normal sözlük yazarlarının karalama defteri
alt dudağımın titrediğini fark ettim. içimde minik bir hüzün. tam olarak isimlendiremediğim.
dışarıdan gelen çim biçme makinesinin sesi çirkinleştiriyor anı. oysa güzel bir güne uyanmayı hayal etmiştim. bugün daha güzel olacaktı. içimdeki endişe kıpırtılarını bir yana bırakacaktım.
yalnız uyandığım yatağa baktım. yanımda kocaman bir boşluk. dolduramadığım... yalnız uyunmaktan nefret ediyorum. beş yaşında bir çocuğa döndürüyor bu, beni.
uyanır uyanmaz motor bir hareketle elim telefona uzanıyor. bir mesaj okuyorum daha da sıkılıyor canım. bugün kendimi herkese, her şeye kapatma ihtiyacı duyuyorum. derin bir nefes almak istiyorum.
korkuyorum. çok korkuyorum. anlaşılmaz bir tabloya bakıyor gözlerim. hasta sayısı, vefat sayısı, entübe sayısı. bir tablo. sanki rakamların ardındakiler insan değilmiş gibi. bir anons duyuyorum. vaka oranı çok arttığı için, bulaşma hızı çok yüksek olduğu için evde kalmak konusunda uyaran bir belediye çalışanı. bir kerede anlaşılmadığı için olsa gerek ya da defalarca söylense bile bir güruh tarafından gözardı edildiği için olsa gerek sürekli, sürekli, sürekli tekrar eden bir anons.
kahvemi bile içmeden yola düşünüyoruz sonra. bir bina, içeriye girip çıkan onlarca insan. ben dışarıda kalıyorum, yalnız. sıkıntılı bir şekilde beklemeye başlıyorum, oldukça tedirgin.
biri yaklaşıyor yanıma. yüzünde maskesi yok, pantalonunun bir paçası kıvrık. yaklaşıyor, bir yandan bağırarak bir şeyler söylüyor. anlamıyorum. elimdeki telefonu işaret ediyor sonra. kötü, diyor. kötü... anlamıyorum, biraz da korkuyorum. iyice yaklaşıyor yanıma. maskesiz yüzü, yüzüme yaklaşıyor. kötü, o kötü, kızlar var, nah şurada kızlar, git, git! tamam, diyorum. bir adım geri çekiliyorum. hala deli gözleri telefona bakıyor. korkuyorum. yavaşça binaya yaklaşıyorum.
çok şeyden korkuyorum bugün. ölen, 40 yaşındaki polis memurundan, 36 yaşındaki berberden, 70 yaşındaki nineden. savaşacak gücümün olmamasından, nasıl savaşacağımı bilmemekten.
bahçenin yan tarafındaki kafeye bakıyorum. bütün sandalyeler ters çevrilmiş masalara. camda bir ilan. karton bardakta çay 1tl. içeride olması gereken insanları düşünüyorum, servis yapması gereken insanları. ekmeğini oradan çıkarması gereken insanları düşünüyorum, korkuyorum.
yanıbaşımda ayak sesini duyuyorum. yüzünde maske. ne, dedi doktor diyorum; raporunu uzatıyor.
birlikte geçecek beş gün, yapayalnız beş gün. sesini duyuyorum. orada olduğunu biliyorum. günışığı perdelerden ulaşmıyor. çok korkuyorum tek istediğim bir sonuç. negatif.
dışarıdan gelen çim biçme makinesinin sesi çirkinleştiriyor anı. oysa güzel bir güne uyanmayı hayal etmiştim. bugün daha güzel olacaktı. içimdeki endişe kıpırtılarını bir yana bırakacaktım.
yalnız uyandığım yatağa baktım. yanımda kocaman bir boşluk. dolduramadığım... yalnız uyunmaktan nefret ediyorum. beş yaşında bir çocuğa döndürüyor bu, beni.
uyanır uyanmaz motor bir hareketle elim telefona uzanıyor. bir mesaj okuyorum daha da sıkılıyor canım. bugün kendimi herkese, her şeye kapatma ihtiyacı duyuyorum. derin bir nefes almak istiyorum.
korkuyorum. çok korkuyorum. anlaşılmaz bir tabloya bakıyor gözlerim. hasta sayısı, vefat sayısı, entübe sayısı. bir tablo. sanki rakamların ardındakiler insan değilmiş gibi. bir anons duyuyorum. vaka oranı çok arttığı için, bulaşma hızı çok yüksek olduğu için evde kalmak konusunda uyaran bir belediye çalışanı. bir kerede anlaşılmadığı için olsa gerek ya da defalarca söylense bile bir güruh tarafından gözardı edildiği için olsa gerek sürekli, sürekli, sürekli tekrar eden bir anons.
kahvemi bile içmeden yola düşünüyoruz sonra. bir bina, içeriye girip çıkan onlarca insan. ben dışarıda kalıyorum, yalnız. sıkıntılı bir şekilde beklemeye başlıyorum, oldukça tedirgin.
biri yaklaşıyor yanıma. yüzünde maskesi yok, pantalonunun bir paçası kıvrık. yaklaşıyor, bir yandan bağırarak bir şeyler söylüyor. anlamıyorum. elimdeki telefonu işaret ediyor sonra. kötü, diyor. kötü... anlamıyorum, biraz da korkuyorum. iyice yaklaşıyor yanıma. maskesiz yüzü, yüzüme yaklaşıyor. kötü, o kötü, kızlar var, nah şurada kızlar, git, git! tamam, diyorum. bir adım geri çekiliyorum. hala deli gözleri telefona bakıyor. korkuyorum. yavaşça binaya yaklaşıyorum.
çok şeyden korkuyorum bugün. ölen, 40 yaşındaki polis memurundan, 36 yaşındaki berberden, 70 yaşındaki nineden. savaşacak gücümün olmamasından, nasıl savaşacağımı bilmemekten.
bahçenin yan tarafındaki kafeye bakıyorum. bütün sandalyeler ters çevrilmiş masalara. camda bir ilan. karton bardakta çay 1tl. içeride olması gereken insanları düşünüyorum, servis yapması gereken insanları. ekmeğini oradan çıkarması gereken insanları düşünüyorum, korkuyorum.
yanıbaşımda ayak sesini duyuyorum. yüzünde maske. ne, dedi doktor diyorum; raporunu uzatıyor.
birlikte geçecek beş gün, yapayalnız beş gün. sesini duyuyorum. orada olduğunu biliyorum. günışığı perdelerden ulaşmıyor. çok korkuyorum tek istediğim bir sonuç. negatif.
devamını gör...
hiç gelmeyecek birini beklemek
v e
e n sonunda
d önmmeyeceğini
a nlarsın
e n sonunda
d önmmeyeceğini
a nlarsın
devamını gör...
evliliklerde kadının aldatmasının daha çok ses getirmesinin nedeni
erkek aldatınca oo diyen çoğunluğun kadın aldatınca ooooooo demesi. bana göre sebebi kadının erkeğe ait görülürken ,erkeğin daha bağımsız sayılması.
devamını gör...
sözlük radyosu merdumlar özel dosyası
devamını gör...
lale müldür
"ona kötü bir şey olsun istedim,
bana aşık olsun istedim"
bana aşık olsun istedim"
devamını gör...
mansur yavaş'ın önceki yönetimi eleştirdiği paylaşımı melih gökçek'in beğenmesi
eski ankara büyükşehir belediye başkanı melih gökçek 'in ankara gelişiyor twitter hesabından mansur yavaş'ın sözlerini dolaylı yoldan beğenmesi hadisesi.
melih gökçek'in beğendiği sözler şöyle :
--- alıntı ---
bizden önce asfalt dökerlerdi, pankart ile açılış yaparlardı. bize bir kurdele bile kesmediniz diyorlar. biz ankara'ya hizmet ediyoruz şov yapmıyoruz. bizim tek pankartımız nerede ne kadar harcadığımızı belirten pankartlardır
--- alıntı ---
buradan
papa'nın vukuatlarına döndü.
melih gökçek twittlerin %99'nuzu kendisi atar, yakında işsiz kalacak danışmana geçmiş olsun.
melih gökçek'in beğendiği sözler şöyle :
--- alıntı ---
bizden önce asfalt dökerlerdi, pankart ile açılış yaparlardı. bize bir kurdele bile kesmediniz diyorlar. biz ankara'ya hizmet ediyoruz şov yapmıyoruz. bizim tek pankartımız nerede ne kadar harcadığımızı belirten pankartlardır
--- alıntı ---
buradan
papa'nın vukuatlarına döndü.
melih gökçek twittlerin %99'nuzu kendisi atar, yakında işsiz kalacak danışmana geçmiş olsun.
devamını gör...
hera
ünlü destan yazarı homeros'un destanlarında inek gözlü, ak kollu ya da altın tahtlı şeklinde betimlenen tanrıça hera, kronos ve rhea'nın kızı olarak doğmuştur.
zeus, poseidon, hades, hestia ve demeter'in kardeşidir ancak zeus kardeşi olan hera'yla zorla evlenir. hera bunu unutmaz ve yıllarca intikam almak için güçlü bir istek duyar. truva savaşı'nın başladığı gün intikam fikrini hayata geçirir.
••
olympos’ta dikilen hera, erkek kardeşi poseidon’un yunan kuvvetlerini toparlamak için denizin gücünü işe koştuğunu gördü ve çok sevindi. ama aynı zamanda da zeus’un truva yakınındaki ida dağı’nda nefret dolu düşüncelerle oturmuş, kibirle gülümsediğini ve alçakça kumpas kurduğunu gördü. bir keresinde, kendini ayaklarına taşlar bağlayarak utanç verici bir şekilde gökyüzüne asmış ve onun gazabına uğramaktan, büyük kudretinin hışmını çekmekten korkarak yardım edemeyen diğer tanrıların dehşet dolu bakışlarına gülmüş olan kocası işte buradaydı.
hera, her işe burnunu sokmaktan hiç vazgeçmeyen, kabadayılığı huy edinmiş zeus’a karşı küskün bir öfkeyle yanıyordu ama kişisel tiksintisini bir yana bırakarak o da kendi kumpasını kurdu.”
••
güzelce giyinip kuşanan ve kokular sürünen hera, afrodit'ten en ölümsüz tanrı'ları dahi etkileyecek bir aşk büyüsü ister. afrodit'te ona bir kuşak verir. hera bunu beline bağlar, daha sonra ölüm'ün kardeşi olan uyku'nun yanına koşar. "biz sevişmeye geçeceğimiz sırada gelip zeus'a güçlü bir uyku büyüsü yapmanı istiyorum," der.
uyku başta korkar, kabul etmez. hera ona altın taht, yanında da âşığı olduğu şeyi vaadedince uyku dayanamaz, kabul eder. ak kollu hera, zeus'un yanına gider. zeus ona dokunacağı an düşüp derin bir uykuya dalar.
••
bu sırada hera, uyku’ya işareti verir ve uyku yunan gemilerine gider. poseidon’u arayıp bulan uyku ona, truvalılara saldırması için eşsiz bir zaman olduğunu çünkü zeus’u geçici olarak uyuttuğunu söyler.
••
tahmin edileceği gibi her şey hera'nın istediği gibi gitmiştir.
bu hikaye kimilerine göre "hain bir kumpas" olarak görünse de, aslında "kusursuz bir intikam" hikayesidir.
edit: imla.
zeus, poseidon, hades, hestia ve demeter'in kardeşidir ancak zeus kardeşi olan hera'yla zorla evlenir. hera bunu unutmaz ve yıllarca intikam almak için güçlü bir istek duyar. truva savaşı'nın başladığı gün intikam fikrini hayata geçirir.
••
olympos’ta dikilen hera, erkek kardeşi poseidon’un yunan kuvvetlerini toparlamak için denizin gücünü işe koştuğunu gördü ve çok sevindi. ama aynı zamanda da zeus’un truva yakınındaki ida dağı’nda nefret dolu düşüncelerle oturmuş, kibirle gülümsediğini ve alçakça kumpas kurduğunu gördü. bir keresinde, kendini ayaklarına taşlar bağlayarak utanç verici bir şekilde gökyüzüne asmış ve onun gazabına uğramaktan, büyük kudretinin hışmını çekmekten korkarak yardım edemeyen diğer tanrıların dehşet dolu bakışlarına gülmüş olan kocası işte buradaydı.
hera, her işe burnunu sokmaktan hiç vazgeçmeyen, kabadayılığı huy edinmiş zeus’a karşı küskün bir öfkeyle yanıyordu ama kişisel tiksintisini bir yana bırakarak o da kendi kumpasını kurdu.”
••
güzelce giyinip kuşanan ve kokular sürünen hera, afrodit'ten en ölümsüz tanrı'ları dahi etkileyecek bir aşk büyüsü ister. afrodit'te ona bir kuşak verir. hera bunu beline bağlar, daha sonra ölüm'ün kardeşi olan uyku'nun yanına koşar. "biz sevişmeye geçeceğimiz sırada gelip zeus'a güçlü bir uyku büyüsü yapmanı istiyorum," der.
uyku başta korkar, kabul etmez. hera ona altın taht, yanında da âşığı olduğu şeyi vaadedince uyku dayanamaz, kabul eder. ak kollu hera, zeus'un yanına gider. zeus ona dokunacağı an düşüp derin bir uykuya dalar.
••
bu sırada hera, uyku’ya işareti verir ve uyku yunan gemilerine gider. poseidon’u arayıp bulan uyku ona, truvalılara saldırması için eşsiz bir zaman olduğunu çünkü zeus’u geçici olarak uyuttuğunu söyler.
••
tahmin edileceği gibi her şey hera'nın istediği gibi gitmiştir.
bu hikaye kimilerine göre "hain bir kumpas" olarak görünse de, aslında "kusursuz bir intikam" hikayesidir.
edit: imla.
devamını gör...
kaliteli yaşam için ucuz öneriler
az ama öz yemek.
devamını gör...
bildirim ve mesaj butonları çalışmayanlar için alternatif
mesajlar linkine basınca tinder açılıyor.
devamını gör...
benjamin franklin
abd'nin kurucu babalarından biri olmasının yanı sıra, aynı zamanda bir bilim insanı, müzikolog ve mucittir de. günümüz şehirlerinde kullanılan ve yıldırımları elimine eden paratoner, yüzme paleti, bifokal gözlük, elektrostatik makine ve franklin sobası adını taşıyan bir tür kuzine kendisinin buluşlarıdır. cam armonika denilen bir müzik enstrümanının da yaratıcısıdır. bir çok ünlü besteci bu enstrümana özel besteler yapmıştır.
bitti mi? tabii ki de hayır. filolog olmasa da filoloji alanının da çalışmalar yapmıştır. ingilizcenin yazılışıyla okunuşu arasındaki tutarsızlıkları fark etmiş ve ingiliz alfabesindeki x, q, w gibi gereksiz harfleri atarak, kendinden de bazı harfler atayarak okunduğu gibi yazılan daha sade bir ingiliz alfabesi geliştirmiştir. franklin alfabesi denilen bu alfabe ne yazık ki resmiyet kazanmamıştır. kazansaymış iyi olurmuş aslında.
vefat ettiğinde uygar dünyanın her yerinde onurlandırılmıştır. fransa'da rönesans insanı ünvanı verilmiştir. abd'nin kurucu babalarından her biri franklin gibi rönesans insanıydı. zaten böylesine vizyoner bir ekibin kurduğu devletin şimdiki gücü de ortada. bunun üzerine söylenecek pek bir şey yok.
bitti mi? tabii ki de hayır. filolog olmasa da filoloji alanının da çalışmalar yapmıştır. ingilizcenin yazılışıyla okunuşu arasındaki tutarsızlıkları fark etmiş ve ingiliz alfabesindeki x, q, w gibi gereksiz harfleri atarak, kendinden de bazı harfler atayarak okunduğu gibi yazılan daha sade bir ingiliz alfabesi geliştirmiştir. franklin alfabesi denilen bu alfabe ne yazık ki resmiyet kazanmamıştır. kazansaymış iyi olurmuş aslında.
vefat ettiğinde uygar dünyanın her yerinde onurlandırılmıştır. fransa'da rönesans insanı ünvanı verilmiştir. abd'nin kurucu babalarından her biri franklin gibi rönesans insanıydı. zaten böylesine vizyoner bir ekibin kurduğu devletin şimdiki gücü de ortada. bunun üzerine söylenecek pek bir şey yok.
devamını gör...
günün sosyal medya ünlüsü
13 mart günün ünlüsü yazarlarımız;
twitter ünlüsü: dance w ur ghost
instagram ünlüsü: meja
oldu. (bkz: kocaman alkış)

twitter ünlüsü: dance w ur ghost
instagram ünlüsü: meja
oldu. (bkz: kocaman alkış)


devamını gör...
öldürmeyip süründüren şeyler
beklemek. yazılmamış mı? hayret. gözümden kaçmamıştır sanırım.
devamını gör...
en mutlu olunan zaman
çok emek verdiğiniz, çok istediğiniz şeyi hakettiğiniz şekilde elde ettiğiniz zaman.
devamını gör...
yalnızlığın en çok dokunduğu an
sen anlaşılmadığını zannederek çırpınıp dururken aslında anlaşılmak istenmediğini fark edersin, işte o an.
devamını gör...
ince şeyler düşünmek için vakit olmaması sorunsalı
ince düşünmek "dur şimdi biraz ince şeyler düşüneceğim " şeklinde olursa bunu en fazla birkaç kez yapabilirsiniz. çünkü aklınıza gelmez pek. ama benim ve kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası nickli yazarımız gibi böyle bir hastalığınız varsa süreye ihtiyacınız yok. çünkü anında incecik düşünceler bir bir oluşuyor beyninizde.
devamını gör...
gençlerin yurt dışı hayali
yurt dışı hayali değil o. insanca yaşama, adam yerine konma, fırsat eşitliği, özgür bir yaşam hayali. e haliyle burada olmayınca,...
devamını gör...
unnecessary (yazar)
kısa, öz ve güzel tanımları olan yazar arkadaşımız.
takibe aldım kendilerini. nice güzel tanımlara.
takibe aldım kendilerini. nice güzel tanımlara.
devamını gör...
mebus paltosu
sevgili karambol ‘ün girdiği nickaltı ile takip listeme eklediğim, okudukça güldüren, güldürdükçe okuma isteği uyandıran kaliteli bir palto. sonuçda mebus paltosu, olacak o kadar.
devamını gör...