4721.
'günlük tutayım' dedim. ne de olsa koskoca bir edebiyat dalı. 'ben de kendimi yazanlardan sayarım' dedim. kırk gün olmuş her gün akşamüstü bir yaprak yazıyom. hep aklımda 'bunu okuyan kim olacak' sorusu.
bir ayı geçmiş hala ayno soru. bırasktım yazmayı. okuyanı düşünmeden yazmak mümkün değil.

bunu kim okuyacak?

bu önemsiz mi? öylece yazmak mı lazım? yazmıyom işte. huh
devamını gör...
4722.
son günlerde olduğum durum
bizimle ça-
evet.
devamını gör...
4723.
sabaha karşı yine uykumdan sıçrayarak uyandım. seninle beraber giden senli rüyalarım, seni çok düşünmekten olsa gerek, sensizlik dolu rüyalara dönüştü. rüyamda bile göremedim yüzünü, duyamadım sesini. bir şekilde oradaydın ve ben sana ulaşamıyordum. rüyamda bile sana ulaşamıyordum. oysa hiç değilse rüyalarımda kavuşabilseydim sana, uyumak cenneti olabilirdi bu sensizliğin. mükafatlandırabilirdim bu azap gibi bekleyişi. uyumak kaçış rampası olabilirdi yokluğunun.

az önce, “seni çok düşünmekten olsa gerek” dedim değil mi? yo, bu seni aklımdan çıkaramama hali. bir an olsun fikrinden, umudundan vazgeçmeme hali. ne yaparsam yapayım, ne kadar gülersem güleyim ve yaşlarım ne kadar yakarsa yaksın yüzümü; sensin ruhumu hayaliyle süsleyen. ne olurdu ki o kadar güzel gülmeseydin…

binlerce mütevazi senaryo kuruyorum zihnimde. hepsine eşlik eden bir sen düşün ki; sen bile görmemiştirsin o kadar seni. senin hallerin, senin çekimlerin, senin eklerin dolduruyor o senaryoların bütün cümlelerini. sana virgüller adıyorum, her hikayenin sonundaki noktada. bütün yokluğuna inat, var ediyorum seni içimde. bu yokluğu da, içimdeki varlığını da, bir gün kanlı canlı varolacak sana hazırlıyorum.

bir sen büyütüyorum gönlümde. bir gün onu da alıp, benim yanıma, cebine koy diye.
devamını gör...
4724.
-nasılsın, bir problem var mı?
- (sen gittiğinden beri, doğru düzgün yemek yiyemez oldum. daha az su, daha çok sigara ve alkol tükettim. sensizliğe tahammül etmek zorunda kaldığım için yalnızlığa sövdüm. etrafımdaki insanları kırdım, yok yere bağırıp çağırdım. tartışmalar yarattım. saçlarım avuç avuç elime gelmeye başladı. gözümün içindeki ışık, yalnızca ve muhakkak seni düşününce parladı. kimi zaman elim ayağım tutmaz oldu. senin hiç görmediğin bir yerde, burada, asla okuyamacağını bile bile sana olan aşkımı haykırdım. kırıldım, üzüldüm, canım yandı defalarca ama hiç kızmadım sana. ta ki…)
-iyiyim, bir problem yok.

ta ki, bugüne dek, sen canımı bile isteye böyle yakana dek. sen özür dileyene dek.

bugün hem aşık olduğum adamdan vazgeçtim hem de en yakın dostlarımdan birini kaybettim. asla affetmeyeceğim seni. sen bunu da okuyamayacaksın ve bunu sana hiçbir zaman söylemeyeceğim. bu sessiz öfke beni mahvetse de, senden vazgeçtiğimden bile haberin olmayacak. o kadar yok olacağım ki senin için, gözlerin bir daha asla böyle bir, “birinden” vazgeçiş görmeyecek.

artık kimi istersen onu koy cebine. bittin.
devamını gör...
4725.
corba iciyorum gozlerim kapali. evet.
devamını gör...
4726.
şu sıralar, hayattaki en sevmediğin şey nedir diye sorsalar, düşünmeden vakit ayıramamak derim.
yoğunluk zamanın hızlı geçmesi anlamında harika bir şey tamam ama geride kalan tüm konular için zorlayıcı bir etken.

konuşamıyorum, görüşemiyorum özlediğim insanlarla.
son 3 günüm, sabah uyan işe git ve ilk boş vaktin olan gecenin 2sinde uyu şeklinde geçti.
neyse ki pazar akşam bitiyor...
sonra tatil.
içimde hiç dinlenmemiş gibi dinlenme isteği var.

kodlanmamızda hatalar var.
mesela aralıksız 72 saat uyuyabilecek şekilde yapılmamışız.
yapsana abi bizi öyle.
ne dinleniriz var ya, of.
güncellemelerde bu çözülsün ya, lütfen.
devamını gör...
4727.
öğretilmişliklerin dışında yaşaya bilmek hayatı.. varoluşsal bir sancı gibi yeniden yaratmak.. her nefeste mısra mısra donatabilmek tüm hisleri.. bilinen tüm lisanlarda susmayı öğrenmişken yeni bir lisanda baştan öğrenmek hecelemeyi.. ağır aksak öğretilen, söylemekten utandığımız bütün sevda sözcüklerini unutup kendi kelimelerimizle dokunmak bir kalbe.. hissettiğimiz kadar var oluyorsak bu hayatta tüm sevda sözcükleri bizden yine bize dönecektir..
devamını gör...
4728.
o kadar çok yoruldum ki yorgunluktan ağlamak istiyorum hüngür hüngür.

yeni bir şehire üni için taşındım ve bugün okulun 2. günü bitti.
saat altıda kalkıyorum 8 de dersim var şanslıysam da 5 de derslerim bitmiş oluyor.

ama ne koşturmanın içine kaldım küçük bir şehirden büyük bir şehire geldim habire bir yerlere yetişmem gerekiyor öğretmenler yetersizsiniz imajı veriyor. hazırlık okuyorum hepsi ingilizce konuşuyor yeni bir yer yeni bir ortam yurt ayrı okul ayrı o kadar üstüme geldiler ki ama dediğim gibi bir hafta olmadı buraya geleli...

toplu taşıma 45 dakika sürüyor bütün otobüsler dolu oluyor tabi iş saatine veya okul saatine denk geldiysen yandın.

bir önceki konuyu tekrar edip geliyorum kadın bana diyor ki neden ilerisini okumadın derse hazırlıklı gelmedin.

mal gibi hissettim bugün kendimi. 20.000 adım net almışımdır eksiği vardır fazlası yoktur.

ailemi de özledim hem kabul etmiyorum kuyruğu dik tutmaya çalışıyorum ama iki gündür toplu taşımada gözlerim doluyor kendimi çok sıkmaktan korkuyorum. çünkü bir yerde patlamam lazım umarım patlamam.

bu kadar çok yoğun ve saçma sapan olduğunu bilseydim de gelirdim bu üniye başka altarnetifim yok.
kızamıyorum kendime bu yüzden.

hem mental her fiziksel olarak umarım sağlıklı bir sene geçirebilirim burada.
devamını gör...
4729.
beni anla ama deli sanma.
devamını gör...
4730.
yanibasimda bir düğün, ben de cenaze gibiyim ayol. hasta olmak üstelik şu yaz gününde hastalığın sancisindan ziyade tilt ediyor beni. son yıllarda yeni bir alışkanlığım oldu bir de. hastalıktan kıvranıyor da olsam birine haber vermiyorum. illa kendim atlatacam. biri bana iyi misin diye sorsa sanki buharlasicam. öyle bir tahammulsuzluk oldu. tavsiye edilmez.
devamını gör...
4731.
anlaşabilmek miydi tüm derdimiz? anlatabilmek içimizi.. hiçbir zaman öğrenemediklerimize yenileri ekleniyor.. ilk öğrenmen gereken yerden öğrenemiyorsan bazı duyguları hep eksik kalıyordun hayatta.. her defasında daha sert gösteriyordu bunu yaşanmışlıklar.. kırgınlık? kızgınlık? vazgeçme?
hangi anlamı kime yüklediysek altında kalan biz oluyorduk. sustuk.. susmasak da susturulduk.. susmayı öğrendik.. öğrendikçe talan oldu bahçelerimiz.. bir adı var mıydı nasıl tasvir edilirdi bilemediğimiz tüm acıları aldık kabul ettik ruhumuza..
ve döndük yine kendi içimize.. yalnızlığımızı büyütmeyi öğreneceğiz yeniden.. en bildiğimiz çıkmaz sokaklarında ruhumuzun..
devamını gör...
4732.
kalkıp bir hevesle türk kahvesi yaptım dakikalarca masamda fakat sadece baktım içmedim hala. soğuk bir türk kahvesi artık ılık bile değil. normalde çok düşünen bir insanım fakat bu aralar hayatı matematiğe dökmüş gibiyim sorun varsa çöz geç sıra başka soruna onu da atla ilerle gibi bir düşünce sardı beni. bir maratondaymış gibi üstüne düşünmeden hatta kırılmadan üzülmeden o sorunu çöz ve geç yapıp durdum. düşünmeyi ve hissetmeyi engellediğim olaylar sanırım ağırlık yaptı kalkıp da o kahveyi içemedim. işin kötü yanı onca atladığım sorunun hangisinden düşünmeye başlayacağımı bilmiyorum.
devamını gör...
4733.
az önce nomadland'i izlerken...
aslında her şey ait olmakla ilgili. yıllardır bu duygunun peşinden sürüklenip duruyorum. herkes benim aidiyet duygumun olmadığını düşünüyor. aslında ben de öyle düşünüyordum ama değilmiş. tüm bu savrulmalar, gidişler, kalışlar, ayrılıklar, hepsi ait olacağım yeri bir türlü bulamadığımdan. bulduğumu zannettiğim zamanlar da oldu ama hepsi birer illüzyondu. bir yere ait olmak, oraya kök salmak, orada tam olmak.. bunu hiç yaşayamayacak olacağımı düşündükçe çok içerliyorum.
devamını gör...
4734.
en cesurdun, oysa şimdi içinle sarmaş dolaş bir kuşku. benimse kokun sinmiş bir yalan hep hatıramda. zamanda yol aldıkça uzaklaştığı birinin sarkacına asmış kendini. şiirleri gençliğine, masallarıysa çocukluğuna hapseden neyse işte hepsi bu içinde son kalan.

garip arzuları vardı ve bazen onlara inanmazdı bile. inanmak ile inanmak istemek arasında bir ayrım varsa eğer vardığında artık çok geç olacaktı. içinden geçmiş istemek, öyleyse ihaneti de kendine olsun.

hainim ben. beklediği yerde usulca ölen bir ihtiyardan alacağım var. şehrin tüm güvercinlerine yem vermek istedim. ama bazı bazı meydanda değil... yoluma birden bire çıkan bir tesadüf ve orada barındırdığı güvercinler mesela. yem satanlardan izinsiz besleseydim onları, sanki bir avuç semayla takas yaparmış gibi olacaklardı. bense yalnızca uzaklaşmak zorundaydım. bırak gideyim varacağı yere. giderken içimden geçmişti istemek, öyleyse benim için de bir şey dile. kavuşamadığın en mahrem arzun olsun. inansaydın keşke yalnızlık bile utanırdı kendinden. yazık. çünkü senin çölünde aşk, benim kaybettiğim bir serap.

derininde aşina bir kuşku, yokluğa dair, sır katibinin mısrasına ansızın düşen. kimden saklandığı meçhul bir son, alnındaki çizgiden yürüyebildiğin kadar işte. kör şafağın gecesine saklı küçük bir düş gibi geç ardımdan.

gidenler avuçlarındaki özlemi azat ettiğinde, kim bilir belki yolunu kaybedip sen de geriye dönersin. olur da bir hatrında nefes alamazsan, cehenneme yanlış gelmişsin. çünkü biz günahkarlar yaşarken çok sevmiştik.

şimdi kaybolmuş bir korsan kadar dolan bir başına. liman da çaresiz, balık da.
hangi rüzgara tutunduysa bilinmez, bir daha geri dönmedi. tanık birkaç sahil vardı ya neyse, bir daha asla benim de yolum düşmedi.


sonra melekler kahvesine gittim, kimse inanmaz. gaipten ölüm kartını seçince bir kış anısıyla göz göze gelen ben değil miydim? kahin korkmuştu. ben de çaresiz gülümsedim sözlerine. her gün keşke yeni bir başlangış olsaydı dedim içimden. vakit alınır mıydı dediğimden, bilmem ama bu acil lütfen. tüm ulakların yapışıp yakasına, gerçekliğinden habersiz yine de beklerdim. daha sonra öğreneceğim ki herkes bir gün gider.

ardından geçtiğin sokaklara verilmiş ismi, bir yaz yağmurunda silinir. kimse fark etmez, şehrin belleğinde usulca kaybolur hikayen.
devamını gör...
4735.
bir yarımı tamamlayan da bir yarımdır
devamını gör...
4736.
üç çeyrek iki yarımdan daha tamdır. çünkü ekmeği daha az kokoreçi daha fazla olur.
devamını gör...
4737.
yatakta uzandım. cam açık, serin esiyor. kucağımda ekran ışığı sonuna kadar açık laptop var. farazi ve kayra- üç kitap ve naralar çalıyor. yine bir döngünün bildiğim bir aşamasındayım. her şeyin farkındayım. uykudan gözlerim kapanıyor. uyumuyorum.
devamını gör...
4738.
farkındalık öldürür.

insan hayatın akışına kapılıp bazı şeyleri göremeyebiliyor. geri dönülemez adımlar attıktan sonra da göremediği şeyleri fark edince... yine uğraş dur anasını satayım. neyse yazarlığa terfi etmişim dün gece. bi' şukunuzu alırım.
devamını gör...
4739.
muharrem ve muammer


• ormanda, "muammer on kaplan gücündedir" derler
• muammer artist gibi delikanlıdır. bir tek muharrem geçer onu yakışıklılıkta...
• muharrem, tarzan'ın yakın akrabasıdır. ama sadece yaz aylarında...
• muammer'in ön dişleri arasındaki boşluğa iri bir erkek tavşan sığar. tavşan buna çok şaşırır.
• muammer ve muharrem bir elmanın iki yarısı gibidirler. amasya elması...
• muharrem okula giderken muammer gitmiyordu. muharrem öğleci, muammer sabahçıydı.
• muammer amasya elması yemez. muharrem'i yemiş gibi olur. ısırır sadece...
• muharrem karşıdan karşıya geçerken hızla gelen bir otomobilin altında kalır. muammer karşıdan değil bu taraftan karşıya geçer.
• muammer’in kuyruğu olmayan küçük bir kurbağası vardı küçükken. muharrem onu yedi. her yanı siğil oldu, ayakkabısının altı bile.
• ormanda, “muammer on kaplan gücündedir” derler. hatırlatayım dedim
• savanada muharrem bir buçuk muammer gücündedir. hesaplayın artık
• muammer ve muharrem ad için çekişirlerken muammer’in amcaoğlu osman kuruvermiştir imparatorluğu.
• zaten, muharremliler devleti pasarofça’ya kadar bile yaşamazdı. adı tutmuyor. adı faul bir kere.
• muharrem yaz aylarında tarzan’ın yanında çalışırken muammer doğrudan zemblalık yapıyordu. zembla’yı hatırlayan bilen var mı? çakma tarzan zembla. zırrr. bu da yanındaki dingilin boynundaki çalar saatin çalması. bin lira çalmış.
• muammer ve muharrem ve yakın arkadaşları bir yaz günü geçerken tuna’yı kafilelerle, tuna’ya düşüp boğuldular. ölüp ölmedikleri bugüne dek bir muamma olarak kalmıştır.
• muammer on kaplan, muharrem bir buçuk muammer gücündeydi. ormanda ve savanada.
• suları bol olsun huzur içinde şey etsinler.
devamını gör...
4740.
cumartesi sabahı saat 6’da uyanıp ilk trenle ankara’ya gidip gece saatlerine kadar en yakın arkadaşlarla yeme içme sohbet temalı sosyalliğin ve keyfin dibine vurmanın ertesi gününde hayatımdaki en bir başka kişiyle de vakit geçirme şansı yakaladıktan sonra pazartesi sendromunu eliyor ve bu hafta sonundan aldığım tüm verimi ekim ayının çilesini çekmeye adıyorum.

yaşandı bitti saygısızca.
dırım dım. *
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim