normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
4281.
rastgele yürürken birden aklına geleyim sızlasın için!
boğazın düğüm düğüm olsun.
ama ağlama,
ağlayamayacak kadar yansın için…
boğazın düğüm düğüm olsun.
ama ağlama,
ağlayamayacak kadar yansın için…
devamını gör...
4282.
hayatına giren, girecek olan herkes sana beni hatırlatsın ama hiç birinin ben olamayacağını yüreğinde hisset. hiç kimse tarafından benim gibi sevilemeyeceğinin acısını bir ömür kalbinden atama. her sevilmeyişinde aklına ben geliym.
devamını gör...
4283.
muhtemelen on beş yıl kadar evveldi. insan ruhu ile pişen kavurucu sıcaklarla geçen yaz günlerinden biriydi. güneş dersaadet’i boğaz'ın tam üzerinden ince parlak bir çizgi ile ayırıyor ve martılar bu eşsiz anın güzelliğiyle dans edercesine coşkuyla kanat çırpıyordu. vapur üzerinde genç bir adam rüzgar saçlarının prangalarını kırarken, akıp giden büyülü tabloyu izlemek yerine gözlerini kapatmış hayallere dalıyordu. aynı anda kara kedilerden biri dikiltaştan beşiktaş'a doğru aheste adımlarla ilerlerken genç aşıkları kesip gün içerisinde yapacağı serseriliklerin planlarını kuruyor, yüzündeki çizgiler tarih kitaplarından daha fazla hikaye barındıran bir babaanne torununa en sevdiği yemeği pişiriyor, bilmem kaç sevgili birbirinden ayrılıp gözyaşı dökerken bazıları yeni aşklara yelken açacakları cümlelerin girizgahını kuruyor, yeni evli çiftlerden biri bebeklerinin altını değiştirirken iğrenmek nedir unutuyor, kırk yıllık evli olanlar kırk bininci kez el ele tutuşup konuşmadan birbirlerine aşk ile sesleniyor, belki aynı saniyede aynı sebeple yüzlerce bebek ağlıyor, yorgun ağaçlar mazide şahit oldukları güzel anılara yenilerini eklemenin umudu ile köklerini toprağa daha da sıkı tutturuyorken onlarca kalp eksik hikayeleri ile hayata veda ediyor, daracık sokaklarda oğlan çocukları top peşinde koşarken birbirlerine bildikleri en afili küfürleri savuruyor, oyuna alınmayan şanslı çocuklardan biri okul duvarının üzerinde uzanıp gökyüzünü seyrederken bulutlarla resimler çiziyor, ilk gençliğe adım atmaya başlayan kızlar gözyaşı tedirginlik ve heyecan ile kalplerini pamuklara sarmaya çalışıyor, şehrin bir ucunda eski mahallelerde insanlar her gün aynı güzel tiyatro oyununu aynı şevk ve istekle hiç aksatmadan oynayıp bağlarını pekiştiriyorken başka bir ucunda arşa selam gönderen dev mezar taşlarında yaşayan insanlar birbirlerine tebessüm etmekten dahi çekindikleri bir günü yaşıyor, gelecek güzel günler kayıp günlerin üstünü örtüp tozlanmış hüzün sandığını rengarenk boyayacağı ümidiyle doğru zamanı bekleyen birileri bronşlarına oksijenle karışık yaşama sevincini dolduruyordu.
ya da bunların hiçbiri olmayabilirdi. tam bu anlarda akrep ve yelkovan gibi birbiri ile yakın fakat bir olamayan iki kalp ayn salisede aynı noktada aynı ritimle atıp kısacık bir an yanyana bulunmuşken iki adım sonrası onca sene demekti. beklemeye değer miydi, bilemeyeceklerdi.
ya da bunların hiçbiri olmayabilirdi. tam bu anlarda akrep ve yelkovan gibi birbiri ile yakın fakat bir olamayan iki kalp ayn salisede aynı noktada aynı ritimle atıp kısacık bir an yanyana bulunmuşken iki adım sonrası onca sene demekti. beklemeye değer miydi, bilemeyeceklerdi.
devamını gör...
4284.
hayatımda ilk kez duygularımı sadece yazıyla değil sözlü bir şekilde de söyleyebiliyorum. gözlerinin içine bakıp dilimden dökülenlere döküldükten ve derin bir nefes aldıktan sonra şaşırıyorum. hayatımda ilk kez şiirler üretiliyor bu ağzımda hemde düşünmeden ve hepside aslında benim değil o gözlerinin üretimi. gözlerin birer şair ve kalem olarak da dilimi kullanıyor. tek dileğim kalem olarak bir ömür beni kullanman. tek dileğim ömrüm boyunca karşımda öyle durup, tam olarak öyle bakman.
devamını gör...
4285.
öyle bi üşüttüm ki gözlerim içi bile ağrıyor sözlük. öldürmüyor ama süründürüyor.
devamını gör...
4286.
ıssız bir sokakta metruk bir ev, evde kapısı açık karanlık tek bir oda, odada toza bulanmış eski yeşil bir masa, masada kırık bir şişe ve şişede üzerinde pek de okunaklı olmayan el yazısı ile yazılmış bir not:
hey sen kadim dostum nihayet. hoşgeldin! ama yeter, yetmiyor mu? artık şu elini boğazından çek. moraran yüzüne kan gelsin; kurtul artık şu lanet renkten! gözlerini aç, oksijeni ciğerlerine davet et, içeride dans etmelerine izin ver ve impulsların harekete geçsin. biliyorsun, faydası yok! sen, susarak anlatmaktan yana olsan da, o konuşarak seni anlamamaya devam edecek... daha fazla, daha fazla, daha fazla. hayat hep daha fazlasının peşinden sürüklenmekten ibaret.
hey sen kadim dostum nihayet. hoşgeldin! ama yeter, yetmiyor mu? artık şu elini boğazından çek. moraran yüzüne kan gelsin; kurtul artık şu lanet renkten! gözlerini aç, oksijeni ciğerlerine davet et, içeride dans etmelerine izin ver ve impulsların harekete geçsin. biliyorsun, faydası yok! sen, susarak anlatmaktan yana olsan da, o konuşarak seni anlamamaya devam edecek... daha fazla, daha fazla, daha fazla. hayat hep daha fazlasının peşinden sürüklenmekten ibaret.
devamını gör...
4287.
gecenin bağrını delip geçen havlamaların arasından sızan ince sessizlikler ikliminde üşüyorum. havanın yıldızları göstermeyen kapalılığında sanki yukarılardan düşüyorum.
devamını gör...
4288.
bugün çok sesli, bir bıkkınsa benmişim. baktım ki sıradandı, bense bulanık gördüm. geleceğe baktım, hep bir buğu gördüm. adımıma da baktım; elbet, kuyu gördüm. yakınıma, ki baktım; hadi uyu, gördüm.
devamını gör...
4289.
düşünmeyecek kadar yoğun bir günü daha bitiriyoruz galiba nurten abla. insanın düşünmekten başının ağrımasıyla çalışmaktan kemiklerinin ağrıması arasında anlamlı bir fark vardır demiştin onun gibi düşün. bugün dönüp dönüp o hayran olduğun dağlara baktım senin için.. kar yağmıştı dağlara.. bilirsin, tabî muhteşem her zamanki gibi. kar dedik buz diyelim ve buz dağının şâirinden anlatayım sana. nerden geldi aklıma ondan gireyim, raftan bütün eserleri, şiirler 2. basımı indirdim.. dem sahaf sağ olsun orda bulmuştum. açtım biraz okuyayım dedim bulduk tabî kendimize göre bir şeyler, aslında kendimize göre demeyelim de bizi anlatan bir dize diyelim. şöyle diyor bir şiirin içinde, "sana verildi emanetim ateşim zehrim / benimle çok put kır çiçeğim" öyle abla işte.. biliyor musun sabri abi alınmasın ama seninle şiir anlamakta bir başka güzel şimdi. üniversiteye hazırlanırken bir edebiyat öğretmeni, kadınların şiir yazmaması gerektiğini ve şiirin erkeklere yakıştığını zırvalamıştı. öyle yani sen anlarsın beni, zırvalamıştı deyişimden. neyse,, ben yine yorgunum ablacığım.. ama uykuya teslimiyetten önce senden, tangöze'nin kalmak türküsünü bulana kadar radyonun kanalları karıştırmanı ve bulunca da 'söyleyecek sözü olan anlatsın' kısmında eşlik etmeye başlamanı rica ediyorum. şimdi ellerimiz havada, teslimiz
devamını gör...
4290.
sana bakarken sanki burada değilmişim gibi düşünüyorum. seni tanıyor muyum? belli ki, hayır; belli ki, evet. belki hiç yoksun, belki de darmadağın bir yalnızlığın içinde oturuyorsun ve benim hep gülümsediğim şeyler merak ederek büyüyorsun. o rengarenk merakların, hepsi ne kadar gereksiz ve ne kadar düğümlenmiş kilitler aslında. tek amacımız bu olsa. bize bir hayat verilse ve tek yapmamız gereken merak ettiğin her şeyi o külüstür mavi karavanla aramak olsa. sahi, adı ne olacak onun?.. senin için siyahı fazla olan bir griyim, değil mi? sen bana göre çok fazla beyaz olabilirsin. ama ben artık, sen çok iyisin deyip türk filmlerindeki arkasını dönüp gidenlerden olmak yerine bu iyiliğe bulaşmayı istesem senden? evet iyisin, dedim ya, buz gibi bir kalbin arkasında, sıcacık bir denizin var; yürek denilen. ben o denize girmek istiyorum. ya ben boğulurum, ya senin sularını tüketirim, nefessiz bırakırım değil mi? ama ya bana yüzmeyi öğretirsen?.. üşüyerek sabaha kadar seni dinlemek istiyorum. konuş, sus, yine konuş, sonra yine sus belki bir yerden sonra, yine, sen, eskiden olduğu gibi, sıfıra yakın yerden değil de, çok ağaçlı bir meydandan bakabilirsin bana?.. eğer bir gün sonsuz yalnızlığa mahkum olursak, ya da çoktan olmuşsak ve elimizde tek atımlık bir kurşun varsa, beynimize değil, kalbimize sıkardık bence... istanbul'u yaşasak ve sen bana ilk defa söylüyormuş gibi, 1901'de prag'da doğmadığını söylesen ve ben buna çok şaşırsam, kocaman şaşkın bir ifadeyle açsam gözlerimi. vapurda, bir güne başlasak ve bitirsek o günü. elini tutsam sonra, uyandırabilir miyim seni? o mahur beste çalsa ve ağlaşsak sonra seninle. bilmiyorum belki de uzun uzun anlamsızca güleriz...
devamını gör...
4291.
bu gece keyfim yerinde.
devamını gör...
4292.
yaz, oku, öğren, öğret.
bakıyorum da hayat bana kendi yolumu çizmemi emrediyor. öğretmen olmam gerekiyordu oldum. öğrenmem gerekiyordu öğrendim öğreniyorum. yazı yazmam gerekiyordu bol bol yazdım yazıyorum. okumadan adam olamazdım okudum okuyorum. benim kendime çizdiğim bu küçük dörtgende hayat nasıl da büyük kocaman ve görkemli. içimdense bir ses isyan et ve boz bu çizgiyi risk al diyor. belki de rutinde gerçekten hayat vardır ve ben o sesi susturmaliyim.
bakıyorum da hayat bana kendi yolumu çizmemi emrediyor. öğretmen olmam gerekiyordu oldum. öğrenmem gerekiyordu öğrendim öğreniyorum. yazı yazmam gerekiyordu bol bol yazdım yazıyorum. okumadan adam olamazdım okudum okuyorum. benim kendime çizdiğim bu küçük dörtgende hayat nasıl da büyük kocaman ve görkemli. içimdense bir ses isyan et ve boz bu çizgiyi risk al diyor. belki de rutinde gerçekten hayat vardır ve ben o sesi susturmaliyim.
devamını gör...
4293.
bu gece daha mutluyum.
devamını gör...
4294.
yazdım.
kışa döndüm. dallarımda ki yapraklardan ayrılmış olmanın hüznündeyim. hep bir daha sonraların ise kapı önlerindeyim.
yazdım. durdum. gidişimi dört gözle bekleyenlerin sevimsizi oldum. kelimelerim yollara düştüğünden beri yorgunum. kurulmayı beklemekte olan cümlelerim, sıkıntıdan patlamak üzereler. sessizce bekliyorum. sinsice olmasından daha iyi olduklarını düşünüyorum.
yazmak ile kazmak arasında ki sınırdayım. yazmaya başladığımdan beri var olan sınırın içinde kaldım. o nedenledir ki kimsenin arkasından kuyu kazmadım. kazmak bir eylemdi. kazma olmak ise herkese nasip değildi. ayrıcalığı fazlalığa sahip olmaktı. fazla olan ise bana ters olarak kaldı. ters bir kelime idi. doğrultmaya gerek kalmadı.
yazı yazdım. çok yazmak isteyenler oldu. yazılmadım. sadece yazı yazdım. mavinin çokça var olan egemenliğini, denizi ve denizin üstünde uçmakta olan kuşları… birde yazı.
yazdım. ama yarmadım. yarmak isteyenlerin yanında olmak kolaydı. zoru seçtim. yarma şeftalilerin arasında olmak vardı. olmadım. yazamadan duramayanların arasında olmayı seçtim. bütün bunlar ise seçil’e olan hayranlığımdan kaynaklanmadı. o nedenle de “seçile seçile” diye seçili ezberime almadım.
yazdım. sazda olabilirdim. hatta sazlığın sınırlarını zorlayıp, bağlama yolunda emin adımlar atabilirdim. fakat kördüğümler atmayı sevmedim. gemici düğümlerini atanlara saygım oldu. onu da eksik etmedim.
yazdım. yazar oldum. bilgim dâhilinde olan alfabede bulunan harfleri öğrendim. bu nedenle de yazarım. ve o bilgilere sahip olan herkesinde yazdığını bilirim.
ucu kırılan kurşunkalemim. sen silgi olmuş olsan bile… ben gene de yazarım.
ozzi68
kışa döndüm. dallarımda ki yapraklardan ayrılmış olmanın hüznündeyim. hep bir daha sonraların ise kapı önlerindeyim.
yazdım. durdum. gidişimi dört gözle bekleyenlerin sevimsizi oldum. kelimelerim yollara düştüğünden beri yorgunum. kurulmayı beklemekte olan cümlelerim, sıkıntıdan patlamak üzereler. sessizce bekliyorum. sinsice olmasından daha iyi olduklarını düşünüyorum.
yazmak ile kazmak arasında ki sınırdayım. yazmaya başladığımdan beri var olan sınırın içinde kaldım. o nedenledir ki kimsenin arkasından kuyu kazmadım. kazmak bir eylemdi. kazma olmak ise herkese nasip değildi. ayrıcalığı fazlalığa sahip olmaktı. fazla olan ise bana ters olarak kaldı. ters bir kelime idi. doğrultmaya gerek kalmadı.
yazı yazdım. çok yazmak isteyenler oldu. yazılmadım. sadece yazı yazdım. mavinin çokça var olan egemenliğini, denizi ve denizin üstünde uçmakta olan kuşları… birde yazı.
yazdım. ama yarmadım. yarmak isteyenlerin yanında olmak kolaydı. zoru seçtim. yarma şeftalilerin arasında olmak vardı. olmadım. yazamadan duramayanların arasında olmayı seçtim. bütün bunlar ise seçil’e olan hayranlığımdan kaynaklanmadı. o nedenle de “seçile seçile” diye seçili ezberime almadım.
yazdım. sazda olabilirdim. hatta sazlığın sınırlarını zorlayıp, bağlama yolunda emin adımlar atabilirdim. fakat kördüğümler atmayı sevmedim. gemici düğümlerini atanlara saygım oldu. onu da eksik etmedim.
yazdım. yazar oldum. bilgim dâhilinde olan alfabede bulunan harfleri öğrendim. bu nedenle de yazarım. ve o bilgilere sahip olan herkesinde yazdığını bilirim.
ucu kırılan kurşunkalemim. sen silgi olmuş olsan bile… ben gene de yazarım.
ozzi68
devamını gör...
4295.
kıyamam sana gitsen de
yine bana gel, ah
seni gördüğüm ilk gün gibi
gözünü kapat ve öp beni
kalabilirsem bu hikâyede
minik elinle sar kalbimi
bu şarkının kafamdan çıkması gerek. yine banaaa geellll diye geçiriyorum içimden sürekli. reels bağımlılığım yüzünden oluyor bunlar hep
yine bana gel, ah
seni gördüğüm ilk gün gibi
gözünü kapat ve öp beni
kalabilirsem bu hikâyede
minik elinle sar kalbimi
bu şarkının kafamdan çıkması gerek. yine banaaa geellll diye geçiriyorum içimden sürekli. reels bağımlılığım yüzünden oluyor bunlar hep
devamını gör...
4296.
ben hep daha fazlasını isteyen insanlardan değilim. hiç olmadım demiyorum, olmamam gerektiğini öğrendim zaman içinde diyorum. beşer şaşar, illa ki nazarı dikkatimi celbediyordur o tüketim çılgınlığı tanrıları hala zaman zaman. algıma, davranışlarıma yansıyordur, yetinemediğim oluyordur muhakkak da elimden gelenden razıyım yine de. sanırım yani. galiba. yettiriyorum bir şekil.
bir takım garip şeyler oldu. oluyor. olurken garip olması bir yana olduktan sonra daha da garipleşti ya işbu entry bu yüzden yazılıyor. bir sakinlik çöktü üzerime. saldırasım gelmeliydi halbuki. sinirlenmeliydim, birine, bir şeye, hiçbiri mi olmadı, sebep mi bulamadım güdüleyecek, o zaman kendime. kararını verirken, tespitini yapmaktayken böyle de projekte etmiştik halbuki değil mi? daha kötü olur/olacak, bağımlılıkları beslememeli, biz yetinmeyi bilemeyiz tek günlük cennete gidişle. bak ne boş ne yersiz korkularmış.
ya da acaba keramet bizde değil mi? acaba biz hala yetinmeyi bilemeyen sıradan insanlarız da, bizden yarattığımız "şey" düzlemsiz, seviyesi ölçülemez bir hâl mi? görmüşsün, görmemişsin, aradan yıl geçmiş, bir saniye geçmiş hepsi bir mi? birliktesin, ayrısın, kızmışsın, sevmişsin, sevişmiş aynı anda özlemişsin, hepsi birlikte ve bunun yanında da apayrı mı? yetinilecek bir şey yok belki de nimo, yetinilemez zaten belki. haliyle eksikliği de hissedilemez. ömrümüz boyunca hissettiğimiz yoksunluktan, asla tam olamamışlıktan farksız belki birbirimizsizlik. belki de bu yüzden ayırt edemedik. edemiyoruz. edemeyeceğiz.
iyiyim. çok iyiyim. garipse bu, garip olan ben değilim ya, bu yüzden daha da iyiyim.
bir takım garip şeyler oldu. oluyor. olurken garip olması bir yana olduktan sonra daha da garipleşti ya işbu entry bu yüzden yazılıyor. bir sakinlik çöktü üzerime. saldırasım gelmeliydi halbuki. sinirlenmeliydim, birine, bir şeye, hiçbiri mi olmadı, sebep mi bulamadım güdüleyecek, o zaman kendime. kararını verirken, tespitini yapmaktayken böyle de projekte etmiştik halbuki değil mi? daha kötü olur/olacak, bağımlılıkları beslememeli, biz yetinmeyi bilemeyiz tek günlük cennete gidişle. bak ne boş ne yersiz korkularmış.
ya da acaba keramet bizde değil mi? acaba biz hala yetinmeyi bilemeyen sıradan insanlarız da, bizden yarattığımız "şey" düzlemsiz, seviyesi ölçülemez bir hâl mi? görmüşsün, görmemişsin, aradan yıl geçmiş, bir saniye geçmiş hepsi bir mi? birliktesin, ayrısın, kızmışsın, sevmişsin, sevişmiş aynı anda özlemişsin, hepsi birlikte ve bunun yanında da apayrı mı? yetinilecek bir şey yok belki de nimo, yetinilemez zaten belki. haliyle eksikliği de hissedilemez. ömrümüz boyunca hissettiğimiz yoksunluktan, asla tam olamamışlıktan farksız belki birbirimizsizlik. belki de bu yüzden ayırt edemedik. edemiyoruz. edemeyeceğiz.
iyiyim. çok iyiyim. garipse bu, garip olan ben değilim ya, bu yüzden daha da iyiyim.
devamını gör...
4297.
benim şansım niye böyle. kadersiz miyim yoksa tanrım bana gıcık mı gidiyor anlamıyorum.
eylül 2023. tecili bozdum. şubat celbini seçtim. komando olmak istiyor musunuz sorusuna tik attım.
bugün açıklandı. düz piyade çıktı a..koyim. bacağım ameliyatlı olduğu için mi acep? gerçi kalıcı bir hasar yok sorunsuz çalışıyor. madem komando yapmayacaklar niye seçenek koyup insanların şevkini kırıyorlar?
evet kalmak istiyorum. çevremdeki herkesin ne işin var orada sorusuna rağmen.
sevk tarihi her yıl uzman alımlarının yapıldığı rutin tarih aralığından birkaç gün sonrasına denk geliyor.
ve iş yerinde gidiş tarihimi kimseye söylemedim. ansızın çekip gidicem. söyleme niyetim de yok. hepsinin abv. rezil yer. neyse bugün müdür masasına çağırdı. haziranda %70 zam alacağımı söyledi. evet ben askere gittikten sonrası. adamın gidisimden haberi yok ki a..k.. ağzını bı yokladim zammı öne cekebilir miyiz diye. hayır cevabını aldım. sebeplerini anlattı falan filan.
hiçbir isim rast gitmiyor.
eylül 2023. tecili bozdum. şubat celbini seçtim. komando olmak istiyor musunuz sorusuna tik attım.
bugün açıklandı. düz piyade çıktı a..koyim. bacağım ameliyatlı olduğu için mi acep? gerçi kalıcı bir hasar yok sorunsuz çalışıyor. madem komando yapmayacaklar niye seçenek koyup insanların şevkini kırıyorlar?
evet kalmak istiyorum. çevremdeki herkesin ne işin var orada sorusuna rağmen.
sevk tarihi her yıl uzman alımlarının yapıldığı rutin tarih aralığından birkaç gün sonrasına denk geliyor.
ve iş yerinde gidiş tarihimi kimseye söylemedim. ansızın çekip gidicem. söyleme niyetim de yok. hepsinin abv. rezil yer. neyse bugün müdür masasına çağırdı. haziranda %70 zam alacağımı söyledi. evet ben askere gittikten sonrası. adamın gidisimden haberi yok ki a..k.. ağzını bı yokladim zammı öne cekebilir miyiz diye. hayır cevabını aldım. sebeplerini anlattı falan filan.
hiçbir isim rast gitmiyor.
devamını gör...
4298.
ve bir gün gelir insan yorulur artk,
kimseye bir şey anlatmak için çabalamaz.
kimseye bir şey anlatmak için çabalamaz.
devamını gör...
4299.
bugün kötü geçti. 3 tane kitaplık düzenledim. dolapların içini düzenledim. sinirimden ağladım hatta. 3 kitaplık? sen 3 milyar milyon kitaplık sen neaptın? dedim kendi kendime.
şimdi de gülesim geldi. güldürüyorsun beni sözlük. canın sağ olsun*
şimdi de gülesim geldi. güldürüyorsun beni sözlük. canın sağ olsun*
devamını gör...
4300.
burdayım yine sabri usta. döndüm dolaştım geldim, kürkçü dükkanımsın bugün benim. içime sıkıştı bir şeyler dinlersen anlatayım, bugün öğleden sonra yengemle dayım geldi misafirliğe. dayım diğerleriyle içeri girmedi, vadiye karşı çekti sandalyeyi oturdu sade bir kahve istedi. kahveyi hazırlarken biraz dikkat ettim daha da zayıflamıştı, elindeki sigaraya baktım ve o sigarayı nasıl derine çekişine.. kendini bitirmek istercesine çekiyor içine, görmek acıtsa da inkârı yok bunun. vay be sabri usta, sigara içmezdi bu adam ama biliyorsun artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz. usta hani mete yüzbaşı içtima sahnesinde diyor ya "baban sigara içiyor mu? içecek! kanser olacak senin yüzünden." diye o geldi aklıma gözlerim doldu. üç gün önce doğum günüydü ne diyeyim ne anlatayım tam bilmiyorum ama bir evin iki penceresi vardı birini taşladılar, tuz buz oldu pencere ve kalkaladılar içerdekiler o kara kışta. neyse usta bu ağrıyı şimdi rafa kaldırmalı. yusuf çatalın da dediği gibi, ellerimiz fazlasıyla kurak. iki üç gündür yağmur vardı dün de normale döndü hava biraz ben de heyecanlıyım tabi bu dağın başında civarda hiçbir ışık kaynağı yok ve yüksek ihtimalle hava açık olacak yıldızlar net ve parlak olacak ben de biraz özlem gidereceğim.. çıktım dışarı kaldırdım kafayı gökyüzüne hava muhteşem ve ben canım ciğerim için şöyle dua ettim, 'allahım sen onun yolunu güzelleştir..' ve o anda bir yıldız nasıll kaydı usta.. sanki ordan kayıp yüreğime değdi. yıllar yıllar geçmişti bir yıldız kaymasına şahit olmayalı ve şu duanın üzerine kayması içimdeki zarif kelebeğin kanatlarını parlattı. allahım sen ferahlık ver yüreğine, yüreğimize.. sana yasladık sırtımızı ve bir tek sana muhtacız.. bu duaya ihtiyacımız vardı usta, amin de.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2