normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
1361.
inanılmaz özledim kalbim sancıyor
devamını gör...
1362.
lan şu ayak ısıtma olayını bi anlayamadım ben ya.
devamını gör...
1363.
burdan tüm insanlığa seslenmeyi çok isterdim ama seslenebildiğim kadarına sesleneceğim maalesef. ey insanoğlu kendini sev kendini çok sev, ruhunu sev, saçını okşa, kendini şımart bunları başkasından bekleme. çünkü sen çok özelsin, çok güzelsin ve değerlisin. kimsenin seni değersiz hissettirmesine de müsaade etme. onlar kim köpek. biricik güzel insan ?bunu yaparken de bencil olma ölçülü ol.
devamını gör...
1364.
zamanınızın kıymetini bilin her şey bir şekilde telafi ediliyor ama giden bir saniyenizi tekrar geri alamıyorsunuz en çok ta boş şeylerle heveslerle zamanınızı geçirip ailenizi annenizi babanızı aile büyüklerinizi ihmal etmeyin bir gün arkaya baktığınızda yaşlanmış yüzleri değer bilmeden geçen seneleri görür birine sarılmak için bir saniye fazla istersiniz ama işi işten geçmiş boğazınıza yutamayacağınız bir yumru oturmuş olur artık.
devamını gör...
1365.
devamını gör...
1366.
denemekten zarar gelmez, bazı hatalar vardır yaptığının doğru olmadığını bilsen de yapmaya devam edersin. nasreddin hoca gibi ya tutarsa diyorum hep.
devamını gör...
1367.
önümüzde belirsiz bir dönem var ve ben belirsizlikleri hiç sevmem. aslında hayatın her aşaması belirsiz yani bir beş dk sonra neler olacak az çok kestiririz ama kesin değildir. neyse bu kışı da küçük odamızda tek koltukta geçiririz diye düşünüyordum ama sanırım tekrar taşınmamız gerekecek . diğer yönden seviniyorum sanki taşınırsak kötü anılar burada kalır.. bilmiyorum be sözlük lütfen hayırlısı olsun ve hayırlısı güzel şeyler olsun.
devamını gör...
1368.
bu aralar çok istasyon muamelesi görüyor kalbim. peronun sonundan yaklaşan yüzleri görüyorum ama aradığım bunlar değil. illa ki bir uyuşmazlık, bir aksilik çıkarıyor içimdeki memnuniyetsiz binnaz abla. *
hiçbir beklentimi karşılamayan, karşılayamayacak olan o gar sevdaları uğruyor hayatıma. ben öyle ilk görüşte aşkı bırakalı çok oldu. hem yalnız olmak daha iyi. kendi kendime yaptığım sohbetler, içtiğim kahveler, okuduğum kitaplar ve şiirler, söylediğim şarkılar.. bunların tadını bana benden çok verecek bir insanı bulamadım şu garip ömrümde, yolun başındayız belki buluruz ama iyidir yine de böyle sâfi olmak. kırılmaktan bezmişlik var üzerimde.
sonra ard arda yaktığım sigaralar.. dakikalarca döktüğüm gözyaşları...
farklı bir dönem bu, herhalde yirmili yaşların sancılı dönemleri.. ama düşünüyorum da ben doğduğumda yaşadığımı anlamaları için atılan o ilk tokattan beri ağlıyorum...
bir zaman ütopyama dalıyorum, sonra tutan nikotin krizimle çıkıyorum hemen.
sonra palyaço gibi herkesi güldürüp, yatağıma girdiğimde hüzün hırkamı giyiyorum..
değişik bir süreç.. işte "anlatmaya yetmiyordu literatür.."
hiçbir beklentimi karşılamayan, karşılayamayacak olan o gar sevdaları uğruyor hayatıma. ben öyle ilk görüşte aşkı bırakalı çok oldu. hem yalnız olmak daha iyi. kendi kendime yaptığım sohbetler, içtiğim kahveler, okuduğum kitaplar ve şiirler, söylediğim şarkılar.. bunların tadını bana benden çok verecek bir insanı bulamadım şu garip ömrümde, yolun başındayız belki buluruz ama iyidir yine de böyle sâfi olmak. kırılmaktan bezmişlik var üzerimde.
sonra ard arda yaktığım sigaralar.. dakikalarca döktüğüm gözyaşları...
farklı bir dönem bu, herhalde yirmili yaşların sancılı dönemleri.. ama düşünüyorum da ben doğduğumda yaşadığımı anlamaları için atılan o ilk tokattan beri ağlıyorum...
bir zaman ütopyama dalıyorum, sonra tutan nikotin krizimle çıkıyorum hemen.
sonra palyaço gibi herkesi güldürüp, yatağıma girdiğimde hüzün hırkamı giyiyorum..
değişik bir süreç.. işte "anlatmaya yetmiyordu literatür.."
devamını gör...
1369.
kimsenin kimseyi iyileştirdiği falan yok,
herkes acıta acıta geçiyor birbirinin hayatından...
herkes acıta acıta geçiyor birbirinin hayatından...
devamını gör...
1370.
basın ekspres yolunu kullanmayın trafik saati. otobüs trafiğe takılıyor.
devamını gör...
1371.
aynen
devamını gör...
1372.
nickim uyumazgezer ama benim de uykum geliyor.
not: bu başlık iyiymiş artık arada gelir yazarım.*
not: bu başlık iyiymiş artık arada gelir yazarım.*
devamını gör...
1373.
umut çok kuvvetli, tehlikeli
devamını gör...
1374.
"mutluluğun türevini alamazsın katya..çünkü bilirsin sürekli değildir hiç bi mutluluk.."
devamını gör...
1375.
parlak gunesi hissettim. tipki o zamanlardaki gibi gunes beni yakacak diye rahatsizdim icten ice. vizir vizir arabalar geciyordu. neden yol ortasinda kimsesiz kalmistim bir fikrim yoktu. buradan kurtulmaliydim. cekinerek de olsa otostop cekmeye basladim.
birkac dakika sonra gri tanidik bir araba onumde durdu. icine attim hemen kendimi. birde baktim ki o, ayni cocuksu bakis, uzun kirpikler, o bembeyaz ten, keskin kaslar. simsiyah gozleri isildiyordu. beni bekler gibi bir hali vardi. 'ama nasil?' dedim. 'seni seviyorum' dedi sadece. kalbimde korkunc bir agri hissettim. beni sevmesini falan istemiyordum. o sevince cok acitiyordu. yanlis, yanlis! inmek istedim arabadan ancak kapilar kilitlendi ve korkunc bir hizla arabayi surdu. hizdan korktugumu hep bilirdi. kemer takamadigimi, hizdan cok korktugumu, zaten genel olarak bircok sacma sapan seyden korktugumu da bilirdi. kendisinden korkmam da dahildi buna.
sirtimi dondum ona, zamaninda bana yaptigi gibi. 'seni sevdigimi biliyorsun' dedi belirli araliklarla. konusmadim. ne zaman sussam sinirlenirdi ancak bu sefer sinirlenmedi. arabayi ormanlik bir alanda durdurdu. ardima bakmadan kactim oradan.
ormanda kosarken hislerim karmakarisikti. ben onun kirli sevgisini istemiyordum. agaclar fisildiyor gibiydi. seni seviyor!
ormanlik alani gecip sakinlestigim gibi lise formamla okulda buldum kendimi. acik saclarim da uzundu. zaten en son lisede uzundu saclarim. anlam veremiyordum. burada ne yaptigimi bilmiyordum. sigara ictigimiz koseye dogru ilerledim, o zamanlar sadece sigara icmek icin muhatap oldugum birkac arkadas oradaydi. bana sigara uzatti iclerinden en sevmedigim. sorgulamadim ve yaktim sigarayi. uzun boylarinin arkasina kendimi kamufule ediyordum. zil calinca hayiflandim, mecburen yarim attim sigarami.
sinifa gittigimde ilk gordugum o yemyesil gozlerdi. o zamanlar aslinda hic de dikkat etmedigim birseyi farkettim, ben bu yesil gozleri cok seviyordum. yine mutsuzdu, bebeksi suratinda yilmis bir ifade vardi. yanina oturdum, zaten lise boyunca hep yanyana oturmustuk onunla. 'kulakligin yaninda mi?' dedi. kafami salladim hayir anlaminda. telefonumu istedi bu sefer. oda yoktu. belliki konusmak istiyordu, yasadiklarini dusunmemek adina. ondaki yalnizlik, kimsesizlik 4 sene boyunca bana da yapismisti. ona baka baka kararmistim belli ki.
kafasini siraya koydu, duzgun burnu bu acidan daha guzel gorunuyordu. yillarca o kafasini siraya koydugunda kisa duz saclarina elimi daldirmak istemistim hep. bu kez cesaret ettim. 'yapma yarasa uyuyacagim.' dedi. dinlemedim.
bir anda okulun arka bahcesinde buldum kendimi. o yine bir kosede dalip gitmisti. siniftan bir cocuk geldi, cebime yuklu bir miktar para sikistirdi. 'ne oluyor?' dedim. 'hadi git seni bekliyor.' parayi alip yanina gittim. yine konusmadi. 'okuldan kacalim.' dedim kendisine. kabul etti. duvardan atlamaya hazirlandik. o beni tutacakti. etegim vardi ama. biraz acildi etegim. 'ne guluyorsun!' diye isyan ettim. 'etek giymemelisin, etek kizi degilsin.' dedi. utandim ama dogru soyluyordu.
duvari astigimizda bir anda sehir merkezindeydik. elimi tuttu. nereye gidecegimizi biliyor gibiydi. bu sefer icim rahatti. elini iyice kavradim ve yuruduk. nereye vardik hic hatirlamiyorum..
birkac dakika sonra gri tanidik bir araba onumde durdu. icine attim hemen kendimi. birde baktim ki o, ayni cocuksu bakis, uzun kirpikler, o bembeyaz ten, keskin kaslar. simsiyah gozleri isildiyordu. beni bekler gibi bir hali vardi. 'ama nasil?' dedim. 'seni seviyorum' dedi sadece. kalbimde korkunc bir agri hissettim. beni sevmesini falan istemiyordum. o sevince cok acitiyordu. yanlis, yanlis! inmek istedim arabadan ancak kapilar kilitlendi ve korkunc bir hizla arabayi surdu. hizdan korktugumu hep bilirdi. kemer takamadigimi, hizdan cok korktugumu, zaten genel olarak bircok sacma sapan seyden korktugumu da bilirdi. kendisinden korkmam da dahildi buna.
sirtimi dondum ona, zamaninda bana yaptigi gibi. 'seni sevdigimi biliyorsun' dedi belirli araliklarla. konusmadim. ne zaman sussam sinirlenirdi ancak bu sefer sinirlenmedi. arabayi ormanlik bir alanda durdurdu. ardima bakmadan kactim oradan.
ormanda kosarken hislerim karmakarisikti. ben onun kirli sevgisini istemiyordum. agaclar fisildiyor gibiydi. seni seviyor!
ormanlik alani gecip sakinlestigim gibi lise formamla okulda buldum kendimi. acik saclarim da uzundu. zaten en son lisede uzundu saclarim. anlam veremiyordum. burada ne yaptigimi bilmiyordum. sigara ictigimiz koseye dogru ilerledim, o zamanlar sadece sigara icmek icin muhatap oldugum birkac arkadas oradaydi. bana sigara uzatti iclerinden en sevmedigim. sorgulamadim ve yaktim sigarayi. uzun boylarinin arkasina kendimi kamufule ediyordum. zil calinca hayiflandim, mecburen yarim attim sigarami.
sinifa gittigimde ilk gordugum o yemyesil gozlerdi. o zamanlar aslinda hic de dikkat etmedigim birseyi farkettim, ben bu yesil gozleri cok seviyordum. yine mutsuzdu, bebeksi suratinda yilmis bir ifade vardi. yanina oturdum, zaten lise boyunca hep yanyana oturmustuk onunla. 'kulakligin yaninda mi?' dedi. kafami salladim hayir anlaminda. telefonumu istedi bu sefer. oda yoktu. belliki konusmak istiyordu, yasadiklarini dusunmemek adina. ondaki yalnizlik, kimsesizlik 4 sene boyunca bana da yapismisti. ona baka baka kararmistim belli ki.
kafasini siraya koydu, duzgun burnu bu acidan daha guzel gorunuyordu. yillarca o kafasini siraya koydugunda kisa duz saclarina elimi daldirmak istemistim hep. bu kez cesaret ettim. 'yapma yarasa uyuyacagim.' dedi. dinlemedim.
bir anda okulun arka bahcesinde buldum kendimi. o yine bir kosede dalip gitmisti. siniftan bir cocuk geldi, cebime yuklu bir miktar para sikistirdi. 'ne oluyor?' dedim. 'hadi git seni bekliyor.' parayi alip yanina gittim. yine konusmadi. 'okuldan kacalim.' dedim kendisine. kabul etti. duvardan atlamaya hazirlandik. o beni tutacakti. etegim vardi ama. biraz acildi etegim. 'ne guluyorsun!' diye isyan ettim. 'etek giymemelisin, etek kizi degilsin.' dedi. utandim ama dogru soyluyordu.
duvari astigimizda bir anda sehir merkezindeydik. elimi tuttu. nereye gidecegimizi biliyor gibiydi. bu sefer icim rahatti. elini iyice kavradim ve yuruduk. nereye vardik hic hatirlamiyorum..
devamını gör...
1376.
vakti zamanında şöyle bir şey yazmışım kitabın kapağına;
ne içindeyim zamanın
ne de büsbütün dışında
varla yok arasında
bir yerlerdeyim.
ne içindeyim zamanın
ne de büsbütün dışında
varla yok arasında
bir yerlerdeyim.
devamını gör...
1377.
yaprak sayısı her gün artmaya meyilli olan defter.
sildiğiniz tanımların arkasında kalan yaprakları geri dönüşüme atmayı unutmayın.
(bkz: çevreci bir normal sözlük)
sildiğiniz tanımların arkasında kalan yaprakları geri dönüşüme atmayı unutmayın.
(bkz: çevreci bir normal sözlük)
devamını gör...
1378.
gerçekten hiçbir şey için enerjim yok. yemin ederim iki ayda gençliğim soldu. tamam canım çok da genç sayılmam ama yani yine de bu kadar da olmamalıydı. hayır zaten çok enerjik bi insan değildim, hepten çöktüm. haftada hepi topu 1 gün iznim var. onu mu yapsam, bunu mu etsem, evdeki işler mi derken yine gün bitti ve ben evden bile çıkamadım. çalışma hayatı cidden zulüm gibi bişey artık benim için. hayır değse gam yemicem de o da yok ki. verdiğim emek ve zamanın ne maddi ne de manevi bi karşılığı yok. pozitif olamadım, olamıyorum, olamayacağım. olmayan yaşam enerjimi de alıp götüren bu adaletsiz düzene lanet olsun ya cidden. iyi değilim ve sanırım iyi de olmayacağım. burası da benim günlüğüm gibi oldu, hayırlı forumlar sözlükdaşlarım. *
devamını gör...
1379.
çözemediğim şeyler var.
mesela aklımı kurcalayan en büyük sorum/sorun/sorunumuz;
yalnızlığını örtmek için mi yanımdasın?
biliyorum kolay değil onca sene tek başına olmak. kimseye kalbini açmadan, kimseye dokunmadan, oralarda bi yerlerde atan kalbinin sevebilme potansiyelini ölçemeden. eğer umut ışığımsan, sana güvenebilmek isterim. gözlerim kapalı, kalbim açık, yükseklerden düşerken aşağıda beni bekliyor oluşunu bilmek isterim. ya da elimden tut birlikte atlayalım bilmediğimiz derinliklere?
o aşağısı kenarında örümcek ağları olan turkuaz boyalı bir apartman kapısı da olabilir, bir metaforda. nasıl istersen öyle değerlendir. bir şeyden emin olarak ilerle. mesela en büyük ortak yönümüzün yalnızlığa kazandığımız bağışıklık olduğunu unutmadan.
her an seni bırakabilirim. her an her şeyi mahfedebilirim. aşık olduğumu zannediyor olabilirim, bir kaç duyguya yenik düşebilirim. ben de sadece insanım sonuçta.
neden sana yazmıyorum, neden seninle yüzleşemiyorum bilmiyorum. tıkanıklık var solumda. ya da sen dolduruyorsun orayı.
dedim ya çözemedim, henüz.
mesela aklımı kurcalayan en büyük sorum/sorun/sorunumuz;
yalnızlığını örtmek için mi yanımdasın?
biliyorum kolay değil onca sene tek başına olmak. kimseye kalbini açmadan, kimseye dokunmadan, oralarda bi yerlerde atan kalbinin sevebilme potansiyelini ölçemeden. eğer umut ışığımsan, sana güvenebilmek isterim. gözlerim kapalı, kalbim açık, yükseklerden düşerken aşağıda beni bekliyor oluşunu bilmek isterim. ya da elimden tut birlikte atlayalım bilmediğimiz derinliklere?
o aşağısı kenarında örümcek ağları olan turkuaz boyalı bir apartman kapısı da olabilir, bir metaforda. nasıl istersen öyle değerlendir. bir şeyden emin olarak ilerle. mesela en büyük ortak yönümüzün yalnızlığa kazandığımız bağışıklık olduğunu unutmadan.
her an seni bırakabilirim. her an her şeyi mahfedebilirim. aşık olduğumu zannediyor olabilirim, bir kaç duyguya yenik düşebilirim. ben de sadece insanım sonuçta.
neden sana yazmıyorum, neden seninle yüzleşemiyorum bilmiyorum. tıkanıklık var solumda. ya da sen dolduruyorsun orayı.
dedim ya çözemedim, henüz.
devamını gör...
1380.
insan, neden geçmişini özler ki?
hayır yani, neden? ne güzel anı yaşasana gerizekalı adam.
her şey eskince mi kıymetlenir ya da eskiyen günler eskidikçe mi güzelleşir? yoksa sahiden mi güzeldi ulan o yıllar?
tek dertlerimiz ;
- oğlum cips hava alıyorsa ondan taso yoktur bak diyip cips alırken 35 kez elleye elleye seçerdik mesela.
- hoşlandığımız bize yüz vermeyince biraz ağlar geçerdik.
- akşam ezanında sonra, gece de dışarı çıkıp saklambaç oynayabilir miydi derdimiz.
şimdi ise komşuna bile yabancısın ulan. ne ara böyle kutuplaştık biz 25-30 yıldır? milenyum dedikleri bu muydu gerçekten?
25 yılda sevgi bu kadar içi boşalan bir kavram mı oldu? nasıl buraya evrildik? nerede oğlum turgut uyar, ümit yaşar oğuzcan gibi adamlar, nilgün marmara gibi kadınlar belki de bu dünyanın geleceğini görüp o yüzden intihar etti nilgün marmara, buna dayanamadı ve hiç kimse "neyin var?" diye sormadı, sorsa da anlamadı, anlamaya çabalamadı ya da anlamak istemedi.
25 yılda nezaket bu kadar mı çığ ve zayıflık göstergesi oldu? eskiden karşılaşılsa sokakta 15 dakika edilen ayak üstü sohbetlerden, asansörde göz göze gelince "günaydın, nasılsın yahu?" denmemeye nasıl evrildi oğlum?
25 yılda güvensizlik nasıl işledi ve kanımıza ve nasıl bu kadar çabuk kabullendik! direnmeden, çablamadan, hemen boyun eğdik.
bakın biz eskiden bazen arkadaşlarla bilmediğimiz mahallere giderdik. oynamaktan o kadar yorulurduk ki, eve dönmeye üşenir o mahallenin teyze ya da amcalarının kapılarına gider ve hiç tanımadan, etmeden ve de onlar da bizi tanımadan ;
- amca, ben susasım derdik.
amca su verirdi, teyzeye acıktım derdik, teyze hemen ekmek arası peynir, salçalı ekmek ya da boş yavna ekmek verir yollardı. sorgulamadan, güvenerek, tanımadan, çünkü bilirdi ki onlar aşağı/yukarı mahallenin çocuklarıdır. sima olarak mutlaka görmüştür sokakta oynarken. çocuk işte diyip kırmazdı.
şimdi kapılara son model kameralar ve alarmlar taktırıyoruz mesela.
eskiden aşk çok güzeldi. insanlar birbirlerini eksikliklerinden tamamlardı, olduğu gibi kabul ederdi, sevdiği adam parasız kalsa da çekip gitmezdi, sevmek isteyince sevebilirdi. bahane uydurmazdı, reddederken bile öyle naif ve zariftiler ki..
şimdi nerede o monarosa, üvercinka, anna olan kadınlar ve onları şiir eden adamlar..
sözlükte bile bir kadına yürüyoruz ampır ampır konuşuyor memduh başgan deyimiyle. gerçi onunla ile kararımı taze yayınladım bu dediğim olay birkaç hafta önce oluyor. bu kadar sevgisiz nasıl olduk ulan biz?
ben olamadım. ben çok seviyorum. halen sevmek istiyorum ama sevecek kadını bulamıyorum o yüzden yalnızlığı sevmeye karar verdim.
tekrar soruyorum, bu hale nasıl geldik biz? her şey eskince mi kıymetlenir ya da eskiyen günler eskidikçe mi güzelleşir? yoksa sahiden mi güzeldi ulan o yıllar?
kesinlikle o yıllar daha güzeldi. yarın çıkıp arkadaşlarımla taso oynamak istiyorum ben artık.
hayır yani, neden? ne güzel anı yaşasana gerizekalı adam.
her şey eskince mi kıymetlenir ya da eskiyen günler eskidikçe mi güzelleşir? yoksa sahiden mi güzeldi ulan o yıllar?
tek dertlerimiz ;
- oğlum cips hava alıyorsa ondan taso yoktur bak diyip cips alırken 35 kez elleye elleye seçerdik mesela.
- hoşlandığımız bize yüz vermeyince biraz ağlar geçerdik.
- akşam ezanında sonra, gece de dışarı çıkıp saklambaç oynayabilir miydi derdimiz.
şimdi ise komşuna bile yabancısın ulan. ne ara böyle kutuplaştık biz 25-30 yıldır? milenyum dedikleri bu muydu gerçekten?
25 yılda sevgi bu kadar içi boşalan bir kavram mı oldu? nasıl buraya evrildik? nerede oğlum turgut uyar, ümit yaşar oğuzcan gibi adamlar, nilgün marmara gibi kadınlar belki de bu dünyanın geleceğini görüp o yüzden intihar etti nilgün marmara, buna dayanamadı ve hiç kimse "neyin var?" diye sormadı, sorsa da anlamadı, anlamaya çabalamadı ya da anlamak istemedi.
25 yılda nezaket bu kadar mı çığ ve zayıflık göstergesi oldu? eskiden karşılaşılsa sokakta 15 dakika edilen ayak üstü sohbetlerden, asansörde göz göze gelince "günaydın, nasılsın yahu?" denmemeye nasıl evrildi oğlum?
25 yılda güvensizlik nasıl işledi ve kanımıza ve nasıl bu kadar çabuk kabullendik! direnmeden, çablamadan, hemen boyun eğdik.
bakın biz eskiden bazen arkadaşlarla bilmediğimiz mahallere giderdik. oynamaktan o kadar yorulurduk ki, eve dönmeye üşenir o mahallenin teyze ya da amcalarının kapılarına gider ve hiç tanımadan, etmeden ve de onlar da bizi tanımadan ;
- amca, ben susasım derdik.
amca su verirdi, teyzeye acıktım derdik, teyze hemen ekmek arası peynir, salçalı ekmek ya da boş yavna ekmek verir yollardı. sorgulamadan, güvenerek, tanımadan, çünkü bilirdi ki onlar aşağı/yukarı mahallenin çocuklarıdır. sima olarak mutlaka görmüştür sokakta oynarken. çocuk işte diyip kırmazdı.
şimdi kapılara son model kameralar ve alarmlar taktırıyoruz mesela.
eskiden aşk çok güzeldi. insanlar birbirlerini eksikliklerinden tamamlardı, olduğu gibi kabul ederdi, sevdiği adam parasız kalsa da çekip gitmezdi, sevmek isteyince sevebilirdi. bahane uydurmazdı, reddederken bile öyle naif ve zariftiler ki..
şimdi nerede o monarosa, üvercinka, anna olan kadınlar ve onları şiir eden adamlar..
sözlükte bile bir kadına yürüyoruz ampır ampır konuşuyor memduh başgan deyimiyle. gerçi onunla ile kararımı taze yayınladım bu dediğim olay birkaç hafta önce oluyor. bu kadar sevgisiz nasıl olduk ulan biz?
ben olamadım. ben çok seviyorum. halen sevmek istiyorum ama sevecek kadını bulamıyorum o yüzden yalnızlığı sevmeye karar verdim.
tekrar soruyorum, bu hale nasıl geldik biz? her şey eskince mi kıymetlenir ya da eskiyen günler eskidikçe mi güzelleşir? yoksa sahiden mi güzeldi ulan o yıllar?
kesinlikle o yıllar daha güzeldi. yarın çıkıp arkadaşlarımla taso oynamak istiyorum ben artık.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2