sevgiliye yavrum diye hitap etmek
yavrumu krolukla ilk eşleştiren ve bu eşleştirmenin şak şakcısı olup, bu kanının yayılmasında etkin rol oynayan kim varsa, esefle kınıyorum.
devamını gör...
çalışma hayatının ilk kuralı
yapman gerekenden fazlasını yapma, yoksa en başta lütufta bulunup yaptığın iş görevin olur. ve unutma, işveren/yönetici, çalışanlar eşit çalışsın fikrinden önce "iş yürüsün" derdindedir, sen diğerlerindan daha hızlısın diye, ekstra iş yüklerler, herkea kadar hızlı ol, daha hızlı değil. bunlar çalışma hayatı kuralları mı, yoksa türkiye'de çalışma kuralları mı o da tartışılır. belki başka bir düzende, bu kadar hesap yaparak çalışmanız gerekmeyebiliyordur, dilerim ki öyledir.
devamını gör...
nickaltı yazamamak
yaşadığım durum.
fark ettiyseniz benim girdiğim nickaltılar hep aynı oluyor. aklıma karşındaki övecek birşey gelmiyor ben de nickaltına sadece "iyi bir yazar" yazabiliyorum.
fark ettiyseniz benim girdiğim nickaltılar hep aynı oluyor. aklıma karşındaki övecek birşey gelmiyor ben de nickaltına sadece "iyi bir yazar" yazabiliyorum.
devamını gör...
bize kendinden bahset
ben asagu. insanları sevmem. hayvanları severim( özellikle iyi pişmiş olanlarını ). yabancı dil eğitimi almaktayım. ağız şapırdatanları sevmem. dead by daylight isimli multiplayer bir oyunda profesyonel oyuncuydum ama sonradan takımımızı dağıtma kararı aldık. kimsem yok.
devamını gör...
kedi
tekiri evde rahat durmaz illa bir fırlamalık yapar.
devamını gör...
crispr cas9 enzimi
crıspr insan dna’sındaki genlerin tıpkı bilgisayara yazı yazar gibi kes-kopyala-yapıştır yöntemiyle yeniden düzenlenmesini sağlıyor.nasıl bilgisayarda word kelime işlemcisi varsa, genetik biliminde de crıspr cas9 gen işlemcisi vardır. bu enzim insan dna’sında bulunan genetik alfabedeki harfleri silmeye ve yeni harfler eklemeye izin vermektedir.cas9 enzimi sayesinde kök hücre tedavisinde önemli gelişmeler kaydedeceğiz. örneğin, laboratuarda karaciğer yetmezliğine karşı sağlıklı karaciğer hücreleri klonlayacak ve ardından biyoprinterda kendimize sağlıklı bir karaciğer basacağız.
buradan
dipnot: kopyala yapıştır yaptım çünkü sayfadaki yazıyı da ben yazdım linçlemeyin.
buradan
dipnot: kopyala yapıştır yaptım çünkü sayfadaki yazıyı da ben yazdım linçlemeyin.
devamını gör...
ikinci dünya savaşı
atatürk kendisine adolf hitler tarafından gönderilen propoganda filmini bereberindekilerle izledikten sonra kendisine filmi nasıl bulduğunu soran kişilere şöyle cevap vermiştir.
“efendim, bu adam, filmde gördüğünüz gibi rol icabı bir hamle ile işe başladı. bugün almanya’nın bütün askerî gücü onun elinde. yarın harbe girişecektir. o ve onun mukallidi mussolini harbe hazırlıkla meşguller. evet, yakın bir gelecekte harbe dalacaklardır.”
“dalacaklardır, çünkü asker değillerdir, harp ne demek bilmezler. harp bir felakettir ve hele bu iki müttefik için mutlaka ölümdür. talih almanya’ya öyle bir toprak vermiştir ki, o, daima iki ateş arasında kalmaya mahkûmdur.”
“körü körüne hesapsız, kitapsız bir nefis itimadı, tamamen otomatik bir ordu sistemi, ilk hamlede korkunç bir kuvvet tesiri yapacak, fakat bir kere bir tarafı sakatlandı mı, tarumar olacak, o çalışkan millet yere serilecektir. ortada ne hitler, ne teşkilatı kalacaktır. mussolini’den hiç bahse hacet yoktur, o, efendisinin ortadan kalktığı gün yok olacaktır. ”
prof. ali canip yöntem’in yeni türk edebiyatı üzerine makaleleri, ss. 816 – 817.
“efendim, bu adam, filmde gördüğünüz gibi rol icabı bir hamle ile işe başladı. bugün almanya’nın bütün askerî gücü onun elinde. yarın harbe girişecektir. o ve onun mukallidi mussolini harbe hazırlıkla meşguller. evet, yakın bir gelecekte harbe dalacaklardır.”
“dalacaklardır, çünkü asker değillerdir, harp ne demek bilmezler. harp bir felakettir ve hele bu iki müttefik için mutlaka ölümdür. talih almanya’ya öyle bir toprak vermiştir ki, o, daima iki ateş arasında kalmaya mahkûmdur.”
“körü körüne hesapsız, kitapsız bir nefis itimadı, tamamen otomatik bir ordu sistemi, ilk hamlede korkunç bir kuvvet tesiri yapacak, fakat bir kere bir tarafı sakatlandı mı, tarumar olacak, o çalışkan millet yere serilecektir. ortada ne hitler, ne teşkilatı kalacaktır. mussolini’den hiç bahse hacet yoktur, o, efendisinin ortadan kalktığı gün yok olacaktır. ”
prof. ali canip yöntem’in yeni türk edebiyatı üzerine makaleleri, ss. 816 – 817.
devamını gör...
charlie'nin çikolata fabrikası
2005 yapımı tim burton yönetmenliğinde, john august ve roald dalh senaristliğinde çekilmiş çocuk, komedi, fantastik, macera filmidir.
kitaptan uyarlama bir film kendileri. çatlak çikolata fabrika sahibi willy wonka'nın halka çikolataların içinden çıkan bileti getiren 5 çocuğu fabrikasını gezdireceğini açıklamasıyla başlıyor her şey.
ilk çocuk augustos golup sürekli çikolata yiyen hafif tombul bir çocuk kendileri. ikinci çocuk veruca salt ailesinin ne isterse yaptığı şımarık bir kız. üçüncü çocuk violet beaurge kafayı birincilikle bozmuş annenin kafayı birincilikle bozmuş itici kızı. dördüncü mike teavee kafayı bilgisayar oyunlarıyla bozmuş agresif ve wonka'yı sürekli aşağılamaya çalışan bir çocuk. ve son çocuk charlie çikolata fabrikası hayranı, fakir bir ailenin akıllı çocuğu.
wonka bu turu isterken bir amaca hizmet ediyor. hem çocuklara dersler vermek onları yola getirmek hem de yerine bir varis seçmek.
wonka'nın babasıyla yaşadığı kötü deneyimler de yansıyor filme. sanırım bu garip hallerinin nedeni kötü ebevy ilişkisi.
wonka'yı efsane oyunculuğuyla johnny depp canlandırıyor.
umpa lumpalar hele ki o garip gurup umpa lumpalar evlerden ırak diyor aranızdan ayrılıyorum.
keyifli ama zaman zaman sıkıcı olan bir film. gerçi çok beğenilmiş ama sanırım ben modum da değildim.
keyifli seyirler efem...
seslendirme ekibi,
willy wonka (sungun babacan)
charlie bucket (burak urans)
büyükbaba joe (erol günaydın)
bay bucket (sefa zengin)
bayan beauregarde (zeynep özden ayyıldız)
bay salt (nüvit candaner)
dr. wonka (kaya akarsu)
bay teavee (ali ekber diribaş)
violet beauregarde (hazal erdal)
veruca salt (ece tuncacı)
mike teavee (ömer can duna)
anlatıcı (mazlum kiper)
büyükbaba george (erhan abir)
kitaptan uyarlama bir film kendileri. çatlak çikolata fabrika sahibi willy wonka'nın halka çikolataların içinden çıkan bileti getiren 5 çocuğu fabrikasını gezdireceğini açıklamasıyla başlıyor her şey.
ilk çocuk augustos golup sürekli çikolata yiyen hafif tombul bir çocuk kendileri. ikinci çocuk veruca salt ailesinin ne isterse yaptığı şımarık bir kız. üçüncü çocuk violet beaurge kafayı birincilikle bozmuş annenin kafayı birincilikle bozmuş itici kızı. dördüncü mike teavee kafayı bilgisayar oyunlarıyla bozmuş agresif ve wonka'yı sürekli aşağılamaya çalışan bir çocuk. ve son çocuk charlie çikolata fabrikası hayranı, fakir bir ailenin akıllı çocuğu.
wonka bu turu isterken bir amaca hizmet ediyor. hem çocuklara dersler vermek onları yola getirmek hem de yerine bir varis seçmek.
wonka'nın babasıyla yaşadığı kötü deneyimler de yansıyor filme. sanırım bu garip hallerinin nedeni kötü ebevy ilişkisi.
wonka'yı efsane oyunculuğuyla johnny depp canlandırıyor.
umpa lumpalar hele ki o garip gurup umpa lumpalar evlerden ırak diyor aranızdan ayrılıyorum.
keyifli ama zaman zaman sıkıcı olan bir film. gerçi çok beğenilmiş ama sanırım ben modum da değildim.
keyifli seyirler efem...
seslendirme ekibi,
willy wonka (sungun babacan)
charlie bucket (burak urans)
büyükbaba joe (erol günaydın)
bay bucket (sefa zengin)
bayan beauregarde (zeynep özden ayyıldız)
bay salt (nüvit candaner)
dr. wonka (kaya akarsu)
bay teavee (ali ekber diribaş)
violet beauregarde (hazal erdal)
veruca salt (ece tuncacı)
mike teavee (ömer can duna)
anlatıcı (mazlum kiper)
büyükbaba george (erhan abir)
devamını gör...
dünyanın en iyi film serisi
bütün bunlara kill bill serisini eklemezsek ayıp olur dostlar.
devamını gör...
uyurken boşluğa düşme hissi
fantastik bir boşluk ben seviyorum o durumu.arada güzel şeyler de yaşatıyor. geçen gün kalktığımda sanki biri ölmüş hissini yaşattı bana ertesi gün bilmediğim dağlık tepelik bir yerde özgürlüğün tadını..
devamını gör...
d.w. winnicott
ingiliz pediatrist ve psikanalist. (1896-1971)
özellikle ikinci dünya savaşı dönemi londralı çocuklar üzerinde yaptığı çalışmaları ve 40 yıllık meslek ürünü olan ''oyun ve gerçeklik'' adlı kitabı, çocuk psikiyatrisi adına kazanılmış çok kıymetli bir kitaptır fikrimce.
çocuklar için oyunun ne demek olduğunu, bir insanda gerçeklik algısının nasıl geliştiğini, sahte ve gerçek kişiliklerin (böylelikle jung'un persona ve gölge kavramları, lacan'ın aynasının aslında ilk annenin gözlerinde parladığını ve hatta borderline kişilik kavramları insanın zihninde oturuyor hakkaten) nasıl inşa edildiğine dair daha pek çok ilginç şey öğrenebilirsiniz.
“bir çocuk ya da yetişkin ancak oyun oynarken ve sadece oynarken yaratıcı olabilir ve bütün kişiliğini kullanabilir; birey de kendini ancak yaratıcı olduğunda keşfedebilecektir.”
özellikle ikinci dünya savaşı dönemi londralı çocuklar üzerinde yaptığı çalışmaları ve 40 yıllık meslek ürünü olan ''oyun ve gerçeklik'' adlı kitabı, çocuk psikiyatrisi adına kazanılmış çok kıymetli bir kitaptır fikrimce.
çocuklar için oyunun ne demek olduğunu, bir insanda gerçeklik algısının nasıl geliştiğini, sahte ve gerçek kişiliklerin (böylelikle jung'un persona ve gölge kavramları, lacan'ın aynasının aslında ilk annenin gözlerinde parladığını ve hatta borderline kişilik kavramları insanın zihninde oturuyor hakkaten) nasıl inşa edildiğine dair daha pek çok ilginç şey öğrenebilirsiniz.
“bir çocuk ya da yetişkin ancak oyun oynarken ve sadece oynarken yaratıcı olabilir ve bütün kişiliğini kullanabilir; birey de kendini ancak yaratıcı olduğunda keşfedebilecektir.”
devamını gör...
still alice
bir roman uyarlaması olan ve columbia üniversitesi'nde dilbilim profesörü olan alice howland'ın gerçek yaşam öyküsünü anlatan bu çarpıcı bağımsız filmin yönetmen koltuğunda richard glatzer ve wash westmoreland oturuyor. richard glatzer als tanısı konduğunda 59 yaşında bir yönetmen olarak bu filmi çekmeye başlıyor. başrolde müthiş iş çıkaran ve bu performansı ile oscar dahil birçok ödül alan julianne moore oscar ödül konuşmasında alzheimer ve als hastalığı ile ilgili farkındalık yaratacak bir konuşma yaparken ödül töreninden 16 gün sonra richard glatzer'ın vefat edeceğini hissetmiş miydi bilinmez ama hem filmin kendisini hem bu üzücü hadiseyi hem de alice howland'ın hikayesini izleyenlerin zihinlerine kazıdığını bugün biliyordur bence...
bazı filmlerde gerçekle oyun arasındaki mesafe hayli daralıyor. filmlerde gördüklerimizin, gerçek yaşamlarımızda olduğundan daha ilgi çekici halde anlatılması çoğumuzun hoşuna gidiyor olsa da 2, maksimum 3 saatlik sürenin sonunda yaşamlarımıza geri dönüyoruz ve her defasında bir filmin başrolünde olmadığımız gerçeği ile tekrar tekrar yüzleşiyoruz. farkında olunsa da olunmasa da bu "önemsiz miyim ben?" duygusunun bilinçaltına işleyişi bizi daha hırçın, daha depresif insanlara dönüştürüyor. işte bu yüzden bazen bu film gibi "gerçek oyunlu" filmler izlemek lazım sıfırlamak adına zihni. izlemek lazım ki hayal dünyasında yaşamayalım. insanlar sanat filmlerini de bu yüzden sevmezler. zaten yaşıyorlardı o sıkıcı, renksiz, büyük olayların olmadığı, sıradan yaşamlarını. neden bir de üstüne zaman ve para harcayıp izlesinler ki? gerçek hayat tüm gerçekliği ile anlatılır farklı perspektiflerden gişe kaygısı olmayan sanat filmlerinde. sonra "bir tren iki saatte gidiyor, onu çekmiş, adına da film diyor" der insanlar. düşünmez hiç e bir tren gerçekten de 2 saatte gidiyor benim yaşamımda diye. sıkıcı olan sanat filmleri değil, sıkıcı olan hayatlarımız. bunu ara ara kendimize hatırlatmalı. en önemlisi de bununla barışmalı.
bazı filmlerde gerçekle oyun arasındaki mesafe hayli daralıyor. filmlerde gördüklerimizin, gerçek yaşamlarımızda olduğundan daha ilgi çekici halde anlatılması çoğumuzun hoşuna gidiyor olsa da 2, maksimum 3 saatlik sürenin sonunda yaşamlarımıza geri dönüyoruz ve her defasında bir filmin başrolünde olmadığımız gerçeği ile tekrar tekrar yüzleşiyoruz. farkında olunsa da olunmasa da bu "önemsiz miyim ben?" duygusunun bilinçaltına işleyişi bizi daha hırçın, daha depresif insanlara dönüştürüyor. işte bu yüzden bazen bu film gibi "gerçek oyunlu" filmler izlemek lazım sıfırlamak adına zihni. izlemek lazım ki hayal dünyasında yaşamayalım. insanlar sanat filmlerini de bu yüzden sevmezler. zaten yaşıyorlardı o sıkıcı, renksiz, büyük olayların olmadığı, sıradan yaşamlarını. neden bir de üstüne zaman ve para harcayıp izlesinler ki? gerçek hayat tüm gerçekliği ile anlatılır farklı perspektiflerden gişe kaygısı olmayan sanat filmlerinde. sonra "bir tren iki saatte gidiyor, onu çekmiş, adına da film diyor" der insanlar. düşünmez hiç e bir tren gerçekten de 2 saatte gidiyor benim yaşamımda diye. sıkıcı olan sanat filmleri değil, sıkıcı olan hayatlarımız. bunu ara ara kendimize hatırlatmalı. en önemlisi de bununla barışmalı.
devamını gör...
sözlüğün en sevilen yazarı
hiçbiri ben bütün çaylakları seviyorum.
yazarlardan hayır görmedim.
yazarlardan hayır görmedim.
devamını gör...
okuma bilmeden sözlükte yazar olmak
sadece başlığın okunup, içeriğe bakılmadan tanım girilmesi üzerine mümkün olduğunu anladığım durumdur.
önceleri hayret ile karşılanmıştı şahsım tarafından bu durum, malum başlığı okuyorum ve ilk tanıma bakıyorum. açan arkadaş durumu açıklamış fakat alttaki tanımlara bakınca anlıyorsunuz ki okuma bilmeden sözlükte yazar olunabiliyormuş.
ne kadar bilirsen bil, karşındakinin anladığı kadarsın.
(bkz: insanların diğer insanları cahil sanması)
edit: okumadan yazıyoruz, dinlemeden konuşuyoruz.
önceleri hayret ile karşılanmıştı şahsım tarafından bu durum, malum başlığı okuyorum ve ilk tanıma bakıyorum. açan arkadaş durumu açıklamış fakat alttaki tanımlara bakınca anlıyorsunuz ki okuma bilmeden sözlükte yazar olunabiliyormuş.
ne kadar bilirsen bil, karşındakinin anladığı kadarsın.
(bkz: insanların diğer insanları cahil sanması)
edit: okumadan yazıyoruz, dinlemeden konuşuyoruz.
devamını gör...
ilahiyat dekanından boğaziçi'li öğrencilere tehdit
(bkz: güç zehirlenmesi)
devamını gör...
etik dinleyici ile akvaryum radyo yayını
t: uuu rap yayını, alırım bi' dal, şeklinde tepki verdiğim ve gazapizm çalınmazsa küseceğim yayın.
biraz da rapsever tayfa sevinsin, değil mi? şöyle ezhel'inden, contra'sından, no1'inden, ortaya karışık şeyler olsa ne güzel olur.
yazarın playlistine güvenerek hayırlı olsun diyorum. inşallah, kıyıya köşeye killa hakan falan da sıkıştırır. *
biraz da rapsever tayfa sevinsin, değil mi? şöyle ezhel'inden, contra'sından, no1'inden, ortaya karışık şeyler olsa ne güzel olur.
yazarın playlistine güvenerek hayırlı olsun diyorum. inşallah, kıyıya köşeye killa hakan falan da sıkıştırır. *
devamını gör...


