bağı kopuyor. belki de yağan yağmurla boğuluyor. bir sebebi yokken yolculuk bitiveriyor. kimsesiz ve çaresiz kalıyor. ve buna köksüzlük deniyor.
sonra insan olan yanıma dönüyorum. insan için de böyle olmalı. insanın çocukluktan, hatta doğum anından, itibaren kök salma hikayesi var. ailesinden, çevresinden öğrendiklerini bir zaman sonra tanıştığı insanlar üzerine saçıyor. bu durumda tanıdığı her insan onun için bir toprak. kimi zaman toprakla arasında güçlü bağlar oluşuyor. sonucunda bir sürü meyve, çiçek, bahar oluyor. kimi zaman köksüzlükten şikayet ediyor ve kalıcı olamıyor, sararıp soluyor. kimi zaman dik bir şekilde toprağa kök salarken kimi zaman da toprağa paralel şekilde yayılmacı politika izliyorsun. tıpkı ayrık otları gibi… toprağı kurutuyor, arsız oluyorsun; fakat bunun farkında olmuyorsun. birinin seni kirli elleriyle topraktan sökmesine dek… baktığında ucunda sallanan toprak kırıntıları anıların oluyor. hâlâ nemli, yeni yaşanmış olmalı. bir bakıma bir köşeye atıldığında ucunda kalmış toprak parçalarının nemiyle bir vakit daha geçer gibi… nereye ve ne zamana kadar?..
ne zamandır köklerimi ve kök saldıklarımı, salamadıklarımı, kök saldığım topraktan canım yana yana nasıl söküldüğümü, sonrasında bana ne olduğunu düşünüyorum. kök saldıklarımla bahar bahçelerine dönerken, kök salamadıklarımda nasıl kuruyup gittiğimi, neyi, ne kadar yapamadığımı düşünüyorum. bana kattıklarını bir bir sayıyorum. sanırım bunların hepsi yılın son gününün tezahürü. bir çeşit hesap kitap işi. hoş severken hiçbir zaman hesap kitap yapmadım. severken ayrık otu gibiydim. yayılmacı politika izleyip arsız davrandım. iç sesim “her şeyin fazlası zarardır” diyor.
yarın yeni bir yıla başlayacağız. yeni bir dönüm olacak. yeniden fazlalaşıp, yeniden kök salma çabası içinde olacağım. fazla bir beklenti içinde olmadan, yormadan, yorulmadan, güzel bir toprakta güzel bir kök salmayı, ayaz gördükten sonra zenginleşmeyi, çiğ taneleriyle kuvvetlenmeyi, sıcakla kavrulmayı, yağmur damlalarıyla zenginleşmeyi, en önemlisi kök salıp sağlamlaşmayı diliyorum.
sevebileceğimiz topraklarda buluşmak üzere sevgili sözlük… unutma; kök salamadığın her yerde yalnızsın leylimley…
yalnız, huzursuz, darmadağın… belki bir rüzgarla, toprakla olan bağı kopuyor. belki de yağan yağmurla boğuluyor. bir sebebi yokken yolculuk bitiveriyor. kimsesiz ve çaresiz kalıyor. ve buna köksüzlük deniyor.
sonra insan olan yanıma dönüyorum. insan için de böyle olmalı. insanın çocukluktan, hatta doğum anından, itibaren kök salma hikayesi var. ailesinden, çevresinden öğrendiklerini bir zaman sonra tanıştığı insanlar üzerine saçıyor. bu durumda tanıdığı her insan onun için bir toprak. kimi zaman toprakla arasında güçlü bağlar oluşuyor. sonucunda bir sürü meyve, çiçek, bahar oluyor. kimi zaman köksüzlükten şikayet ediyor ve kalıcı olamıyor, sararıp soluyor. kimi zaman dik bir şekilde toprağa kök salarken kimi zaman da toprağa paralel şekilde yayılmacı politika izliyorsun. tıpkı ayrık otları gibi… toprağı kurutuyor, arsız oluyorsun; fakat bunun farkında olmuyorsun. birinin seni kirli elleriyle topraktan sökmesine dek… baktığında ucunda sallanan toprak kırıntıları anıların oluyor. hâlâ nemli, yeni yaşanmış olmalı. bir bakıma bir köşeye atıldığında ucunda kalmış toprak parçalarının nemiyle bir vakit daha geçer gibi… nereye ve ne zamana kadar?..
ne zamandır köklerimi ve kök saldıklarımı, salamadıklarımı, kök saldığım topraktan canım yana yana nasıl söküldüğümü, sonrasında bana ne olduğunu düşünüyorum. kök saldıklarımla bahar bahçelerine dönerken, kök salamadıklarımda nasıl kuruyup gittiğimi, neyi, ne kadar yapamadığımı düşünüyorum. bana kattıklarını bir bir sayıyorum. sanırım bunların hepsi yılın son gününün tezahürü. bir çeşit hesap kitap işi. hoş severken hiçbir zaman hesap kitap yapmadım. severken ayrık otu gibiydim. yayılmacı politika izleyip arsız davrandım. iç sesim “her şeyin fazlası zarardır” diyor.
yarın yeni bir yıla başlayacağız. yeni bir dönüm olacak. yeniden fazlalaşıp, yeniden kök salma çabası içinde olacağım. fazla bir beklenti içinde olmadan, yormadan, yorulmadan, güzel bir toprakta güzel bir kök salmayı, ayaz gördükten sonra zenginleşmeyi, çiğ taneleriyle kuvvetlenmeyi, sıcakla kavrulmayı, yağmur damlalarıyla zenginleşmeyi, en önemlisi kök salıp sağlamlaşmayı diliyorum.
sevebileceğimiz topraklarda buluşmak üzere sevgili sözlük… unutma; kök salamadığın her yerde yalnızsın leylimley…
devamını gör...
1769.
zamanla insan önemini yitirdikçe, kendini var etmenin bir yolunu ararmış bunu da etrafındakilere zarar vererek.. büyük yıkımlar yaratarak "ben burdayım!" anlamında kendisini gösterirmiş... herkes beni sevsin diye birine başka bir şey, başka birine ise bambaşka bir şey söyleyerek güven toplar, kendisini var hisseder ve mutlu olurmuş. zamanla kendisine aşık olur ve en iyisinin kendisinin olduğunu düşünür ve bunu, yaptıklarını herkes farketsin diye böbürlenir, mutlu olurmuş... en zengin o olmak ister, en iyi, en akıllı, en kurnaz... ve en çok sevilen, bilinen... bunlar için; yalanlar söyler, hırsızlık yapar, hak yer, kötüyü kollar, iyileri ezermiş... tüm istedikleri olmuş... kendisini mükemmel bir varlık ve herkesten üstün sanıp o pis ağzı ile sırıtırmış... ama yaşadığı tüm yaşam boyunca unuttuğu bir şey varmış... ölüm.. çoğu insan ölünce huzura kavuşur iken o en kötü son ile karşılaşmış... var olmak isterken yok olmak..
devamını gör...
1770.
bugün içimde hoş bir huzur var.
sayfalarca yazmak isterdim içimdeki güzellikleri, güzellikle dolu gönülleri. ama biliyorum ki bir tarafım eksik. ah sol yanım eksik. insanın sol yanında eksiklik olunca, güzellikler de anlamsızlaşıyor sanki bir anda. hayat aslında sol yanınla güzel, sol yanınla paylaşınca tarifsiz bir manzara resmi gibi hayat.
sayfalarca yazmak isterdim içimdeki güzellikleri, güzellikle dolu gönülleri. ama biliyorum ki bir tarafım eksik. ah sol yanım eksik. insanın sol yanında eksiklik olunca, güzellikler de anlamsızlaşıyor sanki bir anda. hayat aslında sol yanınla güzel, sol yanınla paylaşınca tarifsiz bir manzara resmi gibi hayat.
devamını gör...
1771.
- nerede o, gelmedi mi hala?
- ha, kim? kimden bahsediyorsun?
- kimden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun.
- nasıl biliyorum yahu!? bizden başka kim var ki?
- sen var ya az değilsin! hayır öyle bir söylüyorsun ki tanımasam inanacağım. o diyorum o! gelmedi mi hala?
- bak, insanı ayar etme! kim ulan o dediğin o!?
- sinirlenme bana. biliyorsun ki ben ona yadigar diyorum. sen bir isim koydun mu?
- sinir etme sen de o zaman! ben hiçbir şey demiyorum, çünkü ne(y)den bahsettiğini bilmiyorum!
- az önce markette bir adamla kasa kuyruğu tartışması yapıyordu da, merak ettim. inşallah olay daha da büyümemiştir.
- hasbinallah!
- sanki seni sinir eden benmişim gibi davranıyorsun ya ona yanıyorum. sana yadigar'ı soruyorum, "o kim?" diyorsun. kasada tartışma çıktı diyorum, endişe ediyorum umursamıyorsun. sen iyi misin gerçekten? başka bir şey varsa bileyim de ona göre elimden ne geliyorsa yapayım.
- yadigar kim allah aşkına? kim o kim!? lütfen bana önce bunu açıkla! pat diye birdenbire alakasız alakasız karakterlerden bahsediyorsun bana! üstüne üstlük, sanki tanıyormuşum da bilmemezlikten geliyormuşum gibi bir de insanı suçluyorsun!
- kasap et derdinde koyun can. bravo gerçekten, alkışlıyorum seni. sana, ona neden yadigar dediğimi kaç kere anlatmam gerekiyor!? daha kaç kere edilgen bir şekilde, sanki başkasıymış gibi tüm bunları, derdimi sana direkt açamayarak devam edeceğim!? senden geriye bir tek o kaldı da ondan yadigar diyorum ona! ben bile yokum, hiç olmadım, hem kimim ki zaten ben!? tanıdın mı beni? şimdi git yüzünü yıka, üstünü başını değiştir! ellerini de buzlu bir suya koy, ne yaptıysan adama artık!
- ......................
- ......................
- o değil de akşama takılalım mı bir şeyler içeriz, ne dersin?
- ha, kim? kimden bahsediyorsun?
- kimden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun.
- nasıl biliyorum yahu!? bizden başka kim var ki?
- sen var ya az değilsin! hayır öyle bir söylüyorsun ki tanımasam inanacağım. o diyorum o! gelmedi mi hala?
- bak, insanı ayar etme! kim ulan o dediğin o!?
- sinirlenme bana. biliyorsun ki ben ona yadigar diyorum. sen bir isim koydun mu?
- sinir etme sen de o zaman! ben hiçbir şey demiyorum, çünkü ne(y)den bahsettiğini bilmiyorum!
- az önce markette bir adamla kasa kuyruğu tartışması yapıyordu da, merak ettim. inşallah olay daha da büyümemiştir.
- hasbinallah!
- sanki seni sinir eden benmişim gibi davranıyorsun ya ona yanıyorum. sana yadigar'ı soruyorum, "o kim?" diyorsun. kasada tartışma çıktı diyorum, endişe ediyorum umursamıyorsun. sen iyi misin gerçekten? başka bir şey varsa bileyim de ona göre elimden ne geliyorsa yapayım.
- yadigar kim allah aşkına? kim o kim!? lütfen bana önce bunu açıkla! pat diye birdenbire alakasız alakasız karakterlerden bahsediyorsun bana! üstüne üstlük, sanki tanıyormuşum da bilmemezlikten geliyormuşum gibi bir de insanı suçluyorsun!
- kasap et derdinde koyun can. bravo gerçekten, alkışlıyorum seni. sana, ona neden yadigar dediğimi kaç kere anlatmam gerekiyor!? daha kaç kere edilgen bir şekilde, sanki başkasıymış gibi tüm bunları, derdimi sana direkt açamayarak devam edeceğim!? senden geriye bir tek o kaldı da ondan yadigar diyorum ona! ben bile yokum, hiç olmadım, hem kimim ki zaten ben!? tanıdın mı beni? şimdi git yüzünü yıka, üstünü başını değiştir! ellerini de buzlu bir suya koy, ne yaptıysan adama artık!
- ......................
- ......................
- o değil de akşama takılalım mı bir şeyler içeriz, ne dersin?
devamını gör...
1772.
hani hayat şimdi sana son bir defa vursa yerden yere, zihnen ölümün olurdu... ama alışıktın sen bu vuruşlara. her son, senin için bir ilkti. hayat bize değil, biz hayatın içine atladık. her son, senin için bir ölümdü. alışıktın ama sen.. yüzünde buruk bir gülümseme ile dik durmaya alışıktın.. sanki hayata meydan okur gibi.. ama hayat öylece dururdu, biz ise hayatı suçlardık..
alışmak istemedin belki de.. bu yüzden direndin, yıkıldın ve kalktın. oysa alışıktık çoğu şeye... gördün, görmezden geldin. duydun, artık bir sağırdın. hissettin, artık duygusuzdun.. hayat bize değil, biz hayata kör kaldık.. göremedik.. gülen gözlerin içindeki çaresizliği. duyamadık ki hiç, insanın içinden geçenleri. hep duymak istediğimize kulak astık..
hayat.. dedik. hayat. hayat bizi sevmez, sevemez ki biz bu kadar bencilken...
alışmak istemedin belki de.. bu yüzden direndin, yıkıldın ve kalktın. oysa alışıktık çoğu şeye... gördün, görmezden geldin. duydun, artık bir sağırdın. hissettin, artık duygusuzdun.. hayat bize değil, biz hayata kör kaldık.. göremedik.. gülen gözlerin içindeki çaresizliği. duyamadık ki hiç, insanın içinden geçenleri. hep duymak istediğimize kulak astık..
hayat.. dedik. hayat. hayat bizi sevmez, sevemez ki biz bu kadar bencilken...
devamını gör...
1773.
kendime not bırakmıştım geçen seneden buradan kendime cevap vermek istiyorum arkadaşlar izniniz varsa eğer.* öncelikle bir yılda hayatım ne kadar değişebilirse o kadar değişti benim açımdan. hayatımın merkezindeki toksik insanlardan kurtuldum bir kere, bu yüzden kendimi alınımdan öpmek istiyorum. senin yerinden olmak istemezdim bir sene önceki hypnos üzgünüm. ailemden birisini kaybetmekten çok korktun ama şuan öyle bir şey başıma gelmedi. ajanda tutmayı başardın bu yıl da ajanda tutucam merak etme. bu yıl pek çok açıdan seni geliştirdi, karakterin daha çok oturdu ergen olmanın yanında saçma sapan pişman olacağın hareketler de yapmadın bu arada. geçen sene bu gün keşke den çok iyikin olsun dedin. öyle de oldu o zamanlar üzüldüğün şeyler artık karınca kadar küçük umur etmediğin artık sana komik gelen şeyler, çok güzel atlattın bu yılı. umarım seneye de aynı gururla aynı şeyleri söyleyebilirsin.
devamını gör...
1774.
içimde güzel, hiç bitmemesini dilediğim bir neşe var. kaynağı nedir tam ölçemiyorum ama kendimden, düsüncelerimden, değerlerimden geldiği aşikar. hayatın her yöne evrilebilecegi gerçeğinin bende yarattığı o bilinmezlik duygusu gerçekten paha biçilemez. bu merak, bu yolumu her yöne saptırabilme gücünü elimde hissetmek muazzam. aslında tam anlamıyla benim elimde değil. ya da belki hiç değil, burada özgür irade kavramı çıkıyor ortaya. ama zaten tamamen benim elimde olsaydı sıkıcı olmaz mıydı yaşamak? arada nereden geldiği belli olmayan müdahaleler daha da eğlenceli kılmıyor mu hayatı? bazen engeller koyduğu yadsınamaz bir gerçek ama biz insanlar zaten engelsiz yolları pek sevmeyiz. bence hep bir imkansızlık peşinde, hep dikenli yollara sapma peşindeyiz.
devamını gör...
1775.
geçip giden zamanda insan kendinden kaç defa geçebilir.. aynı hislerde kendini kaç defa bulabilir. zaman geçtikçe biz pişmanlık duyarız. ama sadece üzülmek ile yetiniriz. kendimizi ayağa kalkarken değil hep yıkılır iken buluruz. mutluluk bize hep uzak diye düşünürüz... çok yakın. içinde, belki de tam gözünün önünde. aklında, kalbinde... ama hiçbir zaman göremeyeceksiniz ve her zaman mutluluğu arayacaksınız. mutluluk nedir bilmeyenlersiniz. çünkü en küçük şey ile yetinemeyip her zaman en ihtişamlısını istediniz. ne istiyorsunuz... biz hislerimizden ibaretiz. acı, özlem, nefret, neşe... düşüncelerimizden. bildiklerimizden. belki de hiçbir şey bilmediklerimizden... belki yokuz, belki varız... ama şu var ki hepimiz hissediyoruz...
devamını gör...
1776.
bugün ne anlatsam acaba sevgili değerli okurlarım. bugün yılın ilk günüydü. aslında çok sıradan olmasına rağmen akşama doğru yeğenimin dayı dayı dediği videoyu gördükten sonra günüm renklendi. onu çok özlediğimi farkettim. neyse ki çok zaman geçmeden yani ortalama bir 10 gün sonra falan orada olacağım ve özlemimi doya doya gidereceğim.
devamını gör...
1777.
derhal kadın! derhal kurtul bu düşüncelerden. karanlık çöktüğünde bedeni saran olumsuzluklardan. su uyur düşman uyumaz. kafamda yarattığım düşmanlara uykuya dalmaları için ninniler öğrenmem gerekiyor. belki de kendim yazmalıyım. nereden başlanır? oysa beceremem. çünkü bana da ninni okumadılar. kendi kendimi uykuya hazırlamak için türlü türlü hayaller yarattım da ezgilerle bezeyemedim onları. ve ezgisi eksik hayaller hep yarımdır.
şimdi masa başında oturmuşken merak ediyorum ne zaman saldırıya geçecek zihnim huzurumu bozmak için. hangi hayalimi yok edeceğim. hangi sesimi kısacağım bu akşam. ilaçlar ah ilaçlar...
sadece süreç hızlandırıcılar. hafif bir uyuşma halinde hayata karşı hissizleşme içinde ellerin kolların bağlanmasını sağlayan mucizeler! bak işte yine yaptım. hep bir suçlu.
düşmanlar varsa suçlular da var pek tabi.
ve su uyurken benim uyanık düşmanlarımın savaşında savaş suçunu işleyen benlerin hangi birini cezalandırayım.
elim gidiyor başıma. düşünmekten yorulmuş saç tellerimin ardındaki o kabuğun içindeki beynime erişmek istiyorum.
insan kendisiyle iletişimini kestiğinde ne olur?
sahtelik!
ve gerçekler nerede diye ararken. bu gece karanlık çöktüğünde bedeni saran olumsuzluklardan kurtulmaya çalışırken uyanık benlerin savaşından koşar adım kaçarak bir ormana gideceğim
bir akarsu kenarında duracağım.
yüzümü serinlikle ayıltacağım.
evet tam olarak bunu yapacağım.
şimdi masa başında oturmuşken merak ediyorum ne zaman saldırıya geçecek zihnim huzurumu bozmak için. hangi hayalimi yok edeceğim. hangi sesimi kısacağım bu akşam. ilaçlar ah ilaçlar...
sadece süreç hızlandırıcılar. hafif bir uyuşma halinde hayata karşı hissizleşme içinde ellerin kolların bağlanmasını sağlayan mucizeler! bak işte yine yaptım. hep bir suçlu.
düşmanlar varsa suçlular da var pek tabi.
ve su uyurken benim uyanık düşmanlarımın savaşında savaş suçunu işleyen benlerin hangi birini cezalandırayım.
elim gidiyor başıma. düşünmekten yorulmuş saç tellerimin ardındaki o kabuğun içindeki beynime erişmek istiyorum.
insan kendisiyle iletişimini kestiğinde ne olur?
sahtelik!
ve gerçekler nerede diye ararken. bu gece karanlık çöktüğünde bedeni saran olumsuzluklardan kurtulmaya çalışırken uyanık benlerin savaşından koşar adım kaçarak bir ormana gideceğim
bir akarsu kenarında duracağım.
yüzümü serinlikle ayıltacağım.
evet tam olarak bunu yapacağım.
devamını gör...
1778.
+ peki bu kadar zalim olmayı nasıl başarıyorsun?
- neden? vaktiyle sen de öyle değil miydin?
kadınlar sevene, erkekler sevildiğine emin olancaya kadar zalimdir demişler. bak şimdi yerinde test edebiliyorsun bunu, ne hoş değil mi?
+ zalim bile hiç kalır senin yanında artık...
- ee bizde böyle ve ne biliyor musun vaz geçemezsin. gidemezsin ve bundan öyle eminim ki... tahmin bile edemezsin.
+ zakkum çiçeğinin öyküsünü mü anlatayım istiyorsun yine? buna mı bunca zulmün?
- anlat. ölene kadar anlat... sen konuş ben susarım. yemin olsun susarım ama konuşsan. sen susuyorsun. sen hep susuyorsun. bildiğin başka bir şey yok mu senin?..
+ konuşsam kalbini kırarım belki hoş yok ki olsa...
- ne dedin? kimin yok? peki bu atan? peki kaç kere kırdığın? susarak parçalamayı o kadar güzel başarıyorsun ki...
+ peki burası kaçıncı kat?
- ne? yapamazsın.
+ haklısın.
başlıyorum öyleyse, çek ellerini bileklerimden.
- hayır, ölene dek reddediyorum bunu. ve belki ölsem yine yine yine dirilir başka bedende gelir yine yine senin olurum.
.... anlat kızıl. konuş susma... anlat bal... anlat ki zehre çalmasın dillerim, çalmasın gözlerim ateşe ki en karanlık halidir. hoş korkmazsın. konuş..
+ sonra zakkum çiçeği kokuyor her yer...kalelerden deniz kokusu ve bir yaz havası alııyor her yeri kış ortasında. ...
sonra yaz, yine zakkum diyorum, çokça zakkum. kalelerden aşağı bakıyorum. bir ejderha sesleniyor ısklıkla. ses değil bu. bu bir şarkı.. bu bir eylem.. çiçekli bir eylem bu.. kaleden alıyor kokuyu. zakkum çiçeği her yer... her yer yaz.. bir havuz var ötede boğuluyor deniz. deniz yüzüme bilmez mi, diyor biri, bilmiyor... deniz... ötede havuzdan koşuyor denize. öyle ki dalga bu kez. korkuyor, boğuluyor deniz denizinde... bal kokan bir kale kalıyor geride, zakkum çiçeği her yer.... peki burası kaçıncı kat? kale mi derin, derin mi deniz? yaşıyor mu deniz? deniz değil bal...bal, zakkum sever mi? ya denizi? kaçıncı kat bu kale? uykum var. çok uykum var.... uyuyalım artık. uyuyalım....
- neden? vaktiyle sen de öyle değil miydin?
kadınlar sevene, erkekler sevildiğine emin olancaya kadar zalimdir demişler. bak şimdi yerinde test edebiliyorsun bunu, ne hoş değil mi?
+ zalim bile hiç kalır senin yanında artık...
- ee bizde böyle ve ne biliyor musun vaz geçemezsin. gidemezsin ve bundan öyle eminim ki... tahmin bile edemezsin.
+ zakkum çiçeğinin öyküsünü mü anlatayım istiyorsun yine? buna mı bunca zulmün?
- anlat. ölene kadar anlat... sen konuş ben susarım. yemin olsun susarım ama konuşsan. sen susuyorsun. sen hep susuyorsun. bildiğin başka bir şey yok mu senin?..
+ konuşsam kalbini kırarım belki hoş yok ki olsa...
- ne dedin? kimin yok? peki bu atan? peki kaç kere kırdığın? susarak parçalamayı o kadar güzel başarıyorsun ki...
+ peki burası kaçıncı kat?
- ne? yapamazsın.
+ haklısın.
başlıyorum öyleyse, çek ellerini bileklerimden.
- hayır, ölene dek reddediyorum bunu. ve belki ölsem yine yine yine dirilir başka bedende gelir yine yine senin olurum.
.... anlat kızıl. konuş susma... anlat bal... anlat ki zehre çalmasın dillerim, çalmasın gözlerim ateşe ki en karanlık halidir. hoş korkmazsın. konuş..
+ sonra zakkum çiçeği kokuyor her yer...kalelerden deniz kokusu ve bir yaz havası alııyor her yeri kış ortasında. ...
sonra yaz, yine zakkum diyorum, çokça zakkum. kalelerden aşağı bakıyorum. bir ejderha sesleniyor ısklıkla. ses değil bu. bu bir şarkı.. bu bir eylem.. çiçekli bir eylem bu.. kaleden alıyor kokuyu. zakkum çiçeği her yer... her yer yaz.. bir havuz var ötede boğuluyor deniz. deniz yüzüme bilmez mi, diyor biri, bilmiyor... deniz... ötede havuzdan koşuyor denize. öyle ki dalga bu kez. korkuyor, boğuluyor deniz denizinde... bal kokan bir kale kalıyor geride, zakkum çiçeği her yer.... peki burası kaçıncı kat? kale mi derin, derin mi deniz? yaşıyor mu deniz? deniz değil bal...bal, zakkum sever mi? ya denizi? kaçıncı kat bu kale? uykum var. çok uykum var.... uyuyalım artık. uyuyalım....
devamını gör...
1779.
kendini bitmeye yakın bir silgi gibi hissediyordu. gökyüzüne baktı. bitmeye yakın bir silgi nasıl hisseder ki? ya da hissederse böyle mi hissederdi? silgi adına davranmak istemediği için vazgeçti bu histen. gökyüzüne tekrar baktı. üşüdüğünü yeni fark etti ve içeri girdi. halbuki içerisi daha soğuktu.
devamını gör...
1780.
birine söylemek istediğin ne varsa söyle lütfen. kimsenin seni anlamasına gerek yok.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2