normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
5001.
günaydın.
sabah sabah viskiyi eline alıp ağaçları izleyen balkonumdaki salıncakta kuş sesleri ve battaniye eşliğinde müzik dinleyerek sızmalık bir gün
ama yapamıyoruz değil mi
sabah sabah viskiyi eline alıp ağaçları izleyen balkonumdaki salıncakta kuş sesleri ve battaniye eşliğinde müzik dinleyerek sızmalık bir gün
ama yapamıyoruz değil mi
devamını gör...
5002.
(bkz: fenalaşıp yere düşen kağıt toplayıcı)
dramaya doygunluğumdan bir z-esprisi ile geçiştirmek istedim bu başlığı fakat, bu meselenin yaşanma ihtimali beni geçmişe götürdü. adana'da dilberler sekisi'nde araç içinde sabaha kadar bira içtiğimiz yıllarda, aşağıda şişe/kağıt toplayan dayı ile çok samimiydik. "adama şunu yaptık bunu yaptık" gibi, o muhteşem bayıklıkta tevazu dolu hareketlermizi saymayacağım. komik bir örnek olarak, bu adam daha çok şişe toplasın diye, daha çok bira alıp içerdik (ne kadar iyi insanlarız değil mi?).
şu adaletsiz dünyada, bu insanların söylediği, söylemek zorunda kaldığı, çok çok karın doyurmak ya da doyrulan karnın yanında bir kaç şişe yedek şarap parası yapmak ya da 3-5 bin biriktirmek için söyledikleri yalanlarına takık beyaz yaka kesimimizi, her restorana gittiğinde garsonları bilerek ve isteyerek bol bol azarlayan o müthiş beyaz yakalarımızı sevmem. sözlük konusu ile alakasız genel bir huy.
bu beyaz yakalarımız muhtemelen, kendilerinde de fazla olmayan "para" mefumunun hiç olmadığı daha alt bir sosyal sınıf görünce ezmeye kalkan, sokakta dilenene bar çıkışında kız arkadaşlarının önünde uzun uzun bilge nasihatler veren, show haber'deki uzmanlarıın yardımları ile yaşayan damcık suratlı 50-60 binlik beyaz yakalarımızdır.
reel hayatta rastladığımda, bu kişilerin ağzına vermeyi çok seviyorum bir tarz olarak. çünkü ağza vermek, bir çok sorunu çözen çok asil bir aktivitedir. üstelik çok rahatlatıcıdır. kendisinden güçlü bir insanı görünce beyin şumşuklaması yaşayan bir beyaz yaka şaşkınlığı izlemek, aşırı hoşuma gider.
işte belki o zaman, bundan sonra bir şişe toplayıcı gördüğünde o üstün bonkörlüğü ile ona aldığı yemeği anlatmak yerine, omzuna elini atıp adamın ilk aşkını, batan işini, sitemlerini falan dinlemeyi öğrenir derim içimden. çünkü ağzına verilmiştir onun, empati yapabilecektir artık. artık, sokak kenarındaki adamların hikayelerini dinleyecek kadar önemsiz sayabilecektir kendini. ağza verilmek, insana bu hissi verir. bir çok kez ağzına verdiğim beyaz yaka beylerimiz oldu. hepsinin de ılımanlaştığını gözlemledim. insanlaştırır insanı bu.
hem de, şişe toplayan güzel bir arkadaş kazandıırır insana. belki bir dost kazanır kişi.
günümüz beyaz yakasının çakma burjuvaizmi, görmemişin bordrosu olmuş şeysi gibidir...çoğu da yoksul büyümüştür bu ibişlerin. sonunda da 50 binlik beyaz yaka olmuşlardır. o nedenle ağza veririm işte. öğretici veriştir bu.
gözlemlerime göre doğuştan maddi sıkıntı görmemiş insanlar, daha tevazulu oluyor. tıpkı, askerde uzman çavuşların gücü ele alınca gaddarlaşması ama mesela bir albay'ın erlere daha babacan tavır sergilemesi gibi.
güçsüz insan, gaddar olur. ek olarak anarşik-gominis tarafım ise, dünyadaki tüm kağıt toplayanların toplanıp ebemize kaymasını istiyor aslında. çünkü onlar çekiyor o ayazı, biz ötüyoruz. kimimiz ise yemek bile veriyor. helal koçlarıma.
dramaya doygunluğumdan bir z-esprisi ile geçiştirmek istedim bu başlığı fakat, bu meselenin yaşanma ihtimali beni geçmişe götürdü. adana'da dilberler sekisi'nde araç içinde sabaha kadar bira içtiğimiz yıllarda, aşağıda şişe/kağıt toplayan dayı ile çok samimiydik. "adama şunu yaptık bunu yaptık" gibi, o muhteşem bayıklıkta tevazu dolu hareketlermizi saymayacağım. komik bir örnek olarak, bu adam daha çok şişe toplasın diye, daha çok bira alıp içerdik (ne kadar iyi insanlarız değil mi?).
şu adaletsiz dünyada, bu insanların söylediği, söylemek zorunda kaldığı, çok çok karın doyurmak ya da doyrulan karnın yanında bir kaç şişe yedek şarap parası yapmak ya da 3-5 bin biriktirmek için söyledikleri yalanlarına takık beyaz yaka kesimimizi, her restorana gittiğinde garsonları bilerek ve isteyerek bol bol azarlayan o müthiş beyaz yakalarımızı sevmem. sözlük konusu ile alakasız genel bir huy.
bu beyaz yakalarımız muhtemelen, kendilerinde de fazla olmayan "para" mefumunun hiç olmadığı daha alt bir sosyal sınıf görünce ezmeye kalkan, sokakta dilenene bar çıkışında kız arkadaşlarının önünde uzun uzun bilge nasihatler veren, show haber'deki uzmanlarıın yardımları ile yaşayan damcık suratlı 50-60 binlik beyaz yakalarımızdır.
reel hayatta rastladığımda, bu kişilerin ağzına vermeyi çok seviyorum bir tarz olarak. çünkü ağza vermek, bir çok sorunu çözen çok asil bir aktivitedir. üstelik çok rahatlatıcıdır. kendisinden güçlü bir insanı görünce beyin şumşuklaması yaşayan bir beyaz yaka şaşkınlığı izlemek, aşırı hoşuma gider.
işte belki o zaman, bundan sonra bir şişe toplayıcı gördüğünde o üstün bonkörlüğü ile ona aldığı yemeği anlatmak yerine, omzuna elini atıp adamın ilk aşkını, batan işini, sitemlerini falan dinlemeyi öğrenir derim içimden. çünkü ağzına verilmiştir onun, empati yapabilecektir artık. artık, sokak kenarındaki adamların hikayelerini dinleyecek kadar önemsiz sayabilecektir kendini. ağza verilmek, insana bu hissi verir. bir çok kez ağzına verdiğim beyaz yaka beylerimiz oldu. hepsinin de ılımanlaştığını gözlemledim. insanlaştırır insanı bu.
hem de, şişe toplayan güzel bir arkadaş kazandıırır insana. belki bir dost kazanır kişi.
günümüz beyaz yakasının çakma burjuvaizmi, görmemişin bordrosu olmuş şeysi gibidir...çoğu da yoksul büyümüştür bu ibişlerin. sonunda da 50 binlik beyaz yaka olmuşlardır. o nedenle ağza veririm işte. öğretici veriştir bu.
gözlemlerime göre doğuştan maddi sıkıntı görmemiş insanlar, daha tevazulu oluyor. tıpkı, askerde uzman çavuşların gücü ele alınca gaddarlaşması ama mesela bir albay'ın erlere daha babacan tavır sergilemesi gibi.
güçsüz insan, gaddar olur. ek olarak anarşik-gominis tarafım ise, dünyadaki tüm kağıt toplayanların toplanıp ebemize kaymasını istiyor aslında. çünkü onlar çekiyor o ayazı, biz ötüyoruz. kimimiz ise yemek bile veriyor. helal koçlarıma.
devamını gör...
5003.
romeoları sevmem. romeoları istemeyin.
tragedya aşıkları.
yeni tişörtüm hayırlısı olsun hemen alayım.

şekşpirde kafadan rahatsızdı işte.
okb anlarım, adhd anlarım, bipolar otizm hepsini anlarım hepsiyle yaşarım da bildiğin ruh hastasıysa karşı taraf onu ne yapacağız hiç anlayamam.

gerçi onca "rahatsız" "çatlak" "anlaşılmamış" insanlar sanatçı falan oldular
kimisi ressam kimisi yazar oldu çıktı ya.
sen? ya sen ? koca bir hiç. disaster. hem çığ hem bataklık. tehlike bir kombo.

alice gerçekten de atladı
ve uyandı. alice uyandı!
öteki tarafta görüşürüz.
öteki tarafa kaldı bizim..bizim bu iş.

zaten alan, aslında hiç kurtulamamıştı. içten içe de hiç istemedi. bu yüzden james olarak tekrar oraya döndün. çünkü sen hep tekrar tekrar oraya dönersin. mutlaka. pyramid headle mücadelende başarılar.
tragedya aşıkları.
yeni tişörtüm hayırlısı olsun hemen alayım.

şekşpirde kafadan rahatsızdı işte.
okb anlarım, adhd anlarım, bipolar otizm hepsini anlarım hepsiyle yaşarım da bildiğin ruh hastasıysa karşı taraf onu ne yapacağız hiç anlayamam.

gerçi onca "rahatsız" "çatlak" "anlaşılmamış" insanlar sanatçı falan oldular
kimisi ressam kimisi yazar oldu çıktı ya.
sen? ya sen ? koca bir hiç. disaster. hem çığ hem bataklık. tehlike bir kombo.

alice gerçekten de atladı
ve uyandı. alice uyandı!
öteki tarafta görüşürüz.
öteki tarafa kaldı bizim..bizim bu iş.

zaten alan, aslında hiç kurtulamamıştı. içten içe de hiç istemedi. bu yüzden james olarak tekrar oraya döndün. çünkü sen hep tekrar tekrar oraya dönersin. mutlaka. pyramid headle mücadelende başarılar.
devamını gör...
5004.
selam sözlük
...hiçlik tepesine çıkalım. sadece sen ve ben... nihilizmi savunalım sonra iki nihilist olarak hiçlik tepesinde çoğalalım. eski çağı geride bırakıp çağ atlayalım ya da nihilist olmayalım birbirimizin olalım...
"birbirimize inanalım''
yeni bir inanç sistemi yaratalım. sadece birbirimize inanarak yapalım bunu. herkesten uzak, kimselerin olmadığı bir yerde yıllarca sessiz çığlıklar atarak var olmaya çalıştığımız bu düzende istediğimiz zaman avazımız çıktığı kadar çığlıklar atabilme şerefine erişelim. ellerin ellerimde kenetlensin.
birbirimizin olurken ikiden tek yaratalım...
bir ruh üzerinde iki insan birleşelim... sadece sen ve ben...
-ilham perisini gıdıkladı sanki
bazı savaşlar kaybetmek için vâr olmuşlar sanki, her dönemde tekrar ve yeniden yenilmek ayağa kalkmak için çok çaba sarf etmek ve ayağa kalktığınızda iki yanınıza bakınca hiç bir şey hissedememek... hissizleşmek... uzun bir süredir çok karışık duygular içerisindeyim. kuruyan, değil çiçek yeşerten ıslanan bir toprağım bile yoktu. lakin şuan...güneşim olan bir aydınlığım , toprağımı sulayan bir denizim, ve o öptüğü anda serpilen tohumlarım var. elleri ellerime değince filizlenen bir kalbim ve öptüğü anda çiçek veren dudaklarım oluyor sonra o çiçeklere arı konuyor bal damlıyor. ışıl ışıl bakan gözlerim gözleri ile birleşince sıkışan bir kalp ve sayısız kelebekler var içimde. o kelebekler her kanat çırpışlarında 'can' buluyorlar, seni seviyorum sevgili!*
...hiçlik tepesine çıkalım. sadece sen ve ben... nihilizmi savunalım sonra iki nihilist olarak hiçlik tepesinde çoğalalım. eski çağı geride bırakıp çağ atlayalım ya da nihilist olmayalım birbirimizin olalım...
"birbirimize inanalım''
yeni bir inanç sistemi yaratalım. sadece birbirimize inanarak yapalım bunu. herkesten uzak, kimselerin olmadığı bir yerde yıllarca sessiz çığlıklar atarak var olmaya çalıştığımız bu düzende istediğimiz zaman avazımız çıktığı kadar çığlıklar atabilme şerefine erişelim. ellerin ellerimde kenetlensin.
birbirimizin olurken ikiden tek yaratalım...
bir ruh üzerinde iki insan birleşelim... sadece sen ve ben...
-ilham perisini gıdıkladı sanki
bazı savaşlar kaybetmek için vâr olmuşlar sanki, her dönemde tekrar ve yeniden yenilmek ayağa kalkmak için çok çaba sarf etmek ve ayağa kalktığınızda iki yanınıza bakınca hiç bir şey hissedememek... hissizleşmek... uzun bir süredir çok karışık duygular içerisindeyim. kuruyan, değil çiçek yeşerten ıslanan bir toprağım bile yoktu. lakin şuan...güneşim olan bir aydınlığım , toprağımı sulayan bir denizim, ve o öptüğü anda serpilen tohumlarım var. elleri ellerime değince filizlenen bir kalbim ve öptüğü anda çiçek veren dudaklarım oluyor sonra o çiçeklere arı konuyor bal damlıyor. ışıl ışıl bakan gözlerim gözleri ile birleşince sıkışan bir kalp ve sayısız kelebekler var içimde. o kelebekler her kanat çırpışlarında 'can' buluyorlar, seni seviyorum sevgili!*
devamını gör...
5005.
çok sıkılıyorum sözlük. rutinden, işten, şehrimden, evden, yoğunluktan, gündemden.
devamını gör...
5006.
bazı insanlar vardır sizi kontrol edemediklerinde sizi kötüleyerek başka insanların size bakış açısını kontrol etmeye çalışırlar. bunlar kaşardır, yüzünüze dostluk sırtınıza hançerlik yaparlar.
devamını gör...
5007.
karalama defteri denilince aklımdaki düşünceler hop diye kaçıyor. günlük yazayım dediğimde de böyle oluyor. işte bunun adı yokmuş da çift yarık deneyindeki gözlemcinin etkisi demişler. keşke fikibok çükübik tarzı muzip bir isim verselerdi. kaçırik isitop falan da olabilir mi diyeceğim fakat çok zorlama oluyor. ankara'da da buraya bakarlar deniliyor mesela. nispeten daha kısa ve dikkat çekici bir anlatım. zaten deney neymiş yani 21. yüzyıldayız, bilmeden konuş geç. bak ben nasıl yapabiliyorum. zaten bildiğimde konuşmaya çekiniyorum çünkü o bilgiye saygı duyuyorum. bu şekilde bakacak olursak hiç kimya ve tarih hakkında konuşmuyorum o zaman onları biliyorum gibi bir sonuca varırız. fakat tam tersine bu iki ders eğitim hayatım boyunca uzaktan izlediğim ve yanaşmaya korktuğum dersler olmuştur. inanamayıp saygı duyuyorum. hadi kimya neyse de tarih diye kurmaca anlatımlar, her ülkede farklı ama her sınavda da varlar. insan gerçekten hayret ediyor. imtihan dünyası denen meretin matruşka imtihancıklari gibi. bakın yazamam dedim ve yazdım. çünkü tüm gözlemciler sigara içmeye gitti.
devamını gör...
5008.
#3524273
evet.
ek olarak, işte tam da bu yüzden başlıklara dadanıyorum, dananıyorsun, dadanıyoruz karala deyince karalanamıyor hop, kızım karalama defteri.
evet.
ek olarak, işte tam da bu yüzden başlıklara dadanıyorum, dananıyorsun, dadanıyoruz karala deyince karalanamıyor hop, kızım karalama defteri.
devamını gör...
5009.
yalan ayan beyan sırıtıyor, ne gerek vardı demek istiyorsun. ama gözden düşmeye can atanı, neden tutmaya çabalayasın ki.
devamını gör...
5010.
alarm çaldı sabahın köründe . beşinci ertelemeden sonra nihayet uyanabildim. yani bedenim uyanmış olabilir ama ruhum hala dünün yorgunluğunu bacaklarına dolamış, yerde sürünüyor. üç gün önce yıkanması gereken bulaşıklar, bana bakıp gözyaşı döküyor. empati kurdum, birlikte ağladık.
gün başlamadan bitti aslında. zaman? o da zaten bizimle konuşmuyor artık. sanki küsmüş. vaktim yok, dedim geçen gün bir arkadaşa. o da hiç mi? dedi. hiç dedim. hatta öyle ki, bazı günler nefes almaya bile vakit bulamıyorum, oksijenle ilişkim mesafelere dayalı.
kahve içiyorum çünkü uyanık kalmam gerekiyor. uyanığım çünkü yapılacaklar listesi beni rüyamdan bile kovdu. ama o listeye hiçbir şey çizemiyorum, çünkü çizecek enerjim yok. o da yorgun, ben de yorgunum, kimse kimseye dokunmasın modundayız.
mizah anlayışım da bıkkın: eskiden espri yapardım, şimdi kahkaha atacak halim olmadığı için sadece “heh” diyorum. hani şu enerjisi bitmiş, komik olduğunu anladım ama gülmeye vaktim yok kahkahası. insan bazen kendine bile ayıracak zaman bulamıyor. aynaya bakıyorum, göz göze gelmemek için kendimi tanımazdan geliyorum.
yorgunum. ama öyle tatlı bir yorgunluk değil bu. böyle battaniyenin altına girip film izlemeden önceki, bugün çok şey başardım yorgunluğu değil. bu, otururken bile yoruluyorum yorgunluğu. otururken bile çalışıyor gibi hissediyorum. kafamda bir işyeri var, mesai asla bitmiyor.
bazen her şeyden kaçıp sessiz bir dağa yerleşmek istiyorum. sonra orada da çamaşır yıkamam gerektiğini hatırlıyorum, vazgeçiyorum. çünkü kaçsan da bulaşık geliyor, kaçsan da zaman gelmiyor.
ama neyse. bir gün her şey düzelecek. ya da alışacağız. belki de sadece başka şeylere geç kalacağız. ama merak etmeyin, geç kalmakta ustalaştım. zaten bu hayatta en iyi yaptığım şey: yetişememek.
gün başlamadan bitti aslında. zaman? o da zaten bizimle konuşmuyor artık. sanki küsmüş. vaktim yok, dedim geçen gün bir arkadaşa. o da hiç mi? dedi. hiç dedim. hatta öyle ki, bazı günler nefes almaya bile vakit bulamıyorum, oksijenle ilişkim mesafelere dayalı.
kahve içiyorum çünkü uyanık kalmam gerekiyor. uyanığım çünkü yapılacaklar listesi beni rüyamdan bile kovdu. ama o listeye hiçbir şey çizemiyorum, çünkü çizecek enerjim yok. o da yorgun, ben de yorgunum, kimse kimseye dokunmasın modundayız.
mizah anlayışım da bıkkın: eskiden espri yapardım, şimdi kahkaha atacak halim olmadığı için sadece “heh” diyorum. hani şu enerjisi bitmiş, komik olduğunu anladım ama gülmeye vaktim yok kahkahası. insan bazen kendine bile ayıracak zaman bulamıyor. aynaya bakıyorum, göz göze gelmemek için kendimi tanımazdan geliyorum.
yorgunum. ama öyle tatlı bir yorgunluk değil bu. böyle battaniyenin altına girip film izlemeden önceki, bugün çok şey başardım yorgunluğu değil. bu, otururken bile yoruluyorum yorgunluğu. otururken bile çalışıyor gibi hissediyorum. kafamda bir işyeri var, mesai asla bitmiyor.
bazen her şeyden kaçıp sessiz bir dağa yerleşmek istiyorum. sonra orada da çamaşır yıkamam gerektiğini hatırlıyorum, vazgeçiyorum. çünkü kaçsan da bulaşık geliyor, kaçsan da zaman gelmiyor.
ama neyse. bir gün her şey düzelecek. ya da alışacağız. belki de sadece başka şeylere geç kalacağız. ama merak etmeyin, geç kalmakta ustalaştım. zaten bu hayatta en iyi yaptığım şey: yetişememek.
devamını gör...
5011.
haftaya harika başladım harika. kan bankası sevgili arkadaşım, kendinden habersizce üzerine kurduğum planların temeline dinamit koyup paramparça etti hepsini.
yeni başlatacağım bir deney için ayarlama yapmam lazım, bu nedenle de birilerinden kan almam lazım. tek isteğim immün sistemi etkileyecek bir ilaç kullanmamış olmaktı. mesela nsaid. arveles içmiş canım arkadaşım. arveles. nsaid.
harika ya.
yeni başlatacağım bir deney için ayarlama yapmam lazım, bu nedenle de birilerinden kan almam lazım. tek isteğim immün sistemi etkileyecek bir ilaç kullanmamış olmaktı. mesela nsaid. arveles içmiş canım arkadaşım. arveles. nsaid.
harika ya.
devamını gör...
5012.
saflık da zor iş
kendi başına alışıp yaşayabildiğin
şeylerden değil
saflığının
zor gelmediği zamanaların
üzerine tesis kurabilecek
insanlar var
kendi başına alışıp yaşayabildiğin
şeylerden değil
saflığının
zor gelmediği zamanaların
üzerine tesis kurabilecek
insanlar var
devamını gör...
5013.
ulan öyle şeyler dinliyorum ki kafayı yiyeceğim
yok mickey mouse ırkçıymış
yok titanik aslında titanik değilmiş batan başka gemiymiş insanlar kurtulmuş ama paralarını geri alabilsinler diye böyle yapmışlar
yok shakespeare aslında dolandırıcıymış hep hikayeleri çalmış kendi yazmış gibi
allah kahretsin her şey yalan gerçek diye bir şey yok neyin içinde yaşıyoruz lan biz
herkes kandırıyor bizi *
ağlıyorum dayanamiciğim a dostlar
yeto artık yeto yetoo
zaten koca ayak da yokmuş dyatlov da sahteymiş
ahh ah nerelere gidem nereye ağıt yakam
kime neye inanayım çk ktüym arkdşlr
yok mickey mouse ırkçıymış
yok titanik aslında titanik değilmiş batan başka gemiymiş insanlar kurtulmuş ama paralarını geri alabilsinler diye böyle yapmışlar
yok shakespeare aslında dolandırıcıymış hep hikayeleri çalmış kendi yazmış gibi
allah kahretsin her şey yalan gerçek diye bir şey yok neyin içinde yaşıyoruz lan biz
herkes kandırıyor bizi *
ağlıyorum dayanamiciğim a dostlar
yeto artık yeto yetoo
zaten koca ayak da yokmuş dyatlov da sahteymiş
ahh ah nerelere gidem nereye ağıt yakam
kime neye inanayım çk ktüym arkdşlr
devamını gör...
5014.
insanların zihinlerindeki dünyalarını izliyorum. orada yiyip orada içiyorlar. orada yaşıyor orada ölüyorlar. kendilerine kurallar koyup bunlardan yine kendileri muzdarip oluyorlar. herkes çok yalnız. öyle değilmiş gibi davransalar da öyleler. kalabalık olunca, birbirleriyle konuşunca ya da birlikte zaman geçirince bir şeyler paylaştıklarını sanıyorlar. yanılıyorlar. ilişkilerini muhataplarının kişilikleri üzerine değil kendileri üzerlerine kuruyorlar. kendileriyle alıp veremiyor, yine başa sarıyorlar. böylece sürüp gidiyor.
devamını gör...
5015.
günü gelir yüzümüzde güller açar,kesişir yollarımız
ölüm ne zaman gelir bilinmez, dargın bakmasın bakışlarımız
içimizde yaşarız susmalarımızı, elbet bir gün duyulur yakarışlarımız
yüksek bir tepede,huzurlu bir ölüm bekler mi bizi de ?
derdi az,her mevsimi yaz olan anlar mı hallerimizi?
kimseler bilmez,sessiz türküler çağırır bizleri
heveslerimiz gaye-i hayaldir,insanı küstüren sivri dildir
alçak bir tepede,huzursuz bir ölüm bekler mi bizi de ?
ölüm ne zaman gelir bilinmez, dargın bakmasın bakışlarımız
içimizde yaşarız susmalarımızı, elbet bir gün duyulur yakarışlarımız
yüksek bir tepede,huzurlu bir ölüm bekler mi bizi de ?
derdi az,her mevsimi yaz olan anlar mı hallerimizi?
kimseler bilmez,sessiz türküler çağırır bizleri
heveslerimiz gaye-i hayaldir,insanı küstüren sivri dildir
alçak bir tepede,huzursuz bir ölüm bekler mi bizi de ?
devamını gör...
5016.
o'nunla iletişimimde aksaklıklar olunca defter dolardı küçükken. benden gittiği de yok yengeç tıkırdamaya devam ediyor. ama karalayamaz oldum.
neden olduğu üzerine de düşünücem.
neden olduğu üzerine de düşünücem.
devamını gör...
5017.
insan ömründe sayılamayacak kadar çok şey oldu bittiye geliyor. bakıyorsun kapıda, bakıyorsun kuyudasın, bakıyorsun ellerinde kanlar, bakıyorsun yüreğinde don var. sineye çektiklerin kaybolmuş gitmiş, bir söylediğin dağ on üç vermiş ellerine. hangi kül senin, hangi çöl evin? bilmiyorsun. bilme zaten, bildin mi bittin sayarlar. inat et! kapılara buğday başakları as, kuyulara asmalar dik.. ellerini toprağa sür ve yüreğini bir battaniye altında ısıt, sineye çektiklerini özgür bırak, dağların önünden çekil. külleri beyaza eviniyse ala bula bir renge boya.
aynalara iyi bak, kendini bilene söylenen dokunmaz.
aynalara iyi bak, kendini bilene söylenen dokunmaz.
devamını gör...
5018.
bir kaç saatlik teyzeyim sözlük, heyecandan ve mutluluktan uyuyamadım.
devamını gör...
5019.
bugün 29 yaşıma girdim.
20. yaş günümü çok anımsıyorum üniversitede arkadaşlarım kutlarken "20'li yaşların ilk doğumgünü. ilk kez mumun başına 2 konuldu." demiştim. bu da 20'lerin sonuncusuydu. vay be...
20. yaş günümü çok anımsıyorum üniversitede arkadaşlarım kutlarken "20'li yaşların ilk doğumgünü. ilk kez mumun başına 2 konuldu." demiştim. bu da 20'lerin sonuncusuydu. vay be...
devamını gör...
5020.
az önce instada orayı burayı kurcalıyordum. önüme bi hesap düştü. baktım. fotoğraflar güzel. manzaralar güzel. yazılardan çok bir şey anlamadım çünkü sanırım hatun yurtdışında yaşıyor o sebeple hepsi ingizlice ama emejiler güzel. biraz aşağılara indim. arkadaş aşık. seviyor. seviliyor. elemana türkçe beş sözcük öğretmiş. aşkım, bebeğim, bitanem falan fistan. güzel. allah artırsın.
bu öylesine baktığım sayfa beni derde soktu. son zamanlarda çok sık geliyordu bu. kitaba, filme veriyordum kendimi. ama bugün o kadar yalnız ve sessiz geçti ki (koltuktan, battaniyenin altından çıkmadım ve kimseyle konuşmadım.) hepten darlandım.
ulan dedim. beni neden sevmediniz ulan? ben çok güzel seviyorum. severim yani. ben neden sevilmedim peki? şöyle öylesine, sıradan, içten, gerçek bir sevgiyi yaşamayacak kadar kötü müyüm ben?
ben sevilmeyi hak etmedim mi diye ağladım az önce.
sonra açtım kitap okudum yine napim. ben en iyi kitap okurum.
bu öylesine baktığım sayfa beni derde soktu. son zamanlarda çok sık geliyordu bu. kitaba, filme veriyordum kendimi. ama bugün o kadar yalnız ve sessiz geçti ki (koltuktan, battaniyenin altından çıkmadım ve kimseyle konuşmadım.) hepten darlandım.
ulan dedim. beni neden sevmediniz ulan? ben çok güzel seviyorum. severim yani. ben neden sevilmedim peki? şöyle öylesine, sıradan, içten, gerçek bir sevgiyi yaşamayacak kadar kötü müyüm ben?
ben sevilmeyi hak etmedim mi diye ağladım az önce.
sonra açtım kitap okudum yine napim. ben en iyi kitap okurum.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2