normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
2201.
kimse bilmiyor. içimde neler yaşıyorum, hayata karşı neler hissediyorum, hayallerim ve düşüncelerim neler, kimse bilmiyor. hayatımın orta yerine koyacak kadar çok sevdiğim insan bile bilmiyor hislerimi. yaşamak zulüm gibi geliyor, bunu bilmiyor kimse. bir dakika bile durmak istemeyip kendimi aşağı salmak istediğimi kimse bilmiyor. ben nasıl dayanıyorum, içimde neleri tek başıma kaldırıyorum kimsenin haberi yok. bazen kendimden beklemediğim kadar iyi oynuyorum hayatı, kimse durup da içten bir nasılsın diyecek kadar görmüyor beni. oynamak istemiyorum aslında. birileri ben göstermeden beni görsün istiyorum. ben göstersem zaten daha önce görmediği için beni anlamayacak, biliyorum. gülüyorum, eğleniyorum, yaşıyor gibi gözüküyorum. neden görülmüyor içim, illa çıkıp birilerine ben iyi değilim mi demem gerek bilmiyorum. hiçbir zaman böyle bir insan olmadım. bazı anlık duygu taşkınlıkları haricinde içimde sürekli yaşattığım hisler yüzünden biri sormadan ben kötüyüm diye gidip derdimi açamadım. çok yalnızım. hayatımda beni en çok tanıyan kişi bile beni tanımıyor, en ufak bir hüznümden haberi yok. açmak istiyorum, artık kusup rahatlamak istiyorum ama bazen neden kötü olduğumu bile bilmiyorum. üzgünüm. iyi değilim. yaşama dair en ufak bir heves, çaba yok içimde. kurtulmak bile istemiyorum, sadece içim boşalsın istiyorum. hafif hissetmeyi özledim sözlük. çok yorgunum.
devamını gör...
2202.
iki gündür üzerimdeki kara bulutları defedemiyorum. canım sıkkın sözlük.
devamını gör...
2203.
> “bir türlü ısınamadım.” dedi. oysa ne çok yakmıştı canımı…
devamını gör...
2204.
/nasıl tanıyorlardı acaba merhumu? ne kadar tanıyorlardı ya da? vazgeçtim, şunu sormalı, kendi elleriyle öldürdükleri birinin cenaze namazında olmayan haklarını helal etmek nasıl bir çelişki? içtenlikle dinlemedikleri kişinin arkasından samimi dualar okuyabilmek nasıl bir meziyet? yaşarken amaçlarının, hayallerinin, isteklerinin hiçbirini umursamayıp bu intiharın sebebini tartışacak yüzü bunlara veren kim? /
bir kenarda bütün prosedürlerin tamamlanmasını bekledim. okunan duaları, fısıldaşan insanları, akan gözyaşlarını, atılan kürek kürek toprağı... bir filmin tepkisiz seyircisini oynadım bu sefer. rolüm kolay gibi görünse de en ağır roldü aslında. merhumun hatırına katlandım buna. herkes görevini tamamlamış olmanın verdiği durgunluk ve rahatlıkla bir bir ayrıldı mezarın başından. her şeyin karanlığına inat, masumluğunu kanıtlamak istercesine duran beyaz mermerlere doğru ilerledim yavaş yavaş. sonunu bildiğim bir filmi bitirmek gibiydi tüm olanlar. intihar edeceğini biliyordum, bunu kabulleneli zaten uzun zaman olmuştu. ölümü her bir zerresiyle arzulayan bir insanı bundan nasıl geri çevirebilirdim ki? geri çevirmeye çalışmadım da. bunları düşünürken bile akli dengesinin benimkinden daha iyi olduğu açıkça belliydi. bunu delice bir cesaret ya da bir depresyonun ucundayken de yapmıyordu. büyük bir gülümsemeyle kendi elleriyle teslim oldu karanlığa. narin ve nazik bedeni buz gibiyken, tüm sıcaklık yanaklarına toplanmıştı adeta. çok güzeldi. ölü bedeninde yaşamı gizliyordu sanki. hayatı çözdüğüne inanıyordu. ölümü ve yaşamı, kazanmayı ve kaybetmeyi, iyiyi ve kötüyü... bunun coşkusunu o kadar güzel yaşıyordu ki... ona inanmamak ihtimal dahilinde bile değildi. kim olursa olsun ona ölme diyemezdi. bir insan bu kadar büyük bir karanlığı bu denli güzel taşıyamazdı vücudunda. tüm saygımla bir kez daha eğildim mezarının başında. bu saatten sonra ne yapabilirdim ki? mordoğanın sahile çıkan sokaklarında yürümekten başka...
bir kenarda bütün prosedürlerin tamamlanmasını bekledim. okunan duaları, fısıldaşan insanları, akan gözyaşlarını, atılan kürek kürek toprağı... bir filmin tepkisiz seyircisini oynadım bu sefer. rolüm kolay gibi görünse de en ağır roldü aslında. merhumun hatırına katlandım buna. herkes görevini tamamlamış olmanın verdiği durgunluk ve rahatlıkla bir bir ayrıldı mezarın başından. her şeyin karanlığına inat, masumluğunu kanıtlamak istercesine duran beyaz mermerlere doğru ilerledim yavaş yavaş. sonunu bildiğim bir filmi bitirmek gibiydi tüm olanlar. intihar edeceğini biliyordum, bunu kabulleneli zaten uzun zaman olmuştu. ölümü her bir zerresiyle arzulayan bir insanı bundan nasıl geri çevirebilirdim ki? geri çevirmeye çalışmadım da. bunları düşünürken bile akli dengesinin benimkinden daha iyi olduğu açıkça belliydi. bunu delice bir cesaret ya da bir depresyonun ucundayken de yapmıyordu. büyük bir gülümsemeyle kendi elleriyle teslim oldu karanlığa. narin ve nazik bedeni buz gibiyken, tüm sıcaklık yanaklarına toplanmıştı adeta. çok güzeldi. ölü bedeninde yaşamı gizliyordu sanki. hayatı çözdüğüne inanıyordu. ölümü ve yaşamı, kazanmayı ve kaybetmeyi, iyiyi ve kötüyü... bunun coşkusunu o kadar güzel yaşıyordu ki... ona inanmamak ihtimal dahilinde bile değildi. kim olursa olsun ona ölme diyemezdi. bir insan bu kadar büyük bir karanlığı bu denli güzel taşıyamazdı vücudunda. tüm saygımla bir kez daha eğildim mezarının başında. bu saatten sonra ne yapabilirdim ki? mordoğanın sahile çıkan sokaklarında yürümekten başka...
devamını gör...
2205.
#1870193 no'lu tanım ile ilgili
klişeler başlasın
bazen de def etmemeye saplanıp kalırız. fantastik filmler aslında bir yönüyle fantastik değillerdir. eärendil'in ışığı (bkz: star of earendil) mesela, fantastik veya hayal ürünü değildir bir bakıma. bizim insan olarak, senin bir ruh olarak, benim bir ruh olarak, ruhun bir ruh olarak eärendil'in ışığına sahip olmadığını söylemek küfre saplanıp kalmak olur ve küfür de her şeyden karanlıktır (ki zaten küfür kelime olarak "örtmek" anlamına gelmektedir)
demem o ki zugra'cığımmm içinde, içimizde, içeride (dünyanın ve dahi evrenin) ışık var, hem de dolu dolu, parlak parlak. gel başını omzuma yasla, bak bu eärendil'in ışığına bir örnektir. senin derdinle benim dertlenmem, rikkat-i cinsiyem eärendil'in ışığıdır. benim sana kıyamamam, evrenin aslında bize kıyamaması...
the sopranos'da bir sahne vardır. carmela hz isa'nin bir sözünü dile getirir (yaklaşık olarak) şöyle bir şeydi:
güneş, her gün, haklının da haksızın da üzerine aynı şekilde doğar.
dünya ayrım yapmaz be zugra'cım. iyiler her yönüyle iyi; kötüler de her yönleriyle kötü değiller.
evren, sana bakıp:
aaa tertemiz çocuk, süper iyi niyetli, saf masum temiz, körpecik, içi dolu turşucuk. haydi şuna yol vereyim demez.
ee siz zaten bunları biliyorsunuz be canlarım. ama olsun, tekrar etmek güzeldir. nefesler tekrar tekrar alınır, kan dolaşımı tekrar tekrar deveran eder... gözler tekrar tekrar kırpılır...
bu kadar!*
klişeler başlasın
bazen de def etmemeye saplanıp kalırız. fantastik filmler aslında bir yönüyle fantastik değillerdir. eärendil'in ışığı (bkz: star of earendil) mesela, fantastik veya hayal ürünü değildir bir bakıma. bizim insan olarak, senin bir ruh olarak, benim bir ruh olarak, ruhun bir ruh olarak eärendil'in ışığına sahip olmadığını söylemek küfre saplanıp kalmak olur ve küfür de her şeyden karanlıktır (ki zaten küfür kelime olarak "örtmek" anlamına gelmektedir)
demem o ki zugra'cığımmm içinde, içimizde, içeride (dünyanın ve dahi evrenin) ışık var, hem de dolu dolu, parlak parlak. gel başını omzuma yasla, bak bu eärendil'in ışığına bir örnektir. senin derdinle benim dertlenmem, rikkat-i cinsiyem eärendil'in ışığıdır. benim sana kıyamamam, evrenin aslında bize kıyamaması...
the sopranos'da bir sahne vardır. carmela hz isa'nin bir sözünü dile getirir (yaklaşık olarak) şöyle bir şeydi:
güneş, her gün, haklının da haksızın da üzerine aynı şekilde doğar.
dünya ayrım yapmaz be zugra'cım. iyiler her yönüyle iyi; kötüler de her yönleriyle kötü değiller.
evren, sana bakıp:
aaa tertemiz çocuk, süper iyi niyetli, saf masum temiz, körpecik, içi dolu turşucuk. haydi şuna yol vereyim demez.
ee siz zaten bunları biliyorsunuz be canlarım. ama olsun, tekrar etmek güzeldir. nefesler tekrar tekrar alınır, kan dolaşımı tekrar tekrar deveran eder... gözler tekrar tekrar kırpılır...
bu kadar!*
devamını gör...
2206.
hayat çok acayip ve çok güzel bir şey! bir kaç kez düştüm şimdiye kadar. kalkamam dedim ama kalktım. unutamam dedim ama unuttum. ya hatırlayamazsam dedim ama hatırladım. aşağılık insanoğlu… her şeye alışır!
31ime varasıya, çokça uykusuz gecem oldu. günde 3 antidepresan almışlığım, içmekten evimin yolunu unutmuşluğum, bin kez baştan başlamışlığım oldu! takdir edilmişliğim, yerin dibine sokulmuşluğum, “sen halledersin”lerim ve “senden bir halt olmaz” larım oldu.
“dünyada en sevdiğim insanlardan biri sensin”im “senden nefret ediyorum, keşke hiç tanımasaydım”ım oldu. sıra dayağından da geçtim, herkesin önünde alkışlandım da.
şimdi diyorum ki, hayat düz bir çizgi değil. inişleri çıkışları var. hatta inerken çıkmaları bile var. biri için omzunda ağlamalık arkadaşım. biri için yüzümü şeytan görsün! kiminin sır küpüyüm, yangın anında ilk kurtarılacak, öpüp yüksek bir yere kaldırılacak, sarılıp sarmalanacak… kimi içinse “aman bizden uzak olsun”um. bazen varım, bazen yokum. bazen “herkes beni duysun!”, bazen “kimse beni görmesin”. bütün çelişkilerimle, bütün tutarlılığımla iyi ki varım. iyi ki!
31ime varasıya, çokça uykusuz gecem oldu. günde 3 antidepresan almışlığım, içmekten evimin yolunu unutmuşluğum, bin kez baştan başlamışlığım oldu! takdir edilmişliğim, yerin dibine sokulmuşluğum, “sen halledersin”lerim ve “senden bir halt olmaz” larım oldu.
“dünyada en sevdiğim insanlardan biri sensin”im “senden nefret ediyorum, keşke hiç tanımasaydım”ım oldu. sıra dayağından da geçtim, herkesin önünde alkışlandım da.
şimdi diyorum ki, hayat düz bir çizgi değil. inişleri çıkışları var. hatta inerken çıkmaları bile var. biri için omzunda ağlamalık arkadaşım. biri için yüzümü şeytan görsün! kiminin sır küpüyüm, yangın anında ilk kurtarılacak, öpüp yüksek bir yere kaldırılacak, sarılıp sarmalanacak… kimi içinse “aman bizden uzak olsun”um. bazen varım, bazen yokum. bazen “herkes beni duysun!”, bazen “kimse beni görmesin”. bütün çelişkilerimle, bütün tutarlılığımla iyi ki varım. iyi ki!
devamını gör...
2207.
çok iyi bir gün geçirdiğimi zannediyordum. aslında tam anlamıyla sabahtan akşama kadar gezip eğlendim. ama neden o zaman anlamsız bir şekilde hıçkırıklara boğuluyorum?
bazı duyguların neden patlak verdigine ya da nereden patlak verdigine ulaşamıyorum. niye bazen çok hassas hale geldiğimi anlayamıyorum. kendimi dinlediğini zannediyorum, oysa ki iç sesim yalnızca düşüncelerimden bahsediyor, duygularından değil.
duygularıma kulak verecek güce sahip miyim? kendime nasıl ulaşırım? bilmiyorum. kendimi tekrardan bazı meşguliyet kere adamaya başladım. spora, dil çalışmaya, bazen güzellik merkezlerine.
saçımı kestirdim. ama bu beni onaracak mi?
bazı duyguların neden patlak verdigine ya da nereden patlak verdigine ulaşamıyorum. niye bazen çok hassas hale geldiğimi anlayamıyorum. kendimi dinlediğini zannediyorum, oysa ki iç sesim yalnızca düşüncelerimden bahsediyor, duygularından değil.
duygularıma kulak verecek güce sahip miyim? kendime nasıl ulaşırım? bilmiyorum. kendimi tekrardan bazı meşguliyet kere adamaya başladım. spora, dil çalışmaya, bazen güzellik merkezlerine.
saçımı kestirdim. ama bu beni onaracak mi?
devamını gör...
2208.
hava, rakı ve mangallık arkadaşlar, hadi bakkiiiiimm.
devamını gör...
2209.
yaklaşık olarak beş yıl sonra onu gördüm, sarılmasını tekrar hatırlatırdı, yanyana yürüdük, tam karşıma oturdu. beni konuşturdu dilimi açtı, gözlerime bakmalısın dedi konuşurken. kızından bahsetti yeni kurmaya çalıştığı hayatından tekrardan ankara’ya dönüşünden bahsetti. yıllardan bahsetti. kırlara bürünmüş saçlarının arasına serpiştirdiği mavi buklelerini neden sevdiğini anlattı. su gibi geçen zamanı yine durdurmadık veda etme vakti yaklaştıkça durmak istedim. hatta biraz daha yavaş yürüyelim dedim. yavaşladık ama ayrıldık. onu çok güçlü gördüğüm için mutluyum.
devamını gör...
2210.
kütüphanede araya çıktığım an masama şeker bırakmak mı işte bu çok güzel bir hareketti. kim olduğunu bilmemek ise daha güzel bir hareket.(bkz: ?)
devamını gör...
2211.
sesini duymak ,seni görmek için saatleri ,dakikaları sayıyorum. bunu mahvetme.
devamını gör...
2212.
zor duruma sokulmaktan nefret ediyorum.
iki ayağımın bir pabuça sokulmasından nefret ediyorum.
empati yapamayan aptallardan nefret ediyorum.
sınavlardan ve okuldan da nefret ediyorum.
gelecek kaygısından ve bana yüklenen ümitten de nefret ediyorum.
iki ayağımın bir pabuça sokulmasından nefret ediyorum.
empati yapamayan aptallardan nefret ediyorum.
sınavlardan ve okuldan da nefret ediyorum.
gelecek kaygısından ve bana yüklenen ümitten de nefret ediyorum.
devamını gör...
2213.
saat 21.38 bir kahve suyu koysam kalkmışken de suyumu içsem hatta su kaynayana kadar balkonda bir de sigara içerim saati. saçları mandal tokayla tutturup makyajını temizlerken aynada göz altlarını inceleme saati.. mahfedilmiş güzelliğine , küskün gözlerine uzun uzun bakarken bu enkazı yaratana küfretme o an kahve suyu koyduğunu hatırlama saati.. kahveni karıştırırken bazı şeyler yanlış oldu diye düşünme saati.. evet bazı şeyler yanlıştı ama ne ? bu saatler insanın balkonda biriyle dertleşip derdine derman bir kaç şey duymaya , inanmaya ihtiyaç duyduğu saatler. saat 21.55 . bu saat ihtiyacın varken yanında kimseyi bulamadığın saat. saat 22.02 dört kitaba dil de olsan içindekileri dile getiremediğin saatler. belki de kendini anlamak istemeyen birine anlatmak için çırpındığın o günleri hatırlayıp sustuğun saat. saat 22.15. dört kitaba da baktım sevmek günah değil. bir sigara daha içeyim kahveyle saati bu saat. bu sigara bittiğinde seni unutacağım , bu sigarayla bittiğinde seni bir daha hatırlamayacağım.. saat 22.30 seni bir daha nefret etmek için bile hatırlamayacağım. bu bir veda ama insan kendi içinin köşesine veda edemez. bu bir veda değil.
devamını gör...
2214.
son, bir küçük gün.
devamını gör...
2215.
bazen uykumdan uyanıp
evde sanıyorum kendimi
kalbim çarpıyor
geri dönememe düşüncesiyle
olur da ölürsem
otuzumdan önce
.
bulur muyum evimi?
-sevgili claudemon.
evde sanıyorum kendimi
kalbim çarpıyor
geri dönememe düşüncesiyle
olur da ölürsem
otuzumdan önce
.
bulur muyum evimi?
-sevgili claudemon.
devamını gör...
2216.
mamak türküsünü dinliyorum sınıfımda. hani şu ilk defa elimi tutarken senden duyduğum. nasıl bilmezsin dediğin. ben sensiz dinliyorum şimdi. gittim de mamak'a sensizdi ama. belki bir sonbahar bizi mamak'ta buluşturur.
devamını gör...
2217.
/ayak bileklerim bağlı sözcüklerimin prangalarıyla. sözcüklerim beynimin içinde birer mahkum. isyan edercesine vuruyorlar beynimin kıvrımlarına. içimde büyük bir gölge, beni dışarıdan izleyen. yaptıklarıma kahkahalarla gülen ve bir anne edasıyla kulaklarımı çeken. içimde kanayan bir yara. anlatması güç, varlığın yokluğu gibi. bir kez konuşabilsem hiçliği öğreneceğim. kazandığım her şeyi kaybedecek, kaybettiğim her şeyi yer yüzünden sileceğim. sevgimi ne kadar haykırsam o kadar duyulacak ve duyuldukça o kadar yok olacak sanki. bir sır gibi hislerimi tutmakla yükümlü dilim. söylersem kaybederim. uykum adım adım yaklaşıyor gözlerime. içimde büyük çığlıklar. söylemek isteyip söyleyemediklerim çınlıyor boşalmış organlarımda. söylesem rahatlayacağım, anlatsam susacağım. içimde bir katil, içimde bir hırsız, içimde bir korku… kazandıkça kaybediyor, kaybettikçe yitiyorum. kanlar içinde ayakta kalan tek organ kalbim. sesin yankılanıyor içinde. her kan biraz sen, her sen biraz ben. her kaos bir düzen, her düzen bir kaos. her yaşam bir ölüm, her kadavra bir insandı eskiden…/
devamını gör...
2218.
sayın ve sevgili normal sözlük ve yazarları : çok defter doldurdum ben... şimdi ne yazayım buraya hangi birini yazayım ? sevgiler saygılar arz ederim.. günaydın, iyi günler ve iyi akşamlar.
devamını gör...
2219.
ne bir insana ne de bir yere ait gibi hissediyorum kendimi ve bu özgürlük duygusu paha biçilemez! he bazen düşünüyorum nereye kadar bu duygu böylesine güzel gelecek ama inanılmaz keyif alıyorum. hiçbir köke bağlı hissetmiyorum, tam göçmen gibi hissediyorum kendimi ve sanırım bu yüzden "vazgeçmesi zor" denilen her şeyden kolayca vazgeçtim, "bunu devam ettirmek zor" denilen çoğu şeyi devam ettirdim ya da sonuçlandırdım. o kadar tam hissediyorum ki kendimi, yaşadığım her an için "iyi ki" diyebiliyorum, günümü baştan sona gözümün önüne getirince yine içime sindi diyebiliyorum.
devamını gör...
2220.
sanal makinenin kabul ettiği bir işletim sistemi yazdım. afferim la bana.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2