5041.
karalancak çok şey
önemsencek hiç bi şey
yok
devamını gör...
5042.
az evvel bir makale okudum, içinde geçen ifade aynen şöyleydi; ve madde siz ona bakana kadar herhangi bir forma bürünmez. bu savını da çift yarık deneyiyle desteklemiş.

hakikaten maddeye baktığında ayrı bakmayınca ayrı bir tepki verdiği bilimsel olarak ispatlanmış bir olaydır.

şuraya bağlayacağım, yani makalede diyor ki gördüğün, tattığın ne bileyim dokunduğun hiçbir şey gerçek değil o sadece karşısındakinin hareketlerine göre şekil alan bir yanılsamadan ibaret. biz gerçek olarak algılıyoruz ama bu aslında sadece beynimizin yaptığı yorumlardan başka bir şey değil.

ama bu bakış açısıyla hayata bakmak çok zor, zira anlamlandıramıyorsun bellek yetmiyor. konuyu tam detaylarıyla anlayamıyorum ama içimden de şu soru yükseliyor, kimin rüyasını yaşıyoruz?.
devamını gör...
5043.
en sevdiğim başlık ve yine ben halen 45'te kalan raporum 43'e düşmüş demek ki baba olunca akıl yerine geliyor biraz. zaten gelse bile hanım düşünür benim yerime en iyisini.

çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi uykusuzluktan artık kafamızda lorke lorke ile halay çekmeye başlayacağız babasının ağzına tükürdüğüm uyutmuyor gece sevimli olmasa kapı önüne babasını korum ama kendisine kıyamam. şaka bir yana ne güzel şey baba olmak dün kucağımda iken parmaklarımı tuttu ya bir ömrü feda edebilirim o an uğruna ...


başvuruda bulunduk artık bir yarasayız resmen gece görüş ve duyuş modu açtık çavdar ekmeği ve ben yazar birey kişisi en ufak ıhh sesinde ayaktayız hazır kıta etti bizi babasının ağzına tükürdüğüm....

dün sadece 2 saat uyuyarak acaip bir rüya gördük rüyamızda bildiğin bir tırtıldık, tırtıl tırtılın sonu pır pır kelebek olmayanından, seni kelebek yaparsak görev yerin bir at üzerinde olur denilince vazgeçtim. at tenasül uzvuna kelebek olamayız herhalde besiniz lan biz.


tek haneli iq sahibi ofis canlıları olan iş arkadaşlarım gene aynı her yaptıkları batıyor yahu bir tanesi öğlen öğlen azer bülbül açmış tribe sokuyorlar adamı. hayır arkadaş çalışmak istemiyorsan bugün git izin al evine git. zaten uykusuz ve duygusal bir dönemdeyim

yine çok saçmaladım gidip bir türk kahvesi daha içelim fala ihtiyaç yok falım fallanmış zaten.
devamını gör...
5044.
dolunay,
gecenin avucuna bıraktığım günebakan tohumu—
gümüşten bir tebessümle filizlenir içimde,
hayallerin rüzgârına karışır ılık bir müjde:
ufka doğan her ışık, yeniden başlar sevinç şarkısına.
devamını gör...
5045.
karalayacağım sizi. paralayacağım.
devamını gör...
5046.
ruhu üşüyordu, içi yanıyordu. dudakları yukarı kıvrılsa da gözleri acının aynasıydı. hiç kimseyi duymuyordu yaralayıcı iç sesini işitiyordu. dışarıdan çok sağlıklı içeriden yaralıydı, kalbi ağrıyordu. ağlamak istiyordu göz pınarları kuruydu. çok düşünüyordu, ne yapacağını bilemeyecek kadar bulanık zihinliydi. acıyı severdi ama acıyı sevmezdi. inzivaya çekilmeyi severdi, yalnızlık yorardı. çoğu konuda kararsız biriydi ama kararlıydı. ne için yaşadığını bilmiyordu, yaşamının bir hiç olduğunu ise her zerresiyle hissediyor ve biliyordu. o, buydu.
devamını gör...
5047.
bugün uğradığım terzi ceketimin ölçüsünü alırken, aslında matrix gibi hepimizin bir rüyanın içerisinde olduğumuzu, rüya gördüğümüz zamanlarda da aslında gerçekliğe kısa süreliğine geçiş yaptığımıza inandığını söyledi ciddi ciddi.

eliniz çok becerikli,
öyle bir şey olursa gözünüzü seveyim mavi hapı seçin dedim ben de o gazla.
ay ay aman aman, bir sır perdesi daha aralandı. *
devamını gör...
5048.
burada yazdığımız bazı entryler neye göre siliniyor acaba. swh ona göre karalayalım yani.
devamını gör...
5049.
deneyimlemediğim bir yaşamın ve dahi yaşamların yargıcı olmuşum yıllarca. şartlarını, koşullarını bilmediğim bir çok insanın baş kınayıcısı..
hayat bu bir bakıyorsun en unuttuğun anda seni aynı düzenin içine yerleştirip hadi sen oyna o zaman diyor. sen daha iyisini oyna.

bilmiyormuşum, ben bu yaşamda hiç bir şey bilmiyormuşum. bildiğimi sandıklarım hatta en emin olduklarım bile yanılsamalar, kendi bakış açım, dar görüşlülüğüm ve belki sadece kendime kadar doğruymuş. kendim?

şimdi o kendimi aldım karşıma en baştan giydiriyorum. en baştan şekillendiriyor ve en baştan fısıldıyorum kulağına 'bilmiyorsun'..
sen hiç bir şey bilmiyorsun. aç gözünü, uyan...
devamını gör...
5050.
aysel gitti.
+onun için mi üzgünsün?
-yoo
+döner herhalde, üzülme ne olursun.
-dönse de farketmez.
+neden?
-artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz ki. bir kere gitti mi gitti. yüzüne baktığında hep bunu hatırlarsın.
devamını gör...
5051.
onlar aynı kadının parçalarıydılar, parçaların sonunda tekrar birleşmesi gerekiyordu.
peki ya biz? bizim parçalarımız nerde? bir türlü bulup ta birleşmediğimiz için mi bu kadar eksiğiz?
devamını gör...
5052.
"ne oldu bize inci?boş bir çuval gibiyim,içine bişey koyucaktim ama,hatırlamıyorum..."
- yaşlanıyoruz galiba.
devamını gör...
5053.
arada bir bir yanım
kaçsam diyor uzağa
katsam diyor önüme
canımı, yorganımı
arada bir bir yanım
düşsem diyor tuzağa
geçsem dünyanın derdini
varsam cennetime diyor
ama o öbür yanım
var ya öbür yanım
amman öbür yanım
korkak diğer yarım
kurtulmak kolay mı?
kurtulmak kolay mı kendinden?
sıyrılmak kolay mı?
sıyrılmak kolay mı derdinden?
devamını gör...
5054.
iş yerinde başım önde gezmekten boynum tutulacak. benim gibi insanın içine ettiniz.
devamını gör...
5055.
sabah kahvesinin içime sinmediğini bir kere söyledim, olay zincirleme reaksiyona döndü.
kahve yapılma popülasyonum an itibariyle tavanda.
her abla bir de benim yaptığımı için diyerek elinde fincanla geliyor.
kahve değil de vicdan çarpıyor şu an.
devamını gör...
5056.
siyahın beyaza bulaşmadığı yüzünde arada kalmış duygulara yer yoktu. beyaz ne kadar beyazsa siyahta en koyusunda… gri renk kıyafetlerini siyah bir çöp poşetine doldurup, çöpün kenarına bırakmıştı. saklamak zorunda değildi içindeki dalgaların kıyıya vuruşunu, bir kuyruklu yıldızın gecenin siyahını parlak bir beyazla ikiye bölmesi gibi netti ifadeleri.
çatık kaşları mış gibi mi yapıyor dersiniz? öyle gelebilir çünkü uzun bir zaman mış gibi yaptı ama şimdi göründüğü kadar gerçek. ilk defa iki kaşının arasındaki uzunlamasına iki derin çizginin hakkını veriyor. donuk bir ruhun ifadesizliği buraya kadarmış.
yüzüne çizilen tek damla gözyaşı kimsenin görmediği ve eskiden kimseye gösteremediği gözyaşlarını temsilen orada duruyordu, yanağında.
sahne de onu iki kolundan çekiştirmeye çalışanları bir denizin içindeki pislikleri kıyıya vuruşu misali kenara itti. burası yalnız hissetmediğim yer dedi ve yalnız değildi. dünya kurulduğundan beri insanlığın dertlendiği, korktuğu şeylerden biriydi yalnızlık. bunu hissetmeyen, deneyimlemeyen, cümle içinde kullanmayan yoktur diye düşündü. sırf bir yere ait olmak, kendi dışında daha büyük bir bütünün parçası olmak çok zamanını almıştı. bir bütüne ait olmak o bütünün içinde kendine has duyguları, yaşanmışlıkları ve siyah gibi beyaz gibi net renkleri yok saymak değildi, kendini eritip başka bir formda onlara karışmak değildi. sivri uçlarını törpüleyip kimseye batmamak, bizi döngüden çıkarmayacaktı. harekete geçiren o acı batma hissi çok değerli.
kalbi göğüs kafesinde esirken bedeni dünya sahnesinin kıyılarını dolaştı ve tek tek selamladı bu yolculuğa şahitlik edenleri. oyunun başından beri başının üzerinde bulunan siyah şapkasını çıkardı ve elinde sımsıkı tuttu. geri geri giden adımlarla ayrıldı oradan. başka bir sahneye yolculuk için tek kişilik bir bilet bulmuştu son dakika. boğuştuğu geç kalmışlık hissini yere sermişti nasılsa…
şimdi yine yeniden, beş dört üç iki bir ve sahne!
devamını gör...
5057.
sıkıcı be.. vallahi keyif almıyorum zerre kadar. üzücü be.. bundan sonrasını yazamıyorum. aynı nakarat.. ben anlatmaktan yoruldum siz karalamaktan.. düşmüşüz bir boktan dünyaya. keyif alana helal olsun.. ben eskiden kibar yazardım şimdi tadım kaçık, ağzımdan kaçanlarda kaçık.. uçuk kaçık zorla devam ediyorum ayaklarım sürte sürte. bir değişmedi be.. ben eskidim zaman deme artık ne haddine?
buruk..
devamını gör...
5058.
dünsüz, bugünsüz, yarınsız seviyorum seni.. kimliksiz, benliksiz hatta senliksiz..
zamansız ve boyutsuz..
varlıkta(!) ve yokluğun ışığında..
varlıkta sen, yoklukta...
hatta ben..
'bir ben var benden içeri' demişti, yunus emre..
bir 'ben' yok, bir sen var benden içeri.. bir sen var tüm benlik duvarlarımı yıkan.
ve bir sen var, bir sen..
devamını gör...
5059.
yaaaa ben de seni seviyorum
gel dağ kaldırayım seni
uludağ sözlüğe
orada kendimize sansürsüz bir hayat kurarız.
devamını gör...
5060.
70 yaşında iki ayağıda şeker hastalığı yüzünden kesilmiş bir hastayı yeni doğmuş bebek gibi yatak çarşafına sarıp koyarken anlıyor insan dünyanın ne kadar boş beleş bir yer olduğunu.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim