2661.
güne bok gibi başladım. ne istediğini bilmiyorum, neden böyle davrandığını bilmiyorum. her anını paylaştığın birine böyle davranmak neden???
devamını gör...
2662.
zamanın da benim de böyle bir defterim vardı, dolma kalemimle özenle yazardım. kendimi, hissettiklerimi, hissedeceklerimi. anlık olarak ruhumu boşaltır, aralara 2 şiir sıkıştırır, göz yaşlarım ile sayfayı ıslatıp geçirdiğim 1-2 saatin sonunda gidip uyurdum. zaman geçtikte kendimden çok başkasını yazmaya başladım, onu ve onun düşüncelerini. bana iyi gelmediğini farkettim.

defteri alıp lavabonun altına koydum, suyu açtım ve bir sigara yaktım. yazdığım bütün kelimeler, yok oluyormuş gibi değil daha çok gerçekleşiyormuş gibi hissettim. suda akıp giden mürekkep izini izleyip suda dağılan yaprakları izledim belli bir süre. doldurduğum her sayfa beni hafifletirken aynı zamanda defterin de yok oluşu hiç bu kadar hafiflememi sağlamamıştı.

şimdi elimde böyle bir defter yok, bilgisayardan bi word belgesi açım kendimi parmak uçlarıma bırakıyorum. zihnimin hızına ancak bunun yetiştiğini hissediyorum. derli toplu cümlelerim yok belki ama aynı işi görüyor ve belgeyi kaydetmeden çıkıyorum.

bazen ses kaydediyorum, saatlik ses kayıtları. yazıya dökülemeyenler dudaklarımdan çıksın diye, duyayım ve kabul edeyim diye. içimde bir yerlerde hep kaçıp kurtulacağımı sanan o şeyi yok etsin diye. belki ses kaydının yarısı sessizlik ve 2-3 hıçkırık ama gerçek acıtır değil mi?

ne derdim var elimde, ne dermanım, ne kalabiliyorum ne koşabiliyorum, ne susabiliyorum ne söyleyebiliyorum. kaç ses yaşıyorsa bu kafanın içinde her biri farklı insan, her biri farklı dertten yakınırken bana hepsi beni suçlamaktan geri durmuyor.
devamını gör...
2663.
hasretin olmasa
dünya güzel yer aslında .
devamını gör...
2664.
iç dökmeceler:

ne yazacağımı da bilemiyorum pek. şu sıralar ruh halimi ve dahi duygudurumumu stabilize etme noktasında ufak tefek başarılara imza atabiliyorum. söylerken ve ifade ederken dahi "ufak tefek" demem objektifliğe ve nesnelliğe ne kadar düşman olduğumu gösteriyor...

hiçbir insan çok şey istemez bence. insan olan insanlar yani. istediği şey veya şeyler ihtiyacı olduğu şeylerdir.

olaylara baktığım pencereyi az buçuk analiz edebildim bugünlerde, iyi kötü bütüne üstünkörü bir bakış atabiliyorum işte.

ah be canlarım.

olanı olduğu gibi kabul etmek, bu, hayatta yazılması ile yapılması arasındaki farkın büyük olduğu konulardan biri.

geleceğe olumsuz bakmamak, alın, size farkı büyük bir enstrüman daha.

insanın yaşayacağı zorlukları gözünde büyütmemesi ve sadece ve sadece o zorlukları yaşaması...

benden (size söylerken en başta kendime ve kendi nefsime) hayat tavsiyeleri:

asla sandığımız kadar sevilmeyen bir insan değiliz ve belki hiç değiliz

kendimizi sevmememiz en büyük zorluğumuz ve en büyük sınavımız, bu sınavdan geçmek için ise olan her şeyi olduğu gibi kabul etmek gerekiyor...

olumsuz olmak, olumsuz hissetmek sadece bize zarar veriyor. hem de en büyük zararı. hayat, ona güzel bakmak için var. eğer hayata güzel yönden bakma becerisini ve yeteneğini kazanamazsak gerçekten bu dünyadan buruk ayrılacağız. ben şahsen bunu istemiyorum. siz de istemeyin.

ve gelelim en sonuncusuna. biz istediğimiz için mi böyle hayata kötü bakıyoruz sanki? istemediğimiz hâlde bu kötü duygudurumlarının içindeyiz. bir insan kendini ifade edemediği zaman çok büyük sıkıntılar oluşur. düşünün bahar geldi, çiçekler açmaya başladı. ve içlerinden bir çiçek var ki açamıyor, kapalı kaldı. gerçi açan da açmayan da aynı kadere sahip. yine de bir çiçek değiliz elbette ki. bizim kendimizi ifade etmeye ihtiyacımız ve kendimiz olmaya derin bir eğilimimiz var. bizi engelleyen şeyler de bizde olan şeylerden başka şeyler değil. o hâlde her seferinde dönüp de düzeltmemiz gereken şey yine kendi hâlimiz oluyor. sağlıklı olanı kendimizde sağlıklı bir şekilde ortaya çıkarmak. işte bu.

edit: bir de şu başlığa aşk acısı yazan dallamalar, bebek misiniz oğlum , gören de 3 aylık bebek bunlar anaları terk etti sanacak, az ötede ağlayın, ezikler.
devamını gör...
2665.
ne zaman bu şehirden kaçıp gitme isteği gelse,
bir köşeye oturup geçmesini bekliyorum.
gidersem dönmem çünkü biliyorum
eğer dönersemde hayatta kalma şansım olurmu bilmiyorum
devamını gör...
2666.
şu an beni ne tarafa çekerseniz oraya giderim.
her kafadan farklı ses çıkıyor ve çoğu mantıklı geliyor.

hayatımın büyük ihtimalle dönüp noktasındayım.

yarın için büyük kararlarım var.
artık yatarken karnıma giren ağrılar, başımda dolaşan ve genelde geceleri gelen gelecek kaygıları perileri beni yormaya başladı.

artık bazı şeylere başlamam lazım.
durdukça vakit kaybediyor gibi hissediyorum.

olanları düşündükçe ağlamak geliyor içimden.

yarın güzel olacak, hepimiz için.
devamını gör...
2667.
kırılma noktaları..
bir bedenin sancılar içinde çırpınırken, sona ulaşmak için son nefesini verme mücadelesine şahit oldun. o hırçın, isyankar ve heybetiyle göz korkutan adamın küçücük kalmasına şaşırdın. adım adım bir bebeğe dönüşmesini izledin. sonra hiç hareket etmiyordu: ağırına gitti, anlam veremedin. her acı çekişinde kalbine sızılar girdi. gücünün yetmediğini anladığındaki o çaresizlik duygusu, bulantı hissiyle eşdeğerdi.

bir kussan içindekiler bir anda dışarı çıkacak ve rahatlayacak sanırsın. boğazındaki o son acı tat yakanı bırakmaz ama bilesin.
tüm evrene inancını kaybettiğin, neden burada olduğunu, neden o duyguyla baş başa kaldığını çözemediğin bunalım eşiğindesin. tekrar güzel anılar yaşayacaksın ama yaşadığın o duygu, o zaruri acı veren gerçeği deneyimlediğin andaki çaresizliğini silemeyeceksin. hatırladıkça burnunun direği sızlayacak. bir insanın kaybolmasına, seninle birlikte var olan hep gördüğün ve sesini duyduğun birinin sırra kadem basmasındaki buruk gizemi çözemeyeceksin.

bir yaş daha büyüdün, yaşın değil yaşanmışlığın büyüsü olduğunu farkettin. olgunlaşmaya başladın. acıların bitmesi gibi bir durumun söz konusu olmayacağına ve gittikçe daha çok eksileyeceğinden haberdar olarak nasıl yaşanmalı arayışına gireceksin. tepkilisin fakat eline ne geçer? yaşamanın ağır yükünü sırtına alıp sanki o yükü hiç taşımıyormuş gibi yaşamaya devam edeceksin. maalesef ki içten gelmeyen gülüşlerin olacak çünkü hep somurtamazsın. içten gelen güzel hislerin dışa vurduğundaki samimiyeti yaşamak ümidiyle yola devam edeceksin. kırıldın... noktaları bul bir doğru çiz sonra tekrar kırılacaksın. yaşadığın her an bir doğru çizmekle mükellefsin. görevinden şaşma. kaçak düşüncelere çok dalma. sorgulamalarını bazen bir köşeye al, bir süre beklet. zaten sen istemesende her şekilde yeniden hortlayacaklar. meşgallere davam. oyalanmaya devam. kabul edip yaşamayı ögreneceksin. sen öğrenmek istemesende bir şekilde öğreneceksin.

haziranın başında yaşadığım bir kayıp ile içimdekileri yazıya dökmüştüm. paylaşmaya ise kendimi şu an hazır hissettim. dünkü kayıp haberinin üzerine paylaşmak istedim. sevdiğimiz, bağ kurduğumuz, özlem duyduğumuz kayıplarımızın ruhlarına rahmet yağsın. ruhları huzur ve şifa dolsun.
devamını gör...
2668.
yazıyorum ama paylaşmaya kıyamıyorum. gerçek yazarlar kaybetmekten korkar. karalamalar bana kalsın.
devamını gör...
2669.
geçtiğimiz cumartesi günü eskişehir’de ortanca ağabeyimin oğlu olan yeğenimin nişan merasimi vardı. hızlandırılmış program misali, kız isteme, söz kesme, nişan hepsi aynı gün olmuştu. gerekli bütün konuşmaları ben yapmıştım; iyi bir hazırlık yapmış olmamdan dolayı da çok beğenildi.

nişan sonrası, akşam, geniş, güzel bir avluda kurulan masalarda, açık havada nişan yemeği yendi. davetliler arasında cüneyt arkın’ı delikanlılık dönmeminden beri tanıyan ağabeyler, amcalar da vardı. arkın’ın lise ve üniversite yıllarını, artist dergisinin yarışmasına katılıp birinci olarak sinemaya adım atmasını, filmlerinde dublör kullanmamasını, eskişehir’deki haradaki atlar üzerinde çalışarak ata binme konusunda ustalaşmasını bu davetlilerden dinlemek keyifliydi.

hayatımın güzel günlerinden biriydi. cumartesinin güzelliği bugün de devam ediyor.
devamını gör...
2670.
unutmayacağım. bu yaşta, ne o hastanenin duvar dibinde çöküp ağladığımı, ne de bana yapılan ve söylenenleri.
ve tabi ki verilen destekleri.
bu değirmen yavaş çalışıp ince öğütüyorsa, herkese sıra gelecek.
destek veren destek alacak.
kalanı şüphesiz allah bilir.
devamını gör...
2671.
bazen aniden bir aydınlanma yaşıyorum ve hayatımda hiç hatırlamadığım, düşünmediğim anlar bir anda gözümün önünde beliriyor. sonra kendi kendime "bunu bir anda hatırlayacak ne vardı" diye düşünüp duruyorum. acaba o anda özel bir şey mi vardı da gözümün önüne gelip kendini hatırlattı diye ama öyle sıradan bir an sadece. beynimin derinliklerinde yaşıyordu öylece. bugün de sözlükte bir yazı okudum. dedim ben miyim acaba, biraz kafamı yordum ben değilmişim. keşke ben olsaydım. ikinci bir ben iyi olabilirdi. o kadar müsaitim ki konudan konuya atlamaya. utanmasam konuşurdum. ama fazla konuşmak bana göre değil. susayım da az kafamız dinlensin.
devamını gör...
2672.
bir sürü duygu var içimde. onlarca cümle kurdum kafamda. bu gece seni arayıpta varlığına şükürler olsun diyemiyorum. kaç mevsim geçti. kaç kez sensiz mumlar yaktım. sesimi duyamayacak kadar uzaktasın. biliyorum. o zaman hisset beni. bütün varlığınla sesleniyorum sana. nice güzel yaşlara abicim.
devamını gör...
2673.
denizli'deyiz, denizli'nin maçı var bursaspor'la. orta okuldayız o zaman, kale arkasına bilet aldık. bursaspor da düşme hattında. neyse biz oturduk maçı seyrediyoruz, öyle matah bir maç da değil zaten, bunlar başladılar bağırmaya 'bağırmayan taraftar s...sin gitsin' diye biz de diyoruz içimizden biz niye bağırıyoruz abi biz çocuğuz yahu. bağırmadık gerçi, bir şey de olmadı. öyle normal gittik maç bitince.

yani diyor ki 'ya sev ya terk et'. ben de diyorum ki illa terk mi etmemiz lazım, yok mu başka çaresi? illa gemilerin komple yakılması mı lazım? illa dibe vurmak mı lazım? illa illa.. bu örnekler çoğaltılabilir.

***

efendim hikayeyi bilirsiniz sinoplu diyojen bir gün dinlenirken yanına büyük iskender gelir. diyojen'in namını duymuştur, ona bir şeyler bahşetmek ister ve der ki 'dile benden ne dilersen'. diyojen de hepinizin bildiği o cevabı verir: gölge etme başka ihsan istemem. diyojen neredeyse hiçbir şeye kıymet vermeyen dünyayı ciddi manada umursamayan bir adam. e böyle bir adamın umurunda olur mu büyük iskender? olmamış tabii. iskender de demiş ki büyük iskender olmasaydım diyojen olurdum. diyojen'in korkusuzluğundan etkilenmiş. *

gel diyojen gel de ki o düşündüğün o üzüldüğün şeyler boş şeyler, gel birlikte dilenelim de. kendisi dilenmekte de bir beis görmezmiş. yaşamak için yemek yermiş zira. dolayısıyla karnını doyurmak için de dilenmekten rahatsızlık duymazmış. o kadar millet umurunda değil yani.

ne diyelim diyojen dünya sana güzelmiş, biz de sürünelim sözlük köşelerinde karalama defterlerinde..
devamını gör...
2674.
sevginden yerlerde yatarken hiç aklıma gelmezdi bugün canını yakmak isteyecek kadar öfkeli olacağım. 1 yıl evvel bu civarlarda bilmem neyi tartıştık, bilmem neye güldük ya da bilmem neye ağlattın beni. zaman çok hızlı geçmiş, bizden sonra tanışanlar evlenmiş, bizden sonra tanışanlar en aşağı 9. aylarını falan kutluyor uzak mesafe ilişkisi olmasına rağmen.

aynı şehri birbirimize dar ettik, çiçek bahçesi etmek yerine. karşıma çıksan herhalde artık mezarını çiçek bahçesi ederim, öyle bir öfke.

hazmedemiyorum. verdiğim emeğin karşılığını alamayışımı, asla önceliğin olamayışımı, beni yaşamak yerine beni kalıbına uydurmaya çalışmanı, rengarenk bi' gökkuşağı olan beni solduruşunu..

yeni işimde ne hayatlar, ne mutluluklar, ne hikayeler gördüm. benim hikayem mutlu veya yüzde gülümse yaratan bi' hikaye değil. ne acı. etrafa neşe saçan kız, konu sen olunca can yakmaktan bahsediyor. hatta bir arkadaş bir laf etti; eskiden canını vereceğin insana şimdi bu kadar öfkeli olmak ne tuhaf. haklı.

biri beni sevecek diye ödün kopuyor hâlâ biliyorum. sen sevgine sahip çıkmadın diye bir başkası da sahip çıkmayacak değil. umarım büyürsün, hayat annenin eteği altında geçmiyor..
devamını gör...
2675.
kaybetmek elde ettiğin halihazırda elinde olan bir şeyin senden alınması değildir bence asıl kaybetmek bir şeyi hiç elde edememektir bir eşya yada bir kişi ile hiç bir şey yaşayamamak hiç bir anıya hiç bir geçmişe acı yada tatlı hiç bir hatıraya sahip olamamak asıl kaybetmektir. diğer türlüsü zaten elinizde hayatınızda olan bir şeyin hayatınızdaki devamlılığının son bulmasıdır onu kaybetmiş olmak onunla hiç var olamamış olmaktır bence. zira insanlar eşyalar kısacası hayatımızdaki her şey bir gün devamlılığını yitirebilir ama ortak geçmişimiz ve hatıralarımız onu bizim için yaşatır yani onu asla kaybetmiş sayılmayız. ya onunla hiç bir ortak anımız hiç bir hatıramız olmasaydı varlığının vereceği huzuru mutluluğu asla bilemeseydik hatta yokluğunun verdiği acıyı bile asla bilemeseydi sizce asıl kaybetmek bu demek değil mi ?
devamını gör...
2676.
klasikti hayatımız her gün bi öncekinin aynısı
klasikti insanlar hepsi birbirinin aynısı
klasikti yaşam, klasikti yaşamamız.
geri dönülmez bir yoldu bizimkisi
geriye doğru bakılan ama ileriyi yaşadığımız bir varoluştu.
hayata bağlayan umutlarımızdı hep.
aslında en önemli kaide kendimizdi.
bu zamanda biz, biz olmaktan çıkmışız artık.
ne zaman ki üstümüzdeki o yorgunluk kalksa,
eski veya gerçek benliğimizin geri dönmeme ihtimali olmazdı.
peki ne zaman ?
devamını gör...
2677.
bugün biraz sıkıldım.
bir durup düşündüm ne yapıyorum diye, eğlendiğimi fark ettim.
ama işte 24 saat de eğlenemiyorum artık, yaşlanmanın o baharatlı tadı geliyor hafiften...
sahi, buna hazır mıyım tatlım?
yılların enerji dolu bedeni, kabullenemiyor ama beyin dur diyor.
eğleneceğiz.
kendi vücudumda çatışma var resmen...
neyse, canım beynim.
devamını gör...
2678.
işyerinden markete sakız almaya gittim.
markete girdim hızlı adımlarla sakızların bulunduğu reyona girdim, tam sakızların bulunduğu
reyonun önünde küçük, en fazla 8 yaşında bir kız çocuğu duruyordu.
kardeşime benzettim onu, sinirlendim ilk başta sakız reyonunu kapatıyor diye, gözüm annesini veya babasını
aradı hemen acaba neredeydiler? ama yok gibiydiler, zaten çocuğun suratını görünce içimi bir
hüzün dalgası sardı ki sormayın. yüzünde bir hayal kırıklığı ifadesi vardı. sanki
hayattan istediğini alamamış, hatta hakkı olana bile sahip olamamış bir surat vardı karşımda.
saçları hafif kıvırcık ve biraz uzundu, sanki küçük hayatındaki uzun
ve kötü maceraları simgeliyordu. gözleri acı ve hayal kırıklığı ile bakıyordu.siyahtı gözleri.
yaşıtları şuanda okulda olması gerekirken o belki mendil satıyor belki de
dilendiriliyordu. ayakkabıları eskimiş tozdan gözükmez bir hali vardı. elinde elli kuruş vardı.
sanki ne alsam diye duruyordu orada...öylece sakız ve şekerlere bakıyordu özlemle.
utandım, çok utandım ben, sakız almaya gelmiştim ve sakızı elime aldım, bana bir bakışı vardı ki
sanki boğazımdan aşşağıya kızgın lavları döküyorlardı.başımı çevirdim...sanki
bu vicdan azabından beni kurtaracakmış gibi..ben birşey yapmamış olsam bile vicdan azabı çekiyordum..
bir kadın kasanın arkasına geçmiş çocuğa kaş göz hareketi yapıyordu.
buraya gel gibisinden, çocukta sürekli utanıyor olucak ki koluyla yüzünü saklıyor.
kadın şeker paketlerinden birtanesini aldı ve küçük kız çocuğuna verdi. orda herkesin yapması
gerekeni o yaptı. ben de çok istedim alıp bir şeker vermeyi ama utandım, küçücük kız çocuğundan utandım..
nasıl sadaka verirmiş gibi o kıza şeker verirdim.utanmasını istemedim...
kadın 'afiyet olsun' derken çocuk şekeri aldı ve otomatik kapının önüne geçti, kapının açılmasını bekliyordu.
yani anlayacağınız otomatik kapı bile o küçük insan evladını adam-
dan saymıyordu.ben geçtim kapının önüne kapı açıldı, kız çocuğu teşekkür eder bir bakışla çıktı gitti kapıdan e
lindeki şeker paketini açmaya çalışarak..bayrampaşanın meydanındaki
parka doğru yürüyordu ve gözden kayboldu...hayatımdaki en acı manzaraydı bu küçük kız çocuğu.
devamını gör...
2679.
itirafa mı yazsam şuna mı buna mı derken buraya yazayım dedim.
allah kimseye babam gibi bir eş nasip etmesin inşallah. diğer kötü huylu erkekleri bilmem etmem, bizzat tanık olduğum durumu söylüyorum.
annemin de allah yardımcısı olsun, kadının psikolojisini bozdu.
ne güzel bir eş ne de yeterince baba olduğunu düşünmüyorum. görmedik etmedik ben bilmem, aklı var kullansın.
gerçekten çoğu zaman ölsün istiyorum, ölsün de annem en çok rahat etsin.
annemin de sınavı bu galiba.
ben dayanamıyorum kadın 23 yıldır nasıl dayanmış helal olsun.
annecime sinirlenip kötü şeyler dedimse özür dilerim annecim.
sabahın 06.30 unda hakaret duyarak uyanmak iğrenç bir olay.
neymiş laflara bak ya, insana benzemediklermiş, o da neden ekmeği fazla sulamış annem. lan virüs sen misin insan? sen insansan ben insan değilim, insan olmak da istemem. insan dediğin bu değildir.
bu kadın sana ne yapsın, yazıklar olsun bin kere. nankör, pislik içinden dökülen pislik kelimelerin gibisin. asıl sen öylesin.
şu iki durumu isterim açıkçası: babam ölsün, gebersin, annem de azıcık kafa dinlesin, 3 tane aslan gibi evladı var yaşatırız onu. dinlensin, yatsın, kraliçe gibi olsun.
annem ölsün, ev bombok olsun da babam her şeyle tek başına kalsın. kimse bunun yanına gelmesin, gelsin ama ailesi gibi zaten hissedemez. pişman olsun o da ölsün.
çocuklarını bile kendinden soğuttun ya ben bir şey demiyorum. gerçekten tek üzüldüğüm nokta annecim.
zoruma gidiyor hatta bazen ben çok sinirleniyorum öldürmek istiyorum ve bu çok olmaz. artık dayanamıyorum bu adamın sesine, işini yaptırmak için sahte şefkat sözlerine. babaanne hiç kusura bakma seni de sevmedim, çocuğunu da yetiştirememezsin.
hayatta en önemli nimetin ailesi olduğunu dememişsin. o da beynini kullanmaktan aciz zaten.
amcamı da sevmem. inşallah böyle biri olmam, sanmıyorum.
sizin malınız mülkünüz olsa neye yarar? yanınızda sizi gerçekten seven aileniz olmadıkça. hepsi bombok olur. ölünce dua eden mal mülk mü ya da sevgisini hissettiğiniz onlar mı?
allah herkese sağlıklı, huzurlu bir yuva nasip etsin inşallah, böyle güzel bir yuva kurmasını sağlasın.
ailenizin, sevdiklerinizin değerini bildiğiniz, kötü sözlerle kalp kırmayıp huzur bozmayacağınız günleriniz olsun.
devamını gör...
2680.
yaşanan her şeye rağmen iyi ve umutluyum!
birlikte geçirdiğimiz vakitleri, gittiğimiz etkinlikleri, keşfettiğimiz yerleri, fütursuzca yememizi, denize karşı sakince içmelerimizi, saatlerce konuşmamızı, konuşmak için beklememizi, yan yana durmamızı seviyorum isim koymaya çalışmadan, ne olacak diye düşünmeden. kimseye anlatmıyorum bile artık, sadece yaşamak istiyorum, sonundaki her olasılığı kabul ederek ki hala çok pozitif hissediyorum. kim ne der umursamadan birlikte yol almamıza bayılıyorum. yeri geliyor birbirimizi kendi halimize bırakıp sonra acısını çıkarmamızı, anlatmayı atmadığımız her detaya şaşırmamızı, içimizden geçenleri hissedebilmemizi gıptayla izliyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim