emre_1974tr
hoş gelmiş çok da yeni olmayan yazar.
şüphesiz ki o: sözlükler alemine yazar olarak geldi.
şüphesiz ki o: sözlükler alemine yazar olarak geldi.
devamını gör...
vagus siniri
insan vücudunda bulunan en uzun sinir.
beyinden başlar, bağırsaklara kadar uzanır.
beyinden başlar, bağırsaklara kadar uzanır.
devamını gör...
sivas'ta 30 erkeğin grup seks yaparken basılması
kıyamet elameti bunlar kıyameeet! israfil kısa bir prova mayetinde girizgah mı yapsan, minicik minicik hadi kırma bizi.
devamını gör...
mansur yavaş’ın tüm makam araçlarını satma kararı
mansur başkan'ın zihniyet devrimini tetikleyen yönetici olarak tarihe geçmesine ramak kaldı dedirten hareket.
geldiği günden bugüne attığı her adımla ezber bozuyor, yeni bir dip dalgası yaratıyor, bürokrasinin halk üzerinde kurduğu tahakküm duvarında çatlaklar yaratıyor.
o duvar yıkılacak arkadaş, cesaret bulaşıcıdır.
geldiği günden bugüne attığı her adımla ezber bozuyor, yeni bir dip dalgası yaratıyor, bürokrasinin halk üzerinde kurduğu tahakküm duvarında çatlaklar yaratıyor.
o duvar yıkılacak arkadaş, cesaret bulaşıcıdır.
devamını gör...
deyip mi diyip mi ikilemi
deyip diye yazılır, diyip diye okunur. rica ederim efenim.
devamını gör...
doğum gününü yalnız geçirmek
yazın doğanların küçüklük travmasıdır.
devamını gör...
whatsapp gizlilik ilkesi değişimi
sahi ne oldu hani protesto ediliyordu. uygulama marketlerinde yine üst sıralarda. olay unutuldu mu yani.
15 mayıs son tarihti bir hafta kaldı.
15 mayıs son tarihti bir hafta kaldı.
devamını gör...
başlangıç
“her başlangıç bir sondur, her son ise bir başlangıç.”
“aller anfang ist schwer.” alm. bir deyim.
her başlangıç zordur.
siz yine de başlayın, gerisi gelir.
devamını gör...
ülgen
gök gürültüsü ve yıldızların efendisidir. altay ve yakut yaratılış destanlarına göre mevcut dünyayı yaratan tanrıdır.
yerin ve göğün olmadığı zamanlarda dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. tengri ülgen bu suların içinde süzülüyor. bir nevi hiçlikte varlığını sürdürüyordu.
kayra han'ın sesi çınladı kulaklarında...
artık yaratma zamanı gelmişti. şu kelimeler döküldü ağzından;
bir dünya istiyorum, bir soy ile yaratayım
bu dünya nasıl olsun, ne boy ile yaratayım
bunun çaresi nedir, ne yol ile yaratayım
sonra ak ana geldi suların içinden süzülerek, duymuştu ülgen'in sesini...
şöyle seslendi ona; ''yarat ve de ki; yaptım oldu. başka hiç bir şey söyleme.''
yarattı yeri, göğü ve insanları... seslendi insanlara; '' varlığa yok deyip de yok olup gitmeyin!''
işte bu öğütle başladı insanın yeryüzünde yürüyüşü.
sonrasında ülgen üç büyük balık yaratmış. insanoğlu'nun yürüdüğü dünyayı bu balıkların üzerine koymuş.
balıklar hareket ettikçe dünya suların üzerinde salınmasın diye de , balıkları denetlemek için iyiliğin kadim hizmetkarı mandışire'yi görevlendirmiş.
böylece suların üzerinde salınmaz olmuş artık dünya.
yaratma işinin bittiğini düşünen ülgen, 7. günde ''altın dağ''ın en tepesine çıktı, yarattığı alemi seyreylemekti niyeti. ancak yorgunluktan uyuya kaldı.
uyandığında şöyle bir baktı eserine. ay ile güneşten başka tam dokuz dünya bir de cehennem yaratmış olduğunu gördü.
denizde yüzen bir toprak parçası ilişti gözüne. aklına bir fikir geldi. insanoğlunun kabuğuna, en son şekli bu toprak parçası ile verecekti. seslendi babasına ''insanoğlu bundan olsun!'' diye haykırdı. toprak birden ete ve kemiğe büründü...
kayra han ülgen'e kötü bir sürpriz hazırlamıştı. karşısındaki insan sureti, kardeşi ''erlik'' idi. böylece indi işte yeryüzüne erlik han...
ve kötülük kol gezmeye başladı dünyada. erlik kıskanıyordu kardeşi ülgen'in yarattığı insanları. babası tarafından kendisine bu güç bahşedilmemişti. yaratılan ilk yedi insana saldırdı önce. ülgen onun karşısında durdu. yardımına mandışire yetişti. ülgen erliği tamu'ya sürgün etti. böyle başladı ikizlerin arasında bitmek tükenmek bitmeyen kavga.
ve ülgen maytereyi dünyanın koruyucusu ilan ederek insanların han'ı yaptı. ve altındağ'a geri döndü.
sonrasında insanoğlu iyiye dair ne varsa ondan talep eder oldu. ak kamların yakardığı ve gücünü aldığı türk tanrısı bizzat kendisidir. kara kamların ise güçlerini erlikten aldığına inanılır.
zeus ve odin kadar ünlü olmadığına bakmayın ülgen'in. kendi milleti sahip çıkmamıştır ona. türk mitolojisi tu kaka ilan edilmiş, ülgen'de bu karmaşa da unutulup gitmiştir. oysa semavi dinlerin, milletlerin kendi mitolojilerine sahip çıkmak noktasında bir engel teşkil etmediğini özellikle ''iskandinav'' ve ''yunan'' mitolojisinde görüyoruz. bu toplumlar hristiyan olsalar dahi mitolojilerine sahip çıkıyor ve dünya nezdinde tanınması için ellerinden geleni yapıyorlar.
peki biz ne yapıyoruz ? ülgen'i zeus ve odin'e kurban ediyoruz.
oysa bu duruma en güzel gönderme ''harbiye marşı''nda gizlidir. ne der marşın başlangıcı ?
''yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız...''
türk mitolojisinde yıldırımları yaratan ülgen'in ta kendisidir.
elin zeus'unun şimşeği için türlü güzellemeler yapılırken, ülgen'in yıldırımlarının sönük bir anı olarak kalması ve böyle küçük ayrıntılarda gizleniyor oluşu da bizim ayıbımızdır.
yerin ve göğün olmadığı zamanlarda dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. tengri ülgen bu suların içinde süzülüyor. bir nevi hiçlikte varlığını sürdürüyordu.
kayra han'ın sesi çınladı kulaklarında...
artık yaratma zamanı gelmişti. şu kelimeler döküldü ağzından;
bir dünya istiyorum, bir soy ile yaratayım
bu dünya nasıl olsun, ne boy ile yaratayım
bunun çaresi nedir, ne yol ile yaratayım
sonra ak ana geldi suların içinden süzülerek, duymuştu ülgen'in sesini...
şöyle seslendi ona; ''yarat ve de ki; yaptım oldu. başka hiç bir şey söyleme.''
yarattı yeri, göğü ve insanları... seslendi insanlara; '' varlığa yok deyip de yok olup gitmeyin!''
işte bu öğütle başladı insanın yeryüzünde yürüyüşü.
sonrasında ülgen üç büyük balık yaratmış. insanoğlu'nun yürüdüğü dünyayı bu balıkların üzerine koymuş.
balıklar hareket ettikçe dünya suların üzerinde salınmasın diye de , balıkları denetlemek için iyiliğin kadim hizmetkarı mandışire'yi görevlendirmiş.
böylece suların üzerinde salınmaz olmuş artık dünya.
yaratma işinin bittiğini düşünen ülgen, 7. günde ''altın dağ''ın en tepesine çıktı, yarattığı alemi seyreylemekti niyeti. ancak yorgunluktan uyuya kaldı.
uyandığında şöyle bir baktı eserine. ay ile güneşten başka tam dokuz dünya bir de cehennem yaratmış olduğunu gördü.
denizde yüzen bir toprak parçası ilişti gözüne. aklına bir fikir geldi. insanoğlunun kabuğuna, en son şekli bu toprak parçası ile verecekti. seslendi babasına ''insanoğlu bundan olsun!'' diye haykırdı. toprak birden ete ve kemiğe büründü...
kayra han ülgen'e kötü bir sürpriz hazırlamıştı. karşısındaki insan sureti, kardeşi ''erlik'' idi. böylece indi işte yeryüzüne erlik han...
ve kötülük kol gezmeye başladı dünyada. erlik kıskanıyordu kardeşi ülgen'in yarattığı insanları. babası tarafından kendisine bu güç bahşedilmemişti. yaratılan ilk yedi insana saldırdı önce. ülgen onun karşısında durdu. yardımına mandışire yetişti. ülgen erliği tamu'ya sürgün etti. böyle başladı ikizlerin arasında bitmek tükenmek bitmeyen kavga.
ve ülgen maytereyi dünyanın koruyucusu ilan ederek insanların han'ı yaptı. ve altındağ'a geri döndü.
sonrasında insanoğlu iyiye dair ne varsa ondan talep eder oldu. ak kamların yakardığı ve gücünü aldığı türk tanrısı bizzat kendisidir. kara kamların ise güçlerini erlikten aldığına inanılır.
zeus ve odin kadar ünlü olmadığına bakmayın ülgen'in. kendi milleti sahip çıkmamıştır ona. türk mitolojisi tu kaka ilan edilmiş, ülgen'de bu karmaşa da unutulup gitmiştir. oysa semavi dinlerin, milletlerin kendi mitolojilerine sahip çıkmak noktasında bir engel teşkil etmediğini özellikle ''iskandinav'' ve ''yunan'' mitolojisinde görüyoruz. bu toplumlar hristiyan olsalar dahi mitolojilerine sahip çıkıyor ve dünya nezdinde tanınması için ellerinden geleni yapıyorlar.
peki biz ne yapıyoruz ? ülgen'i zeus ve odin'e kurban ediyoruz.
oysa bu duruma en güzel gönderme ''harbiye marşı''nda gizlidir. ne der marşın başlangıcı ?
''yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız...''
türk mitolojisinde yıldırımları yaratan ülgen'in ta kendisidir.
elin zeus'unun şimşeği için türlü güzellemeler yapılırken, ülgen'in yıldırımlarının sönük bir anı olarak kalması ve böyle küçük ayrıntılarda gizleniyor oluşu da bizim ayıbımızdır.
devamını gör...
sen bir aysın
ilk çocukluk aşkım rüştü asyalının canlandırdığı keloğlandı, arkadaşlarım öğrenince 1 hafta dalga geçtiler benle
ses tonuna bayılırdım uyan uyan şarkısını ve bunu çok güzel söylerdi
ses tonuna bayılırdım uyan uyan şarkısını ve bunu çok güzel söylerdi
devamını gör...
kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet
ikinci abdülhamid 'i deviren jön türkler'in sloganı.
devamını gör...
gizli kalması gereken bazı şeyler
hayır hasenat
devamını gör...
üniversiteli kızı şort giydi diye döven adam
yok artık. antalya gibi bir yerde bile bu oluyorsa diğer şehirleri düşünemiyorum. insanın dilediği gibi giyinememesi kadar can sıkıcı bir şey yok. etraf tacizci ve ahlak bekçisi kaynıyor adeta. sürekli bir rahatsız edilme durumu var. her yıl daha da geriye gidiyoruz maalesef.
devamını gör...
kaygı
bedenin ya da zihnin, gerçek ya da hayali olarak tehdit/tehlike algılaması ile oluşan bir durumdur. fazlalığı durumunda anksiyete bozuklukları ortaya çıkabilir.
devamını gör...
yoldaş ile sahur programı
nick değiştirebiliyorsak eğer;
yoldaş benjamin nihat franklin olsun, doğu-batı sentezine ek olarak, türk-islam sentezi hatta bir aylığına yoldaş yerine
ihvanı-ı benjamin franklin ismi ile siyasal islam mahlaslı yöneticilik istiyoruz.
buradan
yoldaş benjamin nihat franklin olsun, doğu-batı sentezine ek olarak, türk-islam sentezi hatta bir aylığına yoldaş yerine
ihvanı-ı benjamin franklin ismi ile siyasal islam mahlaslı yöneticilik istiyoruz.
buradan
devamını gör...
mum
aynı zamanda bu şarkılar adam olmaz albümünden, hoş bir bülent ortaçgil şarkısı.
sen içimdeki küçük mum
hala sönmedin yanıyor musun?
....................
yalnız anlarımda
ümitsiz zamanlarda
şarkı oldun bana
....................
sen içimdeki küçük mum
hala sönmedin yanıyor musun?
....................
yalnız anlarımda
ümitsiz zamanlarda
şarkı oldun bana
....................
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
hayatın en hüzünlü anı,
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır…
bırak, gitsin…
bırak, git…
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır…
bırak, gitsin…
bırak, git…
devamını gör...
ebu leheb
allah'ın iddialarını ve hz muhammedin yaymaya çalıştığı inancı daha yayılmadan, bir cümlesi ile yerle bir edebilecek fırsatı var iken inat ve kibirinden vazgeçmeyerek tarihteki en büyük cahilliği göstermiş şahsiyet.
şöyle ki;
bahsi geçen tebbet suresi daha ebu lehebin kendisi hayatta iken inmiş ve bu surede kendisine lanet okunmuş, ve cehennemde yanacağı bildirilmiş olmasına rağmen; "tamam muhammed, ben sana inandım, haklısın ben yalnızca senin allah'ına inanıyorum" deyiverse ; hakındaki o ayetler boşa düşecek ve "bakın ben inanmış olmama rağmen yine de beni yargısız infaz yaptı allah" diye kendine argüman sağlamış olacak, kuran'ın çelişkili bir kitap olduğunu ortaya koyacak ve dolayısıyla da allah'ın iddialarının geçersiz olduğunu ispatlayabilecekken bu tarihi fırsatı kaçırmış olan bir cahil-i cühela'dır.
diğer bir taraftan da allah, onun bunu söyleme riskini göze alarak, allah olmasının getirdiği alim olma imkanı ile onun bunu akıl edemeyeceğini bilerek, bizim gibi yüzyıllar sonra bile bu satırları okuyan insanlara bir mesaj vermiş ve allah'lığını ispatlamıştır.
dip not: bilmeyenler için, hz muhammedin o coğrafyada kendi dinine davet ettiği insanların çoğunluğu allah'a inanıyorlardı. allahın varlığını biliyorlardı. ve fakat onlar allah ile beraber başka tanrılara da inanıyorlardı ki buna şirk denmektedir. hz muhammed onları allah inanmaya değil, diğer tanrıları bırakıp sadece allaha inanmaya davet etmiştir. dolayısıyla ebu leheb'in başını çektiği guruh allah'ı inkar etmiyor, başka tanrılara tapmayı bırakmak istemiyorlardı. bu sebeple de münkir değil müşriklerdi.
şöyle ki;
bahsi geçen tebbet suresi daha ebu lehebin kendisi hayatta iken inmiş ve bu surede kendisine lanet okunmuş, ve cehennemde yanacağı bildirilmiş olmasına rağmen; "tamam muhammed, ben sana inandım, haklısın ben yalnızca senin allah'ına inanıyorum" deyiverse ; hakındaki o ayetler boşa düşecek ve "bakın ben inanmış olmama rağmen yine de beni yargısız infaz yaptı allah" diye kendine argüman sağlamış olacak, kuran'ın çelişkili bir kitap olduğunu ortaya koyacak ve dolayısıyla da allah'ın iddialarının geçersiz olduğunu ispatlayabilecekken bu tarihi fırsatı kaçırmış olan bir cahil-i cühela'dır.
diğer bir taraftan da allah, onun bunu söyleme riskini göze alarak, allah olmasının getirdiği alim olma imkanı ile onun bunu akıl edemeyeceğini bilerek, bizim gibi yüzyıllar sonra bile bu satırları okuyan insanlara bir mesaj vermiş ve allah'lığını ispatlamıştır.
dip not: bilmeyenler için, hz muhammedin o coğrafyada kendi dinine davet ettiği insanların çoğunluğu allah'a inanıyorlardı. allahın varlığını biliyorlardı. ve fakat onlar allah ile beraber başka tanrılara da inanıyorlardı ki buna şirk denmektedir. hz muhammed onları allah inanmaya değil, diğer tanrıları bırakıp sadece allaha inanmaya davet etmiştir. dolayısıyla ebu leheb'in başını çektiği guruh allah'ı inkar etmiyor, başka tanrılara tapmayı bırakmak istemiyorlardı. bu sebeple de münkir değil müşriklerdi.
devamını gör...
geceye bir bilgi bırak
einstein'ın tokyo'da bir otelde konaklarken, odaya gelen kuryeye, parası olmadığı için bahşiş olarak, "mutluluk formülleri" adlı iki not verdiğini biliyor muydunuz?
bilmiyordunuz, peki ne yazıyordu bu notlarda?
hemen bakalım:
1. not: "başarı peşinde koşmak ve bununla beraber gelen sürekli huzursuzluğa karşın, sakin ve alçakgönüllü bir yaşantı daha fazla mutluluk getirecektir."
2. not: "eğer istek varsa, bir yolu vardır."
ve kuryeye bu notların ileride çok değerleneceğini söylemiştir.
peki ne olmuştur sonra?
bu iki not, kudüs'teki bir açık arttırmada, tam tamına 1 milyon 560 bin dolara satıldı.
ve notları satan kişinin kuryenin yeğeni olduğu biliniyor.
bilmiyordunuz, peki ne yazıyordu bu notlarda?
hemen bakalım:
1. not: "başarı peşinde koşmak ve bununla beraber gelen sürekli huzursuzluğa karşın, sakin ve alçakgönüllü bir yaşantı daha fazla mutluluk getirecektir."
2. not: "eğer istek varsa, bir yolu vardır."
ve kuryeye bu notların ileride çok değerleneceğini söylemiştir.
peki ne olmuştur sonra?
bu iki not, kudüs'teki bir açık arttırmada, tam tamına 1 milyon 560 bin dolara satıldı.
ve notları satan kişinin kuryenin yeğeni olduğu biliniyor.
devamını gör...