testpitin dibi dibi. genellikle o sırada traş sırası sizdedir ve göz ucuyla hafif uyuz olarak kesersiniz, ne yapıyor bu keko diye.
bu arada efsane nick olurmuş bundan tüh kaçırdık.
devamını gör...

asılarak idam edilmeyi anlatan bir metafor. sanki darağacının ipi, bütün asılmışların duluymuş gibi...
devamını gör...

sınıf farkını güzel anlatan netflix dizisi. dünyanın bir buz küresine dönmesinden yedi yıl sonra yeryüzünde yaşayan son insanların 1.001 vagonlu trendeki hiç bitmeyen yolculuğunu anlatıyor.
devamını gör...

cennet mahallesi dizisinin kadir dede'si olan usta oyuncudur.
devamını gör...

karanlığın rengini bilmem.
aydınlık ne demek?
mutlu olmak sevmekse sevmek aydınlık demek.
devamını gör...

(bkz: the lion king) o yaşta ağlatmıştır beni. eskiden duygusalmışım *
devamını gör...

pek lezzetli bir yemek *
devamını gör...

hata yapmadan doğruya ulaşılmaz. bütün başarılı insanların yaptığı bir çok hata vardır. kendimden örnek vermek gerekirse yapmadığım şeyler için pişman oldum, hiçbir zaman yaptığım şey için pişman olmadım çünkü o hatalar doğruyu bulmamı sağladı. en azından hiçbir şey yapmamaktan iyidir o yüzden hata yapmaktan korkmamak lazım.
devamını gör...

neden beni sevmediniz?
devamını gör...

bu çeşit saçmalıklara inanmamak.
devamını gör...

kafanıza göre radyo olmalıdır.
ayrıca okumaktan keyif aldığım başlıktır.
devamını gör...

terkedilmiş şarkılar söylerdin, sonra beni fısıldadın...
devamını gör...

kara perşembe olarak da adlandırılan kapitalizmin büyük bunalımı. 1929 ekonomik krizi...

başlangıcı 24 ekim 1929 perşembe'dir. bitişi ise maalesef yok. bugün hala binbir çeşit etkisi, bunalımla birlikte oluşturulan ve insan üzerinde oynanan kuramları, karteller, sözleşmeler, insan hayatıyla oynayan yatırımlar, manevi değersizleştirme gibi pek çok alanda hakimdir hala bu bunalım.

zayıf ve spekülatif bankaların wall street'teki çöküşüyle başlayan bunalım, artan hisse senedi satışları, değerlerin düşmesi, bankaların günlerce piyasayı toparlamak için çırpınmasına rağmen fiyatların son sürat düşüşte olması, işsizlik, artan gelir dağılımındaki dengesizlik, dağılan sermaye birikimi, tarım ürünlerindeki arz-talep oranının düşüşü ve buna bağlı olarak çiftçilikte azalan satın alma gücü, yatırımlardaki düşüşün ulusal geliri azalan yönde tehdit etmesi, devletin piyasaya müdahalede bulunmaması... gibi faktörler bunalıma sebep unsurlar olarak gösterilmektedir.

kapitalist birikim modeli, bilindiği gibi, 1910'lu yıllardan başlayarak ikinci dünya savaşı’nın bitimine kadar uzanan bir yapısal bunalım süreci yaşa­mıştır. 1920'li yıllar ise abd'nin ekonomik üstünlüğünü tüm dünyaya kabul ettirdiği yıllardı. abd hem ekonomik hem de siyasi anlamda başat güç unsuru olmak adına efor sarfetmekteydi. ''kükreyen yirmiler'' olarak da adlandırılan o yıllardaki ''kükreme'' yalnızca hızla büyüyen abd ekonomisini değil, radikal bir biçimde değişen yaşam biçimlerini de anlatıyordu. abd'nin sonsuz refah ve zenginliğe kavuşan ilk ülke olduğuna inanılıyor (bkz: american dream), had safhada bireycilik üzerine yükselen ve tüketim çılgınlığı ile öne çıkan bir yaşam tarzı abd'ye egemen oluyordu.

döneme baktığımızda dikkat çeken bir diğer unsur ''borçlar döngüsü''dür. 20'lerde ekonomik durumları iyi ya da kötü olsun, birçok ülkenin ekonomisi yüklü miktardaki borçlar nedeniyle birleşik devletler ekonomisine göbekten bağlanmıştı. ancak asıl problem durumları iyi ve kötü olarak ayırt edilen ülkelerin tamamın aslında ekonomilerinin çok zayıf olmasıydı.

''amerika hapşırdığında dünyanın geri kalanı nezle olacaktır'' deyimini haklı çıkarır şekilde, 1929 yılında abd'de başlayan kriz tüm dünyayı süratle sarmaya başlamıştı. buradan itibaren, bir taraftan uluslararası üretimin ve ticaretin önemli ölçüde daralmasına sebebiyet veren bu bunalım,
diğer taraftan da batı avrupa ile kuzey amerika'nın sanayileşmiş ülkelerinin gündemine sürekli
ve yaygın bir işsizlik sorunu taşımıştır. bununla birlikte o tarihe değin sığınılan ekonominin kendi kendini düzenleyeceğini ileri süren liberal yaklaşıma -neoklasik teori- olan güven derinden sarsılmıştır.

adam smith'in görünmez el politikası fiyaskoyla sonuçlanmış, ''laissez faire, laissez aller, laissez passer'' yani piyasaya devlet müdahalesinin olmaması gerektiğini öngören ''bırakınız yapsınlar, bırakınız gitsinler, bırakınız geçsinler'' politikası mali piyasalar ve özel bankaları kontrolsüz bıraktığı için ekonomiyi global bir çöküşe sürüklemiştir.

sonraki süreçte bunalım dünyayı ikinci dünya savaşı'na sürüklemiştir. örneğin 1932'de almanya'da faal nüfusun % 17.2'si, abd'de 23.5'i, ingiltere'de % 13.1'i işsiz kalmıştı. abd'de zengin, kelli felli kesimin sokaklarda elma satmaya başlaması, insanların ''haftalık 1 dolarak çalışırım'' afişlerini göğüslerine asıp reklam panosu şeklinde köşe başlarında beklemeleri her kesimden insanın ne durumda olduğuna dair az çok fikir verecektir.


1929 bunalımını yalnızca ekonomik bağlamda ele almak şüphesiz ki bizi yanıltacaktır çünkü liberal ekonomik yaklaşımın çöküşü liberal siyasi yaklaşımın da çöküşü anlamına gelmiş; pek çok avrupa ülkesi diktatoryal rejimine yönelmiştir. bu yaşananlar mussolini'nin italya'da yönetime geçmesiyle aynı süreçte ilerlemiştir. sınai ve tarımsal krizle istikrarsızlaşan sınıflar, parlamenter demokrasilerin hantal işleyişine karşı tepkilerini ortaya koyan aşırı uç partileri desteklemiş; yıkılan tarımsal çıkarlar balkanlar'da sağcı rejimleri güçlendirirken, orta sınıfların ılımlı partilerden uzaklaşması almanya'da adolf hitler'in iktidara gelişi ile sonuçlanmıştır. böylece 1929 ekonomik krizi, ikinci dünya savaşı'nın nedenleri arasında en üst sıraya yükselmiştir.

abd'nin adam smith politikasının çöküşünün ardından keynes'çi politika izlemeye başlaması ile kriz ufak çapta atlatılmaya başlanmıştır. dönemin başkanı franklin roosevelt, abd'nin krizden çıkışı için new deal (yeni düzen) adı altında devletin piyasaya müdahale etmesini savunan ve devlete daha çok rol veren bir keynesçi politikanın benimsenmesi gerektiğini ilan ederek buradan itibaren 40 yıl boyunca devletlerin temel ekonomik programlarını oluşturan iktisadi görüşü tüm dünyaya duyurmuştur.

-

gelelim büyük bunalım bugüne olan etkisine...

1929 bunalımı buraya kadar gördüğümüz üzre dünya çapında bir çöküş, yapılandırma, savaş, çırpınış, kayıp, çaba ve sistematik sömürü getirmiştir. ikinci dünya savaşı'nın etkileri bugün hala hukuksal, ahlaki, norm, siyasi düzeyde global anlamda bireylerin son derece etkin hissettiği sonuçlar doğurmuştur.

öte yandan bireysel ve kültürel anlamda abd'nin toplumlar üzerindeki politikarını belirlemiş olan bunalım; bugün hepimize reklam kuşaklarıyla, bestseller romanlarla, fastfood zincirleriyle, kozmetik ürünlerle, sosyal ağlarla, hızlı ilişkilerle, manevi değerlerin yıkıma uğratılmasıyla, amerikan yapımı dizi filmlerin - reality showların gelenek yıkıcı faktörünü görmeksizin topluma emzirmesiyle etkisini sürdürmektedir. (bkz: kültürel akımların geleneksel toplumlardaki yansıma ve uygulamaları) (bkz: #17419)

bugün insan eti kokan alışveriş merkezlerinden birine girdiğinizde, alışveriş eylemi sonunda paketlerin içine bakıp ''gerçek'' bir ihtiyaç listesiyle ne derece örtüştüğü sorusunun cevabı aşikar. artan gelir dağılımındaki eşitsizliğe manevi yıkıntılarla tampon yaptırma amacı güden küreselleştirme-tek tipleştirme-tek dünya kültürü yaratma politikası son derece hızlı nufuz etmektedir günümüz toplumlarına. örneğin bugün motoruna yağ olduğumuz planlı eskitme, bernard london tarafından 29 bunalımından hemen sonra bir öneri olarak sunulmuş ancak o yıllarda kabul ettirememiştir. ne var ki bugün bizler planlı eskitmenin kurbanlarıyız ancak kurban olmakla kalmayıp son derece keyif aldığımız bir (bkz: fantazmagori) geliştirmiş durumdayız.

planlı eskitme konusu için: (bkz: planned obsolescence) (bkz: sistematik eskitme) (bkz: stil eskitmesi) (bkz: tüketerek eskitme)

kısacası hepinize ''walcome to the jungle'':
devamını gör...

öyle kendinden emin yazmış ki bazı yazarlar, kaç yıllık kız arkadaşlarım olmasa inanacağım. sevgi türlü türlü. bir zahmet ayırt etmeyi bilelim dedirten durum.
devamını gör...

genelde haksız oldukları zaman sesini yükseltir bu tipler . veya bilgisiz oldukları için bir konu hakkında fikir beyan ederken üste çıkmak için ses tonunu yükseltirler . halbuki seni duymak isteyene bir fısıltı yeter . alıntı hangi kitaptaydı veya nerdendi hatırlayamadım hatırlayınca eklerim .
devamını gör...

çocukluğumda edindiğim ilk kitabımın yayınevidir.
devamını gör...

"kimse açmamıştır bu başlığı hee hihihihi" nidalarıyla sinsi sinsi arama kısmına gidip, sonra açıldığını görüpte "oolum bunu da açmazsın senin nerden aklına geldi anasını satıyım ya" dememe sebep olmuş durumdur.
devamını gör...

ya farkıma vardığında, farkın kalmamış olursa?*
devamını gör...

bir taraftan varlığın bütün ağırlığını kendi omuzlarında hissederken, diğer taraftan onun bir saçmalıktan ibaret olduğunun farkında olmaktır.
devamını gör...

bugün açtığım bir başlığa sonradan eklendiğini farkettiğim durum, eklenmeden önce daha anlamlıydı.
en azından kibarca bir mesaj atıp şu sebeple düzelttik deseniz daha tatlı olmaz mıydı?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim