normal sözlük'ün moderasyonun kendi arasında eğlenmesi için kurulmuş olduğu gerçeği
gerçek gibi gerçektir.
-sözlük satılmayacak.
-sözlükte reklam olmayacak.
eeee kurucuların amacı ne?
en mantıklı cevap; bu eve kapandığımız dönemlerde boş kalmayıp bir eğlence bulmak.
ağalarım bizle eğleniiir.
büyük oyunu görün.
-sözlük satılmayacak.
-sözlükte reklam olmayacak.
eeee kurucuların amacı ne?
en mantıklı cevap; bu eve kapandığımız dönemlerde boş kalmayıp bir eğlence bulmak.
ağalarım bizle eğleniiir.
büyük oyunu görün.
devamını gör...
doğrusunu unutturan sözler
sucurtalı yumuk.
devamını gör...
instant family
benim de bir zamanlar zihnimi kurcalayan, evlat edinmeyi konu alan film. aklımdaki tüm soruların oradaki çift tarafından yaşandığını, en azından baba karakterinin mantıklı soruların daha çok üzerine düşündüğünü gördüm. gayet yerli yerinde bir filmdi, çerezlik olsa dahi. 7/10 diyebilirim.
isimlerini unuttuğum çiftimiz internetteki yetim çocukları araştırdıktan sonra bir adet evlat edinme kararı alırlar ve gerekli yere başvururlar. bunun üzerine bir kaç haftalık sürecek olan “ebeveynlik kursu” başlar. koruyucu aile adaylarımız kurstaki diğer insanlarla çocukların her yıl toplandıkları panayıra giderler. istedikleri gibi küçük bir çocuk bulamadıklarından, kıyıda köşede, diğer koruyucu aile adaylarının kazara bile bakmaya cesaret edemedikleri ergenlerin yanına giderler. latino bir kız çocuğunu çok beğenirler. henüz bilmedikleri şey ise o kızın 2 tane de tatlı mı tatlı, bir o kadar da hiperaktif ve sabır sınayan minnak kardeşleri olduğudur. çiftimiz üç çocuğunda bakımını üstlenmek isterler ve hikayeleri başlar…
çiftin birbirlerine son derece mantıklı ve yerinde yönelttikleri sorulardan bazıları:
- kendimizden emin miyiz?
- çocuklarla dışarıda gezerken ten rengimizden ötürü mobbinge uğrarlar mı?
- onlara ilk geceden iyi geceler öpücüğü vermemiz uygun olur mu?
- anneleri hapisten çıkıp, çocukları yeniden almak isterse nasıl baş edeceğiz?
işin asıl ilginç yanı ise ebeveyn olmayan bir arkadaşımın filme bakış açısı;
“baba karakteri her şeyi sorguluyor filmde. bu karakter kasıntı, aşırı tedbiri elden bırakmayan biri. elbet vardır böyle insanlar çevremizde fakat bana doğal gelmedi bu tutum” dedi.
bense bir ebeveyn olarak babanın davranışlarını doğal buldum. çocuğun varsa a’dan z’ye düşünüyorsun her şeyi. çocuğun için elinden gelenin en iyisini yapabilmek için çabalıyorsun sürekli. bundan gocunmuyorsun. her şeyi sorguluyorsun gerçekten. ebeveynler olarak filmdeki baba karakteri ile farkımız içimizden her şeyi didikleyip, sorgulayıp, dışarı yansıtmayışımız.
ne de olsa filmde yaşamıyoruz anlıyör müsün dostum?
isimlerini unuttuğum çiftimiz internetteki yetim çocukları araştırdıktan sonra bir adet evlat edinme kararı alırlar ve gerekli yere başvururlar. bunun üzerine bir kaç haftalık sürecek olan “ebeveynlik kursu” başlar. koruyucu aile adaylarımız kurstaki diğer insanlarla çocukların her yıl toplandıkları panayıra giderler. istedikleri gibi küçük bir çocuk bulamadıklarından, kıyıda köşede, diğer koruyucu aile adaylarının kazara bile bakmaya cesaret edemedikleri ergenlerin yanına giderler. latino bir kız çocuğunu çok beğenirler. henüz bilmedikleri şey ise o kızın 2 tane de tatlı mı tatlı, bir o kadar da hiperaktif ve sabır sınayan minnak kardeşleri olduğudur. çiftimiz üç çocuğunda bakımını üstlenmek isterler ve hikayeleri başlar…
çiftin birbirlerine son derece mantıklı ve yerinde yönelttikleri sorulardan bazıları:
- kendimizden emin miyiz?
- çocuklarla dışarıda gezerken ten rengimizden ötürü mobbinge uğrarlar mı?
- onlara ilk geceden iyi geceler öpücüğü vermemiz uygun olur mu?
- anneleri hapisten çıkıp, çocukları yeniden almak isterse nasıl baş edeceğiz?
işin asıl ilginç yanı ise ebeveyn olmayan bir arkadaşımın filme bakış açısı;
“baba karakteri her şeyi sorguluyor filmde. bu karakter kasıntı, aşırı tedbiri elden bırakmayan biri. elbet vardır böyle insanlar çevremizde fakat bana doğal gelmedi bu tutum” dedi.
bense bir ebeveyn olarak babanın davranışlarını doğal buldum. çocuğun varsa a’dan z’ye düşünüyorsun her şeyi. çocuğun için elinden gelenin en iyisini yapabilmek için çabalıyorsun sürekli. bundan gocunmuyorsun. her şeyi sorguluyorsun gerçekten. ebeveynler olarak filmdeki baba karakteri ile farkımız içimizden her şeyi didikleyip, sorgulayıp, dışarı yansıtmayışımız.
ne de olsa filmde yaşamıyoruz anlıyör müsün dostum?
devamını gör...
8 binler kulübü
feragat edenleri bana yönlendirmeli.sevgili agatha'nın bütün, bütün kitaplarını istiyorum istiyorum*
devamını gör...
merdumlar baskında radyo yayını
muhtelif radyo yayınlarında sesini duydukça tanıdım merdumkaptan'ı.
bir gece 03.05'te, kaçak yayında patlıcanlı kebap övgüsü ile zihnime kazıdım kendisini.
bütün yayınları dinlediğini ve takip ettiğini bildiğimden arada laflaşırız.
her daim merak etmiştim,
neden merdum? neden kaptan?
ayrıca ''çok merdum'' annecim diye bağırasım geliyor arada.
çetelere, tarikatlara savaş açan süleyman soylu'nun bu tarikata el atmasını engellemek için,
tarikatın bütün işleyişi, bağlı olduğu vakıf, yapılan yardımlar, para akışı, inşa edilmiş hayratlar-yurtlar bütün şeffaflığı ile gece yarısına on beş dakika kala açıklanmalıdır.
bir gece 03.05'te, kaçak yayında patlıcanlı kebap övgüsü ile zihnime kazıdım kendisini.
bütün yayınları dinlediğini ve takip ettiğini bildiğimden arada laflaşırız.
her daim merak etmiştim,
neden merdum? neden kaptan?
ayrıca ''çok merdum'' annecim diye bağırasım geliyor arada.
çetelere, tarikatlara savaş açan süleyman soylu'nun bu tarikata el atmasını engellemek için,
tarikatın bütün işleyişi, bağlı olduğu vakıf, yapılan yardımlar, para akışı, inşa edilmiş hayratlar-yurtlar bütün şeffaflığı ile gece yarısına on beş dakika kala açıklanmalıdır.
devamını gör...
illuminati
illuminati, 1776 yılında filozof olan adam weishaupt tarafından beş kişiyle kurulmuş gizli bir topluluktur. kelime anlamı; aydınlanmış, aydınlanmışlar olarak geçer. aydınlanma çağında, insanların batıl inançlarına, ön yargılarına, dinin sosyal hayat üzerindeki etkisine ve iktidarın kötü yönetimine karşı kurulmuş gizli bir örgüttür. 1776 yılında resmi olarak kurulmuş olmasına rağmen ortaçağdan beridir varlığını sürdürdüğü ve amaçlarının aslında bütün dinleri yok edip, tek din ve devlet - yeni dünya düzeni - üzerine bir dünya kurmak istemeleridir. her ne kadar başta insanlık için şirin gibi görünse de, aslında bu örgütün amacı tüm dünyayı yeniden kendi zihinlerinde kurmuş oldukları yönetimle ele geçirmektir. bunun için faaliyetleri hala gizli bir şekilde sürmekte olup, kollarının çok yere ulaştığı da şu anki dünyada açıkça belli olmaktadır. müzik camiasından sivil örgütlere, ülke yönetiminden para basımına kadar birçok yerde faaliyetleri hızla sürmektedir. hakkında birçok film yapılmış ve bir sürü komplo teorileriyle adı duyulan bu örgüt, gördüğümüzden çok daha fazla derin anlamlar içerdiğini görmekteyiz. genelde tek göz - piramit, horus'un gözü, üçgen - gibi simgelerle bilinmektedir. hatta çoğu kanal - örnek olarak disney channel gibi - bu simgeleri açıkça gözümüze sokmakta ve yeni dünya düzenini bize aşılamaktadır ve zihinlerimizi bu şekilde kolayca yönetebilmektedir. yaptıkları en bilindik yöntemler ise, çoğu filmde, dizide, çizgi filmlerde subliminal mesajlar vererek zihinlerimizi kontrol etmektedirler. sadece filmlerde veya dizilerde değil kitaplar da bile illuminati ile ilgili birçok teori ve bilgiler yazılarak insanlara bu konuda bildiğimizden çok daha derin bir örgüt olduğunu bize açıkça bildirmektedirler. bazen bir çizgi filmde olacakları önceden gösterirler ya da oyun kartları gibi üzerinde dünyada olabilecek şeyleri bize önceden haber verirler. aslında bunlar açıkça bizi tehdit ettiklerini ve kendilerinin her şeyi kontrol edebileceklerini göstermektedir. hala günümüzde çoğu insan illuminati'nin ne olduğundan ziyade adını bile duymamıştır. açıkça her sembolde, her mesajda kendilerini bize ifşa ederken insanların zihni bunu algılayamamaktadır. bu da onların çok başarılı bir örgüt olduğunu bize anlatmaktadır. ve gördüğümüz üzere ünlü oyunculardan film yöneticilerine, şarkıcılardan futbolculara kadar birçok üyesi bulunmakta ve her geçen gün üye sayısı da artmakta.
illuminati'nin anlatıldığı düşünülen 10 film
1. sihirbazlar çetesi
2. melekler ve şeytanlar
3. eyes wide shut
4. the wanted
5. kaptan amerika: kış askeri
6. the da vinci code
7. malefiz
8. v for vendetta
9. sherlock holmes
10. sihirbazın çırağı
eğer illuminati ile ilgili daha fazla bilgi almak istiyorsanız eyes wide shut filmini izlemenizi tavsiye ederim. kitap olarak da dan brown'un melekler ve şeytanlar, da vinci şifresi kitabını okumanız sizin için yararlı olacaktır. bu iki kitabın yukarıda yazdığım gibi filmi bulunsa da kitabını okumanızı tercih ederim. kitabı okuduktan sonra film olarak izlerseniz daha iyi olacaktır. youtube'da bildiğiniz üzere bununla ilgili birçok video yapan kanallar var. onları da izlerseniz az çok bu örgüt hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. diyeceğim şu ki; her ne kadar bize yansıtılan bu komplo teorileri doğru olmamakla birlikte çok daha derin anlamlar da içerdiğini unutmayalım. çünkü bu örgüt bilinenden daha fazlası. bu anlatılanlar, yapılanlar ancak buzdağının görünen kısmı olabilir. görünmeyen kısmı ise meçhul... bunu yaşayıp göreceğiz.
illuminati'nin anlatıldığı düşünülen 10 film
1. sihirbazlar çetesi
2. melekler ve şeytanlar
3. eyes wide shut
4. the wanted
5. kaptan amerika: kış askeri
6. the da vinci code
7. malefiz
8. v for vendetta
9. sherlock holmes
10. sihirbazın çırağı
eğer illuminati ile ilgili daha fazla bilgi almak istiyorsanız eyes wide shut filmini izlemenizi tavsiye ederim. kitap olarak da dan brown'un melekler ve şeytanlar, da vinci şifresi kitabını okumanız sizin için yararlı olacaktır. bu iki kitabın yukarıda yazdığım gibi filmi bulunsa da kitabını okumanızı tercih ederim. kitabı okuduktan sonra film olarak izlerseniz daha iyi olacaktır. youtube'da bildiğiniz üzere bununla ilgili birçok video yapan kanallar var. onları da izlerseniz az çok bu örgüt hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. diyeceğim şu ki; her ne kadar bize yansıtılan bu komplo teorileri doğru olmamakla birlikte çok daha derin anlamlar da içerdiğini unutmayalım. çünkü bu örgüt bilinenden daha fazlası. bu anlatılanlar, yapılanlar ancak buzdağının görünen kısmı olabilir. görünmeyen kısmı ise meçhul... bunu yaşayıp göreceğiz.
devamını gör...
2021 yılında gökten koç indiğine inanan insan
insanların neye inandığı sadece kendilerini ilgilendirir. siz güneşe taparsınız başkası ineğe tapar. bize ne?
inanmak istemiyorsanız da kendi içinizde sorgulayın. insanların inancına dil uzatmayın.
inanmak istemiyorsanız da kendi içinizde sorgulayın. insanların inancına dil uzatmayın.
devamını gör...
rütbesini beğenmeyen yazarın dramı
devamını gör...
sevdiği halde vazgeçen insan
benim. sevdiğim herkeslerden vazgeçmiş haldeyimdir. severken, oradayken, öperken bile aslında tam olarak orada değilimdir. uzaktan izler haldeyimdir bizi.
oooo şizofreni diyorsunuz değil mi? evet.
çocukken annem sık sık terk edip giderdi. annemle bizi ayıran şeyin annem değil kapı olduğuna inanırdım ilk başlarda. kapı oradaydı ve nefret ederdim o kapıdan. evimizin bir kapısının olmamasını çok isterdim. bir gün ağlamamızı kullandığını anladım, cilve yapmak için kullanıyordu terk etmeyi. ağlayıp yalvarmamızdan besleniyordu. ağlamayı bıraktım. gitmekle tehdit ettiği bir gün açtım kapıyı, dedim git.
o zamandan sonra kapı oldum. ne tam içerde ne de tam olarak dışardayım. ınsanın kendi hayatının tam ortasında duramaması, giriş kapısı haline gelmesi çok acayip bir durum. kendi hayatımı izler haldeyim. bazen oluyor arkam hayatıma dönük. insan denilen o basit varlığın sevgiyi nasıl sömürüp kullandığını daha çocukken gördüğüm için olsa gerek, bu hale geldim. kendi hayatımın bile dışında kaldım.
doğru mu yanlış mı bilemem. ama olan bu. seviyorum ama vazgeçmiş haldeyim. bi geliyorum 3 ay kalıyorum, bi gidiyorum 6 ay yokum. kaçıngan bağlanma diyorlar sanırım bu duruma. beni alıp şöyle iyisinden tedavi etmeleri lazım bence. ah keşke.
hepimize üzülüyorum gençler. iyi çocuklardık aslında ama ne hale getirildik. yasık.
oooo şizofreni diyorsunuz değil mi? evet.
çocukken annem sık sık terk edip giderdi. annemle bizi ayıran şeyin annem değil kapı olduğuna inanırdım ilk başlarda. kapı oradaydı ve nefret ederdim o kapıdan. evimizin bir kapısının olmamasını çok isterdim. bir gün ağlamamızı kullandığını anladım, cilve yapmak için kullanıyordu terk etmeyi. ağlayıp yalvarmamızdan besleniyordu. ağlamayı bıraktım. gitmekle tehdit ettiği bir gün açtım kapıyı, dedim git.
o zamandan sonra kapı oldum. ne tam içerde ne de tam olarak dışardayım. ınsanın kendi hayatının tam ortasında duramaması, giriş kapısı haline gelmesi çok acayip bir durum. kendi hayatımı izler haldeyim. bazen oluyor arkam hayatıma dönük. insan denilen o basit varlığın sevgiyi nasıl sömürüp kullandığını daha çocukken gördüğüm için olsa gerek, bu hale geldim. kendi hayatımın bile dışında kaldım.
doğru mu yanlış mı bilemem. ama olan bu. seviyorum ama vazgeçmiş haldeyim. bi geliyorum 3 ay kalıyorum, bi gidiyorum 6 ay yokum. kaçıngan bağlanma diyorlar sanırım bu duruma. beni alıp şöyle iyisinden tedavi etmeleri lazım bence. ah keşke.
hepimize üzülüyorum gençler. iyi çocuklardık aslında ama ne hale getirildik. yasık.
devamını gör...
debra morgan
dexter morgan'ın üvey kız kardeşi. koşu bandında koşarken klasik müzik dinlemişliği vardır.
söylentiye göre koşarken chopin - nocturne no. 2 in e-flat dinliyormuş.söylenti
en sevdiğimiz özelliği ise aşağıdaki videoda da görebileceğimiz üzere elbette nezaketi.*
söylentiye göre koşarken chopin - nocturne no. 2 in e-flat dinliyormuş.söylenti
en sevdiğimiz özelliği ise aşağıdaki videoda da görebileceğimiz üzere elbette nezaketi.*
devamını gör...
tuhaf takıntılar
genellikle yürürken çizgilere basmamaya çalışırım.
devamını gör...
uzayda yaşamı araştıracak olan betül kaçar
tebrik edilmesi gereken bilim insanı. gurur kaynağı olmuştur kendisi.
devamını gör...
iş arıyorum
merhabalar, 23 yaşındayım ve grafik tasarımcıyım. yüksek lisans için borca girdim ve para biriktirmeye çalışıyorum freelance her türlü işi yapıyorum. logo, afiş, illüstrasyon ve kurumsal kimlik gibi işlerle ilgileniyorum hızlı ve temiz çalışıyorum.ilgilenmek isteyen varsa bana ulaşırsa sevinirim.
devamını gör...
sürekli mutsuz olan insan
“az ötemde dur” dediğim insandır.
üzülüyorum böyle tipleri görünce.
hayat bize de her gün bayram değil.
elbette inişler ve çıkışlarla dolu.
fakat dipte olmayı alışkanlık edinmiş olan insanlar, beni her daim ürkütüyor. bundan haz duyuyorlar, sanırım. ilgi açlığı mıdır, dikkat çekme çabası mıdır…..
“karadeniz’de gemilerin mi battı” diye sorsak, “ahhh keşke armatör olsaydım, benim laz ziyadan ne eksiğim var” diye ağlarlar.
yani mutsuz olmaya yemin etmiş insan, sudan sebepler bulur. hatta ben sudan’a hiç gitmedim ki diye bile ağlayabilebilir…
üzülüyorum böyle tipleri görünce.
hayat bize de her gün bayram değil.
elbette inişler ve çıkışlarla dolu.
fakat dipte olmayı alışkanlık edinmiş olan insanlar, beni her daim ürkütüyor. bundan haz duyuyorlar, sanırım. ilgi açlığı mıdır, dikkat çekme çabası mıdır…..
“karadeniz’de gemilerin mi battı” diye sorsak, “ahhh keşke armatör olsaydım, benim laz ziyadan ne eksiğim var” diye ağlarlar.
yani mutsuz olmaya yemin etmiş insan, sudan sebepler bulur. hatta ben sudan’a hiç gitmedim ki diye bile ağlayabilebilir…
devamını gör...
evlilik kurumunun çok saçma olması
arkadaş bir bitemediniz ya.
evlilik kurumu saçma değildir. bir insanla ömrün boyunca, dünya yıkılsa, efendime söyleyeyim yerçekimsiz ortamda muz yesek ama çilek tadı gelse falan beraber olacaksın demek de değildir. evlilik iki insanın birlikteliklerini yasal düzlemde tanıtmak istemesidir ki bu da birçok iş ve işlemin kolaylaşması anlamına gelir.
taşınırsın, ikametin otomatik olarak taşınır.
vizeye başvurursun, bunun eşi ülkede, illa ki geri gelecek, vereyim ben buna vize der konsolosluk.
oy kullanacaksındır "piştt hangi sandığa gidiyoruz yaa" diyeceğin biri olur.
kredi çekeceksindir, kredibiliten düşüktür, eşininkini gösterirsin.
bürokratik bir sürü işlem tek kişi için yapıldığında iki kişilik olmuş olur kendiliğinden.
çocuk yaparsın evrak kürek falan uğraşma işin olmaz olm en basiti, deli misiniz acaba?
anlıyorum evlenmek zorunda olmak ya da böyle hissettirilmesi mevzusuna gider yapılmaya çalışılıyor. bu konuda onlara ben de çok kırgınım. ama yani buna atarlanmak için evlilik kurumu çok saçma demek de ne bileyim... değil ya valla değil. bak evlendim boşandım ben bile diyorum yani. evlilik hayatı kolaylaştırmak için var ya. ötesi değil.
olmuyor mu boşanırsın? hayret bir şey. hiçbir evlilik boşanmak için gerçekleştirilmez evet ama hiçbir ilişki de öyle. sizin için öyle değil mi? hmm...
evlilik kurumu saçma değildir. bir insanla ömrün boyunca, dünya yıkılsa, efendime söyleyeyim yerçekimsiz ortamda muz yesek ama çilek tadı gelse falan beraber olacaksın demek de değildir. evlilik iki insanın birlikteliklerini yasal düzlemde tanıtmak istemesidir ki bu da birçok iş ve işlemin kolaylaşması anlamına gelir.
taşınırsın, ikametin otomatik olarak taşınır.
vizeye başvurursun, bunun eşi ülkede, illa ki geri gelecek, vereyim ben buna vize der konsolosluk.
oy kullanacaksındır "piştt hangi sandığa gidiyoruz yaa" diyeceğin biri olur.
kredi çekeceksindir, kredibiliten düşüktür, eşininkini gösterirsin.
bürokratik bir sürü işlem tek kişi için yapıldığında iki kişilik olmuş olur kendiliğinden.
çocuk yaparsın evrak kürek falan uğraşma işin olmaz olm en basiti, deli misiniz acaba?
anlıyorum evlenmek zorunda olmak ya da böyle hissettirilmesi mevzusuna gider yapılmaya çalışılıyor. bu konuda onlara ben de çok kırgınım. ama yani buna atarlanmak için evlilik kurumu çok saçma demek de ne bileyim... değil ya valla değil. bak evlendim boşandım ben bile diyorum yani. evlilik hayatı kolaylaştırmak için var ya. ötesi değil.
olmuyor mu boşanırsın? hayret bir şey. hiçbir evlilik boşanmak için gerçekleştirilmez evet ama hiçbir ilişki de öyle. sizin için öyle değil mi? hmm...
devamını gör...
yamaç paraşütü
klişe olacak ama ölmeden önce yapılacaklar listemde olan bir maddeydi kendisi. 2017 yılında bir heyecan ablamla birlikte hadi yapalım dedik ve tekirdağ-uçmakdereye gittik. şehir merkezine ilk indiğimizde o gün bizim gibi uçuşa gelen diğer iki kişiyle buluştuk ve uçmakdereye doğru yol aldık. sabah erken saatlarde gitmiştik ve pilotların uçuşun yapılıp yapılamaycağına (rüzgara vs. göre) karar vermesi için öğlene kadar bekledik. bu sırada tekirdağın denizinin ve köftesinin tadına bakmak için güzel bir zaman dilimiydi.
daha sonra pilotlar uygun olduğuna karar verdi ve 4 pilotla birlikte paraşütleri sırtlanıp 800mlik dağa çıkmak üzere bir araca bindik. (efenim dağa çıkana kadar ağzımız gözümüze, midemiz ağzımıza geldi, tangır tungur çıktık, böbrek taşım olsa düşerdi o derece zıpzıp bir yolculuktu.)
en nihayetinde dağın zirvesine,yamacına vardık ve atlayış için sıraya girdik. açıkçası yukarı çıkana kadar hebele hübele modda olan ben yüksekliği görünce ablamdan helallik istemeye başladım. daha sonra pilotlarla bizim eşleşmemiz oldu. (pilotla sizin kilonuzun birbirini dengelemesi önemliymiş.) ve paraşütümüzü yamaca serdik, gopronun kayıt tuşuna bastık ve pilotla birlikte geri sayıp koşmaya başladık. ve sonrasında maviliğin ve yeşilliğin üstünde eşsiz bir hisle dolaşmaya başladık. atlayış ve kısmen iniş adrenalinli ve biraz korkutucu olsa da uçtuğunuz süre (ortalama 25 dk) anne kucağında gökyüzünde keyifli dakikalar geçiriyorsunuz,gerçekten kuş gibi hissediyorsunuz. pilotunuz az biraz çılgınsa paraşütle 360 çizip,ekstrem hareketler yapmaya başlayabilir heh bir de işin o ekstrem kısmı var işte yine ağzınızın burnunuz kaydığı ve inanılmaz keyifli , heyecanlı olan. :)
iyi ki yapmışım dediğim, yıllar geçse de unutmayacağım benzersiz bir tecrübe oldu benim için. goproyla kayıt aldığım için yıllar boyunca saklayacağım aynı zamanda. ölmeden önce yapılacaklar listemde üstünü çizdiğim bir madde oldu böylece.
daha sonra pilotlar uygun olduğuna karar verdi ve 4 pilotla birlikte paraşütleri sırtlanıp 800mlik dağa çıkmak üzere bir araca bindik. (efenim dağa çıkana kadar ağzımız gözümüze, midemiz ağzımıza geldi, tangır tungur çıktık, böbrek taşım olsa düşerdi o derece zıpzıp bir yolculuktu.)
en nihayetinde dağın zirvesine,yamacına vardık ve atlayış için sıraya girdik. açıkçası yukarı çıkana kadar hebele hübele modda olan ben yüksekliği görünce ablamdan helallik istemeye başladım. daha sonra pilotlarla bizim eşleşmemiz oldu. (pilotla sizin kilonuzun birbirini dengelemesi önemliymiş.) ve paraşütümüzü yamaca serdik, gopronun kayıt tuşuna bastık ve pilotla birlikte geri sayıp koşmaya başladık. ve sonrasında maviliğin ve yeşilliğin üstünde eşsiz bir hisle dolaşmaya başladık. atlayış ve kısmen iniş adrenalinli ve biraz korkutucu olsa da uçtuğunuz süre (ortalama 25 dk) anne kucağında gökyüzünde keyifli dakikalar geçiriyorsunuz,gerçekten kuş gibi hissediyorsunuz. pilotunuz az biraz çılgınsa paraşütle 360 çizip,ekstrem hareketler yapmaya başlayabilir heh bir de işin o ekstrem kısmı var işte yine ağzınızın burnunuz kaydığı ve inanılmaz keyifli , heyecanlı olan. :)
iyi ki yapmışım dediğim, yıllar geçse de unutmayacağım benzersiz bir tecrübe oldu benim için. goproyla kayıt aldığım için yıllar boyunca saklayacağım aynı zamanda. ölmeden önce yapılacaklar listemde üstünü çizdiğim bir madde oldu böylece.
devamını gör...
manisa denilince akla gelenler
neler gelmiyor ki dediklerimdir.
hayırsever insanların sokak aralarında dağıttırdığı lokmalar(o lokmaların tadı hiçbir lokmada yok),
ramazanda iftar vakti atılan toplar (eve dönme vakti)
tarihi camiler; muradiye cami, sultan cami...
merkez efendi, mesir macunu(şenlikte şemsiyeyle mesir macunu yakalamaya çalışmak, mahallede gurur vesilesiydi)
şehzadeler,
tarzan,
sarı bina(akıl hastanesi),
salihli odun köfte( yolunuz düşerse deneyin, adının aksine lokum gibidir),
seyyarların sattığı izmir şambalisi,
tuğba kuruyemiş(çekirdek değil çiğdem!!!),
spil dağı,
sabahtan akşama kadar sokakta geçen vakitler,
kandil günleri kızkaçıran, torpil, mantarlı tabanca,
vestel manisaspor...
hayırsever insanların sokak aralarında dağıttırdığı lokmalar(o lokmaların tadı hiçbir lokmada yok),
ramazanda iftar vakti atılan toplar (eve dönme vakti)
tarihi camiler; muradiye cami, sultan cami...
merkez efendi, mesir macunu(şenlikte şemsiyeyle mesir macunu yakalamaya çalışmak, mahallede gurur vesilesiydi)
şehzadeler,
tarzan,
sarı bina(akıl hastanesi),
salihli odun köfte( yolunuz düşerse deneyin, adının aksine lokum gibidir),
seyyarların sattığı izmir şambalisi,
tuğba kuruyemiş(çekirdek değil çiğdem!!!),
spil dağı,
sabahtan akşama kadar sokakta geçen vakitler,
kandil günleri kızkaçıran, torpil, mantarlı tabanca,
vestel manisaspor...
devamını gör...
konu neydi radyo yayını
ilki pek keyifli olduğundan merakla beklediğim yayın.
devamını gör...