saat 06:55

uyuyakalmanın eşiğinden döndüm ve evden apar topar çıkmak zorunda kaldım. neyseki çocukları ters yönümde olan kreşe değil, anneme bırakma imkanım var bugün. asansörde mesaj atıyorum anneme geliyoruz aç kapıları.

saat 07:30

kartımı bastım. bugün eski işimdeki yeni hayatımın üçüncü günü. şimdiden çalışanların bazıları adımı biliyor. bu çok önemli. işler yolunda gitmediğinde sudoku’nun yüzünden diyebilmek için. işler yoğunlaştığında bazı siparişleri sudoku yapsın banane diyebilmek için. işler yolunda gittiğinde sudoku sayesinde demiyoruz. çünkü akış bu şekilde ve kaliteli bir akış olağan olmak zorundadır. aksi düşünülemez. kimse seni 12 saniyede big mac yetiştirip tüm fast food zinciri arasındaki en hızlı çalışan diye takdir etmez. unutma, standartımız bu.

- günaydın, ben ne yapıyorum bugün?
- günaydın sudoku, ben x. sana bugün dolaplar nasıl doldurulur öğreteceğim. bugün yanımda yürüyorsun.
- tamam x.

içimden göz deviriyorum. beş yıl öncesinde çalıştım burada. tüm işleyişi ve tabiki dolaplar doldurulurken nelere dikkat etmem gerektiğini hatırlıyorum. dün ne yedim hatırlamıyorum. işleyiş travma gibi kalmış işte orada bi yerlerde, derin hafıza kuyusunda.
itiraz etmiyorum x’e. böylece düşünmek için vakit yaratıyorum kendime ve yanında yürüyorum. dolabına gidip hırkasını giyiyor. kapıda bekliyorum. derin dondurucuya gidip 16 paket salata, 1 karton kaşar peyniri, 1 karton domates, 1 paket havası obzerve edilmiş paketteki soğanları alıp çıkıyoruz ve mutfağın arka tarafındaki odada konuşlanıyoruz. hırkasını çıkaran x önce mutfaktan bir pişirme kağıdı kapıp getiriyor ve plastik saklama kabına yerleştiriyor.

evim yanıyor mudur şuan acaba?

- bak sudoku, böyle üçer blok halinde, peynirler birbirine yapışmayacak şekilde 9 tane peynir koyuyorsun kaba. sonrasında son kullanma tarihi çıkartıyosun makineye peynir 4006 yazıp. kafa sallıyorum. zaten biliyorum be adam, sal beni düşüncelerimle.

evim diyorum ya, yanıyor mudur? saç kurutma makinesini ve laptobun şarjını çekmiş miydim prizden? oh fuck. neyse itfaiyecilere güveniyorum. yangın varsa söndürürler. tüm önemli evraklarım, pasaportlar, karnelerim, sertifakalarım yanabilir. dönülecek bir evim bile olmayabilir. itfaiyeciler, iyi ki varsınız. size güveniyorum. giyilecek bi’ kaç parça eşyamı kurtarırsınız ya.

x yine gereksiz konuşuyor. her plastik kaba bir paket salata doldurabilirsin, ne fazla, ne eksik. tam bir paket. skt çıkarmayı unutma makineden bla bla blaaaa… x’i inceliyorum. göz kenarları kırışık. ön saçları siyah, ensesindekiler beyaz. elli beş vardır. esmer tenli. afgan kesin. belli oluyor cildinden. açtığı plastik poşetleri çeşmenin içine atıyor ve elini başka işe sürmeden önce çeşmeyi temizliyor. işini özenle yapan bir standartçı. bu dedeme yamuk yapmamalıyım. zaten yamuğu genelde başkaları benim üstüme atar ya neyse, oraları sonra, gelecekte konuşuruz. x domateslere geçiyor.

evim yandığında tüm evrakları yeniden çıkarmak zorunda kalacağım. devlet daireleri beni özlemiştir zaten. mecburen babamlara mı taşınacağım? telefonlarım yeniden dinlenecek, bir gülüşümden bir senaryo yazılacak. psikolojin çökerken güzel bir aile sofrasında oturacaksın. oh fuck that.

- sudoku 1 karton domates 4 kaba sığacak şekilde yerleştiriyoruz. makineden skt çıkarm… başımı sallıyorum.

aşırı uykum var. gece bebeğim ağladı durdu, onu ayağımda sallarken uyuyakalmışım, bacaklarımı hissetmiyorum sen bana domates diyorsun be dedem.

kahvesinden bir yudum alıyor. hamile olsam böyle güzel kokmaz lanet içecek. yeni geldim diye kahve almaya da çekiniyorum. neyse. bugün son. sonra beş gün görmeyeceğim dedemi, skt makinesini, domates kesme makinesini vs, rahatladım. uykusuzum ama keyfim yerinde. çünkü molamda telefonumu elime aldığımda konuşacağım biri var. acaba şiir seslendirip, atmış mıdır?

o değil de, ben evimin yanma ihtimalini bi’ kaç saat sonrasında unutup, espriler patlatıp gülerken, eşyalarım, happy place’im simsiyah ve yerle bir olacak.


- sudoku şimdi soğan makinesini yıkayıp bulaşık makinesine yerleştiriyoruz.
- hıhım…

saat 17:52

eve geldim. happy place’im hala ayakta. canım evim direnmiş ben gelene kadar. bu mutluluk bana yeter…
devamını gör...

başkasının özgürlüğünün bittiği yerde özgürlükten bahsedemeyiz diyerek özet geçiyorum.
devamını gör...

aynı zamanda, almanca gazete manasına gelen kelimenin okunuşu.
devamını gör...

‘normal’ zamanlarımızda kahvaltımızı yapıp en sevdiklerimizle bayramlaşmaya çıktığımız saatleri bu sefer marikakinin sıcak şarkıları ile değerlendireceğiz. kocaman bir boşluğu dolduracak yayın olacaktır.
devamını gör...

kuran yakınca islam'ın bittiğini zanneden neo-nazi dangalağın yediği halt.

not: bir inançsız.
devamını gör...

mustafa kemal atatürk, ısmet inönü gibi değerler,
kendi hayatlarını bu memlekete, millete bahşetmiş değerlerimiz.

ömürleri cephelerde savaşarak geçmiş, yokluğu , çaresizliği en iyi bilen, yaşayan ve halkta bunu gören insanlar .

öyle bir aşk, öyle bir ahlak, öyle bir tutku ki onlardaki vatan millet tutkusu,

1 tek kuruş bile onlar için ' halk , memleket ' demek ...
devamını gör...

üşümüş ayaklara.. çorap giymek..
devamını gör...

yazdıklarınızı böyle okuyorum bak :
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

seni bu kadar çok kırdığım ve zor bir evlat olduğum için özür dilerim, anne.
devamını gör...

pandemi dönemi pek rastlamayabilirim belki ama sokakta röportaj yapanlara rastlamak son zamanlarda en büyük fobim. olur da denk gelir röportajın yanından geçmek zorunda kalırım, cahil yurdum insanının işsizlik yok vb. konuşmasını da duyarım, sonra “ sen önce dişlerini fırçalamayı öğren” teyzesine dönüşürüm, kendimi tutamayıp vatan haini olurum diye gerçekten çok korkuyorum. buna özgü bir fobi ismi bulunur mu acaba?
devamını gör...

bir juno reactor harikası. parçanın üzerine biçilmiş gibi duran, ermeni kökenli sovyet yönetmen sergei parajanov’ un “the color of pomegranates” filminden görüntülerle daha da eksantrik bir hal alır.

devamını gör...

mahir ünsal eriş'in 2017 yılında yayınlanan uzun öykü kitabı. karakarga yayınlarından çıkan kitaptaki ilusturasyonlar m. k.perker tarafından çizilmiştir.
1960 li yıllarda nigde'den istanbul'a tayin olan bir sümerbank çalışanı ve ailesinin istanbul'a taşınma hikayesini anlatiyor. tasindiklari evde yaşadıkları doğaüstü görülen olayların ve olaylara neden olan istanbul'lu komşuları anlatmaktadır.
dil olarak 1960'larin espirili ve zengin dilini kullanmaktadır. kısa, eğlenceli, sıcak ve dozunda bir gerilimle anlatılan kitap günümüz romanciliginin aksine ironik ya da metaforik söylemlerden uzaktir. kişisel varoluşsal sancılardan daha çok türk insaninin hayata karşı yabani duruşu, kavram kargaşası naif bir dille anlatılmış.
yolculuk sırasında ya da kısa bir aralıkta belki hemen bir günde belki sindire sindire ikingunde bitirilecek kitaptır.
devamını gör...

net parasızlık derim paran yoksa ne huzur kalır ne kalite ne de başka bir şey
devamını gör...

can sıkıntısından bunlar.
bilmem nerede ki ismini cismini bilmediğin bir anonimin peşinden gidip , oğlum bak git deme saçmalığını iliklerine kadar hissetmek .. uğraşmak onunla tam bir mantık hatası. onun için önemsizsin ama sataşılacak kadar da önemlisin. offf ikilemler, denklemler.... sen kimsin be adam diyecek kişiye cevap olarak ben şu an bana laf attığın kişiyim deme saçmalığı... buraya yakışıklı filozofumuz albert camus'un meşhur sigaralı fotosunu koymuşum gibi sayın. efkar dağıtalım..

saçmayım...
saçmasın..
saçmayız..
ve tüm saçmalıklar zinciri... istiklal marşı. kapanış...
devamını gör...

eskiden avrupada ve müslüman ülkelerde, bu dünyadan erken kurtuluş anlamına geldiği için 'cennete bilet' olarak görülen bulaşıcı hastalıktır.
devamını gör...

irade kavramıyla savaşmaktır çoğu zaman. bu savaşı her tarafta vermek, sancıyı,acıyı yarattığı olumsuz duyguyu ansızın tetikler. cephe savaşı değil bu beynin muhasebesi. beynin her konuya bir eleştiri getirir. ondan kaçamazsın. seni her yerde yakalar, düşünmeden duramazsın. sanırsın bu sızı bir tek sende var. çünkü herkes olması gerektiği gibi sanki proglanmış bir robot. çevrende basit ama olması gerektiği gibi bir gülümseme takınan ya da duygusuz ifadeye bürünmüş varlıklar. hep aynı soruları soran, bilmediğini anlamaya çalışmayan, kendi çatışmana fırsat vermeyenler bunlar. onlara gülemezsinde hem onlara hem kendine acırsın. onların yerinede acı çekersin.

bireysel, toplumsal- yerli beki de yersiz etraflıca düşünmeni gerektirecek bu muhasebe yeteneği sanma sana huzur verecek?
eşsiz olan şey kendinle yapman gereken çatışmalar gerektirecek. sana karmaşık bir duygu, yanılgı, vesvese getirecek. tadı acı çünkü kaybolmayı ve korkmayı getirecek. tüm yansıma ve yanılsamalarına toptan bir ah çekip öfke nöbetine sürükleyecek. bu ve buna benzer bir sürü şey. bilmem tarif edebildim mi?

buraya gelmişken bir sancı bırakayım:
dünya mümkün dünyaların en iyisi, hayat insana hediye ise ıstırap ve acı niye vardır o zaman?

her şey anlaşıldı, nasıl yaşanacağını anlamak dışında.

devamını gör...

en önemli nedenlerinden birisi sanayi devrimi'ne ayak uyduramamasıdır.
devamını gör...

12 temmuz'da kocaeli'de "afgan uyruklu vatansız or**pu çocuğu" gebze merkezindeki dershaneden pelitli mahallesi'ndeki evine dönmek için halk otobüsüne binen ayşegül aydın'ı takip ettikten sonra, mahallesinde otobüsten inip eve doğru yürüyen ayşegül aydın'ın arkasından ilerleyen ve evine yaklaşık 200 metre kala ağaçlık alana sürükleyen a.m., genç kıza cinsel istismarda bulunmaya çalışınca genç kızımızın direnmesi üzerine a.m., yerden aldığı taşla başına defalarca vurup, daha sonra da baygınlık geçirince yol kenarına taşımış, bir de bunun üstüne yakın bir büfeye giderek baygın bir kız olduğunu söyleyip yardım çağırmış!!!
kızın babası ile abisinin yanında da beklemiş!!

jandarma ekiplerinin olay yerine yakın noktalarda bulunan güvenlik kamera kayıtlarını incelemesi sonrasında zanlının adım adım genç kızı takip ettiği güvenlik kameralarından tespit edildikten sonra yakalanmıştı.

genç kızımız ayşegül aydın bugün itibariyle yaşam mücadelesini kaybetti.

sorumlusu bellidir.

akp hükumetidir.

türkiye'nin başına gelmiş en büyük beladır.
bir dünya vatansız memlekete doldu bunlar yüzünden.

daha kaç canımız gidecek?
devamını gör...

umarım bu zamana kadar tüm yasağın virüsle bir alakası olmadığını, direk yaşam tarzına müdahale olduğunu çok net anlaşılmıştır .
devamını gör...

fal olur, yıldız haritası olur nasıl yaptıklarını anlatsınlar istiyorum. bir de hayrına bana bakıverin.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim