4801.
gecenin beşinde uykumdan uyandırdın çerkes kızı. on yıl oldu senden ne bir haber, ne bir ses. en saf duygularımla sevmiştim seni, belki sen de beni, ben hiç öğrenemesem de. tekrar, bir kez daha, rüyada bile görebiliyor olmak seni, burnumun direğini sızlattı. gözlerim yaşlı uyandırdı. bir gün bile yan yana olmak nasip olmadı ya ona yanarım. umarım her şey yolundadır güzel kız. doktor olmuştun, çocuk doktoru. çocukları çok severdin, mesleğini ise pek sayılmaz. yüreğimi en fazla senden duyamadıklarım acıttı be çerkes güzeli. biliyorum içinde, derinlerde bir yerlerde sende beni sevdin ama fırsat vermediler. kendine iyi bak pamuk kız, sana bir şey olmasın.
devamını gör...
4802.
sabah alarmım hep aynı saatte çalar. birkaç gündür geçmişteki deneyimlerimden edindiğim korkular, çekinceler, suçluluk duyguları ve kaygı uykularım ve uyanıklık halimde ramden yiyor. tüm bunların çıkış noktasını da biliyorum üstelik. ama fakat lakin, madem çıktı; o zaman çözülsün ve bitsim. 18'imden 28'e getirdim. götürmüyorum karrrdeşim 29'a. hadi bakalım.
devamını gör...
4803.
en son is yerinde molada hep beraber dısarda oturuyorduk.
sarkılar calıyorlardı telefonda. benden istek parca istediler, sen esittir ben-toygar ısıklı ve araf-ebru gundes istedim.
ben ofise sabah gelip muthis bir enerjiyle gunaydın diyen o tipim:) gun icinde de hep guleryuzluyumdur, gulerim, guldururum isyerinde.
kızlardan biri dedi ki: -senin gibi neseli birinin boyle huzunlu parcalar istemesine cok sasırdım.

kendimi bildim bileli boyleyim.
cogunlukla neseli ama bazen cok cok melankolik.
bir tarafım el cırpa cırpa papara papara diye sarkılar soylemek istiyor, her gun dogan gunesi neseyle selamlamak huzurla batırmak ve arada mucizevi seyler yasamak ve yasatmak; diger tarafım hayattan bezmis ve yorgun, hayalkırıklıklarından bir nehir, hicbir sey istemiyor, oyle bıkmıs, agzını bıcak acmıyor ve hep ölmek istiyor.
daha evvelini hatırlamayacak kadar uzun suredir boyleyim. belki 20 senedir.
benimle ahbaplık edecekseniz, buna alıssanız iyi edersiniz;)
devamını gör...
4804.
hiç bir öz ve hiç bir söz yetmiyor artık.
onlarca enkaz beynimin içinde..
her bir hücreyi kemiriyor.
bu taș duvarlar.. bu kaskatı yastıklar..
bu geçmeyen sinir spazmları..
bu kasılmalar. bir gün kolum yok, sol kolum.
diğer bir gün sol bacağım..
omzumun üstünde demirden yapılmıș kancalı soru ișaretleri..
gözlerimin içinde ateş çukurları var..
yetmiyor bu içkiler.. bu sokaklar.. bu kediler..
baba seni çok uzağa gömdüler.
devamını gör...
4805.
kızımın mr sonucları temiz çıktı. inşallah göz kaymasından da kurtulur.
devamını gör...
4806.
son 36 saat.
devamını gör...
4807.
ölüyorum ulan ! siz olmek ne demek bilmezsiniz tabi. evet.
devamını gör...
4808.
zaman jetonlarim bittiginde beni bekleyen sey her neyse:
-tum jetonlarimi sigara almak icin market sirasinda bekleyerek harcamaya karar verdim, sen de bekliyorsun oyle degil mi beni yolun sonunda?
devamını gör...
4809.
1 yıl sonra ölmezsem gerçekleşecek olan 3 senaryo var. kafama koyduğum her şeyi yaptığım gibi alternatif de görmüyorum. tüm bunlarla birlikte kararsız bir insanım bu arada.
ya seneye arabamı alıp farklı bir şehre yerleşeceğim*,
ya planladığım likya yoluna çıkıp uzunca bir süre dönmeyip ülkeyi gezeceğim,
ya da kendi işimi yapmak için stüdyoyu açacağım.

bir yandan parasal durumlar sıkıştırıyor bir yandan da kaçmaya ihtiyacım var.
daraldım sabri bunaldım.
devamını gör...
4810.
ortadaki bilinmeyenin etrafında dönen zamanın aksine yavaş bir hızda giden sokak lambaları, tünel parıltıları ve evlerin pencerelerinden damlayan soluk ışıklardan hikayeler çizip camların ardındakileri yakalamaya çalışıyorsun ama gece öyle güçlü ki seni ağır bir cübbe gibi örtüp yorarken cümlelere mecalin kalmıyor. bazan da olduğun yerde, karanlığın içinde, içe ve en derine doğru süregelen çözümsüz bir bilmece bırakıyor tozlu ceplerinde. her şeyi birbirine karıştır, sesler ve renkler bir olup çoğalırken, ne kaldı geriye? patırtısız ve köşeleri olmayan bir nanay… nasıl da güzel!
devamını gör...
4811.
anadolu insanini yedirmeyecegzi!!!

-azeri.

evet.
devamını gör...
4812.
geçenlerde ülkenin gündemini günlerce meşgul eden narin'in cenazesinde imam cemaate bu musallada yatan bizim insanlığımız demişti. yine bir kaç gün önce izmir'de bir barakada yaşayan anne ve beş çocuğun anneleri hurda toplamaya gittiği sırada elektrikli sobadan çıkan yangın neticesinde en büyüğü beş yaşında olan beş çocuğun ölüm haberi ile bir kez daha içimiz yandı. bu kez de imam musallada yatan beş çocuk için cemaate dönüp sizden helallik almayacağım demişti. çünkü beş masum can yitip gitmişti ve insanlık beş minik canın ölümünü izlemişti. bu ülkede çocuklar neden bu kadar basit bir şekilde ölüyor derken gündemi bu kez yeni doğan çetesi adında bir çetenin yaptığı çocuk cinayetleri sarstı. gerçektende insanlık nereye gidiyor görebilen var mı? yaratıcı ardı ardına deprem verirken bu felaketi seller, yağmurun uğramadığı yeride kuraklık vuruyor. daha ne bekliyoruz dünyaya meteor çarpmasını falan mı?
devamını gör...
4813.
güneş yatağına doğru yol aldıktan sonra her şey ne kadar da kumlanmaya başlıyordu ve o kendini fazla göstermek istemese de ay ışığını pek severdi. ben bu at kafasını neden omuzlarımda taşıyorum diye bir an düşündü at kafalı olan. söylesene, bizim yolculuğumuz kaçıncı zaman dilimindeydi? orada havalar daha iyiydi sanırım, gülümseyişinden belliydi. hangisi ötekini gerçekten mutlu edebilendi? bilge insanların mezarlarının gömülü olduğu devasa çöllere dönmüştü şakakları; üzerlerinde hiç bitmeyen bombalar patlayan. bazan etrafına bakınca dünyadaki tüm parçalar ne kadar güzel görünürdü insana, bugünü de onlardan birine çevirmeliydi. eksi bir yıl sonrasında yine çok mu susadık nedir, haydi gidip bir şeyler içmeli! sıkıldın mı benden? yorulduysan söyle, yoksa bir süre daha nereye gittiğimizi bilmeden yürümeye devam böyle. gülünç göründüğümüze sakın aldırış etme dedi, herkesin dramı kendi hikayesinde gizliydi. sahi ya, hiç sormadım sanırım; senin asıl adın neydi?
devamını gör...
4814.
dolunay vardı ve bir astrolog yazdı:

'bu dolunay süper bir dolunay dünyaya çok yakın ve boğa burcunda gerçekleşiyor ve uranüs ile yakınlık içeriyor. yani geridönüşsüz değişimler sözkonusu olacak.'

ben de ciddiye aldım, sözlükte paylaştım, 48 saattir dünya haberlerini takip ediyom. dolunay küçülmeye başladı ama hiç dikkat çekici bir değişim haberine rastlamadım.

bi daha 'astrolog ne dedi' diye bakmam gari...
devamını gör...
4815.
karanlik sokakta islak kaldirim taslarina bastigim her adimda aklimda sen varsin. seninle yasayabilecegim dolu dolu bir hayat. dunyayi sana gosterip o guzel gozlerinden bir damla bile yas akmayacak bicimde surekli nese dolu bir halde kalmani istiyorum. minik heyecanlarini kimseden cekinmeden ozgurce sergilemeni, her dusunceni hicbir engele takilmadan dile getirmeni ve ne bileyim, baska kimseyle istemedigim seyleri seninle yasamak istiyorum ve tanri bana hiclikten once seninle bir yasami deneyimletecekse, en azindan dunyaya tekrar geldigime degmis dusuncesi kafamda.
devamını gör...
4816.
hayatım boyunca insanları hiç anlamadım. anlayabileceğimi de düşünmüyorum. birileri var yazıyorlar konuşuyoruz insan gibi konuşmayı bitirebilmek varken iletişimsizlik haklarını kullanarak görüldü atıyorlar. ayar oluyorum
muhabbet etmek isteyen karşı
ilk mesajı atan karşı taraf
tamam konuşmayalım dediğimde hayır konuşalım diyen yine karşı taraf
görüldüyü yiyen ben.
abi hasta mısınız siz? amacınız ne?
hayır hint kumaşı felan değilsiniz he
bu cevap vermeme halleri benim gözümde sizi bitiriyor haberiniz olsun.
işinizin olmadığını farklı platformlarda farklı insanlarla iletişime hâlinde olduğunuzu ve ne kadar aktif olduğunuzun farkındayım. attığım mesajı görüp cevap vermeyi tercih etmeyip paylaşımları da görünce verilen değerin ne kadar yüksek olduğunu anlayabiliyorum.
siz benimle konuşmayı değil (x,y,z) kişilerinizi tercih ettiniz.ya muhabbeti bitirirsin ya mesajı açmazsın. ya da görüşürüz sonra vs dersiniz.
yaptığınız şeye ayar oluyorum... yazıp cevap vermemek sizi cool yapmıyor.
sizden daha çok soğuyorum. iyi oluyor ama böyle. en son siz değil de ben gidicem sizden bir gün...
üzülmezsiniz zaten.
neden üzüleceksiniz?
sevip, değer veren en azından bu cümleleri kurabilen insan bu şekilde davranmaz.
sonra kötü ben oluyorum
saçmalama*****
abartma *****.
yanlış düşünüyorsun *****
vs vs.
devamını gör...
4817.
geçen hafta, kimselerin cesaret edemediği bir projeyi "yaa verin şunu mk dons takımı" edasıyla üzerime alıp 2 gecede bitirdim.
he öncesinde daire başkanıyla pazarlığını yaptığım için kafam da rahattı.
bu sebeple bu hafta paşa gönlüm nereyi isterse orada vakit geçirerek geçireceğim için pazartesi bana iyi geldi.

e gözlem yapmak da en sevdiğim şeylerden birisi.
mesela karşı masamda oturan 2 kadın, sağdaki (daha az güzel olanın) manitasını gömüyorlar.
hafta sonu balığa gitmiş arkadaşlarıyla, buna vakit ayırmamış.
istiyor ki 24 saat yanında olsun. yanındaki ara ara "ya olur öyle" çıkışları yapsa da nafile!
o çocuk bu masada defnedilecek abi, belli.
bir yandan aşırı kaliteli duran çantasından makyaj malzemesi çıkarttı ama masadaki konu asgari ücret zammıydı.
kafalar karışık ya da çanta çakma.
bilemedim bebeğim, bilemedim.
geçen gezerken gucci çanta gördüm 400 liraya, aslında çok mantıklı lan.
1 yıl kullansa günlük 1 lirayi 10 kuruşa falan geliyor, aşırı mantıklıymış*

çapraz masada emekli dayı.
dayı sen neyin peşindesin sabah sabah bu gazzeli çocuklara bomba atan kahvecide ne işin var?
he bu arada, aynı protestoyu kabe'nin dibindeki (hatta 1 tanesi at kadar girişinde duruyor) 5 şubesine de gidip yapalım mı?
bize 2 adet double bomba shot pampkin spays lütfen.
biraz siyasal islamın tadına bakarız aşkısı be, hadi. (tülay oldum bak)
en kötü ihtimalle sabah akşam israil'e sövüp, savaş süresinde gemilerimizle yine israil'e yardım götürürüz.
ama onun için siyasete girmemiz lazım, yoksa ayıp çünkü.
gerçekten millet kafayı yemiş.
ne ile neyi karıştıracağını bilemeyen bir güruhla karşı karşıyayız.
çok uzadı, ne diyordum?
emekli dayı.
ben şunları yazarken telefon geldi.
16.250 yazdık, 16 verirlerse tamam gelsinler dedi.
işte en sevdiğim dayı.
belli, alsancak'tan ev satıyor.
paraları güzel ez dayım.
önce bir kılık kıyafet (çok emekli annecim), sonra ak ortamlara.
geçen gün bambaşka bir masada denk geldiğim sahneyi sen de çek.

kızlar (belli üniversiteliler) oturuyor, abinin birisi (45-50 civarı) mekanda yer yok diye rica etti buyur dediler.
abi yürüyor, durmuyor.
sarışın olan sordu: "abi yaş kaş?"
"ne önemi var ki?" dedi adam, "çok param var".
güldüler birlikte.
ben mesela kavga bekliyordum.
o hesap, dayıyı kolundan tutup anlatsam mı?
neyse boş ver.
zaten kahve de yanık kahve.
öf, protesto ediyorum.
evet, ayağımda amerikan ayakkabısı var. şartlar uygun*
devamını gör...
4818.
kendimi karşıma alıp güzelim, unicornum, birtanem diye başlayan cümlelerle başlayıp çocuğa anlatır gibi anlatır ve kendine gel lan turşu! demek istiyorum
devamını gör...
4819.
çocuk olduğum bir sabaha uyanmak isterdim, herkesin sağ ve evde olduğu. saçma çocukluk dertlerim dışında bir kederimin olmadığı bir sabah.
devamını gör...
4820.
yumurta haşladım bugün, meğer tam haşlanmamış. allahtan önce havlu kağıda sonra buz dolabı poşetine dolayıp çantama koymuşum yoksa o çanta direkt çöp olurdu. istediğimi yiyemedim o da ayrı bir konu. sonra etek giyinmek istedim yeni aldığım çorabı giydim ve malum son... yepyeni çorabım... üstelik kaliteli diye aldığım çorabı tamamen sabah mahmurluğundan ve montumun saçma sapan cırt cırtından kaynaklı takılma hadisesinden dolayı kaçmış bir vaziyette giyindim. yetmedi ayakkabımın rengi giyindiğim fazla açık geldi fakat servise yetişmem gerekti o esnada bağcığım çıktı yolun ortasında bağcığıma basmamak için yoğun çaba içerisine girdim. servise bindim kafamı eğip bağcığımı bağlamak isterken midem bulandı kusmak istedim. kafamı vura vura bağcığımı bağladım. buraya kadar nasıl gidiyor.. ne dertler varmış kardeşim edasıyla değil mi? dur dur devam.. saçımın bir tarafı lüle bir tarafı düz onu da düzeltemiyorum. çok kötü yollardan geçiyoruz arabamız kötü kaya kaya gidiyoruz. bir ara sesli gülüyorum servistekiler bu kız delirmeye başladı diyecek. halbuki çoktan başlamışım ama temiz delirme değil. neyse, buz gibi şirketin içine giriyorum. klimayı açıyorum, klimayı kapatıyorum. açınca çok sıcak kapatınca çok soğuk ortayı bulamıyorum. tostumu yapıyorum bazı yüzleri görmemeye çalışıyorum bu yüzden zamanla bakar kör olduğumu fark ediyorum. hayal meyal önümden birileri geçiyor. tek yakınlık kurma ölçümüz birbirimizle alay etmek olan ve bazen sınırı aşıp birbirimize sinir olduğumuz insanlara günaydın diyememe sendromunu zor bela atlattıktan sonra sisteme giriyorum. sebebini anlayamadığım sistemden mi yoksa benden mi kaynaklı lanet hatalar, bıktım. iş yapmaktan vazgeçiyorum sözlüğe giriyorum. evet böyle bir şeyi düzelmeye uğraştığım basit hayat akışımda kayboluyorum. düzeltemiyorum abi olmuyor. başım dönüyor. sinek vızıltısı her şey rahatsızlık veriyor. ciddi ağlamak istiyorum. herkes bu kadar zorlamıyor değil mi, gerçekten merak ediyorum. benim bu iki saatte boktan boğuşmalarım çok saçma büyütülecek bir şey yok değil mi ama rahatsızlık veriyor. basit şeyler bile artık rahatsızlık veriyor. kafamda aslında oturmayan sıkıcı hayat gidişatı belki de hareketlerime yansıyor. beceriksizliğe ya da kafayı bir yere tam verememe durumları oluşturuyor. tam olarak neden, niye böyle hep aynı cevapsız sorular. ciddi sıkıldım ama kendime, önüme gelene... saçma sapan videolar denk geliyor önüme olumlu düşününce her bir bok oluyormuş. tamam düşüneceğim diyorum ama yok gram inanmıyorum. iki dakika senin düşüneceğin olumlamanın içine edeyim diyorum. zaten dememe de gerek kalmıyor can sıkan bir şey bir şeyyy olur elbet. dediğin an bile oldu bile belki. motivasyon veren bir kitap oku. inan, azmet, iste.... tak aydınlanma yaşadık sabah bir kalktın yine mızmızlandın. olmuyor abi olmuyor. denedim nasıl denedin inanmadın değil mi diyorlar. hepinize..... neyse..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim